Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 PAZAR YAZILARI 3 KASIM 1991
Paris'ten
Tannonu
kendisi
için
yaratmıştı
Atina'dan
Gelmişgeçmiş *
zamanlann en
güzel hay vanını
düşündüm,yani
B.B'yi. Brigitte
sinema dünyasının
bugüne değin
gördüğü en
görkemli 'av
hayvanı'ydı.
MİNEG.SAULNIER
PARİS- Paris'te insanlar ve köpekler
birbirlerinebenzerler. Bakarsınız. simsıyah
saçlı bır kadın. Abarülı topuzu ile boyundan
biiyük kavuk gıydirilmiş, şehzade gıbı
salınıyor. Eski kokonaJardan olduğu belli.
Ardında bir köpek, rengi simsiyah. Kadının
dört ayaklı yedek perukası gıbi seğirtiyor
peşinden.
Topal sahibine uygun adımlarla aksayan
köpekler gördüm bu kentte. Kırçıl tüyleri biie
kayışlannı tutan insanlann saçlannı
tamamlıyordu. Çözemediğim bir şey var:
Birlikte yaşamaktan doğan bu "mimetizro"in
temelinde köpeğin mi insanı taklidı var. yoksa
insanlar mı kendılenne benzeyen köpekleri
seçiyorlar.
Gelmiş geçmiş zamanlann en güzel hayvarunı
düşündüm sonra. Bngitte'i, BB'yi, Bardot'yu
yani. Hangi cins, hangı tür köpek özdeşleşirdi
acaba Bardot'nun görûnümüyle?
Uzun saçlan gözlerine düştüğü için, zengin
sahiplerinin kırmızı kurdeleyle at kuyruğu
yaptıklan, mini minnacık, kalkık burnu,
sanşın kızıl tüylü köpekler görûyorum Pans'in
zengin semüerinde. Pekınli mi ne diyorlar
adlanna. Yorkshin de olabilir: öğrenmeyepek
istekli değilim. Genellikle kucakta yürüyorlar,
ipek yün kanşımı mantolar giyip metroda
yumuşacık, kapitone kumaş çantalarda
yolculuk ediyorlar. Bakanlarda mıncıklamak
ısteği uyandıran bu hayvanlan, Brigitte
Bardot'ya benzetiyorum işte.
Kendisini bir hayvana benzetmek ya da
köpekle özdeşleştirmek. BB ıçın hıçbir zaman
hakaret anlamına gelmedi 1960 yılında, oğlu
Nicolas'ın doğumundan yalnızca birkaç ay
sonra, 28 eylüJü 29'a bağlayan gece. uyku hapı
aldıktan sonra bileklerini kesmeye kalktığında,
köpeklerin insanlardan daha değerli
olduklanna karar vermiştı o Yan cansız
gövdesını bahçenin ucundaki kör kuyunun
yanında buldular. Kaldınldığı klinikte.
kendine rağmen hızla iyıleşıyordu. Gazetecıler,
hemşire kılığında, doktor kılığında sızmaya
çalışıyorlardı içeri. Brigitte'in annesi. basına
yaptığı çağnda: "Boyledevam ederseniz,
kendüniöMfirmeyi birdaha deneyecek" dedi.
Brigitte, sinema dünyasının bugüne değin
gördüğü en görkemli "a> bay vanıydı".
Prodüktör Raoul Levy, BB'nın Fransa'ya
Renault arabalannın ihracatından daha fazla
gelir sağladığını hesaplamıştı. Fransız yıldıan,
yurttaşlannın konuşmalannın yüzde 46'sını
işgal ettiğine değin anketler vardı. Simone de
Beauvoir, onu konu alan bir inceleme yazdı.
Marguerite Duras, sanşın meteoru saygıyla
selamlıyor ve "evrensel afalakın altyaptsını
tûnıden dinamitlediği için skandal yaratan vahşi
Wrece"dı\etanımhyordu. VePans'ten
Ankara'ya tüm hayranlan, sevgılı Dario
Moreno'nun: "Brigitte Bardot, Brigitte Bebe,"
şarkısını çağınyorduk.
Ama Bngnte'ındüşmanlannın sayısı,
hayranlanndandahaazdeğildi. Hiçbir yıldız,
onun kadar nefret ve tutkuya hedef olmadı,
onun kadar saldın ve hakarete uğramadı.
Dallas'ta, "Ve Tanrı kadını yarattı" filmını,
zencilerin görmesi yasaklanmıştı. Teksas polisi
siyahlar için "aşırı kışkırtıcı" olduğuna karar
vermışti Fılmin. Sahte Amerikan ahlakının
seçkin tezgâhtarlan olan ev anaları, yıldızın
fotoğraflan bulunan dergi ve gazetelen boykot
ediyorlardı. Ama bu budalalığa yanıt yine
Amerika'dan gelıyor ve Princeton Üniversitesi,
BB'ye "felsefe doktorluğu ve beden
ögrermenliği" unvanlannı veriyordu.
Fransa'da da durum farklı değildi. Kendi
yurttaşlan da Brigitte'e, herkes için olağan bir
yaşamı fazla görüyorlardı. Sokağa çıkması
sanki yasaktı. Bir fotoğrafçı ordusu sürekli
nöbet bekliyordu kapısının önünde. İsterik
kadınlar üstüne saldınyor,
tırnaklayamadıklan zaman tükürüyor,
tüküremedıkleri zaman: "Orospu, kaltak.'
Şunun saclanna bak, oksijenli bunlar! Hem de
düsündûğümdendaha şişman" diye
bağınyorlardı. Angers trenınde, yaşlı bir
adamın üç iyı aile çocuğu tarafından
öldürülmesi olayında Brigitte'in filmlennin
etkisi aranıyordu. Cezayir savaşında. faşist
Fransız askerlerinin oluşturduğu: O.A.S. adlı
yasa dışı örgüt. tehditle para sızdırmaya kalktı
BB'den. Oğlu Nıcolas'ı güvenli bir yere
gönderdıkten sonra. L'Expressdergisi
yönetmeni Servan Schreiber'e bir mektup
yazan Brigitte, yapılan tehdıti uluorta
açıklayarak: "Haydutların bu isteklerini
reddediyornm. Çünkü bir Nazi ülkesinde
yaşamak istemiyonım" diyerek, o koskoca
silahlılara kafa tuttu. Sol aydınlardan başka,
de Gaulle de övdü cesaretini.
Çünkü Bngitte yürekli ve güçlüydü. Tann onu
mutlaka kendisi için yaratmıştı. Sonra
inatçılığı ve asiliğine kızıp insanlann arasına
atmıştı mutlaka.
Son çevırdiği filmin bir aşk sahnesinde,
kendisinden genç bir erkekle sevişirken,
bırdenbire aynadaki ımgesine bakıp, "Ben
burada ne arıyonım?" diye sordu Bngitte. Ve
dev bır tazmınat ödemeyi göze alıp, o filmi
öylece yanda, sinemayı da tümden bıraktı.
Şimdı Saint Tropez'deki villası La
Madrague'da, otuz kedisı, on küsur köpeği, bir '
atı, bir eşeğiyle mutlu ve huzurlu yaşıyor.
Üniversiteyi, özerklikyıktıAlbaylann tanklan öğrenci ayaklanmasım bastırmak
amacıyla tarihi teknik üniversitenin demir
parmaklıklı yüksek kapısını çiğnediği gün onlarca
öğrenci paletlerin altmda can veriyordu. Bu kanlı
bastırmadan bir yıl sonra üniversite özerkliği işlerlik
kazanacaktı. Nevar ki bu özerkliği siper alan ve
kendilerini anarşist eğilimli olarak tanıtan bir gurup
genç aynı üniversiteyi geçen haftalarda yakıp yıktı.
STELYO BERBERAKİS
ATtNA - Yunanistan, 1974 yılında ye-
iden demokrasiye kavuşurken 1973
yılında albaylar cuntasına karşı öğrenci
ayaklanmasının başını çeken Atina Tek-
Inik Üniversitesi'nin 1991 yılında -yanı
demokrasi yıllannda- yakılıp yıkılacağı-
nı kim tahmın edebilırdi ki... Albaylann
tanklan öğrenci ayaklanmasım bastır-
mak amacıyla üniversite özerklığine te-
cavüz edercesıne tarihi teknik üniver-
Londra'dan
Con
feministliğe
terfî etti
John Major,bol kesevaatle
gelecek seçimde
kadınlardan oy alabilecek
mi? Belli değil. Bir kere
kadınlar için cinsel çekiciliği
yok. Eşi de erkek seçmene
cazip gelmiyor zaten.
EDtPEMİLÖYMEN
LONDRA - Seçım kokulan artık
her bır yanı sarmışken, Başbakan
John Major, kimı elıne geçirebilırse
ondan oy istiyor. Muhafazakâr Par-
ti'de işler kötü. Bayan Thatcher,
"Beni atarsmız ha? İşte olacağı buydu
bu tıfıllarla," der gıbı sessiz, ama
hınçlı. Bu ay, Thatcher'a parti içi dar-
benin birinci yıldönümü. Ama ruhu
da çehresi de genç Başbakan John
yılmıyor: "Oy gelecek secmenden
va«t esirgenmez" diyerek. Evvelkı ay-
larda, trenı gecıkenden, poliklınikte
sıra beklemekten ımanı gevremişlere
kadar herkese, bütün ortadıreğe bol
keseden vaat dagıtmıştı: "Yapacağız,
edeceğiz" diyerek. Henüz bu vaatlenn
tutulduğu görülmedi. Şimdi sıra,
kadınlara dağıtılacak vaatlerde. Ne-
den yönetim kurullannda az kadın
varmış ya da hiç yokmuş? Burası,
kadınlara yükselme şansı tanımayan
bır ülke miymış? Şirketlerin venmi de
kârlılığı da ancak kadınlann katkısı
ile artarmış. Çalışan kadın için kreş
lazımmış: doğıam öncesinde izın, do-
ğum sonrasında izin, daha esnek çaiış-
ma saatleri vesaire lazımmış. Kendi
partısınden kadınlar, başlannı sal-
Iayarak, "Kimse John'un değerini an-
lamıyor. Yazık olacak seçimde." de-
melenne rağmen bol bol alkışladılar.
Böylece John. "Con Femınist"liğe
terfi etti. Muhalif kadınlarsa, "parti-
nizin 11 ydlık iktidarında aklınız nere-
deydi?" diye sordular.
Con, bol kese vaatle gelecek seçim-
de kadınlardan oy alabilecek mı? Bel-
li değıl. Bir kere. kadınlar için cinsel
çekiciliği yok. Thatcher'dan sonra
çok çok mülayim, çok yavan. Sönük
bir balon. Eşı de erkek seçmene cazip
gelmıyor zaten. Con, hemen gülüm-
semeye hazır, sempatik ve iyi niyetli
Cart-curt etmedıği, herkesle dalaş-
madığı için kadınlara göre 'ağırltğı
yok'. Bakanlar kurulunda diğer ba-
kanlardan biri gibi. O bakanlar kuru-
lu ki, bir tane kadın üye yok içlerinde.
Ana muhalefette ise iyi-kötü birkaç
kadın sözcü her fırsatta televizyonda.
Gelecek seçimde bır keci bakan bile
olabilir. "Con feminisf'in vaatlenni
kadınlann ciddiye alacağı yok bu
yüzden. Alkışhyorlar, ama ayıp
olmasın diye.
sitenin demır parmaklıklı yüksek kapısı-
nı çiğnediği gün, onlarca öğrenci paletle-
nn altında can veriyordu Tarih 17
Kasım 1973'ü gösteriyordu Bu kanlı
bastırmadan bir yıl sonra Yunanistan
demokrasiye kavuşacaktı. Kavuşmasry-
la birlikte üniversite özerkliğı yenıden iş-
lerlik kazanacaktı. Ne var ki bu özerkliği
sıper alan ve kendilerini 'anarşist eğüim-
li' olarak tanıtan bir grup genç aynı üni-
versiteyi geçen hafta içinde yakıp yıktı.
Ortaokul öğrencilerinin düzenlediği
protesto gösterisinın arasına sızan bu
gençler polisle çatışacak ve soluğu Atina
Teknik Üniversitesi'nin avlusunda ala-
caktı. Ideolojisi için kovalananlara açık,
ancak polis kuvvetlenne kapab olan
özerk üniversite, kapılannı şımdi bu
gençlere açmakla kendi kendini tahrip
edecektı. 1831 yılında kurulan tarihi
Atina Metsovion Teknik Üniversitesi'-
ne 'sığınanlar' üniversitede taş taş üstüne
bırakmayacak, güzel sanatlar okulun-
daki tüm eserlen doğrayacak, rektörlü-
ğün damını yakacak, heykelleri kıracak,
kompütürleri pencerelerden aşağı ata-
cak, yüzlerce doktora çalışmasına son
verecek ve nitekim üniversiteye bır mil-
yon dolardan fazla mali ve paha biçil-
mez manevı zararlar verecekti. Yunan
gençliğinıni ve demokrasinin 'şembolü'
olarak anılan Atina Teknik Üniversi-
tesi'nin rektörü. dekanlar kurulundan
aldığı izin üzerine bu vandallıklann önü-
ne geçilmesi için üniversıte tarihınde ılk
kez güvenlik kuvvetlerinin özerkliğini
kırmasmı istemek zorunda kalacaktı.
Tam teçhizatlı güvenlik kuvvetleri, Ati-
na Savcılığfndan aldıklan 'yeşil ışik'
üzerine üniversiteye girdi ve çil yavrusu
gibi dağılan gençlerin peşine düştü. Üç
saat süren operasyon sonucu 28 genç göz-
altına alındı ve suç üstü mahkemesine
sevk edildi. Ortaokul öğrencilerinin gös-
terisini 'bozduklan ve polisle çatıştıklan'
gerekçesiyle yakalanan 5 genç, 5-8 yıl
arasında hapis cezasına mahkûm edildi.
Üniversiteyi talan edenlerin 7 tanesi ise
3 yıl hapıs cezasına çarptınldı.
Yunanistan'ın ünlü terör örgütü '17
Kasım da adını 17 Kasım 1973 Teknik
Üniversıtesi ayaklanmasından almıştı.
Söz konusu terör örgütü 1975'ten bu ya-
na 17 siyası cinayeti üstlendi. Sonuncu
cinayette ise Atina'da Türk basın ataşe-
liğinde görevli 28 yaşındaki Çetin Gör-
gü'yü hedef almıştı.
17 Kasım örgütü her ne kadar bir terör
örgütüyse de bugüne kadar secmiş oldu-
ğu kurbanlardan yalnız ikisine büyük
tepki uyandı.
Bunlardan ilkı Başbakan Mitsotakis'-
in milletvekili damadı Pavlos Bakoyan-
nis, ikincisi ve sonuncusu ise Çetin GörgS
cinayetinde meydana geldi.
Partamento binası önünde toplanan 50-100 kişilik bir kalabalık Azerbaycan yönetiminin istifasını istiyor.
Bakü'den
Azeriler palavra istemiyorAzerbaycan kollarını açmış, Türkleri bekliyor, ama kendi
deyimleriyle 'dil pehlivanhğı'yapmayacak olan Türkleri. Hiç
bir garanti vermeden, gelip burada iş kuracaklannı söyleyen
sonra paralan alıp giden kişilerden ağızlan yanmış çünkü.
LEYLA TAVŞANOĞLU
BAKÜ - "Estefa, estefa, estefa..."
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de par-
lamento binasının önünde 50-100 kişilik
bir kalabalık toplanrruş, bağınyor. Yeni
Azerbaycan yönetiminin istifasını isti-
yorlar. Kalabalıktakilerin hepsi de, mu-
halefetteki Müsavat Partisı üveleri.
Onlarla konuşuyoruz! Diyorlar kı:
"Türkiye bize daha çok ilgi göstersin. Üs-
telik biz bu şivevle Tiirkçe konuşmak iste-
miyonız. İstanbul Türkçesi konuşmak isti-
yoruz. Bunu Türki\e'ye dönünce anlatın."
Dış dunyaya açılmak ıstıyorlar, Tür-
kıye'yle çok yakın olmak ıstıyorlar. Ama
nasıl? Mılletlerarası telefon bağlantılan,
sözu bile edilmeyecek düzeyde. fstan-
bul'a bir telefon etmek isteseniz. belki bir
gün beklemek zorundasınız.
Azerbaycan, Türkiye'den gelecek her
türlü yatınma, ortak kuruluşlara açık.
Azerbaycan Tüketıciler Birlıği ve Ticaret
Bakanı Tevfîk Mehdiyev dıyor ki:
"Ülkemizde Türk yatırımcılara büyük
olanaklar var. Özellikle de petrolü işlet-
mek istiyoruz. Şimdi>e kadar bizim petro-
lümüz çok vahşi bir şekilde çıkarıldı. Bu iş
bir süredir dunıyor. 4 milyar 300 bin tonu
çıkanlmış. Çok derinde olan petrolü çıkar-
mak için ise teknolojimiz yok."
Bu teknolojilenmn bulunmadığını, an-
cak bire bir konuşmalannda duyurabili-
yorlar. Dış dünyayla iletışımlennin ko-
pukluğu yüzünden...
Bu konuda Bakü'deki Türkiye'nin
Başkonsolosu Altan Karamanoğlo'yla
konuşuyoruz. Soruna başka bır boyut
getirerek şunlan anlatıyor:
"Türk Hava Yolları. marrta Bakü'ye
uçmaya başiadı. Ama sadece iki sefer \ ap-
tı. Türk Haıa Yolları grevi ve hac seferleri
girince, Bakü seferleri kesildi. Daha sonra
da yenidenbaşlatıbnadı. Aeroflotisesefer-
lerini haftada öç kereye çıkardı. Oysa
Azerbaycan'a giren yolculann yüzde 6O'ı
Türkiye'den geliyor."
Başkonsolos Karamanoğlu. ikınci der-
dın televızyon olduğuna dikkat çekiyor:
"Varılan ikili protokole göre Azerbaycan
ve TRT teleuzjonunun karşılıklı gösteril-
mesi söz konusu>du. Ama TRT televizyo-
nu yansıtılmıyor. Azerbavcan teletizyonu-
nun Türkiye'de gösterilmesi için 240 bin
dolara ihtiyaç var. Bu para ödenmemiş.
Sorunun bir başka boyuru, tran'ın Azer-
baycan'a girmek istemesi. Ama buraya
Türkiye gelmelidir. Azeriler yakında La-
tin alfabesine geçmek, Kiril alfabesini bı-
rakmak için hazırlık içindeler. Gecici
bir karar alınmış, ancak komisyon daha
kesin karar verraemiş."
Ticaret Bakanı Tevfik Mehdiyev'le,
Türk işadamlannın Azerbaycan'daki ya-
tınmlannı konuşuyoruz. Hıçbir garanti
vermeden, gelıp burada ortak ış kuracak-
lannı söyleyen, daha sonra paralan alıp
giden kişilerden yakınıyor:
"Hatta hiç unutulmayacak bir olay, ge-
çen yıl bir deri firmasımn (adını saklı tutu-
yor) 600-700 bin dolar gibi bir parayı alıp
götürroesidir. Onlardan bir daha ses çık-
madı." Sözünün burasında hafifçe, alaylı
gülüyor.
Buna kanşılık. Başkonsolos Karama-
noğlu şu savunmayı getiriyor: "Azerbay-
can vöiK'ticileri, başkonsolosluğnmııza
danışmadan hiçbir iş adamıvla anlaşmaya
> armamalıdır. Burası yatınma çok açık bir
ülke olduğu için işadamı görüntüsü altında,
eline James Bond çantayı alan Bakû'ye ge-
liyor."
Türkiyeli Türkler, şimdilerde Azer-
baycan'da çok etkin. Bir zamanlar Baş-
bakanlık Kamu tdaresi Başkanı olan ve
özelleştirmeyle yakından ilgılenen Cengiz
tsrafU, şımdi Azerbaycan Cumhurbaş-
kam Muttalibov'un danışmanı. Kendi-
siyle Bakü'deki 29 Ekim Cumhunyet
Bayramı nedeniyle Başkonsolos Kara-
manoğlu'nun verdıği davette karşılaştık.
Yanında, Economist dergisınin yazan
Kenneth MacKenzie de vardı.
îşte böjle... Dert küpü Azerbaycan
kollannı açmış, Türkleri ve Türkiye'yi
bekliyor. ama kendi deyimlenyle, 'dil
pehlivanlığı* (palavracılık) yapmayacak
olan Türkleri...
Analjezik ve antipiretik
Manüa'dan
îmelda'nın dönüşünü beklerken
DtLEK KOÇ
Parasetamoi
süspansiyon
100 ml
1
lik ambalajlarda (120 mg /5 ml) kullanıma sunulmuştur.
•TesoNı MarVa
VVellcome llaç Ürünleri Ltd. Şti.
W 6 İ I C 0 I T i e Buyukdefe Cad No 179 -181 80640 Levem - İstanbul
Tel 170 00 00(20Hat)Fax 179 68 45
MANİLA (Filipinler)- imeMa
Marcos'un ülkesıne dönüş
hazırlıklan. son günlerde Fili-
pinJer'de memleket meselesi
oldu. Şubat 1986'daki olaylar
sırasında ülkelerinı terk etmek
zorunda kalan Marcos ailesine,
5 yıl için ülkelerine dönme yasa-
ğı konulmuştu. Bu sürgün ya-
şantısından kısa bır süre sonra
sağlığını hızla yitiren Ferdinand
Marcos, 28 Eylül 1986'da Ha-
wai'de yaşamını yitirmişti. Ge-
çen temmuzda Marcoslar'ın ül-
kelerine dönme yasaklanmn
resmen bitmesiyle, yaşamını
Manhattan'daki 6 katlı lüks
malikanesinde sürdükmekte
olan İmelda Marcos, ülkesine
dönme karannı açıklayarak
tüm Filipinler'de meraklı bir
bekleyiş başlattı.
Bu arada Aquino hükümeti,
son bir ay içinde Marcoslar'a
karşı art arda açtığı yolsuzluk
davalan ile adeta bir suçlama
histerisine girdi. Bayan Mar-
cos'un, ülkesıne dönüşüne iliş-
kin her açıklamasını takiben
yeni bir suç dosyası daha paket-
lenerek. adli mekanizmada alı-
şılmadık bir hızla rekora gidi-
yor.
Budosyalardan I2'si, I984'te
Manila valıliğı görevinde bulu-
nan Bayan Marcos'un. Bata-
sang Pambansa yerel seçımle-
rinde 34 milyon pesoyu (1 peso
yaklaşık 175 TL) Minala be-
İediye başkanlanna ıllegal ola-
rak dağıuığını iddia edıyor. 17
suç dosyasında toplanan baş-
ka bir davada ise, 1985'te Ma-
nila valisi îmelda Marcos, Ilo-
cos Norte valisi olan oğlu Fer-
dinand Marcos Jr. ve Batasang
Pambansa valisi olan kızı tmee
Monotoc'un, milyonlarca pe-
yasadışı yollardan edindikleri
350 milyon dolar gibi korkunç
bir serveti. isimlerle fsviçre
bankalanna yatırdıkJan ve sür-
gün vaşantılan boyunca 30 ka-
dar îsviçreli avukata, saati 400
dolardan ücret ödedikleri iddia
edıliyor. Basına peşpeşe açıkla-
nan bu suçlamalann ne kadan
gerçek ya da kanıtlanabilir, bu-
Geçen temmuzda
Marcoslar'ın ülkelerine
dönme yasaklannın
resmen bitmesiyle,
vaşamını
Manhattan'daki 6 kath
lüks malikanesinde
sürdükmekte olan
îmelda Marcos, ülkesine
dönme karannı
açıklayarak meraklı bir
bekleyiş başlattı.
soluk gelır vergisi kaçırdıklan
suçlamalan yer almakta. Bu
aile boyu davalar her gün bası-
nda boy gösterirken, geçenlerde
Marcoslar'a ilişkin en büyük
yolsuzluk iddiası da kamuoyu-
na tanıtıldı. Buna göre, Marcos
ailesinın iktıdara geldikleri
1965 yılında mal varlıklan sa-
dece 7 bin dolar iken, bu rakam
1986'da 5 milyon dolara
ulaşmış. Aynca Marcoslar'ın,
nu zaman gösterecek, ama Ba-
yan Marcos'un ülkesinden ka-
çarken Malacanang Sarayı'nda
bıraktığı 1500 çift ayakkabı.
427 adet elbise ve 71 adet güneş
gözlüğü hâlâ unutulmuş değil.
Aquıno hükümetince açılan
bu davaların tümünü acımasız
ıftıralar olarak tanımlayan
Îmelda Marcos ise,' 4 kasımda
ülkesıne dönerek kendisini sa-
vunacağını ve aklanacağını
ısrarla yineliyor.
Bir yanda cesaret, diğer yan-
da yıldırma biçimindeki, şimdi-
lik farklı ringlerde süren bu
uzaktan kumandalı gösteriler,
Îmelda'nın dönmesiyle birlikte
yerini bir dullar savaşına bıra-
kacağa benziyor. Devrik leydi-
nin eve dönüş hazırlıklannda
asıl patırtıyı koparan başka bir
cephe ise, bu yolculuğa Ferdi-
nand Marcos'un eşlik edecek
olmasıydı. Ölmeden önceki en
büyük isteği ülkesine gömül-
mek olan eski başkamn naaşı,
Honolulu'da cam bir kuvöz
içinde dondunılarak korunma-
ya alınmış durumda. Başlangı-
çta F. Marcos'un dönüşüne ke-
sinlikle yasak koyan Devlet
Başkanı Bayan Aquino. şimdi-
lerde fıknni değiştirerek, naaşın
kesinlikle Manila'ya getirilme-
den direkt Laoag kasabasına
gömülmesine ızm venyor. Îmel-
da ise, kocasının gözlerden uzak
sessiz sedasız toprağa ve de tan-
he gömülmesine hiç yanaşmıyor
ve onun ılle de Manila'ya gö-
mülmesıni sağlamak için naaşı
bir süre daha Honolulu'da bı-
rakmayı tercih ediyor.
Bayan Aquino, çaresiz bir
ölüyü gözlerden sakınmaya
çalışarak, belki de toplumsal
nostaljıden kaygılanıyor ol-
malı. Üstelik de, İmelda Mar-
cos'un gelecekte hiç bır polıtik
amacının olmadığmı defalarca
belirtmesıne rağmen.