22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORIAJ CUMHURİYET/7 52 GÜNLÜK İTIİFAKRUŞEN ÇAKIR olarak sağdaki yeni oluşum arayışlarını cesaretlendiren nokta, son seçimlerde ortaya çıkan yüzde 68'lik oy oranına rağmen hiçbir sağ partinin tek başına iktidarı yakalayamaması. Bu gerçeğe DYP'nin, "seçimin mutlak mağlubu" sosyal demokrat SHP ile koalisyona gitmiş olması eklenince sağda yeni kitle partisi arayışları iyice kamçılanıyor. "ANAP'ın ömrünü daha fazla uzatamayacağı" tahminleri de senaryoları arttırıp, işleri iyice karmaşıklaştırıyor. Sağ, aramayadevamediyorÎJasda yeni oluşum hesapları iki koldan yürüyor: Birincisi, RP, MÇP, İDP gibi nispeten M\l-MÇP- IDP ittifakı 52 günden daha uzun ömürlü olur ve bir ittihada dönüşebilir*ağda yeni oluşum hesapları iki koldan yürüyor: Birincisi, RP, MÇP, İDP gibi nispeten küçük partileri, DYP ve ANAP'tan transfer edilecek kadroların da katkısıyla bir araya getirmek niyeti. /kincisi, MÇP'nin kendi dışından bazı kişi ve çevreleri de etrafmda toplayıp gerekirse yeni bir isim, yeni bir liderle "daha geniş bir tabana" seslenebilme arzusu. RP ise söylem ve yöntemlerini modernleştirerek yeni bir oluşum ortaya çıkarmamakla birlikte, kendi tabanını da genişleterek yeni bir çehreye kavuşmak istiyor. — 7 — Eski Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Sü- leyman VaJçın, kendisıyle 1991 ağustos ayında yaptığımız bir söyleşide şöyle ya- kınıyordu: "Aydınlar Ocağı fikir öreten, bn fıkirleri ctrafa yaymaya çaltşan bir te- şekknlken ahcısı çok azaldı. Turgut Bey'- in 'transformasyon' dedigi olayın Tttrk milletine çok büyük mahsurn oldu. Do- layısıyla Aydınlar Ocagı'nın, 1975-84 ara- sında yoğun bir şekilde gerçekleştirdiği Türk fikir hayatına fikirier üreterck kat- kıda bnlunma fonksiyonp çok azaldı ve hatta kayboldu." Bu söyleşiden bir ay sonra Prof. Nev- zat Yalçıntaş başkanlığındaki Aydınlar Ocağı, erken seçim atmosferinde RP- MÇP-IDP ittifakının gerçekleştirilmesin- de belirleyici rol oynayarak itibannı yeni- den kazandı. Hedef, sağ kitle partilerine karşı bir emniyet supapı olarak görülen uç sağ partileri, ülke barajına takılıp yok ol- maktan kurtarmak; vitrinlerini liberalleş- tinnek için milliyetçi-mahafazakâr kadro- lannı tasfıycye veya etkisizleştirmeye giri- şen DYP ve ANAP'ı cezalandırmaktı. Bu hedeflerde basanya ulaşmak Hasan Celal Güzel'e göre ittifakın geç gerçekleş- mesiyle mümkün oldu. Güzel şöyle diyor: "Eger ittifak daha önce gerçekleşseydi, ANAP ve DYP birtakım pragmatist yol- lara başvurup listelcrine çok sayıda miliiyetçi-muhafazakar görünümlü aday koyariardı. Böylece ittifak etkisiz hale ge- tirilebttirdi, ama geç kaldılar." Nitekım başlarda ittifakı fazla önemse- meyen DYP ve ANAP yöneticileri, seçim kampanyasının son günlerine doğru miliiyetçi-muhafazakâr kitle tabanına yö- nelik mesajlar vermeye, konuşmalannda milliyetçi ve dini moüfleri öne çıkarmaya çalıştılar. Fakat pek başanlı olamadılar. Gerek DYP, gerek ANAP, ittifakla bir- likte kendilerine verilen mesajı aldıklan- nı seçimden sonra belli ettiler. Siileyman Demirel, koalisyon hükümetine rauhafa- zakâr tabanın kati surette istemediği Bed- rettin Dalan ve Coşkan Kırca'yı almadı. 6te yandan hükümette tek başına Ekrem Ceyhnn'un varlığının bile miliiyetçi- muhafazakâr entelijansiya için yeterli te- minat olacağını herhalde biüyordu. ANAP ise Hüsnü Dogan'ı genel başkan yardımcılığına getirerek küskünlükleri gi- dermekte önemli bir adım attı. Tek başma iktidar hesapları RP-MÇP-IDP ittifakı 52 günden daha uzun ömürlü olur ve bir ittihada dönüşe- bilir miydi? ömrünün biraz daha uzun ol- ması ihtimali bir yana bırakılacak olursa; ittifaktan bir ittihad çıkması ihtimali da- ha başından itibaren çok zayıftı. Bu özle- mi korumaya çahşan kişi ve çevreler, bu ihtimalin daha da azaldığını kabul etme- lerine rağmen sağda her şeyin otunnamış olması kendilerini umutlandınyor. Prof. Nevzat Yalçıntaş, nihai olarak na- sıl bir siyasi yelpaze arzuladıklannı şöyle açıklıyor: "Sağda ve solda ikiser parti ola- büir. Bunlardan birer tanesi daha kitlesel olur, digerieri de fikir ağırlıklı kitle parti- leri olurlar. Boylece iki partili sistemler- deid gibi seçmenin terdhi de monopolles- Ürilmemiş olur. Seçmen, bir partiye kızar- sa dfger partiye yönelebilir." Türk sağındaki kaymalann, bölünme- lerin, birlesmelerin temel nedeni olarak "milliyetçi muhafazakâr / liberal nt- laşması" gösteriliyor. Fakat Aydın Men- deres'in şu söyledikleri bu görüntünün öze tam olarak tekabül etmediğini kanıtlıyor: "Kitle sağ partUerinin muhafazakir an- surlanna bakJdıgında, kendi partilerrrk hangi koflolarda ihtflafa duştüklerfau açık ve net bir şekilde anlamak son derece zoı ofanaştar. Eger muhafazakariar, kitle par- tileri içinde daha etldn olmayı düşönüvor- larsa, o zaman o kitle parrjsinin renginin değisınesine neden oiabilecek yeni fikir vc arayışlan ortaya koymalan ve bn program- lan için kendierine toplumsal destek ara- malan hramdır." -MÇP- IDP ittifakı 52 günden daha uzun ömürlü olur ve bir ittihada dönüşebilir miydi? Ömrünün biraz daha uzun olması ihtimali bir yana bırakılacak olursa; ittifaktan bir ittihad çıkması ihtimali daha başından itibaren çok zayıftı. Bu özlemi korumaya çahşan kişi ve çevreler, bu ihtimalin daha da azaldığını kabul etmelerine rağmen sağda her şeyin oturmamış olması kendilerini umutlandınyor. Türk sağındaki kaymalann, bölünmelerin, birleşmelerin temel nedeni olarak "milliyetçi muhafazakâr / liberal zıtlaşması" gösteriliyor. Menderes, kitle sağ partileri içinde ya- şanan ihtilafların "daha çok parti içi bir- takım atama veya seçimfcr"den kaynak- landığı görüşünde. Prof. Nevzat Yalçıntaş da "Sağdaki iki büyttk parti vitrinlerini düzenlerken seçmenlerin tercihierini göz önnne alsalanh, biz belki sadece ittifak için tavsiyede bulunurduk, o kadar şiddet- le üstüne varmazdık" diyerek Menderes 1 in bu değerlendirmesini haklı çıkartıyor. Esas olarak sağdaki yeni oluşum ara- yışlannı cesaretlendiren nokta, son seçim- Adnan Menderes, Farin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın naaşlannın tmralı'dan tsUnbul'daki anıtmezara nakil töreninde Türk sağı ender bir birlik Ublosu çizmiştir. Bu tabloyu siyasi platforma taşıma girişimleri ise hep sonnçsuz kaldı. HASAN CELAL GÜZEL 'Esas mesele milli olmak'ANAP'h eski bakanlardan Hasan Ce- lal Gttzel'in RP-MÇP-IDP ittifakının mimarlanndan olduğu, "nnutkanlık" nedeniyle ittifakın Gaziantep listesine gi- remediği, son olarak da MÇP kökenli milletvekillerinin dile getirdikleri "geniş tabanla yeni oluşum" içinde yer alaca- ğı iddia edildi. Güzel, çeşitli ideolojik, politik ve demokratik nedenlerle ittifa- kı desteklediğini kabul ediyor ancak it- tifakla ve bunu oluşturan partilerle her- hangi bir organik ilişki kurmadığını be- lirtiyor. Güzel, Türk siyasi hayatının ge- leceğini nasıl değerlendirdiğini ve ken- disinin hedefinin ne olduğunu şöyle an- lattı: "tttifak geniş tabanlı bir kitle parti- sinin çekirdeği olabilseydi, bir sonraki seçimlerden sonra Türkiye'deki yelpaze genel olarak şöyle olabilirdi: Solda sos- yal demokrat parti veya paıtiler; orta- da liberalizmin dar koridoruna sığma- ya çalışan ANAP ve DYP ya da ikisi- nin entegrasyonu şeklinde "Anayol" di- ye söylenen parti; son olarak da RP'den, MÇP'den, IDP'den ve bu partüerin geç- mişteki izlenimlerinden sıynhruş, ancak bunlann sağlam örgüt tabanına oturmuş geniş bir merkez sağ kitle partisi. Halen de ümitvanm. Ancak gelişmeler bu istikamette olma- mıştır. Kimseyi suçlamak istemem. Be- nim gördüğüm kadanyla yıllardır TÜT- kiye'de tek başına kalarak azimle, cesa- retle, inatla, zaman zaman hapislere gi- rip idamlarla yargılanarak mücadele yü- rüten ideoloji partUerinin liderleri ve kadrolan bu fikre mantıken çok hazır gibi görünmekle beraber, hissen hazır değillerdir. Geçmişlerini, eserlerini, bir ömrü bu şekilde tamamlamak isteme- mektedirler. Sonuçta bir fıkir kompozis- yonu değil de aritmetik toplam meyda- na gelmiştir. tttifakı beğenmeyebilirsiniz, bazı yönlerihi eleştirebilirsiniz ama bu paıti- ler milli hüviyettedirler. Ben milliliği sa- dece sağa munhasır saymıyorum. Bu gö- rüş açısı çok değişti Türkiye'de. Solda- ki bazı partiler, kunımlar, ldşiler de milli olabilirler. Bundan sonra Türkiye'de bu mil- li/gayri milii tanımlannı çok işiteceksi- niz. Çünkü artık eskisi gibi komfi- nizm/faşizm, komünizm/kapitalizm kavgalan yok. Bu nedenle sol tarafta Türkiye'nin milli menfaatlerini, dış po- litikayı milli çerçevede düşünen insanlar olabileceği gibi, sağ tarafta görüldüğü halde ABD'ye, Batı'ya uşaklık yapraa- yı marifet sayan kimseler de olabilir. tt- tifakı desteklememde esas sebep, bu par- tilerin özellikle dış poütikada miUi ege- menliği savunmalan olmuştur. ANAP'- tan aynlmamdaki esas sebep de budur. ANAP millilikten mahnım hale gelmiş- tir. DYP de bu eğilimde bazı işaretler vermeye başlamıştır. Merkez sağdaki partilere millilik enjeksiyonu yapmak bakımından da ittifakın faydası olmuş- tur. DYP-SHP koalisyonunda fikirlerin bir araya geürilmesinde terslik çıkmadı da geçmişin aksine, koltukların dağılı- Hasan Celal Güzel mında sorunlar çıktı. Bu da Türkiye'de- ki esas kavganın ideolojik olmadıgını göstermektedir. Bence Türkiye'de solda da sağda da siyasi boşluk vardır. Ben, sol-sağ ayrımı fazla yapmadan, hemen solcu ya da sağcı diye yafta ya- pışünlamayacak bir kitle partisi organi- ze etmeye çalışıyorum. Bu çahşmalanm 17 hazirandan itibaren başlamıştır. itti- fak sonradan ortaya çıkmıştır. Benim ona verdiğim 'nokta desteği'dir. Se- çim sonrası kendilerini tebrik ettim, hiç- bir organik bağım olmadı.Bundanson- ra da söz konusu değildir. Benim düşundüğüm siyasi partide me- tot olarak tabandan tavana gelinecektir. Cazip şöhretlerle tavandan aşağıya inil- meyecektir. 1kincisi, pragmatik ve soyut B -olarak gorülebilir, ama Türkiye'deki en önemli açığın dürüst, faziletli politika açığı olduğukanaatindeyim.Ben poüti- kada misyonumu bu şekilde yerleştirme- ye calıştım. Bu yüzden büyük mağduri- yetlerim oldu, bu uğurda büyük müca- deleler verdim; buna devam edeceğim. Kurmaya çahştığım partinin bir fazilet, prensip ve dürüstlük mücadelesi vermesi gerektiğini düşünüyorum. Üçüncüsü, daha çok gençliğe dör.ük olmasına gay- ret ediyorum hem yapdanma hem hedef- ler bakımından. Dördüncüsü, milli ol- masına çalışıyorum. Bu partiyi örgütlemeye muvaffak ola- bilir miyim, bümiyorum. Özellikle fi- nansman konusunda sıkıntılarımız var. Ama ben bunu yapamasam dahi birile- ri çıkıp yapacaktır. Çünkü şu anda ta- vanla taban arasında bağ kopmuştur. Son seçimlerde bunun çok örneği görül- muştür. Son ana kadar büyük bir karar- sız kitlesi olmuştur. Kişiler istemeden, söyienerek tercih yapmışlardır. tnsanlar çok sevdikleri partilerine değil, ehven-i şer'e oy verme yoluna gitmişlerdir. Po- litika bu şekilde devam edemez, yeni ve genç bir politika neslinin ortaya çıkma- sı lazım." lerde ortaya çıkan yüzde 68'lik oy oranı- na rağmen hiçbir sağ partinin tek başına iktidan yakalayamaması. Bu gerçeğe DYP'nin, "seçimin mutlak magtubu" sos- yal demokrat SHP ile koalisyona gitmiş olması eklenince sağda yeni kitle partisi arayışları iyice kamçılanıyor. "ANAP'ın ömrünü daha fazla uzatamayacağı" tah- minleri de senaryolan arttınp, işleri iyice karmaşıklaştınyor. Muhafazakâr kime denir? Sağda yeni oluşum hesaplan iki koldan yürüyor: Birincisi; RP, MÇP, EDP gibi nis- peten kuçük partileri, DYP ve ANAP'tan transfer edilecek kadroların da katkısıyla bir araya getirme niyeti. 1kincisi; MÇP'nin kendi dışından bazı kişi ve çevreleri de et- rafmda toplayıp, gerekirse yeni bir isim, yeni bir liderle "daha genis bir tabana" seslenebilme arzusu. RP ise söylem ve yöntemlerini modernleştirerek, yeni bir oluşum ortaya çıkarmamakla birlikte, kendi tabanını daha da genişleterek yeni bir çehreye kavuşmak istiyor. Kitleselleşme, yenilenme arayışındaki miliiyetçi-muhafazakâr bilinen yapı ve çevreler kabuklannı kırmak istiyorlar. Bu noktada Türk sağmda kavramlann içleri- nin ne derece dolu olduğu sonısu akla ge- liyor. ömeğin Zaman gazetesinde 18 Ekim 1991'de yayımlanan röportajda, "Kendile- rine muhafazakâr veya liberal denenler arasında öyle sıkca yer degişrirmeler olu- yor ki çok kere şahıstann ne olduğunu an- lamak mtimkün olmuyor" diyen Islami kesimin etkin önderlerinden M. Fethullah Gülen şu değerlendirmeyi yapıyor: "Mnhafazakâr tabiri günnmiizde dini motifini kaybetmiş. durumdadır. Yani gün- demdeki manasıyla muhaf azakân dindar, liberali dinsiz olarak tarif ve kabul etmek imkansu gibidir. Ortada bir kavram kar- gaşası vardır ve bu kargasa bizün berrak düşünceye sahip olmanuzı zorlastırmak- tadır. Öyle liberaller var ki beş vakit na- mazmda ve itikadı bütündür. Ve öyle de muhafazakâr var ki namazsu oldvğn gi- bi itikadı da sarsıkür." Sag-sol yerine milli-gayri milli Necraettin Erbakan, ittifakı "\tni Kn- vayi MiHiye" olarak ilan etmişti. Kendisi- ni ve partisini "sa|cı" olarak nitelemel? ten yıllardarı beri hassasiyetle kaçınan Er- bakan'ın bu son benzetmesi, "Bundan sonra Türkiye'de milli, gayri milli tanım- lannı çok işiteceksiniz" diyen Hasan Ce- lal Güzel'i hakh çıkartıyor. Sağda miliiyetçi-muhafazakâr tonu ağır basan yeni oluşumlarla ilgili olarak adla- n sık sık anılan Cemil Çiçek, Namık Ke- mal Zeybek, Burhan Özfatura gibi isim- ler de benzer bir biçimde sağ-sol ayrun- lanna fazla itibar etmeyip milli, gayri milli aynmını ön plana çıkartmaya çalışıyorlar. Türk sağuıda 1980'lerden itibaren prag- matizmin tam bir hâkimiyetinin yaşandı- ğmdan şikâyet eden bu kişiler siyaseti, "bir fazilet mücadelesi" olarak algıladıklanru ısrarla beürtiyorlar. Aydm Menderes; Türkiye gemisinin yel- kenlerinin beklediği rüzgârın yeni siyasal oluşumlardan değil, yeni tartışmalardan, yeni fıkirlerden geleceğini söylüyor. Tartışmalann, fıkir arayışlaruıın "ahlak, fazilet, dürüstlük" çağnlannın gölgesin- de kalması durumunda ise pragmatizmin Türk sağı gemisindeki kaptanlığı sürece- ğe benziyor. —BİTTİ— A YDIN MENDERES oluşumlardanönceyenifikirier' Aydın Menderes Türk sağmda kim yeni bir oluşuma ni- yetlense, böyle bir girişim başlatsa açık ve- ya örtük bir biçimde Aydm Menderes'in adım anıyor. Son ANAP kongresinden önce Cumhurbaşkam Turgut Özal kendi- sine ANAP Genel Başkanlığı'm teklif et- ti. RP-MÇP-IDP ittifakının ittihada dö- nüsmesi durumunda Iideri olacağı söylen- di. MÇP kökenli milletvekillerinin "geniş tabanlı yeni omşnm" girişimi için de aym şey söz konusu oldu. RP çevreleri tarafın- dan Turgut özal'a karşı cumhurbaşkam adayı olarak sunulmak istendi. Menderes, kendi dışında gelişen bu senaryolardan ra- hatsız olmadıgını belirtiyor. Menderes na- sıl bir siyaset yapmayı düşündüğü üzeri- ne sorulanmızı yanıtladı: Sağda yeni oluşum senaryolan iireten- lerin büyük çoğunluğunda iki ana özellik göze çarpıyor. Bir kısmı, birtakım sağ kitle partUerinin yönetimlerine küsen, parti içi mücadelelerden yenik çıkmış insanlar. Ikinci grup ise kendi siyasi serüvenleri içe- risinde belli bir tıkanıkhğa gelmiş kişiler. Yani siyasi yaşatn içindeyeniden güçlü bir biçimde var kalmak isteyen, ama tek baş- lanna bunu yapamayacaklanm bilen po- lilikaaların bazı şeyleri size ihale etmele- ri gibi bir durum çıkıyor ortaya. — Ben olaya bu açıdan yaklaşmadım, sizin sonınuzla bir bakıma önüme gelmiş oldu. Eğer böyleyse, bunun çok açık bir nedeni vardır. Türkiye'de mevcut kurulu düzenler, genellikle tutucu, mevcudu sür- dürmeye yönelik bir da^raruş biçimi seçi- yorlar. Bu mevcut kurulu düzen içinde is- tedikleri biçimde yer alamayan insanlar da boyutlan dar veya geniş bir değisim ara- yışında oluyorlar. O zaman da yeni senar- yolar aramak gibi bir durum ortaya çıkı- yor. Türkiye hızla değişen bir ülke. Bu de- ğişimin beUrli bir zaman içerisinde siyasi hayata ciddi boyutlarda yansımaması da düşünülemez, ama değişikük ve değişimin anlamb olam yeni, genç kadrolar tarafın- dan gerçekleştirilir. Netice olarak böyle bir değişimin kurulu düzenin iç muhalefetin- den kaynaklanacağını zannetmiyorum. Ancak daha geniş bir toplumsal tabandan kaynaklanır. Beni de işte böyle geniş bir toplumsal tabanı olan değişim isteği ilgi- lendirir. — Söylediklerinizden kalkarak, gerek RP-MÇP-IDP ittifakını, gerek daha son- ra MÇP kökenli milletvekillermin dile ge- tirdiği geniş tabanlı yeni oluşum niyetini, kurulu düzenlerin yeniliğe ayak uydurma çabası olarak değerlendirdiğiniz söylene- bilir mi? — Bir önceki sorunun cevabım o kap- sam içerisinde tutarak bu sorunuzu biraz daha değişik biçimde cevaplandırmaya ça- lışayım. İttifak yüzde 17 oy aldı, bunun yam sıra ANAP ve DYP'nin oy toplamı yüzae 51'dir. Eğer yeni bir siyasal bütün- leşme gündeme gelecekse, öyle tahmin edi- yorum ki seçim öncesi gerçekleşmiş, bu- günlerde de dağılmış gözuken ittifak bir çekirdek yapılarak, bu çekirdeğin etrafı beslenerek bir sağ ittifaka varmak, en azından seçmen bazında çok pratik gö- zükmüyor. Bu söylediklerimden kalkarak "Acaba Türkiye'deki sağ kesitin en önemli meselesi ANAP ve DYP'yi birleştirerek ge- niş tabanlı bir sağ partiye ulaşmak mıdır" sonısu akla gdebüir. Bence Türkiye, yüzde 70'lik bir oyun tek başına iktidar çıkartı- labileceği ihtimalini önümüzdeki dönem- de arayacaktır. Ancak sağdaki bütünleş- me ve birleşmeler -ister sağın daha küçük partilerüıin oluşturduğu bir çekirdeğe ge- tirilecek ilavelerle başlasm, isterse sağın iki kitle partisini bir araya getirmek noktasın- dan hareket etsin- esas itibanyla Türk si- yasetinin kendi başlanna amaçlan ola- mazlar. Ancak araçlan olabilirler. "Neyin araa olacak" derseniz; ne gerçekleştiril- mek isteniyorsa, hedef olarak ne secümişse onun araçlan olurlar. Hareket noktası, "Nasıl bir birleşme, nasıl bir yeni oluşum" değil, meselenin içine hiç siyaset kanştır- madan, "Türkiye'ye ne gerekiyor" soru- su olmalıdır. Eğer soru doğru sorulmaz- sa netice de doğru çıkmaz. Soru bu şekil- de ortaya konulmadığı takdirde öyle zan- nediyorum ki yeni unsurlan içerisine alsa da kendi içerisinden yeni alternatifler üret- se de en azından sağ açısından bugünkü mevcut tablo çok fazla değjşmeden önü- müzdeki dönem içerisinde bu halini ko- rumaya devam eder ve bu tür girişimler de zaman içerisinde amaçladıkları noktaya kendilerini kolay kolay tırmandıramazlar. — Buradan şu sonucu çıkarabilir miyiz? Fikirlerin üretümediği bir ortamda, birta- kım Orgütleri veya kadrolan birbirlerine ekleyerek yeni oluşumiar ortaya çıkarmak anlamlı değildir. — Evet, bazı şeyleri bölerek parçalara ayırarak sonra onları başka yerde birleş- tirerek yeni toplamlar elde etmek çok önemli değil. Türk toplumunun yeni ara- yışlan, yeni tartışmalara, yeni fikirlere ih- tiyaa var. Türkiye gemisinin yelkenleri, ye- ni ufuklara gitmek için yeni rüzgârlar bek- liyor. Fakat bu rüzgârları getirecek olan yeni siyasal oluşumiar değil, birtakım si- yasal kalıplann dışındaki hür ve ciddi ara- yışlardır. — Sağ içindeki tartışmalarda bir taraf- ta kitle partüerini ele geçirdikleri söylenen liberaller var, diğer tarafta da tasfiye edil- dikleri iddia edilen milliyetçi- muhafazakârlar. Yeni oluşum arayışındaki insanlar da daha çok liberalleşmeye tep- ki duyan milliyetçi-muhafazakârlar. Siz- ce sağ içindeki tartışmalar bu ikilik için- de sürebilir mi? — Türkiye'nin siyasal çatışmalan böy- le sürebilir. Belki bir süre daha süreceİc- tir, ama Türkiye'nin arayışlan bu odaklar etrafmda sürmez. Farklı kelimelerle de ifa- de edilmiş olsa, aşağı yukarı otuz yıla ya- kın bir zamandır kitle sağ partÛerinde "muhafazakâriar ve liberaller" diye adlan- dınlan bir çekişme yaşanır. Bunları gör- düm, yaşadım, içerisinde bulunduğum dö- nemler oldu. Ancak muhafazakâr diye ad- landınlanlann kendi partileri içindeki li- beral kesime karşı oluşturup geliştirdikleri çok farkh bir programın şahidi olmadım. Nüanslardaki anlaşmazlıklar ve ihtilafla- nn veya bir parti içindeki insanlann ken- di hayat üsluplan arasındaki farklüıkla- rın çok fazla ciddi siyasi sonuçlar çıkara- cağı kanaatinde değilim. Netice itibany- la da çıkmamıştır. Sadece "muhafazakâ- nm", "liberaam" diye insanlann, bir si- yasal parti piramidinde birbirlerinden da- ha önde olmalan gerekeceğini zannetmi- yorum. öncelik hakkı, Türkiye için konu- lacak somut arayışlardan kaynaklanmalı- dır. — Muhafazakârların yeni bir kitle par- tisi oluşturmalan kendi bindikleri dalı kes- mek olmaz mı? ANAP ve DYP şu anda çok güçlü partiler. Yeni bir oluşumu bu partilerdeki liberalleşmelere tepki olarak gerçekleştirmek, bu iki partiyi şikâyet et- tikleri liberallere terk etmeleri anlamına gelmez mi? — Böyle bir şey olabilir. Türkiye'de sağ kitle partileri kendi içlerinde bir koalisyon gerçekleştirmek zorundadıriar. Bunun ne- deni; yaslandıklan tabanın kendi içinde değişik renkler taşımasıdır. Muhafazakâr kitlelerin, kendi etkinliklerinin bir kitle partisinde daha yüksek olacağını düşüne- rek buna öncelik vermeleri ise meselenin ikinci yönüdür. Ancak bir başka yön da- ha var. Türkiye'de muhafazakârhk, milli- lik gibi sağa ait kavramlar, belki zaman içinde çok fazla kullanılmış olmalanndan dolayı bir hayli genişlediler. Bunlann ye- ni bir tanıma kavuşması gerekiyor. Bu da ancak, kendi adlanna somut programlar ürettikleri takdirde mümkündür. Bu ol- mazsa şu sonuç ortaya çıkıyor: Acaba bir kitle sağ partisine muhafazakâr görüntü- sü veren insan sayısı ne kadar olacak? Böylece Türkiye bir istatistik arayışla karşı karşıya gelir; siyasal ve sosyal bir arayış olmaz. Böyle bir arayış, sadece siyasetin kendi şartlan içerisinde değil, Türkiye'nin genel düşünce hayaunda başlatılacak, ger- çekleştirilecek bir süreçtir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle