Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7
52 GÜNLÜKİTIİFAKRUŞEN ÇAKIR
Efsaneye göre Ergenekon'da mahsur kalan Türkler Asena adlı bozkurtun
önderliğinde kendilerine çıkış yolu buldular. 20 Ekim 1991'de
ise sandıkta mahsur kalan Bozkurtlar "İslamcı" RP'nin omuz vermesiyle
TBMM'ye tırmandılar.
BozkurtlannErgenekon'danokışıJL ttifaka karşı ilk ve en önemli tepkiRP'nin Güneydoğu örgütlerinden geldi Milletvekilliği ÂA.M kurmaylan, ittifakı, bir sandık koalisyonunun da ötesinde anlamlandırırken birçokttifaka karşı ilk ve en önemli tepki RP'nin Güneydoğu örgütlerinden geldt Milletvekilliği
adaylığı için adları geçen Fuat Firat, Yakup Hatipoğlu, Haşim Haşimi başta olmak üzere çok
sayıda Refah Partilipartilerinden istifa etti. Eunlann bazûarı HEP kökenli SHP adaylarını
destekledt Sırf RPadaylarına karşı kampanya açanlar oldu.
— 2 —
24Eylul 1991 günü sabaha karşı, son
anda ve alelacele gerçekleştirilen ittifaka
karsı ilk ve en önemli tepki RP'nin Gü-
neydoğu örgütlerinden geldi. Millet-
vekilliği adayhğı için adları geçen Fuat Fı-
rat, Yakup Hatiboğlu, Haşim Haşimi baş-
ta olmak üzere çok sayıda RP'li partile-
rinden istifa etti. Bunlarm içinden HEP
kökenli SHP'li adaylan destekleyenler ol-
du, sırf RP adaylarına karşı kampanya yü-
rütenler çıktı. En azından etkili olduklan
seçmenleri oy atmamaya teşvik ettiler. Ay-
nı şekilde çok sayıda yerel parti yönetici-
si ve üyesinin de istifa etmemekle birlikte
benzer tavırlar içine girdiklerine tanık
olundu. Güneydoğu'da RP'den istifa
edenler Diyarbakır'da "tsfaun ŞûrasT top-
ladüar. Bazı çevrelenn "tslami HEP" ola-
rak tanımlanan yeni bir partinin tartışıl-
dığı yolundaki iddialan daha sonra ya-
lanlandı..
RP'nin verdiği ikinci fıre, Kürt tabanı-
run tepkileri kadar kamuoyuna yansıma-
makla birlikte İslamcı aydınlar nezdinde
oldu. Şair-düşünur tsmet Özel, RP'nin ya-
yın organı Milli Gazete'de, ittifakın açık-
lanmasından sonra son "Cuma
Mektubu"nu kaleme aldı. Yazısında imaiı
bir biçimde RP yöneticilerini "köseyi dön-
mek isteyenler kervanına kaülmak"la it-
ham eden özel'in, "ittifakın ttlke barajı-
nı geçmemesi için dua ettiğT lstanbul'daki
Islami çevrelerde yayıldı. Gazeteci-
duşünür Ali Bulaç da ittifakla birlikte, za-
ten iyice soğuk baktığı iç politik tartışma
ve faaliyetlerden tam anlamıyla koptu.
Hüseyin Hatemi, thsan Süreyya Sırma,
Hüsnü Aktaş gibi lslami kesim içinde de-
ğişik etki ve öneme sahip kişiler de
Islama-Türkçü koalisyonuna karşı tepki-
lerini dile getirdiler.
YENİ KUVAYI MİLÜYE
üst düzey yönetimi, başta Necmet-
tin Erbakan olmak ûzere Güneydoğu'da-
ki kopmalan ısrarla "listderin belirtemne-
sinden doğan sonınlar" olarak göstermeye
çalıştı. Bu noktada, ayrılanlarla benzer
eleştirilere sahip olan Fehim Adak, Ömer
Vehbi Hatipoğlu gibi isimlerin RP liste-
sinden adayüklannı çekmemeleri ve seçim
kampanyalarını aktif bir biçimde yürüt-
meleri işlerini kolaylaştırdı.
Aydınlann itirazlan zaten güçlü bir şe-
kilde kamuoyuna yansımamıştı. Aynca
Abdurrahman Dilipak, Sadık Albayrak,
Doç, Süleyman Akdemir, Doç. Arif Ersoy
gibi isimler -seçilmelerinin imkânsıza ya-
kın olduğu yer ve sıralarda olsalar bile- lis-
telerde yer ahyordu.
Ancak varoluşlannın en temel Ukeleri
olarak "ahlak ve fazilet"i benimseyen, sağ
kitle partilerini pragmatizmleri nedeniy-
le kıyasıya eleştirenlerin ittifakı yalnızca
aritmetik birtakun hesaplann geregi ola-
rak sunmalan kolay olmayacaktı. Bu aşa-
mada "Inananlar Ref ah'ta birieşti" sloga-
nı öne çıkartıldı, "Kuvayı Mffliye nıhunun
canlanması" teması ortaya atıldı.
HOCATJÂ
IVP kurmaylan, ittifakı bir sandık ko-
alisyonunun da ötesinde anlamlandınrken
birçok açıdan inisiyatifın kendi ellerinde
olmasından güç alıyorlardı. Birleşmenin
kendi çatılannda gerçekleşmiş olmasından
hareketle, yaşananın bir ittifaktan ziyade
bir iltihak olduğu görünümünü yaratma-
ya gayret ettiler.
Gerçekten de tüm Türkiye'yi Refah Par-
tisi'nin adı ve amblemi yazıh bayraklar do-
nattı. Televizyona hep Erbakan çıktı.
RP'nin tek başma seçime girmesi ihtima-
line göre Genel Başkan Yardımcısı Bahri
Zengin'in denetiminde Anajans tarafmdan
hanrlanan reklam kampanyasında ittifak-
tan sonra hiçbir düzenleme ve değişikliğe
gidilmedi. Ittifak partilerinin ülke sorun-
lanna karşı geliştirdiklerı tüm çözüm öne-
rileri RP'nin "Adil Düzen" programının
potasında eridi.
Yılhk izinlerini seçim kampanyasma
denk getiren Avnıpa'daki göçmen işçile-
rin yoğun katıhmıyla iyice güçlenen RP
örgütlenmesi, diğer ittifak partilerine kı-
yasla beklendiği gibi çarpıcı bir perfor-
mans gösterdl Son olarak Necmettin Er-
bakan, Alpaslan Türkeş ve Aykut Ediba-
li ile birlikte kamuovunun karşısına çık-
Yalçın Özer: 'Önce Özal, sonra sağ'Türkiye gazetesi, 20 Ekim 1991 seçim-
lerinden önce yaptığı yayınlarla RP-
MÇP-IDP ittifakının güçlenmesine ol-
dukça katkıda bulundu. Bu arada ANAP
ve DYP'yi de fazla kırmamaya özen gös-
terdi. Ama her şeyden önce Turgut
özal'ın propagandasını yaptı. Gazetenin
Ankara Temsilcisi ve Başyazan Yalçın
özer bu konuda sorulanmızı şöyle yanıt-
ladı:
—Törkiye gazetesi ve onan başyazan
olarak siz ittifakın oluşması ve seçimler-
den başanlı bir sonuç alması için çaba
göstenUniz. Ama bu arada gerek DYP'yi
gerek ANAP'ı doğnıdan hedef alan ya-
yınlardan da kaçındımz. Hatta sagda yer
alan tüm oluşumlara eşit bir şekilde ilgi
göstermeye çalıştınız.
—Doğrudur. Biz 'merkez sağ' partileri
olan ANAP ve DYP'yi de kendi inandı-
gımız değerlere bağlı partiler olarak gö-
rüyoruz. Yani kendi partilerimiz olarak
göruyoruz. Bu bakımdan bunlarla yakın-
laşmak gerektiğıne, bunlara yardımcı ol-
mak gerektiğine inanıyoruz. Biz tepkici
bir gazete değiliz. Bir manada biz de bir
'kitle gazetesiyiz.' Yani bu partileri red-
dedemeyiz, kendi partilerimiz olarak des-
tekleriz, fakat bu partilerin güzel olan iş-
lerine destek olunız, yardış politikalan-
m da belirtiriz. Bu partilerin daha milli,
daha dini, kühUrel değerlerimize bağlı bir
çizgi üzerinde bulunmalanm sağlamak
bizim yayın çizgimizdir. ANAP ve DYP
arasında fazla bir fark bulamıyoruz.
zal'/ Çankaya 'dan
indirmek bir tepki
politikasıdır. Özal bir
supap vazifesi görüyor.
Onu Çankaya 'dan
indirmek isteyenlerin
tamamen ekstrem bir siyasi
eğilim içinde
bulunduklanna
inanıyorum.
Ama Ou ıkı partinin içinde de bulunma-
ması gereken unsurlar da var. Bunlan
kitle partisi olarak göruyoruz, ama orta
sağ çizgisiyle uyumlu olmayan insanlar
da bu iki parti içinde mevcut. Bu iki parti
büyük yıpranmalar geçirdi ve benim ka-
naatim Türk milletinin tek başına iktidar
yapmak istediği kompozısyondan çıktı-
lar. Bunlardan herhangi birinin ileride
büyük bir kitle partisine yeniden dönuş-
mesûıi temenni ediyorum, ama ümit et-
miyorum. Bu partiler dört başı mamur
partiler olabilseydi yeni bir sağ kitle par-
tisi ihtiyacı olmazdı.
—Gazetenizin seçim dönemindeki ya-
yınlanndan şöyle bir izlenim çıkıyor:
Sağdaki ber üç oluşumu birbirlerinin te-
minatı olarak gördünüz. Ama biitün
kurmaylan, ittifakı, bir sandık koalisyonunun da ötesinde anlamlandırırken birçok
açıdan inisiyatifin kendi ellerinde olmasından güç alıyorlardı. Birleşmenin kendi çatısı altında
olmasından hareketle, yaşananın bir ittifaktan ziyade bir iltihak olduğu görünümünü yaratmaya
çalıştılar.
tan Tan, sorulanmızı yamtlarken ittifakın
gerçekleştirilmesinde şu hedefin de göze-
tildiğini iddia ediyor: "Türlderi, tstam en-
ternasyonalizminden, BaO Uc ayıışuk
ABD'nin Ortadoğn'dald jandarması, Orta
Asya'da taseronu milliyetçi bir noktaya
cekmek. Türk cumhuriyetlerinin İslami
degil, laik-Baücı bir noktaya gelmelerini
sağlamak. Ortak Pazar'a alınmayan Tür-
kiye'ye Orta Asya'da, Kalkadar'da »uzn ti-
cari ve siyasi inisivatifler sağlamak."
Tan, böyle bir senaryonun gerçekleşe-
bilmesi için RP'nin sağa kaydmlmasına
gerek duyulduğunu ve ittifakın bu çerçe-
vede gerçekleştirildiğini iddia ediyor.
Gerek ittifakta yer alan partiler gerek
onlan dışarıdan destekleyen odaklar Dış
Türklere yakın ilgi gösterdiklerini sakla-
mıyorlar. örnegin MÇP kökenli RP mil-
letvekili adaylannın hemen hepsi kendi-
lerine yakın olan yaym organlanna verdik-
leri ilanlarda Türk asnnda Hder Türkiye"
sloganıru başhğa çıkarttılar. Necmettin Er-
bakan seçim kampanyasında sık sık yanın-
da Balkan Türklerinin temsilcileriyle do-
laştı. "Dış Türkler" konusuna hemen her
konuşmasında değindi.
İttifakı destekleyen sağa aydınlann
önemli bir kısmımn, 21. asnn Türk asn
olacağını ciddi biçimde ilk kez dile geti-
ren Cumhurbaşkanı Turgut özal'a olan
sempatilerini her vesileyle dile getirmele-
ri, en azından kendisini eleşürmekten özel
olarak kaçınmalan ilgi çekici diğer bir hu-
sustu. Seçim kampanyası boyunca sağ
partilerden çok Cumhurbaşkanı'mn pro-
pagandasım yapan Türkiye gazetesinin bi-
rinci sayfasındaki köşesinde ömer özer-
türkmen 24 ekimde şu başlığı attı:
"ANAP'tn tasfiye ettiği ilk muhafazakâr
Özal'dır." Prof. Nevzat Yalçıntaş da özal
1
ın cumhurbaşkanhğına seçiliş yönteminin
"kanunlara uygun ama adil olmadığı"nı
belirttikten sonra yeni Meclis'in Cumhur-
başkam'nı devirmek için değil onu kendi
fonksiyonlan içine çekecek mekanizmalan
kurmak için calışmaya çagırıyor.
Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo-
da ittifakın anayasa değişikliği ve Cum-
hurbaşkam'm devirme için anahtar hali-
ne gelişinden hareketle Türk sağının ün-
lü politikacılanndan biri bize şu yorumu
yapıyor: "tttifakı Özal kurdurttu demek
çok fazla soramlnluk isleven bir iş. Ama
mutlaka onun bir dahli olması lazım.
Çânkü ortaya çıkan soouçtan en kârlı
kendisi çıkü."
VJM KAZANDİ, KİM KAYBETTİ?
bunlann üstünde şagın genel teminaO
olarak da Turgut Özal'ı gördünüz.
—Turgut Özal'ı biz hem demokratik-
leşme açısından hem de Ulkenin ekono-
mik açıdan zenginleştirilmesi, ufkunun
açılması bakımından lüzumlu bir devlet
adamı olarak göruyoruz. Bunun yanın-
da Turgut Özal Batı standartlannda milli
ve manevi değerlere bağımlı ve her şey-
den önemlisi de o hüviyetlerin Türkiye
1
-
de yerleşmesinin, rahat rahat kullamlma-
sının teminatıdır. Turgut özal, ortaya
koyduğu kendine has yönetim üslubuy-
la Türkiye'de aşınlıklan tasfiye etmiştir;
siyasi bir rahatlama, kavgasız, uzlaşma-
cı bir siyasi ortam kurmakta çok büyük
katkılan ohnuştur. Gerek yapüğı hizmet-
ler gerek sahip olduğu demokrat misyon
itibanyla bizim vazgeçemeyeceğimiz bir
insandır. Turgut Özal orada oldukca di-
ğer gelişmeler daha sancısız, daha kav-
gasız, daha rahat olur ümidim var. Çün-
kü Turgut özal, bir supap vazifesi görü-
yor; kötüye mani, iyiyi teşvik edici ma-
hiyette. Tabii ki özal'ın yanlışlan da ol-
du, bunlan yazdık, eleştirdik, kendisine
şifahen söyledik, ama son toplamda ken-
disi lüzumlu bir insandır.
—özal'ı cumhurbaşkanugından devir-
mek için senaryolar vardı seçimden ön-
ce, belki hâlâ var. Sizler ittifakı destek-
lediniz. İttifakın Çankaya olayına nasıl
baktığı sizin için önemliydi berhalde.
—özal'ı Çankaya'dan indirmek bir
tepki politikasıdır. Yeni bir sağ parti der-
ken, biz bunu tabandaki isteğe cevap ve-
recek bir kitle partisi olarak düşündük.
Turgut özal'ı Çankaya'dan indirmek is-
teyenlerin tamamen ekstrem bir siyasi
eğilim içinde bulunduklanna inanıyorum
ve bir kitle partisi derken, ben bunlan
cümlenin dışında tutuyorum. Bunlar,
böyle bir kitle partisinin dışında kalacak
kişilerdir. Böyle bir kitle partisi isteyen
eski siyasilerin, bilim adamlaruun, sanat-
çıların Turgut özal konusunda benimle
hemen hemen aynı yargıyı paylaştıklan-
na inanıyorum. Onlar da Turgut özal'-
ın şahsına karşı bu tarzda aşırı bir tepki-
ye sahip değiller, aldığım intiba o oldu.
Kızıyorlarj tenkit ettikleri yerler var, fa-
kat son toplamda Turgut özal ile özel bir
kavgalan yok.
RP'nin 13 ekim günü gerçekleştirdiği Sultanahmet mitinginde "Başbuğ"yazılı filamalar da vardı.
"Karanlıktan Doğan Güneş" çok geçmeden ittifaktan aynlacak, RP Genel Başkanı Erbakan ise,
"bu kardeşlerTni kararlannı gözden geçirmeye çağıracaktı.
mamak için eünden geleni yaptı. örneğin
Istanbul Dedeman Oteli'nde basma veri-
len akşam yemeği sırasında bazı RP yet-
kilileri gazetecilerin kulağına, Türkeş ve
Edibali'nin de yemeğe katılmalannın ön-
görülduğünü ama "Hoca"nın bunu son
anda iptal ettiğini fısıldadılar.
YİNE TÜRK-telAM SENTEZİ
J akat ittifakın gerçekleşmesi için dışa-
ndan baskı yapan milliyetçi-muhafazakâr
aydınlar bu noktada da devreye girdiler.
önce Erbakan ve Türkeş Kınkkale mitin-
ginde bir araya geldi, ardından uç lider
v
peşpeşe birçok önemli mitinge birlikte
katıldı.
RP'de önemli bir kesim, ittifakın seçim-
le birlikte dağılacağmda ısrar ederken bir
başka grup îslamcılık temelinde bir "itti-
had"ın gerçekleşmesini savunuyordu. ör-
neğin RP MKYK üyesi Hasan Hüseyin
Ceylan, ulkücü Bizim Dergâh dergisinin
sonılannı şöyle yamtlamıştı: "Her üç par-
tinin temel özelligi Islamcıhk, tslam'a hiz-
met, tlay-ı KelimeruUah adına, yani Allah
(cc)'ın şanını ve Allah (cc)'ın kelamını yü-
celtme adına gayret sarfetmek idi.. Önemli
olan Allah (cc)'ın davasını, Hakk'ı üstün
tutma davasuu, kişilerin bayraklaşürmış
olmasıdır, asıl hedef de badnr zaten. Bu
hedefin gün geçtikçe tabanda yayıldıgını,
bu hedef dogrulrusunda kardeşliklerin
artüğım görerek mutlu oluyorum."
Üç partinin muhtemel bir birleşmesinin
yalnızca İslamcılık temelinde olmasına it-
tifakı destekleyen odaklar izin vermeye ni-
yetli değildi. özellikle devletçi-milliyetçi
çizgiye sahip olan Ahmet Kabaklı, Ayhan
Songar gibi köşe yazarlan ittifak içinde
Türkeş ve MÇP'yi ön plana çıkartmaya
çalıştılar.
Sorulanmızı yamtlayan Aydınlar Oca-
ğı Genel Başkam Prof. Nevzat Yalçıntaş,
ittifakın başansının "Anadolu'da asuiar-
dan beri kendUigmden otusmuş olan Türk-
lslam bütünkşmesinin bir tezahürü" ola-
rak değerlendiriyor. "Türk kültnrü" Ue
"Islam inancı"nın birbirlerinden ayn şey-
ler olmadığını, bu konuda "büyük şehir-
lerdeki ünrversitelerde kendflerine bir dok-
trin ve ideoloji arayan aktif gruplann mü-
nakasalan"mn kafalan karıştırdıgıru be-
lirtiyor. Prof. Yalçıntaş, Sovyetler
Birliği'ndeki Türki cumhuriyetlerle kuru-
lacak Uetişimin en temel unsuru olarak da
yine "Türk-İslam terkibi"ni görüyor.
Tüneydoğu'da Refah'tan istifa edenle-
rin bir nevi sözcusü durumuna gelen Al-
'zal'ın kazançlı çıkıp çıkmadığı bir ya-
na bırakılacak olursa, ittifak olayına da-
hil olan herkesin -RP dışında- çok büyük
kazançlar elde ettiği ortaya çıkıyor. İtti-
faka soğuk bakan RP'nin bir üst düzey yö-
neticisi seçim sonuçlannı bize şöyle yo-
rumladı: "MÇP siyasi bir mevtaydı. Onu
biz dirilttik. Gerek MÇP gerek IDP, Mil-
li Bakiye sisteminin uygulanması duru-
munda bile zorlukla ulaşabilecekleri mil-
letvekili sayısına ulaşnlar."
Her ne kadar ittifakın yüzde 16.88'lik
oy oramnda hangi partinin hissesinin ne
oldugunu hesaplamak imkânsızsa da
MÇP'nin 19, IDP'nin 3 milletvekili çıkar-
mış ohnaktan hayli mutlu olduklan kesin.
Nitekim sahibi Rıza Müftüoğlu'nun da
RP listesinden Erzurum Milletvekili seçil-
diği MÇP'nin "yan resmi" yayın organı
Yeni Düşünce, seçim sonuçlannı "Ergene-
kon'dan ikinci çıkış" sürmanşetiyle oku-
yucuya duyurdu.
Yeni Düşünce şöyle yazıyor: "Türk mil-
Hyetçiliğinin yeniden TBMM'de temsfl
edilmesi Türk milleti için ikinci bir Er-
genekon'dan çıkış' olarak nitelendiruiyor.
Son devirde yıkıcı ve bölücü güçlern en
büyük saldınlanna manız kalan bir gru-
bun önemli bir sayıyla TBMM'de temsil
edilmesi Türk milletinin umudunun balâ
Türk miDiyetçflerinden yana oldugunu or-
taya koyuyor."
Efsaneye göre Ergenekon'da mahsur
kalan Türkler Asena adlı bozkurtun ön-
derliğinde kendilerine çıkış yolu buldular.
20 Ekim 1991'de ise seçim sandığında
mahsur kahnış olan Bozkurtlar, Necmet-
tin Erbakan'ın liderliğindeki "İslamcı"
RP'nin omuz vermesiyle TBMM'ye tır-
mandılar. RP'nin kazancı ise 43 kişilik
TBMM gnıbundan ibaret.
Yanm MÇP ayrıldı, RP
selamete erdi
OMER VEHBİ
HATİPOĞLU Türkçü rakibimizi güçlendirdik'Panel adlı aylık lslama derginin sahibi
ve genel yaym yönetmeni olan Ömer Vehbi
Hatipoğlu, ittifakın gerçekleşmemesi için
uğraş verdi. 23 eylul akşamı Necmettin Er-
bakan tarafından Diyarbakır 1. bölgeden
birinci sıra adayı gösterilmeyi "ittifakın
olmayacagı" garantisiyle kabul etti. Fakat
birkaç saat sonra sabaha karşı "ittifakın
gerçeklestiği" haberi kendine iletilince
epey zor dunımda kaldı ve sonunda isti-
fa etmemeye karar verdi. Güneydoğu'da
RP'den istifa edenlerce alabildiğine hedef
alınan Hatipoğlu'nun ittifaka karşı çıkış
gerekçelerinin, bu kişilerin görüşleriyle ol-
dukça paralellik göstermesi çok ilginç:
"Ben, ittifakın yanında yer almadun.
Bunun hem ideolojik hem siyasi sebeple-
ri var.
Birind nedenim şuydu: RP, 22 yılhk bir
geçmişi olan bir misyonun partisiydi. Ben
ittifak girişiminin bu misyona ters düştü-
ğüne inanıyorum.
İki; RP'nin bugünkü rejime ilişkin son
derece ciddi muhalefeti vardı. Yani bu re-
jimı değiştirmek iddiasındaki bir partiy-
di. İttifakla bir araya gelinmesi düşünü-
len siyasi partilerden bir tanesi olan MÇP
ise bu rejimle sarmaş dolaş olan bir siya-
si partidir ve belki de rejimin kuruluşun-
daki temel düşünceleri paylaşan bir par-
tidir. Bu iki partinin işbirliğinin mümkün
olmayacağını düşünüyordum.
Üç; lslama düşünce en azından yüz yıl-
dır iki önemli rakiple mücadele ederek bu-
güne gelmiştir: Batıcılık ve Türkçülük.
Son yıllarda rakiplerimizden olan Türk-
çülük gerilemiş, âdeta bir siyasi-ideolojik
mevta haline dönüşmüştü. Ben 1991 se-
çimleriyle de bu ideolojinin temsilcisi olan
MÇP'nin artık dağılma sürecine gireceğine
inanıyordum. Söz konusu olan ittifakın,
Türkçülük ideolojisini yeniden Türkiye
1
nin gündemine taşıyabileceği endişesini ta-
şıyordum. Kısacası, rakibimizi kendi eli-
mizle büyütmememiz gerektiğine inanı-
yordum. Bu ittifak Batıcılığa karşı bir tep-
_ J
üneydoğu '>>« kaybetmek tehlikesiyle karşı
karşıyaydık. Benim kastım parti değil; meseleye
Türkiye'nin bütünlüğü açısından bakıyorum. Eğer bu
ittifak gerçekleşirse diye düşünüyordum, Güneydoğu 'yu
HEP'e ihale etmiş olacağız. Sonucun kısmen böyle
oldugunu da ifade etmek gerekir.
ki olarak sunuluyordu. Tamam, ama bi-
rini yenelim derken öteki bir rakibi elleri-
mizle güçlendirecektik. Dört; bu ittifa-
kı gerçekleştirmek için yoğun çaba içinde
bulunan kişi ve kumluşlar öteden beri
RP'ye soğuk davranan, mesafeli bulunan
insanlardı. Bu kişilerin hem partiye hem
onun sayın liderine yönelik itirazlan var-
dı. Şimdi, ne olmuştu da düne kadar
RP'ye karşı bir çizgi izleyen bu kişi ve ku-
ruluşlar RP'yi böyle bir ittifakın içine çek-
mek istiyorlardı? Bunun cevabı verilemi-
yordu. Bazı ocaklan, vakıflan ve bunla-
nn yöneticilerini, bazı gazeteleri kastedi-
yorum.
Beş; bu ittifak, RP'nin gdeneksel oy ta-
bammn kaybohnasına neden olabilirdi.
Aynca seçimden sonra elde edilen oyun
kaçta kacımn RP'nin oyu oldugunu ve bu-
nun gelecek seçimlere nasıl yansıyacağmı
hesaplayabileoek bir hesap uzmammn ola-
mayacağına inanıyorum. Yani RP, gele-
neksel ve kemikleşmiş oy tabanını yitire-
cek, ama yeni bir oy tabanına sahip ola-
caktı. Fakat bu yeni taban banagöre kay-
gan bir zemin olacaktı ve onu ileriki se-
çimlere taşıyıp taşıyamayacağı da meçhul-
dü.
Alto; ben Türkiye'nin bütünlüğü açısm-
dan RP'nin böyle bir ittifakta yer alması-
nın doğnı olmadığma inanryordum. Çün-
kü ben Kürt meselesine en sağlıklı çözü-
mü İslamcı düşüncenin üretebileceğine
inanıyorum. lslama düşünce bu çözüm
önerisini Güneydoğu'da tartışmaya açabi-
lirdi ve çok güçlü bir taban da bulabilir-
di. tttifak öncesi RP'nin bölgede kimse-
nin inkâr edemeyeceği gücü bunun en ba-
sit örneğiydi. Eğer ittifak gerçekleşecek
olursa lslama dusüncenin Kürt meselesi-
ne çözüm getirme sansı ciddi yaralar ahr-
dı. Artık tartışamazdık belki. Güneydo-
ğu'yu kaybetmek tehlikesiyle karşı karşı-
yaydık. Burada kastım parti değil, mese-
leye Türkiye'nin bütünlüğü açısından ba-
kıyorum.
Eğer bu ittifak gerçekleşirse diye düşü-
nüyordum, bizGüneydoğu'yu HEP'e ihale
etmiş olacağız. Sonucun kısmen öyle ol-
dugunu da ifade etmek gerekir. Bir baş-
ka itirazım da şuydu -bu, sonrakj olaylarla
da haklılık kazandı-: Ben şöyle düşünü-
yordum: Bu ittifak yalnız sandık koalis-
yonu değildir. Bu ittifakı gerçekleştirmek
isteyen o kişi ve kuruluşlar, seçimin hemen
ardından yeni bir parti ve yeni bir lider tar-
tışmasım gündeme getireceklerdi. Bu,
RP'yi kendi misyonundan sıyırıp bir kit-
le partisine dönüştürme gayreti olarak
gözleniyordu.
Yani RP, milh'yetçi-muhafazakâr-sağa
bir partiye dönüştürülmek istenecekti ve
bu vasıflara uygun bir lider icat edilecek-
ti. Bu hem lslama düşüncenin hem
RP'nin, yani demokratik lslama mücade-
le denemesinin çok ciddi darbe alması an-
lamına gelirdi. Bunun doğal sonucu ola-
rak da lslama kimliği ön planda olan baş-
ka partiler oluşurdu. Yani RP kendi raki-
bini kendi elleriyle uretmiş olacaktı. Ay-
nı zamanda Sayın Erbakan da kendi elle-
riyle rakip uretmiş olacaktı!'