22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahibi. Cumhunyet Matbaacılık ve Gazetecılik Turk Anonira Şırketı adına Berin Nadi • Murahhas Üye: Emine Uşnklıgil • Genel Yayın Müdurıi: Hasan Cemal, Yazı îşlerı Mudüru: Okay Gönensin • Haber Merkezı Mudüru- Yalçın Bayer, Sayfa Düzenı Yönetmenı: Ali Aau- « Temsılaler ANKARA: Ahraet Tan, IZMİR: Hilunct Çetiakay», ADANA: Çctin Yigenoglu lç Poütıka Celal Başlaagıç. lsıanbul Haberlen. Şenay Kalkın, Ekonomı Menl Ikmer, D15 Haterler Ergun Bala, lş-Sendıka. Şoknn Ketcna, Kültıir- Crfml Uster, Eğıiım Genay Şaylaa, Yun Habcrlerı Necdel Dogan, Spor Danışmam Abdolkadir Yacelman, Dızı Yazılar Kerem ÇalışJtae, Araştırma Şahın Alpa), Duzeltme Abduliah Vazıcı 0 Koordınatör Akmet kornlsan 0 Mal: tşler Erol Erknl 0 Muhasebe Bulcal Yncr • Butçe-Planlama Stvgl Osmubc^oglu # Reklam AJV Tonın 0 Idare Huscyin Gurrr 0 tşletme- Ösder Çeiik # Bılgı-İşlem NaU Inal 0 Personel Sevgı Bostancıoglu yaftn Kurulu Başkan tlhaa Selçıık, Okt»j Akbal, Yalçın Bayer, Hasan Cemal, Hikmet Çetınkayt, Okay Conensın, Lğur Mumctı. \lı Sirmen, \hmet Tan Basan ve Yayan. Cumhunyeı Malbaaahk ve Gazaecıük TA.Ş. T0rkoca|j Cad 39 41 Cağaloglu 34334 Ut PK 246 - Istanbul Tel 512 05 05 (20 hat), Telex 22246, Fax (1) 526 60 72 • Buroiar. Anlttra: Zjya Gökalp Blv Inkılap S. No. 19/4, Tel- 133 11 41-47, Telex 42344, Fa*: (4) 133 05 65 # lanir H Zıya Blv 1352 S 2'3, Td. 13 12 30, Tela: 52359, Fax (51) 19 53 60 • Adana: tnönO Cad. 119 S. No 1 Kat 1, Tel: 19 37 52 (4 hat), Telex 62155, Fax pi) 19 25 78 TAKVİM: 27 EKİM 1991 Imsak: 4.56 Güneş: 6.21 öğle: 11.53 Ikindi: 14.46 Akşam: 17.14 Yatsı: 18.34 Scherrer, '92yaz kreasyonlarını Paris'te sundu Bir defîlenin podyum arkası Laetitia Scherrer, Scherrer modaevinin Afrika havau bir gece kıyafeti ile. Korsaj altın işlemelerle sıislii. NECLÂ SEYHUN PARİS — Öyle bir yerdeydim ki defilede, podyumun hem önünü hem arkasıru görüyordum aynı anda. Mösyö Scherrer podyuma çıkmak uzere olan mankenlerine son bir göz atıyor orada; bir yakayı düzeltiyor, bir eteği çekiştiriyor, bir fiyonga dokunuyordu şöyle bir... Eli daha çok da sevgili kızı, gözde mankeni Laetitia Scherrer'in omzuna konuyordu, sevgiyle. Babasırun sevgili kızı, sevgili iş ortağı. Işte dibine düşen armutlardan biri... "Annut dibine düşer." Pek bilindik bir deyim, ama her zaman yerinde değil. örneğin - gene- Scherrer'in, o da pek güzel olan öteki kın -deyim yerindeyse- öteki armudu, bambaşka bir yere düşmüş bulunuyor. Babasının işi ile hiç ilgisi yok öteki kızın. Tanınmış erkek dergilerine çınlçıplak pozlar vererek, gönlünün giyinmekten çok soyunmaktan yana olduğunu açık seçik ortaya koyuyor. Biz, giyime dönelim. Podyumun arkası bir âlem. Yardımcılar, ellerinde resimler iliştirilmiş kocaman kartonlarla sahneye giriş sırasını düzenliyor, mankenler müziğe uygun adımlarla, küçük yürüyüş provaları yapıyor. Kuaförler saçlara son bir rötuş geçiyor; makyajcı, parlayan bir bunına "mat" bir dokunuş yapıyor elindeki pomponla. Kuaförlerin kuaförü Atatandre da göründü bir an sahne arkasında. Şu, elini değdirmekle kadınlann Podyumun arkası bir âlem. Yardımcılar, ellerinde resimler iliştirilmiş kocaman kartonlarla sahneye giriş sırasını düzenliyor, mankenler müziğe uygun adımlarla, küçük yürüyüş provalan yapıyor. Kuaförler saçlara son bir rötuş geçiyor, makyajı parlayan bir buruna 'mat' bir dokunuş yapıyor elindeki ponponla. başını göklere erdiren ünlti sanatçı. Işler yolunda mı diye bakmaya gelmiş olmalı. Yolunda, yolunda... Her şey düzenlendiği gibi akıp gidiyor besbelli. Mankenler kayar gibi yürüyorlar sahne ışıklannda... Gemicilerle başlıyor işe Scherrer. Lacivert-beyaz uyumunun tam şıkhğı içinde. Başlannda birer kasket... Şort ve pantolon takımlar geçiyor birbiri ardından... Kordon ve çıpa garnitürlerle bezeli. Deniz havasına arada bir de ateş kırmızısı katıyor modacı. Çizgilerden birini kırmızı yapıyor örneğin; bir lacivert tişörte kırmıa bir biye geçiyor, beyaz bir pantolona kırmızı bir kemer takıyor. Sade olmalanna karşın öyle bir lüks hava yansıtıyor ki modeller, ancak pek pahalı yatların güvertelerine, pek zengin sahülere yakıştınyorsunuz bu güzel giysileri. Uzun eteğe gitgide bir kayış olmasına karşın, kısada direnenlerin başını çekiyor Scherrer. "Mini" diyor, "ille de mini!..." Rengârenk, desen desen keten ceketlerinin altında etekleri birer kanş. Çoğu plise. Her adımda açılıyor. Çoğu düz renk, çoğu beyaz. Ya da tersi bunun. Ren kıyafetlerin üstünde uzun keten ceketler. Sofra örtülerini anımsatan kareli kumaşlar, birçok modacı gibi Scherrer'in de sevgilisi. Bermudasından tayyörüne, gece elbisesine dek kullanmış onu. Ama... gün öğleden aksama dönerken yeğlediği hava, Kuzey Afrika. Fas, Tunus, Cezayir. Uzun yıllar Uzakdoğu'ya sadık kaldıktan sonra son defılelerde gönlunü Afrika'ya kaptırdı ünlü modaa. Hep oranın renklerini, hep oranın desenlerini kullamyor koleksiyonlarında. Pek de güzel kullamyor. Scherrer'in Afrikası bir başka Afrika elbette. Şık, pahah, öyle kolay kolay ulaşılamayacak bir Afrika. Ne açhk var orada, ne sefalet, ne de zorluk!.. Defilenin sonunda, alkışları toplamaya podyuma, gene kızıyla sarmaş dolaş çıktı Scherrer. Bir gün babasının yerine geçecek, belli. "Annut dibine düşer!.." Ama ya öteki armut?.. Aslında armut dibine de düşer, - Scherrerler'de olduğu gibi- kilometrelerce öteye de. Bu, düşen armuda bağlı!.. Scherrer'in "Deauville" adını taşıyan bir kıyafeti. Beyaz krep bluz, lacivert şort modeli Laetitia Scherrer sunuyor. Falkland Kaçın, buzdağı gelîyor Güney Kutbu'ndan kopan Kıbrıs büyüklüğündeki buz- dağı Falkland Adalan'na ulaşırsa 'kıyametkopacak.' EDtP EMtL ÖYMEN ~ LONDRA — Guney Kut- bu'ndan kopup da Falkland Adalan'na doğnı uzanan Kıb- ns büyüklüğündeki buzdağı uluslararası deniz ulaşıtn yol- lannı tehdit ediyor. Bir trilyon ton ağırlığında olan kütlenin parçaJanmadan Falkland Adalan'na kadar nlaymag durumunda dunyada şimdiye kadar eşi görülmedik bir çevre sorunu yaratacağı ke- sin. Buz adası 300 kilometre uzunluğunda, 275 kilometre eninde, deniz üzerindeki yük- sekliği 30 metre, deniz altında- ki kısmı 180 metre. Buz ada- sınm bir milyar metreküp buz içerdiği de hesaplandı. Birkaç hafta içinde deniz ısısının 1 de- receye "yükseldiği" sulara gi- recek, eriyip kırılıp ufalanma- ya başlayacak, adalaıın deniz ulaşım bağlantısı tamamıyla kesilecek. Buz adasının üzerinde bir bilimsel gözlem istasyonu da gidiyor. Güney Kutbu'nun de- nize açılanucunda Ingiliz bi- lim adamı Sir Vivian Fuchs ta- rafından kurulan istasyon da buz adasımn kopup gitmesiy- le üzerinde kaldı. "Titanik"i batıran buzda- ğından bin misli buyuk olan ve kısaca A-24 diye tanınan yeni buz adası, Güney Kutbu'ndan aslında geçen yü koptu. Ancak yörede dolandığı için bir teh- like oluşturmadı. Şimdi ise günde 3 deniz mili (yaklaşık S kilometre) yol aJdığı anlaşılı- yor. Kutuptan son on yılda böyle 23 buzdağı koptuğu için buna da "Guney Kutbu'ndan Atlantik'e kopan 24. buzda- ğı" anlamına "Atlantik-24" denmiş. tngiltere'nin Güney Kutbu'ndaki daimi gözlem is- tasyonu, buz adasının hareke- tini hem uydu ile hem de ra- darla izliyor. Buz adasının et- rafında 50 deniz millik bir çember, yasak bölge ilan edil- di. Ingütere'den gönderilen bir bilimsel araştırma gemisi, buz adasuu yakınlanndan geçerek izleyecek. Prinkipo'da artık o nefis çam kokulan yok, sessizlikyerine gürültü ve kalabalık var Büyükada lahmacım kokuyorPARS TUĞLACI Merhaba Prinkipo! Güzeüm, sana nasılsın demeye dilim var- mıyor. Biliyorurn nasıl olduğu- nu, halin perişan, eski günleri- ni anyorsun. Artıİc "Biıyükada" olmanın tadını çıkaramıyorsun. Su katılmamış doğan içinde o denli sessizdin ki bu sessizlik uzaktan gözle bile görulürdü? Sende yalnız deniz, rüzgâr, ağustos böceği, yaprak hışırtısı, martı sesleri gibi doğa sesleri duyulurdu. Bütün yıl kent gü- rültüsunden kafası şişen yurttaş gelir, kendini sende dinlendirir- di. Şimdi ise birçoklan kaçma- ya hazırlanmakta, çünku bıra- kın kafa dinlendirmeyi, artık oturulabilir olmaktan çıkmıştır. Karapara buralarda cirit atma- ya başlamış, sen bir spekülasyon arenası haline gelmişsin. Aylardır semtine uğrayama- mıştım. Kader beni bugun yine iskelene çıkardı. Mahşeri bir ka- labalık vapura atlamak için sa- bırsızlanıyor. Ekim ayının şu günlerinde yazhkçüar, elleri ba- vul, çanta ve torbalarla dolu bir halde senle vedalaşıyor. 1331 (1915) tarihli kitabesiyle iskelen, gerçek bir tarih. Çıkışta meşhur Hrisafi'nin dükkânı hâlâ duru- yor. Bir zamanlar oldukça hare- ketli etkinliklere sahne olan is- kelenin üst katı bugün boş. CHP Adalar Üçe Merkezi ve Adalar Spor Kulubfi'nün işgal ettiği bu yerde 1950 yüına kadar heyecanlı boks ve güreş karşüaş- malanmn yapıldığını anımsıyo- nım. Yine aynı dönemde bura- nm pastane ve sineraa salonu olarak kullanıldığını da biliyo- rum. Aynca her yıl burada mo- da defileleri duzenlenirdi. Çıkıyorum. Sağda köşede, sı Yazlıkçdar artık Büyükada'yla vedalaşı>or. İskele, 1915 tarihli kitabesivle onları uğurlu\or. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) Yanaki'nin İskele Gazinosu'nu anyorum. Bugün yok. Hani şu, uzun yıllar halkın başhca eğlen- ce yerlerinden biri olan gazino. tstanbul'un sahne ilahlanmn, tanınmış orkestralaruun, ses sa- natçılannın yeteneklerini kaıut- ladıklan yerdi orası. Sadi Tek, Naşit, tsmail Dümbollü, Toto ve Mehmed Karaca çifti, Zati Sun- gur hâlâ gözumün önündeler. Yürüyorum. Azgın rüzgâr su- ratımı kamçüıyor. Buram buram kokan, insana zindelik veren o nefis çam kokularmın yerini dolduran lahmacun kokusu, in- sanın iştahını açıyor sanki... Neyse, saat kulesini geçtikten sonra solda hediyelik eşya satan Melike'yi selamlıyor ve yoluma devam ediyorum. Niyetim Lef- ter*e uğramak, hasret gidermek. Biraz sonra kucaklaşıyoruz Fe- nerbahçe'nin unutulmaz yıldı- zıyla. Yaş haddinden sahneden çekümek zorunda kalan yete- nekü sanatçüan anımsatıyor ba- na Lefter. Ama guçlü kişiliğiyle moralini bozmamaya çalışıyor. Sonra başka bir dostumu zi- yaret ediyorum. Yaz kış Madetf de oturur. Kendisini çok sevdi- ğimden Şakir Abi derim ona. Bir zamanlann en seçkin sine- ma yönetmenlerimizden biriydi Şakir Sınnalı. Yönettiği "Ka- melyalı Kadın" yankılar uyan- dırrmş; hele Türkiye'de ilk me- sajh fılm olan "Efelerin Efesi" din istismanna karşı bir nitelik taşıdığından, belirli bir kesimin tepkisine yol açmıştı. hip olduğundan kısa zamanda para babası olmuş. Bu iki zat birbirlerini gıyaben pekâlâ ta- nıdıkları halde hiç karşılaşma- mışlar, ancak bir gün rastlantı sonucu Yat Kulıibü'nde (şimdi Anadolu Kulübü) bir kumar masasına birlikte oturmuşlar. Oyun başlamış, Kazoğlu, Şem- Molla'yı sürekli yenmiş. olla'nın soluğu kesilince amansız rakibine sormuş "Beye- fendi, kiminle möşerref oluyorum'' diye. Rakibi "Bende- nİ2 Kazoglu" deyince Necmed- din Molla, "Aman efendim es- tağfunıllah, Kazoğlu bendeniz, zat-ıâliniz köpoğhı" demiş. Şakir Abi, kendine özgü tav- nyla kahkaha atıyor. Biraz son- ra yüzunde mutsuz bir ifade be- liriyor. Çevresinde derin bir hü- zün seziliyor. Bakışlan derinle- şip bir noktada toplamyor. Onu çok iyi anlıyorum. Hayatta be- ğendiklerinin, sevdiklerinin öz- lemini duyuyor. tstemeyerek ay- rılıyorum sevdiğim "iasan"uı ya- nından ve onu duygu ve düşün- celeriyle baş başa bırakıyorum. Prinkipo! Yılmaz Tttrk Cad- desi'nden İskele'ye doğru yüriir- ken hep seni düşünüyorum. Se- ni ada yapan, senin el dokunul- mamış doğal hallerin, bakir çamlıklann Osmanlı Mimarisi diye anılan o pastoral görunüm- lu, yeşil pancurlu beyaz ahşap köşklerin, 1900 yıünda Ingiliz- lerce yapılan balık sırtı Pittores- que yollanndı. Şimdi yalnızsın. Bu yalnızlığın bana ürperti ve- Laf arasında, rahmetli ba- bamdan duyduğum, Ada'nın es- ki sosyal yasantısıyla ilgili neşeli bir anıyı naklediyorum ona. Bil- mem hatırlar mısın? Bir zaman- lar sende yaşarruş olan son de- rece reckli bir sima varmış. Adı riyor. Iskeledeyim. Az sonra va- Semsi Molla'ymış, hekim- p U r hareket edecek, seni teselli miş. Onun çağdaşı olan Dimit- edecek bir söz bulamıyorum, ne ri Kazoğln adındaki Rum yurt- olur beni bağışla. Ve nihayet ay- taş ise senin, Halki'nin (Heybe- nlma zamanı geldi, hosçakal gü- li), Antigon'un (Burgaz), Proti- zel Prinkipo, hep seni düşune- nin (Knıaü) 10 yıllık içme suyu ceğim, çünku ben sensiz ihtiyacını sağlama imtiyazına sa- olamam. Ipek Iblu'nda Türk rüzgârları esecek Kazakistan'da kurulan Milletlerarası İpek Yo- lu Vakfı 2. Başkanı ve aralannda Kazak, Uygur, Azeri ve Ahıskalıiann bulunduğu bir grup, İpek Yolu Projesi kapsamında Türk Dünyası Araş- tırmaları Vakfı ile çeşitli görüşmeler yapmak amaayla bir süre önce Türkiye'ye geldi. İpek Yo- lu Vakfı 2. Başkanı Satımcan Sanbay ile İpek Yolu Projesi üzerine konuştuk. Nedir bu proje ve ne tür çalışmalan kapsıyor? Kazakistan'da kurulu İpek Yolu Vakfı, Ahmed Yesevi'nin 300. doğum yıldönümü olan 1993 yılında Türkistan kentinde büyük bir Türk kongresi toplamayı planlıyor. Satımcan Sanbay, bunun UNESCO işbirliği ile hazırlanan 10 yıllık bir kültur geüştirme prog- ramı olduğunu söylüyor. Projenin amacı bu program çerçevesinde, eski Ipek Yolu'nu model alarak İpek Yolu üzerinde yaşayan halklann kül- türel ve ekonomik alışverişini ve banş içinde bir- birleri Ue kaynaşmasım sağlamak. Vakıf, çalışmalanna Ipek Yolu'nda yasamış çeşitli düşüncelerin öğretilerini inceleyerek baş- lamış. El Farabi, Dede Korkut, Yesevi gibi kişi- likler Altay-Çin sınınndaki Türkistan şehrinde doğup büyümüşler. Vakıf öncelikle daha önce Sovyetler Birligi'nin ideolojisine karşı olması se- bebiyle kitlelere ulaşamayan Ahmet Yesevi'yi ele ahyor. Sanbay, "1990 yılında, Yesevi'nin dini, edebi, manevi mirasım halka ulaşurmak amam- la Uluslararası Yesevi Yüı Sempozjumu düzen- ledik. Yesevi çahşmalan İpek Yolu projesinin ilk adımı, çiinkii Ahmet Yesevi İpek Yolu dünya- sında büyük yer tutuyor" diyor. Sanbay, aynca 1993 yılında Yesevi'nin doğu- munun 300. yıldönümü nedeniyle bir kongre yapmayı tasarladıklarını söylüyor. "Türkistan şehrinde buyuk bir Turk kongresi yapmayı plan- lıyornz. Bu kongreye bütün Türk boylanndan yazar, bilim adamı, gazeteci ve folklor sanatçı- lan davet edilecek. Sanbay, vakfın, kultürel çabşmalan yanında, Ipek Yolu'nu diriltmek ve yeniden işlerliğini ka- zandırmak amacıyla yapılacak çalışmalan şöy- le anlatıyor: "Bu amaçla 40 kişilik bir grup, Alraa Ata'- dan yola çıkarak tstanbul'a yuruyecek. 2 aylık yolculuk suresince, Alma Ata, Türkistan, Buha- ra, Semerkant, İran - Meşked, Tebriz, Van, Kon- ya, Hacı Bektaş, Ankara - Istanbul şehirlerine gidilecek. Aynca Türkmenistan'daki Aşkabad şehri ile Iran'daki Meşked şehri arasına 140 km'lik demiryolu doşemeyi planlıyoruz. Böyle- ce Çin'den tstanbul'a kadar tpek Yolu üzerin- de bir demiryolu bağlantısı olacak. Akıl hastasına uçakçarptı • tstanbul Haber Servisi — Ataturk HavaJimanı pistinde manevra yapan yolcu uçağımn çarptığı bir kişi yaşamım yitirdi. Ediniien bilgilere göre dun saat 21.00 sıralarında havaalamna nasıl girdiği belirlenemeyen, üzerinde pijama bulunan ve akıl hastası olduğu sanılan bir kişi, iç hat seferi yapan uçakların indiği piste çıktı. Görevlilerce durdurulmaya ;alışılan kimliği belirsiz kişi, alanda manevra yapan bir y-olcu uçağımn altında ıcalarakcanverdi. Inek sütü ile alerji • tZMİR (ANKA) — Her üç çocuktan birinde inek sütünün alerji yaptığı bildirildi. Sık sık nezle olan, hapşıran, kulak iltihabı geçiren çocukta inek sütünden şüphelenmek gerektiği savunuldu. Tstanbul Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastahklan Anabilim Dalı tarafından gerçekleştirilen araştırmada anne sütünün cocuğu hastalıklara karşı konıduğu, anne sütü ile beslenen çocuğun ileriki yaşlardaki diğer çocuklara kıyasla bulaşıcı hastauklara daha az yakalandığı bildirildi. Dalvan'da turizm haftası • DALYAN (Cumhuriyet) — Alman Strelo fırması tarafından DaJyan'da 26 ekim - 3 kasım tarihleri arasında düzenlenen ve "yumuşak turizm" anlayışını geüştirmeyi amaçlayan 1. Turizm ve Kültür Haftası başladı. Hafta boyunca "Turizm, doğa ve çevre konınması" konulanm işleyen çeşitli konferans, panel ve oturumlar düzenlenecek. Teınizliğe yarıın yiizyıl • BURSA (AA) — Prof. Dr. Velittin Gürgün, gıda ılanındaki sanayi kuruluşlannın yüzde 95'inin doğayı kırlettiklerini belirterek "Şu andaki fiziksel ve biyolojik kirliliğin temizlenmesi için 50 yıl gereklidir" dedi. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Bilimi ve Teknolojisi Bölümü ögretim Üyesi Prof. Dr. Velittin Gürgün ile Doç. Dr. A. Kadir Halkman tarafından yapılan "gıda sanayii sıvı atıklann antma sistemleri" konulu araştırmada Türkiye'deki fabrikalann ancak yüzde 1 ile 5'inde antma tesisi bulunduğu saptandı. Bilgisayar kulübü • İZMİR (AA) — Teknolojideki gelişmenin Türkiye'ye hızla akması sonucu bilgisayarlann evlere kadar girdiği, ancak ülkemizde henüz bilgisayar kültürünun oluşmadığı, bu nedenle kulüpleşme için zamanın erken olduğu bildirildi. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkam Prof. Dr. Oguz Manas, bilgisayar kültürünun geiişmesi için bu alanda kulüpleşmenin gerektiğini, ancak Türkiye'nin henüz buna hazır olmadığını söyledi. Güncel bilgisayar kurslan müdürii tnci Ozay da yaygm kullamma ragmen halk arasında bilgisayar kültürünun yerleşmediğini ifade ederek şunlan söyledi: "İlk görevimiz bilgisayar kültürünun yaygınlaştınlmasını sağlamak olmalı. Sulak alan azahyor • ANTALYA (AA) — Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) tarafından hazırlanan ve "yeni hükümeti bekleyen acil çevre sorunlan"nı içeren raporda birçok canlı türü için vazgeçümez öneme sahip sulak alanlann tanm arazisi yapılmak Uzere kurutulduğu kaydedilerek turizm arazüerinin de konut ve turistik tesis yapılmak uzere elden çıkanldığı ve "zincirleme bir katliam" yapıldığı beürtildi. Kanunlanmızda yer alan sulak alanlann kurutulmasını öngören maddelerin derhal iptal edihnesi gerektiği vurgulanan raporda bu alanlann korunmasına yönelik hükümetler arası anlaşmalann Türkiye tarafından en kısa zamanda imzalanması istendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle