26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 PAZAR YAZILARI 3 KASIM 1991 Paris'ten Tannonu kendisi için yaratmıştı Atina'dan Gelmişgeçmiş * zamanlann en güzel hay vanını düşündüm,yani B.B'yi. Brigitte sinema dünyasının bugüne değin gördüğü en görkemli 'av hayvanı'ydı. MİNEG.SAULNIER PARİS- Paris'te insanlar ve köpekler birbirlerinebenzerler. Bakarsınız. simsıyah saçlı bır kadın. Abarülı topuzu ile boyundan biiyük kavuk gıydirilmiş, şehzade gıbı salınıyor. Eski kokonaJardan olduğu belli. Ardında bir köpek, rengi simsiyah. Kadının dört ayaklı yedek perukası gıbi seğirtiyor peşinden. Topal sahibine uygun adımlarla aksayan köpekler gördüm bu kentte. Kırçıl tüyleri biie kayışlannı tutan insanlann saçlannı tamamlıyordu. Çözemediğim bir şey var: Birlikte yaşamaktan doğan bu "mimetizro"in temelinde köpeğin mi insanı taklidı var. yoksa insanlar mı kendılenne benzeyen köpekleri seçiyorlar. Gelmiş geçmiş zamanlann en güzel hayvarunı düşündüm sonra. Bngitte'i, BB'yi, Bardot'yu yani. Hangi cins, hangı tür köpek özdeşleşirdi acaba Bardot'nun görûnümüyle? Uzun saçlan gözlerine düştüğü için, zengin sahiplerinin kırmızı kurdeleyle at kuyruğu yaptıklan, mini minnacık, kalkık burnu, sanşın kızıl tüylü köpekler görûyorum Pans'in zengin semüerinde. Pekınli mi ne diyorlar adlanna. Yorkshin de olabilir: öğrenmeyepek istekli değilim. Genellikle kucakta yürüyorlar, ipek yün kanşımı mantolar giyip metroda yumuşacık, kapitone kumaş çantalarda yolculuk ediyorlar. Bakanlarda mıncıklamak ısteği uyandıran bu hayvanlan, Brigitte Bardot'ya benzetiyorum işte. Kendisini bir hayvana benzetmek ya da köpekle özdeşleştirmek. BB ıçın hıçbir zaman hakaret anlamına gelmedi 1960 yılında, oğlu Nicolas'ın doğumundan yalnızca birkaç ay sonra, 28 eylüJü 29'a bağlayan gece. uyku hapı aldıktan sonra bileklerini kesmeye kalktığında, köpeklerin insanlardan daha değerli olduklanna karar vermiştı o Yan cansız gövdesını bahçenin ucundaki kör kuyunun yanında buldular. Kaldınldığı klinikte. kendine rağmen hızla iyıleşıyordu. Gazetecıler, hemşire kılığında, doktor kılığında sızmaya çalışıyorlardı içeri. Brigitte'in annesi. basına yaptığı çağnda: "Boyledevam ederseniz, kendüniöMfirmeyi birdaha deneyecek" dedi. Brigitte, sinema dünyasının bugüne değin gördüğü en görkemli "a> bay vanıydı". Prodüktör Raoul Levy, BB'nın Fransa'ya Renault arabalannın ihracatından daha fazla gelir sağladığını hesaplamıştı. Fransız yıldıan, yurttaşlannın konuşmalannın yüzde 46'sını işgal ettiğine değin anketler vardı. Simone de Beauvoir, onu konu alan bir inceleme yazdı. Marguerite Duras, sanşın meteoru saygıyla selamlıyor ve "evrensel afalakın altyaptsını tûnıden dinamitlediği için skandal yaratan vahşi Wrece"dı\etanımhyordu. VePans'ten Ankara'ya tüm hayranlan, sevgılı Dario Moreno'nun: "Brigitte Bardot, Brigitte Bebe," şarkısını çağınyorduk. Ama Bngnte'ındüşmanlannın sayısı, hayranlanndandahaazdeğildi. Hiçbir yıldız, onun kadar nefret ve tutkuya hedef olmadı, onun kadar saldın ve hakarete uğramadı. Dallas'ta, "Ve Tanrı kadını yarattı" filmını, zencilerin görmesi yasaklanmıştı. Teksas polisi siyahlar için "aşırı kışkırtıcı" olduğuna karar vermışti Fılmin. Sahte Amerikan ahlakının seçkin tezgâhtarlan olan ev anaları, yıldızın fotoğraflan bulunan dergi ve gazetelen boykot ediyorlardı. Ama bu budalalığa yanıt yine Amerika'dan gelıyor ve Princeton Üniversitesi, BB'ye "felsefe doktorluğu ve beden ögrermenliği" unvanlannı veriyordu. Fransa'da da durum farklı değildi. Kendi yurttaşlan da Brigitte'e, herkes için olağan bir yaşamı fazla görüyorlardı. Sokağa çıkması sanki yasaktı. Bir fotoğrafçı ordusu sürekli nöbet bekliyordu kapısının önünde. İsterik kadınlar üstüne saldınyor, tırnaklayamadıklan zaman tükürüyor, tüküremedıkleri zaman: "Orospu, kaltak.' Şunun saclanna bak, oksijenli bunlar! Hem de düsündûğümdendaha şişman" diye bağınyorlardı. Angers trenınde, yaşlı bir adamın üç iyı aile çocuğu tarafından öldürülmesi olayında Brigitte'in filmlennin etkisi aranıyordu. Cezayir savaşında. faşist Fransız askerlerinin oluşturduğu: O.A.S. adlı yasa dışı örgüt. tehditle para sızdırmaya kalktı BB'den. Oğlu Nıcolas'ı güvenli bir yere gönderdıkten sonra. L'Expressdergisi yönetmeni Servan Schreiber'e bir mektup yazan Brigitte, yapılan tehdıti uluorta açıklayarak: "Haydutların bu isteklerini reddediyornm. Çünkü bir Nazi ülkesinde yaşamak istemiyonım" diyerek, o koskoca silahlılara kafa tuttu. Sol aydınlardan başka, de Gaulle de övdü cesaretini. Çünkü Bngitte yürekli ve güçlüydü. Tann onu mutlaka kendisi için yaratmıştı. Sonra inatçılığı ve asiliğine kızıp insanlann arasına atmıştı mutlaka. Son çevırdiği filmin bir aşk sahnesinde, kendisinden genç bir erkekle sevişirken, bırdenbire aynadaki ımgesine bakıp, "Ben burada ne arıyonım?" diye sordu Bngitte. Ve dev bır tazmınat ödemeyi göze alıp, o filmi öylece yanda, sinemayı da tümden bıraktı. Şimdı Saint Tropez'deki villası La Madrague'da, otuz kedisı, on küsur köpeği, bir ' atı, bir eşeğiyle mutlu ve huzurlu yaşıyor. Üniversiteyi, özerklikyıktıAlbaylann tanklan öğrenci ayaklanmasım bastırmak amacıyla tarihi teknik üniversitenin demir parmaklıklı yüksek kapısını çiğnediği gün onlarca öğrenci paletlerin altmda can veriyordu. Bu kanlı bastırmadan bir yıl sonra üniversite özerkliği işlerlik kazanacaktı. Nevar ki bu özerkliği siper alan ve kendilerini anarşist eğilimli olarak tanıtan bir gurup genç aynı üniversiteyi geçen haftalarda yakıp yıktı. STELYO BERBERAKİS ATtNA - Yunanistan, 1974 yılında ye- iden demokrasiye kavuşurken 1973 yılında albaylar cuntasına karşı öğrenci ayaklanmasının başını çeken Atina Tek- Inik Üniversitesi'nin 1991 yılında -yanı demokrasi yıllannda- yakılıp yıkılacağı- nı kim tahmın edebilırdi ki... Albaylann tanklan öğrenci ayaklanmasım bastır- mak amacıyla üniversite özerklığine te- cavüz edercesıne tarihi teknik üniver- Londra'dan Con feministliğe terfî etti John Major,bol kesevaatle gelecek seçimde kadınlardan oy alabilecek mi? Belli değil. Bir kere kadınlar için cinsel çekiciliği yok. Eşi de erkek seçmene cazip gelmiyor zaten. EDtPEMİLÖYMEN LONDRA - Seçım kokulan artık her bır yanı sarmışken, Başbakan John Major, kimı elıne geçirebilırse ondan oy istiyor. Muhafazakâr Par- ti'de işler kötü. Bayan Thatcher, "Beni atarsmız ha? İşte olacağı buydu bu tıfıllarla," der gıbı sessiz, ama hınçlı. Bu ay, Thatcher'a parti içi dar- benin birinci yıldönümü. Ama ruhu da çehresi de genç Başbakan John yılmıyor: "Oy gelecek secmenden va«t esirgenmez" diyerek. Evvelkı ay- larda, trenı gecıkenden, poliklınikte sıra beklemekten ımanı gevremişlere kadar herkese, bütün ortadıreğe bol keseden vaat dagıtmıştı: "Yapacağız, edeceğiz" diyerek. Henüz bu vaatlenn tutulduğu görülmedi. Şimdi sıra, kadınlara dağıtılacak vaatlerde. Ne- den yönetim kurullannda az kadın varmış ya da hiç yokmuş? Burası, kadınlara yükselme şansı tanımayan bır ülke miymış? Şirketlerin venmi de kârlılığı da ancak kadınlann katkısı ile artarmış. Çalışan kadın için kreş lazımmış: doğıam öncesinde izın, do- ğum sonrasında izin, daha esnek çaiış- ma saatleri vesaire lazımmış. Kendi partısınden kadınlar, başlannı sal- Iayarak, "Kimse John'un değerini an- lamıyor. Yazık olacak seçimde." de- melenne rağmen bol bol alkışladılar. Böylece John. "Con Femınist"liğe terfi etti. Muhalif kadınlarsa, "parti- nizin 11 ydlık iktidarında aklınız nere- deydi?" diye sordular. Con, bol kese vaatle gelecek seçim- de kadınlardan oy alabilecek mı? Bel- li değıl. Bir kere. kadınlar için cinsel çekiciliği yok. Thatcher'dan sonra çok çok mülayim, çok yavan. Sönük bir balon. Eşı de erkek seçmene cazip gelmıyor zaten. Con, hemen gülüm- semeye hazır, sempatik ve iyi niyetli Cart-curt etmedıği, herkesle dalaş- madığı için kadınlara göre 'ağırltğı yok'. Bakanlar kurulunda diğer ba- kanlardan biri gibi. O bakanlar kuru- lu ki, bir tane kadın üye yok içlerinde. Ana muhalefette ise iyi-kötü birkaç kadın sözcü her fırsatta televizyonda. Gelecek seçimde bır keci bakan bile olabilir. "Con feminisf'in vaatlenni kadınlann ciddiye alacağı yok bu yüzden. Alkışhyorlar, ama ayıp olmasın diye. sitenin demır parmaklıklı yüksek kapısı- nı çiğnediği gün, onlarca öğrenci paletle- nn altında can veriyordu Tarih 17 Kasım 1973'ü gösteriyordu Bu kanlı bastırmadan bir yıl sonra Yunanistan demokrasiye kavuşacaktı. Kavuşmasry- la birlikte üniversite özerkliğı yenıden iş- lerlik kazanacaktı. Ne var ki bu özerkliği sıper alan ve kendilerini 'anarşist eğüim- li' olarak tanıtan bir grup genç aynı üni- versiteyi geçen hafta içinde yakıp yıktı. Ortaokul öğrencilerinin düzenlediği protesto gösterisinın arasına sızan bu gençler polisle çatışacak ve soluğu Atina Teknik Üniversitesi'nin avlusunda ala- caktı. Ideolojisi için kovalananlara açık, ancak polis kuvvetlenne kapab olan özerk üniversite, kapılannı şımdi bu gençlere açmakla kendi kendini tahrip edecektı. 1831 yılında kurulan tarihi Atina Metsovion Teknik Üniversitesi'- ne 'sığınanlar' üniversitede taş taş üstüne bırakmayacak, güzel sanatlar okulun- daki tüm eserlen doğrayacak, rektörlü- ğün damını yakacak, heykelleri kıracak, kompütürleri pencerelerden aşağı ata- cak, yüzlerce doktora çalışmasına son verecek ve nitekim üniversiteye bır mil- yon dolardan fazla mali ve paha biçil- mez manevı zararlar verecekti. Yunan gençliğinıni ve demokrasinin 'şembolü' olarak anılan Atina Teknik Üniversi- tesi'nin rektörü. dekanlar kurulundan aldığı izin üzerine bu vandallıklann önü- ne geçilmesi için üniversıte tarihınde ılk kez güvenlik kuvvetlerinin özerkliğini kırmasmı istemek zorunda kalacaktı. Tam teçhizatlı güvenlik kuvvetleri, Ati- na Savcılığfndan aldıklan 'yeşil ışik' üzerine üniversiteye girdi ve çil yavrusu gibi dağılan gençlerin peşine düştü. Üç saat süren operasyon sonucu 28 genç göz- altına alındı ve suç üstü mahkemesine sevk edildi. Ortaokul öğrencilerinin gös- terisini 'bozduklan ve polisle çatıştıklan' gerekçesiyle yakalanan 5 genç, 5-8 yıl arasında hapis cezasına mahkûm edildi. Üniversiteyi talan edenlerin 7 tanesi ise 3 yıl hapıs cezasına çarptınldı. Yunanistan'ın ünlü terör örgütü '17 Kasım da adını 17 Kasım 1973 Teknik Üniversıtesi ayaklanmasından almıştı. Söz konusu terör örgütü 1975'ten bu ya- na 17 siyası cinayeti üstlendi. Sonuncu cinayette ise Atina'da Türk basın ataşe- liğinde görevli 28 yaşındaki Çetin Gör- gü'yü hedef almıştı. 17 Kasım örgütü her ne kadar bir terör örgütüyse de bugüne kadar secmiş oldu- ğu kurbanlardan yalnız ikisine büyük tepki uyandı. Bunlardan ilkı Başbakan Mitsotakis'- in milletvekili damadı Pavlos Bakoyan- nis, ikincisi ve sonuncusu ise Çetin GörgS cinayetinde meydana geldi. Partamento binası önünde toplanan 50-100 kişilik bir kalabalık Azerbaycan yönetiminin istifasını istiyor. Bakü'den Azeriler palavra istemiyorAzerbaycan kollarını açmış, Türkleri bekliyor, ama kendi deyimleriyle 'dil pehlivanhğı'yapmayacak olan Türkleri. Hiç bir garanti vermeden, gelip burada iş kuracaklannı söyleyen sonra paralan alıp giden kişilerden ağızlan yanmış çünkü. LEYLA TAVŞANOĞLU BAKÜ - "Estefa, estefa, estefa..." Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de par- lamento binasının önünde 50-100 kişilik bir kalabalık toplanrruş, bağınyor. Yeni Azerbaycan yönetiminin istifasını isti- yorlar. Kalabalıktakilerin hepsi de, mu- halefetteki Müsavat Partisı üveleri. Onlarla konuşuyoruz! Diyorlar kı: "Türkiye bize daha çok ilgi göstersin. Üs- telik biz bu şivevle Tiirkçe konuşmak iste- miyonız. İstanbul Türkçesi konuşmak isti- yoruz. Bunu Türki\e'ye dönünce anlatın." Dış dunyaya açılmak ıstıyorlar, Tür- kıye'yle çok yakın olmak ıstıyorlar. Ama nasıl? Mılletlerarası telefon bağlantılan, sözu bile edilmeyecek düzeyde. fstan- bul'a bir telefon etmek isteseniz. belki bir gün beklemek zorundasınız. Azerbaycan, Türkiye'den gelecek her türlü yatınma, ortak kuruluşlara açık. Azerbaycan Tüketıciler Birlıği ve Ticaret Bakanı Tevfîk Mehdiyev dıyor ki: "Ülkemizde Türk yatırımcılara büyük olanaklar var. Özellikle de petrolü işlet- mek istiyoruz. Şimdi>e kadar bizim petro- lümüz çok vahşi bir şekilde çıkarıldı. Bu iş bir süredir dunıyor. 4 milyar 300 bin tonu çıkanlmış. Çok derinde olan petrolü çıkar- mak için ise teknolojimiz yok." Bu teknolojilenmn bulunmadığını, an- cak bire bir konuşmalannda duyurabili- yorlar. Dış dünyayla iletışımlennin ko- pukluğu yüzünden... Bu konuda Bakü'deki Türkiye'nin Başkonsolosu Altan Karamanoğlo'yla konuşuyoruz. Soruna başka bır boyut getirerek şunlan anlatıyor: "Türk Hava Yolları. marrta Bakü'ye uçmaya başiadı. Ama sadece iki sefer \ ap- tı. Türk Haıa Yolları grevi ve hac seferleri girince, Bakü seferleri kesildi. Daha sonra da yenidenbaşlatıbnadı. Aeroflotisesefer- lerini haftada öç kereye çıkardı. Oysa Azerbaycan'a giren yolculann yüzde 6O'ı Türkiye'den geliyor." Başkonsolos Karamanoğlu. ikınci der- dın televızyon olduğuna dikkat çekiyor: "Varılan ikili protokole göre Azerbaycan ve TRT teleuzjonunun karşılıklı gösteril- mesi söz konusu>du. Ama TRT televizyo- nu yansıtılmıyor. Azerbavcan teletizyonu- nun Türkiye'de gösterilmesi için 240 bin dolara ihtiyaç var. Bu para ödenmemiş. Sorunun bir başka boyuru, tran'ın Azer- baycan'a girmek istemesi. Ama buraya Türkiye gelmelidir. Azeriler yakında La- tin alfabesine geçmek, Kiril alfabesini bı- rakmak için hazırlık içindeler. Gecici bir karar alınmış, ancak komisyon daha kesin karar verraemiş." Ticaret Bakanı Tevfik Mehdiyev'le, Türk işadamlannın Azerbaycan'daki ya- tınmlannı konuşuyoruz. Hıçbir garanti vermeden, gelıp burada ortak ış kuracak- lannı söyleyen, daha sonra paralan alıp giden kişilerden yakınıyor: "Hatta hiç unutulmayacak bir olay, ge- çen yıl bir deri firmasımn (adını saklı tutu- yor) 600-700 bin dolar gibi bir parayı alıp götürroesidir. Onlardan bir daha ses çık- madı." Sözünün burasında hafifçe, alaylı gülüyor. Buna kanşılık. Başkonsolos Karama- noğlu şu savunmayı getiriyor: "Azerbay- can vöiK'ticileri, başkonsolosluğnmııza danışmadan hiçbir iş adamıvla anlaşmaya > armamalıdır. Burası yatınma çok açık bir ülke olduğu için işadamı görüntüsü altında, eline James Bond çantayı alan Bakû'ye ge- liyor." Türkiyeli Türkler, şimdilerde Azer- baycan'da çok etkin. Bir zamanlar Baş- bakanlık Kamu tdaresi Başkanı olan ve özelleştirmeyle yakından ilgılenen Cengiz tsrafU, şımdi Azerbaycan Cumhurbaş- kam Muttalibov'un danışmanı. Kendi- siyle Bakü'deki 29 Ekim Cumhunyet Bayramı nedeniyle Başkonsolos Kara- manoğlu'nun verdıği davette karşılaştık. Yanında, Economist dergisınin yazan Kenneth MacKenzie de vardı. îşte böjle... Dert küpü Azerbaycan kollannı açmış, Türkleri ve Türkiye'yi bekliyor. ama kendi deyimlenyle, 'dil pehlivanlığı* (palavracılık) yapmayacak olan Türkleri... Analjezik ve antipiretik Manüa'dan îmelda'nın dönüşünü beklerken DtLEK KOÇ Parasetamoi süspansiyon 100 ml 1 lik ambalajlarda (120 mg /5 ml) kullanıma sunulmuştur. •TesoNı MarVa VVellcome llaç Ürünleri Ltd. Şti. W 6 İ I C 0 I T i e Buyukdefe Cad No 179 -181 80640 Levem - İstanbul Tel 170 00 00(20Hat)Fax 179 68 45 MANİLA (Filipinler)- imeMa Marcos'un ülkesıne dönüş hazırlıklan. son günlerde Fili- pinJer'de memleket meselesi oldu. Şubat 1986'daki olaylar sırasında ülkelerinı terk etmek zorunda kalan Marcos ailesine, 5 yıl için ülkelerine dönme yasa- ğı konulmuştu. Bu sürgün ya- şantısından kısa bır süre sonra sağlığını hızla yitiren Ferdinand Marcos, 28 Eylül 1986'da Ha- wai'de yaşamını yitirmişti. Ge- çen temmuzda Marcoslar'ın ül- kelerine dönme yasaklanmn resmen bitmesiyle, yaşamını Manhattan'daki 6 katlı lüks malikanesinde sürdükmekte olan İmelda Marcos, ülkesine dönme karannı açıklayarak tüm Filipinler'de meraklı bir bekleyiş başlattı. Bu arada Aquino hükümeti, son bir ay içinde Marcoslar'a karşı art arda açtığı yolsuzluk davalan ile adeta bir suçlama histerisine girdi. Bayan Mar- cos'un, ülkesıne dönüşüne iliş- kin her açıklamasını takiben yeni bir suç dosyası daha paket- lenerek. adli mekanizmada alı- şılmadık bir hızla rekora gidi- yor. Budosyalardan I2'si, I984'te Manila valıliğı görevinde bulu- nan Bayan Marcos'un. Bata- sang Pambansa yerel seçımle- rinde 34 milyon pesoyu (1 peso yaklaşık 175 TL) Minala be- İediye başkanlanna ıllegal ola- rak dağıuığını iddia edıyor. 17 suç dosyasında toplanan baş- ka bir davada ise, 1985'te Ma- nila valisi îmelda Marcos, Ilo- cos Norte valisi olan oğlu Fer- dinand Marcos Jr. ve Batasang Pambansa valisi olan kızı tmee Monotoc'un, milyonlarca pe- yasadışı yollardan edindikleri 350 milyon dolar gibi korkunç bir serveti. isimlerle fsviçre bankalanna yatırdıkJan ve sür- gün vaşantılan boyunca 30 ka- dar îsviçreli avukata, saati 400 dolardan ücret ödedikleri iddia edıliyor. Basına peşpeşe açıkla- nan bu suçlamalann ne kadan gerçek ya da kanıtlanabilir, bu- Geçen temmuzda Marcoslar'ın ülkelerine dönme yasaklannın resmen bitmesiyle, vaşamını Manhattan'daki 6 kath lüks malikanesinde sürdükmekte olan îmelda Marcos, ülkesine dönme karannı açıklayarak meraklı bir bekleyiş başlattı. soluk gelır vergisi kaçırdıklan suçlamalan yer almakta. Bu aile boyu davalar her gün bası- nda boy gösterirken, geçenlerde Marcoslar'a ilişkin en büyük yolsuzluk iddiası da kamuoyu- na tanıtıldı. Buna göre, Marcos ailesinın iktıdara geldikleri 1965 yılında mal varlıklan sa- dece 7 bin dolar iken, bu rakam 1986'da 5 milyon dolara ulaşmış. Aynca Marcoslar'ın, nu zaman gösterecek, ama Ba- yan Marcos'un ülkesinden ka- çarken Malacanang Sarayı'nda bıraktığı 1500 çift ayakkabı. 427 adet elbise ve 71 adet güneş gözlüğü hâlâ unutulmuş değil. Aquıno hükümetince açılan bu davaların tümünü acımasız ıftıralar olarak tanımlayan Îmelda Marcos ise,' 4 kasımda ülkesıne dönerek kendisini sa- vunacağını ve aklanacağını ısrarla yineliyor. Bir yanda cesaret, diğer yan- da yıldırma biçimindeki, şimdi- lik farklı ringlerde süren bu uzaktan kumandalı gösteriler, Îmelda'nın dönmesiyle birlikte yerini bir dullar savaşına bıra- kacağa benziyor. Devrik leydi- nin eve dönüş hazırlıklannda asıl patırtıyı koparan başka bir cephe ise, bu yolculuğa Ferdi- nand Marcos'un eşlik edecek olmasıydı. Ölmeden önceki en büyük isteği ülkesine gömül- mek olan eski başkamn naaşı, Honolulu'da cam bir kuvöz içinde dondunılarak korunma- ya alınmış durumda. Başlangı- çta F. Marcos'un dönüşüne ke- sinlikle yasak koyan Devlet Başkanı Bayan Aquino. şimdi- lerde fıknni değiştirerek, naaşın kesinlikle Manila'ya getirilme- den direkt Laoag kasabasına gömülmesine ızm venyor. Îmel- da ise, kocasının gözlerden uzak sessiz sedasız toprağa ve de tan- he gömülmesine hiç yanaşmıyor ve onun ılle de Manila'ya gö- mülmesıni sağlamak için naaşı bir süre daha Honolulu'da bı- rakmayı tercih ediyor. Bayan Aquino, çaresiz bir ölüyü gözlerden sakınmaya çalışarak, belki de toplumsal nostaljıden kaygılanıyor ol- malı. Üstelik de, İmelda Mar- cos'un gelecekte hiç bır polıtik amacının olmadığmı defalarca belirtmesıne rağmen.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle