17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 1991 * * * * HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/17 Ortadoğu Barış Konferansı... (Baştarafi 1. Sayfada) lın sonunda gelen Ortadoğu için Barış Kon- feransı'nı başka türlü nitelemek olanaksız. Anlaşmazlığa doğrudan taraf olan Ürdün, Suriye, Lübnan, Filistinliler ve İsrail bunca yıl sonra ilk kez uluslararası bir konferansta aynı masanın çevresinde buluşacaklar. Fakat gerçekçi olunursa şu söyienebilir: Madrid Konferansı'na dönük beklentilerin, kendi başına konferansın yaratmış olduğu heyecanla orantılı olmadığını belirtmek ge- rekiyor. Bu konferansın toplanması, ABD Başka- nı George Bush için, savunmakta olduğu "yeni dünya düzeni" açısından çok önem- liydi. Böylece Başkan Bush, Körfez savaşı- nın yalnızca Kuveyt Emiri'ni yeniden tahtı- na oturtmak için yapılmadığım, ABD'nin böl- gede barışı içtenlikle kurmak istediğini ka- nıtlayacaktı. Bu açıdan, Başkan Bush'la Dı- şişleri Bakanı James Baker ikilisinin başarı kazandıklan söyienebilir. Taraflan konferansı kabul etmeye iten ya da zortayan en önemli etken nedir sorusu- na şu yanıt verilebilir: Gerçek bir banş iste- ğinden çok, tek süper güç ABD'yi gücendir- mekten kaçınmak... Bu olgu, örneğin israil'in tutumunda da göze çarpıyor. İsrail, konferansa ancak Fi- listın heyetini veto etme hakkının tanınması karşılığında katılmayı kabul etmıştır. İsrail Başbakanı Şamir ayrıca, "Barışa karşı toprak" ilkesini kabul etmediklehni, Arapla- ra toprak vermeye niyetleri olmadığını açık- ça ifade etmiştir. İsrail'i Madrid'e gelmeye iten başlıca neden biliniyor: Sovyetler'den Is- rail'e göç eden Yahudilere yerteşim bölge- leri kurulması için ABD'nin söz vermiş oldu- ğu 10 milyar doları elden kaçırma kaygısı... Nitekim Başkan Bush bu krediyi dört aylığı- na dondurmuş durumda. Arap cephesine gelince... Soğuk savaşın noktalanması ve Sovyetler Birliği'nin süper güç olarak sahneyı terk et- mesiyle Ortadoğu politikasında en güçlü da- yanağını yitiren Suriye, israil'in ödüne yanaş- mayan tutumuna karşın, ABD'yi karşısına al- mamak için konferansa evet demiş bulunu- yor. Ürdün ve Filistin Kurtuluş Örgütü de Körfez savaşı sırasındaki Saddam yanlısı tu- tumları yüzünden içine düştükleri yalnızlık- tan kurtulabilmek umuduyla Banş Konferan- sı'nı desteklemişlerdir. Taraflann kendi inisiyatif ya da niyetlerin- den çok, VVashington'un baskısıyla toplana- cak olan konferanstan şimdilik fazla bir şey beklenmiyor. Görünen şu: Madrid Konferan- sı çarşamba günü ABD Başkanı Bush'la Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov'un yapa- cakları konuşmalarla görkemli biçimde açı- lacak, fakat dişe dokunur somut bir sonuç doğurmaksızın dağılacaktır. Ama yine de bu sonuca bakarak karam- sarlığa kapılmak yersiz. Böyle bir banş kon- feransını toplamak, tam 43 yılın sonunda mümkün olabilmiştir. Onun için, Madrid Kon- feransı her şeye karşın ileri doğru atılmış bir adımdır. Gerçi ufak bir adım. Ama bazen yumuşa- maya giden yolun açılmasında ufak adımlar büyük roller oynayabilıyor. Madrid Konferan- sı'na bağlanmış umut da sanınz bunun öte- sinde değil. Genelkıırmay, BarzanTyi yalanladı Barzanî rest çekti EVREN DEĞER Akarsular ölüyor HÜRRİYET UYMAZ TBMM Çevre Araştırma Ko- misyonu, Türkiye'deki akarsu ve nehirlerin kirlilik haritasını çı- kardı. Komisyon raporuna göre ülkedeki akarsu ve nehirlerin ya- rıdan fazlası "kirU" ya da "çok kirli su" sınıfına giriyor. Arse- nikten bora kadar birçok zehir- li ve evsel atıkla kirlenen bu akarsu ve çaylar insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor, tarımda verim azalmasına, hatta, baa yö- relerde hayvan ölümlerine bile yol açıyor. MecÜs'teki partilerin çevreden sonımlu milletvekillerinin katı- lımıyla 1988 yıhnda oluşturulan TBMM Çevre Komisyonu'nun üç yıl süren çahşmalannın so- nuçlan açıklandı. Çalışmada, ülkedeki akarsu ve nehirlerin ya- rıdan fazlası "çok kirli" ya da "kirü su" kategorisinde değer- lendirilirken önlem alınmadığı takdirde geri kalan nehir ve çay- lardaki kirliliğin daha da arta- rak, aynı şekilde tehlike sınınnı aşacağı gözleniyor. Komisyon raporuna göre kir- liliğin en yoğun olduğu nehirle- rin başında Meriç, Susuriuk, Sa- karya, Gediz, Seyhan ve Yeşilır- mak geliyor. Ülkeyi 26 havzaya ayırarak akarsu kirliliğini araş- üran komisyon, başta Trakya ol- mak üzere Marmara, Kuzey Ege, Iç Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz'de atık boşalmayan akarsu ve çay kalmadığını orta- ya koyarken en kirlilerini de şöy- le sırahyor: Meriç-Ergene Havzası- Lala- paşa'dan Edirne'ye kadar geçti- ği yerlerin evsel ve sanayi atık- lanyla kirlenen Meriç, daha so- ra Ergene nehriyle birleşiyor. Havzanın üç önemli akarsuyu Meriç, Ergene ve Çorlu dereleri diğer derelerle birlikte "çok kirli sn" sınıfına giriyor. Bunlann bashca kirleticileri ise yerleşim merkezlerinin evsel atıklarının yanı sıra tekstil, makine, metal, bitkisel yağ, kâğıt, karton, am- balaj ve un fabrikalan. Marmara Havzası- Büyük akarsu bulunmayan havzanın en önemli iki çayından biri Gönen çayı, Gönen Uçesinin evsel atık- larının yanı sıra 50 kadar deri ta- bakhanesi, süt, konserve, yem, tuğla, kauçuk, lastik, tutkal ve çivi fabrikalannın atıklanyla kirleniyor. Biga (Kocabaş) çayı ise Biga Uçesinin evsel atıklan ile 30 kadar mandıra ve deri tabak- hanesinin deşarj ortamı duru- munda. "Kirli su" sınıfına giren her iki çayda da tabakhaneler- den kaynaklanan "krom kirlenmesi" var.„ Susuriuk Havzası- Bursa, Ba- lıkesir il merkezleri ile Simav (Susuriuk) çayı ve bunun kolla- n Nilüfer, M. Kemalpaşa, Koca- çay, Orhaneli (Adranos) ve Emet çayları yer alıyor. Bunlardan Bursa ve yöresindeki yerleşim merkezlerinin evsel atıklanyla, irili ufaklı sanayi tesislerinin ve Bursa organize sanayi bölgesi- nin auklarımn boşaldığı Nilttfer çayı, organik ve ağır metal yö- nünden "çok kirli su" sınıfında. Dere suyunun yörede hayvan ve bitki sulamasında kullanılması tanmda verim azalmasına ve ba- zen de hayvan ölümlerine yol açıyor. Kuzey Ege Havzası- Bakırçay ve kollan ile Karamenderes, Madra, Havran, Akçin ile Bur- haniye ve Güzelhisar derelerinin bulunduğu havzanın başlıca kir- leticileri Soma Linyit Işletmele- ri, TEK'e ait Soma Termik Sant- railı ile bölgedeki zeytincilik sek- törü. Zeytincilikte, sıkma işle- minden arta kalan "karasu" çok yüksek oranda güç aynşabilir organik kirlilik içeriyor. Gediz Havzası- DSl'nin tah- liye kanallan Manisa'nın Medar çayı, Akhisar'ın Nif çayı, Kemalpaşa, Menemen, Muradi- ye, Salihli, Demirci, Turgutlu, Alaşehir ve Saruhanlı gibi bir- çok yerleşim merkezinin tüm ev- sel ve sanayi atıklarını Gediz'e taşıyor. Bunlardan özellikle Nif çayına, sadece Kemalpaşa ova- sından, ağır makine sanayii, me- tal, kimya, boya, tekstil, deri, kâğıt, mukavva, emaye olmak üzere 112 kuruluşun zehirli atık- ları karışıyor. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL (Baftarafi 2. Sayfada) görmek, yıllardır Türkiye'nin ünlü bir sanatçısı olmak kültürüne pek bir şey katmamışa benzer. Bir örnek mı? Geçenlerde yaşlı bir öğretmeni mikrofona çağırdı. Yaşı yetmişi bulmuş, dokuz çc- cuklu, pek çok torunlu bir köy öğretmeni. Coşkulu bir kişi. ilgi çe- ktci bir yaşam sürmüş. Bol anısı var. Kendi de gülüyor, seyircile- ri de güldürüyor. Bir ara öğretmenliğinin ilk günlerinden söz açt. Bir konuyu anlatrken Köy Enstitülen'nin kurucusu İsmail Hakkı Tortguç'tan söz etti. "Gıttim bizim genel müdür ismail Hakkı Tonguç'a, durumu anlatbm" dedi. Barış Bey, Tonguç'un adını hiç duymamış olmalı ki halka dö- nüp "Adama bakın, elli yıl önceki müdürünün adını anımsıyor" demez mi? Ne Köy Enstitüsü konusunu biliyor ne Tonguç'u tanı- yor. Saşınyor Köy Enstitüsü çıkışlı yaşlı bir oğretmenin elli yıl önceyi bilmesine!.. Ünlü bir şarkıanın, hem de entel 1 bilinen bir kişinin Tonguç'u bilmemesi beni şaşırttı. Hani bazen sonjşturmalar yapar, soru- lar sorariar, yüksek öğrenım görmüş kişilerin kültür konulannda ne denli bilgisiz olduğu anlaşılır. Hakkı Tonguç'u bilmeyen bir TV programasının varlığı da böylece ortaya çıkmış oldu işte. Yalnız Banş mı? Bir olay daha: Bir süre önce bir kültür ve sa- nat programında bir bayan, edebıyatla ilgıli bir konuyu anlatırken şöyle bir söz söyledi: "Bu konuda edebiyattarihçisi Cevdet Kud- ret Aksal şöyle der.." TV'de kültür programında konuşan kişiler Cevdet Kudret'le Sabahattın Kudret'i bırbtrıne karıştrırlarsa dı- yecek söz kalır mı? Cevdet Kudret'ın soyadı Solok'tur. Sabahat- tin Kudret'in. Aksal! Her iki yazar da sayısız kitap yayımlamış, TVIerde konuşmuş, oyunlan sahnelenmış, yaşı yetmişi bulmuş ya da aşmış kişiler. Ama TVmizin kültür konuşmacılan ne birini ne de öbürünü bılryori "Bunca cehalet ancak öğrenimle sağlanır" diyen Sakallı Ce- lâl'e hak vermemek elde değil. Kültür' düşmanıyız. Ama 'kültür- lü' geçinmeyi pek severiz. Cumhurbaşkanımız kitap okumaz, Red Krt okur. En ünlü polrtikacılara, lıderlere sorun, son altı ayda hangi tiyatro oyununu ızlediler, hangi romanı okudular, hangı resim sergısinı gezdıler, hangi konseri dınlediler? Politika alanında nıye bu denli başansızız. Neden Batı ülke- lerinin devlet adamlan bizimkılerden daha ileri? Bundan. Kültür- le, sanaüa ılışkıleri olmadığından... Hangi partinin programında sanatn, yazının yeri var? Seçim öncesınde sanatçılarla, yazar- larla birlikte bir yemek yemeyı duşünen tek SHP lideri Erdal inö- nû otdu. Ama partilerin adaylan, şımdi de milletvekilleri arasın- da bir tek gerçek sanat, edebiyat adamı var mı? Nrye kızmalı Banş Bey'e, Tonguç'un adını bile duymamış diye! Ya da Kudret'lerı kanştran bayan kültür sunucusuna!.. Baiştaki- ler böyle olunca alttakilerden başka ne bekleyebılirsiniz? ANKARA — Genelkurmay Başkanhğı, Kuzey Irak'ta devam eden operasyon sırasmda "hiç- bir meskûn mahalie barekât düzenlenmedigini" bildirerek Kürdistan Demokrat Partisi li- deri Mesut Barzani'nin, "köyii- niin bombalandığına" ilişkin id- diasını yalanladı. PKK'nın Ça- yırlı baskınının ardından peş- mergelerin bölgedeki tüm yerel yetkililerine, PKK'ya karşı ope- rasyon düzenleneceği yolunda haber verildiği de kaydedildi. Kürt liderlerinin iddialan, Ge- nelkurmay Başkanlığı'nda yak- laşık 5 saat süren toplantıda ele alındı. Genelkurmay Başkanlığı'n- dan üst düzey bir askeri yetkili, Türkiye'nin Irak Devlet Başka- nı Saddam Hiiseyin'le anlaşarak Kuzey Irak'ta "tek bir Kürt bırakmama" yolunda operas- yonlar yaptığına ilişkin iddiala- n kesin bir dile reddetti. Cuma sabahına karşı PKK'nın baskın şeklinde gerçekleşen taarnızun- dan sonra peşmergelerin bölge- deki tüm mahalli yetkililerine PKK'ya karşı operasyon düzen- leyeceği yolunda haber verildiği- ni de kaydeden askeri yetkili şöyle konuştu: "Kara biriiklerimiz 5 kilomel- re içeride. Uçaklanmız ise 10 ki- lometre gidip bombalama yapıp çıkıyor. Barzan köyü 30 kilo- metre içeride. Bizim ucaklar 10 kilometrenin ölesine geçmiyor ki. Zaten onlar 10 kilometre da- hilinde kendilerinin 100-110 ka- dar tüm yerleşim birimlerinin koordinatlannı vermişlerdi. Ar- ük maksatlı olarak mı bu tür id- dialan çıkanyoriar. bilemiyonız. Bizim canımız yanmış, gidip de Barzani'nin köyünii mü vuraca- gız?" Askeri yetkili, peşmergelerin her operasyon sırasında ve son- rasında ortaya bu tür iddialar at- tıklarını da kaydederken "Artık huylannı biüyonız. Her bir olayı kendi sesleri ve gelecekleri için bir vesile sayTyoriar" dedi. Ope- rasyonla ilgili il raporlann Ge- nelkurmay'a ulaştığım da kayde- den askeri yetkili, 17 erin, Ça- yırlı Jandarma Karakolu'nun merisubu olduğuna, taarruz ya- pılan diğer iki yerde ise koman- dolann olması nedeniyle hiçbir zayiat verilmediğine dikkat çek- ti. Halen hiçbir PKK'hmn cese- dinin bnlunamadığını da belir- ten askeri yetkili, "Bu iş arük si- nir harbi. Karşı taraf, bu işi kü- çümsemek, 'Bir şey yapmadılar' havası vermek için ölükrini be- raber götürüyor. Raporlara gö- re mağaralarda kanlı bezler, ilk yardım malzemesi artıkları var. PatikaJarda kan izkrinden geçil- miyor. Aynca biitün bölgeyi ma- yınlamışlar, tuzaklar kurmuşlar" diye konuştu. Operasyon sırasında bir cami- nin bombalandığma ilişkin iddi- ayı da reddeden askeri yetkili, "Biz o kadar hassas davranıyo- ruz ki bugiin (dün) hava ağır ol- duğu için, meskûn yer ve sivil hedefler tam seçileraeyecegi için, özellikle hava harekâtı yapma- dık. Yoksa ucaklar, savaş uçak- lan, rahatça kalkabiliyorlar" de- di. Kürt liderlerin iddialan son- rasında Genelkurmay Başkanlı- ğı'nda dün yaklaşık S saat süren ve üst düzey generallerin katıl- dığı bir toplantı yapıldı. Bu top- lantıda, bombalama yapılan tüm hedeflerin koordinatlan tek tek haritada işaretlenerek Dışiş- leri Bakanlığı'na biigi verildi. Dışişleri Bakanlığı da bu harita üzerinden, Kürt liderlerinin An- kara'daki temsUcilerine bilgi ak- tardı. Sakarya Havzası- En önemli akarsuyu Sakarya, Etibank Kır- ka Bor lşletmeleri yüzünden yüksek oranda "bor kirlenmesi" olan Seydi suyunun yanı sıra Kütahya Azot ve Eskişehir Şe- ker fabrikaları, Eskişehir Sü- merbank Tekstil Sanayii, mez- baha ve evsel atıkların "oksije- ni sıfırladıgı" Porsuk çayıyla birleşiyor. Bu arada Çubuk, Ha- tip, Incesu, Dikmen, Balgat de- releriyle Ankara'nın evsel atık- lannın yüzde 90'mın boşaldığı ve "deterjan kirliliğinin hat safhada" olduğu Ankara çayıyla birleşen Sakarya'nın bir diğer kolu Çark suyunun kirleticileri ise şunlar: Arifiye, Adapazarı, Serdivan ve Erenler belediyele- rinin kanalizasyon atıklan, mez- bahalar, 1017 ağır bakım fabri- kası, küçük sanayi sitesi, tank palet, vagon, karavan, ziraat aletleri ve makineleri fabrikala- nmn yanında, asit nişasta, bis- küvi fabrikaları ile tabakhane- ler. "Çözünmüs oksijenin sıfır" olduğu aşırı oranda yağ yüklü çay, "hastalık yuvası" olarak ta- mmlamyor. Seyhan ve Ceyhan Havzalan: Adana bölgesinde antma tesisi olmayan sanayi, özellikle tekstil fabrikalarınca kirletilen Seyhan nehrinde kirlilik, kentîn evsel atıklanyla birlikte had safhaya ulaşmış durumda. Küçük ve Büyük Menderes Havzalan- tçme suyu olarak kullanılması planlanan Küçük Menderes, Torbalı civarındaki sanayi tesislerinin anklanyla kir- lenmeye başlamış durumda. Bü- yük Menderes ise Aydın'dan De- nizli'ye, Uşak'tan Yatağan'a ka- dar onlarca yerleşim merkezinin evsel ve sanayi atıklanyla kirle- niyor. Yeşilırmak Havzası: Turhal Şeker ve Turhal Antimon fabri- kalanndan başka, havzadaki tüm il ve ilçelerin atıklanyla kir- lenen Yeşilırmak ve kollarında, bor, deterjan, arsenik kirliliği var. Kızılırmak havzası- Kollany- la birlikte çözünmüs oksijen açı- sından normal olan nehir, çö- zünmüs madde açısından kirlen- me sınınnda. Karamanlis 'Türkiye kışkırücı' ATtNA (Cumhuriyet) — Yu- nanistan Cumhurbaşkanı Kons- tantin Karamanlis, Kıbns soru- nunun Ankara'nın "kışkırtıcı keyfiliği" ile "ea kritik döneminde" bulunduğunu iddia etti. Karamanlis, 2. Dünya Savaşı'nda Nazi ordulanna karşı direnişin başlangıç yıldönümu dolayısıyla Selanik'te yaptığı ko- nuşmada, "Komşu Türkiye'nin kışkırtıcılığı nedeniyle bugün en kritik döneminde bulunan Kıb- ns sorununu unutmayalım" dedi. Balkanlardaki siyasi ve strate- jik değişikliklerin de Yunanis- tan'ın güvenliğini tehdit edebi- leceğini kaydeden Karamanlis, ülkesinin "volkanların ortasın- da" bulunduğunu söyledi. Konstantin Karamanlis, "Bazı durumlarda toprak isteklerine kadar varan çağdışı milliyetçili- ğin uyanışı ile Balkan Yarunada- sı'nda yer alan gelişmeler, iilke güvenliğini tehdit etmektedir" diye konuştu. "Bölgemizdeki biitün iilkeler, kannaşık ve kritik ekonomik, si- yasi ve sosyal sorunlarla karşı karşıya bulundugundan bu tür milliyetçi emelteri beslemek per- vasızlıktan başka bir şey değil- dir" diyen Karamanlis, bunun özellikle "tanımlanamaz ve bir- birinden farklı etnik yapısı ile bütün komşulan için başağnsı olan Üsküp (Makedonya) için gecerii olduğunu" kaydetti. Genç çift, nikâh defterini dizleri üstünde imzaladılar. (Fotoğraf: MUHARREM AYDIN) İki kıta arasında nikâhlstanbul Haber Servisi — Soğuk ve sisli bir sabahında dün tstanbul gökleri "alışılmadık" bir nikâh yaşadı. Almanya'mn ey yüksek tiraj- lı gazetelerinden biri olan Bild'in açtığı "Aşk Hikâyenizi Yazın, Sizi Biz EvlendireUm" yanş- masını yüzlerce çift arasından kazanmayı ba- şaran Annatte Wahl (23) üe Jochen Lotz 'un (28) nikâhları VIP AIR'e ait bir uçağın içinde; Asya ile Avrupa kıtalarını birleştiren Boğaz Köprüsü'nün tam üstünde kıyüdı. Kalmakta ol- duklan Ramada Otel'den havaalamna beyaz bir Cadillac ile getirilen çiftin "ilginç" nikâhında şahitler, VIP AIR'in sahibi Yavuz Çizmecpile Ramada Otel Satış Müdürü ŞWn Bebe'ydi. Fa- tih Bdediyesi nikâh memuresi GUIer Baş tara- fından kıyılan nikâhtan sonra yeni evliler flaş- lar arasında ve orkestradan yükselen "La Comparsita" parçası eşliğinde ilk danslannı uçakta yaptılar. Şampanyalann patlatılmasın- dan sonra düğün pastasuıı kesen çift, 10 bin fit yükseklikten Istanbul'u tepeden izledi. Alman çift, görüntünün büyüleyici olduğuna dikkat çe- kerek "İki kıtayı birieştiren tek kent olan lstan- bul gibi olağanüstü bir kentin üstünde nikâh- lannın gerçekleştirilmesinden ötürü kendileri- ni çok şanslı saydıklannı" söylediler. Demirerin Gtineydoğu planı (Baştarafı 1. Sayfada) dırüann ortaya çıktığını anlatan Demirel şöyle konuştu: "1984'ten bu >ana 1200 ka- dan güvenlik mensubu 2500 va- tandaşımız hayatını yitirmiştir. Bu, Türkiye'nin her şeyden ön- ce kesin bir çare bulmaya mec- bur olduğu bir olaydır. Bu ola>, yeni hükümetin gündeminde en başta yer alır. Yalnız, bütün ül- kenin, devletin, Meclis'in soru- nadur. Bu zamana kadar önle- nemeyişinin sebebine iyi eğilmek lazım. Önlenmesini bir kenara bırakın, olay, artarak gitmiş ve' taban kazannuştır. Yalnız, se- çimler de göstermiştir ki halkta öyle zannedildiği gibi bir taban bulmamıştır. Olaym önlenmesi- ne gidilirken çok yonlu tedbir- lere ihtiyaç vardır. Halkımıza güvenlik, inandıncılık vermek, şefkatle, adaletle ve güzellikle yaklaşmak, onlann bu çeteye korkudan dolayı yardımcı ol- mak mecburiyetini ortadan kal- dınnak, çetenin hâkimiyetin- den, korkusundan halkımızı kurtarmak, mesdenin birinci tedbiridir. Ikinci tedbir. devlet yönetimini üstümüze aldığımız- da, bu işlerin niçin istenildiği şe- kilde önlenemediğini tepeden tırnağa didiklemektir." Bu konuda bir yönetim boş- luğu ve koordinasyonsuzluk ol- duğunu, bunun da işi "siyasi di- rektif eksikliği"ne götürdüğünü vurgulayan Demirel şunlan söy- ledi: "tş, kimin işidir? Devletin içerisinde Silahlı Kuvvetler'in mi, yoksa İçişleri Bakanlığı'nın işi midir? Nerenin işidir de, bir- takım tereddütler var? Olağa- nüstü Hal Bölge Valiliği'ne ye- niden bakmak gerekecektir. Po- lisin, jandarmanın, askerin işi midir? İşin sahibi orta yerde kalmışür. Yalnız, devlet her za- mankinden daha da güçlüdür. Her şeyi vardır. Butun bunlara rağmen, bu işin bir neticeye bağlanamamış olmasını hüzünle karşılıyorum. Mutlaka, bu ise girmiş olanlann tepe noktalann- da bulunan sorumlulan çağıra- rak bu işin neden önlenemediği konusundaki düşüncelerini al- mak ve ona göre yeni bir siya- set koymak gerekiyor. Buna ih- tiyaç vardır." Kamuoyuna zaman zaman terör örgütlerinin yataklarımn sınır ötesinde olduğu yönunde izlenim verildiğini anlatan De- mirel, "Ama, bunlann yatakla- nnın, bizim sınırlanmız içinde olduğu da bir gerçek. Bizim sı- nırlanmızın dışmda olmak, bu yataklann ortadan kaldınlama- yışının engeli gibi gösterilijor. Peki, ama bizim sınırlanmız içindeki yataklar. mihraklar, odaklar niçin ortadan kaldınla- mıyor? Hudut engelini ortaya koyarak bir yere varmak müm- kün değil" diye konuştu. Ken- disinin öyle düşünmemesine karşın bütün olaym sımr ötesin- de cereyan ettiğinin kabul edil- mesi durumunda bile sık sık sı- nırı aşıp, "Göriiyorsunuz, hu- duru aştık" demenin de bir an- lamı olmadığını kaydeden De- mirel, şöyle dedi: "Hududun ötesindeki bu kaynaklan, odaklan, yataklan tesirsiz hale getirmenin zamanı gelmiştir ve geçmiştir. Çok bü- yük bir yangın bu. 10.5 aydaki zayiatımız, neredeyse Kıbns za- yiatımız kadar. Bu Türkiye'nin göriintüsünü de bozmaktadır. Türkiye dışandan, sanki kar- nında ur olan bir Ulke gibi gö- rünmektedir. Üikenin itibarını da sarsmaktadır. Devlete yakı- şır şekUde, hukukun Ustünlüğü içerisinde bu olaylan söndurme- miz lazımdır. Kimse bu olayla- ra, söndürülemez diye bakma- mahdır. Türkiye bu olaylan aş- madıkça, huzur, sükûn ve ra- nattan bahsedilemez. Bu olay- lar cereyan ettiği sürece Türki- ye çok rahatsızdır. Bir bunalım Türkiyesi'nden bir rahatlama Türkiyesi'ne geçilecektir. Bu, Türkiye'yi parçalanmanın eşi- ğinde gibi gösterme olayıdır ki bunun içeride ve dışarıda çok büyük zaran vardır." Demirel, konuya Uişkin çeşitli sorulan da şöyle yanıtladı: " — Yeni hükümet dönemin- de, sınır ötesine büyük bir ope- rasyon gündeme gelecek mi? DEMİREL — Bu mesele böyle devam edemez. Komşu devletlerin bize azami kolaylığı göstermesi lazım. Ha ülkelerin- de başka bir ülkeye ait uçak ba- rındırmışlar, onlara üs vermiş- ler, Türkiye'yi bombalattınyor- lar, ha birtakım eşkıyalara yer vermişler, onlar zaman zaman gelip, Türkiye'nin karakollan- nı basıyorlar, askerlerini, polis- lerini şehit edip, masum halkı- nı kırıp geçiriyor. îkisi arasın- da fark yok ki. Bu, komşuluk münasebetlerine fılan girmez. Bir yerden sonra da bunu, 'Efendim, iç işlerime kanştınız' şeklinde filan da kimse diyemez. Onun içindir ki 'Bu mihraklann söndüriilmesi için ne vapüması gerekliyse o yapılsın" diyorum. Hemen ertesi günü, 'Bekaa va- disini bombalayın' demiyorum. Ama 'Her türlü tedbirin alınma- sı lazımdı' diyorum. Bundan sonra da Eh, ne yapalım, bun- lar Suriyede, tran'da, Irak'ta üs- lenmiş, ara sıra gelip insanlan- mızı öldürüyorlar. Bir şey yapa- mıyoruz'u kabul edemem. Bun- lar, yalnız oralarda değil, Türk- iye'nin içinde de üslenmiş. 'Dı- şarıda üslenmiş' olayını ortadan aldırmayı da kabul ede- mem. Bu olayın ortadan kaldı- nlması şarttır. Kaldınlmasımn mazereti yoktur. Siyasi direktif noksam var. — Yeni bir politika söz konu- su olacak mı? DEMİREL — Evet. Hedefı, bu olayı tesirsiz hale getirmek olan yeni bir politikaya da ihti- yaç var. — Bunun içinde Genelkur- may BaşkanhgTnın Milli Savun- ma Bakanlığı'na bağlanması da olacak mı? DEMİREL — Hayır hayır. Bununla onun alakası yok. — Ankara'ya gelen Celal Ta- labani ile göriişecek misiniz? Sizden bir randevu talebi oldu mu? DEMİREL — Hayır, şu an- da yok. OlabUir, ben daha ön- ce görüştüm kendisiyle. Talep gelirse, konuşurum gayet tabii. — Yeni hükümet döneminde de Kürt liderleriyle pazarlık söz konusu olacak mı? DEMİREL — Hangi Kürt li- derleri? — Mesela Talabani ile. DEMİREL — Celal Talaba- ni bu hareketin içinde değil ki. PKK hareketinin içinde değil. Devlet, eşkıya ile bir müzakere yapmaz, yapamaz da zaten. O zaman, onun gücünü kabul et- miş ve kendinizi de o seviyeye indirmiş olursunuz. — Olağanüstü Hal Bölge Va- liliği'nin yeniden degerlendiril- mesi gerektiğini söylediniz. Kal- dınlması söz konusu olabilir mi? DEMİREL — O da olabilir. Yeniden düzenlenmesi de söz konusu olabilir. Ama, bugünkü sistemin yurümediği bir gerçek. İş, görev yapanların ehliyetsiz- liğinden doğmuyor. Yöntem yanlış. Çünkü netice alınmıyor. Netice ahnmıyorsa, bir yere ba- kacaksınız. Ya politikanız ya yönteminiz ya da adamlarınız yanlış. Kimse, 'Bu böyle gitsin' diyemez. (Baftarafi 1. Sayfada) bur sınır kapısından geçişlerin engellenmesi. Iraklı Kürt örgüt- lerinin PKK ile mücadele kara- nnın iptal ediunesi" kararları yer aldı. Mesut Barzani'nin yeğeni ve KDP'nin kurucu lideri Molla Mustafa Barzani'nin torunu Ne- çirvan Barzani'nin 16 eylülde Ankara'da Cumhurbaşkanı Tor- gut Özal ile yaptığı görüşmede, "PKK ile mücadelede işbiriiği" karan ahnmasından sonra gide- rek yakınlaşan Ankara-KDP üişkileri kopma noktasına gel- di. Cumhurbaşkanı özal'ın An- kara'ya davet ettiği Mesut Bar- zani, TSK'nın cuma günü baş- lattıği operasyon üzerine, "PKK ile mücadele sözünden vazgeçtiğini" Ankara'ya bildir- di. Barzani, Ankara'da bu haf- ta içinde yapılması planlanan "PKK'yı Kuzey Irak'Un çıkar- maya yönelik" görüşmelerden temsilcilerini çekeceğini de açık- ladı. KDP'nin Ankara temsilci- si Siyamand Banaa'nın verdiği bilgiye göre TSK'ya ait ucaklar, cumartesi günü Türkiye-Irak sı- nırının 30 kilometre ötesindeki sivil yerleşim bölgelerini bomba- ladılar. Banaa, bombalanan yer- ler arasında Barzani ailesinin Kuzey Irak'taki ilk yerleşim ye- ri olarak bilinen Barzan'ın da bulunduğunun saptanması üze- rine, Mesut Barzani'nin Anka- ra'ya bir protesto mesajı gönder- diğini açıkladı. Uydu telefon aracılığıyla Ankara'ya ulaşan ve Siyamand Banaa tarafından cu- martesi gecesi Dışişleri Bakan- hğı'na iletilen mesaj aynen şöy- le: "Bugün (26 ekim) TUrk uçak- lan sabah ve öğleden sonra peş- merge bölgelerindeki sivil yerle- şim yerlerini bombaladılar. Bombalanan yerter arasında Barzan, Bile, Rezan ve Pirus köyleri de yer almaktadır. Bar- zan'da ne zaman PKK'nın izine rastlanmıştır? Bile'de, Rezan'da PKK'nın olduğu ne zaman gö- riilmüştür? Türkiye'nin bu sal- dınsı, bizim inandığımız ve bi- zim için kutsal olan her şeye bir bakarettir. Biz, bunu bir düş- manlık ilanı sayıyoruz. Saldırı- larda Çemicu, Beperka ve Raz- ga köyleri de vuruldu. Barzan- da bir kişi yaralandı, Razga'da iki kişi öldü. Bu durum, bizim köylerimizi yıkmak için bir kampanya başlatıldığının kanı- tıdır. Bunun hiçbir haklı gerek- çesi olamaz. Bizim bütün rica- lanmıza ve bu topraklarda terd- ristleri banndırmama konusun- daki kararlılığımın düe getirme- mize karşın, Türk Hava Kuvvet- leri üçüncü kez köylerimize sal- dırdı. Üstelik, sımrdan çok içe- rideki ve yoğun yerleşim bulu- nan bölgeler bombalandı. Soı gelişmeler ertesinde şu kararla* n aldığımızı bildkiriz: 1- Sivil halka yönden her tü> lü saldınya yanıt verme, durdur- ma ve savunma amaçlı ateş aç- ma karanndayız. 2- KDP adma Ankara'da bü- ro açan Siyamand Banaa ve di- ğer teımilciler derhal Türkiyel yi terk edeceklerdir. 3- Habur smır kapısından ge- çişleri Irak tarafından sıkı bir denetim a!tına alıp büyük ölçü- de anırlayacağız. 4- KürdisUmi Cephe'yi olustn- ran beş örgütün bir süre önce al- dığı PKK ile mücadele etme vt bu örgütü Kuzey Irak'tan çıkar- ma karan, şu andan itibaren ip- tal edilmişür." Talabani'den tepki önceki gece, Ankara'ya gelen KYB lideri Celal Talabani de dün Cumhuriyet'in sorulannı yamtlarken kendilerinin hem PKK'nın, hem de Türk ordusu- nun "kurbanı" olduğunu söyle- di. Talabani, "Biz, PKK'nıı yöntemlerine karşı oldnğumuza başından beri söylüyonız. Bizim bölgemizden Türkiye'ye saldır- malannı engellemek için elimiz- den geleni yapıyornz. Onlaruı bu tutumunu benimsemiyonız, ama daha sonra Türk ordusa PKK'ya karşı saldınya girisince, gene esas kurban PKK değfl, bi- zim halkımız oluyor, dolayısıy- la da biz iki tarafın da kurbanı- yız. PKK'nın Türkiye karşıtı ey- İemlerini de Türkiye'nin sivil yerleşim yerlerini bombalamasH nı da kınıyonız" diye konuştu. Demirerie görüşme Ankara'da bulunan Celal Ta- labani, dün gece DYP lideri Stt- leyman Demird'i ziyaret etti. Sa- at 23.00 sıralannda Demirerin Güniz Sokak'taki evine giden Talabani, DYP lideri ile 1 saat 15 dakika süren bir görüşme yaptı. Taraflann, görüşmenin içeriği konusunda bugün birer açıklama yapmaa bekleniyor. Talabani görüşmeden çıkarken "Çok tatminkâr bir konu|DM oldu" demekle yetindi. Irak içinde 10 km. (Baftarafi 1. Sayfada) sırasında 100'e yakın teröristin öldürüldüğünü, 50 kadanmn da yaralandığım söyledi. Çakma- koğlu, ele geçen tüm bilgi ve araştırmalann bu rakamlan doğruladığım da ifade etti. Çayırtepe mevkünde terörist- lerle çatışan bir köy konıcusu da Bakan Çakmakoğlu'na bil- gi verirken çok büyük kayıplar veren teröristlerin ldb'e yakın ölülerini Irak sınınna kadar sırt- lannda ve katırlarla taşıdıklan- nı, sımrdan da araçlarla kaçır- dıklanm anlattı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK kamplanna yönehk "im- ha harekâtı** devam ediyor. As- keri kaynaklardan edinilen bil- gilere göre Çayırü mevkiinden kara harekâtına katılan ve 2 bö- lükten oluşan komanda timleri, sımrdan 7-10 kilometre içeri gir- diler. Bu arada F-4 ve F-104 uçaklarının 2 gün süren 36 sor- tilik uçuşlarından sonra dün bölgede hava koşullannın uy- gun olmaması nedeniyle hava harekâtı yapılamadı. Bu arada PKK'mn saldırısı sırasmda kay- bolan 3 erden henüz bir haber ahnamadığı da kaydedildi. Genelkurmay kaynaklan, operasyonun başarıyla devam ettiğini ve "eşkıyaya büyük za- yiat verdirildiğini" belirttiler. Bir kaynak, "ne kadar zayiat verdirildiğine" ilişkin soruya, "Karşı taraf, bu işi küçümse- mek için ölülerini yanında gö- türüyor. Bizim ise hava operas- yonlan yaptığımız bölgelere gi- rip de ölü saymak olanağımız yok. Zaten bölgenin durumu da buna müsait değil. Hava ope- rasyonlan hâlâ surüyor. Onlar bu işi küçümsemek istiyorlar. ama büyük zayiatlan var. Bu iş artık sinir harbine döndü" ya- mtını verdi. Hava harekâtının gece de sür- düğü belirtiliyor. Operasyona katılan 6 helikopterden 5'inin yakıt ve mühimmat aknak üze- re Çukurca ilçesinin 2 kilomet- re güneyindeki askeri bölgeyi kullandığı öğrenildi. Helikop- terlerden birinin de operasyon bölgesiyle Hakkâri 1. Dağ Ko- mando Tugayı arasında görev yaptığı belirtildi. Operasyonu Silahlı Kuvvetler ve Özel harekât timine bağlı 6 bin kadar komando ve polisin yürüttüğü kaydediliyor. Bölgede görevli bir askeri yet- kili, Van'dan gelen zırhlı taşıyı- cıların Hakkâri Tugayı'ndaki tankları, Irak'a götürme göre- vi olmadığım, Çukurca üzerin- den Irak'a zırhlı araç sevk etme- nin de doğa koşulları nedeniyle çok güç olduğunu belirtti. Üst düzey kaynaklar, operas- yonun kaç gün süreceğinin he- nüz kesinleşmediğini belirtirken "Ancak eşkıya hak ettiği ceza- yı bulacaktır" dediler. Operas- yonla ilgili olarak, operasyonu yürüten Hakkâri Dağ Koman- do Okul Komutanı Tuğgeneral Utku Güney ile Genelkurmay karargâhı arasında da sürekli iletişimin olduğu bildirildi. 9 er topraga verildi Hakkâri'nin Çukurca ilçesin- de PKK'h teröristlerce şehit edi- len 17 erden dokuzu dün düzen- lenen törenlerle toprağa verildi. önceki gün askeri bir uçakla Kayseri'ye getirilen jandarma onbaşı Mehmet Ünal, erler Ali Erdem, Ismet Özdemir ve Cen- giz Sabuncu'nun cenazeleri as- keri konvoyla Hunat Camii önüne getirildi. Cenaze namazı- nın kılınmasından sonra şehit erlerin cenazeleri askerlerin ve vatandaşlann omuzlannda Kı- cıkapı Meydanı'na kadar taşın- dı. Törene yaklaşık olarak 10 bin kişi katıldı. Şehit erlerden Idris Demir- taş'm cenazesi Rize'nin Çayeli ilçesinde, Savaş Gedik'in cena- zesi Artvin'in Borçka ilçesine bağh Çayeli köyünde, Nejdet Ayhan'ın cenazesi Bilecik'in Alpagut, Yümaz Koçak'm cena- zesi Balıkesir'in Ümraniye ilçe- sine bağlı Pelit köyünde, Ali Er- doğan'm cenazesi ise Bolu'nun Yığılca ilçesinde toprağa veril- di. >TEN OKURLARA. OKAYGÖNENStN (Baftarafi 2. Sayfada) haber yayınlarına, Danimarka'da günlük gazetelere, İtalya'da kültürel yayınlara yapılıyor. Ulusal nitelikte tüm yayınlar dolaylı desteklerden yararlanabiliyor, ama doğrudan destek alacak olan yayınlar ulusal olmanın dışmda yukandaki genel özelllklerin yanı sıra her ülkede özel tanımlarla belirlenmiş durumda. Doğrudan desteğln olmadığı ingiltere ve Almanya dışmda bu yöntemler çeşitti ülkelerde değişik biçimler alıyor: Yatırım sübvansiyonu, kâğıt sûbvanslyonu ya da kredisi, ülke dışındaki dağıtıma destek, yeni projelerin finansmanına destek... Basın-yayın sektörüne doğrudan destekte birinci ülke yıllık yaklaşık 150 mityon dolaritk fonlaria İtalya. İtalya'yı 40-50 milyon dolarlık fonlarla Fransa ve İspanya izliyor; diğer Avrupa ûlkelerinde ise bu fonlar yıllık olarak 2-5 milyon dolar dolayında gerçekleşiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle