Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 30 KASIM 1991
Ankara'daBakükorkusu1920
BAKÜ
KONGRESİ
NEZİH UZEL
Bakü Kongresi'ne bir mektup ğönderen Mustafa Kemal kongreyi gkyri resmi olarak niteliyordu
*akü Kongresi'nin toplanacağına dair ilk bilgilerKâzım Karabekir tarafından
alınmış veAnkara'ya ulaştırılmıştır. Ankara'yı ise bu sırada en fazla
kuşkulandıran konu Anadolu'dabir "komünist"hareketingelişmesidir. Eski
İttihatçılar bu alanda oldukça hareketli ve istekligörünmektedirîer. Içlerinde
bazıları "komünistliği" âdeta "yenitttihatçılık"gibigörmeyebaşlamıştır.
A nadolu 'yu kurtarmaya niyetli A nkara kadrosu ise ne komünistliği ne de
Ittihatçılığı ulaşmak istediği hedefiçin uygun görmektedir.
J. Eylül 19?Qgünü Komünist Enternasyonali Merkez Komitesi adına Doğu
Halkları BirinciKurultayı 'nı açan Nerimanof konuşmasımn Anadolu hareketi ile
ilgili bölümünde şunları söylüyordıu Sovyet hükümeti, KemalPaşa'dan desteğini
esirgemiyor. Onun yönettiği hareketin bir komünist hareket olmadığını
unutmuyoruz... KemalPaşa'mn kendisi, sultanın vehalifenin kişiliğinin kutsal
vesaldınlamazolduğunusöylüyor... Bu komünistçe birgörüş mü?Hayır. Ama
bizyığınların dini duygularına saygı duyuyoruz •
— 2 —
Dünyada ilk kez 2 bine yakın delege-
nin iştirakiyle bir "Doğu HalkJan" Kong-
resi'nin kurulduğu sırada Küçük Asya,
"istiktaü" için verdiği bir savaşın tam orta
yerindedir.
Batı ülkeleri bu alanda asırlık "Doğu
sorununun" ikinci safhasını, yani "Türk-
leri Anadolu'dan çıkarma" sürecini so-
nuçlandırmak için uğraş vermektcdirler.
Böyle bir siyasi ortamda Anadolu'nun
"Bakü Kongresi"ne bakışı hiç de duygu-
sal değil, tersine oldukça gerçekçidir.
Bu kongrenin toplanacağına dair ilk
bilgiler Kazun Karabekir Paşa tarafından
alınmış (Kaynak: tstiklâl Harbimiz, s.
780) ve Ankara'ya ulaştırılmıştır. Ancak
Paşa temkinlidir. Komünistlerin "idare
edilmeierini" ister.
Ankara'yı bu sırada en fazla kuşkulan-
dıran konu, Anadolu'da bir "komünist"
hareketin gelişmesidir. Eski İttihatçılar bu
alanda oldukça hareketli ve istekli görün-
mektedirîer. tçlerinden bazıları "komü-
nistliği" âdeta "yeni İttihatçılık" gibi gör-
meye başlamıştır. Anadolu'yu kurtarma-
ya niyetli Ankara kadrosu ise ne komü-
nistliği ne de Ittihatçılığı ulaşmak istedi-
ği hedef için uygun görmektedir.
Bu bakımdan Bakü Kongresi Ankara
için rahatsızlık konusudur. Her ne kadar
bu kongreye daha sonra bir mektup gön-
derecek olsa dahi Mustafa Kemal 14 tem-
muzda Meclis kürsüsüne şoylece cıkar:
"Efendiler, biz her taraftan, hfiriçten ve
hâricin tesiri ile dâhilden nâmutenâhi
(sonsuz) taarruzlara, hücumlara maruı
bulunmaktayız. Bu vaziyet için bizim için
esas, sftkitane vahdeti muhafaza etmek-
Ör (Sessizce biıiigî korumaktır). Bu vah-
deti, boyle teşebbüsatı munferide ile (ki-
sisel gu-işimlerle) halele duçar ettigimiz
gün (bozdugumuz gün) o teşebbüsatı
münferktenin netice-i muvaffakiyatı en
partak dahi olsa, heyet-i umumiyyeyi kur-
tarmak kaabiDetinden mahrumdur. Bina-
enakyh falan yerde falan ve filan yerde
yapılan kongrelere filan, filan, filan,
münferiden (yalnızca) davet olunurlar ve
bnnlar oraya gider ve orada mevzubahis
olan (konuşulan) esasatı kabul eder,
memleket için tatbik etme>e başlarsa, bu
dofnı bir istikâmet olamaz. Biz kongre-
lere de gideriz. Her tarafa gideriz. Her şe-
ye iştirak ederiz. Valnız biz ederiz. Millet
gider, yani yanlı milletin mümessillerin-
dcn (temsildlerinden) mürekkep olan
Meclis gider ve yapılması lazım gelen şe-
yi o yapar ve ancak Meclis'i âlinizin selâ-
hiyetisi (yetkisini) haiz olan memuıiann
berhangi bir kongrede, herhangi bir ma-
halde. herhangi bir cemiyette, herhangi
bir hükümette yapacağı temas, soyleyece-
gi söz, vereceği imza makûl (olumlu) ve
muteber (geçerli) olmak lazım gelir. Her-
halde biz bugün için kendi nokta-i nazar-
lanmıza (görüş açımıza), milletimizden,
haHcımiTHan aldığımız, haidki nokta-i na-
zarlara tabi olarak hareket etmekteyiz."
Huhısi Bey (Karahisar) — Paşa hazret-
leri, Bakü'deki kongre resmi mi, gayri res-
mi midir?
Mustafa Kemal Paşa (Ankara) — Gayri
| resmidir efendim. O resmi olsa tabii Mil-
let Meclisi'ni davet ederdi. Şark vaziyeti
hakkında resmi rapor ve malûmata isti-
naden heyet-i âlinizi tenvir için (aydınlat-
Bakü'de toplanacak olan kongreyi K.Kanbekir haber almış ve Mustafa Keraal'ebildirmişti.
Kongreye resmi temsilci
"... Ittihatçılann bu kongreye de katılmalarından kuşkulanan
Kâzım Karabekir hemen Ankara'ya yazarak Bakü Kongresi'ne
resmi bir temsilcinin gorevlendirilmesi ve ayrıca Azerbaycan
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bir elçilik heyeti gönderilmesini
önerir. Ankara ise herhalde kongre konusunu daha once
düşünmüş ve ... İbrahim Tali'yi bu iş için görevlendirmişti.
Karabekir'in mektubu alınır alınmaz ise Memduh Şevket
(Esendal) Bey Bakü elçiligine atanır..." (Kaynak: Türk-Sovyet
llişkileri, Stefan Yerasimos, Istanbul 1979 s. 179)
Galiyev'den sonuçsuz girişim
"... 1919'dan sonra Islam komünistlerinin Rus yoldaşlanna
baskı yaparak Komintern'in stratejisini Asya'ya doğru
çevirmeye çalışmalan şaşırtıcıdır. Sultan Galiyev ve arkadaşlan,
tezlerini Doğu Halkları Komünist Organizasyonlan İkinci
Kongresi'nde savundular (Moskova Kasım-Aralık 1919). Sonra
tkinci Komintern Kongresi'nde dile getirdiler (Moskova,
Temmuz-Ağustos 1920) ve nihayet Doğu Halkları Kongresi'ne
sundular (Bakü, Eylul 1920). Hiçbir sonuç alamadılar. Zira
Komintern şefleri için sosyalizmin geleceği Avrupa'daydı. Nihai
zafer Avrupa proletaryası uzerinde yukselecekü." (Kaynak,
Stepte Ezan Sesleri)
Müslümanların çıkarları
"... Doğu, Batı'dan çok farklıdır ve çıkarlan başkadır.
Dolayısıyla orada komünizmin doğrudan uygulanışı direnişle
karşılanabilir. Milyonlarca Muslümanın Sovyet rejimini kabul
etmelerini istiyorsak, uygun ortam bulmamız gerekir.
Müslümanlar, çıkarlan kabul edilirse Sovyet iktidannı terk
etmeyeceklerdir..." (Narbutabekov, Bakü Kongresi Türkistan
Delegesi)
Çalışanların kazancı
"... Eğer Iran, Hindistan ve Türkiye'de yürütülmekte olan
ulusal kurtuluş savaşları, bu ülkelerin kapitalistlerini iktidara
getirmekle sonuçlanacaksa, çalışan yığınlar bundan hiçbir şey
kazanamayacaklardır..." (Pavloviç, Bakü Kongresi)
Doğulu yığınların özgürlüğü
"... Sadece yabancı boyunduruğundan kurtulmuş olmak,
Dogulu yığınlara gerçek özgürlük sağlamayacaktır. Kendi özel
sömürüculerinden de kurtulmaları gerekir." (Bela Kun, Bakü
Kongresi)
ma için) vukubulacak maruzatım hülasa-
ten bundan ibarettir."
Kongre Zabularından...
Birinci Oturum, 1 Eylül 1920
Akşam saat 20.40
Nerimanof: Komünist Enternasyonali
Merkez Komitesi adına, Doğu Halkları
Birinci Kurultayı'nın açıldığını ilan ediyo-
rum. (Hararetli alkışlar, "Enternasyo-
nal")
Yoldaşlar, ilk kez şimdi yapılan, Doğu
Halkları Birinci Kurultayı'nı açma mut-
luluğu beni heyecanlandırmakta. Bize ilk
erdem ve kültür kavramlannı vermiş olan
yaşlı Doğu, bugün burada yüzyıllar bo-
yunca burjuva güçlerinin, sermayesinin
kendisine verdiği derin acı ve yaralan bi-
ze anlatacak ve gözyaşlannı dökecek. Bu-
gün her biri ayrı bir hayat yasayan Doğu
halklan sermaye zuhnünün korkunçluğu-
nu bilmemezlikten gelemezler. Ama an-
cak sermayenin çektirdiği acılann, bütün
Doğu halklanmn tek tek durumlanmn
tablosu halinde gözlerimizin önüne seril-
diği bugün, onlar durumlarmın tam bilin-
cine varacaklardır.
Bu kurultayı toplama fikri, Komünist
Enternasyonal'in Dünya 2. Kongresi ha-
zırlandığj sıralarda bir kısım delegelerin
Moskova'ya geldiği anda bizde olgunlaş-
tı. Bir dizi ülke adına sizi, Doğu halkları-
nı bugün hazır bulunmak mutluluğunu
duyduğumuz Bakü Kongresi'ne davet et-
tik. Amacımız, Komünist Entçrnasyonal'i
Yürütme Kurulu ile sizler arasında bir iş-
birligi yaratmaktır.
Dogu halklanmn çilesi
Biz, insanlık tarihinde ilk kez Komü-
nist Enternasyonal'in yirmiden fazla Do-
ğu halkını bir araya getirmeyi başarma-
sından engin bir kıvanç duyuyoruz. Bu-
güne kadar Doğu halklan şimdi karşımız-
da olan acil sorunlarını çözebilmek için
asla birlikte hareket etme olanağını bula-
mamışlar ve sürekli olarak birbirlerine
düşmanca tavırlar içinde yaşamışlardır.
Biz, eğer Doğu halklan geri kalmışsa,
okuma-yazma bilmiyorsa, cahilse, batıl
inançlara bağlıysa, dünyada olup biten-
leri bilmiyorsa, basit sağhk kurallannı da-
hi ihmal ediyorsa bunların suçunun ona
özgü olraadığını biliyoruz. Fakat bütün
bu suç, emperyalizmin uşaklanndadır ve
ancak onlar suçlandınlabilirler. Eğer za-
vallı Türk, lranlı ve diğer ülkeler emek-
çileri okuma-yazma bilmiyorsa suç onlar-
da mı? Bu, daha çok onlann bedbahth-
ğıdır. Paris ve Londra'ın "uygar"! bur-
iuvazisi Hint köylülerinin, Türk veya
lranlı emekçilerin içinde bulunduklan ka-
ranlıklardan kurtulmamalan için her gün
binlerce yol buluyorlar.
