Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
) KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURÎYET/7
demokratiar fgrtişiyor Nedenyenıldiknasükazanırız?
Ecevit: DSP'ninyolu açık
& içine düştüğü
tıkamkhkta, ideolojik
bakımdan çok îutarsız ve
çelişkili bir yapı oluşturmuş
bulunması da önemli bir
etkendir. Sosyal demokrasi
veyademokratiksol SHP'nin
gölgesinden kurtuldukça ve
DSP'nin bütün engelleri
aşabilecek güce eriştiği
anlaşıhnca DSP'nin yolu
açılmaktadır, açılacaktır.
— Gerek dunyada gerek Türkiye'de
sosyal demokrasi sizce nasü düzlnğe çı-
kabilir?
ECEVtT — Sosyal demokrasinin ta-
rihsel süreç içinde kökleşnûş bazı gek-
nekleri, kavraırüan, simgdcri, hatta tut-
kulan vardır. Bütün dünyayı sarsan tuzlı
değişim döneminde, sosyal demokratla-
nn, temel insani değerkrini korumak ve
sürdürmek koşuluyla, o geleneklerden,
kavramlardan, simgelerden veya tutku-
lardan çoğunu değiştirebümekri gerekir.
Bu da kolay olmadığı içindir ki şimdi
Doğu Avrupa'nın sosyal demokrat eği-
litnli kesimkri, kendilerini bizim gibi
"demokraük solcu" olarak nitelemeyi
yeğliyorlar. Hatta bu eğilim ttalya gibi
bazı Ban Avrupa ülkelerinde de görü-
lüyor.
Zatcn biz de daha 1960'h yülarda
CHP yapısı içinde başlattığıraız yeni ha-
reketi, geçmişe bağımlı olmamak için
"sosyal demokrat" terimiyk değil, "De-
mokretik Sol" terimiyle tanımlamayı
uygun bulmuştuk. Bizim 1%0'h yıllar-
da açnuş olduğumuz bu çığır şimdi dün-
yada yaygınlaşıyor.
Son yıllarda dünya, Doğu-Batı ikili-
ğinden kurtuldukça, Güney-Kuzey iki-
liği ağulık kazanıyor. Sayın Willy
Brandt'ın başkanhgında ve önderliğin-
de yıllar önce yapılan çahştnalar da
Kuzey-Güney iküiğini giderici, en azın-
dan yumuşatıcı bir sureç öngörüyordu.
Fakat sotı yıllarda "Güney", yani yok-
sulluk veya az gelişmişlik, Avrupa kıta-
smda özgürlüğe yeni kavusan Doğu ül-
keleriyle birlikte, Batı'nın kapısma da-
Mitinglerden yansıyan sıcak hava seçim sandıgına yansım»dı.
yanınca, Batılı sosyal demokratlar, bu
soruna etkili çözümler üretemediler.
Körfez bunahmı sırasında da Batı ka-
pitalizmınin ve emperyalizminin dümen
suyundan kendilerini bir ölçünün öte-
sinde kurtaramadılar.
Fakat çok geçmeden Batı'daki sosyal
demokratlann veya demokraük solcu-
lann, çağı yakalayacaklanna ve değişU
mi yönlendirebilir duruma yeniden ge-
lebileceklerine güveniyorum.
Öte yandan Batı'mn sa|cı partileri,
sosyal demokrasinin birçok ilkelerini ve
amaçlarını, değişik ölçülerde özümse-
mişlerdir. Batılı sosyal demokratlar, eski
dinamizmlerini ve etkinliklerini yeniden
kazanabilmek için şimdi, sağın da be-
nimsediğ) amaçlannı aşan daha ileri ba-
zı amaçları somut olarak belirlemek ve
izlemek zorunluluğuyla karşı karşıyadır-
lar.
Türkiye'deki duruma gelince, tıkanıp
kalan parti, SHP'dir. SHP, geçmişe ba-
ğımlılıktan, geleneksel "seçkinci aydm"
tavnndan ve dar kadroculuktan kurtu-
lamadığı için düzlüğe çıkamamaktadır.
SHP'nin içine düştüğü ukamkhkta, ide-
oloji bakımmdan çok tutarsız ve çeliş-
kili bir yapı oluşturmuş bulunması da
önemli bir etkendir.
Ama SHP'nin bu sorunlan DSP için
söz konusu değildir. Sosyal demokrasi
veya demokratik sol SHP'nin gölgesin-
den kurtuldukça ve DSP'nin bütün en-
gelleri aşabilecek güce eriştiği anlaşıl-
dıkça, DSP'nin yolu açılmaktadır ve
açılacaktır.
Eğer normal bir nispi temsil sistemi
uygulanıyor olsaydı, DSP yüzde ll'e
yaklaşan oy oranıyla bugün Meclis'te
yaklasık 40 kişilik bir grup oluşturabi-
lecekti. Eğer seçün karnpanyasınm ilk
aşamasından sonra aleyhimizde açılan
çoksesli ve insafsızca kampanya olma-
saydı, DSP, seçim sistemi engeline kar-
şın yüzde ll'in çok üstünde oy da ala-
bilecek ve Meclis'te çok güçlü olarak
temsil edilebilecekti.
Secim sistemi engeli olmasa, DSFnin
oyları daha da yükselebilecekti.
Demokrasinin temel kurallanndan
biri oy eşitliğidir. Oysa Türkiye'de özel-
likle 1987'den beri uygulanan, ANAP-
SHP işbirliğiyle uygulamaya konulmuş
olan seçim sistemi, oy eşitliğini tümüy-
le yok etmiştir. öyle ki son seçimlerde
DYP 37 bin oyla bir milletvekili çıka-
rabilirken, DSP'nin tek bir müktvekü-
liği için 375 bin oy alması, yani
DYP'den on kat daha çok oy alması ge-
rekmiştir.
Şimdilik DSP'nin düşürüldüğü bu hi-
leli seçim sistemi tuzağına, yann başka
partiler de düşebilir.
Demokraside sorunlar seçmenlerin
oylanyla çözülür. Ama Türkiye'deki se-
çim sistemi, seçmen iradesini büyük öl-
çüde çarpıtarak Meclis'e yansıttığı için
seçmenin sorunlan çözebilmedeki etkisi
de önemli ölçüde azalıyor.
Onun için bize göre bütün sonınla-
nn anahtarı adaletli bir seçim sistemi-
dir. Eğer adaletli bir seçim sistemi geti-
rilmezse "demokratikteşme" adı altın-
da atılacak biltün adımlar bir göz bo-
yamacıhktan ibaret olacaktır.
—BtTTt—
Yönetimin amacı verimi arttırmak ise çalışan,
kendisinin vazgeçilmez olduğuna inandınlmalı
Mutlu olmak için
işyerine ait olun!
GAZETECI YA VUZ DONA T(Meydan Gazetesi Ya<an)
Benint penceremdenTürkiye'de gerçek sosyal demokrat oy
potansiyeli nedir?
Klasik yaklaşım yüzde 35.
Hamburg Üniversitesi Siyasal Bilgi-
ler Fakültesi Öğretim üyelerinden Dr.
Harun Gümrükcü'nün bir raporunda,
bu potansiyelin yüzde 60 olduğu belir-
tiliyor.
Ama Türkiye'de sosyal demokrat oy-
lar, hiçbir dönemde bu orana yaklaşa-
madı. 1977'de CHP'nin yüzde 42'ye ka-
dar ünnamşı bile, Ecevit'in popülist po-
litikasırun sonucu. Onu saymazsak, sos-
yal demokrat oylar yüzde 30"lar ölçti-
sünde kaldı.
Bunun nedeni, sosyal demokrat par-
tilcrin, Türkiye gerçeklerini doğru analiz
eden, sonınlara çözüm önerileri getiren
bir politika ürctemeyişi.
Kendini sosyal demokrat sayan par-
tiler ve kadrolar, Turkiye gerçeğini kav-
rayamadılar ve bunun sonucu olarak da
kitleye doğru mesajlar iletemediler.
1991 seçimi bu olayın en kötü ve ba-
şansız anlatımıdır.
Ve soldaki seçmen kitlesi de bu parti
ve kadrolara gereken dersi vermiştir.
Bu durum Türkiye açısmdan ve sos-
yal demokrat partiler açısından sevin-
dirici bir sonuçtur.
Sol seçmenin,' analiz yapamayan,
dertleri ortaya koyamayan, çözüm üre-
temeyen kadrolara "hayır" demesi, ay-
nı seçmenin demokrasiye sahip çıkışı-
nın açık örnegıdir.
SHP'nin yapması gereken öncelikü iş,
CHP'den devraldığı "aydm-bürokrat
partisi" göritotüsünü aşabilmesiydi.
SHP bunu başaramadığı gjbi sosyal de-
mokrasilerde yeri olmayan mezhep çe-
kişmelerini ve etnik sürtüşmeleri de
günderaine sokarak, CHP'nin gerisine
düştü.
Ban ülkelerinde maaşlı ve ücretiilerin,
çalışan nüfus içindeki oram yüzde
80'dir.
Ve SHP, işte bu Batı'run sosyal de-
mokrat partilerini örnek almak istedi.
Yanlış şurada:
Maaşlı ve ücretliler Türkiye'de sade-
ce yüzde 30.
Emeğin en yoğun olduğu Istanbul-
da bile memur ve işcilerin toplamı, yüz-
de 4O'ı geçmiyor.
Ve aynı Istanbul'da "sahibi olduğu
oram, tabü Istanbul'dan fazla. Yüzde
60-70.
Ve SHP Anadolu'da da -yeterince-
yok.
Gorüyonız ki o haritada, sosyal de-
mokrat partilere oy vermesi beklenen
seçmen DYP, Refah ve ANAP'ı tercih
etti.
Sağda eskiden "vatan, millet,
Sakarya" edebiyatı ilgi görürdü. Solda
da "ezilen işçi-emekten yana sol" ede-
biyatı.
ten atıldı. Refah iktidara gelecek, adil
duzen kurulacak, babama iş verüecek"
diyordu.
Adil düzen, bir alternatif slogandır,
politikadır. SHP bunu söyleyemedi.
SHP, serbest piyasa ekonomisinin
sosyal yamna nasü ağıruk vereceğjni an-
latamadı.
İcazetli sosyal demokrasi
M%k.endinisosyal demokrat
sayanpartiler ve kadrolar,
Türkiye gerçeğini
kavrayamadılar ve bunun
sonucu olarak kitleye doğru
mesajlariletemediler. 1991
seçimi bu olayın en kötü ve
başarısız anlatımıdır.
Soldaki seçmen kitlesi de
bu parti ve
kadrolara gereken dersi
vermiştir.
küçük sermayesi ile iş yapanlann" yani
küçük esnafm, işportacınm sayısı, ma-
aş ve ücretlilerden fazla. Yüzde Sffmn
üzerinde.
îşte bunun sonucudur ki emeğe dö-
nük politika yapma iddiasmdaki SHP,
emek yoğunluklu tstanbul'da, Zongul-
dak'ta, Bursa'da, Kocaeli'de başanlı
olamadı.
Anadolu'da küçük esnaf, küçük çiftçi
Değişen Türkiye'de SHP yine bu "içi
boş" sloganı kullamyor. Slogan belki al-
kış getiriyor, ama seçmen için hiçbir an-
lam ifade etmiyor.
Sosyal demokrat politikalan seslen-
dirmek bakımmdan DYP ve hatta Re-
fah daha başarüı oldu.
Refah'm görüntülü reklamım haar-
layalım.
Ekranda görünen çocuk "babam iş-
Türk ekonomisinin tepesüıde yer alan
500 büyük fırmanın 200tanesine, 20 aile
hâkimdir.
Ve bu 20 aile fiyatlan tayin eder. Ya-
ni tekeldir.
Batıya gelince...
Batıda da yine tepelere ban aüeler hâ-
kimdir, ama tekelleşmeyle ilgili yasalar
vardır. Fiyatlarda bir monopol olayı söz
konusu değildir. Bu yasalara uymayan-
lar cezalandırüır.
Türkiye'deki sosyal demokrat parti-
ler bunu isteyecek bir politikayı bile üre-
tebildiler mi? Hayır.
Seçim öncesi SHP zirvesi TÜSlAD'a
gjtti. lcazet istedi.
Gitmeyebilirdi.
Gidişi, seçim sonrasına bırakabilirdi.
Ama madem gitti, TÜSİAD üe temel
uyuşmazhk konulanmn altmı çizebiür-
di, eleşürisini getircbilirdi.
Sosyal demokrat parti ve kadrolar sa-
dece işcilerin değil, esnaf ve sanatkâr-
lann örgütlenmesi olayında rol üstlene-
medikçe, öncelikleri arasma köyü ve
koylüyü alamadıkça başarüı olamazlar.
Tüketiciyi koruyucu örgütlenmeye ön-
cülük yapma görevi sosyal demokratlara
düşer. Bu tür konularda politika ürete-
medikçe başarıyı yakalamak yine
güçtur.
Işte berdm penceremden olayın değer-
lendirilmesi.
HALKNEDÎYOR?
Cenab-ı Hak yardım edersetopariamrlarSamim Boztepe (Emekli) — Ben sos-
yal demokrat değilim, ama dışandan
izlediğim kadanyla onlan belediyeler
ve HEP yıktı.
— Toparlanmalanna gelince, şu an-
da SHP'nin DYP ile koalisyon görüş-
meleri var ve neredeyse anlaştüar, Eğer
koalisyon başanlı olursa bu, sosyal de-
mokratlara da yarar.
Şükriye Atmaca (Ev kadmı) — Be-
nim sorunuza tek cevabım var: Sol bitti
de ondan.
Muhsin Topai (Pazarlamacı) — Şu
anda sosyalist ülkeler yok olmuş du-
rumda. Artık bloklar falan kalmadı.
Bunun ülkemizdeki sosyal demokrat-
lara da çok etkisi olduğu görüşünde-
yim.
— Birbirleriyle çekişmeyi bir kena-
ra bırakmalan gerek. SHP hiziplerden
arınmalı, sonra oturup tnönü de Ece-
vit de düşünmeli. Yoksa ne tek başına
tnönü ne de Ecevit iflah olabüir.
Ahmet Koşar (Memur) — Bence
sosyal demokratlar belediyelerde başa-
nsızdüar. Halktan yana gözüküp hal-
ka kazık attılar. Bir de kendi içlerin-
deki hizipler var. SHP bu konuda her
zaman problemli. Bunu çözmeleri ge-
rek. Bunlann işine akıl ermez. Mesela
HEP'lileri Paris'e gittiler diye partiden
attüar, sonra da aldılar. Ben aynı par-
tiden olmasam da înönü'yü seviyorum.
Temiz insan. DSP ise Örgütünün zayıf-
hğından çok çekiyor, biraz önem ver-
mesi lazım.
— Toparlanma için bir kere anaya-
sadan kaynaklanan sorunlann ortadan
kaldırılması lazım. Geniş kesimlerin
politize olması lazım. Turk toplumun-
da lider anla>işı değişik. Siyasetçiler
bencil ve asırlar boyunca kalmayı dü-
şünüyorlar, bunun değişmesi için ilk
önce kendilerini değiştirmeyi bilmele-
ri gerek.
Orhan Yazıcı (Ziraat Mühendisi) —
Şimdi düşündüğümüzde birkaç konu
başhğı altında toplayabiliriz. Bir kere
birincisi belediyeler, sona erdirilemeyen
parti içi kavgalar. Her ne kadar sosya-
lizm başka bir şey olsa da Doğu Blo-
ku'ndaki gelişmeler de onları etkiledi.
Oy almak için HEP'in ahnması, bu ül-
kenin yararma değil bölüculerin^ara-
nna oldu. DSP'liler de "Ecevit OzaJ'a
kıyak geçiyor" yargısı yüzünden um-
duklannı bulamadılar, ama her şeyden
önemlisi ben derim ki Doğu Bloku'-
ndaki gelişmeler.
— Toparlanmaya gelince, sosyal de-
mokratlar bir çatı altında birleşmeli.
Partilerde zarar verici unsurlar var,
bunlar uzaklaştınlmalı. Sonra üder de-
ğişikliği, taze kan olabilir.
Muharrem Kekeç (EsnaO — Beledi-
yeler, dünyadaki gelişmeler ve HEP de-
rim.
— Bana göre Erdal Bey bu işi bırak-
mah. SHP'ye yeni bir lider, parti yapı-
smda bazı değişiklikler olması ilk ya-
pılması gereken seylerden.
Hızır Tiran (Arzuhalci) — Bence be-
lediye başkanlannın basansızhğı, taraf-
gir olmalan seçimlerde solu çok etki-
ledi. Halk serbest iradesini kullandı.
Bunlar doğru dürüst muhalefet yapa-
madılar ki. Demirel kadar muhalefet
yapamadılar. Oysa yülardır buna alış-
kındılar. Zaten Halk Partisi öteden beri
tarafgirdir, bölgeciliği çok sever. HEP'i
oy almak için getirdiler.
— SHP'yi ancak koalisyon kurtarır.
İDARECİHKTEN
YÖNET1CIUGE
DOĞAN PAZARCIKL1
— 3 —
Nasrettin Hoca'ya göre dün-
yanın merkezi, eseğinin sol arka
ayağının yere bastığı noktadır.
Adma "insan" denen yaraük
karmaşık bir yaratıktır. Her bi-
rinin gözü dünyayı değişik
biçimkrde algılar. O yüzden in-
san sayısı kadar dünya ve insan
sayısı kadar dünya merkezi var-
dır. Bütün insanlar, dünyanın
-kendikri için belirkdikleri-
merkezinde yaşamak isterler.
Üstelik her insanın kafasmda
dünya kadar da amaç bulunur.
Evde. dernekte. okulda, maçta,
sinemada. şirkette, dairede.»
uyurken, gezerken, gükrken,
ağlarken, oynarker., çaltşır-
ken... her insan biHnçli-biünç-
siz, ama çok kez bilinçli bir
"amaçlar karmaşası" ik birlikte
yaşar. Dahası, insanlar gibi
amaçlar da yerkrinde durmaz-
lar, zaman içinde sürekli olarak
değişirkr.
Genel olarak hiç kimse "boşu
boşona" yaşamış olmaktan hoş-
lanmaz. Bütün ınsanlarda "ben
obnasaydıtn dünya bu kadar an-
lamh ohnazdı" diyen bir >an
bulunur. Bu kurahn ıstisnaian Genel olarak hiç kimse 'boşuboşuna yaşamış
intihar ederkr. Belki onlar bik. o m ı a k istemez. Bütün insanlarda, 'Ben
!ueX
U
d
B
iye dü^nü"- olmasaydım dünya bu kadar anlamh olmazdı'
yoriardır. Doğal olarak. yüce diyenbir yan bulunur. Bu kuralın isüsnalan
bir amaç için hayatianm ortaya m t i n a r ederler. Belki onlar bile,''Ben öleyim de
görün bakın, dünya nasü eksilecek" diye
düşünüyorlardır. _ _ _ _ _ _
'Sosyal Demokrasi'nin Geleceği'
Dizimiz boyunca çeşitli görüşlerdeki okurlarımızın
düşüncelerine de yer vertnek istiyoruz. Yarım daktilo
sâyfasını geçmeyecek yazılarınızı / P.K. 246 34344
İstanbul / adresine gönderebilirsiniz.
Bunu da neredeyse başarmak üzereler.
Ancak o zaman toparlanabüirler. Par-
tiyi Baykal'a bırakmamak lazım, son-
ra oylar daha da düşer.
Hasan Ayan (Arzuhalci) — İnönü
yalan söyleyemiyor. Siyaset de yalan-
sız olmaz. Şaka tabü. Başta belediye-
ler, HEP. Halk bunlann daha seçilir se-
çilmez Meclis'te ne yaptıklannı gördü.
— DYP-SHP koalisyonu solu kurta-
rabilir. Bir de sosyal demokratlann Do-
ğu sorununa çözüm getirmeleri en ön-
ce yapmaları gereken şey.
Mustafa Yddınm (Seyyar satıcı) —
Onları belediyeler yıktı, belediyeler.
— Cenab-ı Hak yardım ederse to-
pariamrlar. Bunu da zaman gösterecek.
Mustafa Zurnacı (İşçi) — Belediye-
ler hiç çahşmadı. Onun için SHP az oy
aldı.
SHP çalışmakla toplanabilir. Mille-
te hizmet venneliler.
Mustafa Tekin (tşsiz) — SHP sağ-
hkh, tutarh bir politika ortaya koyama-
dı. Tutarsız bir programla ortaya çık-
tılar. Belediyeler de yetersizdi. İnönü,
Avrupalı sosyal demokratlar yapısında.
Halkımız bunu anlamıyor.
— Sosyal demokratlann güçlenme-
si için halkımızın da o seviyeye gelme-
si lazım. Parti içi sorunlar çözümlen-
meli. Çok net ve sağlıklı programlarla
ne yapacaklarını haîka anlatmalılar.
dan benim aldığım hisse budur.
Yöneticilik mestek mi-
dir?
koyanlar. bunlardan kesin bir
çizgi ile aynhrlar. Bu ikinciler.
sonuçta hayatianm yitirseler bi-
le, asıl amaçlan ölüm değil,
K s m , yaşa'mt ta k e n S dunyasın, küçülterek kendi ye- tır. Vönetim.n bir sanatoUlugu
amaçlaması gerekmez. Ama rini bulma ve bu yolla, buyuyen - > — < ' — » " An» hrn, _ıl
herkes, ölüm için ölüm ik yaşam dünyada daha mutlu yaşama
için ölüm diyebileceğimiz bu ikı çabalannda onemh bır katkı
uç arasında bir yerkrde, derece sağlayacağı ıkn sürukbüır.
derece, yaşamı kendisi için an- Nasrettm Hocanın kıssasın-
lamlı kılmaya. ya âa kendisini
yaşam için anlamh kılmaya ça-
balar. Bir başka deyişle, dünya-
nın merkezinde sağlam bir yer
tutmaya çalışır. Işsiz kaldığım bir dönemdi.
Ancak, çok sayıda msan'bir Boştagezerliğjn devkt katında,
araya geldiğinde, ortaya bir işsizligin ise aile ve konu komşu
amaçlar toplamı da çıkmaz. El- çevresinde hoş karşılanmadığı-
ma ile armudun toplanamaya-
cağı bize daha ilkokulda
öğretilmiştir. O zaman ortaya,
amaçlann matematik toplammı
aşan bir başka amaçlar karma-
şası çıkar. Unutmamalı ki bu
amaçlar karmaşası da yaşar, ge-
lişir, nitelik değiştirir. Bu
durumda asıl önemli olan, deği-
şik dünyalann kesiştikleri ortak
noktanın aranıp bulunmasıdır.
O ortak noktanın bulunuver-
mesiyle iş bitmez; o da sürekli
degişeceği için arayışın sürekli-
lik kazanması gerekir.
Bireyşeldünyalar
da söylenmiştir. Ama beni asıl
ilgilendiren işin pratiğidir. Fut-
bolculuktan nasılpara kazanıh-
yorsa. -o düzeyde olmasa bile-
yöneticıliklen de öyle para kaza-
nüıyor. Demek ki bu bir meskk,
demek ki birileri yönetici denen
adama gereksınme duyuyorlar.
Evet, yöneticinin yaptığı iş ilk
bakışta göze çarpmıyor, somut
değilmiş gibi görünüyor. Mû-
hendisin, mimann yaptığı işi
önce kâğıt üzerinde, sonra ara-
Her alanda hızlı bir değişim
geçirmekte olan dünyamız, kişı-
krin bireysel dünyalannı da
aynı hızla büyütüp genişktmek-
mı oluyor, kahvaltımı ediyor,
özenle giyiniyor, bond çantamı
"alarak. işi olan herkes gibi soka-
ğa çıkıyordum. Bazen, önceden
belkdiğım küçük kavhehaneye
giderek gazetemi okur gibi ya-
pıyor. bazen de eski dostlanmı
ziyaret ederek usulünce kulak-
lannı dolduruyor. böylece iş
aramış oluyordum.
O gün kendisine uğradığım
arkadaşımçoktandır kendi işini
yürütüyordu, orta halli bir pat-
ron sayıhrdı. Beni coşkuyla
karşıladı, işknmin nasü gittiği-
ni sordu.
"Valla iş bana monoton gel-
meye başladı arkadaş!" dedım.
"şöyle kendimi kanıtlayabitece-
Türkiye'de yönetim üzerine kuramsal düzeyde
yazılmış birçok kitap bulabilirsiniz. Ama
pratiğe değgin en basiti anlatan, dipnotsuz,
sistemsiz, hatta çoğu kez kişisel duygusallıklarla
yoğrulmuş bir anlatı bulamazsınız. Kamu
yönetimi okuyan gençlerirrâz, 'örnek olay'sız
dersgörüyorlar.
tedir. Dünyanın küçülmekte
olduğu tezi sadece teknolojik
açıdan geçerüdir. Artık insan-
lar, büyüyen bireysel dünyala-
nndaki gerçek merkezkrini
bulmada eskıye oranla daha
çok zorlanıyorlar, yalnızhkları
giderek artıyor. Alvin Toffler'ın
"Fature Shock"una yollama
yapmıyorum, gerçi o da yapıla-
bilir, ama benim konum yöne-
tim. Konu yönetim. yani insan
olunca, ipin ucunu işte böyk ka-
çırabilirsiniz.
İş hayatı değişik dünyalann
kesiştikleri ortak noktanın ara-
nıp bulunması çabalanmn en
yoğun biçimde gözknebildiği
alanlardan birisidir. Daha doğ-
rusu öyle olması gerekir. Çünkü
iş hayatı insan ömrünün önemli
bir bölümünün içinde geçtiği
alandır. Orada çahşan kişi ken-
disine gerek duyulduğuna.
kendisinin vazgeçilmez olduğu-
na inanmalıdır. Kendisini çalış-
tığı grubun bir parçast, doğal
üyesi saymahdır. Çalışanlann
orada bulunuyor oluşu, mer-
kezde yer tuımuş olan kişi ya da
kişikrin varlığını kanıtlamak-
tan ibaret ise, -hep birlikte ortak
bir amaç çevresinde toplanürruş
değilse- orada bulunmanın an-
lamı kalmaz. Yönetimin amacı
eğer verimin-etkinliğin arttınl-
ması ise bu temel nokta gözardı
edilemez demek tir.
Aslında aynı görüş daha geniş
çaplı toplumsal yaşam açısm-
dan da geçerlidir. Belli dernek-
kre, okullara, spor kulüplerine.
siyasal partilere, sendikalara
"ait otana" duygusunun. yalnız-
lık içinde bocalayan insana.
gim bir başka iş olsa daha mutlu
olacağun. Doğrusunu istersen,
gönlümden geçen kendi adııtıa
bir iş kurmak, danışmanhk gibi
bir şey ömeğin. Bunca yılm biri-
kimi var. köşede üç-beş kuruş
param da var. (Bunu, kendisin-
den para istediğhni sanma&ın
diye soylüyorum.) Ama, yeni bir
işe de geçebilirim sanınm. (Bak-
layı burada ağzımdan çıkarıyo-
rum.)"
Arkadaşım birden:
"Yahu bağışla beni" dedi.
"senneişyaparsın?"
"Idareciyim, yönetfciyim
1
" de-
dim.
"Canun onu biliyorum" dedi,
"yani uzmanı olduğun alan ne-
dir? Sigortacılık mı, ithalat-ihra-
cat mı, bankacıhk mı, iş hukuku
rnu, tekstil mi. madencilik mi?
Dünya kadar konu var..."
"Valla ben bunlann hepsiyle
de ucundan kıyısından tanıştun,
ama hiçbirisinin uzmanı olduğu-
mu söyleyemem."
"Yok, olmadı!" dedi, "Bu ne-
ye benziyor biliyor musun? Hani
köyden gelen \atandaş iş arar-
ken 'ne iş olsa yaparır ıbi' der
ya, işte ona benziyor. Kendine
uygunbir konu scçmelisin."
Kötü yakalandığımı hisset-
tim, sözü degiştirdim. Bir süre
sonra vedalaştık. doğruca be-
nim küçük kahvehaneye gıdip
geçmişimi sorguya çektim.
Genel yönetıcıliğin bir meskk
olup olmadığı bızde hep- tartışt-
lagelmiştir. Dahası, yönetim
biliminin. hatıa genel olarak in-
san çevresinde dönen diğer
bilimkrin gerçekıen bilim olup
olmadıkları da hep tartışümış-
kazanınca anhyorsunuz. Dok-
torun verdiği ilaç bazen sizı iyi
ediyor. Polis hırsıa yakalarsa
somut bir iş yapmış oluyor.
Ya yönetici? Bence yönetici-
nin yaptığı iş belki daha da
somut. Bir yönetici geliyor, fı-
lanca bankayı bataktan kurtâ-
nyor, bir başkası falanca KİT'i
düze çıkanyor. Yıllarca sigorta
yöneücıliği yapmış kişi bir bakı-
yorsunuz inşaat sektöründe at
koşturuyor. Bir başkası, tekstil
sektöründen sonra tunzm sek-
töründe de aynı başanyı gösteri-
yor. Doğal olarak bunun tersi
de olabüiyor. Ama benim göre-
bildiğim, bu insanlann hiç birisi
de başında bulunduklan işin
derinliğine uzmanı olmuş kişiler
değil. Personel seçmeyi, ekip
kurmayı, işi örgütlemeyi, yön-
lendirmeyi. koordine etmeyi,
planlamayı, sonuçlan denetîe-
meyi biliyorlarsa başanya gidi-
yorlar; değilse başansız
oluyorlar. Başanyı dış koşullar
da etkiliyor elbet.
Ben daha ileri giderek diyo-
rum ki arkadaşımın saydığı,
sonra benim yenikrini ekledi-
ğim o uzmanlık alanlannda
çalışanlann yaptıklan işin so-
mut görüntüsü bile yöneticinin
birkştirici, yönlendirici. bağ-
daştına niteliklerinden kay-
naklanıyor.
Kendimi aklayarak kahveha-
neden aynldım. Rahatlamış-
tım. ama içimdeki seskr bir
türlü susmuyordu. Birisi:
'Sen yine de bugün aldığm
dersi fazla yabana atma" der-
ken. öteki, "Bırak canım, dünya
nereterde bak ve Türkiye o dün-
yada" diyordu.
Ücnol
Neden "Son söz" değil de üç
nokta1
? Çünkü bu yazı ne son sö-
zü söykmek için yazıldı, ne de
kendisinin bir son sözü var; bel-
ki de son sözün hiçbir zaman
sö>lenmemesi en doğru olam-
dır.
Türkiye'de yönetim üzerine
kuramsal düzeyde yazılmış pek
çok kitap bulabilirsiniz. Ama
pratiğe değin, en basiti anlatan,
dipnotsuz, sistemsiz, hatta çoğu
kez kişisel duygusallıklarla yoğ-
rulmuş bir anlatı bulamazsınız.
Kamu yönetimi okuyan gençk-
rimiz "örnek olay"sız ders
görüyorlar. Ben, bu'yüzden, as-
lında herkesin bildiği, ancak
nedense bir türlü yazmadığı yö-
netime ilişkin bazı basit şeykri
söylemeye cesaret ettim. Bu ara-
da, ortada pek çok olumlu şey
varken daha çok olumsuza ta-
kılmanın gereğjne de inandım.
Bir gazete yazısı çerçevesinde
neyin önemli neyin önemsiz ol-
duğunu kestiremeden -çünkü
benim önümde de bir örnel
yok- notlanmdan seçtiklerimı
gelişigüzel yazdım.
Kendilerini ister idareci gib
görsünkr ister yönetici gibi, hai
ta isterlerse vatandaş gibi
uygulamadan gelen kişikr b
alanda daha nice şeyler söykyi
yazabılirkr.
Benimki sadece bir çağndır.
—Btnrt—