26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORIAJ CUMHURİYET/7 52 GÜNLÜK HTİFAKRUŞEN ÇAKIR MÇP'liler anti-Türk şovenizmini tırmandırırken birçok olgudan cesaret abyorlar. Bunların en başında PKK'nın saldınlarını neredeyse düzenli birliklerle, daha etkili biçimlerde geliştirmesi ve bunun yarattığı şok geliyor. Zana ve Dicle'ye, özellikle DYP'li mületvekillerinin çok sert tepki göstermesi ve basının olayı bir "milli infial" havasına sokması da cesaretlerini artınyor. Türk-Kürt çatışması tehlikesiLJevletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü'ülküsüne halelgetirmemek %JIkücüler Kürt sorununun karmaşıklaşmasınaparalel olarakTürk için ' 'bölücülere'' karşı devletle birlikte mücadele kararlılığını dile getirmeye milliyetçiliğinin tırmanması ihtimaîine kendi varoluşları açısından sempatiyle başlayan ülkücü hareketin bunu hangiyöntemlerlesomutlaştırabileceğişu anda yaklaşıyorlar. Benzer birşekilde böyle bir gelişmenin sonuçları son üçyıl içinde belli değil. Bu konuda ilk akla gelen, Kayseri ve Erzurum 'dayapılanlann, Türk ve belirgin bir tıkanmayaşayan radikalIslamcılığa da hayatiyet kazandırabilir. Kürt nüfusların yoğun birbiçimde biraradayaşadıkları İstanbul, Ankara, Izmir, Ancak daha önemli olan, bir Türk-Kürtçatışmasının ihtimalleriarttıkça, bağımsız Konya, Adana gibi büyük şehirlere taşınması. bir Kürt tslami hareketinin doğma ihtimalinin de yükselmesi. önce Kayseri'de yaklaşık 10 bin kişi, PKK ile çatışmada ölen Metamet Ünal, Ceagiz Sabuncn, Ali Erdem ve tsmet öz- demir adlı erlenn cenaze törenınde "Yom- rak Oialun, Tepeâne Vuralım', "Sabn- mız Ttşıyor", "Yeter Arük" dıye bağır- dı. Ardından Malatyaspor-Kayserispor maçından önce PKK baskııunda ölen 17 er için saygı duruşunda bulunulup, Istik- laJ Marşı söyiendi; "Şefaitier Öhnez", "En Buyıik Turkije ' sloganlan atıldı. Nı- hayet Kayseri'dekı olaylann benzerı, yi- ne Diyarbakır'da ölen Usteğmen İsmail Aksu'mın Erzunım'daki cenazesinde ya- şandı. • Cenazelerde taşınan pankartlann, 12 EylUl 1980 asken darbesinin ardından Ke- •an Evreo'ın yaptığı yurt gezilerinde ta- şınanlara çok benzemesi dikkat çekiciy- di. Sloganlar beyaz bez üzerine kınnızıy- la yazılmıştı ve altlannda hiçbir "imza" yoktu. Bir başka dikkat çekici nokta, bu olay- lann TBMM'de HEP kökenli SHP mil- letveküleri Leyia Zana ile Hatip Dicle'nin tartışmalı yeminlerinden hemen sonra ya- şanmasıydı. Değişik çevreler, Kayseri ve Erzunım'daki gelişmelerde resmi ve yan resmi kurum ve kişilerin "dahil" olduğu- nu iddia ederken, her iki şehirde de kala- bahklann önünde ülkücü kadrolann ol- duğu açıkça ortadaydı. Kayseri'nin özgüllfifeü tttifakı protesto etmek için RP'den ay- nlan Kürtlerin önemli isimlerinden Altan T«n, seçim sonuçlannı tek bir cümlede de- ğerlendirıyor; "Batıda Turk milliyetçili- gtee, doguda ise Kürt mflüyetçOigiııe prim YeriMi." Tan, "Yerli ve yabancı bazı odaklaru" bu sonucun elde edilmesinde RP-MÇP-IDP ittifakına çok fazla misyon yûkkdiklerini de iddia ediyor. Nitekim "aati-Kürt şovenizm"in ilk ciddi görüntûlerinin sergüendiği Kayseri'- de, ıttıfakın yedı mılletvekilinin tumünü almış olması çarpıa. Bu