Biz sadece komünist ilkelere sempati
duyanlara değil, partisizlere de çağrıda
bulunuyoruz. Iki hareket vardır. Biri ça-
buk, heyecanh, güçlü proletaryanın ko-
münist hareketi, -kı Rusya'da, Fransa'-
da, Almanya'da, Italya'da gözüküyor ve
gittikçe genişliyor- öbürü daha az kuvvetli
ve sık sık zikzaklar çizen, henüz yollanm
iyice seçememiş ve hâlâ ne istediklerini iyi-
ce büemeyen, ama Ingiliz ve Fransız ka-
pitalizminin boyunduruğu altında inleyen,
ezilen uluslann hareketi...
Biz bu iki hareketin birbirine gittikçe
daha fazla yaklaşmasmı ve ulusçu önyar-
gılardan kurtulmasını istiyoruz.
Kemal Paşa'nın hareketi
Biz bu iki akımın birleşip tüm engelle-
ri ortadan kaldıracak, yeryüzünü uzun za-
mandır acıdan inleten kötülüklerden te-
mizleyecek güçlü ve coşkun bir hareket ol-
masuıı istiyoruz ve bu yüzden hâlâ bizimle
birlik olmayan, bazı hallerde de Turkiye
örneğinde olduğu gibi bize karşı olan
gruplan sabırla destekliyoruz. Sizin de bil-
diğiniz gibi yoldaşlar, Sovyet hükümeti,
Kemal Paşa'dan desteğini esirgemiyor.
Onun yönettiği hareketin bir komünist
hareket olmadığını unutmuyoruz. Onu bi-
liyoruz. önümde Ankara'daki halk hükü-
metinin Uk Meclis oturumunun steno ile
yazılmış özetleri var. Orada Kemal Paşa'-
mn kendisi, sultanın ve halifenin kişiliği-
nin kutsal ve saldırılamaz olduğunu söy-
lüyor.
Kemal Paşa'nm yönettiği hareket hali-
fenin "kutsal kişiligini" düşmanlann ejin-
den kurtarmayı amaçhyor. Bu komünist-
çe bir görüş mü? Hayır! Ama biz yığm-
lann dini duygularına saygı duyuyoruz ve
onlara başka bir anlayışın da verilebile-
ceğini biliyoruz. Tabii bu uzun çahşma
yıllan ister.
Sultanlann son saati
Biz Doğu'nun dini inaruşlanna diğer ül-
kelerinkine de yaptığımız gibi ihtiyat ve
itina ile yaklaşıyoruz. Ama şu kurultay-
da Kemal Paşa hükümetinin Türkiye'de
padişahın iktidannı yaşatmaya çalıştığı-
nı söylemek zorundayız. Dini inanışlan ve
yargılan ne olursa olsun, ashnda böyle
yapmamahydı. tleriye bakmah, geçmişi
tekrar geri getirmeye uğraşmamalıydı.
tnanıyoruz ki sultanlann son saati de ge-
lecektir. Yalnız bunu beklerken otokra-
siye de hoşgörüiü davranmalıyız. Sulta-
nın iradesini yikmak ve onun yerine ger-
çek sovyetleri kurmak, sizlerin vazifesidir.
Rus köylülerinin de geçmişte çann irade-
sine de büyuk saygılan vardı. Ama ger-
çek halk devrimi patlak verdiğinde, bu
iradeye olan saygı, iz bırakmadan kaybo-
lup gitti. Gerçek köylü devriminin meşa-
lesi yanmaya basladığı zaman Türkiye'-
de ve bütün Doğu'da da aynı şey gerçek-
leşecektir. Halklar o zaman sultanın da,
efendilerinin de iradelerine olan inançla-
nnı hızla kaybedeceklerdir. Aynca şunu
bir daha tekrar edeyim, Türk Halk Hü-
kümeti 'nin politikası Komünist Enternas-
yonal'in, bizim politikarruz değildir ve her
şeye rağmen, biz Ingiliz hükümetine kar-
şı sürdürülen her devrimci kavgayı destek-
lemeye hazır olduğumuzu söylüyoruz. Şu
anda Türkiye'de terazinin kefesi hâlâ zen-
ginlerin tarafuıa eğüiyor, ama her şeyin
değişeceği zamanlar gelecektir...
Yann: Mnstafa KMMI ve
Sosyal demokratlar tartlŞiyor Nedenyenıldik,nasılkazanmz?
Hile-i şeriyye
politikası12 Eylül sonrası tüm sosyal demok-
ratlar öne Halkçı Parti'de ve SODEP'te
örgütlendiler, bilahara Halkçı Parti ve
SODEP'in birleşmesiyle SHP'de topla-
narak SHP'yi ülkenin, sosyal demokrat-
lann tek siyasi örgütü olarak tarumla-
dılar. Ve burada örgütlenmede karar kıl-
dılar.
Seksenler öncesi sosyal demokratlann
çoğunlukta örgütlendiği siyasi parti her-
kesin bildiği gibi CHP idi. O tarihlerin
Eceviti de sosyal demokratlann ümidi ve
Karaoğlam'ydı. 12 Eylül'den sonra Ka-
raoğlan, takımını terk etti ve bir aile ta-
kımı kurarak SHP'nin başarısım engel-
lemek için tüm kin ve hn-smı kusmak-
tan geri kalmadı.
20 Ekim 1991 seçimlerinde kâh, ko-
yu dindar, kâh A mezhebın, kâh B mez-
hebin savunuculuğunu yapmaktan da
geri kalmayan Bay Ecevit yıllar yüı
müspet inanç ve dünya görüşü hüviye-
tini taşumş olan Alevi toplumunu Diya-
nette temsU ettireceğinin vaadini bile ver-
mek cüret ve saygısızlığını gösterebilen
Sayın Ecevit'in bu toplumun mistik kesi-
minden fevkalade oy aldığı ve SHP'ye
bu kesimden oy kayıp ettirdiği bir ger-
çektir. Böylece Sayın Ecevit sosyal de-
mokratlann oyunu hile-i şeriyye politi-
kasıyla bölmüştür.
SHP'nin oy kaybımn başlıca neden-
leri belediyelerin başansızhğı ve HEP
meselesi değildir. Oy kaybımn başlıca
nedeni birinci derecede parti içi huzur-
suzluktur. Bunun baş sonımlusu da Sa-
yın Deniz Baykal ve ekibidir.
Seçim sisteminin demokratik olmayışı
partilere verilen oylann çöp sepetine atıl-
masına neden olduğu gibi tek partinin
iktidar olmasını da engellemiştir. SHP-
DYP koalisyonunun başarüı olacağın-
dan eminim.
HÜSEYtN YILDIRIM
Eski TBP Genel Sek. Yardımcısı
ve SHP Antalya Parti Üyesi
Sosyal demokrasi nasıl kazanır?Kuruluş ve yapısırun yanlışlığı, bazı çev-
relerce ancak on sene sonra görulen ve zo-
raki kabul edilebilen SHP'nin tek bir şe-
yi çok iyi yaptığı kesin: Sosyal demokrat-
lann gündemini isKal etmek ve ovalamak.
SHP'nin sosyal demokratlar için vaz-
geçilmez ve "en ziyade müsaadeye maz-
har parti" olmadığını kabul etmekle işe
başlamak tek şansımız. Karşı karşıya bu-
lunulan dunımu, SHP'nin sorunu olarak
kabul ettigimiz sürece geleceğimiz yok gi-
bi. Gerek tnönü'nün gerek Baykal'ın ve
bu diziye katkıda büıunan politikacı-
gazeteci ve bilim adamlaVından bir bölü-
münün soruna bakışı bu bakımdan bize
dar bir açı olarak görünüyor.
Bunun için de 1991 seçimlerinin SHP
için değil, tüm sosyal demokratlar için an-
lamı uzerinde durmak ve çıkış noktasını
sosyal demokraside aramak ilk çare ola-
rak görünüyor.
Bu bağlamda başta Cumhuriyet ve pek
çok sosyal demokrat yazar olmak üzere
yanlışlar yapıldı. Sosyal demokrat kesi-
min ilkeler uzerinde tartışması yerine, so-
runa kişiler ve kişisel davranışlar olarak
bakıldı. Ecevit'in ortaya çıkışı ve kariz-
masımn oluşmasmdaki etmenler göz ar-
dı edildi. 'Ecevit'i biz Ecevit yaptık; Inö-
nü'yü de o mertebeye çıkannz' saplantı-
sı ile geniş kitleler etkilenmek istendi; ger-
çeklere aykın ve de yetersiz bu tutum sos-
yal demokrat tabanı şasırttı. Basımn des-
teklemesinin SHP'yi bir yere götürmeiüş
olmasını bu konudaki yakınmalara cevap
olarak kabul etmek mumkün değildir.
Trendi yukanya doğru giderken DSP en-
gellenmiş, SHP ise ilerletilememiştir. ör-
neğin Zonguldak'ta Ecevit'i safdışı ede-
bilmek için çıkanlan şaibeli aday destek-
lenmiş; alınan sonuca bakılmadan F,e-
vit'in gücünün kırüması ile övünühnüştür.
Ya da Mesut Yılmaz'ın 'Umudumuz
Ecevit' zokasım isteyerek ya da bilmeden
yutup yazılar yazılmış ve hemen seçimden
sonra Yılmaz'ın gerçeği söylemesi karşı-
sında sağır ve dilsiz olunmuştur: "Umu-
dumuz Ecevit, dedik, ashnda bem Ecevit'i
hem de solu balletmiş olduk... Ecevit'in
kredibiUtesini sıhrladık..." (Yalçın Do-
ğan, Yılmaz'dan Demirel'e Destek, Mil-
liyet / 22.10.1991)
Tüm olanlan unutmak belki hemen
mumkün değil. Ancak, unutulması için
çaba harcamak ve hemen herkesin zorun-
luluğunu kabul ettiği sosyal demokratla-
nn bütunlüğünü sağlamak için kollan sı-
vamak gerekir. Çoğu kişinin aklına gelen
Çözüm yolu benim için de savunulabilir;
ilk aşamada, kimseye küfretmemiş, kim-
seyi hafife almamış, hor görmemiş, itham
Toplumun
kültürel
dengesi
önemli
Sosyal demokratlann yenilgisinin, ta-
bana tam olarak inemediklerinden, hal-
ka kendilerini tam olarak tanıtamadıkla-
rından kaynaklandığı görüşündeyim.
Halkla daha yakmdan bütünleşmeleri, so-
runlarıyla yakından ilgüenmeleri gerekir-
di; bunun olmayışı bu sonucu getirdi.
Partilerin çahşmalan bence yeterü değil.
Partiler insanlarla daha yakın, daha sıcak
ilişkiler kurabiürler. Yapadaldan çeşitli
toplantılar, düzenleyecekleri seminerler
halk Ue yakınkşrnayı sağlar ve böylelikle
de çoğu sorunlar ortadan kalkar inancın-
dayun. Türkiye'de gittikçe sosyal demok-
rasinin yerleşeceği inancındayım. Artık
sağ partiler bile bunu benimsedüer. Top-
lumun gittikçe sosyal demokrasiye geçiş
yapacağma inanıyorum. Bu birden olma-
sa da belirli evrelerden sonra mutlaka ge-
lişecek. Tabii toplumun kültürel dengesi
de burda önemli; kültür oraru arttıkça da
bu geçiş hızlanacaktır.
NEDİME KARAHİS
DSP Samsun tl Başkanı j
etmemiş, olaylar karşısında soğukkanlı-
hğını korumuş, çirkinleşmemiş ve en
önemlisi saygırilığı olan isimlerin bir ara-
ya gelerek Ecevit'le diyalog kurması...
Hiç kimse Ecevit'in sosyal demokratlar
üzerindeki etkinliğini yadsryamaz. Sosyal
demokrasiye katkılannı görmezlikten ge-
lemez... En önemlisi hiç kimse henüz Ece-
vit'i aşabilmiş de değildir. Onun katkısı
bulunmayan bir örgütlenmenin başansız-
hğı ise somut olarak önümüzdedir. Ger-
çeğe gözlerini kapayanlann hatınna ka-
yıp edilecek bir on yıhmız daha yoktur.
Ecevit'in de böyle bir girişimi reddetme-
mesi gerekir. Tek başına örgütlenmesinin
zaaflan, seçimin son haftasında ortaya
çıktığı gibi beş yıl sonra aym performan-
sı göstermesi doğanın insafına kalmış.
Ecevit, her müşkülü yense bile doğaya
karşı gelmesi olanaksız.
Ecevit ile sağlanacak iletişim bizd sos-
yal demokrasinin felsefi, ekonomik ve po-
litik çağdaş ilkelermi tespit aşamasına gö-
türecektir.
Birleşeceğimiz ilkeler saptandıktan son-
ra bütün sosyal demokratîara çağnda bu-
lunmak ve saptanacak ilkelere bağhuğını
bildirecek, sadakati konusunda güven ve-
recek tüm isimlerin bir çatı altında top-
lanmasım sağlamak... Mevcut yapılann
her ikisinin de yanhşlıklan vardır. Birbir-
leri hakkında peşin yargılan, sabit fikir-
leri ve birbirinin tüylerini diken diken
eden sözleri vardır. Onun için ideolojisi
ve ilkeleri saptanmış bu geniş tabanla ye-
niden örgütlenmek tek doğru olarak gö-
rünüyor.
Kaybedilecek, özeüikle de SHP'nin
Arabın yalellisine benzeyen kurultay öy-
küleri ve iktidar payandalığı ile krızi at-
latabileceği varsayımlanmn sonucunu
beklemekle geçirüecek zaman yoktur. So-
runu gerçek boyutlan ile görmek ve o açı-
dan çözüm aramak gereklüiğine inanan
sosyal demokratlar görev almalıdırlar.
Benimki iyi bir dilek. Niye olmasın?
Saygılanmla...
TEOMAN ERGÜL
Salihü / Manisa
Hizipçi-bölücü yaklaşım
Seçim sonrası ortaya çıkan tablo,
DYP-SHP koalisyon hükümetinin oluş-
masını sağladı. Kuşkusuz aynı parla-
mento başka bir hükümet oluşumu için
de elverişliydi. Fakat toplumun genel
beklentisi DYP-SHP işbirüği üzerine idi
ve nitekim de öyle oldu.
tki partinin irrizaladığı protokol genel
olarak Türkiye'yi bugün bulunduğu
noktadan daha ileriye taşıma yeteneği-
ne sahiptir. özellikle demokratikleşme
sorununa ilişkin temel yaklaşımlar ve
burada sözü edilen "çoğukuluk", "ka-
ühmcıhk", "sivil toplum" gibi Türki-
ye siyaset sahnesi için yeni olan kavram-
lar, hükümetin demokratikleşme konu-
suna verdiği önemi göstermesi bakımm-
dan tipiktir. tki partinin 9/o48'e varan oy
desteği bütün bunlan yapmalanna yete-
cek mi? Bunlan ileride göreceğiz. Çün-
kü Türkiye'de hükumet olmak demek
iktidar olmak anlamına gelmez. DYP-
SHP hükümetinin ilk başarması gereken
iktidar olabilmektir.
SHP'nin hükümette yer almış olması
hiç de yanlış değildir. Kimse de parti yö-
netiminı bu nedenle eleştirmiyor zaten.
Yanlış olan, oturup seçim yenilgisinin
nedenlerini parti kamuoyunun önünde
tartışmadan ve hatta bu konuda 500'ü
aşkın kongre delegesinin talebi olduğu
halde, kunıltayı erteleyip, koaüsyon gö-
rüşmelerine başlamaktır. Halbuki siya-
setin ABC'si böyle bir durumda derhal
parti yönetiminin güven oyuna gitmesi-
dir. Bu bir demokratik davramş ve ah-
lak ölçütüdür.
Sosyal demokratlar yılterdır iktidar
yüzü görmemişlerdir. Başka bir deyişie
iktidara susamış olan sosyal demokrat
insanın en zayıf yani iktidar konusudur.
Genel ^aşkan ve parti yönetimi bu psi-
kolojik ortamı iyi kullanıp "fırsatı" de-
ğerlendirdiler ve kızgın sosyal demokrat
kitleyi "iktidar yeri" Ue ödüllendirip,
kendi konumlannı güçlendirme yoluna
gittiler. SHP Genel Başkanı ve yakın
çevresini yönlendiren tamamıyla bu fır-
satçı anlayıştı. Durum böyle olunca da
DYP karşısında olabilecek olanın en kö-
tttsü ik yetinilmek dunımunda kalındı.
Halbuki gerek DYP tabanı gerekse de
ülke kamuoyunun beklentisi DYP'nin
başka bir parti ile değil de SHP ile hü-
kümet olması yönündeydi. Bu, belki
matematik olarak değil ama sosyo psi-
kolojik olarak DYP'nin SHP'ye
"mecbur" olması anlamına geliyordu.
Parti yönetimi bu "güçlü" konumun-
dan hareket ederek DYP'ye bir çok şe-
yi kabul ettirebilirdi ancak "aman bir
sonın çıkmadan işi kapatayım" yakla-
şımı egemen olduğu için, sonuçta DYP
karşısında teslimiyetçi bir politika izlen-
miştir. Bu nedenledir ki bakanhk pay-
laşımında partilerin aldığı oylar değil de
milletvekih' sayısı kıstas olmuştur. Bu-
rada verilen taviz DYP'nin her istediği-
ne "evet" diyerek devam etmiştir.
Öte yandan genel başkan, bakanlık
seçiminde parti içi dengelere dikkat et-
memistir. Etmediği gibi tam bir "hizip
başı" gibi hareket ederek partide bölü-
cülük, aynmcılık yapmışor. Partiyi ku-
caklaması gereken bir gend başkan böy-
lesine hizipçi davranabiiir mi? Bu ne si-
yasetin genel kabul görmüş değerierine
ne de SHP potansiyehnin sosyolojik ko-
numnna uygundur. Bunu genel başka-
mn kendisi de çok iyi bihyor. Biliyor;
çünkü bilinçli bir tercih yapmış durum-
dadır: Elindeki bâkanlıklan kullanarak
kongre delegderini yedekleyip, yeniden
genel başkan seçilmek. Bu sonuca nere-
den bakarsamz bakın hizipçi-bölücü,
dışlayıcı bir yaklaşım vardır. Ve bn yüz-
den iktidar olan SHP değil, SHP'nin ge-
nel başkanı ve birkaç yandaşıdır. tkti-
darın olanaklan da sadece ve sadece
"yandaş" kongre delegelerinin istemleri
için kullarulacaktır. Işte bu nedenle SHP
genel başkanı ve yakın arkadaşlan yan-
lış yoldadır. tşte bu nedenle SHP'liler ik-
tidarda olmanın Jıeyecanını yaşayamı-
yor. Inşallah ben yanılınm da genel baş-
kan SHP'nin genel başkanı gibi hareket
eder ve tabii ki iktidar da tüm SHP'li-
leri kapsar.
MİRZA TURGUT