14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 PAZAR KONUĞU 3 KASIM 1991 AVRUPA mPLULUGU NEZDİNDE TÜRKTYEDAİMÎ TEMSİLCİSt BÜYÜKELÇİCEMDUNA' DevletlerüstüAvrupa'ya doğruAvrupa Topluluğu'nun başkenti sayılan Brüksel, geçen çarşamba ye perşembe günleri Türkiye'nin dış polıtikasını doğrudan ilgılendiren kapsamlı bir konferansa tanık oldu. "AT- Türkiye ilişkileri" konulu ve kendi alanlarında uzman çok sayıda konuşmacımn katıldığı konferansta, önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin gerek ekonomik gerekse siyasal planda karşılaşacağı koşullar enine boyuna tartışıldı. "Forum Europe" adlı kuruluşla birlikte, konferansın ortak düzenleyicisi olan Türkiye'nin AT nezdindeki daimi temsilcisi Büyükelçi Cem Duna, kapanış konuşmasında, "Günümüz koşullarının, Türkiye'nin AT'ye tam üyelik başvurusu yaptığı tarihin koşullanndan temelde bir farklılaşma gösterdiğine" işaret etti. Büyükelçi Duna bu farkhlığın hem Türkiye hem de topluluk açısından geçerli olduğunu hatırlattı. Brüksel muhabirimiz Sabetay Varol'un Cem Duna'ya yönelttiği soruları ve Duna'nın yanıtlannı aşağıda bulacaksınız. SOYLEŞI: SABETAY VAROL ~ \Sayın Cem Duna, kısa sayılacak bir süreden beri Türkiye'yi AT nezdinde temsiledi- yorsunuz- Bu görevi devralmadan önce ve son- ra gözlemlediğiniz kadanyla, yoğun tartışma- lara konu olan, önümüzdeki yıllara ait Avru- pa mimarisi sizce ne olacak? Her şeyden önce şunun anlaşılması gereki- yor ki "Tkrüşdan Avrupa" ile "oluşmakta olan Avrupa" arasında zaman açısından bir farklı- laşma söz konusudur. Zaman farkhlaşması derken kastettiğim şudur; bir taraftan tartış- malar sürerken öbür taraftan olaylar o kadar sûratli gelişiyor ki geri dönüp baktığımızda, Avrupa mimarisinin, bu mimariyi tartışanlar- dan daha çabuk oluştuğunu görüyoruz. Böyle olunca da tartışılan konular anlamlannı kay- bedebiliyor. Şöyle düşünelim, son bir yıl içinde Avrupa- da yepyeni bir hareketlilik var. Sovyetler Birli- gi'nde çok ciddi değişiklikler var. Bu değişik- liklerin de bütün Avrupa'ya tesirleri oluyor. Ye- ni yeni cumhuriyetler ortaya çıkıyor, bununla çenek var. Birinci seçeneğe göre kendisini ge- nişletecek, 12 üyeden 24 veya 26 üyeye çıkacak. Bu, aynı çekirdeği büyutme şeklinde olacak. Diğer seçenek, kendisini muhafaza edecek, ama üstüne ikinci bir şapka koyacak, bu şap- kanın altında hem kendisi hem de söylediğimiz diğer ülkeler yer alacak. Yani bu ülkelerle iliş- kiyi daha büyük bir şapka altında toparlaya- »k. ••^•Fra/ısû Cumhurbaşkanı Mitterrand, "Avrupa Konfederasyonu"fikrini ortaya attık- tan uzunca birsüre sonra Çekoslovakya'da bu konuyla ilgili bir toplantı düzenlenmesine de önayak oldu. O tarihte, Orta Avrupa ülkeleri, SSCB'nin yer alacağı, ama Amerika'nın dışla- nacağı bir Avrupa Konfederasyonu'na itibar et- medi. "tkinci şapka" altında toplanma tarzındaki önerilerin hiçbirisi AT'nin dışında olan ülke- lere cazip gdmiyor. Bu ülkeler bunu ikinci sı- PAZAR KONUĞU AT nezdinde Türkiye Daimi TemsUcisi Büyükelçi Cem Duna 1946 yılında doğdu. 1968 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi ve aynı yıl Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Duna büyükelçiliklerde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1980-81'de Bülent • Ulusu'nun, 1985-88'de de Turgut özal'ın olmak üzere iki kez başbakanlık danışmanhğı görevlerini yürüttü. 1988-89 arası TRT Genel Müdürü olan Cem Duna, 1989'da Cenevre'de BM nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'ne, 1991'de de Avrupa Topluluğu nezdinde daimi temsilcıliğe getirıldi. \Bütün bu saydığımız konulann dışın- da bir de "federaşyon" olsun mu, olmasın mı şeklinde özetlenen bir tartışma var. Bu tartış- mayı Türk kamuoyuna birkaç cümleyle özet- ler misiniz? Bütün tartışma Avrupa birleşik devletlerinin kurulup kurulmamasından kaynaklanıyor. Bu, bilindiği uzere, "Devletler üstü bir Avrupa mı, yoksa devletlerin Avrupası mı olacak" tartış- masıdır. Bütün işaretler, geleceğin Avrupası'n- da "egemenHk" kavramımn yeni bir yorumla- maya tabi tutulacağım gösteriyor. Alışageldi- ğimiz 19. yüzyılın egemenlik kavrammda dev- letlerin kendi münhasır yetkilerinde olan bü- tün haklannın bir kısmının belirli anlaşmalarla daha merkezi bir otoriteye nakledilmesi silre- ciyle karşı karşıya kalacağız. • • H B Sözûnü ettiğiniz "egemenlik nakli" ol- gusu kaçmılmaz olarak gerçekleşecek şeklin- de bir inanç taşıyor musuuuz? örneğin Ingil- tere buna şiddetle karşı. Egemenlik nakli olacak. Ingiltere bunun bo- yutlanna karşı. Belki takip etmişsinizdir, "ar- ük yetkiler" diye bir kavram çıktı. Yani, "yet- kilerin hepsi benimdir, ben bunun bir kısmını merkeze devrederim" veya bunun tersini düşün- mek var. Yani "hepsi merkezindir ve bunlann bir kısmiBi ben kullaunm" şeklinde. Bunla- rın tartışılmasırun ana nedeni, ulusal egemen- liklerin 19. yüzyıl kavramından çıkıp 21. yüz- yıl kavramına gecişini temin etmektir. Ingiltere'nin bağımsızlık kavramı üzerınde büyük gürültu çıkardığı doğrudur. Ancak ge- riye dönüp baktığımızda Avrupa Topluluğu za- ten bu bağımsızlık kavramını büyük ölçüde ze- delemiştir. AT'ye üye olan ülkelerden hiçbiri- sinin 19. yüzyıl bağımsızlık kavramına göre ba- ğımsız olduğunu söylemek mümkün değildir. Basınımızda bazen bağımsızlık aniayışı Uzeri- ne yazılar görürsünüz. AT bunun çok ötesine geçmiştir. Bu hedef doğrultusunda başarısızlık Bütün işaretler, geleceğin Avrupası'nda "egemenlik" kavramının yeni bir yorumlamaya tabi tutulacağım gösteriyor. Alışaşeldiğimiz 19. yüzyılın egemenlik kavramında devletlerin kendi münhasır yetkilerinde olan bütün haklannın bir kısmının belirli anlaşmalarla daha merkezi bir otoriteye nakledilmesi süreciyle karşı karşıya kalacağız. da kahnmıyor, harita da değişiyor. Birçok milliyetçilik akımı gelişiyor. Bu ka- dar çok sayıda milliyetçilik akımı gelişirken, Avrupa'da mevcut yapıyı sağlamlaştırma^nla- rrunda kullamlan "derinleşme mP', yoksa baş- ka ülkelere "genişleme mi" tarzındaki tartış- ma geride kalmış oluyor. Bir yandan oyuncu sayısı artarken "genişleme mi", "derinleşme mi" diye bir tartışmaya girilmesi bir noktada olaylann gerisinde kahndığını gösteriyor. Bütün bunlar olup, Avrupa'da birçok yeni oyuncu ortaya çıkarken bu oyunculann, üze- rinde durduğu en büyük cazibe unsuru yiûe Av- rupa Topluluğu. AT, geleceğin Avrupası'nın en büyük cazibe unsurunu, Avrupa'nın yeni oyuncularının da- hil olmak istediği nüveyi oluşturacak. Bu du- rumda hem genişleme hem de derinleşmenin ikisinin bir arada yürütuhnesi gerektiği açık açık ortaya çıkmaya başladı. Topluluğun, bir taraftan kendi bünyesini derleyip toparlama- sı, karar alma mekanizmalannı, mali kaynak- larını, çalışma şekillerini düzeltmesi gerekiyor, bir taraftan da kendisini sadece 12 üyenin mün- hasır kulübü haline getirmemesi gerekiyor. Topluluğun önümüzdeki yıllarda alacağı se- kil, çeşitli fıkirlerin ortaya atılmasına yol açı- yor. Avrupa Komisyonu başkan yardımcüann- dan Frans Andriessen'in "bağımlı üyelik" for- mulü, Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın Avrupa Konfederasyonu fıkri gibi. Bütün bun- lar şunu gösteriyor: Avrupa'run önünde iki se- luğu kuvvetle devreye giriyor. Bu noktada AT kendisine düsen lideriik görevini belirlemek du- rumunda. Gayet tabii, AT dediğimiz zaman tek bün- yeden bahsetmiyoruz. Dolayısıyla topluluğu oluşturan ülkelerin her birinin, kendi kaygıla- n var. Bu oluşumlar karşısmda Almanya'nın kaygılanyla Ingiltere'nin kaygıları aym kefeye konamaz. Bu itibarla farkh politikalar izleme- leri mümkün. Ancak aym zamanda şunu da söylemek mümkün. Şayet AT olmasaydı ne ka- dar farklı politikalar izlerlerdi? AT var oldu- ğu içindir ki topluluk, politikalannı mümkün olduğunca uyumlu hale getirmeye çahşıyor. ^^^^^Bütün bu söylediklerinizin ışığında Türkiye de çekirdeğini AT'nin oluşturacağı bu Avrupa'nın ister istemez çekim alanı içinde olan bir ülke midir? Ben şöyle düşünüyorum. Türkiye'yi önce kendi bulunduğu konum içinde bir değerlen- dirmeye tabi tutmamız gerekiyor. Birincisi, Türkiye'nin güneyinde Ortadoğu var. Bu Or- tadoğu son derece akışık, sürekü problemler cı- karan bir merkez. Türkiye'nin bu bölge üzerin- deki ağırhğı yadsınamaz. Bunun en belirgin ör- neği son Kuveyt probleminde ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin varlığı yahut yokJuğu bütün ola- yın kaderini belirler. Dolayısıyla Türkiye'nin Ortadoğu'daki ağırhğı, tartışma götürmeyen bir konumda. Ikincisi kuzeye döneüm. Burada Sovyetler Birliği'nin Asya cumhuriyetleri konusu ortaya çıkıyor. Asya cumhuriyetleri dediğimiz Kaza- kistan, Ermenistan, Azerbaycan ve diğerleri Türkiye'nin gözüne bakıyorlar. Sadece ekono- mik ilişkiler yahut "Batı'ya açılan kapı" ola- rak değil, bir de model olarak Türkiye'ye ba- kıyorlar. Çünku Türkiye onlar için gerçek bir başarı örneği. Kendilerinin nereden nereye gel- diğine bakıyorlar. Hemen hemen aynı dönem- de Türkiye'nin hangi noktadan hangi noktaya geldiğine bakıyorlar. Karşılaştırmayı yaptıklan anda karşılanna çıkan sonuç, Türkiye'yi müt- hiş bir cazibe merkezi haline getiriyor. AT nezdindeki Türk Daimi Temsilcisi Büyükelçi Cem Duna, geli^melere ayak uydurabilmek için, yeni kavramları benimsemek gerektiğini savnnuyor. nıf ilişki olarak nitelendiriyor. Tabii bütün bunlar statik fıkirler değil. Za- man içinde yeni kahplara giren yeni oluşum- lara ulaşan fîkirler. En önemlisi, "bugün ne oluyor" konusuna karşıhk vermek gerekiyor. Her şeyden önce topluluk, ilişkilerini iki şekilde düzenleme aşamasında. Bu ülkelerden bir kıs- mı ile "ortaklık anlaşmalan" yapıhyor. Bun- lar Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya. Bu- na üeride Bulgaristan ve Romanya'yı ekleyecek- ler. Arkasından topluluk bir grup ulkeyle eko- nomik işbirliği anlaşması yapma çabasında. Baltık ülkeleri, Araavutluk gibi ülkeler. Yugos- lavya ile ne yapacaklannı ise henüz ortaya ko- yabilmiş değiller. Kısacası bu aşamada vardık- lan nokta iki tip anlaşma akdetmek şeklinde. Topluluk gundemine baktığımız zaman da genişleme sürecinin 1993 ve sonraki yıllarda masaya geleceğini görüyoruz. Şu anda AT'nin iki tane esash konusu var. Yıl sonunda Hollan- da'nın Maastricht kentinde imzaya açacağı, biri "ekonomik ve parasal birlik" diğeri "siyasi birlik" anlaşmaları var. Bu arada 1992'd-? "tek pazar"ı tamamlayacak. Aynı zamanda mali ko- nular 1992 yılının bütününü işgal edecek. 1993 yıhndan itibaren "geleceğin Avrupası" konusunu daha ciddi bir biçimde ele alabile- cekler. Hatta belki de bunu yapmadan önce, sadece bu konu için bir politika formülasyo- nuna yol açacak. Yine "hükümetler arası konferans" tipi bir sureci de başlatabilirler. \Türk basınında son zamanlarda, Do- ğu Avrupa ve Sovyet pazarlarındaki yeni reka- betyüzünden Almanya'nın Türk-ATilişkileri- ni zedeledıği tarzında iddialar var. Bu konu- daki görüşünüz nedir? Ben bunu o şekilde görmüyorum. Bunun tam tersini söylemek mümkün ve akılcı olur. Gerek Balkanlar'da, gerekse Sovyet pazannda Almanya ile Türkiye birbirlerini tamamlayıcı olurlar. Rekabetten çok tamamlayıcılığın söz konusu olması gerektiğini ortaya koymamız la- zım. Almanya ile Türkiye arasında menfi ge- lişmeler olmasını, başka dinamiklerle izah et- mek gerekir. ^^^UATliderleri, "siyasal birlik" konusun- da hükümetler arası konferans açılmasına ka- rar verdikleri vakit, bunun makul bir süre için- de tartışılıp karara varılacağı inancı yaygındı. Şimdi ise çok daha geri düzeyde bir siyasi bir- lik bekleniyor. Tabii bunlann kendi içinde mekanizmalan var. Ekonomik ve parasal birlik konusunda da 90'h yülann sonlannda bütün sureç yeniden gözden geçirilecek. "Siyasi işbirliğF'nde de öyle Sürekli bir kendıni yenileme çabası var. ve kullandığtmz tabırle, yeniden "19. yüzyıl kavramları"na dönuş mümkün müdür? Sanmıyorum. tngiltere'nin itirazı, Avrupa'da bütün devlet erklerinde, yani, yasama, yürüt- me ve yargı erklerinde olayı "devletler üstü" boyuta eriştirmenin, şimdilik acele olduğu nok- tasıdır. tngiltere, bunun erken olduğunu ve bu aşamada bunu doğru bulmadığını söylüyor. Fakat bu kaçımlmazdır. ^^^^^Yugoslavya olaylarmda, değişik Batı Avrupa ülkelerinin farklı duyarlılıklar göster- diğine tanık olduk. 21. yüzyılyorumlannın ge- liştirilmesinde gecikmeler olduğu takdirde, Bal- kan savasmda ya da Birinci Dunya Savaşı ön- cesinde olduğu gibi Avrupa içi bir nüfuz reka- betinin yeniden doğması mümkün müdür? Bütün bu söylediklerinizin altında hep mil- liyetçiliğin dayanılmaz hoşluğu var. Avrupa bu- nu yeniden burcu burcu tadıyor. Orta Avrupa- da bloklann çökmesinden sonra yeniden ortaya çıkan eski milletler, yeni milliyetçilik duygula- rını tadıyorlar. Dolayısıyla bunu önümüzdeki uzunca bir süre tadacaklar. Ancak bir de hayatın gerçekleri var. Bir nok- taya kadar milliyetçilik duygulanyla yaşarsımz. Ondan sonra da diğer ihtiyaçlarınıza dönmek zorundasınız. Işte bu noktada Avrupa Toplu- Geriye dönüp baktığımızda Avrupa Topluluğu zaten bu bagımsızlık kavramım büyük ölçüde zedelemiştir. AT'ye üye olan ülkelerden hiçbirisinin 19. yüzyıl bağımsızlık kavramma göre bağunsız olduğunu söylemek mümkün değildir. Basınımızda bazen bağımsızlık anlayışı üzerine yazılar görürsünüz. AT bunun çok ötesine geçmiştir. ÜçüncüsU Balkanlar'a bakalım. Balkanlar- da olan her gelişmenin tek tek ve her biri, Türki- ye'yi çok yakından ilgilendiriyor. Yine Türki- ye'nin soluğu devamlı Balkanlar'da hissedihyor. Başka türlü olması zaten mümkün değil. ^•••B önce konuştuğumuz ulusal egemenlik nakli konusuna dönersek, sizce Türkiye'deki kamuoyu, bürokrasinin çeşitli kesimleri ve da- ha başka kurumlar buna razı mıdır? Egemenlik kavramı ve diğer bu tür kavram- lar güncelleştiği ölçüde önemlidir. Biz değişme- yi erdem kabul ettiğimiz sürece değişmeyiz. Ama degjşmekte birtakım faydalar göriiyorsak, değişiriz. Bugün için Türkiye'de bazı şeylerin ne kadar süratle değiştiğini görüyorsunuz. Do- layısıyla egemenlik kavramının olsun diğer kav- ramların olsun yeni yorumlannın dışında ka- hrsanız, dışındasınızdır. Eğer yeni yorumlan benimseyebUirseniz, gelişmelere ayak uyduru- yorsunuz demektir. Türkiye'nin dışa dönük po- litikalar izlemesi gerektiğinden kastım şudur; Avrupa entegrasyonu sureci içinde yer ahyor- sanız hiçbir gehşme belirli kişilerin, belirli gruplann, belirli çevrelerin yapacağı bir iş de- ğildir. Bunlar topyekûn yaklaşımlardır. Siz ba- sın olarak Avrupa basım ile ne kadar iç içe bir hale gelirseniz, THY de Avrupa'nın hava yol- ları şirketleri ile o kadar iç içe geçer. Hepsini bir bütün olarak almak gerekir. SAHİBİNDEN SATILIK Göztepe Cengizhan Sokak'ta 3 oda, 1 salon, möbleli ve beyaz eşyalı. 350 milyon. Tel: 337 77 88 SATILIK 87 trafik çıkışlı temiz 1976 Opel Kadet (ekonomik model) 18 milyon. Tel: 384 38 42 ROMANVE Y4ZARLIK ONURU Samim Kocagöz 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymian Turkocağı Cad. 39-41 Cağatoğlu-htanöul Ödemeli gönderilmez. TÜRK Kalp Krizi «Geliyorum» der KALP Kalbinizi Kontrol Ettiriniz. V A K F I Tel: 17512 44/45148 58 66 Fax: 166 4712 ÎLAN HACIBEKTAŞ ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DOSYA NO: 1990/11 Kraburna köyünden Salih özkan'ın Hulya özkan aleyhine mah- kemmızde açmış olduğu boşanma davasmda; Dvalı Hülya Özman'a tebligat yapılamadığı gibi zabıtaca yapılan araşmr.ada da açık adresınin bulunmadığı, böylece davalıya ilan yo- luyli tebliğı yapılmasına karar verilmiş olmakla: Dvalı Hülya Özkan'ın duruşma günu olan 21.11.1991 günü saat 10(yda mahkememızde hazır bulunması ve>a kendisini bir vekille temd etlırmesı aksı takdirde yargılanıaya yokluğunda devam oiuna- cagi'e hükum verilecegi, 15 bu iJanın davalıya dava dilekçesiıuo teb- liji dilmış sayılacagı hususu ilan olunur. 21.10.1991 Basın: 39959 İLAN | DEVELÎ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1990/443 1 Davacı DSİ Genel Mudür- luğu tarafından davalılar Fat- ma, Halım Buğday, Arıfe Şahin ve Hava EKmen aleyhi- ne açılan tescil davasının ara kararı gereğınce, davalı Arıfe Şahin'ın tum aramalara rağ- men adresinde bulunmadığın- dan duruşma gunü olan 23.9.1992 gunü saat: 09.00'da mahkememizde hazır bulun- ması dava dilekçesı yerine ka- im olmak Uzere ilan olunur. Basın: 50028 İLAN BOĞAZLIYAN 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1989/410 Davacı Boğazlıyan ilçesinin Yenikışla köyünden Nadiye Kocaman tarafından davahlar aynı köyden Ali Yılmaz, Selamır Kayapınar vs. aleyhine açtığı tescıl davasmda davalılardan Selamır Kayapınar'ın bü- tün aramalara rağmen adresi tesbıt edilmedıgınden ılanen tebligat ya- pılmasına karar verümış olup, davalı Selamir Kayapınar'ın davacının açmış olduğu 15 parça taşınmazın tescilıni mürislen Mehmet Yılmaz mirasçıları adına tesciline karar verılmesını istemiş olup, 22.11.1991 tarihli duruşmada hazır bulunması veya bir vekil tayin etmesi duruş- maya gelmediğinde yargüamanın yokluğunda yapılıp sonuçlandınla- cağı hususu H.U.M.KÎnun 509/510 maddelen gereğınce ılanen ılanen tebliğ olunur. Basın: 50018 • T f ^ II \FT.\I.IK YATIKIM DKKİİİSİ TREND BORSA'NIN SERENCAMI "Farelerin cirit attığı borsa" nasıl olup da bugünün İMKB'sine geldi? Endeksi düşürüp yükseltenler kimlerdi? Amerikan Kovboyu'ndan, Saddam'a; Tophane binasına taşınmaktan, KOİ'nin para çekişlerine kadar endeksin iniş çıkışlarmın öyküsü... Yıl sonunda Dolar ve Mark kaç lira olacak? TREND sordu; uzmanlar tahminlerini açıkladılar. Döviz yatırımcıları, nasıl oldu da Tahtakale'den yola çıkıp, gözlerini uluslararası para piyasalarına diktiler? »IV O Koalisyon hesapları... Bu üç bilinmeyenli 5 H r f ıt • koalisyon denkleminin çözümü ne olabilir? *DYP «|> Bilançolar: Bütün ayrıntılarıyla 75 şirketin 9 aylık bilançoları. Kim kazandırdı; kim kaybettirdi? Hisselerini portföyünüzde taşıdığınız şirketlerin mali durumlarını izleyin. •J» Konjonktür: Arslan Başer Kafaoğlu'nun kaleminden, ekonomik ve siyasal durumun muhasebesi. t%» Arçelik: Holdingleşiyor mu? Aradığınız her türlü verileriyle şırketler Son değışıklıklerıyle temettü ve rüçhan hakları Teknık analız sayfaları. BULMACAYI ÇÖZÜN 100 EREĞLİ KAZANIN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle