22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLATCAR VE GÖRÜŞLER 27 EKİM 1991 Higbir Şey Sonsuz Degtt.., Doğa, doğada olacaklan ne söyler, ne söylemeye zoranlu, ne de böyle bir tasası var! Doğal olgular, olaylar olur yalnız! Oluşumı sürdürür. Ama biz insan olarak, daha başka bir deyişle düşünsel yaratık olarak yalnız olanı değil yann olacak olam da bilmek istiyoruz. ABDULLAH RIZA ERGÜVEN Günlük yaşamımızdan elimizde avcumuzda kalan bir şey yok. Her şey devim duramunda. Bir kımılü içinde her şey kayıp gidiyor. Biraz önce bir kitaplıktaydım, şimdı evdeyim. Oku- dujhım bir yana. o kitaplıktan bende kalan hiçbir şey yok. görüntüden başka. Bir gün bu görüntüler de silinip gidecek. Biz bu gelıp geci- ci yaşamın sürekli oyunculanyız. Ne oyûndan ne de oyunculardan hiçbir şey kalmayacak. Hiçbir şey bu doğal eidiş in önüne geçemediği- ne göre doğa kendi doğrultusunda biricik güç! Doğanın bu kendiliğindenliğini bozacak niç- bir güce tanık olmadı insanhk milyonlarca yıldan beri. Doğada hiçbir şey, düşünüyonım da, hiçbir şeyin özdeşi olarak kalmıyor. Her şey er geç değişime uğruyor. Doğarun bu değişimı. dönü- şümü, oluşu bg. yaratışı sürekli kılıyor. Geüp duruyor dılirnin ucuna ikide bir, diyeceğim iş- te: Doğada hiçbir şey sonsuz değil, değişünden başka! Bu sonsuz değişim olmasaydı hiçbir şey sürekli olmazdı, olamazdı. Canhlar dünyasın- da olduğu gibi özdek dünyasında da öyle! Bu düşünceden güç alarak hiç değilse değişim, dö- nüşütn, oluşum nedenıyle evren sonsuzdur diyorum. Kimi fızikçi ve düşünbilimcilere gö- re evren bir gün yok' olacakmış. Bence yoko- luş yanhş bır deyim. Bunun yerine delişimi koymak daha doğru olur. Evren yaratılmadı ki yok olsun! Sürekli değişim, dönüşüm, olu- şum evreleri yokoluşa indirgenemez. Tam bir evrensel kuramı bulguladığımız an, içinde yaşadığımız doğavı, onunla birlikte ev- reni, onun açılım ve yayılımını daha kolaylıkla anlayacağız. Her an düşüncemizde kımılda- yan, varhğımızın kökenine değgin sorular; 'kozmik çorba'nın becerisini, onun açılım ve yayılımını yeteriyle kavrayıp anlayamadığı- mızı gösteriyor. Içinden geldiğimız bürunfi, evren bütününü kendimize yabancı görüyo- nız. Anlama güçlüğümüz de işte buradan kaynaklanıyor! Din sözcülerinin ikide bir kolay inanan kişi- lere şınnga ettijH, onlann önüne sürdüğü tannlar varolsaydı şimdiye kadar çoktan orta- ya çıkardıî Yaratış belli bir amaca yöneltilmiş olsaydı; olaylar, olgular da tannsal doğrultu- ya yöneltilmiş olurdu! Tanrı her şeye yeterli olduğuna göre daha insancıl olurdu! Olaylann gidişı hiçde bunu göstenniyor! Doğanın kendi kendine, kendi doğrultusunda gidişini göz- lemliyoruz. Yaratıya bütün doğa katılmakta- dır. Bu yüzden de, bilinemiyor her şey olmadan önce. İnsan da öyle! Yann başa ne geleceğini kesin olarak bilemez. Minilevrenin olaylar dünyasında da öyle! Ör- neğin ben, doğanın 'tıpkıküçüğü'yüm. Kendi- mi anladıkça doğayı, doğayı anlayıp kavradıkça kendimi daha iyi anlayabiliyo- rum. Kendimizi anlamak yoluyla doğayı da anlamaya başlanz. Olgulann sürekliliği Elektronlar özdeş anda hem dalgacık, hem parçacık göriinümünde. tkicil dunım! Dalga görünümleri birbiri üzerine kapanıyor, birbı- rine yamanıp örtüyor birbirini, birbirinin içinde eriyor. Onlann kütlelerini, durumlan- ru, hızlannı, aralanndaki ilişkiden ayırmak olanağı yok. Hangi elektronlann neyle ilişigi olduğu da belli değil! Bir dizgede bütünün ge- reklerini yerine getirmek için elektronlar durmadan değişiyor. Bundan böyle de onlann bireysel özellikleri üzerine konuşmanın artık bir anlamı kalmıyor. Bu çeşit yadırgatıcı ilişki- ler yalnız ve yalnız kuvant dizgesinde olup bitmektedir. Bütün bu belirsizlik durumlann- dan mı kaynaklanıyor yaşamın tinsel yanlan? îki ya da daha çok parçacıklar arasındakı iliski olması nedeniyle bir tek Uksel parçacığın bile varhğı izlenemiyor. Elektron, bir enerji durumundan başka bir enerji durumuna geçtiği zaman tümden rast- lantılı, dürtülü. Hiçbir nedeni olmadan karga- şa ortaya çıkıyor. Rastlantı mı? Yüksek enerji durumu, alçak enerji durumuna dönüşüyor. Böylece atom dünyasında zaman tersine bili- yor, yön değiştirebiliyor. Olgular hangi doğ- rultuda plursa olsun sürüp gidiyor. Olaylann birbirini izleme durumunda, kendi iç dünyası- nın belirsizliğinde olduğu gibi. Olaylar, olgular olur. Bunlar olur yalnız! Bunlann şu ya da bu doğrultusunu daha önce- den kesinlikle söyleyemeyiz. Tann, işte b*ura-. da din sözcülerince araya sokuşturulur. Demek bilinmezlik, olgulann, olaylann daha sonra alabileceği durumu önceden kestireme- mekle, kesin sonucu bilmemekle ortaya çıkı- yor. Din adamlannm Tann diye adlandırdık- lan imgetann böylesi durumlarda pekiştirili- yor! Minilevren dünyasında. parçacıklar düze- yinde olduğu gibi benim düşünce alanım da bendeki ben'i izliyor. Buna karar veren kim? Iki sözcükle, içiındeki ben. Ama buna, yıllar yılı edinmiş olduğum içdünyamın bir dizi dü- şünüye neden olay olaylar, olgular da kanş- maktadır. tcdünyamın dışdünya ile birlikte yürütülen işbirliği. Çünkü ben, yalnız içimin değil en az o denlı dış dünyamın, demek içinde yaşamış olduğum çevrenin de kahtıyım. Bede- nimin yapısını. özünü dışdünyadan aldığım gibi bu yapının özünü oluşturan atom duze- yindeki biçimimi de oradan; demek, dışdün- yadan, doğadan aldım. Demek içdünyam kadar dışdünyam da benim için çok önemli. Öyleyse benim tekel kimligimi, bütün canhla- nn da olduğu gibi doğada aramak gerekir. Doğarun temel kimliğini kendimde bulduğum gibi. Benim davranışlanm, bir andan sonra yeni bilinmeyen anlara geçışim, önceden daha sonraki olaylar için ne karar verebileceğim hep oluş durumuna bağlı kalmaktadır. Oluş durumunu bütün aynntılanyla önceden bilme olanağı yok. Biraz bir şey bilsek bile kesin so- nucu olduğu gibi saptayamayız. Yartnı bilme tutkusu Doğada olaylann kendi doğrultusunda ol- duklan gibi geçmesi, bütün aşamalannda onlara egemen olamayışımız. insanoğlunu milyonlarca yıl şaşkına çevırmiştir. Doğa. do- ğada olacaklan ne söyler, ne söylemeye zorun- fu, ne de böyle bir tasası var! Doğal olgular, olaylar 'olur' yalnız! Oluşunu sürdurür. Ama biz insan olarak, daha başka bir deyişle dü- şünsel yaratık olarak yalnız olanı değil yann olacak olanı da bilmek istiyoruz. Bitkilerin, hayvanlann böyle bir tasası yok! Bu tasa işte, insanı imgetannya köle eden! Bu da bir özdek olan beynimizin içeriği, düşünce yapısı nede- niyle kaynaklanmaktadır. Ama bir gün, doğal gelişim elverirse, belki milyonlarca yıl sonra ınsel düşünce düzeyine uıaşabilen kimi hay- vanlar da sormaya, düşünmeye başlayabilir. Doğada her şey, her an, her noktada bırbiri- ne ilişkin. Bütün dizge birliği başka her şeyi gölgeler. Bir nesne, bir başka nesneyi arunda etkiler. Hem de ne güç ne de enerji değişimi gözlemlenmeden! Bu durum kuvant fiziğınde çok olağan! Bu minilevrende uzay ve zaman konumu da o denh yadırgı! Uzaktan etki! Anında bir etki! Uzaysızlık böylece gizemsel (gizemle hiç ilgisi yok)'e açılır! Elimizdeki, örneğin şu katı nesne hangi ke- sinliğjn yapıtı? Ben diyorum ki bu sayısız, başdöndürücü olaylarla süreçlerin, olanakla- nn! Bütün canhlar gibi insan da bu sayısız olaylarla olanaklann içinden çıkıp geldi. öz- dekle birlikte özdekten. Bu durum bütün evrenle ilişkimiz olduğunu gösterir. Atom dü- zeyindeki minilevrende anlayamadığırnız durumlar, birdenbirelikler, yetersizlikler bizi şaşırtıyor. Alışabildiğımiz ve kesinlikleri bili- nen Newton fıziğine karşı daha uygun, daha uyarlı fızik yasalannın bulunması gerek, atom dünyası gözlemcilerine. onlann bilıncine. Kuvant mekaniğinin tarihi, kanşık ve bekle- nilmeyen olaylarla dolu. Niels Bohr, yeni fiziği atomlann, daha sonra moleküllerin yapısına bağladı, 1913. Dalga-parçacık ikiciUğı belli be- lirsiz elektron yörüngeleri dunımunun sonucu olduğunu gösterdı. Bir atom uyanhnca, elekt- ron yörüngesinden başka bir yörüngeye atlı- yor. O anda atom bir fotonu ya salıvenyor ya da yutuyor. Fotonun frakansı, elektronun de- vimiyle yörüngesine karar veren enerjiler arasındaki aynmı karşüar. Bu aynm da Albert Einstein'ın enerjiyle frekans arasındaki ben- zerlik denklemiyle hesaplanır (tlya Prigogine- tsabel Stencers; Ordning ur Kaos, s. 216, 1984.) PENCERE EVET/HAY1R OKTAY AKBAL Burak'ın Kedileri..."isterdim olsun evimde Bir kadın halden anlar Kitaplar arasında bir kedi Cümle dosttar her mevsimde Isteklerim yalnız bunlar." Benim de bir kedım vardı. Kedilerim vardı çocukluk günle- rimde. Koca bahçelı bir evde otururduk. Ahsap bir ev, yedi sekiz oda, taşlık, sofa. Kedilerim dolaşıp dururlardı ortalıkta. Pamuk, Aslan, Sarman. Daha başkalan. Yasak yoktu onlara. Her yere girerierdi. Gezmeyi, dolaşmayı sever kediler. Merak- lıdırlar, yoklayarak, koklayarak bulurlar. Apollinaire'in şiirini yıllar önce çevirmıştim. "Kitaplar ara- sında bir kedi" dizesi bir tablo gıbidır. Yavru bir kedınin kitap raflarında başıboş gidip gelmesi ya da bir şiir, bir oykü kitabı- mn üstüne kurulup çevresirtdekileri seyreimesi... Insanın içi açılır bir yavrunun koşuşup durrnasını izlerken. Dalıp gidersi- niz bir güzel düşe. Bakmışsınız çtkmış kucağınıza. Bir de mınltısı vardır keyifti keyifli. Onlü kedıseverler vardır. Ressam-yazarClhat Burak bunlar- dan biri. Ada Yayınlan'nda çıkan kitapta bu konuda şöyle konuşmuş: "- Neyapıp edip neredeyse her tualinize bir kedi oturtuyorsu- nuz. - Efendim niye köpek değil de kedi, değil mi? Bunu konuşa- lım. Kedi, kişilıği olan hayvandır. Hiç bir zaman insanoğlunun elini, yakasını bırakmamıştır. Köpek öyle değildir. insana Al- lah'ına bakar gibi bakar. Kedi de Ne yapalım, böyle gelmiş böyle gıder' diye bakar. Kedi bir sirk hayvanı değildir. Siz gördünüz mü sirkte marifetyaptğını? - Ben de öyle bilirdim. Gecen yıl bir Rus sirkinde kedilerin gösteri yaptıklarını gördüm. - O rejim tabii, rter şeyi yaptınıiar. Kediye de yaptrmışlar. Ama katiyyen severek yapmaz. - Eminim yaşamınız boyunca pek çok kediniz olmuştur. Şim- di neredeler? - Burada kedi olur mu? Her şey çimento falan filan. Burda kedi yaşamaz, intihar eder. Apartıman kedisinin tadı tuzu yok- tur. Kedi özgür hayvandır. Haüa aslandan, kaplandan daha özgürdür. Onlara neler yaptırıyorlar. 300 kıloluk koskoca asla- nı çemberden atlatıyorlar. Kedi yapmaz bunları. Ama Ruslar yaptırmışlar. Nasıl yaptırmışlarsa. - Resımlerinizde bazen mahallenin en canavar kedi tiplerini görüyorum. Onları mı daha çek seversiniz? - Ev kedilerini değil de onları severim. Mesela Paris'te ba- kardım, boynunda tasma, kendi oturuyor, hem de hadım üstelik. Onlann tadı tuzu yoktur. Böyle dangalak gibi oturuyor. Ama düşünebiliyor musunuz damlarda dolaşan kedileri. Onla- nn resimlerini çok yaptım. Vitamin kedilerinin resmini yapmam. - Siz mımari yapıyı kedisiz ya da başka hayvanlarsız düşüne- mıyorsunuz galiba. - Düşünün ki güzel bir bina kedisiz olsun. Olmaz, mümkün değildir. Muhakkak o binanın kedisi vardır. Ev kedisinden ne hayır gelir ki. Mır, mır, mır. Ama bizim evde kıyamet kadar ev kedisi vardı. Mangalın altnda oturur düşünürlerdi. Ne düsü- nürlerdi Allah bilir?" Cihat Burak, Feriha Büyükünal ile böyle konuşmuş işte... SezerTansuğ, Burak'ın yapıtlan için şöyle yazmış: "Şaşmaz bır gerçekçi olan Cıhat Burak, kendine özgü motif simgeleriyle resim dünyasının masalsı boyutlannı irdeleyen bir kişilik karakteri gösteriyor. Hayvanlara duyduğu büyük ilgi ve sevgi, başta kedilerin yer aldığı, ama aslandan kuşa kadar her yaratğın onun resmine kolayca girip ifade ve davranış simgeleri oluşturabilecekleri bir alan açıyor Cihat Burak a." Ne güzel, ünlü sanatçıların yapıtlarını bir albüm biçiminde, yararlı değerlendirmelerle, açıklamalarla bir araya toplamak!. Burak, yazar bir ressam ya da ressam bır yazar. Nitelikli öykü- leriyle, denemeleriyle tablolan bir bütünlük yaratıyor. İnsan bir bakışta Burak'ın çizgilerini, cümlelerinı tanıyor, ayırt edi- yor. Kedisever sanatçılar ayn bır topluluk oluştururlar. Kitaplar arasında bir kedi'. Ya tablolar, resimler arasında!.. Ne var ki beton yapılan sevmez kediler. Onlara bahçeler, büyük odalar, sofalar gereklidir. Onlar da çaresiz, yazarlann, şairlerin, res- samlann yapıöarında yaşamlannı sürdürürler. Gerçek kediler- den daha çok, daha uzun bir yaşamları vardır Burak'ın yaprtlanndaki hayvanlann, en başta kedilerin!.. İLAN EDREMİT ASLİYE HUKUK MAHKEMESt Dosya No: 1991/184 Davacı Hasan Bodur vekili tarafından davalılar Dereli köyü tü- zelkişUiği, Maliye Hazinesi Hüseyin Bodur, Ismaıl Bodur, Pakize Bo- dur ve Nafize Bodur aleyhine açılan tescil davasmın yapılan yargıla- ması sırasında verilen ara karan gereğince: Muris Hüseyin ojlu Mustafa Bodur'dan intikal eden Dereli köyü Köyiçi mevkiinde kain, doğusu kuru dere ve kısmen Sabri Tan, Mus- tafa Tan, bausı muris Mustafa Bodur'a ait ev ve bahçesı, kuzeyi Ali Vardar ve güneyi Halil Tan veresesinden Sabri Tan ile çevrili 2 bah- çe ile çevrili bulunan taşınmazın muris veya mirasçılan adlarına tes- cili talep edilmiş bulunduğundan işbu davaya iıitazı olanlar ve hak iddiasında bulunanlann duruşmanın atılı bulunduğu 4.11.1991 gü- nOnde duruşmada bizzat hazır bulunmalan veya vekil ile temsil el- tirmeleri hususu ilanen tebliğ olunur. Basm: 49847 Kürtier Azmhk ıtııdır? Osmanh tarihinde olduğu gibi Cumhuriyet Türkiyesi'nde -yürürlükten kaldınlan 2932 sayılı yasa dışında- Kürtlerin kimi haklanm kısıtlayan ya da yadsıyan bir düzenleme bulunmadığı gibi, onlan toplum yaşamından dışlayan sistemli bir uygulama da söz konusu olmamıştır. Tersine, bu etnik grubun üyeleri günümüze kadar toplumun her katında ve her kesiminde en üst konumlarda yer alabilmiştir. Dr.MUZAFFERSENCER Toplumbilimci Çağımızm insan haklan belgeleri, ay- nm gözetilmeksizin her insanın yararla- nacağı hak ve özgürlükleri dile getirmek- le kalmamış, "özellikle korunması gereken" kimi toplum kesimleri ve grup- lann haklanm güvence altına almaya calışmıştır. özellikle konınmak istenen bu gnıplar arasında başta geleni azmlık- lardır. Sömürge halklann haklanm tanı- yan ve ırk aynmcılığına son vermeyi amaçlayan belgelerden başlayarak Bir- leşmiş Milletler'in başlıca ifgi odaklann- dan biri. azınlık haklan olmuştur. Bu bağlamda en önemli gelişmelerden biri olan 1966 tarihli Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, 27. maddesiyle azın- lık haklanm tanımıştır. Bu maddeye göre, "Etnik ve dinsel azınlıklarla dil azınlıklannın bulunduğu devletlerde, bu azınlıklardan olan kişilerin... kendi kül- türlerinden yararlanma, kendi dinlerini ya da kendi dillerini kullanma haklan yadsınamaz." (1) Öte yandan AGİK sürecinin günümüze doğru giderek artan bir yoğunlukta ilgi- lendiği ve belgeye bağladığı konulardan biri, azınhk haklandır. Bu sürecin son ürünû olan Paris Şartı, "ulusal azınlıkla- nn etnik. kültürel. dilsel ve dinsel kimlik- lerinin korunması" ilkesini benimsemiş- tir. (2) Azınlık haklanm güvenceye alan bu gelişmelere karşın. "azınlık grup" terimi, uluslararası belgelerde tanımlanmadığı gibi, BM'nin ilgili organlannca da tam bir açıkhğa kavuşturulmuş değildir. Toplumbilımsel (sosyolojik) bir kavram olan azınlık kavramı, başka dısiplinlerce değişik ıçerimlerle kullanıldığı için bir kavram kargaşası yaraülmış ve azınlık, çoğu kez etnik grup kavramıyla kanştı- nlmıştır. Toplumbilimin uzlaşılmış tanımlanna göre, azınlıkla etnik jşrup arasında derin bir anlam aynlığı vardır. Etnik grup. ge- niş bir kültürel ve toplumsal sistem içinde taştdığı belli özelliklerden ötürü ayn bir konumu olan bir toplumsal gruptur. Anılan ayırıci özelfıkler içinde başta ge- lenleri, dinsel, dilsel özellikler, fiziksel karakteristikler ya da yere ve soya ilişkin özelliklerdir. Azınlık sayılabilme: Azmhk erupsa, yi- ne toplumbilime göre, aynı toplum içinde soy. köken, din ya da dil bakımından öte- ki gruplardan, özellikle çoğunluk ve egemen gruptan aynlan bir gruptur. An- cak bir grubun azınlık sayılabilmesi için, öteki grup ya da gruplardan düşük bir konumda bulunması, daha da önemlisi, dışlama ve aynmcılığa konu olması gere- kir. Buna göre, bir etnik grup, ancak açık ve sistemli olarak aynmcı davranışa uğ- raması durumunda azınhk olarak nitele- nebilir. Azınlık grup, tanımı gereği, toplumun öteki gruplanndan farklı sayı- lan ve bu nedenle bilinçü -ya da bilinçsız- olarak kimi haklanm kullanmaktan ve toplumsal yaşama katılmaktan engelle- nen bir alt gruptur. Bir grubun azınlık olması, sayısal büyüklüğüyle ilgili değil- dir. Irkçı beyaz azınlığın yönetimindeki Güney Afrika Cumhuriyeti'nde olduğu gibi, nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu halde "azınlık" konumunda olan gruplar vardır. Azınhk konusu, son yıllarda Türkiye gündeminin başında yer alan konular- dan biridir. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu kayTama kazandınlan çarpık iççnm- ler, Türkiye'nin ulusal birlık ve bütünlü- ğünü zedeleyici sonuçlar yaratmıştır. özellikle aynhkçı Kürt militanlann terör eylemleriyle oluşturulan ortatn, Türkiye içinde ve dışında bu etnik gruba bir azın- lık statüsü tanıma yolunda kimi anlayış ve girişimlere neden olmuştur. Türkiye'deki Kürt topluluğun bir et- nik grup olduğuna kuşku yoktur. Ancak Kürtlerin bir azınlık olrnadığı da açık bir gerçektir. Kürtier, kimi yer ve köken ay- nmlannın yanı sıra dil özellikleriyle ayn- lan bir etnik gruptur. Bu özelliğiyle, Türkiye'nin etnik çeşitliliğini ve kültür zenginliğini oluşturan öğelerden biridir. Ancak bu grubun azınhk sayılabilmesi için, -ABD'deki zenciler, Güney Afrika'- daki Bantular gibi- toplum yaşamından dışlanması ve aynm gözetici uygulamala- ra uğraması gerekir. Oysa. Osmanh tarihinde olduğu gibi, Cumhuriyet Türkiyesi'nde -yürürlükten kaldınlan 2932 sayılı yasa dışında- Kürt- lerin kimi haklannı kısıtlayan ya da yadsıyan bir düzenleme bulunmadığı gi- bi, onlan toplum yaşamında dışlayan sistemli bir uygulama söz konusu olma- mıştır. Tersine, bu etnik grubun üyeleri günümüze kadar toplumun her katında ve her kesiminde en üst konumlarda yer alabilmiştir. Bu nedenle, çağdaş insan haklan anlayışıyla Kürtlere azınlık sta- tüsü tanımaya olanak yoktur. Hele ayn- lıkçılık, azınlık gruplar için bile bir hak değildir. Ancak, çağımızda bir etnik gruplar mozaiği olan her toplumda olduğu gibi ülkemizde de her etnik grubun kendi kül- türünü yaşaması ve geliştirmesi en doğal hakkıdır. Bu hakkın gerçekleşmesi için gereken, etnik gruplan kühürlerini geliş- tirmekten ve toplusal yaşama katılmak- tan alıkoyan engelleri ortadan kaldır- maktır. (İJ Bltz MuzafTer Sencer. "Betgeletle tnsan Hakla- n",BeuYi> Istanbul. 1988 (2) BV.2. Muzatter Sencer, "tnsan Haldiinnda Gelıs- îer", İnsan Haklan YUlığı, c 12TODAIE.1990raeier We are an affiliated co'.npany of Hoteles Sol Intemacional S.A., a Spanish Hotel Chain estabhshed vvıdely in Spaın and other European countries, located in Antalya and lookıng lor an ADMINISTRATION AND FINANCE MANAGER who is expected to undertake the responsibility of 5 hotels in 1992 and 7 hotels in 1993. The position will requıre the following qualifications: • Good understanding of hotel acçounting and treasury functions • Experience ın budgetıng and forecasting • Experience ın preparation of financial accounts. • Knowledge of tax, socıal security and labour laws • Experience ın cost control and supervision of purchasing and control of supplies. • Abilıtıy to coordinate the ınformatıon flow betvveen the hotels and head-office • Proficıency in wrıtten and spoken Englısh. A competitıve remuneratıon package will be offered. Interested candıdates should send their C.V.'s in strict confidence to : P.K. 21 Mecidiyeköy, İstanbul Grupo Sol İLAN NtZİP ASLtYE HUKUK MAHKEMESt Dosya No: 1991/6 Davacı Talat Açıkgöz ve- küi Av. Mesut Akpek ile da- valılar Ali Çakmaklı ve Nec- det Küıç arasında mahkeme- mizde ikame edilen maddi tazminat davasının yapılan açık duruşması sırasında: Davalı Ali Çakmakh'nın adresi meçhul olduğundan adına duruşma günü ve taz- minat miktan olan 8.000.000 TL'nın gazete ile ilanına ka- rar verümiştir. Adı geçen davahnın du- ruşmanın atılı bulunduğu 12.11.1991 günü saat 10'da mahkememizde hazır bulun- ması veya kendisini vekille temsil ettirmesi aksi taktirde duruşmanın yokluğunda ya- pılacağı dava dilekçesinin tebliği yerine kaim ohnak üzere ilanan tebliğ olunur. 4.10.1991 Basın: 49853 ANMA 1. Yıhnda MEHMET Scni seyiyor ve yaşıyoruz. NtHAL-ITIB-BORA \AKAR AHMET-KADRtYE-CEREN-tDtL BOZKURT T.C. ÇORUM BİRİNCİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESt tLAN Sayı: 1989/536 Davacı Vakıflar Bölge Müdürlüğu (Vakıflar Genel Müdurlüğu'ne izafeten) vekili Av. Osrnan Kaplan tarafından davalı Ismaıl Çatal- çam, Fikret Derüz aleyhine açılan tapunun Çorum merkez Çöplü tna- hallesi 87 pafta, 19 ada, 41 parselin tapu kaydına 53 parsel maliki olan davalı lehine tesis edilmiş tescilli geçit hakkının tapudan tekri- rine ilişkin davanın yapılan yargılaroası sırasında: Tüm araşurmalara rağmen adresiniz tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olup, duruşmanın bırakıldığı 3.12.1991 gunü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunmanız ve- ya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde duruşmanın gıyabuıızda yapüıp karar verileceği dava dilekçesi yerine kâim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 3.10.1991 Basın: 49899 Boruğ'un Öküzü... Sınır ötesinden geliyorlar. Yaklaşık beş yüz kişi. iki kara- kola roketatar ve topla saldırıyorlar. 17 er şehit, 60 kişi yaralı. Aralarında kadın ve çocuk da var. Vahşet!.. Geniş çapta bir saldırı. Dünyadaki yankıları ne olacak? Bizdeki biliniyor: Şehitlere rahmet... Teröriste lânet... Batı olaya değişik bakıyor; biz içerde tekerlemeyi yineli- yoruz. Teröriste karşı askeri önleme evet. Silaha karşı silah. Ama temel çözüm demokraside. Öyleyse SHP ile HEP'in gi- rişimi tepkiler doğursa da, Batı'da oy kaybına yol açsa da, çıkar yoldur. Soruna Güneydoğu halkıyla birlikte çözüm ara- nacak. Solun açtığı yolun anlamı ve değeri ilerde anlaşıla- cak. * • Saldırı sınır ötesinden geliyor. Özal'ın Saddam'a dönük siyaseti ne sonuç verdi? diye dü- şünmekte yarar var. Kuzey Irak, Türkiye'ye sakjırı üssüne dö- nüştü; Kıbns gibi, Güneydoğu sorununda da sayısı çok el, işin içine karıştı. Oysa Anadolu'yu bütün renklerıyle parla- mentoya yansıttığımızda sorunu biz bize çözeceğiz. Ne te- röre ne de yabancı ele gerek var. Güneydoğu, olağanüstü renklerie donanmış bir bölge. Aşi- ret yaşamı bugün bile gecerli; ama, yavaş yavaş çözülüyor. Kapitalist gelişmeye doğru ulusçuluk duyguları da gelişecek demektir. Seyyit, şeyh, aşiret reisi elbette etkisini yitirecek. Çağdaşlaşmanın dışında kim kalabilir? Aşiretin üyesi olmak- tan çıkarak ve şeyhin müridi olmaktan kurtularak Kürtleşen yurttaşa kimse kızmasın. Bireyleşmenin bir aşamasıdır bu süreç, hem de ilk aşa- ması... • Anadolu'nun doğusunda aşiret ikiye ayrılıyor: Kışlakçı, yazı yaylada geçiren yarı yerleşik aşirete verilen ad. Konar göçer olanın yerleşik bir yeri yok. Ama topluluk yerleşse de töreler sürüyor. Osmanlıdan bu yana aşiretler bir sorun. Göçeri, ne vergide ne de askerlikte arayıp bulabilirsin. "/sfcân" politika- ları sürgit yarar sağlamamış, "isyan"a yol açmış. Aşiretleri tanımadan bugünkü Türkiye'yi tanımaya olanak yok. Malatya yöresinde Baltyan aşireti de çoktan beri bir ye- re konmasına karşın göçer kültürünü benliğinde taşıyor, Mec- lis'e milletvekilini yolluyor. Araştırmacı Hasan Nedim Şahhü- seyinoğlu "Malatya Baltyan Aşireti" adlı kitabıyla (ABC Kitabevi-Malatya) bu Alevi topluluğunu bize tanıtıyor; dinde, ekonomide, tarihte, coğrafyada, törede ve mizahta Balıyar^ ın dünyasına giriyoruz. Yakında bu dünya kalmayacak. Ama şimdilik belirleyicidir. • Şahhüseyinoğlu, hem üniversitede yapılacak bir işi dışar- da yapmış; hem de araştırma ve incelemesıni kendi kendi- sine kitaplaştırmış. Balıyanlıların mizaha yatkınlıkları hoşu- ma gitti; kitaptan iki öykücüğü aktarayım: A/evı cfede köye gider. Mevsim sonbahardır. "Hakullah" için Tofan'a varırlar. Tofan, yoksulun biridir. Dedeyi kilere götürür. Arpa yığınını sopasıyla ikiye böler: — Dede kurban o/ay»m; varım yoğum bu arpa!.. Kardeş pa- yım yaptım, yarısı sana, yarrsı kara eşeğime... Dede güler: — Tofan, bizi fazla büyütme!.. * Boruğ, öküzlerini otlağa bırakmış, yan gelmiş. Mayıs ayı, günlerden pazar. Öğretmen Hasan, bahann tadına varmak için kıra çıkmış; karşıdan gelirken öküzlerin yamndan geçiyor. Boruğ seslenir: — Öğretmenim, hele şu kırmızı öküzün yanına git!.. Hasan, öküze doğru yvrür, öküz de ağzını açarak öğretme- ne doğru yürür, Boruğ seslenir: — Hoca, eğil de ağzına bak, bir şey mi kaçmış? öğretmeri eğtlerek öküzün ağzının içine bakar ki hiçbir şey yok; sıradan öküz ağzı. öküz atan;fcapatarafcgerisin geriye gider, yeniden otlamaya döner. Öğretmen meraklanıp Boruğ'a ne olduğunu sorar... Boruğ: — Bu öküz san/ıktfr, der, bilirsin öküzün yaşı dişinden öğ- renilir. Alıcılar baka baka öküzü koşullandırırlar; satılık öküz kim kendisine doğru yürüse ağzını açar. QMÜCÂDELE HAKLIYIZ KAZANACAGIZ *Seçimlerin çare olmadığı görülecektir. Halkın ekonomik, demokratik, siyasi talepleri kabul edilmelidir. -ArSınır Ötesi Operasyon • Işçiler haklarına sahip çıkmalı ve bunun için örgütlenerek mücadele etmelidirler. Demokrasi Mücadelemde, Örnek kararlılık sınavı ve- ren ve şahsıma yönelik, bana % 33 TER- CİH OYU vererek ilk sıra- ya getiren GAZİOSMAN- PAŞA -EYÛP • BAYRAMPAŞA halkımı kutlarım. Ancak SHP'nin bölge barajını aşamamasından dolayı MİLLETVEKİLİ olamadım. Siyasal yaşamımda bana en büyük onur ve desteği veren ve beni TERCİH eden siz bölge hal- kıma şükranlanmı sunar, her zaman yanınızda ol- duğumu belirtmek isterim. Saygılanmla lrtbatT1-.588 4O65 FERMANİALTUN 588 40 66 (Ekonomıst) 588 40 67 EVLENDtK CEM BİLEN DİDEM BtLEN (ORTAÇ) Mutluyuz. Beyoglu, 24.10.1991
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle