Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 EKİM 1991 * * * * HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/17
Ortadoğu Barış Konferansı...
(Baştarafi 1. Sayfada)
lın sonunda gelen Ortadoğu için Barış Kon-
feransı'nı başka türlü nitelemek olanaksız.
Anlaşmazlığa doğrudan taraf olan Ürdün,
Suriye, Lübnan, Filistinliler ve İsrail bunca
yıl sonra ilk kez uluslararası bir konferansta
aynı masanın çevresinde buluşacaklar.
Fakat gerçekçi olunursa şu söyienebilir:
Madrid Konferansı'na dönük beklentilerin,
kendi başına konferansın yaratmış olduğu
heyecanla orantılı olmadığını belirtmek ge-
rekiyor.
Bu konferansın toplanması, ABD Başka-
nı George Bush için, savunmakta olduğu
"yeni dünya düzeni" açısından çok önem-
liydi. Böylece Başkan Bush, Körfez savaşı-
nın yalnızca Kuveyt Emiri'ni yeniden tahtı-
na oturtmak için yapılmadığım, ABD'nin böl-
gede barışı içtenlikle kurmak istediğini ka-
nıtlayacaktı. Bu açıdan, Başkan Bush'la Dı-
şişleri Bakanı James Baker ikilisinin başarı
kazandıklan söyienebilir.
Taraflan konferansı kabul etmeye iten ya
da zortayan en önemli etken nedir sorusu-
na şu yanıt verilebilir: Gerçek bir banş iste-
ğinden çok, tek süper güç ABD'yi gücendir-
mekten kaçınmak...
Bu olgu, örneğin israil'in tutumunda da
göze çarpıyor. İsrail, konferansa ancak Fi-
listın heyetini veto etme hakkının tanınması
karşılığında katılmayı kabul etmıştır. İsrail
Başbakanı Şamir ayrıca, "Barışa karşı
toprak" ilkesini kabul etmediklehni, Arapla-
ra toprak vermeye niyetleri olmadığını açık-
ça ifade etmiştir. İsrail'i Madrid'e gelmeye
iten başlıca neden biliniyor: Sovyetler'den Is-
rail'e göç eden Yahudilere yerteşim bölge-
leri kurulması için ABD'nin söz vermiş oldu-
ğu 10 milyar doları elden kaçırma kaygısı...
Nitekim Başkan Bush bu krediyi dört aylığı-
na dondurmuş durumda.
Arap cephesine gelince...
Soğuk savaşın noktalanması ve Sovyetler
Birliği'nin süper güç olarak sahneyı terk et-
mesiyle Ortadoğu politikasında en güçlü da-
yanağını yitiren Suriye, israil'in ödüne yanaş-
mayan tutumuna karşın, ABD'yi karşısına al-
mamak için konferansa evet demiş bulunu-
yor. Ürdün ve Filistin Kurtuluş Örgütü de
Körfez savaşı sırasındaki Saddam yanlısı tu-
tumları yüzünden içine düştükleri yalnızlık-
tan kurtulabilmek umuduyla Banş Konferan-
sı'nı desteklemişlerdir.
Taraflann kendi inisiyatif ya da niyetlerin-
den çok, VVashington'un baskısıyla toplana-
cak olan konferanstan şimdilik fazla bir şey
beklenmiyor. Görünen şu: Madrid Konferan-
sı çarşamba günü ABD Başkanı Bush'la
Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov'un yapa-
cakları konuşmalarla görkemli biçimde açı-
lacak, fakat dişe dokunur somut bir sonuç
doğurmaksızın dağılacaktır.
Ama yine de bu sonuca bakarak karam-
sarlığa kapılmak yersiz. Böyle bir banş kon-
feransını toplamak, tam 43 yılın sonunda
mümkün olabilmiştir. Onun için, Madrid Kon-
feransı her şeye karşın ileri doğru atılmış bir
adımdır.
Gerçi ufak bir adım. Ama bazen yumuşa-
maya giden yolun açılmasında ufak adımlar
büyük roller oynayabilıyor. Madrid Konferan-
sı'na bağlanmış umut da sanınz bunun öte-
sinde değil.
Genelkıırmay, BarzanTyi yalanladı Barzanî rest çekti
EVREN DEĞER
Akarsular ölüyor
HÜRRİYET UYMAZ
TBMM Çevre Araştırma Ko-
misyonu, Türkiye'deki akarsu ve
nehirlerin kirlilik haritasını çı-
kardı. Komisyon raporuna göre
ülkedeki akarsu ve nehirlerin ya-
rıdan fazlası "kirU" ya da "çok
kirli su" sınıfına giriyor. Arse-
nikten bora kadar birçok zehir-
li ve evsel atıkla kirlenen bu
akarsu ve çaylar insan ve çevre
sağlığını tehdit ediyor, tarımda
verim azalmasına, hatta, baa yö-
relerde hayvan ölümlerine bile
yol açıyor.
MecÜs'teki partilerin çevreden
sonımlu milletvekillerinin katı-
lımıyla 1988 yıhnda oluşturulan
TBMM Çevre Komisyonu'nun
üç yıl süren çahşmalannın so-
nuçlan açıklandı. Çalışmada,
ülkedeki akarsu ve nehirlerin ya-
rıdan fazlası "çok kirli" ya da
"kirü su" kategorisinde değer-
lendirilirken önlem alınmadığı
takdirde geri kalan nehir ve çay-
lardaki kirliliğin daha da arta-
rak, aynı şekilde tehlike sınınnı
aşacağı gözleniyor.
Komisyon raporuna göre kir-
liliğin en yoğun olduğu nehirle-
rin başında Meriç, Susuriuk, Sa-
karya, Gediz, Seyhan ve Yeşilır-
mak geliyor. Ülkeyi 26 havzaya
ayırarak akarsu kirliliğini araş-
üran komisyon, başta Trakya ol-
mak üzere Marmara, Kuzey
Ege, Iç Anadolu, Karadeniz ve
Akdeniz'de atık boşalmayan
akarsu ve çay kalmadığını orta-
ya koyarken en kirlilerini de şöy-
le sırahyor:
Meriç-Ergene Havzası- Lala-
paşa'dan Edirne'ye kadar geçti-
ği yerlerin evsel ve sanayi atık-
lanyla kirlenen Meriç, daha so-
ra Ergene nehriyle birleşiyor.
Havzanın üç önemli akarsuyu
Meriç, Ergene ve Çorlu dereleri
diğer derelerle birlikte "çok kirli
sn" sınıfına giriyor. Bunlann
bashca kirleticileri ise yerleşim
merkezlerinin evsel atıklarının
yanı sıra tekstil, makine, metal,
bitkisel yağ, kâğıt, karton, am-
balaj ve un fabrikalan.
Marmara Havzası- Büyük
akarsu bulunmayan havzanın en
önemli iki çayından biri Gönen
çayı, Gönen Uçesinin evsel atık-
larının yanı sıra 50 kadar deri ta-
bakhanesi, süt, konserve, yem,
tuğla, kauçuk, lastik, tutkal ve
çivi fabrikalannın atıklanyla
kirleniyor. Biga (Kocabaş) çayı
ise Biga Uçesinin evsel atıklan ile
30 kadar mandıra ve deri tabak-
hanesinin deşarj ortamı duru-
munda. "Kirli su" sınıfına giren
her iki çayda da tabakhaneler-
den kaynaklanan "krom
kirlenmesi" var.„
Susuriuk Havzası- Bursa, Ba-
lıkesir il merkezleri ile Simav
(Susuriuk) çayı ve bunun kolla-
n Nilüfer, M. Kemalpaşa, Koca-
çay, Orhaneli (Adranos) ve Emet
çayları yer alıyor. Bunlardan
Bursa ve yöresindeki yerleşim
merkezlerinin evsel atıklanyla,
irili ufaklı sanayi tesislerinin ve
Bursa organize sanayi bölgesi-
nin auklarımn boşaldığı Nilttfer
çayı, organik ve ağır metal yö-
nünden "çok kirli su" sınıfında.
Dere suyunun yörede hayvan ve
bitki sulamasında kullanılması
tanmda verim azalmasına ve ba-
zen de hayvan ölümlerine yol
açıyor.
Kuzey Ege Havzası- Bakırçay
ve kollan ile Karamenderes,
Madra, Havran, Akçin ile Bur-
haniye ve Güzelhisar derelerinin
bulunduğu havzanın başlıca kir-
leticileri Soma Linyit Işletmele-
ri, TEK'e ait Soma Termik Sant-
railı ile bölgedeki zeytincilik sek-
törü. Zeytincilikte, sıkma işle-
minden arta kalan "karasu" çok
yüksek oranda güç aynşabilir
organik kirlilik içeriyor.
Gediz Havzası- DSl'nin tah-
liye kanallan Manisa'nın Medar
çayı, Akhisar'ın Nif çayı,
Kemalpaşa, Menemen, Muradi-
ye, Salihli, Demirci, Turgutlu,
Alaşehir ve Saruhanlı gibi bir-
çok yerleşim merkezinin tüm ev-
sel ve sanayi atıklarını Gediz'e
taşıyor. Bunlardan özellikle Nif
çayına, sadece Kemalpaşa ova-
sından, ağır makine sanayii, me-
tal, kimya, boya, tekstil, deri,
kâğıt, mukavva, emaye olmak
üzere 112 kuruluşun zehirli atık-
ları karışıyor.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
(Baftarafi 2. Sayfada)
görmek, yıllardır Türkiye'nin ünlü bir sanatçısı olmak kültürüne
pek bir şey katmamışa benzer. Bir örnek mı? Geçenlerde yaşlı
bir öğretmeni mikrofona çağırdı. Yaşı yetmişi bulmuş, dokuz çc-
cuklu, pek çok torunlu bir köy öğretmeni. Coşkulu bir kişi. ilgi çe-
ktci bir yaşam sürmüş. Bol anısı var. Kendi de gülüyor, seyircile-
ri de güldürüyor. Bir ara öğretmenliğinin ilk günlerinden söz
açt. Bir konuyu anlatrken Köy Enstitülen'nin kurucusu İsmail
Hakkı Tortguç'tan söz etti. "Gıttim bizim genel müdür ismail
Hakkı Tonguç'a, durumu anlatbm" dedi.
Barış Bey, Tonguç'un adını hiç duymamış olmalı ki halka dö-
nüp "Adama bakın, elli yıl önceki müdürünün adını anımsıyor"
demez mi? Ne Köy Enstitüsü konusunu biliyor ne Tonguç'u tanı-
yor. Saşınyor Köy Enstitüsü çıkışlı yaşlı bir oğretmenin elli yıl
önceyi bilmesine!..
Ünlü bir şarkıanın, hem de entel
1
bilinen bir kişinin Tonguç'u
bilmemesi beni şaşırttı. Hani bazen sonjşturmalar yapar, soru-
lar sorariar, yüksek öğrenım görmüş kişilerin kültür konulannda
ne denli bilgisiz olduğu anlaşılır. Hakkı Tonguç'u bilmeyen bir
TV programasının varlığı da böylece ortaya çıkmış oldu işte.
Yalnız Banş mı? Bir olay daha: Bir süre önce bir kültür ve sa-
nat programında bir bayan, edebıyatla ilgıli bir konuyu anlatırken
şöyle bir söz söyledi: "Bu konuda edebiyattarihçisi Cevdet Kud-
ret Aksal şöyle der.." TV'de kültür programında konuşan kişiler
Cevdet Kudret'le Sabahattın Kudret'i bırbtrıne karıştrırlarsa dı-
yecek söz kalır mı? Cevdet Kudret'ın soyadı Solok'tur. Sabahat-
tin Kudret'in. Aksal! Her iki yazar da sayısız kitap yayımlamış,
TVIerde konuşmuş, oyunlan sahnelenmış, yaşı yetmişi bulmuş
ya da aşmış kişiler. Ama TVmizin kültür konuşmacılan ne birini
ne de öbürünü bılryori
"Bunca cehalet ancak öğrenimle sağlanır" diyen Sakallı Ce-
lâl'e hak vermemek elde değil. Kültür' düşmanıyız. Ama 'kültür-
lü' geçinmeyi pek severiz. Cumhurbaşkanımız kitap okumaz,
Red Krt okur. En ünlü polrtikacılara, lıderlere sorun, son altı ayda
hangi tiyatro oyununu ızlediler, hangi romanı okudular, hangı
resim sergısinı gezdıler, hangi konseri dınlediler?
Politika alanında nıye bu denli başansızız. Neden Batı ülke-
lerinin devlet adamlan bizimkılerden daha ileri? Bundan. Kültür-
le, sanaüa ılışkıleri olmadığından... Hangi partinin programında
sanatn, yazının yeri var? Seçim öncesınde sanatçılarla, yazar-
larla birlikte bir yemek yemeyı duşünen tek SHP lideri Erdal inö-
nû otdu. Ama partilerin adaylan, şımdi de milletvekilleri arasın-
da bir tek gerçek sanat, edebiyat adamı var mı?
Nrye kızmalı Banş Bey'e, Tonguç'un adını bile duymamış diye!
Ya da Kudret'lerı kanştran bayan kültür sunucusuna!.. Baiştaki-
ler böyle olunca alttakilerden başka ne bekleyebılirsiniz?
ANKARA — Genelkurmay
Başkanhğı, Kuzey Irak'ta devam
eden operasyon sırasmda "hiç-
bir meskûn mahalie barekât
düzenlenmedigini" bildirerek
Kürdistan Demokrat Partisi li-
deri Mesut Barzani'nin, "köyii-
niin bombalandığına" ilişkin id-
diasını yalanladı. PKK'nın Ça-
yırlı baskınının ardından peş-
mergelerin bölgedeki tüm yerel
yetkililerine, PKK'ya karşı ope-
rasyon düzenleneceği yolunda
haber verildiği de kaydedildi.
Kürt liderlerinin iddialan, Ge-
nelkurmay Başkanlığı'nda yak-
laşık 5 saat süren toplantıda ele
alındı.
Genelkurmay Başkanlığı'n-
dan üst düzey bir askeri yetkili,
Türkiye'nin Irak Devlet Başka-
nı Saddam Hiiseyin'le anlaşarak
Kuzey Irak'ta "tek bir Kürt
bırakmama" yolunda operas-
yonlar yaptığına ilişkin iddiala-
n kesin bir dile reddetti. Cuma
sabahına karşı PKK'nın baskın
şeklinde gerçekleşen taarnızun-
dan sonra peşmergelerin bölge-
deki tüm mahalli yetkililerine
PKK'ya karşı operasyon düzen-
leyeceği yolunda haber verildiği-
ni de kaydeden askeri yetkili
şöyle konuştu:
"Kara biriiklerimiz 5 kilomel-
re içeride. Uçaklanmız ise 10 ki-
lometre gidip bombalama yapıp
çıkıyor. Barzan köyü 30 kilo-
metre içeride. Bizim ucaklar 10
kilometrenin ölesine geçmiyor
ki. Zaten onlar 10 kilometre da-
hilinde kendilerinin 100-110 ka-
dar tüm yerleşim birimlerinin
koordinatlannı vermişlerdi. Ar-
ük maksatlı olarak mı bu tür id-
dialan çıkanyoriar. bilemiyonız.
Bizim canımız yanmış, gidip de
Barzani'nin köyünii mü vuraca-
gız?"
Askeri yetkili, peşmergelerin
her operasyon sırasında ve son-
rasında ortaya bu tür iddialar at-
tıklarını da kaydederken "Artık
huylannı biüyonız. Her bir olayı
kendi sesleri ve gelecekleri için
bir vesile sayTyoriar" dedi. Ope-
rasyonla ilgili il raporlann Ge-
nelkurmay'a ulaştığım da kayde-
den askeri yetkili, 17 erin, Ça-
yırlı Jandarma Karakolu'nun
merisubu olduğuna, taarruz ya-
pılan diğer iki yerde ise koman-
dolann olması nedeniyle hiçbir
zayiat verilmediğine dikkat çek-
ti.
Halen hiçbir PKK'hmn cese-
dinin bnlunamadığını da belir-
ten askeri yetkili, "Bu iş arük si-
nir harbi. Karşı taraf, bu işi kü-
çümsemek, 'Bir şey yapmadılar'
havası vermek için ölükrini be-
raber götürüyor. Raporlara gö-
re mağaralarda kanlı bezler, ilk
yardım malzemesi artıkları var.
PatikaJarda kan izkrinden geçil-
miyor. Aynca biitün bölgeyi ma-
yınlamışlar, tuzaklar
kurmuşlar" diye konuştu.
Operasyon sırasında bir cami-
nin bombalandığma ilişkin iddi-
ayı da reddeden askeri yetkili,
"Biz o kadar hassas davranıyo-
ruz ki bugiin (dün) hava ağır ol-
duğu için, meskûn yer ve sivil
hedefler tam seçileraeyecegi için,
özellikle hava harekâtı yapma-
dık. Yoksa ucaklar, savaş uçak-
lan, rahatça kalkabiliyorlar" de-
di.
Kürt liderlerin iddialan son-
rasında Genelkurmay Başkanlı-
ğı'nda dün yaklaşık S saat süren
ve üst düzey generallerin katıl-
dığı bir toplantı yapıldı. Bu top-
lantıda, bombalama yapılan
tüm hedeflerin koordinatlan tek
tek haritada işaretlenerek Dışiş-
leri Bakanlığı'na biigi verildi.
Dışişleri Bakanlığı da bu harita
üzerinden, Kürt liderlerinin An-
kara'daki temsUcilerine bilgi ak-
tardı.
Sakarya Havzası- En önemli
akarsuyu Sakarya, Etibank Kır-
ka Bor lşletmeleri yüzünden
yüksek oranda "bor kirlenmesi"
olan Seydi suyunun yanı sıra
Kütahya Azot ve Eskişehir Şe-
ker fabrikaları, Eskişehir Sü-
merbank Tekstil Sanayii, mez-
baha ve evsel atıkların "oksije-
ni sıfırladıgı" Porsuk çayıyla
birleşiyor. Bu arada Çubuk, Ha-
tip, Incesu, Dikmen, Balgat de-
releriyle Ankara'nın evsel atık-
lannın yüzde 90'mın boşaldığı
ve "deterjan kirliliğinin hat
safhada" olduğu Ankara çayıyla
birleşen Sakarya'nın bir diğer
kolu Çark suyunun kirleticileri
ise şunlar: Arifiye, Adapazarı,
Serdivan ve Erenler belediyele-
rinin kanalizasyon atıklan, mez-
bahalar, 1017 ağır bakım fabri-
kası, küçük sanayi sitesi, tank
palet, vagon, karavan, ziraat
aletleri ve makineleri fabrikala-
nmn yanında, asit nişasta, bis-
küvi fabrikaları ile tabakhane-
ler. "Çözünmüs oksijenin sıfır"
olduğu aşırı oranda yağ yüklü
çay, "hastalık yuvası" olarak ta-
mmlamyor.
Seyhan ve Ceyhan Havzalan:
Adana bölgesinde antma tesisi
olmayan sanayi, özellikle tekstil
fabrikalarınca kirletilen Seyhan
nehrinde kirlilik, kentîn evsel
atıklanyla birlikte had safhaya
ulaşmış durumda.
Küçük ve Büyük Menderes
Havzalan- tçme suyu olarak
kullanılması planlanan Küçük
Menderes, Torbalı civarındaki
sanayi tesislerinin anklanyla kir-
lenmeye başlamış durumda. Bü-
yük Menderes ise Aydın'dan De-
nizli'ye, Uşak'tan Yatağan'a ka-
dar onlarca yerleşim merkezinin
evsel ve sanayi atıklanyla kirle-
niyor.
Yeşilırmak Havzası: Turhal
Şeker ve Turhal Antimon fabri-
kalanndan başka, havzadaki
tüm il ve ilçelerin atıklanyla kir-
lenen Yeşilırmak ve kollarında,
bor, deterjan, arsenik kirliliği
var.
Kızılırmak havzası- Kollany-
la birlikte çözünmüs oksijen açı-
sından normal olan nehir, çö-
zünmüs madde açısından kirlen-
me sınınnda.
Karamanlis
'Türkiye
kışkırücı'
ATtNA (Cumhuriyet) — Yu-
nanistan Cumhurbaşkanı Kons-
tantin Karamanlis, Kıbns soru-
nunun Ankara'nın "kışkırtıcı
keyfiliği" ile "ea kritik
döneminde" bulunduğunu iddia
etti.
Karamanlis, 2. Dünya
Savaşı'nda Nazi ordulanna karşı
direnişin başlangıç yıldönümu
dolayısıyla Selanik'te yaptığı ko-
nuşmada, "Komşu Türkiye'nin
kışkırtıcılığı nedeniyle bugün en
kritik döneminde bulunan Kıb-
ns sorununu unutmayalım"
dedi.
Balkanlardaki siyasi ve strate-
jik değişikliklerin de Yunanis-
tan'ın güvenliğini tehdit edebi-
leceğini kaydeden Karamanlis,
ülkesinin "volkanların ortasın-
da" bulunduğunu söyledi.
Konstantin Karamanlis, "Bazı
durumlarda toprak isteklerine
kadar varan çağdışı milliyetçili-
ğin uyanışı ile Balkan Yarunada-
sı'nda yer alan gelişmeler, iilke
güvenliğini tehdit etmektedir"
diye konuştu.
"Bölgemizdeki biitün iilkeler,
kannaşık ve kritik ekonomik, si-
yasi ve sosyal sorunlarla karşı
karşıya bulundugundan bu tür
milliyetçi emelteri beslemek per-
vasızlıktan başka bir şey değil-
dir" diyen Karamanlis, bunun
özellikle "tanımlanamaz ve bir-
birinden farklı etnik yapısı ile
bütün komşulan için başağnsı
olan Üsküp (Makedonya) için
gecerii olduğunu" kaydetti.
Genç çift, nikâh defterini dizleri üstünde imzaladılar. (Fotoğraf: MUHARREM AYDIN)
İki kıta arasında nikâhlstanbul Haber Servisi — Soğuk ve sisli bir
sabahında dün tstanbul gökleri "alışılmadık"
bir nikâh yaşadı. Almanya'mn ey yüksek tiraj-
lı gazetelerinden biri olan Bild'in açtığı "Aşk
Hikâyenizi Yazın, Sizi Biz EvlendireUm" yanş-
masını yüzlerce çift arasından kazanmayı ba-
şaran Annatte Wahl (23) üe Jochen Lotz 'un
(28) nikâhları VIP AIR'e ait bir uçağın içinde;
Asya ile Avrupa kıtalarını birleştiren Boğaz
Köprüsü'nün tam üstünde kıyüdı. Kalmakta ol-
duklan Ramada Otel'den havaalamna beyaz bir
Cadillac ile getirilen çiftin "ilginç" nikâhında
şahitler, VIP AIR'in sahibi Yavuz Çizmecpile
Ramada Otel Satış Müdürü ŞWn Bebe'ydi. Fa-
tih Bdediyesi nikâh memuresi GUIer Baş tara-
fından kıyılan nikâhtan sonra yeni evliler flaş-
lar arasında ve orkestradan yükselen "La
Comparsita" parçası eşliğinde ilk danslannı
uçakta yaptılar. Şampanyalann patlatılmasın-
dan sonra düğün pastasuıı kesen çift, 10 bin fit
yükseklikten Istanbul'u tepeden izledi. Alman
çift, görüntünün büyüleyici olduğuna dikkat çe-
kerek "İki kıtayı birieştiren tek kent olan lstan-
bul gibi olağanüstü bir kentin üstünde nikâh-
lannın gerçekleştirilmesinden ötürü kendileri-
ni çok şanslı saydıklannı" söylediler.
Demirerin Gtineydoğu planı
(Baştarafı 1. Sayfada)
dırüann ortaya çıktığını anlatan
Demirel şöyle konuştu:
"1984'ten bu >ana 1200 ka-
dan güvenlik mensubu 2500 va-
tandaşımız hayatını yitirmiştir.
Bu, Türkiye'nin her şeyden ön-
ce kesin bir çare bulmaya mec-
bur olduğu bir olaydır. Bu ola>,
yeni hükümetin gündeminde en
başta yer alır. Yalnız, bütün ül-
kenin, devletin, Meclis'in soru-
nadur. Bu zamana kadar önle-
nemeyişinin sebebine iyi eğilmek
lazım. Önlenmesini bir kenara
bırakın, olay, artarak gitmiş ve'
taban kazannuştır. Yalnız, se-
çimler de göstermiştir ki halkta
öyle zannedildiği gibi bir taban
bulmamıştır. Olaym önlenmesi-
ne gidilirken çok yonlu tedbir-
lere ihtiyaç vardır. Halkımıza
güvenlik, inandıncılık vermek,
şefkatle, adaletle ve güzellikle
yaklaşmak, onlann bu çeteye
korkudan dolayı yardımcı ol-
mak mecburiyetini ortadan kal-
dınnak, çetenin hâkimiyetin-
den, korkusundan halkımızı
kurtarmak, mesdenin birinci
tedbiridir. Ikinci tedbir. devlet
yönetimini üstümüze aldığımız-
da, bu işlerin niçin istenildiği şe-
kilde önlenemediğini tepeden
tırnağa didiklemektir."
Bu konuda bir yönetim boş-
luğu ve koordinasyonsuzluk ol-
duğunu, bunun da işi "siyasi di-
rektif eksikliği"ne götürdüğünü
vurgulayan Demirel şunlan söy-
ledi:
"tş, kimin işidir? Devletin
içerisinde Silahlı Kuvvetler'in
mi, yoksa İçişleri Bakanlığı'nın
işi midir? Nerenin işidir de, bir-
takım tereddütler var? Olağa-
nüstü Hal Bölge Valiliği'ne ye-
niden bakmak gerekecektir. Po-
lisin, jandarmanın, askerin işi
midir? İşin sahibi orta yerde
kalmışür. Yalnız, devlet her za-
mankinden daha da güçlüdür.
Her şeyi vardır. Butun bunlara
rağmen, bu işin bir neticeye
bağlanamamış olmasını hüzünle
karşılıyorum. Mutlaka, bu ise
girmiş olanlann tepe noktalann-
da bulunan sorumlulan çağıra-
rak bu işin neden önlenemediği
konusundaki düşüncelerini al-
mak ve ona göre yeni bir siya-
set koymak gerekiyor. Buna ih-
tiyaç vardır."
Kamuoyuna zaman zaman
terör örgütlerinin yataklarımn
sınır ötesinde olduğu yönunde
izlenim verildiğini anlatan De-
mirel, "Ama, bunlann yatakla-
nnın, bizim sınırlanmız içinde
olduğu da bir gerçek. Bizim sı-
nırlanmızın dışmda olmak, bu
yataklann ortadan kaldınlama-
yışının engeli gibi gösterilijor.
Peki, ama bizim sınırlanmız
içindeki yataklar. mihraklar,
odaklar niçin ortadan kaldınla-
mıyor? Hudut engelini ortaya
koyarak bir yere varmak müm-
kün değil" diye konuştu. Ken-
disinin öyle düşünmemesine
karşın bütün olaym sımr ötesin-
de cereyan ettiğinin kabul edil-
mesi durumunda bile sık sık sı-
nırı aşıp, "Göriiyorsunuz, hu-
duru aştık" demenin de bir an-
lamı olmadığını kaydeden De-
mirel, şöyle dedi:
"Hududun ötesindeki bu
kaynaklan, odaklan, yataklan
tesirsiz hale getirmenin zamanı
gelmiştir ve geçmiştir. Çok bü-
yük bir yangın bu. 10.5 aydaki
zayiatımız, neredeyse Kıbns za-
yiatımız kadar. Bu Türkiye'nin
göriintüsünü de bozmaktadır.
Türkiye dışandan, sanki kar-
nında ur olan bir Ulke gibi gö-
rünmektedir. Üikenin itibarını
da sarsmaktadır. Devlete yakı-
şır şekUde, hukukun Ustünlüğü
içerisinde bu olaylan söndurme-
miz lazımdır. Kimse bu olayla-
ra, söndürülemez diye bakma-
mahdır. Türkiye bu olaylan aş-
madıkça, huzur, sükûn ve ra-
nattan bahsedilemez. Bu olay-
lar cereyan ettiği sürece Türki-
ye çok rahatsızdır. Bir bunalım
Türkiyesi'nden bir rahatlama
Türkiyesi'ne geçilecektir. Bu,
Türkiye'yi parçalanmanın eşi-
ğinde gibi gösterme olayıdır ki
bunun içeride ve dışarıda çok
büyük zaran vardır."
Demirel, konuya Uişkin çeşitli
sorulan da şöyle yanıtladı:
" — Yeni hükümet dönemin-
de, sınır ötesine büyük bir ope-
rasyon gündeme gelecek mi?
DEMİREL — Bu mesele
böyle devam edemez. Komşu
devletlerin bize azami kolaylığı
göstermesi lazım. Ha ülkelerin-
de başka bir ülkeye ait uçak ba-
rındırmışlar, onlara üs vermiş-
ler, Türkiye'yi bombalattınyor-
lar, ha birtakım eşkıyalara yer
vermişler, onlar zaman zaman
gelip, Türkiye'nin karakollan-
nı basıyorlar, askerlerini, polis-
lerini şehit edip, masum halkı-
nı kırıp geçiriyor. îkisi arasın-
da fark yok ki. Bu, komşuluk
münasebetlerine fılan girmez.
Bir yerden sonra da bunu,
'Efendim, iç işlerime kanştınız'
şeklinde filan da kimse diyemez.
Onun içindir ki 'Bu mihraklann
söndüriilmesi için ne vapüması
gerekliyse o yapılsın" diyorum.
Hemen ertesi günü, 'Bekaa va-
disini bombalayın' demiyorum.
Ama 'Her türlü tedbirin alınma-
sı lazımdı' diyorum. Bundan
sonra da Eh, ne yapalım, bun-
lar Suriyede, tran'da, Irak'ta üs-
lenmiş, ara sıra gelip insanlan-
mızı öldürüyorlar. Bir şey yapa-
mıyoruz'u kabul edemem. Bun-
lar, yalnız oralarda değil, Türk-
iye'nin içinde de üslenmiş. 'Dı-
şarıda üslenmiş' olayını
ortadan aldırmayı da kabul ede-
mem. Bu olayın ortadan kaldı-
nlması şarttır. Kaldınlmasımn
mazereti yoktur. Siyasi direktif
noksam var.
— Yeni bir politika söz konu-
su olacak mı?
DEMİREL — Evet. Hedefı,
bu olayı tesirsiz hale getirmek
olan yeni bir politikaya da ihti-
yaç var.
— Bunun içinde Genelkur-
may BaşkanhgTnın Milli Savun-
ma Bakanlığı'na bağlanması da
olacak mı?
DEMİREL — Hayır hayır.
Bununla onun alakası yok.
— Ankara'ya gelen Celal Ta-
labani ile göriişecek misiniz?
Sizden bir randevu talebi oldu
mu?
DEMİREL — Hayır, şu an-
da yok. OlabUir, ben daha ön-
ce görüştüm kendisiyle. Talep
gelirse, konuşurum gayet tabii.
— Yeni hükümet döneminde
de Kürt liderleriyle pazarlık söz
konusu olacak mı?
DEMİREL — Hangi Kürt li-
derleri?
— Mesela Talabani ile.
DEMİREL — Celal Talaba-
ni bu hareketin içinde değil ki.
PKK hareketinin içinde değil.
Devlet, eşkıya ile bir müzakere
yapmaz, yapamaz da zaten. O
zaman, onun gücünü kabul et-
miş ve kendinizi de o seviyeye
indirmiş olursunuz.
— Olağanüstü Hal Bölge Va-
liliği'nin yeniden degerlendiril-
mesi gerektiğini söylediniz. Kal-
dınlması söz konusu olabilir
mi?
DEMİREL — O da olabilir.
Yeniden düzenlenmesi de söz
konusu olabilir. Ama, bugünkü
sistemin yurümediği bir gerçek.
İş, görev yapanların ehliyetsiz-
liğinden doğmuyor. Yöntem
yanlış. Çünkü netice alınmıyor.
Netice ahnmıyorsa, bir yere ba-
kacaksınız. Ya politikanız ya
yönteminiz ya da adamlarınız
yanlış. Kimse, 'Bu böyle gitsin'
diyemez.
(Baftarafi 1. Sayfada)
bur sınır kapısından geçişlerin
engellenmesi. Iraklı Kürt örgüt-
lerinin PKK ile mücadele kara-
nnın iptal ediunesi" kararları
yer aldı.
Mesut Barzani'nin yeğeni ve
KDP'nin kurucu lideri Molla
Mustafa Barzani'nin torunu Ne-
çirvan Barzani'nin 16 eylülde
Ankara'da Cumhurbaşkanı Tor-
gut Özal ile yaptığı görüşmede,
"PKK ile mücadelede işbiriiği"
karan ahnmasından sonra gide-
rek yakınlaşan Ankara-KDP
üişkileri kopma noktasına gel-
di. Cumhurbaşkanı özal'ın An-
kara'ya davet ettiği Mesut Bar-
zani, TSK'nın cuma günü baş-
lattıği operasyon üzerine, "PKK
ile mücadele sözünden
vazgeçtiğini" Ankara'ya bildir-
di. Barzani, Ankara'da bu haf-
ta içinde yapılması planlanan
"PKK'yı Kuzey Irak'Un çıkar-
maya yönelik" görüşmelerden
temsilcilerini çekeceğini de açık-
ladı. KDP'nin Ankara temsilci-
si Siyamand Banaa'nın verdiği
bilgiye göre TSK'ya ait ucaklar,
cumartesi günü Türkiye-Irak sı-
nırının 30 kilometre ötesindeki
sivil yerleşim bölgelerini bomba-
ladılar. Banaa, bombalanan yer-
ler arasında Barzani ailesinin
Kuzey Irak'taki ilk yerleşim ye-
ri olarak bilinen Barzan'ın da
bulunduğunun saptanması üze-
rine, Mesut Barzani'nin Anka-
ra'ya bir protesto mesajı gönder-
diğini açıkladı. Uydu telefon
aracılığıyla Ankara'ya ulaşan ve
Siyamand Banaa tarafından cu-
martesi gecesi Dışişleri Bakan-
hğı'na iletilen mesaj aynen şöy-
le:
"Bugün (26 ekim) TUrk uçak-
lan sabah ve öğleden sonra peş-
merge bölgelerindeki sivil yerle-
şim yerlerini bombaladılar.
Bombalanan yerter arasında
Barzan, Bile, Rezan ve Pirus
köyleri de yer almaktadır. Bar-
zan'da ne zaman PKK'nın izine
rastlanmıştır? Bile'de, Rezan'da
PKK'nın olduğu ne zaman gö-
riilmüştür? Türkiye'nin bu sal-
dınsı, bizim inandığımız ve bi-
zim için kutsal olan her şeye bir
bakarettir. Biz, bunu bir düş-
manlık ilanı sayıyoruz. Saldırı-
larda Çemicu, Beperka ve Raz-
ga köyleri de vuruldu. Barzan-
da bir kişi yaralandı, Razga'da
iki kişi öldü. Bu durum, bizim
köylerimizi yıkmak için bir
kampanya başlatıldığının kanı-
tıdır. Bunun hiçbir haklı gerek-
çesi olamaz. Bizim bütün rica-
lanmıza ve bu topraklarda terd-
ristleri banndırmama konusun-
daki kararlılığımın düe getirme-
mize karşın, Türk Hava Kuvvet-
leri üçüncü kez köylerimize sal-
dırdı. Üstelik, sımrdan çok içe-
rideki ve yoğun yerleşim bulu-
nan bölgeler bombalandı. Soı
gelişmeler ertesinde şu kararla*
n aldığımızı bildkiriz:
1- Sivil halka yönden her tü>
lü saldınya yanıt verme, durdur-
ma ve savunma amaçlı ateş aç-
ma karanndayız.
2- KDP adma Ankara'da bü-
ro açan Siyamand Banaa ve di-
ğer teımilciler derhal Türkiyel
yi terk edeceklerdir.
3- Habur smır kapısından ge-
çişleri Irak tarafından sıkı bir
denetim a!tına alıp büyük ölçü-
de anırlayacağız.
4- KürdisUmi Cephe'yi olustn-
ran beş örgütün bir süre önce al-
dığı PKK ile mücadele etme vt
bu örgütü Kuzey Irak'tan çıkar-
ma karan, şu andan itibaren ip-
tal edilmişür."
Talabani'den tepki
önceki gece, Ankara'ya gelen
KYB lideri Celal Talabani de
dün Cumhuriyet'in sorulannı
yamtlarken kendilerinin hem
PKK'nın, hem de Türk ordusu-
nun "kurbanı" olduğunu söyle-
di. Talabani, "Biz, PKK'nıı
yöntemlerine karşı oldnğumuza
başından beri söylüyonız. Bizim
bölgemizden Türkiye'ye saldır-
malannı engellemek için elimiz-
den geleni yapıyornz. Onlaruı
bu tutumunu benimsemiyonız,
ama daha sonra Türk ordusa
PKK'ya karşı saldınya girisince,
gene esas kurban PKK değfl, bi-
zim halkımız oluyor, dolayısıy-
la da biz iki tarafın da kurbanı-
yız. PKK'nın Türkiye karşıtı ey-
İemlerini de Türkiye'nin sivil
yerleşim yerlerini bombalamasH
nı da kınıyonız" diye konuştu.
Demirerie görüşme
Ankara'da bulunan Celal Ta-
labani, dün gece DYP lideri Stt-
leyman Demird'i ziyaret etti. Sa-
at 23.00 sıralannda Demirerin
Güniz Sokak'taki evine giden
Talabani, DYP lideri ile 1 saat
15 dakika süren bir görüşme
yaptı. Taraflann, görüşmenin
içeriği konusunda bugün birer
açıklama yapmaa bekleniyor.
Talabani görüşmeden çıkarken
"Çok tatminkâr bir konu|DM
oldu" demekle yetindi.
Irak içinde 10 km.
(Baftarafi 1. Sayfada)
sırasında 100'e yakın teröristin
öldürüldüğünü, 50 kadanmn da
yaralandığım söyledi. Çakma-
koğlu, ele geçen tüm bilgi ve
araştırmalann bu rakamlan
doğruladığım da ifade etti.
Çayırtepe mevkünde terörist-
lerle çatışan bir köy konıcusu
da Bakan Çakmakoğlu'na bil-
gi verirken çok büyük kayıplar
veren teröristlerin ldb'e yakın
ölülerini Irak sınınna kadar sırt-
lannda ve katırlarla taşıdıklan-
nı, sımrdan da araçlarla kaçır-
dıklanm anlattı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
PKK kamplanna yönehk "im-
ha harekâtı** devam ediyor. As-
keri kaynaklardan edinilen bil-
gilere göre Çayırü mevkiinden
kara harekâtına katılan ve 2 bö-
lükten oluşan komanda timleri,
sımrdan 7-10 kilometre içeri gir-
diler. Bu arada F-4 ve F-104
uçaklarının 2 gün süren 36 sor-
tilik uçuşlarından sonra dün
bölgede hava koşullannın uy-
gun olmaması nedeniyle hava
harekâtı yapılamadı. Bu arada
PKK'mn saldırısı sırasmda kay-
bolan 3 erden henüz bir haber
ahnamadığı da kaydedildi.
Genelkurmay kaynaklan,
operasyonun başarıyla devam
ettiğini ve "eşkıyaya büyük za-
yiat verdirildiğini" belirttiler.
Bir kaynak, "ne kadar zayiat
verdirildiğine" ilişkin soruya,
"Karşı taraf, bu işi küçümse-
mek için ölülerini yanında gö-
türüyor. Bizim ise hava operas-
yonlan yaptığımız bölgelere gi-
rip de ölü saymak olanağımız
yok. Zaten bölgenin durumu da
buna müsait değil. Hava ope-
rasyonlan hâlâ surüyor. Onlar
bu işi küçümsemek istiyorlar.
ama büyük zayiatlan var. Bu iş
artık sinir harbine döndü" ya-
mtını verdi.
Hava harekâtının gece de sür-
düğü belirtiliyor. Operasyona
katılan 6 helikopterden 5'inin
yakıt ve mühimmat aknak üze-
re Çukurca ilçesinin 2 kilomet-
re güneyindeki askeri bölgeyi
kullandığı öğrenildi. Helikop-
terlerden birinin de operasyon
bölgesiyle Hakkâri 1. Dağ Ko-
mando Tugayı arasında görev
yaptığı belirtildi.
Operasyonu Silahlı Kuvvetler
ve Özel harekât timine bağlı 6
bin kadar komando ve polisin
yürüttüğü kaydediliyor.
Bölgede görevli bir askeri yet-
kili, Van'dan gelen zırhlı taşıyı-
cıların Hakkâri Tugayı'ndaki
tankları, Irak'a götürme göre-
vi olmadığım, Çukurca üzerin-
den Irak'a zırhlı araç sevk etme-
nin de doğa koşulları nedeniyle
çok güç olduğunu belirtti.
Üst düzey kaynaklar, operas-
yonun kaç gün süreceğinin he-
nüz kesinleşmediğini belirtirken
"Ancak eşkıya hak ettiği ceza-
yı bulacaktır" dediler. Operas-
yonla ilgili olarak, operasyonu
yürüten Hakkâri Dağ Koman-
do Okul Komutanı Tuğgeneral
Utku Güney ile Genelkurmay
karargâhı arasında da sürekli
iletişimin olduğu bildirildi.
9 er topraga verildi
Hakkâri'nin Çukurca ilçesin-
de PKK'h teröristlerce şehit edi-
len 17 erden dokuzu dün düzen-
lenen törenlerle toprağa verildi.
önceki gün askeri bir uçakla
Kayseri'ye getirilen jandarma
onbaşı Mehmet Ünal, erler Ali
Erdem, Ismet Özdemir ve Cen-
giz Sabuncu'nun cenazeleri as-
keri konvoyla Hunat Camii
önüne getirildi. Cenaze namazı-
nın kılınmasından sonra şehit
erlerin cenazeleri askerlerin ve
vatandaşlann omuzlannda Kı-
cıkapı Meydanı'na kadar taşın-
dı. Törene yaklaşık olarak 10
bin kişi katıldı.
Şehit erlerden Idris Demir-
taş'm cenazesi Rize'nin Çayeli
ilçesinde, Savaş Gedik'in cena-
zesi Artvin'in Borçka ilçesine
bağh Çayeli köyünde, Nejdet
Ayhan'ın cenazesi Bilecik'in
Alpagut, Yümaz Koçak'm cena-
zesi Balıkesir'in Ümraniye ilçe-
sine bağlı Pelit köyünde, Ali Er-
doğan'm cenazesi ise Bolu'nun
Yığılca ilçesinde toprağa veril-
di.
>TEN
OKURLARA.
OKAYGÖNENStN
(Baftarafi 2. Sayfada)
haber yayınlarına, Danimarka'da günlük gazetelere,
İtalya'da kültürel yayınlara yapılıyor. Ulusal nitelikte tüm
yayınlar dolaylı desteklerden yararlanabiliyor, ama
doğrudan destek alacak olan yayınlar ulusal olmanın
dışmda yukandaki genel özelllklerin yanı sıra her
ülkede özel tanımlarla belirlenmiş durumda.
Doğrudan desteğln olmadığı ingiltere ve Almanya
dışmda bu yöntemler çeşitti ülkelerde değişik biçimler
alıyor: Yatırım sübvansiyonu, kâğıt sûbvanslyonu ya da
kredisi, ülke dışındaki dağıtıma destek, yeni projelerin
finansmanına destek... Basın-yayın sektörüne
doğrudan destekte birinci ülke yıllık yaklaşık 150
mityon dolaritk fonlaria İtalya. İtalya'yı 40-50 milyon
dolarlık fonlarla Fransa ve İspanya izliyor; diğer Avrupa
ûlkelerinde ise bu fonlar yıllık olarak 2-5 milyon dolar
dolayında gerçekleşiyor.