Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORIAJ CUMHURİYET/7
52 GÜNLÜK İTIİFAKRUŞEN ÇAKIR
olarak sağdaki yeni oluşum arayışlarını cesaretlendiren nokta, son seçimlerde
ortaya çıkan yüzde 68'lik oy oranına rağmen hiçbir sağ partinin tek başına iktidarı
yakalayamaması. Bu gerçeğe DYP'nin, "seçimin mutlak mağlubu" sosyal demokrat
SHP ile koalisyona gitmiş olması eklenince sağda yeni kitle partisi arayışları iyice
kamçılanıyor. "ANAP'ın ömrünü daha fazla uzatamayacağı" tahminleri de
senaryoları arttırıp, işleri iyice karmaşıklaştırıyor.
Sağ, aramayadevamediyorÎJasda yeni oluşum hesapları iki koldan yürüyor: Birincisi, RP, MÇP, İDP gibi nispeten M\l-MÇP- IDP ittifakı 52 günden daha uzun ömürlü olur ve bir ittihada dönüşebilir*ağda yeni oluşum hesapları iki koldan yürüyor: Birincisi, RP, MÇP, İDP gibi nispeten
küçük partileri, DYP ve ANAP'tan transfer edilecek kadroların da katkısıyla bir araya
getirmek niyeti. /kincisi, MÇP'nin kendi dışından bazı kişi ve çevreleri de etrafmda
toplayıp gerekirse yeni bir isim, yeni bir liderle "daha geniş bir tabana" seslenebilme
arzusu. RP ise söylem ve yöntemlerini modernleştirerek yeni bir oluşum ortaya
çıkarmamakla birlikte, kendi tabanını da genişleterek yeni bir çehreye kavuşmak istiyor.
— 7 —
Eski Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Sü-
leyman VaJçın, kendisıyle 1991 ağustos
ayında yaptığımız bir söyleşide şöyle ya-
kınıyordu: "Aydınlar Ocağı fikir öreten,
bn fıkirleri ctrafa yaymaya çaltşan bir te-
şekknlken ahcısı çok azaldı. Turgut Bey'-
in 'transformasyon' dedigi olayın Tttrk
milletine çok büyük mahsurn oldu. Do-
layısıyla Aydınlar Ocagı'nın, 1975-84 ara-
sında yoğun bir şekilde gerçekleştirdiği
Türk fikir hayatına fikirier üreterck kat-
kıda bnlunma fonksiyonp çok azaldı ve
hatta kayboldu."
Bu söyleşiden bir ay sonra Prof. Nev-
zat Yalçıntaş başkanlığındaki Aydınlar
Ocağı, erken seçim atmosferinde RP-
MÇP-IDP ittifakının gerçekleştirilmesin-
de belirleyici rol oynayarak itibannı yeni-
den kazandı. Hedef, sağ kitle partilerine
karşı bir emniyet supapı olarak görülen uç
sağ partileri, ülke barajına takılıp yok ol-
maktan kurtarmak; vitrinlerini liberalleş-
tinnek için milliyetçi-mahafazakâr kadro-
lannı tasfıycye veya etkisizleştirmeye giri-
şen DYP ve ANAP'ı cezalandırmaktı.
Bu hedeflerde basanya ulaşmak Hasan
Celal Güzel'e göre ittifakın geç gerçekleş-
mesiyle mümkün oldu. Güzel şöyle diyor:
"Eger ittifak daha önce gerçekleşseydi,
ANAP ve DYP birtakım pragmatist yol-
lara başvurup listelcrine çok sayıda
miliiyetçi-muhafazakar görünümlü aday
koyariardı. Böylece ittifak etkisiz hale ge-
tirilebttirdi, ama geç kaldılar."
Nitekım başlarda ittifakı fazla önemse-
meyen DYP ve ANAP yöneticileri, seçim
kampanyasının son günlerine doğru
miliiyetçi-muhafazakâr kitle tabanına yö-
nelik mesajlar vermeye, konuşmalannda
milliyetçi ve dini moüfleri öne çıkarmaya
çalıştılar. Fakat pek başanlı olamadılar.
Gerek DYP, gerek ANAP, ittifakla bir-
likte kendilerine verilen mesajı aldıklan-
nı seçimden sonra belli ettiler. Siileyman
Demirel, koalisyon hükümetine rauhafa-
zakâr tabanın kati surette istemediği Bed-
rettin Dalan ve Coşkan Kırca'yı almadı.
6te yandan hükümette tek başına Ekrem
Ceyhnn'un varlığının bile miliiyetçi-
muhafazakâr entelijansiya için yeterli te-
minat olacağını herhalde biüyordu.
ANAP ise Hüsnü Dogan'ı genel başkan
yardımcılığına getirerek küskünlükleri gi-
dermekte önemli bir adım attı.
Tek başma iktidar hesapları
RP-MÇP-IDP ittifakı 52 günden daha
uzun ömürlü olur ve bir ittihada dönüşe-
bilir miydi? ömrünün biraz daha uzun ol-
ması ihtimali bir yana bırakılacak olursa;
ittifaktan bir ittihad çıkması ihtimali da-
ha başından itibaren çok zayıftı. Bu özle-
mi korumaya çahşan kişi ve çevreler, bu
ihtimalin daha da azaldığını kabul etme-
lerine rağmen sağda her şeyin otunnamış
olması kendilerini umutlandınyor.
Prof. Nevzat Yalçıntaş, nihai olarak na-
sıl bir siyasi yelpaze arzuladıklannı şöyle
açıklıyor: "Sağda ve solda ikiser parti ola-
büir. Bunlardan birer tanesi daha kitlesel
olur, digerieri de fikir ağırlıklı kitle parti-
leri olurlar. Boylece iki partili sistemler-
deid gibi seçmenin terdhi de monopolles-
Ürilmemiş olur. Seçmen, bir partiye kızar-
sa dfger partiye yönelebilir."
Türk sağındaki kaymalann, bölünme-
lerin, birlesmelerin temel nedeni olarak
"milliyetçi muhafazakâr / liberal nt-
laşması" gösteriliyor. Fakat Aydın Men-
deres'in şu söyledikleri bu görüntünün öze
tam olarak tekabül etmediğini kanıtlıyor:
"Kitle sağ partUerinin muhafazakir an-
surlanna bakJdıgında, kendi partilerrrk
hangi koflolarda ihtflafa duştüklerfau açık
ve net bir şekilde anlamak son derece zoı
ofanaştar. Eger muhafazakariar, kitle par-
tileri içinde daha etldn olmayı düşönüvor-
larsa, o zaman o kitle parrjsinin renginin
değisınesine neden oiabilecek yeni fikir vc
arayışlan ortaya koymalan ve bn program-
lan için kendierine toplumsal destek ara-
malan hramdır."
-MÇP- IDP ittifakı 52 günden daha uzun ömürlü olur ve bir ittihada dönüşebilir
miydi? Ömrünün biraz daha uzun olması ihtimali bir yana bırakılacak olursa; ittifaktan bir
ittihad çıkması ihtimali daha başından itibaren çok zayıftı. Bu özlemi korumaya çahşan kişi
ve çevreler, bu ihtimalin daha da azaldığını kabul etmelerine rağmen sağda her şeyin
oturmamış olması kendilerini umutlandınyor. Türk sağındaki kaymalann, bölünmelerin,
birleşmelerin temel nedeni olarak "milliyetçi muhafazakâr / liberal zıtlaşması" gösteriliyor.
Menderes, kitle sağ partileri içinde ya-
şanan ihtilafların "daha çok parti içi bir-
takım atama veya seçimfcr"den kaynak-
landığı görüşünde. Prof. Nevzat Yalçıntaş
da "Sağdaki iki büyttk parti vitrinlerini
düzenlerken seçmenlerin tercihierini göz
önnne alsalanh, biz belki sadece ittifak
için tavsiyede bulunurduk, o kadar şiddet-
le üstüne varmazdık" diyerek Menderes
1
in bu değerlendirmesini haklı çıkartıyor.
Esas olarak sağdaki yeni oluşum ara-
yışlannı cesaretlendiren nokta, son seçim-
Adnan Menderes, Farin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın naaşlannın tmralı'dan tsUnbul'daki anıtmezara nakil töreninde Türk sağı ender bir birlik Ublosu çizmiştir. Bu
tabloyu siyasi platforma taşıma girişimleri ise hep sonnçsuz kaldı.
HASAN CELAL GÜZEL
'Esas mesele milli olmak'ANAP'h eski bakanlardan Hasan Ce-
lal Gttzel'in RP-MÇP-IDP ittifakının
mimarlanndan olduğu, "nnutkanlık"
nedeniyle ittifakın Gaziantep listesine gi-
remediği, son olarak da MÇP kökenli
milletvekillerinin dile getirdikleri "geniş
tabanla yeni oluşum" içinde yer alaca-
ğı iddia edildi. Güzel, çeşitli ideolojik,
politik ve demokratik nedenlerle ittifa-
kı desteklediğini kabul ediyor ancak it-
tifakla ve bunu oluşturan partilerle her-
hangi bir organik ilişki kurmadığını be-
lirtiyor. Güzel, Türk siyasi hayatının ge-
leceğini nasıl değerlendirdiğini ve ken-
disinin hedefinin ne olduğunu şöyle an-
lattı:
"tttifak geniş tabanlı bir kitle parti-
sinin çekirdeği olabilseydi, bir sonraki
seçimlerden sonra Türkiye'deki yelpaze
genel olarak şöyle olabilirdi: Solda sos-
yal demokrat parti veya paıtiler; orta-
da liberalizmin dar koridoruna sığma-
ya çalışan ANAP ve DYP ya da ikisi-
nin entegrasyonu şeklinde "Anayol" di-
ye söylenen parti; son olarak da RP'den,
MÇP'den, IDP'den ve bu partüerin geç-
mişteki izlenimlerinden sıynhruş, ancak
bunlann sağlam örgüt tabanına oturmuş
geniş bir merkez sağ kitle partisi. Halen
de ümitvanm.
Ancak gelişmeler bu istikamette olma-
mıştır. Kimseyi suçlamak istemem. Be-
nim gördüğüm kadanyla yıllardır TÜT-
kiye'de tek başına kalarak azimle, cesa-
retle, inatla, zaman zaman hapislere gi-
rip idamlarla yargılanarak mücadele yü-
rüten ideoloji partUerinin liderleri ve
kadrolan bu fikre mantıken çok hazır
gibi görünmekle beraber, hissen hazır
değillerdir. Geçmişlerini, eserlerini, bir
ömrü bu şekilde tamamlamak isteme-
mektedirler. Sonuçta bir fıkir kompozis-
yonu değil de aritmetik toplam meyda-
na gelmiştir.
tttifakı beğenmeyebilirsiniz, bazı
yönlerihi eleştirebilirsiniz ama bu paıti-
ler milli hüviyettedirler. Ben milliliği sa-
dece sağa munhasır saymıyorum. Bu gö-
rüş açısı çok değişti Türkiye'de. Solda-
ki bazı partiler, kunımlar, ldşiler de milli
olabilirler.
Bundan sonra Türkiye'de bu mil-
li/gayri milii tanımlannı çok işiteceksi-
niz. Çünkü artık eskisi gibi komfi-
nizm/faşizm, komünizm/kapitalizm
kavgalan yok. Bu nedenle sol tarafta
Türkiye'nin milli menfaatlerini, dış po-
litikayı milli çerçevede düşünen insanlar
olabileceği gibi, sağ tarafta görüldüğü
halde ABD'ye, Batı'ya uşaklık yapraa-
yı marifet sayan kimseler de olabilir. tt-
tifakı desteklememde esas sebep, bu par-
tilerin özellikle dış poütikada miUi ege-
menliği savunmalan olmuştur. ANAP'-
tan aynlmamdaki esas sebep de budur.
ANAP millilikten mahnım hale gelmiş-
tir. DYP de bu eğilimde bazı işaretler
vermeye başlamıştır. Merkez sağdaki
partilere millilik enjeksiyonu yapmak
bakımından da ittifakın faydası olmuş-
tur.
DYP-SHP koalisyonunda fikirlerin
bir araya geürilmesinde terslik çıkmadı
da geçmişin aksine, koltukların dağılı-
Hasan Celal Güzel
mında sorunlar çıktı. Bu da Türkiye'de-
ki esas kavganın ideolojik olmadıgını
göstermektedir. Bence Türkiye'de solda
da sağda da siyasi boşluk vardır.
Ben, sol-sağ ayrımı fazla yapmadan,
hemen solcu ya da sağcı diye yafta ya-
pışünlamayacak bir kitle partisi organi-
ze etmeye çalışıyorum. Bu çahşmalanm
17 hazirandan itibaren başlamıştır. itti-
fak sonradan ortaya çıkmıştır. Benim
ona verdiğim 'nokta desteği'dir. Se-
çim sonrası kendilerini tebrik ettim, hiç-
bir organik bağım olmadı.Bundanson-
ra da söz konusu değildir.
Benim düşundüğüm siyasi partide me-
tot olarak tabandan tavana gelinecektir.
Cazip şöhretlerle tavandan aşağıya inil-
meyecektir. 1kincisi, pragmatik ve soyut
B
-olarak gorülebilir, ama Türkiye'deki en
önemli açığın dürüst, faziletli politika
açığı olduğukanaatindeyim.Ben poüti-
kada misyonumu bu şekilde yerleştirme-
ye calıştım. Bu yüzden büyük mağduri-
yetlerim oldu, bu uğurda büyük müca-
deleler verdim; buna devam edeceğim.
Kurmaya çahştığım partinin bir fazilet,
prensip ve dürüstlük mücadelesi vermesi
gerektiğini düşünüyorum. Üçüncüsü,
daha çok gençliğe dör.ük olmasına gay-
ret ediyorum hem yapdanma hem hedef-
ler bakımından. Dördüncüsü, milli ol-
masına çalışıyorum.
Bu partiyi örgütlemeye muvaffak ola-
bilir miyim, bümiyorum. Özellikle fi-
nansman konusunda sıkıntılarımız var.
Ama ben bunu yapamasam dahi birile-
ri çıkıp yapacaktır. Çünkü şu anda ta-
vanla taban arasında bağ kopmuştur.
Son seçimlerde bunun çok örneği görül-
muştür. Son ana kadar büyük bir karar-
sız kitlesi olmuştur. Kişiler istemeden,
söyienerek tercih yapmışlardır. tnsanlar
çok sevdikleri partilerine değil, ehven-i
şer'e oy verme yoluna gitmişlerdir. Po-
litika bu şekilde devam edemez, yeni ve
genç bir politika neslinin ortaya çıkma-
sı lazım."
lerde ortaya çıkan yüzde 68'lik oy oranı-
na rağmen hiçbir sağ partinin tek başına
iktidan yakalayamaması. Bu gerçeğe
DYP'nin, "seçimin mutlak magtubu" sos-
yal demokrat SHP ile koalisyona gitmiş
olması eklenince sağda yeni kitle partisi
arayışları iyice kamçılanıyor. "ANAP'ın
ömrünü daha fazla uzatamayacağı" tah-
minleri de senaryolan arttınp, işleri iyice
karmaşıklaştınyor.
Muhafazakâr kime denir?
Sağda yeni oluşum hesaplan iki koldan
yürüyor: Birincisi; RP, MÇP, EDP gibi nis-
peten kuçük partileri, DYP ve ANAP'tan
transfer edilecek kadroların da katkısıyla
bir araya getirme niyeti. 1kincisi; MÇP'nin
kendi dışından bazı kişi ve çevreleri de et-
rafmda toplayıp, gerekirse yeni bir isim,
yeni bir liderle "daha genis bir tabana"
seslenebilme arzusu. RP ise söylem ve
yöntemlerini modernleştirerek, yeni bir
oluşum ortaya çıkarmamakla birlikte,
kendi tabanını daha da genişleterek yeni
bir çehreye kavuşmak istiyor.
Kitleselleşme, yenilenme arayışındaki
miliiyetçi-muhafazakâr bilinen yapı ve
çevreler kabuklannı kırmak istiyorlar. Bu
noktada Türk sağmda kavramlann içleri-
nin ne derece dolu olduğu sonısu akla ge-
liyor. ömeğin Zaman gazetesinde 18 Ekim
1991'de yayımlanan röportajda, "Kendile-
rine muhafazakâr veya liberal denenler
arasında öyle sıkca yer degişrirmeler olu-
yor ki çok kere şahıstann ne olduğunu an-
lamak mtimkün olmuyor" diyen Islami
kesimin etkin önderlerinden M. Fethullah
Gülen şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Mnhafazakâr tabiri günnmiizde dini
motifini kaybetmiş. durumdadır. Yani gün-
demdeki manasıyla muhaf azakân dindar,
liberali dinsiz olarak tarif ve kabul etmek
imkansu gibidir. Ortada bir kavram kar-
gaşası vardır ve bu kargasa bizün berrak
düşünceye sahip olmanuzı zorlastırmak-
tadır. Öyle liberaller var ki beş vakit na-
mazmda ve itikadı bütündür. Ve öyle de
muhafazakâr var ki namazsu oldvğn gi-
bi itikadı da sarsıkür."
Sag-sol yerine milli-gayri milli
Necraettin Erbakan, ittifakı "\tni Kn-
vayi MiHiye" olarak ilan etmişti. Kendisi-
ni ve partisini "sa|cı" olarak nitelemel?
ten yıllardarı beri hassasiyetle kaçınan Er-
bakan'ın bu son benzetmesi, "Bundan
sonra Türkiye'de milli, gayri milli tanım-
lannı çok işiteceksiniz" diyen Hasan Ce-
lal Güzel'i hakh çıkartıyor.
Sağda miliiyetçi-muhafazakâr tonu ağır
basan yeni oluşumlarla ilgili olarak adla-
n sık sık anılan Cemil Çiçek, Namık Ke-
mal Zeybek, Burhan Özfatura gibi isim-
ler de benzer bir biçimde sağ-sol ayrun-
lanna fazla itibar etmeyip milli, gayri milli
aynmını ön plana çıkartmaya çalışıyorlar.
Türk sağuıda 1980'lerden itibaren prag-
matizmin tam bir hâkimiyetinin yaşandı-
ğmdan şikâyet eden bu kişiler siyaseti, "bir
fazilet mücadelesi" olarak algıladıklanru
ısrarla beürtiyorlar.
Aydm Menderes; Türkiye gemisinin yel-
kenlerinin beklediği rüzgârın yeni siyasal
oluşumlardan değil, yeni tartışmalardan,
yeni fıkirlerden geleceğini söylüyor.
Tartışmalann, fıkir arayışlaruıın "ahlak,
fazilet, dürüstlük" çağnlannın gölgesin-
de kalması durumunda ise pragmatizmin
Türk sağı gemisindeki kaptanlığı sürece-
ğe benziyor.
—BİTTİ—
A YDIN MENDERES
oluşumlardanönceyenifikirier'
Aydın Menderes
Türk sağmda kim yeni bir oluşuma ni-
yetlense, böyle bir girişim başlatsa açık ve-
ya örtük bir biçimde Aydm Menderes'in
adım anıyor. Son ANAP kongresinden
önce Cumhurbaşkam Turgut Özal kendi-
sine ANAP Genel Başkanlığı'm teklif et-
ti. RP-MÇP-IDP ittifakının ittihada dö-
nüsmesi durumunda Iideri olacağı söylen-
di. MÇP kökenli milletvekillerinin "geniş
tabanlı yeni omşnm" girişimi için de aym
şey söz konusu oldu. RP çevreleri tarafın-
dan Turgut özal'a karşı cumhurbaşkam
adayı olarak sunulmak istendi. Menderes,
kendi dışında gelişen bu senaryolardan ra-
hatsız olmadıgını belirtiyor. Menderes na-
sıl bir siyaset yapmayı düşündüğü üzeri-
ne sorulanmızı yanıtladı:
Sağda yeni oluşum senaryolan iireten-
lerin büyük çoğunluğunda iki ana özellik
göze çarpıyor. Bir kısmı, birtakım sağ kitle
partUerinin yönetimlerine küsen, parti içi
mücadelelerden yenik çıkmış insanlar.
Ikinci grup ise kendi siyasi serüvenleri içe-
risinde belli bir tıkanıkhğa gelmiş kişiler.
Yani siyasi yaşatn içindeyeniden güçlü bir
biçimde var kalmak isteyen, ama tek baş-
lanna bunu yapamayacaklanm bilen po-
lilikaaların bazı şeyleri size ihale etmele-
ri gibi bir durum çıkıyor ortaya.
— Ben olaya bu açıdan yaklaşmadım,
sizin sonınuzla bir bakıma önüme gelmiş
oldu. Eğer böyleyse, bunun çok açık bir
nedeni vardır. Türkiye'de mevcut kurulu
düzenler, genellikle tutucu, mevcudu sür-
dürmeye yönelik bir da^raruş biçimi seçi-
yorlar. Bu mevcut kurulu düzen içinde is-
tedikleri biçimde yer alamayan insanlar da
boyutlan dar veya geniş bir değisim ara-
yışında oluyorlar. O zaman da yeni senar-
yolar aramak gibi bir durum ortaya çıkı-
yor. Türkiye hızla değişen bir ülke. Bu de-
ğişimin beUrli bir zaman içerisinde siyasi
hayata ciddi boyutlarda yansımaması da
düşünülemez, ama değişikük ve değişimin
anlamb olam yeni, genç kadrolar tarafın-
dan gerçekleştirilir. Netice olarak böyle bir
değişimin kurulu düzenin iç muhalefetin-
den kaynaklanacağını zannetmiyorum.
Ancak daha geniş bir toplumsal tabandan
kaynaklanır. Beni de işte böyle geniş bir
toplumsal tabanı olan değişim isteği ilgi-
lendirir.
— Söylediklerinizden kalkarak, gerek
RP-MÇP-IDP ittifakını, gerek daha son-
ra MÇP kökenli milletvekillermin dile ge-
tirdiği geniş tabanlı yeni oluşum niyetini,
kurulu düzenlerin yeniliğe ayak uydurma
çabası olarak değerlendirdiğiniz söylene-
bilir mi?
— Bir önceki sorunun cevabım o kap-
sam içerisinde tutarak bu sorunuzu biraz
daha değişik biçimde cevaplandırmaya ça-
lışayım. İttifak yüzde 17 oy aldı, bunun
yam sıra ANAP ve DYP'nin oy toplamı
yüzae 51'dir. Eğer yeni bir siyasal bütün-
leşme gündeme gelecekse, öyle tahmin edi-
yorum ki seçim öncesi gerçekleşmiş, bu-
günlerde de dağılmış gözuken ittifak bir
çekirdek yapılarak, bu çekirdeğin etrafı
beslenerek bir sağ ittifaka varmak, en
azından seçmen bazında çok pratik gö-
zükmüyor. Bu söylediklerimden kalkarak
"Acaba Türkiye'deki sağ kesitin en önemli
meselesi ANAP ve DYP'yi birleştirerek ge-
niş tabanlı bir sağ partiye ulaşmak mıdır"
sonısu akla gdebüir. Bence Türkiye, yüzde
70'lik bir oyun tek başına iktidar çıkartı-
labileceği ihtimalini önümüzdeki dönem-
de arayacaktır. Ancak sağdaki bütünleş-
me ve birleşmeler -ister sağın daha küçük
partilerüıin oluşturduğu bir çekirdeğe ge-
tirilecek ilavelerle başlasm, isterse sağın iki
kitle partisini bir araya getirmek noktasın-
dan hareket etsin- esas itibanyla Türk si-
yasetinin kendi başlanna amaçlan ola-
mazlar. Ancak araçlan olabilirler. "Neyin
araa olacak" derseniz; ne gerçekleştiril-
mek isteniyorsa, hedef olarak ne secümişse
onun araçlan olurlar. Hareket noktası,
"Nasıl bir birleşme, nasıl bir yeni oluşum"
değil, meselenin içine hiç siyaset kanştır-
madan, "Türkiye'ye ne gerekiyor" soru-
su olmalıdır. Eğer soru doğru sorulmaz-
sa netice de doğru çıkmaz. Soru bu şekil-
de ortaya konulmadığı takdirde öyle zan-
nediyorum ki yeni unsurlan içerisine alsa
da kendi içerisinden yeni alternatifler üret-
se de en azından sağ açısından bugünkü
mevcut tablo çok fazla değjşmeden önü-
müzdeki dönem içerisinde bu halini ko-
rumaya devam eder ve bu tür girişimler de
zaman içerisinde amaçladıkları noktaya
kendilerini kolay kolay tırmandıramazlar.
— Buradan şu sonucu çıkarabilir miyiz?
Fikirlerin üretümediği bir ortamda, birta-
kım Orgütleri veya kadrolan birbirlerine
ekleyerek yeni oluşumiar ortaya çıkarmak
anlamlı değildir.
— Evet, bazı şeyleri bölerek parçalara
ayırarak sonra onları başka yerde birleş-
tirerek yeni toplamlar elde etmek çok
önemli değil. Türk toplumunun yeni ara-
yışlan, yeni tartışmalara, yeni fikirlere ih-
tiyaa var. Türkiye gemisinin yelkenleri, ye-
ni ufuklara gitmek için yeni rüzgârlar bek-
liyor. Fakat bu rüzgârları getirecek olan
yeni siyasal oluşumiar değil, birtakım si-
yasal kalıplann dışındaki hür ve ciddi ara-
yışlardır.
— Sağ içindeki tartışmalarda bir taraf-
ta kitle partüerini ele geçirdikleri söylenen
liberaller var, diğer tarafta da tasfiye edil-
dikleri iddia edilen milliyetçi-
muhafazakârlar. Yeni oluşum arayışındaki
insanlar da daha çok liberalleşmeye tep-
ki duyan milliyetçi-muhafazakârlar. Siz-
ce sağ içindeki tartışmalar bu ikilik için-
de sürebilir mi?
— Türkiye'nin siyasal çatışmalan böy-
le sürebilir. Belki bir süre daha süreceİc-
tir, ama Türkiye'nin arayışlan bu odaklar
etrafmda sürmez. Farklı kelimelerle de ifa-
de edilmiş olsa, aşağı yukarı otuz yıla ya-
kın bir zamandır kitle sağ partÛerinde
"muhafazakâriar ve liberaller" diye adlan-
dınlan bir çekişme yaşanır. Bunları gör-
düm, yaşadım, içerisinde bulunduğum dö-
nemler oldu. Ancak muhafazakâr diye ad-
landınlanlann kendi partileri içindeki li-
beral kesime karşı oluşturup geliştirdikleri
çok farkh bir programın şahidi olmadım.
Nüanslardaki anlaşmazlıklar ve ihtilafla-
nn veya bir parti içindeki insanlann ken-
di hayat üsluplan arasındaki farklüıkla-
rın çok fazla ciddi siyasi sonuçlar çıkara-
cağı kanaatinde değilim. Netice itibany-
la da çıkmamıştır. Sadece "muhafazakâ-
nm", "liberaam" diye insanlann, bir si-
yasal parti piramidinde birbirlerinden da-
ha önde olmalan gerekeceğini zannetmi-
yorum. öncelik hakkı, Türkiye için konu-
lacak somut arayışlardan kaynaklanmalı-
dır.
— Muhafazakârların yeni bir kitle par-
tisi oluşturmalan kendi bindikleri dalı kes-
mek olmaz mı? ANAP ve DYP şu anda
çok güçlü partiler. Yeni bir oluşumu bu
partilerdeki liberalleşmelere tepki olarak
gerçekleştirmek, bu iki partiyi şikâyet et-
tikleri liberallere terk etmeleri anlamına
gelmez mi?
— Böyle bir şey olabilir. Türkiye'de sağ
kitle partileri kendi içlerinde bir koalisyon
gerçekleştirmek zorundadıriar. Bunun ne-
deni; yaslandıklan tabanın kendi içinde
değişik renkler taşımasıdır. Muhafazakâr
kitlelerin, kendi etkinliklerinin bir kitle
partisinde daha yüksek olacağını düşüne-
rek buna öncelik vermeleri ise meselenin
ikinci yönüdür. Ancak bir başka yön da-
ha var. Türkiye'de muhafazakârhk, milli-
lik gibi sağa ait kavramlar, belki zaman
içinde çok fazla kullanılmış olmalanndan
dolayı bir hayli genişlediler. Bunlann ye-
ni bir tanıma kavuşması gerekiyor. Bu da
ancak, kendi adlanna somut programlar
ürettikleri takdirde mümkündür. Bu ol-
mazsa şu sonuç ortaya çıkıyor: Acaba bir
kitle sağ partisine muhafazakâr görüntü-
sü veren insan sayısı ne kadar olacak?
Böylece Türkiye bir istatistik arayışla karşı
karşıya gelir; siyasal ve sosyal bir arayış
olmaz. Böyle bir arayış, sadece siyasetin
kendi şartlan içerisinde değil, Türkiye'nin
genel düşünce hayaunda başlatılacak, ger-
çekleştirilecek bir süreçtir.