Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 25 KASIM 1991
Sizseçimdehangiajansa oyverdiniz?9. emrinde "Seçimi lider kazanır" diyordu Seguela "ama yalnız olmadığını da ımutmamalıdır"
S İ Y A S A L
REKLAMCILIK
o
EROL ÇANKAYA
on yıüardaki seçimlerde reklam ajanslarının başarılarıpartilere olan M. Ik bombayı ANAPpatlattı. "Genelev çalgıcısı" Seguela "10 emri "yle
katkıları abartılı ölçülerde anlatılıyordu. Bu nedenle 1991 Ekim seçimi çıkageldi. Kampanyasmı liderle açtı, liderle noktaladı. Bu arada Nail
için bütünpartiler "kendilehniikîidaragetirecek"reklam ajansı bulma Keçili, Ecevit'e "taktı". "Gelsin, kampanyasmı bedavayapayım"diyordu.
telaşına düşüyordu. Çünkü "En rahatpazarlanabilir lider oydu ".
— 2 —
A 991 erken seçimlerinin arifesindeki
Türkiye, siyasal reklamcüık açısından faz-
la uzun olmamakla birlikte kısa, fakat yo-
ğun bir deneyime sahipti. Son yıllardaki
seçimlerde ajanslann başanlan, partilere
olan katkılan abartılı ölçülerde anlatılı-
yordu. Bu nedenle erken seçim kararının
çıkmasını izleyen günlerde bütün partile-
ri 'kendilerini iktidara getirecek'reklam
ajanslarını bulma telaşı sardı.
Bir defa, geçmiş seçimlerdeki ajans kat-
kıları biliniyordu. Aynca bunca beklenen
seçimler bir bakıma hazırlıksız da yaka-
lanuştı partileri ve üstelik, artık Türkiye'de
de seçmen kitlesi kimine göre 'eskinin
bagnazlıklanııdan' uzaklaşmış, kimine gö-
re ise yoğun bir depolitizasyon süreci so-
nunda siyasal açıdan kimliksizleşmişti. O
kadar ki şöhreti kendinden menkul olan-
ları da dahil olmak üzere bir dizi aday
ANAP mı DSP mi, DYP mi ŞHP mi di-
ye fal açıyor, bir partiden ötekine kelebek-
ler misali uçuşup duruyordu.
Yalnız hemen soralım ki hep birlikte
gözlemlediğimiz bu kimliksizlik olayında
adaylar kadar partilerin de suçu yok muy-
du acaba? Örneğin niye "SHP mi yoksa
ANAP mı?" ya da "SHP mi yoksa RP
mi?" diye kararsızlık geçiren kinise çıkma-
dı? Her neyse, nedenleri ne olursa olsun,
ortam böylesine kararsızlaım egemenliğin-
de ve "Ideoloji öldü, yaşasın imagoloji"
sloganının atüdığı bir ortamda seçimin eli
kulağında, zaman kısıtlıydı. Yani, uzun
vadeli bir siyasal propaganda faaliyetine
ne vakit vardı ne de kitleler böylesine bek-
leyecek ölçüde politize idiler.
•fiENBEV PİYANİSTİ' SAHNEDB
•
lk bomba ANAP'ın ekonomik mode-
line uygun bir tutumla ithal edilen Segu-
ela'yla patladı. Mitterand'ın reklamcısı
•Genelev çalgıcısının' önce kitapları best-
seller olmuştu ki ardından kendisi göriin-
dü. ANAP liderinin eline hemen bir '10
altın ögüt' tutuşturup kampanyasmı ha-
zırlamaya uçtu Seguela.
Neler mi demiyordu Mesut Yümaz'a
öğütlerinde Seguela? "Seçimleri ideoloji
değil lider kazanır" diyordu. "Seçimler-
de geçmiş için değil gelecek için oy verilir"
diyordu. Seguela'nın star siyasetçi olmak
isteyen politikacüara '10 emri' 'lider'le
başlıyor, 'lider'le bitiyordu. Ama haksız-
bk etmeyelim, 9. emrinde şöyle diyordu
Seguela: "Seçimi lider kazanır ama valnız
olmadığını da unutmamafadır."
Kasım GUlek hamamda basın toplan-
tısı yaptığı zaman reklam daruşmaru kim-
di, bunu tarihler yazmıyor ama o güne ka-
dar tum imajını ciddiyet ve ağırbaşlıbk
platformu üzerine kunnuş olan Mesut Yıl-
maz gibi bir politikacı hayatında ilk kez
"llımlı" bir çizgiyle yeni "talep"ler yaratmak
C (TRT ve Starl) boy ölçüşemeyecek kerte- lann varbğına işaret etmiştik. Bir bakıma, tü. Aynı şekilde Refah Partisi'nin kampan-
kJeçimlerde *en başanlı' kampan- de büyük bir adaletsizlik ile karşı karşıya kurulması gereken platformun ipuçlan bu yası da radikal yamyla ve bütün partiler
yayı saptarken ölçulerimizden ilkinin 'sa|- idiler. Aynı şekilde kimi gazetelerin kimi toplumsal durumun içinde gizliydi. Yapıl- içindeki en bütunlüklü, en tutarlı kampan-
ladıgı oy aröşı' olduğunu belirtmiştik. An- muhalefet partilerinden birini ya da sol içi ması gereken, konsolide oylann geleceği ya olmasıyla dikkati çekti.
cak bunu belirtirken seçim yarışına katı- iktidar mücadelesinde SHP ve DSP ara- taban üzerinde durmakla birlikte daha SHP'nin ise çok başanlı bir kampanya
lan partilerin kullanabildikleri 'bütçe'le- sında taraf tutmalarını da hesaba katmak 'ıhmiı' bir çizgi izleyerek yeni talep'ler ya- yürüttüğü soylenebilir mi? SHP'nin açma-
rinin arasmda derin uçurumlar olduğunu gerekiyor. ratma faaliyetiydi. Bu açıdan DYP ve zı, hem varolan mesajların dağınıklığın-
da hatırda tutuyoruz. Üstelik buna kimi Son paragrafa, analizimiz öncesinde bir RP'nin kampanyalanna özel bir yer ayı- dan ve hem de baskalanyla uğraşmaktan
partilerin televizyon kanallannda ya da ihtiyal payı' olarak yer verdikten sonra nyoruz. DYP bizce neredeyse bir sosyal kendlni tamtmaya vakit bulamama gibi te-
basında ağırlıklı olarak yer aldığını, bir şimdi bütün bunlann ötesinde, bizatihi bir demokrat parti kimliğiyle ortaya çıkıp ül- mel bir reklamcılık zaafından kaynakla-
bakıma *artı fon' kullandığını da ekleme- 'platform' olarak kampanyaların üzerin- kemizde sosyal demokrat hareketin tem- myordu. Kampanya açısından en iddi-
miz gerekiyor. Örneğin ANAP'ın dışında- de durmak da yararlı olabüir. silcisi olma iddiasını sürdüren her iki par- alı parti ANAP'ın Seguela'sı ise ortakla-
ki partiler ne kadar büyük bütçe kullanır- Seçimler öncesinde ülkemiz tarihinde tiden de çok daha ileride, çok daha şa benimsenen bir tespitle 'olaya Franaz
sa kullansınlar televizyonda ANAP'la ilk kez rastlanan bir düzeydeki kararsız- 'radikal' bir programla kampanya yüriit- kalıyor'du.
SEGUELA — Bilançoya değil umuda oy verilir.
SEGUELA'NIN
10 OGUDU
1 — Seçimleri ideoloji degil,
lider kazanır.
2— Seçimlerde geçmiş için
değil, gelecek için oy verilir.
3— Oy umul için verilir,
program için değil.
4— Seçim, siyasal olmaktan
öte, psikolojik bir olaydır.
5— Devlet adamı olmak iste-
yen her siyasetçi kendi efsanesi-
ni geliştirmelidir.
6— Lider, bağımsız kişiliği-
nivurgulamalıdır.
7— Devlet adamı, ülkesinin
yapısını > ansıtmalı, bugünden
yarını temsil etmelidir.
8— Lider, ülke içi imajı ka-
dar dış ımajına da önem vermeli
ve onu geliştirmelidir.
9— Seçimi lider kazanır,
ama yalnız olmadığını unulma-
malıdır. Politika dısı iüşkileri-
ne de önem vermelidir.
10— Zamana zaman tanı-
mak gerekir. Lider orta ve uzun
vadeli düşünmeli ve bunları
yansıtabilmelidir. YILMAZ — Başbakanlıktan anamuhalefete (Hremirle mi?)
mayoyla resmi yayımlamnca doğal olarak
herkes bunu Seguela'nın akıl hocalığına
yordu. Partinin Genel Başkan Yardıması
Karaevli ise bu şerefi Seguera'ya bırakma--
maya kararhydı. Aynı günlerde derhal bir
açıklama yaparak "Çıplak poz bizim
fikrimizdi" diyordu Karaevli. Madem ki
Seguela bıraktığı '10 emir'den ikincisindc
"Bilançoya değil umuda oy verilir" demiş
ti, ANAP'ın kurmaylan da "Tiirkiye'dc
umut genç Mesut" ve "Bilançoya bırak,
umuda bak" gibi sloganlarla Seguela'nın
işine katkıda bulunmaya başlamışlardı bi
le!
WĞ£R PARTİLEfi DE BOŞ DURMUYORS
0 1'HP, zaten son yerel seçimlerde -Gırgır
dergisinin 'bizden esinlendiler' iddiasında
bulunduğu- Timon'lu kampanyasmı yarat-
mış ajansla işbirliği içindeydi. Onlar da
kollan sıvadılar. Bu arada DYP ve RP de
boş durmuyor, RP'nin dört ayrı ajansla
görüşmeler sürdürdüğü basında yer alıyor-
du. Bu arada 1977'deki AP kampanyası-
nı yapan Nail Keçili, "Ecevh gelsin, beleş
leklanunı yapayım" diyordu. Keçili'ye gore
"şu an Tnrkiye'de en rahat pazarianabi-
lecek lider Ecevit'ri." Yalnız görtlnümünü
biraz çağdaşlaştırmalı, "Şu mavi gömleği
birakmalıydı.- Giivercini de... Saçını ve tı-
raş şeklini değiştirmeliydi." Mesela, saçı-
nı yandan ayınrsa 'çok hoş' olurdu. Nail
Keçili, "iyi bir ajansın DSP'nin oy oranı-
nı yüzde 20'ye çıkarabüeceğini" söylüyor-
du. Artık bu çağnnın cazibesiyle midir bi-
linmez, DSP'nin de Cenajans'la çalışma-
ya başladığı basında yer aldı.
Böylece partilerle birlikte ajanslann da
kulvara çıktığı ilginç bir yanş başlıyordu.
Eylül'ün ilk haftasında önce SHP kam-
panyasını "Sandıkta giiller açacak" sloga-
nıyla başlattı. Ardmdan "21 ekim sabaiu
yeni bir Tiirkrye" sloganıyla DYP kendi
kampanyasmı açtı. ANAP'ın kampanya-
smı hazırlayan Seguela kimi uzmanlara
göre daha akılcı bir tutumla beklemeyi se-
çiyordu. Seguela'nın kimilerine göre "Ro-
denstock gödük reklamı"m, kimilerine
göre James Bond'u andıran afışi "Çünkü
daha yapacak çok iş var" basına tanıtıl-
dığında eylülün ortalarına gelinmişti. Yi-
ne bu günlerde DSP "Gözünaydın
Türkiye" sloganıyla ortaya çıktı. Refah
Partisi "Yeni bir dnnya" sloganıyla per-
desini açtığmda eylülün sonu yaklasıyor-
du. Şu an seçim sonuçlan kesinleşmiş
dunımda (22 Ekim 1991). Peki, tüm bu si-
yasal partilerin adına yürütülen kampan-
yalar içinde en başarüısı hangisiydi? Han-
gisi bu toplumda derin izler bıraktı? Han-.
gisi adına konuştuğu ürünü / siyasi par-
tiyi tanıtmada etkili oldu, hangi kampan-
yanın hangi mesajı partisinin oylan üze-
rinde olumlu ya da olumsuz sonuçlara yol
açtı?
Reklamalık tarihi, önünde sonunda,
"başanlı kampanyaun, saüş sağlanuş
kampanya" olduğunda birieşiyor. örneğin
modern reklamalığın ustalarından olan
Ogilvy, dünyareklamcılığmmOscar*ı olan
Qeo ödülleri almış pek çok kampanyanın
ürünün batmasına, ajansının da müşteri
kaybetmesine yol açüğını söylüyordu. De-
mek ki iyi kampanyadan, başanh reklam-
dan kasıt, iyi satış'sa, iyi siyasal kam-
panyanm da iyi oy getirmiş' kampanya ol-
duğu söylenmelidir.
KAJIARSIZLARJM ÛNEMİ
xm.ncak burada bir an durup şu önemli
tespiti yapmamız gerekiyor: Batı'daki
araştırmalar seçim kampanyalannın seç-
men kitlesinin tümü üzerinde mutlak bir
etkisinin olmadığını, kampanyaların da-
ha çok kararsız kitle üzerinde başanh ol-
duğunda birleşiyorlar. Zaten yaklasık 6-8
haftaük bir zaman dilimini kapsayan se-
çim kampanyalanndan dahasını beklemek
de doğnı olmaz.
Nitekim son genel seçimler de 'karar-
sız'lann belirlediği seçimler olarak siyaset
tarihimizdeki yerini aldı. Seçimlerden yak-
laşık 5 hafta öncesi olan 15 eylül tarihin-
de kararsızlann oranı %16.6 düzeyinde
seyrediyordu. Bu derece yüksek bir karar-
sız kitleyle daha önce hangi seçimlerde
karşüaşıldı, şu an kestiremiyoruz. Böyle
bir ortamda, akılcı bir kampanya strate-
jisinin doğal olarak kararsızlar üzerinde
yoğunlaşması kendiliğinden ortaya çıkı-
yordu.
Belki de Türkiye'nin parlamenter tari-
hinde görülmedik oranda yüksek olan bu
'kararsız' seçmenler grubu, seçim sonuç-
larını tayin edecek kitleydi. Bu duruma bir
de kampanya dönemi için çok kısa bir za-
manın kalmış olmasını eklersek, ideal ka-
mpanyanın hedef kitlesinin nerelerde ola-
bileceği daha baştan ortaya çıkıyordu.
Büyük bölümünü kentli nüfusun oluş-'
turduğu ve hem merkezi iktidardan ve
hem de yerel iktidar olan belediyelerden
ağzı yanmış ya da bir başka ifadeyle bek-
lentilerine yeterli karşıhk bulamamış bu
yüzde 16'lık kitle, seçim kampanyalannın
yoğunlaşması gereken asıl hedef kitleydi.
O kadar ki seçimden bir gün önce bile ka-
rarsızlar hâlâ yüzde 4 oranını koruyor, ka-
rarıru sandığa giderken yoida vereceğini
söyleyenlere bile rastlanıyordu.
Yarıru "Dünün adamları"
Sosyal demokraflar tartlŞiyor Nedenyenıldık nasılkazanınz?
SHP milletvekili
Ibrahim Tez:
SHP zenginleşmeye niye karşı çıktı?
önce bugünün insamnı iyi tanımak ge-
rekiyor. Çünkü; eğer eskiden elimizde var
olan şeylerin (teori, kadro) bugün bize yet-
medigini kabul ediyorsak bu; bugünkü ör-
güt, teori ve kadro yapımızın bugününün
insanına denk düşmediği anlamına gelir.
Ekonominin ilk öğretilerinden biri, iste-
min sunumdan fazla olduğu ekonomik or-
tamlann, enflasyon yaratacağıdır. Son 11 yı-
hn en büyük değişiİcliklerinden biri bu ol-
du. Insanlanmız aşuı isteme ahştılar. Çün-
kü ülkeyi yönetenler asın tüketen bir top-
lum yaratüabilirse, aşırı da uretebileceğimiz
yanılgısına kapıknlar. Oysa üretimin artma-
sı yalmzca tüketmek isteyen hazır bir top-
lumun varuğıyla olmaz, bununla birlikte
altyapı, kaynak, teknoloji, iş gücü, girisimci
ve risk alabilen yatınmcüar, güvenilir ve ka-
rarh bir politik ve ekonomik ortam, serbest
rekabet gibi unsurlar da gereküdir. Sonuç-
ta fazla uretemeyen, ama çok çok fazla tü-
ketmek isteyen bir toplum olduk.
Aynca istemin sunumdan fazla olması
yalmzca ekonomik enflasyon yaratmaz; ah-
laki enflasyon da yaratır. Herkesin daha
fazla tüketmek istediği bir ortamda, daha
fazla tüketmek, "başkasından daha fazla
tüketmek" anlamına gelir ve bu da kişiler
arasında amansız bir çekememezlik yaraür.
ANAP'h bürokrat, politikacı, papatya, işa-
damı, yeğen, kardeş vs. ile ilgili son sekiz
yıldaki trilyonlarca liralık yolsuzluğun te-
mel nedeni de budur.
Ekonomik ve ahlaki enflasyonlu bir or-
tamda, böylece son 8 yılda, köşeyi dönüp
çabuk zengin olmak isteyen (çünkü başka-
lan olabiliyordu), ama bunun için bir be-
del ödemeye de pek razı olmayan bir kitle
olduk.
Işte yalmzca sosyal demokrat hareketin
değil Türkiye'deki pek çok olgunun değişi-
minde de bu gerçeğîn payı büyüktür. lnsan-
lar, kendilerinin zengin olma olasılıklan sı-
frr bile olsa böylesi bir ortamı, kimsenin
usulsüz yollarla zengin olamayacağı bir or-
tama teTcih eder oldular.
İyi satranç oynamanın iki temel kuralı
vardır; kendi hamlelerinin ilerisini görebil-
mek ve karşımzdakinin hamlelerinin ileri-
sini görebilmek. İşte insanlanmız kötü bir
satranç oyuncusu gibi, sistemin kendilerin-
den aldığına bakmaksızın, sistemin kendi-
lerine vaat ettikleriyle taşlannı ileri sürer ol-
dular. örneklersek, devlet okullannda tık-
lım tıkhm, soğukta ve öğretmensiz okuyan
kendi çocuğuna aldırmayan dar gelirli bir
baba, özel bir lisenin olimpik yüzme havu-
zunun bulunmasına seviniyor ve hep ken-
disinin de zengin olup çocuğunun orada
osyal demokrasinin sorunlan Türkiye'nin sorunlarından
bağımsız değil. Toplum özgürleştikçe, toplum içinde
kökleri olan kadrolanmız ve daha kararlı bir partimiz
olacaktır. Sosyal demokrasiyi güçlendirecek olan, gerçek
sosyal demokratlardır.
okuyacagı hayaliyle yaşıyor.
Bunun için yapacağı fazla bir şey de yok-
tu; ANAP'h olrnak çok kişiye bunu sağla-
dı. Devletten bir tek ihale almak bile insa-
m zengin edebiliyordu. Neden o da zengin
olmasındı? Bu ortam ANAP'la özdeşleşti
ve bu nedenle ANAP, beklenilenin aksine
ölmedi, SHP ise bu ortama açık karşı çık-
tı!
tşte çok sözü edilen, SHP'nin 1930'ların
partisi olduğu, Kemalizmden ve devletçilik-
ten kurtulamadığı, altı oka saplandığı, bü-
rokrat ruhlu olduğu, kadrolanmn becerik-
siz olduğu, ekonomi bilmediği gibi eleşti-
rilerin altında yatan temel budur; yani
SHP'nin usulsüzce hızlı zenginleşmclere
karşı çıkmasıdır. Çünkü bunları söyleyen-
lerin çağdaşhk ve bolluk dediği de işte bu
usulsüz zengin olabilme ortamıdır. Bu or-
tamdan yararlanan bazı yazarlarca da SHP,
bu bolluk ortamını sürdüremeyecek
"beceriksizler" .(!) olarak lanse edildi.
Pekiyi, hızh zenginleşmeye SHP niye kar-
şı çıkıyor; insanlanmızın zengin olması kötü
bir şey mi? Değil elbette, nedeni şudur: Zen-
ginleşme ancak ve ancak iki yolla olur, ya
aym g
:
.niilerle daha çok çıktı üreten yeni bir
yöntem bulursunuz, yani verimliliğmizi art-
tınrsmız, ya da başka birilerinden size kay-
nak aktanlır. SHP birincisini doğal olarak
desteklemiştir ve sosyal demokrat olduğu
için de ikincisine karşı çıkmıştır. Şimdi bir
genel müdürün Boğaz'da yanm trilyonluk
villasımn (ya da bir gazetecinin ya da bir
TV programcısımn) parası, bu kişinin da-
ha çok çalışmasıyla ya da daha verimli ça-
lışmasıyla ortaya çıkmamıştır ki; ee bu pa-
ra uzaydan da gelemeyeceğine göre demek
ki henüz "nohut oda bakla sofa" bir ev bi-
le veremediğimiz vatandaşıan gelmiştir.
SHP'nin tek başansız olduğu yer işte bu ay-
nmı anlatamamak olmuştur.
Nasıl kazanacağız? önce; hükümet or-
tağı olarak 12 Eylül'ün 11 yılda yarattığı bu
ahlak enflasyonunu ekonomik enflasyon-
la birh'kte indirmek gerekiyor.
SHP'nin iyi çalışabilmesi, mesajlaruıı da-
ha iyi anlatabilmesi de daha kararlı (stab-
le) bir parti olmasıyla, yani kadrosunun, ör-
gütünün ve teorisinin daha oturmuş olma-
sıyla mümkün. Bu da partililerin iyi niyet-
li, özverili ve özeleştirili çahşmalanna oldu-
ğu kadar, yukanda anlatılan nedenlerden
ötürü, biraz da Türkiye'nin daha kararlı ol-
masına bağlı. öncekiler bizim burada de-
ginmediğimiz, ama şimdiye kadar çok tar-
tışılan sorunlann, sonraki ise bizim değin-
diğimiz çok temel bir değişimin çözümüdür.
Kısacası; sosyal demokrat hareketin so-
runlan Türkiye'nin sorunlanndan bağımsız
değüdir ve birlikte çözüleceklerdir, ama bu
bizim kendi sorunlanmızı tarihi belli ohna-
yan bir zamana attığımız anlamına gelmez.
Bir yandan hükümet işleri ve Türkiye'nin
sorunlan, öte yandan da partimizin resto-
rasyonu hızla sürecektir. Oncelikle bizlerin
de içinden geldiği bağımsız öğrenci ve genç-
lik örgutleriyle parti gençlik kollanmn
önündeki engeller kalkacak, çok değerli
sendikaa arkadaşlanmızm içinden yetiştik-
leri sendikalar özgürleşecektir. Hiçbir top-
lumsal katmamn örgütlenmesinde ve siya-
sete doğrudan katümasmda engel kalmaya-
cakür. Böylece toplum içinde kökleri olan
kadrolanmız ve daha kararlı bir partimiz
olacaktır.
Son söz; sosyal demokrasiyi güçlendire-
cek olan, sosyal devlete ve demokrasiye
inanmış parti tabanı ve gerçek sosyal de-
mokrat kadrolardır.
Sosyal demokrasi anlatılamadı
tBRAHÎM YFTKtN
Türkiye Zıraatçılar Derneğı Genel Başkam.
Seçim sonuçlan göstermiştir ki ülkemiz-
de seçmenin niteh'ği değişmiştir. Seçmen es-
kiden olduğu gibi anadan atadan kalma
alışkamıkla takım tutarcasma oy verme-
mektedir.
Partiler artık salt seçim dönemlerinde
vaatlerini sıralayarak oy alabilme olanağm-
dan yoksundurlar.
Seçim dönemi dışındaki süreçte ülke so-
runlan ile yakınen ilgilenen, çalışmalarını
iyi deklare eden tutarh ve yüzü dışa dönük
bir çalışma çizgisi izlemek zorundadırlar.
Kanımca SHP, seçim öncesi dönemde iç
sorunlan nedeniyle yüzü dışa dönük bir
politik çalışmayı hayata geçirememiştir.
Partinin açıklamalan, tavırlan, çalışmalan
ve genel görünümü seçmene yeterince gü-
ven vermemiştir.
SHP'nin ve sosyal demokratlarrn uzun-
ca süredir kullandığı argümanlan kullana-
rak DYP'nin seçimlerden başanh çıkma-
sı, buna karşın SHP'nin oylanmn azalma-
sının nedeni genel görüntüsünün olumsuz-
luğu, propaganda sürecinin çeşitli neden-
lerle kısa olmasıdır.
Kırsal kesimde bu seçim propagandala-
rı sırasmda köye giden adaylara köylüler
5 yıldır nerelerdeydiniz sorusunu yönelt-
mişlerdir. Bu soru "biz sonınlanmızla sü-
rekli ilgilenen politikacı istiyoruz" anla-
mmdadır. SHP seçim öncesi süreçte, köye
gitmek bir yana genel merkezin dışına çı-
kabilme olanağını zorlukla bulabilmiştir.
Siyasi partiler, programına ve seçim bil-
dirgelerine halkın gerçek beklentilerini ya-
zabilirler ancak bu yetmez. Nitekim sos-
yal demokratlann sözleri bu seçimlerde
halktan kabul görmüş ve oy almıştır. An-
cak bu söylemin öteden beri savunusunu
yapan SHP oy kaybetmistir. Bunun iki ne-
deni vardır.
Birincisi SHP kendi yapısal sorunlan-
nm, seçmene yönelik söyleminden daha
çok ön plana çıkmasına izin vermiştir. Par-
tinin yetkili kurullan il ve ilçe örgütleri seç-
mene yönelik işlerle uğraşma yerine daha
çok yapısal sorunlarla uğraşmayı tercih et-
mişlerdir.
tkincisi ise birinci nedene bağlı olarak
seçmende oluşan güvensizliktir. Seçmen ge-
nel olarak disiplinsiz ve bölünmüş bir gö-
rüntu sergile>en SHP'ye güvenmemiştir.
Açık bir anlatımla seçmen bu yapıdaki bir
örgüt söylediklerini gerçekleştiremez, ha-
yata geçiremez şeklinde düşünmüştür.
Sonuç olarak son seçimlerde yenilen sos-
yal demokrasi değil, onu temsil etme iddi-
asındaki örgüt ve çalışma anlayışıdır. Baş-
ka bir anlatımla yenilgi ideolojik değildir.
Yenilen disiplinsizlik ve bölünmüşlüktür.
Yenilen iç mücadeleden yorgun düşmüş ör-
güttür.
SÎYASET BİLİMCİ PROR BEDİ FEYZİOĞLU •> |
Devlet adamı olmak i
ve parti içi demokrasi i
Bir ülkede demokrasinin sağlam bir ze-
mine istinat edebilmesi için bunun siyasi
partilerin bünyesi içinde de geçerli olma-
sı lazımdır.
Bu nedenledir ki anayasamız (1961
Anayasası Mad . 56, 1982 Anayasası
Mad. 68) partileri demokratik siyasi ha-
yatın vazgeçilmez unsurlan olarak kabul
etmiştir.
Demokrasinin temel unsuru olarak ka-
bul olunan siyasi partiler, ancak kendi
bünyeleri içinde de demokrasiyeriayetet-
tikleri takdir ve nispetledir ki vazgeçilmez
bir müessese olarak kabul olunabilirler.
Eğer bir siyasi partide, parti için demok-
rasi işlemiyorsa, onun, anayasamn hedef-
lediği manada 'demokratiİc hayatın vaz-
geçilmez bir unsuru' sayılması güçtür.
Şu kadar ki gerek ülke bütününde ge-
rek bir parti içinde yapılan bir seçim so-
nucunda, iktidara gelen bir gruba, 0 se-
çim devresi süresince bir çalışma ve icra-
at imkânı verilmesi de yine demokrasinin
işlerliği için şaıttır. Seçim sisteminin ek-
siklik ve aksakbklanmn belirlenip dozel-
tilmesi dahi demokratik bir usulde olma-
lıdır. Bu düzeltme oluncaya kadar ise ya-
pılmış bulunan bir seçimin sonucuna
uyulması sistemin gereğidir.
Konu, parti içi demokrasiye hasredilir
ve son milletvekili seçiminde ülkemizde
vuku bulan duruma bir nazar atfedilirse
şu mülahazalar ileri sürülebilir.
Seçime katılan altı siyasi partiden, parti
içi demokrasiye en ziyaderiayeteden par-
tinin, (SHP) Sosyaldemokrat Halkçı Parti
olduğu görülür. Zira milletvekili namzet-
lerinin (kontenjan dışında) tümünü, par-
ti içi ön seçimle belirlemişrir. tkinci sıra-
da, bir kısım bölgelerde ön seçime yer ver-
diği için (DYP) Doğru Yol Partisi gel-
mektedir.
Diğer partiler adaylannı doğrudan mer-
kezden tespit etmişlerdir. Bu nedenlerdir
ki SHP'nin de oylann sadece %20.6'sını
aldığını göz önünde tutan bazı yazarlar 20
Ekim seçimlerinin demokratik bir seçim
sayılamayıp, parti başkanlannın göster-
diği adaylar arasmda yapılan bir seçim ad-
dedilmesi mütaleasında bulunmuşlardır.
Ne var ki seçim sonuçlanna en büyük
itiraz parti içi demokrasiye en fazla itibar
eden SHP'den gehnektedir. j
Parti kurultayım daha 4-5 ay önce yap-ı
mış ve parti başkam ile parti organlannıl
da yeni seçmiş bulunan bu parti içinde, \
ust üste iki kurultayda seçimleri kaybet- \
miş olan bir hizip, partinin, genel seçim I
sonucunda kurulan bir koalisyon hükü-;
metine ortak olarak iktidara gelmesini de;
küçumseme pahasına, partiyi yeniden ku-1
rultaya götürme yolundadır. Sebep ola-'
rak da SHP'nin 20 Ekim seçimlerinde I
'ana muhalefet' olma durumunu koruya- j
mamak derecesinde başansız olmasını |
göstermektedir. ]
Acaba, SHP'nin 20 Ekim seçimlerinde!
olsun, 26 Mart 1989 seçimlerinden sonra i
yapılan diğer yerel seçimlerde olsun, ba-;
şan derecesindekr düşüşte, parti içi ikti-;
dann mı, yoksa devamh hır çıkaran par-;
ti içi hiziplerin mi payı daha fazla olmuş- •
tur? Hatta, sosyal demokrat iki partinin i
birleşememesinde bu birleşme için genel \
başkanlık mevkiini dahi teklif edebilen;
partideki iktidar grubundan çok, muha-*
İefet grubunun tesiri bulunduğunu kabuŞ
etmekte hata olmasa gerektir. '.
SHP'deki bu durumun tahlilinde olsun^
sosyal demokratlann tek partide birleşe-;
memelerinde olsun isabetli bir sonuca ula-'
şılması için gerçek devlet adamlığmın ge-1
nel ölçülerine bir nazar atfetmek gereke-!
cektir. \
Burada, asrumzm bir büyük devlet ada- |
mnıın (J.F.Kennedy'nin) bir sözünü (me-
alen) hatırlamakta fayda olacaktır. Bu I
devlet adamı: j
"Ben, parti menfaati bahis konusu '
olunca, bunu kişisel menfaatimin üstun-
de tutanm; insjinligin menfaati ortaya çı- \
kınca da onu parti ve ülke menfaatinin de .
Ustunde görürum" demiş ve bu göruş ve ;
anlayışı sayesindedir ki, asnmızın büyük j
devlet adamları arasındaki yerini alabil- \
miştir. j
işte, sosyal demokratlann tek partide '
büieşememeleri ile SHP içinde muhalefet ;
grubunun tutum ve davranışını bu kıstas- •
lar içinde değerlendirmek gerekip gerek-' >
mediği, ülke bütününde ve parti içinde de- '
mokrasi taraftan olanlann takdirine bı- \
rakılmalıdır. '
StRECEK
•j