22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 25 KASIM 1991 Sizseçimdehangiajansa oyverdiniz?9. emrinde "Seçimi lider kazanır" diyordu Seguela "ama yalnız olmadığını da ımutmamalıdır" S İ Y A S A L REKLAMCILIK o EROL ÇANKAYA on yıüardaki seçimlerde reklam ajanslarının başarılarıpartilere olan M. Ik bombayı ANAPpatlattı. "Genelev çalgıcısı" Seguela "10 emri "yle katkıları abartılı ölçülerde anlatılıyordu. Bu nedenle 1991 Ekim seçimi çıkageldi. Kampanyasmı liderle açtı, liderle noktaladı. Bu arada Nail için bütünpartiler "kendilehniikîidaragetirecek"reklam ajansı bulma Keçili, Ecevit'e "taktı". "Gelsin, kampanyasmı bedavayapayım"diyordu. telaşına düşüyordu. Çünkü "En rahatpazarlanabilir lider oydu ". — 2 — A 991 erken seçimlerinin arifesindeki Türkiye, siyasal reklamcüık açısından faz- la uzun olmamakla birlikte kısa, fakat yo- ğun bir deneyime sahipti. Son yıllardaki seçimlerde ajanslann başanlan, partilere olan katkılan abartılı ölçülerde anlatılı- yordu. Bu nedenle erken seçim kararının çıkmasını izleyen günlerde bütün partile- ri 'kendilerini iktidara getirecek'reklam ajanslarını bulma telaşı sardı. Bir defa, geçmiş seçimlerdeki ajans kat- kıları biliniyordu. Aynca bunca beklenen seçimler bir bakıma hazırlıksız da yaka- lanuştı partileri ve üstelik, artık Türkiye'de de seçmen kitlesi kimine göre 'eskinin bagnazlıklanııdan' uzaklaşmış, kimine gö- re ise yoğun bir depolitizasyon süreci so- nunda siyasal açıdan kimliksizleşmişti. O kadar ki şöhreti kendinden menkul olan- ları da dahil olmak üzere bir dizi aday ANAP mı DSP mi, DYP mi ŞHP mi di- ye fal açıyor, bir partiden ötekine kelebek- ler misali uçuşup duruyordu. Yalnız hemen soralım ki hep birlikte gözlemlediğimiz bu kimliksizlik olayında adaylar kadar partilerin de suçu yok muy- du acaba? Örneğin niye "SHP mi yoksa ANAP mı?" ya da "SHP mi yoksa RP mi?" diye kararsızlık geçiren kinise çıkma- dı? Her neyse, nedenleri ne olursa olsun, ortam böylesine kararsızlaım egemenliğin- de ve "Ideoloji öldü, yaşasın imagoloji" sloganının atüdığı bir ortamda seçimin eli kulağında, zaman kısıtlıydı. Yani, uzun vadeli bir siyasal propaganda faaliyetine ne vakit vardı ne de kitleler böylesine bek- leyecek ölçüde politize idiler. •fiENBEV PİYANİSTİ' SAHNEDB • lk bomba ANAP'ın ekonomik mode- line uygun bir tutumla ithal edilen Segu- ela'yla patladı. Mitterand'ın reklamcısı •Genelev çalgıcısının' önce kitapları best- seller olmuştu ki ardından kendisi göriin- dü. ANAP liderinin eline hemen bir '10 altın ögüt' tutuşturup kampanyasmı ha- zırlamaya uçtu Seguela. Neler mi demiyordu Mesut Yümaz'a öğütlerinde Seguela? "Seçimleri ideoloji değil lider kazanır" diyordu. "Seçimler- de geçmiş için değil gelecek için oy verilir" diyordu. Seguela'nın star siyasetçi olmak isteyen politikacüara '10 emri' 'lider'le başlıyor, 'lider'le bitiyordu. Ama haksız- bk etmeyelim, 9. emrinde şöyle diyordu Seguela: "Seçimi lider kazanır ama valnız olmadığını da unutmamafadır." Kasım GUlek hamamda basın toplan- tısı yaptığı zaman reklam daruşmaru kim- di, bunu tarihler yazmıyor ama o güne ka- dar tum imajını ciddiyet ve ağırbaşlıbk platformu üzerine kunnuş olan Mesut Yıl- maz gibi bir politikacı hayatında ilk kez "llımlı" bir çizgiyle yeni "talep"ler yaratmak C (TRT ve Starl) boy ölçüşemeyecek kerte- lann varbğına işaret etmiştik. Bir bakıma, tü. Aynı şekilde Refah Partisi'nin kampan- kJeçimlerde *en başanlı' kampan- de büyük bir adaletsizlik ile karşı karşıya kurulması gereken platformun ipuçlan bu yası da radikal yamyla ve bütün partiler yayı saptarken ölçulerimizden ilkinin 'sa|- idiler. Aynı şekilde kimi gazetelerin kimi toplumsal durumun içinde gizliydi. Yapıl- içindeki en bütunlüklü, en tutarlı kampan- ladıgı oy aröşı' olduğunu belirtmiştik. An- muhalefet partilerinden birini ya da sol içi ması gereken, konsolide oylann geleceği ya olmasıyla dikkati çekti. cak bunu belirtirken seçim yarışına katı- iktidar mücadelesinde SHP ve DSP ara- taban üzerinde durmakla birlikte daha SHP'nin ise çok başanlı bir kampanya lan partilerin kullanabildikleri 'bütçe'le- sında taraf tutmalarını da hesaba katmak 'ıhmiı' bir çizgi izleyerek yeni talep'ler ya- yürüttüğü soylenebilir mi? SHP'nin açma- rinin arasmda derin uçurumlar olduğunu gerekiyor. ratma faaliyetiydi. Bu açıdan DYP ve zı, hem varolan mesajların dağınıklığın- da hatırda tutuyoruz. Üstelik buna kimi Son paragrafa, analizimiz öncesinde bir RP'nin kampanyalanna özel bir yer ayı- dan ve hem de baskalanyla uğraşmaktan partilerin televizyon kanallannda ya da ihtiyal payı' olarak yer verdikten sonra nyoruz. DYP bizce neredeyse bir sosyal kendlni tamtmaya vakit bulamama gibi te- basında ağırlıklı olarak yer aldığını, bir şimdi bütün bunlann ötesinde, bizatihi bir demokrat parti kimliğiyle ortaya çıkıp ül- mel bir reklamcılık zaafından kaynakla- bakıma *artı fon' kullandığını da ekleme- 'platform' olarak kampanyaların üzerin- kemizde sosyal demokrat hareketin tem- myordu. Kampanya açısından en iddi- miz gerekiyor. Örneğin ANAP'ın dışında- de durmak da yararlı olabüir. silcisi olma iddiasını sürdüren her iki par- alı parti ANAP'ın Seguela'sı ise ortakla- ki partiler ne kadar büyük bütçe kullanır- Seçimler öncesinde ülkemiz tarihinde tiden de çok daha ileride, çok daha şa benimsenen bir tespitle 'olaya Franaz sa kullansınlar televizyonda ANAP'la ilk kez rastlanan bir düzeydeki kararsız- 'radikal' bir programla kampanya yüriit- kalıyor'du. SEGUELA — Bilançoya değil umuda oy verilir. SEGUELA'NIN 10 OGUDU 1 — Seçimleri ideoloji degil, lider kazanır. 2— Seçimlerde geçmiş için değil, gelecek için oy verilir. 3— Oy umul için verilir, program için değil. 4— Seçim, siyasal olmaktan öte, psikolojik bir olaydır. 5— Devlet adamı olmak iste- yen her siyasetçi kendi efsanesi- ni geliştirmelidir. 6— Lider, bağımsız kişiliği- nivurgulamalıdır. 7— Devlet adamı, ülkesinin yapısını > ansıtmalı, bugünden yarını temsil etmelidir. 8— Lider, ülke içi imajı ka- dar dış ımajına da önem vermeli ve onu geliştirmelidir. 9— Seçimi lider kazanır, ama yalnız olmadığını unulma- malıdır. Politika dısı iüşkileri- ne de önem vermelidir. 10— Zamana zaman tanı- mak gerekir. Lider orta ve uzun vadeli düşünmeli ve bunları yansıtabilmelidir. YILMAZ — Başbakanlıktan anamuhalefete (Hremirle mi?) mayoyla resmi yayımlamnca doğal olarak herkes bunu Seguela'nın akıl hocalığına yordu. Partinin Genel Başkan Yardıması Karaevli ise bu şerefi Seguera'ya bırakma-- maya kararhydı. Aynı günlerde derhal bir açıklama yaparak "Çıplak poz bizim fikrimizdi" diyordu Karaevli. Madem ki Seguela bıraktığı '10 emir'den ikincisindc "Bilançoya değil umuda oy verilir" demiş ti, ANAP'ın kurmaylan da "Tiirkiye'dc umut genç Mesut" ve "Bilançoya bırak, umuda bak" gibi sloganlarla Seguela'nın işine katkıda bulunmaya başlamışlardı bi le! WĞ£R PARTİLEfi DE BOŞ DURMUYORS 0 1'HP, zaten son yerel seçimlerde -Gırgır dergisinin 'bizden esinlendiler' iddiasında bulunduğu- Timon'lu kampanyasmı yarat- mış ajansla işbirliği içindeydi. Onlar da kollan sıvadılar. Bu arada DYP ve RP de boş durmuyor, RP'nin dört ayrı ajansla görüşmeler sürdürdüğü basında yer alıyor- du. Bu arada 1977'deki AP kampanyası- nı yapan Nail Keçili, "Ecevh gelsin, beleş leklanunı yapayım" diyordu. Keçili'ye gore "şu an Tnrkiye'de en rahat pazarianabi- lecek lider Ecevit'ri." Yalnız görtlnümünü biraz çağdaşlaştırmalı, "Şu mavi gömleği birakmalıydı.- Giivercini de... Saçını ve tı- raş şeklini değiştirmeliydi." Mesela, saçı- nı yandan ayınrsa 'çok hoş' olurdu. Nail Keçili, "iyi bir ajansın DSP'nin oy oranı- nı yüzde 20'ye çıkarabüeceğini" söylüyor- du. Artık bu çağnnın cazibesiyle midir bi- linmez, DSP'nin de Cenajans'la çalışma- ya başladığı basında yer aldı. Böylece partilerle birlikte ajanslann da kulvara çıktığı ilginç bir yanş başlıyordu. Eylül'ün ilk haftasında önce SHP kam- panyasını "Sandıkta giiller açacak" sloga- nıyla başlattı. Ardmdan "21 ekim sabaiu yeni bir Tiirkrye" sloganıyla DYP kendi kampanyasmı açtı. ANAP'ın kampanya- smı hazırlayan Seguela kimi uzmanlara göre daha akılcı bir tutumla beklemeyi se- çiyordu. Seguela'nın kimilerine göre "Ro- denstock gödük reklamı"m, kimilerine göre James Bond'u andıran afışi "Çünkü daha yapacak çok iş var" basına tanıtıl- dığında eylülün ortalarına gelinmişti. Yi- ne bu günlerde DSP "Gözünaydın Türkiye" sloganıyla ortaya çıktı. Refah Partisi "Yeni bir dnnya" sloganıyla per- desini açtığmda eylülün sonu yaklasıyor- du. Şu an seçim sonuçlan kesinleşmiş dunımda (22 Ekim 1991). Peki, tüm bu si- yasal partilerin adına yürütülen kampan- yalar içinde en başarüısı hangisiydi? Han- gisi bu toplumda derin izler bıraktı? Han-. gisi adına konuştuğu ürünü / siyasi par- tiyi tanıtmada etkili oldu, hangi kampan- yanın hangi mesajı partisinin oylan üze- rinde olumlu ya da olumsuz sonuçlara yol açtı? Reklamalık tarihi, önünde sonunda, "başanlı kampanyaun, saüş sağlanuş kampanya" olduğunda birieşiyor. örneğin modern reklamalığın ustalarından olan Ogilvy, dünyareklamcılığmmOscar*ı olan Qeo ödülleri almış pek çok kampanyanın ürünün batmasına, ajansının da müşteri kaybetmesine yol açüğını söylüyordu. De- mek ki iyi kampanyadan, başanh reklam- dan kasıt, iyi satış'sa, iyi siyasal kam- panyanm da iyi oy getirmiş' kampanya ol- duğu söylenmelidir. KAJIARSIZLARJM ÛNEMİ xm.ncak burada bir an durup şu önemli tespiti yapmamız gerekiyor: Batı'daki araştırmalar seçim kampanyalannın seç- men kitlesinin tümü üzerinde mutlak bir etkisinin olmadığını, kampanyaların da- ha çok kararsız kitle üzerinde başanh ol- duğunda birleşiyorlar. Zaten yaklasık 6-8 haftaük bir zaman dilimini kapsayan se- çim kampanyalanndan dahasını beklemek de doğnı olmaz. Nitekim son genel seçimler de 'karar- sız'lann belirlediği seçimler olarak siyaset tarihimizdeki yerini aldı. Seçimlerden yak- laşık 5 hafta öncesi olan 15 eylül tarihin- de kararsızlann oranı %16.6 düzeyinde seyrediyordu. Bu derece yüksek bir karar- sız kitleyle daha önce hangi seçimlerde karşüaşıldı, şu an kestiremiyoruz. Böyle bir ortamda, akılcı bir kampanya strate- jisinin doğal olarak kararsızlar üzerinde yoğunlaşması kendiliğinden ortaya çıkı- yordu. Belki de Türkiye'nin parlamenter tari- hinde görülmedik oranda yüksek olan bu 'kararsız' seçmenler grubu, seçim sonuç- larını tayin edecek kitleydi. Bu duruma bir de kampanya dönemi için çok kısa bir za- manın kalmış olmasını eklersek, ideal ka- mpanyanın hedef kitlesinin nerelerde ola- bileceği daha baştan ortaya çıkıyordu. Büyük bölümünü kentli nüfusun oluş-' turduğu ve hem merkezi iktidardan ve hem de yerel iktidar olan belediyelerden ağzı yanmış ya da bir başka ifadeyle bek- lentilerine yeterli karşıhk bulamamış bu yüzde 16'lık kitle, seçim kampanyalannın yoğunlaşması gereken asıl hedef kitleydi. O kadar ki seçimden bir gün önce bile ka- rarsızlar hâlâ yüzde 4 oranını koruyor, ka- rarıru sandığa giderken yoida vereceğini söyleyenlere bile rastlanıyordu. Yarıru "Dünün adamları" Sosyal demokraflar tartlŞiyor Nedenyenıldık nasılkazanınz? SHP milletvekili Ibrahim Tez: SHP zenginleşmeye niye karşı çıktı? önce bugünün insamnı iyi tanımak ge- rekiyor. Çünkü; eğer eskiden elimizde var olan şeylerin (teori, kadro) bugün bize yet- medigini kabul ediyorsak bu; bugünkü ör- güt, teori ve kadro yapımızın bugününün insanına denk düşmediği anlamına gelir. Ekonominin ilk öğretilerinden biri, iste- min sunumdan fazla olduğu ekonomik or- tamlann, enflasyon yaratacağıdır. Son 11 yı- hn en büyük değişiİcliklerinden biri bu ol- du. Insanlanmız aşuı isteme ahştılar. Çün- kü ülkeyi yönetenler asın tüketen bir top- lum yaratüabilirse, aşırı da uretebileceğimiz yanılgısına kapıknlar. Oysa üretimin artma- sı yalmzca tüketmek isteyen hazır bir top- lumun varuğıyla olmaz, bununla birlikte altyapı, kaynak, teknoloji, iş gücü, girisimci ve risk alabilen yatınmcüar, güvenilir ve ka- rarh bir politik ve ekonomik ortam, serbest rekabet gibi unsurlar da gereküdir. Sonuç- ta fazla uretemeyen, ama çok çok fazla tü- ketmek isteyen bir toplum olduk. Aynca istemin sunumdan fazla olması yalmzca ekonomik enflasyon yaratmaz; ah- laki enflasyon da yaratır. Herkesin daha fazla tüketmek istediği bir ortamda, daha fazla tüketmek, "başkasından daha fazla tüketmek" anlamına gelir ve bu da kişiler arasında amansız bir çekememezlik yaraür. ANAP'h bürokrat, politikacı, papatya, işa- damı, yeğen, kardeş vs. ile ilgili son sekiz yıldaki trilyonlarca liralık yolsuzluğun te- mel nedeni de budur. Ekonomik ve ahlaki enflasyonlu bir or- tamda, böylece son 8 yılda, köşeyi dönüp çabuk zengin olmak isteyen (çünkü başka- lan olabiliyordu), ama bunun için bir be- del ödemeye de pek razı olmayan bir kitle olduk. Işte yalmzca sosyal demokrat hareketin değil Türkiye'deki pek çok olgunun değişi- minde de bu gerçeğîn payı büyüktür. lnsan- lar, kendilerinin zengin olma olasılıklan sı- frr bile olsa böylesi bir ortamı, kimsenin usulsüz yollarla zengin olamayacağı bir or- tama teTcih eder oldular. İyi satranç oynamanın iki temel kuralı vardır; kendi hamlelerinin ilerisini görebil- mek ve karşımzdakinin hamlelerinin ileri- sini görebilmek. İşte insanlanmız kötü bir satranç oyuncusu gibi, sistemin kendilerin- den aldığına bakmaksızın, sistemin kendi- lerine vaat ettikleriyle taşlannı ileri sürer ol- dular. örneklersek, devlet okullannda tık- lım tıkhm, soğukta ve öğretmensiz okuyan kendi çocuğuna aldırmayan dar gelirli bir baba, özel bir lisenin olimpik yüzme havu- zunun bulunmasına seviniyor ve hep ken- disinin de zengin olup çocuğunun orada osyal demokrasinin sorunlan Türkiye'nin sorunlarından bağımsız değil. Toplum özgürleştikçe, toplum içinde kökleri olan kadrolanmız ve daha kararlı bir partimiz olacaktır. Sosyal demokrasiyi güçlendirecek olan, gerçek sosyal demokratlardır. okuyacagı hayaliyle yaşıyor. Bunun için yapacağı fazla bir şey de yok- tu; ANAP'h olrnak çok kişiye bunu sağla- dı. Devletten bir tek ihale almak bile insa- m zengin edebiliyordu. Neden o da zengin olmasındı? Bu ortam ANAP'la özdeşleşti ve bu nedenle ANAP, beklenilenin aksine ölmedi, SHP ise bu ortama açık karşı çık- tı! tşte çok sözü edilen, SHP'nin 1930'ların partisi olduğu, Kemalizmden ve devletçilik- ten kurtulamadığı, altı oka saplandığı, bü- rokrat ruhlu olduğu, kadrolanmn becerik- siz olduğu, ekonomi bilmediği gibi eleşti- rilerin altında yatan temel budur; yani SHP'nin usulsüzce hızlı zenginleşmclere karşı çıkmasıdır. Çünkü bunları söyleyen- lerin çağdaşhk ve bolluk dediği de işte bu usulsüz zengin olabilme ortamıdır. Bu or- tamdan yararlanan bazı yazarlarca da SHP, bu bolluk ortamını sürdüremeyecek "beceriksizler" .(!) olarak lanse edildi. Pekiyi, hızh zenginleşmeye SHP niye kar- şı çıkıyor; insanlanmızın zengin olması kötü bir şey mi? Değil elbette, nedeni şudur: Zen- ginleşme ancak ve ancak iki yolla olur, ya aym g : .niilerle daha çok çıktı üreten yeni bir yöntem bulursunuz, yani verimliliğmizi art- tınrsmız, ya da başka birilerinden size kay- nak aktanlır. SHP birincisini doğal olarak desteklemiştir ve sosyal demokrat olduğu için de ikincisine karşı çıkmıştır. Şimdi bir genel müdürün Boğaz'da yanm trilyonluk villasımn (ya da bir gazetecinin ya da bir TV programcısımn) parası, bu kişinin da- ha çok çalışmasıyla ya da daha verimli ça- lışmasıyla ortaya çıkmamıştır ki; ee bu pa- ra uzaydan da gelemeyeceğine göre demek ki henüz "nohut oda bakla sofa" bir ev bi- le veremediğimiz vatandaşıan gelmiştir. SHP'nin tek başansız olduğu yer işte bu ay- nmı anlatamamak olmuştur. Nasıl kazanacağız? önce; hükümet or- tağı olarak 12 Eylül'ün 11 yılda yarattığı bu ahlak enflasyonunu ekonomik enflasyon- la birh'kte indirmek gerekiyor. SHP'nin iyi çalışabilmesi, mesajlaruıı da- ha iyi anlatabilmesi de daha kararlı (stab- le) bir parti olmasıyla, yani kadrosunun, ör- gütünün ve teorisinin daha oturmuş olma- sıyla mümkün. Bu da partililerin iyi niyet- li, özverili ve özeleştirili çahşmalanna oldu- ğu kadar, yukanda anlatılan nedenlerden ötürü, biraz da Türkiye'nin daha kararlı ol- masına bağlı. öncekiler bizim burada de- ginmediğimiz, ama şimdiye kadar çok tar- tışılan sorunlann, sonraki ise bizim değin- diğimiz çok temel bir değişimin çözümüdür. Kısacası; sosyal demokrat hareketin so- runlan Türkiye'nin sorunlanndan bağımsız değüdir ve birlikte çözüleceklerdir, ama bu bizim kendi sorunlanmızı tarihi belli ohna- yan bir zamana attığımız anlamına gelmez. Bir yandan hükümet işleri ve Türkiye'nin sorunlan, öte yandan da partimizin resto- rasyonu hızla sürecektir. Oncelikle bizlerin de içinden geldiği bağımsız öğrenci ve genç- lik örgutleriyle parti gençlik kollanmn önündeki engeller kalkacak, çok değerli sendikaa arkadaşlanmızm içinden yetiştik- leri sendikalar özgürleşecektir. Hiçbir top- lumsal katmamn örgütlenmesinde ve siya- sete doğrudan katümasmda engel kalmaya- cakür. Böylece toplum içinde kökleri olan kadrolanmız ve daha kararlı bir partimiz olacaktır. Son söz; sosyal demokrasiyi güçlendire- cek olan, sosyal devlete ve demokrasiye inanmış parti tabanı ve gerçek sosyal de- mokrat kadrolardır. Sosyal demokrasi anlatılamadı tBRAHÎM YFTKtN Türkiye Zıraatçılar Derneğı Genel Başkam. Seçim sonuçlan göstermiştir ki ülkemiz- de seçmenin niteh'ği değişmiştir. Seçmen es- kiden olduğu gibi anadan atadan kalma alışkamıkla takım tutarcasma oy verme- mektedir. Partiler artık salt seçim dönemlerinde vaatlerini sıralayarak oy alabilme olanağm- dan yoksundurlar. Seçim dönemi dışındaki süreçte ülke so- runlan ile yakınen ilgilenen, çalışmalarını iyi deklare eden tutarh ve yüzü dışa dönük bir çalışma çizgisi izlemek zorundadırlar. Kanımca SHP, seçim öncesi dönemde iç sorunlan nedeniyle yüzü dışa dönük bir politik çalışmayı hayata geçirememiştir. Partinin açıklamalan, tavırlan, çalışmalan ve genel görünümü seçmene yeterince gü- ven vermemiştir. SHP'nin ve sosyal demokratlarrn uzun- ca süredir kullandığı argümanlan kullana- rak DYP'nin seçimlerden başanh çıkma- sı, buna karşın SHP'nin oylanmn azalma- sının nedeni genel görüntüsünün olumsuz- luğu, propaganda sürecinin çeşitli neden- lerle kısa olmasıdır. Kırsal kesimde bu seçim propagandala- rı sırasmda köye giden adaylara köylüler 5 yıldır nerelerdeydiniz sorusunu yönelt- mişlerdir. Bu soru "biz sonınlanmızla sü- rekli ilgilenen politikacı istiyoruz" anla- mmdadır. SHP seçim öncesi süreçte, köye gitmek bir yana genel merkezin dışına çı- kabilme olanağını zorlukla bulabilmiştir. Siyasi partiler, programına ve seçim bil- dirgelerine halkın gerçek beklentilerini ya- zabilirler ancak bu yetmez. Nitekim sos- yal demokratlann sözleri bu seçimlerde halktan kabul görmüş ve oy almıştır. An- cak bu söylemin öteden beri savunusunu yapan SHP oy kaybetmistir. Bunun iki ne- deni vardır. Birincisi SHP kendi yapısal sorunlan- nm, seçmene yönelik söyleminden daha çok ön plana çıkmasına izin vermiştir. Par- tinin yetkili kurullan il ve ilçe örgütleri seç- mene yönelik işlerle uğraşma yerine daha çok yapısal sorunlarla uğraşmayı tercih et- mişlerdir. tkincisi ise birinci nedene bağlı olarak seçmende oluşan güvensizliktir. Seçmen ge- nel olarak disiplinsiz ve bölünmüş bir gö- rüntu sergile>en SHP'ye güvenmemiştir. Açık bir anlatımla seçmen bu yapıdaki bir örgüt söylediklerini gerçekleştiremez, ha- yata geçiremez şeklinde düşünmüştür. Sonuç olarak son seçimlerde yenilen sos- yal demokrasi değil, onu temsil etme iddi- asındaki örgüt ve çalışma anlayışıdır. Baş- ka bir anlatımla yenilgi ideolojik değildir. Yenilen disiplinsizlik ve bölünmüşlüktür. Yenilen iç mücadeleden yorgun düşmüş ör- güttür. SÎYASET BİLİMCİ PROR BEDİ FEYZİOĞLU •> | Devlet adamı olmak i ve parti içi demokrasi i Bir ülkede demokrasinin sağlam bir ze- mine istinat edebilmesi için bunun siyasi partilerin bünyesi içinde de geçerli olma- sı lazımdır. Bu nedenledir ki anayasamız (1961 Anayasası Mad . 56, 1982 Anayasası Mad. 68) partileri demokratik siyasi ha- yatın vazgeçilmez unsurlan olarak kabul etmiştir. Demokrasinin temel unsuru olarak ka- bul olunan siyasi partiler, ancak kendi bünyeleri içinde de demokrasiyeriayetet- tikleri takdir ve nispetledir ki vazgeçilmez bir müessese olarak kabul olunabilirler. Eğer bir siyasi partide, parti için demok- rasi işlemiyorsa, onun, anayasamn hedef- lediği manada 'demokratiİc hayatın vaz- geçilmez bir unsuru' sayılması güçtür. Şu kadar ki gerek ülke bütününde ge- rek bir parti içinde yapılan bir seçim so- nucunda, iktidara gelen bir gruba, 0 se- çim devresi süresince bir çalışma ve icra- at imkânı verilmesi de yine demokrasinin işlerliği için şaıttır. Seçim sisteminin ek- siklik ve aksakbklanmn belirlenip dozel- tilmesi dahi demokratik bir usulde olma- lıdır. Bu düzeltme oluncaya kadar ise ya- pılmış bulunan bir seçimin sonucuna uyulması sistemin gereğidir. Konu, parti içi demokrasiye hasredilir ve son milletvekili seçiminde ülkemizde vuku bulan duruma bir nazar atfedilirse şu mülahazalar ileri sürülebilir. Seçime katılan altı siyasi partiden, parti içi demokrasiye en ziyaderiayeteden par- tinin, (SHP) Sosyaldemokrat Halkçı Parti olduğu görülür. Zira milletvekili namzet- lerinin (kontenjan dışında) tümünü, par- ti içi ön seçimle belirlemişrir. tkinci sıra- da, bir kısım bölgelerde ön seçime yer ver- diği için (DYP) Doğru Yol Partisi gel- mektedir. Diğer partiler adaylannı doğrudan mer- kezden tespit etmişlerdir. Bu nedenlerdir ki SHP'nin de oylann sadece %20.6'sını aldığını göz önünde tutan bazı yazarlar 20 Ekim seçimlerinin demokratik bir seçim sayılamayıp, parti başkanlannın göster- diği adaylar arasmda yapılan bir seçim ad- dedilmesi mütaleasında bulunmuşlardır. Ne var ki seçim sonuçlanna en büyük itiraz parti içi demokrasiye en fazla itibar eden SHP'den gehnektedir. j Parti kurultayım daha 4-5 ay önce yap-ı mış ve parti başkam ile parti organlannıl da yeni seçmiş bulunan bu parti içinde, \ ust üste iki kurultayda seçimleri kaybet- \ miş olan bir hizip, partinin, genel seçim I sonucunda kurulan bir koalisyon hükü-; metine ortak olarak iktidara gelmesini de; küçumseme pahasına, partiyi yeniden ku-1 rultaya götürme yolundadır. Sebep ola-' rak da SHP'nin 20 Ekim seçimlerinde I 'ana muhalefet' olma durumunu koruya- j mamak derecesinde başansız olmasını | göstermektedir. ] Acaba, SHP'nin 20 Ekim seçimlerinde! olsun, 26 Mart 1989 seçimlerinden sonra i yapılan diğer yerel seçimlerde olsun, ba-; şan derecesindekr düşüşte, parti içi ikti-; dann mı, yoksa devamh hır çıkaran par-; ti içi hiziplerin mi payı daha fazla olmuş- • tur? Hatta, sosyal demokrat iki partinin i birleşememesinde bu birleşme için genel \ başkanlık mevkiini dahi teklif edebilen; partideki iktidar grubundan çok, muha-* İefet grubunun tesiri bulunduğunu kabuŞ etmekte hata olmasa gerektir. '. SHP'deki bu durumun tahlilinde olsun^ sosyal demokratlann tek partide birleşe-; memelerinde olsun isabetli bir sonuca ula-' şılması için gerçek devlet adamlığmın ge-1 nel ölçülerine bir nazar atfetmek gereke-! cektir. \ Burada, asrumzm bir büyük devlet ada- | mnıın (J.F.Kennedy'nin) bir sözünü (me- alen) hatırlamakta fayda olacaktır. Bu I devlet adamı: j "Ben, parti menfaati bahis konusu ' olunca, bunu kişisel menfaatimin üstun- de tutanm; insjinligin menfaati ortaya çı- \ kınca da onu parti ve ülke menfaatinin de . Ustunde görürum" demiş ve bu göruş ve ; anlayışı sayesindedir ki, asnmızın büyük j devlet adamları arasındaki yerini alabil- \ miştir. j işte, sosyal demokratlann tek partide ' büieşememeleri ile SHP içinde muhalefet ; grubunun tutum ve davranışını bu kıstas- • lar içinde değerlendirmek gerekip gerek-' > mediği, ülke bütününde ve parti içinde de- ' mokrasi taraftan olanlann takdirine bı- \ rakılmalıdır. ' StRECEK •j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle