Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORIAJ CUMHURİYET/7
52 GÜNLÜK HTİFAKRUŞEN ÇAKIR
MÇP'liler anti-Türk şovenizmini tırmandırırken birçok olgudan cesaret
abyorlar. Bunların en başında PKK'nın saldınlarını neredeyse düzenli
birliklerle, daha etkili biçimlerde geliştirmesi ve bunun yarattığı şok geliyor.
Zana ve Dicle'ye, özellikle DYP'li mületvekillerinin çok sert tepki göstermesi
ve basının olayı bir "milli infial" havasına sokması da cesaretlerini artınyor.
Türk-Kürt çatışması tehlikesiLJevletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü'ülküsüne halelgetirmemek %JIkücüler Kürt sorununun karmaşıklaşmasınaparalel olarakTürk
için ' 'bölücülere'' karşı devletle birlikte mücadele kararlılığını dile getirmeye milliyetçiliğinin tırmanması ihtimaîine kendi varoluşları açısından sempatiyle
başlayan ülkücü hareketin bunu hangiyöntemlerlesomutlaştırabileceğişu anda yaklaşıyorlar. Benzer birşekilde böyle bir gelişmenin sonuçları son üçyıl içinde
belli değil. Bu konuda ilk akla gelen, Kayseri ve Erzurum 'dayapılanlann, Türk ve belirgin bir tıkanmayaşayan radikalIslamcılığa da hayatiyet kazandırabilir.
Kürt nüfusların yoğun birbiçimde biraradayaşadıkları İstanbul, Ankara, Izmir, Ancak daha önemli olan, bir Türk-Kürtçatışmasının ihtimalleriarttıkça, bağımsız
Konya, Adana gibi büyük şehirlere taşınması. bir Kürt tslami hareketinin doğma ihtimalinin de yükselmesi.
önce Kayseri'de yaklaşık 10 bin kişi,
PKK ile çatışmada ölen Metamet Ünal,
Ceagiz Sabuncn, Ali Erdem ve tsmet öz-
demir adlı erlenn cenaze törenınde "Yom-
rak Oialun, Tepeâne Vuralım', "Sabn-
mız Ttşıyor", "Yeter Arük" dıye bağır-
dı. Ardından Malatyaspor-Kayserispor
maçından önce PKK baskııunda ölen 17
er için saygı duruşunda bulunulup, Istik-
laJ Marşı söyiendi; "Şefaitier Öhnez",
"En Buyıik Turkije ' sloganlan atıldı. Nı-
hayet Kayseri'dekı olaylann benzerı, yi-
ne Diyarbakır'da ölen Usteğmen İsmail
Aksu'mın Erzunım'daki cenazesinde ya-
şandı.
• Cenazelerde taşınan pankartlann, 12
EylUl 1980 asken darbesinin ardından Ke-
•an Evreo'ın yaptığı yurt gezilerinde ta-
şınanlara çok benzemesi dikkat çekiciy-
di. Sloganlar beyaz bez üzerine kınnızıy-
la yazılmıştı ve altlannda hiçbir "imza"
yoktu.
Bir başka dikkat çekici nokta, bu olay-
lann TBMM'de HEP kökenli SHP mil-
letveküleri Leyia Zana ile Hatip Dicle'nin
tartışmalı yeminlerinden hemen sonra ya-
şanmasıydı. Değişik çevreler, Kayseri ve
Erzunım'daki gelişmelerde resmi ve yan
resmi kurum ve kişilerin "dahil" olduğu-
nu iddia ederken, her iki şehirde de kala-
bahklann önünde ülkücü kadrolann ol-
duğu açıkça ortadaydı.
Kayseri'nin özgüllfifeü
tttifakı protesto etmek için RP'den ay-
nlan Kürtlerin önemli isimlerinden Altan
T«n, seçim sonuçlannı tek bir cümlede de-
ğerlendirıyor; "Batıda Turk milliyetçili-
gtee, doguda ise Kürt mflüyetçOigiııe prim
YeriMi." Tan, "Yerli ve yabancı bazı
odaklaru" bu sonucun elde edilmesinde
RP-MÇP-IDP ittifakına çok fazla misyon
yûkkdiklerini de iddia ediyor.
Nitekim "aati-Kürt şovenizm"in ilk
ciddi görüntûlerinin sergüendiği Kayseri'-
de, ıttıfakın yedı mılletvekilinin tumünü
almış olması çarpıa. Bu mıUetvekillerinin
kompozısyonu da ilginç. Üç RP'li, üç
MÇP'li, bir IDP'li.
MÇP ile RP tabanlannın birbirlerine en
fazla kaynaşmış olduğu yerlerden biri
Kayseri. Seçim kampanyası boyunca bu
kaynaşma somut biçimde sergilendi. ör-
neğin birincı seçim bolgesınde, önemli
toplantılarda ya bütün adaylar mevcuttu
ya da bir RP'li, bir MÇP'li birlikte kaül-
mışlardı.
T o t e yandan Kayseri, istanbul ve Anka-
ra gibi merkezlerden görece özerk, yerel
ve güçlu bir milliyetçi-muhafazakâr ente-
lijansiyaya sahip. Bu odaklar özellikle son
bir yıldır değjsık vesilelerle yapuklan açık-
lamalarla, ulkedeki otoriter-devletçi ve şo-
ven eğilimlerın bir nevi öncülüğünü üst-
lenmiş durumdadır.
Son olarak Türk Ocakları Kayseri Şu-
besi, Kayseri Aydınlar Ocagı, Kayseri Ma-
kine Mühendisleri Odası, Kayseri Tabip
Odası ve Erciyes Unıversitesi Oğrenri Der-
neği, kaleme aldıklan ortak büdiride "bö-
Hcoluk tekdktiııe" karşı kendileri gibi dü-
şünmeyenleri "vataa haini" ilan ettiler.
"Tehükeyi hafife ahnak gaflet; devlet
otoritesiııin, milli hftldmiyet şuBrunon,
devtetia temettni teşkll eden Türk kültü-
rü ve Töritlök şnonınıu asındınlınasına
gdz yomnıak Itanertir. Yine aynı şekilde,
acayip gerekçeler ileri sürerek, Türkiye'-
yi federal bölgelere ayınnak isteyen zih-
•iyetler de bölttcülüğün faizmetindedir"
denilen büdiride "susanlar" eleştiriliyor:
"Devletimiz gerekeni yapar; devlet işte
böyle günler için vardır, biraz daha sab-
redelim, diyoruz. Daha ne kadar bekle-
yeceğiz?"
Gözler Meclis'te
Bu bildirinin yayınlandıgı haftahk Ye-
ni Düşünce Gazetesi'nın 22 Kasım 1991
tarihli sayısında, masa başında kotanlmış
şu başhklı bir haber/yorum da yer ahyor:
"Ba Meclis'te gizli oturum yapdmaz."
Gazete, TBMM'de yapüacak gizli görüş-
melerin "PKK'ya ve böHkülöii destek-
lcyea bazı ilkelere akUnlabUeceği
endişc8İ"nden söz ediyor. Çünkü
MÇP'nin yan resmi yayın organı olan Ye-
ni Düşünce, Halkın Emek Partisi'ni
(HEP) ta başından beri "PKK'nm yasal
u a ı b n " olarak itham ediyor.
MÇP'Uler anti-Kurt şovenizmini tır-
mandırırken birçok olgudan cesaret alı-
yorlar. Bunlann en başında, PKK'nın sal-
dınlannı neredeyse düzenli birliklerle, da-
ha etkili biçimlerde geliştirmesi ve bunun
yarattığı şok geliyor. Zana ve Dicle'ye,
özellikle DYP'li mületvekillerinin çok sert
tepki göstermesi ve büyük basının olayı
bir "milli infial" havasına sokması da ce-
saretlerini artınyor.
MÇP'Uler, hemen hemen eşit sayıda ol-
duklan HEP kökenli mületvekillerine kar-
şı geliştirecekleri tavırlarla TBMM'deki
sayı ve etkinlüderini yükseltmeyi hesap-
larken; anti-Kürt şovenizmi, gerektiğinde
saldırganlıkla yoğurarak kıtleselleştirmeye
çahşarak taban desteklennı guçlendirmeyi
hedefliyorlar. •
Hedef kitle ise, çekinmeden belirttüderi
gibi müliyetçı duyarlıkiann görece yüksek
olduğu Iç Anadolu, Karadeniz ve Trak-
ya. Parti olarak tanımlanacak olursa;
Türk müliyetçiliğini, en azmdan koalisyon
gereği okşayamayacak olan DYP'nin; ay-
nı tavn tslam ümmetçiliği nedeniyle ala-
cak RP'nin ve hatta sosyal demokrat par-
tüerin milliyetçi duygulan yüksek seçmen-
leri.
"Derietiıı, alkesi ve milleti ile bölün-
mez bötüalüga" ülküsüne halel getirme-
mek için "bölücülere" karşı devletle bir-
likte mücadele kararlılığını dıle getirme-
ye başlayan ülkücü hareketin bunu han-
gi yöntemlerle somutlaştırabileceği şu an-
da belli değil. Bu konuda ük akla gelen,
Kayseri ve Erzurum'da yapılanlann, Türk
ve Kürt nüfuslann yoğun bir biçimde bir
arada yaşadıkları İstanbul, Ankara, Iz-
mir, Konya, Adana gibi büyük şehirlere
taşınması.
Bu takdirde, öraeğin hemen hemen hâ-
kim olduklan Erciyes ve Atatürk üniver-
sitelerinde dağıttıklan bildirileri, bu bü-
yük şehiılerdeki üniversitelerde de dağıt-
maya çalışmalan durumunda, ülkücüle-
rin şiddetli tepki görecek olmalan kuvvet-
lc muhtemel.
Ulküculerin "70'B yıBan tekerrör'e yo-
nelmeleri durumunda karsüannda ük ola-
rak geçmişteki karşıtlannı, yani solu bul-
malan hiç şaşırtıa olmayacak. Ancak sal-
dırganhk potansiyellerini anti-Kürt şove-
nizmine kanalize etmeleri durumunda çok
ciddi bir biçimde radikal tslamcılarla da
çatışmalan söz konusu olabilecek.
Radikal lslamo-ülkücü gerginliğinin to-
humlan ««l^tnifl 70'li yülarda atılmıştı. 12
Güneydoğu'daki hareketlilik, halkın da sokakiare dokolmesi> le yeni bir bo> ut kazandı. Bu gelişme> le birlikte anti-Kurt şovenizminin kitlesellesıne ihtimalleri de arttı.
Oğuzhan
Asiltürk:
Sorun
polisiye
tedbirlerle
çözülemezTBMM'de olağanüstü halin ıiTatilma-
sıyla ilgili görüşmelerde RP gnıbu adı-
na, parti genel sekreteri ve Malatya Mü-
letveküi Otuzhan AsOtörk konustu. RP-
MÇP-IDP ittifakının dağümasından bir
gün önce yapılan bu konuşmayı zaman
zaman SHP sıralan da alkışladı. DYP'li-
lerin yer yer tepkısine yol açan, bazı bö-
lümlerini sunduğumuz bu konuşma, RP
gnıbu içindeki MÇP kökenlüeri de faz-
la memnun etmemışti:
Biz, güneydeki kardeşlerimizle bera-
ber yıllarca bu vatanı mudafaa etmiş bir
topluluğuz. Istüdal Savaşımızı beraberce
yapük, aynı cephelerde şehit olduk. O
zaman güneydoğulu, guneyli, doğulu
ayrmıı yoktu. Çünkü birbirimizin kar-
deşi olduğumuza inanan bir inanç birli-
ği içerisindeydik. Ama yülar, bu inanç
birliğini önemsemeyen idarelerin tatbi-
katıyla, bunun tahribiyle geçti ve hiçbi-
rimizın istemediği bir manzara ortaya
çıktı.
Bu sorunun sadece polisiye tedbirler-
le çözülemeyeceğini bütün arkadaşlanm
elbette görüyorlar. Ihtilaller geldi geçti,
"bunun kökünu kazıyacağız" dediler,
ama görülüyor ki kökü kazuımadı. Ih-
tilal öncesi dönemde, anarşi sokaktaki
insanı hedef almıştı, "anarşiyi biz
önledik" diyen iktidarlar döneminde ise
devletin askeri güçlerini hedef aldı.
Bize göre bunun iki sebebi var: Birin-
cisi, gerek bölge insanına, gerek bütün
Türkiye'deki insanlara, onlann temel
ahlaki ve manevi değerlerine saygıh tat-
bikat yapılmıyor. lkinci sebep ise eko-
nomiktir. Bölge geri bırakılmîştır, yatı-
nm yapümamıştır.
Bölgedeki insanı hem birbirine hem 60
milyon insanımıza bağlayan dini inanç-
lannuzdır. Bölge insanı ımanlıdır, inanç-
lanna bağhdır. Güneydoğu'da yaşayan
insanın çocuğunu -bu Batı'da yaşayan
Oğuzhan Asiltürk
insanın çocuğu için de geçerli- üniversi-
teye girerken başörtusüyle sokmazsanız,
Güneydoğu'daki insan, inançlannın ge-
reğini söylediği zaman onu DGM'lere
gönderirseniz, ondan sonra çıkıp "bu
devlet senin inancınla mücadele ediyor,
bu devlete nasıl sahip çıkacaksın" der-
lerse işte bu ortamda bir karşdık bulu-
yor. Neticede şu memleketin kendi ev-
latlan birbirleriyle çarpışır hale gehyor.
' Bölgeye, temel insan haklanna riayet
edecek sekilde davranmak zonındayız.
batıda, biri suç işlerse münferit oluyor;
doğuda biri suç işlerse, butün köy halkı
getirilip hesap soruluyor.
Siz, hiç, Diyarbakırh, Muşlu, Hakkâ-
rili bir gencin universite sınavlannda bi-
rinci olduğunu duydunuz mu? Oradaki
insanlar akıllı değil mi, zeki değil mi?
'Jandarmayı, pohsi göndererek bu işi
halledeceğiz' derseniz eğer, kesinlikle
böyle olmadığuu bümeniz lazım. Adü,
dürust, samimi olmak zonındayız.
Turkiye'nin tatbikatı başından beri
bölgeye ırkçıhğı esas alan bir tatbikat-
tır. Bunun yerine, ahlaki ve manevi de-
ğerleri esas alan bir tatbikat yapmak la-
zımdır.
Meselenin hakikaten çözülmesini is-
teyenler var; meseleyi çözer gibi gönln-
me görüntüsünü yeterli bulunlar var.
Meselenin çözülmesini isteyenler için ya-
püacak şey, bu bölgede, insan haklan-
na dayaü, herkese saygıyı esas alan, bu
bölgenin insanmı kardeş kabul eden, ah-
laki ve manevi değerlere bağh bir yöne-
tim kadrosunun bu bölgede görev yap-
masıdır.
Diyanet Işleri Teşkilaü'run orada gö-
revlüeri var. Bunlann özel olarak yetiş-
tirilmeleri ve bu kardeşliği yerleştirmek
için mutlaka gayret göstermeleri lazım.
Sanki bu mesele onlann meselesi değil.
Eylül sonrası yeni dönemde ise, özellikle
1985'ten itibaren, her iki taraf birbirleri-
ne karşı büenme sürecine girdi. Ülkücü-
ler, milliyetçi-muhafazakâr gençlik için-
deki inisiyatiflerini tslamcüara kaptırmış
olmayı hazmedemedüer. Cezaevlerindeki
bazı ülküdaslannın radikal Islama saflara
geçıp geçmislerini kıyasıya eleştirmesi ise
sıkıntüannı ıyice artırdı.
tslamcüar ise ulküculerin 12 Eylül şo-
kunu yavaş yavaş atlatıp karşılanna ra-
kip olarak çıkmasıyla tedırgin oldular.
Yeni dönemde ülkucülerin söylemlermi
genış ölçüde tslamüeştırmış olması, bazı
bildirüerini "Üikücü Gcâçlik" yerine
"MüsHiiBafl Gençlik" olarak imzalama-
ları gibi hususlar bu tedirginliği gerginli-
ğe dönüştürdü.
tshuni harekette Kürt a&riıfeı
Ittifakla birlikte, oteden beri eleştıre-
geldikleri RP'yi köseye sılaştırmak için iyi
bir fırsat yakalayan radikal tslamcüar eski
defterleri iyice açıktüar; ülkucülere yöne-
lik eleştırilenru keskinleştirdiler.
Orneğın radikal Islama kesımin önemli
vayın organlanndan ayük Tevhid dergi-
sinin kasım 1991 sayısında Nureddin Şi-
rin şunları yaayor: "Biz, Türkeş ve yan-
daşlanyla uleoiojik açMten çctifmekteyiz.
Dünya göriMcrimiz w siymM bedeflerimiz
tanuunea farklıdır. Aynca Erdojan Ta-
na, Metin Yiiksel ve Scdat Yeaigü gibi
Islami miicadelefliıı yifit evtatlanHi bna-
l u u kaalı dimtem Rabbimizekorban ver-
dik. Eğer o rankaddes kaıdann yeşerttigi
sahada buyuyen bizter, bu aziz şckitleria
kaalannı nnutacak kadar alçaiacaksak,
alıp verecegüniz her bir nefes bize hanun
oban."
İstanbul Üniversitesi'nde Kahraman-
maraş olaylannırı yüdönümünde solcu öğ-
rencüerle birlikte 'KakroJsM Fasim" di-
ye bağırmış olan radikal Islamcıların
önemli bir kısmının Kürt kökenli olması
gerginlıği daha da tırmandınyor. Güney-
doğu'da ve tstanbul, Ankara gibi büyük
şehirlerde, Islamcüar, doğrudan Kürt so-
nınuyla ilgili birçok eylem gerçekleştirdi-
ler. Halepçe katlıamında ölen Kürtlen her
yüdönümünde Kürtçe sloganlarla andüar;
Saddam Hüseyin'den kacıp Türkiye'ye sı-
ğınan Kürtlere yardım için, her iki defa-
smda da geniş kampanyalar açtüar; örgüt-
ledikleri "Cuma eylemkri" üe Körfez sa-
vaşına karşı çıkan cephede kitle protesto-
su inisiyatifini ele geçirdüer.
Ülkücüler Kürt sorununun karmaşıklas-
masına paralel olarak Türk milliyetçiliği-
nin tırmanması ihtimaîine kendi varoluş-
lan açısından sempatiyle yaklaşıyorlar.
Benzer bir şekilde böyle bir gelişmenin so-
nuçlan, son üç yıl içinde belirgin bir tı-
kanma yaşayan radikal Islamcüığa da bir
ölçüde hayatiyet kazandırabılir. Ancak
daha önemli olan, bir Türk-Kürt çatışma-
sının ihtimalleri arttıkça, bağımsız bir
Kürt tslami hareketinin doğma ihtimali-
nin de yükselmesi. Bu noktada beürleyi-
ci güç yine RP olacak.
Altan Tan, tslami bir Kürt partisi yo-
lunda RP'den aynlanlann çalışmalar yü-
rtittükleri iddialanm kesinlikle yalanlıyor
ve MÇP kamburundan kurtulmuş parti-
lerine geri dönebileceklerinin işaretini ve-
riyor: "RP köstürtlügü Kürt seçmealeri-
•i muüaka kazanmshdır. Yrilarca bn ia-
saniara 'biz kardeşiz' sözünden ba$ka bir
jey söytenmemistir. Anadota'da 'biz kar-
4efiz, aau cebimiz hariç' diye bir söz var.
Ba kardeşligiıı hakakunu ortaya koymak
Imzua. Buraa içn de tum program ve
kadrolannı gözden geçirmeüdir. Bualar
gerçekleşirse geri döaö$ömüz tabü ki
mamkin."
Bir RP'li yetkili, Necmettin E>takaa'-
ın, kurmaylanna somut ve iddiah bir
"Kürt raporn" hazırlamalan talimatı ver-
diğini söylüyor.
Bu adım, hem RP'nin kendi gdeceği
hem de genel olarak Kürt sorununun ge-
leceği için bflyûk önem arzediyor.
Yanı: Refah'a sııan
'dmokrasi vfrûsü'
Alparslan Türkeş: Önce terörle mücadele
Alparslan Türkeş
Eski MÇP Genel Başkanı Alparslan
Türkeş, seçim kampanyası sırasında ya-
bancı basın mensuplarına Güneydoğu'-
da tırmanan olaylara karşı, askerin geri
çekilip "100 bin kişilik bir özel tim"le
mücadele edümesı gerektiğini söylemiş-
ti. Yozgat bağımsız milletvekili Türkeş,
Kürt sorununa bakışlanm Cumhuriyet'e
şöyle anlattı:
Bugün ülkemizin Güneydoğu bölge-
sinde üan edflmemiş bir savaş vardır. Bu
ilan edilmemiş savaş Türkiye'yi destabi-
lize etme ve ülkesi ve mületiyle bölun-
mez bütünlüğünu tehlikeye sokma gay-
retlerine yöneliktır. Bir süreden beri de-
vam eden bu olaylar hakkında sağlıklı
tespitler yapüamadığı için, problem her
geçen gün daha da artmakta ve sosyal
bünyeyi tahrip etmektedir.
Problemin üzerine, olaylann arkasın-
daki gerçekler iyi tespit edümeden gidü-
diği ve sebep-sonuç ilişkileri üzerinde
fazla durulmadığı için Güneydoğu me-
selesi arük dönüşü olmayan bir sürece
gitmektedir. Bu süreç, olaylan yönlen-
direnler ve destekleyenlerin arzu etük-
leri şekilde sonuçlanırsa -Allah korusun-
bu bizim devletimiz ve mületimiz için bir
felaket demek olur.
Türkiye'nin belli bir istikrar dönemi-
ne girdiği anlarda bazı güçler ülkemiz-
de sürekli istikrarsızhklar yaratmaya
önemli ölçüde çaba sarf etmişlerdir.
1071 tarihinden beri uygulamada olan
şark meselesi bu geUşmeleri belirleyen te-
mel amildir. Dun Balkanlar'da ve Or-
tadoğu'da çeşitli azınlıklar
"yaratüarak" buralar elimizden çıkanl-
dı. Türkiye, etrafı istikrarsızhklarla sa-
nlmış Anadolu yanmadasına hapsedil-
di. Fakat şark meselesinin uygulayıcüan
buna bile tahammül edemiyorlar. Bu
topraklar üzerinde asırlardır kardesçe
yaşayan insanlan farklı etnik kökenle-
re mensup olarak göstererek yeni Sevr'-
ler peşindeler. Allahı bir, tarüıi bir, pey-
gamberi bir, kültüru bir ve daha birçok
özellikleri aynı olan insanlan birbirlerin-
den ayn etnik ve kultürel dairelerin men-
suplan gibi göstermek, bu ülkeye ve o
ülkemn insanlanna yapüabilecek en bü-
yük kötülüktur. Böyle aynmlar bütün
taraflar için telafisi mümkün olmayan
neticeler doğuracaktu".
Biz, Ülkemizin Güneydoğu bölgesin-
de yaşayan insanlanmızı hiçbir
ayn gormeaık. uruarı lurk mületinin
şerefli bir parçası olarak kabul ettik. 'Biz
ne kadar Türksek onlar da o kadar
Turk, onlar ne kadar Kürtse, biz de o
kadar Kürdüz' genel ilkemizle perspek-
tifımizi oluşturarak her türlü aynmcüı-
ğuı ve bolücüJuğürukarşısmda olduk. Bu
çerçevede Güneydoğu bölgemizde yaşa-
yan insanlanmızın ezici bir çoğunluğu-
nun da bizimle paralel duşündüklerini ve
her türlü aynmcılığın karşısında olduk-
lannı büiyoruz.
Güneydoğu Anadolu'da tarüıi Şark
meselesinin yeni boyutlanyla tezahür et-
tiği bir problem vardır. Fakat bu prob-
leme çözüm aranırken Türkiye'nin ve
mületimizin düşmanlannın arzu ettikleri
şekilde reçeteler sunmamak lazım. Ora-
da yaşayan insanımızı ayn etnik unsur-
lar şeklinde nitelemek elbette dönüşü ol-
mayan bir aynmcüığa da devlet eliyle ze-
min hazırlatmaya yarayacaktır.
Biz bu meselenin çözümü olarak, önce
terör olaylannı destelJeyen çevreleri et-
kisiz hale getirmek, terör olaylanmn
üzerine kararh şekilde gitmek, ülkeyi
destabUize etmek gayretinde olan odak-
ları etkisiz hale getirmek gibi tedbirleri
göruyoruz. Ardından bölgenin kallun-
ma programlannın hızh bir şekilde uy-
gulanmasuu sağlamak ve bölgenin geliş-
mesini bir an önce tamamlamak olarak
göruyoruz. Ekonomik gelişmenin ta-
mamlanmasıyla, ülkenin diğer bölgele-
riyle ekonomik entegrasyon da sağlan-
mış olacaknr. Arkasmdan devlet bu böl-
gede yaşayan insanımıza şefkatli davra-
narak, onlan bağnna basarak geri kal-
mışhğm ve terörün pençesinden kurtar-
mahdır. Aynca Turkiye'de yaşayan
bütün insanlara birlik, beraberlik ve bir
arada yasama şuuru verümeli, toplumun
her kesiminden vatandaşlara insan temel
hak ve hürriyetlerine sahip olma imkâ-
ru sağlanmalı ve her bakımdan bütün-
lesmenin yolları aranmabdır.
Yine tekrar başa dönüp tekrarlamakta
fayda var; bu mesele aynmcıhkla değU,
birleşmek ve bürünleşmekle çözUme ka-
vuştunılabüir. Asırlardır bir arada kar-
deşçe yaşayan insanlann, aynı şartlarda
bugün de bir arada yaşamalanm engel-
leyici bir şey olamaz. Yeter ki milli var-
lığımıza yönelik uluslararası komplo ve
provokasyonlara gelmeyelim ve her me-
selenin çozümünü kendi içımizde araya-
lım.