mıUetvekillerinin kompozısyonu da ilginç. Üç RP'li, üç MÇP'li, bir IDP'li. MÇP ile RP tabanlannın birbirlerine en fazla kaynaşmış olduğu yerlerden biri Kayseri. Seçim kampanyası boyunca bu kaynaşma somut biçimde sergilendi. ör- neğin birincı seçim bolgesınde, önemli toplantılarda ya bütün adaylar mevcuttu ya da bir RP'li, bir MÇP'li birlikte kaül- mışlardı. T o t e yandan Kayseri, istanbul ve Anka- ra gibi merkezlerden görece özerk, yerel ve güçlu bir milliyetçi-muhafazakâr ente- lijansiyaya sahip. Bu odaklar özellikle son bir yıldır değjsık vesilelerle yapuklan açık- lamalarla, ulkedeki otoriter-devletçi ve şo- ven eğilimlerın bir nevi öncülüğünü üst- lenmiş durumdadır. Son olarak Türk Ocakları Kayseri Şu- besi, Kayseri Aydınlar Ocagı, Kayseri Ma- kine Mühendisleri Odası, Kayseri Tabip Odası ve Erciyes Unıversitesi Oğrenri Der- neği, kaleme aldıklan ortak büdiride "bö- Hcoluk tekdktiııe" karşı kendileri gibi dü- şünmeyenleri "vataa haini" ilan ettiler. "Tehükeyi hafife ahnak gaflet; devlet otoritesiııin, milli hftldmiyet şuBrunon, devtetia temettni teşkll eden Türk kültü- rü ve Töritlök şnonınıu asındınlınasına gdz yomnıak Itanertir. Yine aynı şekilde, acayip gerekçeler ileri sürerek, Türkiye'- yi federal bölgelere ayınnak isteyen zih- •iyetler de bölttcülüğün faizmetindedir" denilen büdiride "susanlar" eleştiriliyor: "Devletimiz gerekeni yapar; devlet işte böyle günler için vardır, biraz daha sab- redelim, diyoruz. Daha ne kadar bekle- yeceğiz?" Gözler Meclis'te Bu bildirinin yayınlandıgı haftahk Ye- ni Düşünce Gazetesi'nın 22 Kasım 1991 tarihli sayısında, masa başında kotanlmış şu başhklı bir haber/yorum da yer ahyor: "Ba Meclis'te gizli oturum yapdmaz." Gazete, TBMM'de yapüacak gizli görüş- melerin "PKK'ya ve böHkülöii destek- lcyea bazı ilkelere akUnlabUeceği endişc8İ"nden söz ediyor. Çünkü MÇP'nin yan resmi yayın organı olan Ye- ni Düşünce, Halkın Emek Partisi'ni (HEP) ta başından beri "PKK'nm yasal u a ı b n " olarak itham ediyor. MÇP'Uler anti-Kurt şovenizmini tır- mandırırken birçok olgudan cesaret alı- yorlar. Bunlann en başında, PKK'nın sal- dınlannı neredeyse düzenli birliklerle, da- ha etkili biçimlerde geliştirmesi ve bunun yarattığı şok geliyor. Zana ve Dicle'ye, özellikle DYP'li mületvekillerinin çok sert tepki göstermesi ve büyük basının olayı bir "milli infial" havasına sokması da ce- saretlerini artınyor. MÇP'Uler, hemen hemen eşit sayıda ol- duklan HEP kökenli mületvekillerine kar- şı geliştirecekleri tavırlarla TBMM'deki sayı ve etkinlüderini yükseltmeyi hesap- larken; anti-Kürt şovenizmi, gerektiğinde saldırganlıkla yoğurarak kıtleselleştirmeye çahşarak taban desteklennı guçlendirmeyi hedefliyorlar. • Hedef kitle ise, çekinmeden belirttüderi gibi müliyetçı duyarlıkiann görece yüksek olduğu Iç Anadolu, Karadeniz ve Trak- ya. Parti olarak tanımlanacak olursa; Türk müliyetçiliğini, en azmdan koalisyon gereği okşayamayacak olan DYP'nin; ay- nı tavn tslam ümmetçiliği nedeniyle ala- cak RP'nin ve hatta sosyal demokrat par- tüerin milliyetçi duygulan yüksek seçmen- leri. "Derietiıı, alkesi ve milleti ile bölün- mez bötüalüga" ülküsüne halel getirme- mek için "bölücülere" karşı devletle bir- likte mücadele kararlılığını dıle getirme- ye başlayan ülkücü hareketin bunu han- gi yöntemlerle somutlaştırabileceği şu an- da belli değil. Bu konuda ük akla gelen, Kayseri ve Erzurum'da yapılanlann, Türk ve Kürt nüfuslann yoğun bir biçimde bir arada yaşadıkları İstanbul, Ankara, Iz- mir, Konya, Adana gibi büyük şehirlere taşınması. Bu takdirde, öraeğin hemen hemen hâ- kim olduklan Erciyes ve Atatürk üniver- sitelerinde dağıttıklan bildirileri, bu bü- yük şehiılerdeki üniversitelerde de dağıt- maya çalışmalan durumunda, ülkücüle- rin şiddetli tepki görecek olmalan kuvvet- lc muhtemel. Ulküculerin "70'B yıBan tekerrör'e yo- nelmeleri durumunda karsüannda ük ola- rak geçmişteki karşıtlannı, yani solu bul- malan hiç şaşırtıa olmayacak. Ancak sal- dırganhk potansiyellerini anti-Kürt şove- nizmine kanalize etmeleri durumunda çok ciddi bir biçimde radikal tslamcılarla da çatışmalan söz konusu olabilecek. Radikal lslamo-ülkücü gerginliğinin to- humlan ««l^tnifl 70'li yülarda atılmıştı. 12 Güneydoğu'daki hareketlilik, halkın da sokakiare dokolmesi> le yeni bir bo> ut kazandı. Bu gelişme> le birlikte anti-Kurt şovenizminin kitlesellesıne ihtimalleri de arttı. Oğuzhan Asiltürk: Sorun polisiye tedbirlerle çözülemezTBMM'de olağanüstü halin ıiTatilma- sıyla ilgili görüşmelerde RP gnıbu adı- na, parti genel sekreteri ve Malatya Mü- letveküi Otuzhan AsOtörk konustu. RP- MÇP-IDP ittifakının dağümasından bir gün önce yapılan bu konuşmayı zaman zaman SHP sıralan da alkışladı. DYP'li- lerin yer yer tepkısine yol açan, bazı bö- lümlerini sunduğumuz bu konuşma, RP gnıbu içindeki MÇP kökenlüeri de faz- la memnun etmemışti: Biz, güneydeki kardeşlerimizle bera- ber yıllarca bu vatanı mudafaa etmiş bir topluluğuz. Istüdal Savaşımızı beraberce yapük, aynı cephelerde şehit olduk. O zaman güneydoğulu, guneyli, doğulu ayrmıı yoktu. Çünkü birbirimizin kar- deşi olduğumuza inanan bir inanç birli- ği içerisindeydik. Ama yülar, bu inanç birliğini önemsemeyen idarelerin tatbi- katıyla, bunun tahribiyle geçti ve hiçbi- rimizın istemediği bir manzara ortaya çıktı. Bu sorunun sadece polisiye tedbirler- le çözülemeyeceğini bütün arkadaşlanm elbette görüyorlar. Ihtilaller geldi geçti, "bunun kökünu kazıyacağız" dediler, ama görülüyor ki kökü kazuımadı. Ih- tilal öncesi dönemde, anarşi sokaktaki insanı hedef almıştı, "anarşiyi biz önledik" diyen iktidarlar döneminde ise devletin askeri güçlerini hedef aldı. Bize göre bunun iki sebebi var: Birin- cisi, gerek bölge insanına, gerek bütün Türkiye'deki insanlara, onlann temel ahlaki ve manevi değerlerine saygıh tat- bikat yapılmıyor. lkinci sebep ise eko- nomiktir. Bölge geri bırakılmîştır, yatı- nm yapümamıştır. Bölgedeki insanı hem birbirine hem 60 milyon insanımıza bağlayan dini inanç- lannuzdır. Bölge insanı ımanlıdır, inanç- lanna bağhdır. Güneydoğu'da yaşayan insanın çocuğunu -bu Batı'da yaşayan Oğuzhan Asiltürk insanın çocuğu için de geçerli- üniversi- teye girerken başörtusüyle sokmazsanız, Güneydoğu'daki insan, inançlannın ge- reğini söylediği zaman onu DGM'lere gönderirseniz, ondan sonra çıkıp "bu devlet senin inancınla mücadele ediyor, bu devlete nasıl sahip çıkacaksın" der- lerse işte bu ortamda bir karşdık bulu- yor. Neticede şu memleketin kendi ev- latlan birbirleriyle çarpışır hale gehyor. ' Bölgeye, temel insan haklanna riayet edecek sekilde davranmak zonındayız. batıda, biri suç işlerse münferit oluyor; doğuda biri suç işlerse, butün köy halkı getirilip hesap soruluyor. Siz, hiç, Diyarbakırh, Muşlu, Hakkâ- rili bir gencin universite sınavlannda bi- rinci olduğunu duydunuz mu? Oradaki insanlar akıllı değil mi, zeki değil mi? 'Jandarmayı, pohsi göndererek bu işi halledeceğiz' derseniz eğer, kesinlikle böyle olmadığuu bümeniz lazım. Adü, dürust, samimi olmak zonındayız. Turkiye'nin tatbikatı başından beri bölgeye ırkçıhğı esas alan bir tatbikat- tır. Bunun yerine, ahlaki ve manevi de- ğerleri esas alan bir tatbikat yapmak la- zımdır. Meselenin hakikaten çözülmesini is- teyenler var; meseleyi çözer gibi gönln- me görüntüsünü yeterli bulunlar var. Meselenin çözülmesini isteyenler için ya- püacak şey, bu bölgede, insan haklan- na dayaü, herkese saygıyı esas alan, bu bölgenin insanmı kardeş kabul eden, ah- laki ve manevi değerlere bağh bir yöne- tim kadrosunun bu bölgede görev yap- masıdır. Diyanet Işleri Teşkilaü'run orada gö- revlüeri var. Bunlann özel olarak yetiş- tirilmeleri ve bu kardeşliği yerleştirmek için mutlaka gayret göstermeleri lazım. Sanki bu mesele onlann meselesi değil. Eylül sonrası yeni dönemde ise, özellikle 1985'ten itibaren, her iki taraf birbirleri- ne karşı büenme sürecine girdi. Ülkücü- ler, milliyetçi-muhafazakâr gençlik için- deki inisiyatiflerini tslamcüara kaptırmış olmayı hazmedemedüer. Cezaevlerindeki bazı ülküdaslannın radikal Islama saflara geçıp geçmislerini kıyasıya eleştirmesi ise sıkıntüannı ıyice artırdı. tslamcüar ise ulküculerin 12 Eylül şo- kunu yavaş yavaş atlatıp karşılanna ra- kip olarak çıkmasıyla tedırgin oldular. Yeni dönemde ülkucülerin söylemlermi genış ölçüde tslamüeştırmış olması, bazı bildirüerini "Üikücü Gcâçlik" yerine "MüsHiiBafl Gençlik" olarak imzalama- ları gibi hususlar bu tedirginliği gerginli- ğe dönüştürdü. tshuni harekette Kürt a&riıfeı Ittifakla birlikte, oteden beri eleştıre- geldikleri RP'yi köseye sılaştırmak için iyi bir fırsat yakalayan radikal tslamcüar eski defterleri iyice açıktüar; ülkucülere yöne- lik eleştırilenru keskinleştirdiler. Orneğın radikal Islama kesımin önemli vayın organlanndan ayük Tevhid dergi- sinin kasım 1991 sayısında Nureddin Şi- rin şunları yaayor: "Biz, Türkeş ve yan- daşlanyla uleoiojik açMten çctifmekteyiz. Dünya göriMcrimiz w siymM bedeflerimiz tanuunea farklıdır. Aynca Erdojan Ta- na, Metin Yiiksel ve Scdat Yeaigü gibi Islami miicadelefliıı yifit evtatlanHi bna- l u u kaalı dimtem Rabbimizekorban ver- dik. Eğer o rankaddes kaıdann yeşerttigi sahada buyuyen bizter, bu aziz şckitleria kaalannı nnutacak kadar alçaiacaksak, alıp verecegüniz her bir nefes bize hanun oban." İstanbul Üniversitesi'nde Kahraman- maraş olaylannırı yüdönümünde solcu öğ- rencüerle birlikte 'KakroJsM Fasim" di- ye bağırmış olan radikal Islamcıların önemli bir kısmının Kürt kökenli olması gerginlıği daha da tırmandınyor. Güney- doğu'da ve tstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde, Islamcüar, doğrudan Kürt so- nınuyla ilgili birçok eylem gerçekleştirdi- ler. Halepçe katlıamında ölen Kürtlen her yüdönümünde Kürtçe sloganlarla andüar; Saddam Hüseyin'den kacıp Türkiye'ye sı- ğınan Kürtlere yardım için, her iki defa- smda da geniş kampanyalar açtüar; örgüt- ledikleri "Cuma eylemkri" üe Körfez sa- vaşına karşı çıkan cephede kitle protesto- su inisiyatifini ele geçirdüer. Ülkücüler Kürt sorununun karmaşıklas- masına paralel olarak Türk milliyetçiliği- nin tırmanması ihtimaîine kendi varoluş- lan açısından sempatiyle yaklaşıyorlar. Benzer bir şekilde böyle bir gelişmenin so- nuçlan, son üç yıl içinde belirgin bir tı- kanma yaşayan radikal Islamcüığa da bir ölçüde hayatiyet kazandırabılir. Ancak daha önemli olan, bir Türk-Kürt çatışma- sının ihtimalleri arttıkça, bağımsız bir Kürt tslami hareketinin doğma ihtimali- nin de yükselmesi. Bu noktada beürleyi- ci güç yine RP olacak. Altan Tan, tslami bir Kürt partisi yo- lunda RP'den aynlanlann çalışmalar yü- rtittükleri iddialanm kesinlikle yalanlıyor ve MÇP kamburundan kurtulmuş parti- lerine geri dönebileceklerinin işaretini ve- riyor: "RP köstürtlügü Kürt seçmealeri- •i muüaka kazanmshdır. Yrilarca bn ia- saniara 'biz kardeşiz' sözünden ba$ka bir jey söytenmemistir. Anadota'da 'biz kar- 4efiz, aau cebimiz hariç' diye bir söz var. Ba kardeşligiıı hakakunu ortaya koymak Imzua. Buraa içn de tum program ve kadrolannı gözden geçirmeüdir. Bualar gerçekleşirse geri döaö$ömüz tabü ki mamkin." Bir RP'li yetkili, Necmettin E>takaa'- ın, kurmaylanna somut ve iddiah bir "Kürt raporn" hazırlamalan talimatı ver- diğini söylüyor. Bu adım, hem RP'nin kendi gdeceği hem de genel olarak Kürt sorununun ge- leceği için bflyûk önem arzediyor. Yanı: Refah'a sııan 'dmokrasi vfrûsü' Alparslan Türkeş: Önce terörle mücadele Alparslan Türkeş Eski MÇP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, seçim kampanyası sırasında ya- bancı basın mensuplarına Güneydoğu'- da tırmanan olaylara karşı, askerin geri çekilip "100 bin kişilik bir özel tim"le mücadele edümesı gerektiğini söylemiş- ti. Yozgat bağımsız milletvekili Türkeş, Kürt sorununa bakışlanm Cumhuriyet'e şöyle anlattı: Bugün ülkemizin Güneydoğu bölge- sinde üan edflmemiş bir savaş vardır. Bu ilan edilmemiş savaş Türkiye'yi destabi- lize etme ve ülkesi ve mületiyle bölun- mez bütünlüğünu tehlikeye sokma gay- retlerine yöneliktır. Bir süreden beri de- vam eden bu olaylar hakkında sağlıklı tespitler yapüamadığı için, problem her geçen gün daha da artmakta ve sosyal bünyeyi tahrip etmektedir. Problemin üzerine, olaylann arkasın- daki gerçekler iyi tespit edümeden gidü- diği ve sebep-sonuç ilişkileri üzerinde fazla durulmadığı için Güneydoğu me- selesi arük dönüşü olmayan bir sürece gitmektedir. Bu süreç, olaylan yönlen- direnler ve destekleyenlerin arzu etük- leri şekilde sonuçlanırsa -Allah korusun- bu bizim devletimiz ve mületimiz için bir felaket demek olur. Türkiye'nin belli bir istikrar dönemi- ne girdiği anlarda bazı güçler ülkemiz- de sürekli istikrarsızhklar yaratmaya önemli ölçüde çaba sarf etmişlerdir. 1071 tarihinden beri uygulamada olan şark meselesi bu geUşmeleri belirleyen te- mel amildir. Dun Balkanlar'da ve Or- tadoğu'da çeşitli azınlıklar "yaratüarak" buralar elimizden çıkanl- dı. Türkiye, etrafı istikrarsızhklarla sa- nlmış Anadolu yanmadasına hapsedil- di. Fakat şark meselesinin uygulayıcüan buna bile tahammül edemiyorlar. Bu topraklar üzerinde asırlardır kardesçe yaşayan insanlan farklı etnik kökenle- re mensup olarak göstererek yeni Sevr'- ler peşindeler. Allahı bir, tarüıi bir, pey- gamberi bir, kültüru bir ve daha birçok özellikleri aynı olan insanlan birbirlerin- den ayn etnik ve kultürel dairelerin men- suplan gibi göstermek, bu ülkeye ve o ülkemn insanlanna yapüabilecek en bü- yük kötülüktur. Böyle aynmlar bütün taraflar için telafisi mümkün olmayan neticeler doğuracaktu". Biz, Ülkemizin Güneydoğu bölgesin- de yaşayan insanlanmızı hiçbir ayn gormeaık. uruarı lurk mületinin şerefli bir parçası olarak kabul ettik. 'Biz ne kadar Türksek onlar da o kadar Turk, onlar ne kadar Kürtse, biz de o kadar Kürdüz' genel ilkemizle perspek- tifımizi oluşturarak her türlü aynmcüı- ğuı ve bolücüJuğürukarşısmda olduk. Bu çerçevede Güneydoğu bölgemizde yaşa- yan insanlanmızın ezici bir çoğunluğu- nun da bizimle paralel duşündüklerini ve her türlü aynmcılığın karşısında olduk- lannı büiyoruz. Güneydoğu Anadolu'da tarüıi Şark meselesinin yeni boyutlanyla tezahür et- tiği bir problem vardır. Fakat bu prob- leme çözüm aranırken Türkiye'nin ve mületimizin düşmanlannın arzu ettikleri şekilde reçeteler sunmamak lazım. Ora- da yaşayan insanımızı ayn etnik unsur- lar şeklinde nitelemek elbette dönüşü ol- mayan bir aynmcüığa da devlet eliyle ze- min hazırlatmaya yarayacaktır. Biz bu meselenin çözümü olarak, önce terör olaylannı destelJeyen çevreleri et- kisiz hale getirmek, terör olaylanmn üzerine kararh şekilde gitmek, ülkeyi destabUize etmek gayretinde olan odak- ları etkisiz hale getirmek gibi tedbirleri göruyoruz. Ardından bölgenin kallun- ma programlannın hızh bir şekilde uy- gulanmasuu sağlamak ve bölgenin geliş- mesini bir an önce tamamlamak olarak göruyoruz. Ekonomik gelişmenin ta- mamlanmasıyla, ülkenin diğer bölgele- riyle ekonomik entegrasyon da sağlan- mış olacaknr. Arkasmdan devlet bu böl- gede yaşayan insanımıza şefkatli davra- narak, onlan bağnna basarak geri kal- mışhğm ve terörün pençesinden kurtar- mahdır. Aynca Turkiye'de yaşayan bütün insanlara birlik, beraberlik ve bir arada yasama şuuru verümeli, toplumun her kesiminden vatandaşlara insan temel hak ve hürriyetlerine sahip olma imkâ- ru sağlanmalı ve her bakımdan bütün- lesmenin yolları aranmabdır. Yine tekrar başa dönüp tekrarlamakta fayda var; bu mesele aynmcıhkla değU, birleşmek ve bürünleşmekle çözUme ka- vuştunılabüir. Asırlardır bir arada kar- deşçe yaşayan insanlann, aynı şartlarda bugün de bir arada yaşamalanm engel- leyici bir şey olamaz. Yeter ki milli var- lığımıza yönelik uluslararası komplo ve provokasyonlara gelmeyelim ve her me- selenin çozümünü kendi içımizde araya- lım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle