Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLATCAR VE GÖRÜŞLER 27 EKİM 1991
Higbir Şey Sonsuz Degtt..,
Doğa, doğada olacaklan ne söyler, ne söylemeye zoranlu, ne de böyle bir
tasası var! Doğal olgular, olaylar olur yalnız! Oluşumı sürdürür. Ama biz
insan olarak, daha başka bir deyişle düşünsel yaratık olarak yalnız olanı
değil yann olacak olam da bilmek istiyoruz.
ABDULLAH RIZA ERGÜVEN
Günlük yaşamımızdan elimizde avcumuzda
kalan bir şey yok. Her şey devim duramunda.
Bir kımılü içinde her şey kayıp gidiyor. Biraz
önce bir kitaplıktaydım, şimdı evdeyim. Oku-
dujhım bir yana. o kitaplıktan bende kalan
hiçbir şey yok. görüntüden başka. Bir gün bu
görüntüler de silinip gidecek. Biz bu gelıp geci-
ci yaşamın sürekli oyunculanyız. Ne oyûndan
ne de oyunculardan hiçbir şey kalmayacak.
Hiçbir şey bu doğal eidiş in önüne geçemediği-
ne göre doğa kendi doğrultusunda biricik güç!
Doğanın bu kendiliğindenliğini bozacak niç-
bir güce tanık olmadı insanhk milyonlarca
yıldan beri.
Doğada hiçbir şey, düşünüyonım da, hiçbir
şeyin özdeşi olarak kalmıyor. Her şey er geç
değişime uğruyor. Doğarun bu değişimı. dönü-
şümü, oluşu bg. yaratışı sürekli kılıyor. Geüp
duruyor dılirnin ucuna ikide bir, diyeceğim iş-
te: Doğada hiçbir şey sonsuz değil, değişünden
başka! Bu sonsuz değişim olmasaydı hiçbir şey
sürekli olmazdı, olamazdı. Canhlar dünyasın-
da olduğu gibi özdek dünyasında da öyle! Bu
düşünceden güç alarak hiç değilse değişim, dö-
nüşütn, oluşum nedenıyle evren sonsuzdur
diyorum. Kimi fızikçi ve düşünbilimcilere gö-
re evren bir gün yok' olacakmış. Bence yoko-
luş yanhş bır deyim. Bunun yerine delişimi
koymak daha doğru olur. Evren yaratılmadı
ki yok olsun! Sürekli değişim, dönüşüm, olu-
şum evreleri yokoluşa indirgenemez.
Tam bir evrensel kuramı bulguladığımız an,
içinde yaşadığımız doğavı, onunla birlikte ev-
reni, onun açılım ve yayılımını daha kolaylıkla
anlayacağız. Her an düşüncemizde kımılda-
yan, varhğımızın kökenine değgin sorular;
'kozmik çorba'nın becerisini, onun açılım ve
yayılımını yeteriyle kavrayıp anlayamadığı-
mızı gösteriyor. Içinden geldiğimız bürunfi,
evren bütününü kendimize yabancı görüyo-
nız. Anlama güçlüğümüz de işte buradan
kaynaklanıyor!
Din sözcülerinin ikide bir kolay inanan kişi-
lere şınnga ettijH, onlann önüne sürdüğü
tannlar varolsaydı şimdiye kadar çoktan orta-
ya çıkardıî Yaratış belli bir amaca yöneltilmiş
olsaydı; olaylar, olgular da tannsal doğrultu-
ya yöneltilmiş olurdu! Tanrı her şeye yeterli
olduğuna göre daha insancıl olurdu! Olaylann
gidişı hiçde bunu göstenniyor! Doğanın kendi
kendine, kendi doğrultusunda gidişini göz-
lemliyoruz. Yaratıya bütün doğa katılmakta-
dır. Bu yüzden de, bilinemiyor her şey
olmadan önce. İnsan da öyle! Yann başa ne
geleceğini kesin olarak bilemez.
Minilevrenin olaylar dünyasında da öyle! Ör-
neğin ben, doğanın 'tıpkıküçüğü'yüm. Kendi-
mi anladıkça doğayı, doğayı anlayıp
kavradıkça kendimi daha iyi anlayabiliyo-
rum. Kendimizi anlamak yoluyla doğayı da
anlamaya başlanz.
Olgulann sürekliliği
Elektronlar özdeş anda hem dalgacık, hem
parçacık göriinümünde. tkicil dunım! Dalga
görünümleri birbiri üzerine kapanıyor, birbı-
rine yamanıp örtüyor birbirini, birbirinin
içinde eriyor. Onlann kütlelerini, durumlan-
ru, hızlannı, aralanndaki ilişkiden ayırmak
olanağı yok. Hangi elektronlann neyle ilişigi
olduğu da belli değil! Bir dizgede bütünün ge-
reklerini yerine getirmek için elektronlar
durmadan değişiyor. Bundan böyle de onlann
bireysel özellikleri üzerine konuşmanın artık
bir anlamı kalmıyor. Bu çeşit yadırgatıcı ilişki-
ler yalnız ve yalnız kuvant dizgesinde olup
bitmektedir. Bütün bu belirsizlik durumlann-
dan mı kaynaklanıyor yaşamın tinsel yanlan?
îki ya da daha çok parçacıklar arasındakı
iliski olması nedeniyle bir tek Uksel parçacığın
bile varhğı izlenemiyor.
Elektron, bir enerji durumundan başka bir
enerji durumuna geçtiği zaman tümden rast-
lantılı, dürtülü. Hiçbir nedeni olmadan karga-
şa ortaya çıkıyor. Rastlantı mı? Yüksek enerji
durumu, alçak enerji durumuna dönüşüyor.
Böylece atom dünyasında zaman tersine bili-
yor, yön değiştirebiliyor. Olgular hangi doğ-
rultuda plursa olsun sürüp gidiyor. Olaylann
birbirini izleme durumunda, kendi iç dünyası-
nın belirsizliğinde olduğu gibi.
Olaylar, olgular olur. Bunlar olur yalnız!
Bunlann şu ya da bu doğrultusunu daha önce-
den kesinlikle söyleyemeyiz. Tann, işte b*ura-.
da din sözcülerince araya sokuşturulur.
Demek bilinmezlik, olgulann, olaylann daha
sonra alabileceği durumu önceden kestireme-
mekle, kesin sonucu bilmemekle ortaya çıkı-
yor. Din adamlannm Tann diye adlandırdık-
lan imgetann böylesi durumlarda pekiştirili-
yor!
Minilevren dünyasında. parçacıklar düze-
yinde olduğu gibi benim düşünce alanım da
bendeki ben'i izliyor. Buna karar veren kim?
Iki sözcükle, içiındeki ben. Ama buna, yıllar
yılı edinmiş olduğum içdünyamın bir dizi dü-
şünüye neden olay olaylar, olgular da kanş-
maktadır. tcdünyamın dışdünya ile birlikte
yürütülen işbirliği. Çünkü ben, yalnız içimin
değil en az o denlı dış dünyamın, demek içinde
yaşamış olduğum çevrenin de kahtıyım. Bede-
nimin yapısını. özünü dışdünyadan aldığım
gibi bu yapının özünü oluşturan atom duze-
yindeki biçimimi de oradan; demek, dışdün-
yadan, doğadan aldım. Demek içdünyam
kadar dışdünyam da benim için çok önemli.
Öyleyse benim tekel kimligimi, bütün canhla-
nn da olduğu gibi doğada aramak gerekir.
Doğarun temel kimliğini kendimde bulduğum
gibi. Benim davranışlanm, bir andan sonra
yeni bilinmeyen anlara geçışim, önceden daha
sonraki olaylar için ne karar verebileceğim
hep oluş durumuna bağlı kalmaktadır. Oluş
durumunu bütün aynntılanyla önceden bilme
olanağı yok. Biraz bir şey bilsek bile kesin so-
nucu olduğu gibi saptayamayız.
Yartnı bilme tutkusu
Doğada olaylann kendi doğrultusunda ol-
duklan gibi geçmesi, bütün aşamalannda
onlara egemen olamayışımız. insanoğlunu
milyonlarca yıl şaşkına çevırmiştir. Doğa. do-
ğada olacaklan ne söyler, ne söylemeye zorun-
fu, ne de böyle bir tasası var! Doğal olgular,
olaylar 'olur' yalnız! Oluşunu sürdurür. Ama
biz insan olarak, daha başka bir deyişle dü-
şünsel yaratık olarak yalnız olanı değil yann
olacak olanı da bilmek istiyoruz. Bitkilerin,
hayvanlann böyle bir tasası yok! Bu tasa işte,
insanı imgetannya köle eden! Bu da bir özdek
olan beynimizin içeriği, düşünce yapısı nede-
niyle kaynaklanmaktadır. Ama bir gün, doğal
gelişim elverirse, belki milyonlarca yıl sonra
ınsel düşünce düzeyine uıaşabilen kimi hay-
vanlar da sormaya, düşünmeye başlayabilir.
Doğada her şey, her an, her noktada bırbiri-
ne ilişkin. Bütün dizge birliği başka her şeyi
gölgeler. Bir nesne, bir başka nesneyi arunda
etkiler. Hem de ne güç ne de enerji değişimi
gözlemlenmeden! Bu durum kuvant fiziğınde
çok olağan! Bu minilevrende uzay ve zaman
konumu da o denh yadırgı! Uzaktan etki!
Anında bir etki! Uzaysızlık böylece gizemsel
(gizemle hiç ilgisi yok)'e açılır!
Elimizdeki, örneğin şu katı nesne hangi ke-
sinliğjn yapıtı? Ben diyorum ki bu sayısız,
başdöndürücü olaylarla süreçlerin, olanakla-
nn! Bütün canhlar gibi insan da bu sayısız
olaylarla olanaklann içinden çıkıp geldi. öz-
dekle birlikte özdekten. Bu durum bütün
evrenle ilişkimiz olduğunu gösterir. Atom dü-
zeyindeki minilevrende anlayamadığırnız
durumlar, birdenbirelikler, yetersizlikler bizi
şaşırtıyor. Alışabildiğımiz ve kesinlikleri bili-
nen Newton fıziğine karşı daha uygun, daha
uyarlı fızik yasalannın bulunması gerek, atom
dünyası gözlemcilerine. onlann bilıncine.
Kuvant mekaniğinin tarihi, kanşık ve bekle-
nilmeyen olaylarla dolu. Niels Bohr, yeni fiziği
atomlann, daha sonra moleküllerin yapısına
bağladı, 1913. Dalga-parçacık ikiciUğı belli be-
lirsiz elektron yörüngeleri dunımunun sonucu
olduğunu gösterdı. Bir atom uyanhnca, elekt-
ron yörüngesinden başka bir yörüngeye atlı-
yor. O anda atom bir fotonu ya salıvenyor ya
da yutuyor. Fotonun frakansı, elektronun de-
vimiyle yörüngesine karar veren enerjiler
arasındaki aynmı karşüar. Bu aynm da Albert
Einstein'ın enerjiyle frekans arasındaki ben-
zerlik denklemiyle hesaplanır (tlya Prigogine-
tsabel Stencers; Ordning ur Kaos, s. 216,
1984.)
PENCERE
EVET/HAY1R
OKTAY AKBAL
Burak'ın Kedileri..."isterdim olsun evimde
Bir kadın halden anlar
Kitaplar arasında bir kedi
Cümle dosttar her mevsimde
Isteklerim yalnız bunlar."
Benim de bir kedım vardı. Kedilerim vardı çocukluk günle-
rimde. Koca bahçelı bir evde otururduk. Ahsap bir ev, yedi
sekiz oda, taşlık, sofa. Kedilerim dolaşıp dururlardı ortalıkta.
Pamuk, Aslan, Sarman. Daha başkalan. Yasak yoktu onlara.
Her yere girerierdi. Gezmeyi, dolaşmayı sever kediler. Merak-
lıdırlar, yoklayarak, koklayarak bulurlar.
Apollinaire'in şiirini yıllar önce çevirmıştim. "Kitaplar ara-
sında bir kedi" dizesi bir tablo gıbidır. Yavru bir kedınin kitap
raflarında başıboş gidip gelmesi ya da bir şiir, bir oykü kitabı-
mn üstüne kurulup çevresirtdekileri seyreimesi... Insanın içi
açılır bir yavrunun koşuşup durrnasını izlerken. Dalıp gidersi-
niz bir güzel düşe. Bakmışsınız çtkmış kucağınıza. Bir de
mınltısı vardır keyifti keyifli.
Onlü kedıseverler vardır. Ressam-yazarClhat Burak bunlar-
dan biri. Ada Yayınlan'nda çıkan kitapta bu konuda şöyle
konuşmuş:
"- Neyapıp edip neredeyse her tualinize bir kedi oturtuyorsu-
nuz.
- Efendim niye köpek değil de kedi, değil mi? Bunu konuşa-
lım. Kedi, kişilıği olan hayvandır. Hiç bir zaman insanoğlunun
elini, yakasını bırakmamıştır. Köpek öyle değildir. insana Al-
lah'ına bakar gibi bakar. Kedi de Ne yapalım, böyle gelmiş
böyle gıder' diye bakar. Kedi bir sirk hayvanı değildir. Siz
gördünüz mü sirkte marifetyaptğını?
- Ben de öyle bilirdim. Gecen yıl bir Rus sirkinde kedilerin
gösteri yaptıklarını gördüm.
- O rejim tabii, rter şeyi yaptınıiar. Kediye de yaptrmışlar.
Ama katiyyen severek yapmaz.
- Eminim yaşamınız boyunca pek çok kediniz olmuştur. Şim-
di neredeler?
- Burada kedi olur mu? Her şey çimento falan filan. Burda
kedi yaşamaz, intihar eder. Apartıman kedisinin tadı tuzu yok-
tur. Kedi özgür hayvandır. Haüa aslandan, kaplandan daha
özgürdür. Onlara neler yaptırıyorlar. 300 kıloluk koskoca asla-
nı çemberden atlatıyorlar. Kedi yapmaz bunları. Ama Ruslar
yaptırmışlar. Nasıl yaptırmışlarsa.
- Resımlerinizde bazen mahallenin en canavar kedi tiplerini
görüyorum. Onları mı daha çek seversiniz?
- Ev kedilerini değil de onları severim. Mesela Paris'te ba-
kardım, boynunda tasma, kendi oturuyor, hem de hadım
üstelik. Onlann tadı tuzu yoktur. Böyle dangalak gibi oturuyor.
Ama düşünebiliyor musunuz damlarda dolaşan kedileri. Onla-
nn resimlerini çok yaptım. Vitamin kedilerinin resmini
yapmam.
- Siz mımari yapıyı kedisiz ya da başka hayvanlarsız düşüne-
mıyorsunuz galiba.
- Düşünün ki güzel bir bina kedisiz olsun. Olmaz, mümkün
değildir. Muhakkak o binanın kedisi vardır. Ev kedisinden ne
hayır gelir ki. Mır, mır, mır. Ama bizim evde kıyamet kadar
ev kedisi vardı. Mangalın altnda oturur düşünürlerdi. Ne düsü-
nürlerdi Allah bilir?"
Cihat Burak, Feriha Büyükünal ile böyle konuşmuş işte...
SezerTansuğ, Burak'ın yapıtlan için şöyle yazmış:
"Şaşmaz bır gerçekçi olan Cıhat Burak, kendine özgü motif
simgeleriyle resim dünyasının masalsı boyutlannı irdeleyen
bir kişilik karakteri gösteriyor. Hayvanlara duyduğu büyük ilgi
ve sevgi, başta kedilerin yer aldığı, ama aslandan kuşa kadar
her yaratğın onun resmine kolayca girip ifade ve davranış
simgeleri oluşturabilecekleri bir alan açıyor Cihat Burak a."
Ne güzel, ünlü sanatçıların yapıtlarını bir albüm biçiminde,
yararlı değerlendirmelerle, açıklamalarla bir araya toplamak!.
Burak, yazar bir ressam ya da ressam bır yazar. Nitelikli öykü-
leriyle, denemeleriyle tablolan bir bütünlük yaratıyor. İnsan
bir bakışta Burak'ın çizgilerini, cümlelerinı tanıyor, ayırt edi-
yor.
Kedisever sanatçılar ayn bır topluluk oluştururlar. Kitaplar
arasında bir kedi'. Ya tablolar, resimler arasında!.. Ne var ki
beton yapılan sevmez kediler. Onlara bahçeler, büyük odalar,
sofalar gereklidir. Onlar da çaresiz, yazarlann, şairlerin, res-
samlann yapıöarında yaşamlannı sürdürürler. Gerçek kediler-
den daha çok, daha uzun bir yaşamları vardır Burak'ın
yaprtlanndaki hayvanlann, en başta kedilerin!..
İLAN
EDREMİT ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt
Dosya No: 1991/184
Davacı Hasan Bodur vekili tarafından davalılar Dereli köyü tü-
zelkişUiği, Maliye Hazinesi Hüseyin Bodur, Ismaıl Bodur, Pakize Bo-
dur ve Nafize Bodur aleyhine açılan tescil davasmın yapılan yargıla-
ması sırasında verilen ara karan gereğince:
Muris Hüseyin ojlu Mustafa Bodur'dan intikal eden Dereli köyü
Köyiçi mevkiinde kain, doğusu kuru dere ve kısmen Sabri Tan, Mus-
tafa Tan, bausı muris Mustafa Bodur'a ait ev ve bahçesı, kuzeyi Ali
Vardar ve güneyi Halil Tan veresesinden Sabri Tan ile çevrili 2 bah-
çe ile çevrili bulunan taşınmazın muris veya mirasçılan adlarına tes-
cili talep edilmiş bulunduğundan işbu davaya iıitazı olanlar ve hak
iddiasında bulunanlann duruşmanın atılı bulunduğu 4.11.1991 gü-
nOnde duruşmada bizzat hazır bulunmalan veya vekil ile temsil el-
tirmeleri hususu ilanen tebliğ olunur.
Basm: 49847
Kürtier Azmhk ıtııdır?
Osmanh tarihinde olduğu gibi Cumhuriyet Türkiyesi'nde
-yürürlükten kaldınlan 2932 sayılı yasa dışında- Kürtlerin kimi
haklanm kısıtlayan ya da yadsıyan bir düzenleme bulunmadığı
gibi, onlan toplum yaşamından dışlayan sistemli bir uygulama da
söz konusu olmamıştır. Tersine, bu etnik grubun üyeleri
günümüze kadar toplumun her katında ve her kesiminde en üst
konumlarda yer alabilmiştir.
Dr.MUZAFFERSENCER Toplumbilimci
Çağımızm insan haklan belgeleri, ay-
nm gözetilmeksizin her insanın yararla-
nacağı hak ve özgürlükleri dile getirmek-
le kalmamış, "özellikle korunması
gereken" kimi toplum kesimleri ve grup-
lann haklanm güvence altına almaya
calışmıştır. özellikle konınmak istenen
bu gnıplar arasında başta geleni azmlık-
lardır. Sömürge halklann haklanm tanı-
yan ve ırk aynmcılığına son vermeyi
amaçlayan belgelerden başlayarak Bir-
leşmiş Milletler'in başlıca ifgi odaklann-
dan biri. azınlık haklan olmuştur.
Bu bağlamda en önemli gelişmelerden
biri olan 1966 tarihli Kişisel ve Siyasal
Haklar Sözleşmesi, 27. maddesiyle azın-
lık haklanm tanımıştır. Bu maddeye
göre, "Etnik ve dinsel azınlıklarla dil
azınlıklannın bulunduğu devletlerde, bu
azınlıklardan olan kişilerin... kendi kül-
türlerinden yararlanma, kendi dinlerini
ya da kendi dillerini kullanma haklan
yadsınamaz." (1)
Öte yandan AGİK sürecinin günümüze
doğru giderek artan bir yoğunlukta ilgi-
lendiği ve belgeye bağladığı konulardan
biri, azınhk haklandır. Bu sürecin son
ürünû olan Paris Şartı, "ulusal azınlıkla-
nn etnik. kültürel. dilsel ve dinsel kimlik-
lerinin korunması" ilkesini benimsemiş-
tir. (2)
Azınlık haklanm güvenceye alan bu
gelişmelere karşın. "azınlık grup" terimi,
uluslararası belgelerde tanımlanmadığı
gibi, BM'nin ilgili organlannca da tam
bir açıkhğa kavuşturulmuş değildir.
Toplumbilımsel (sosyolojik) bir kavram
olan azınlık kavramı, başka dısiplinlerce
değişik ıçerimlerle kullanıldığı için bir
kavram kargaşası yaraülmış ve azınlık,
çoğu kez etnik grup kavramıyla kanştı-
nlmıştır.
Toplumbilimin uzlaşılmış tanımlanna
göre, azınlıkla etnik jşrup arasında derin
bir anlam aynlığı vardır. Etnik grup. ge-
niş bir kültürel ve toplumsal sistem içinde
taştdığı belli özelliklerden ötürü ayn bir
konumu olan bir toplumsal gruptur.
Anılan ayırıci özelfıkler içinde başta ge-
lenleri, dinsel, dilsel özellikler, fiziksel
karakteristikler ya da yere ve soya ilişkin
özelliklerdir.
Azınlık sayılabilme: Azmhk erupsa, yi-
ne toplumbilime göre, aynı toplum içinde
soy. köken, din ya da dil bakımından öte-
ki gruplardan, özellikle çoğunluk ve
egemen gruptan aynlan bir gruptur. An-
cak bir grubun azınlık sayılabilmesi için,
öteki grup ya da gruplardan düşük bir
konumda bulunması, daha da önemlisi,
dışlama ve aynmcılığa konu olması gere-
kir. Buna göre, bir etnik grup, ancak açık
ve sistemli olarak aynmcı davranışa uğ-
raması durumunda azınhk olarak nitele-
nebilir. Azınlık grup, tanımı gereği,
toplumun öteki gruplanndan farklı sayı-
lan ve bu nedenle bilinçü -ya da bilinçsız-
olarak kimi haklanm kullanmaktan ve
toplumsal yaşama katılmaktan engelle-
nen bir alt gruptur. Bir grubun azınlık
olması, sayısal büyüklüğüyle ilgili değil-
dir. Irkçı beyaz azınlığın yönetimindeki
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde olduğu
gibi, nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu
halde "azınlık" konumunda olan gruplar
vardır.
Azınhk konusu, son yıllarda Türkiye
gündeminin başında yer alan konular-
dan biridir. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak
bu kayTama kazandınlan çarpık iççnm-
ler, Türkiye'nin ulusal birlık ve bütünlü-
ğünü zedeleyici sonuçlar yaratmıştır.
özellikle aynhkçı Kürt militanlann terör
eylemleriyle oluşturulan ortatn, Türkiye
içinde ve dışında bu etnik gruba bir azın-
lık statüsü tanıma yolunda kimi anlayış
ve girişimlere neden olmuştur.
Türkiye'deki Kürt topluluğun bir et-
nik grup olduğuna kuşku yoktur. Ancak
Kürtlerin bir azınlık olrnadığı da açık bir
gerçektir. Kürtier, kimi yer ve köken ay-
nmlannın yanı sıra dil özellikleriyle ayn-
lan bir etnik gruptur. Bu özelliğiyle,
Türkiye'nin etnik çeşitliliğini ve kültür
zenginliğini oluşturan öğelerden biridir.
Ancak bu grubun azınhk sayılabilmesi
için, -ABD'deki zenciler, Güney Afrika'-
daki Bantular gibi- toplum yaşamından
dışlanması ve aynm gözetici uygulamala-
ra uğraması gerekir.
Oysa. Osmanh tarihinde olduğu gibi,
Cumhuriyet Türkiyesi'nde -yürürlükten
kaldınlan 2932 sayılı yasa dışında- Kürt-
lerin kimi haklannı kısıtlayan ya da
yadsıyan bir düzenleme bulunmadığı gi-
bi, onlan toplum yaşamında dışlayan
sistemli bir uygulama söz konusu olma-
mıştır. Tersine, bu etnik grubun üyeleri
günümüze kadar toplumun her katında
ve her kesiminde en üst konumlarda yer
alabilmiştir. Bu nedenle, çağdaş insan
haklan anlayışıyla Kürtlere azınlık sta-
tüsü tanımaya olanak yoktur. Hele ayn-
lıkçılık, azınlık gruplar için bile bir hak
değildir.
Ancak, çağımızda bir etnik gruplar
mozaiği olan her toplumda olduğu gibi
ülkemizde de her etnik grubun kendi kül-
türünü yaşaması ve geliştirmesi en doğal
hakkıdır. Bu hakkın gerçekleşmesi için
gereken, etnik gruplan kühürlerini geliş-
tirmekten ve toplusal yaşama katılmak-
tan alıkoyan engelleri ortadan kaldır-
maktır.
(İJ Bltz MuzafTer Sencer. "Betgeletle tnsan Hakla-
n",BeuYi> Istanbul. 1988
(2) BV.2. Muzatter Sencer, "tnsan Haldiinnda Gelıs-
îer", İnsan Haklan YUlığı, c 12TODAIE.1990raeier
We are an affiliated co'.npany of Hoteles Sol Intemacional S.A., a Spanish Hotel
Chain estabhshed vvıdely in Spaın and other European countries, located in
Antalya and lookıng lor an
ADMINISTRATION AND
FINANCE MANAGER
who is expected to undertake the responsibility of 5 hotels in 1992
and 7 hotels in 1993.
The position will requıre the following qualifications:
• Good understanding of hotel acçounting and treasury functions
• Experience ın budgetıng and forecasting
• Experience ın preparation of financial accounts.
• Knowledge of tax, socıal security and labour laws
• Experience ın cost control and supervision of purchasing and control of supplies.
• Abilıtıy to coordinate the ınformatıon flow betvveen the hotels and head-office
• Proficıency in wrıtten and spoken Englısh.
A competitıve remuneratıon package will be offered.
Interested candıdates should send their C.V.'s in strict confidence to :
P.K. 21 Mecidiyeköy, İstanbul
Grupo Sol
İLAN
NtZİP ASLtYE
HUKUK
MAHKEMESt
Dosya No: 1991/6
Davacı Talat Açıkgöz ve-
küi Av. Mesut Akpek ile da-
valılar Ali Çakmaklı ve Nec-
det Küıç arasında mahkeme-
mizde ikame edilen maddi
tazminat davasının yapılan
açık duruşması sırasında:
Davalı Ali Çakmakh'nın
adresi meçhul olduğundan
adına duruşma günü ve taz-
minat miktan olan 8.000.000
TL'nın gazete ile ilanına ka-
rar verümiştir.
Adı geçen davahnın du-
ruşmanın atılı bulunduğu
12.11.1991 günü saat 10'da
mahkememizde hazır bulun-
ması veya kendisini vekille
temsil ettirmesi aksi taktirde
duruşmanın yokluğunda ya-
pılacağı dava dilekçesinin
tebliği yerine kaim ohnak
üzere ilanan tebliğ olunur.
4.10.1991
Basın: 49853
ANMA
1. Yıhnda
MEHMET
Scni seyiyor ve yaşıyoruz.
NtHAL-ITIB-BORA \AKAR
AHMET-KADRtYE-CEREN-tDtL
BOZKURT
T.C. ÇORUM
BİRİNCİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESt
tLAN
Sayı: 1989/536
Davacı Vakıflar Bölge Müdürlüğu (Vakıflar Genel Müdurlüğu'ne
izafeten) vekili Av. Osrnan Kaplan tarafından davalı Ismaıl Çatal-
çam, Fikret Derüz aleyhine açılan tapunun Çorum merkez Çöplü tna-
hallesi 87 pafta, 19 ada, 41 parselin tapu kaydına 53 parsel maliki
olan davalı lehine tesis edilmiş tescilli geçit hakkının tapudan tekri-
rine ilişkin davanın yapılan yargılaroası sırasında:
Tüm araşurmalara rağmen adresiniz tespit edilemediğinden ilanen
tebligat yapılmasına karar verilmış olup, duruşmanın bırakıldığı
3.12.1991 gunü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunmanız ve-
ya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde duruşmanın
gıyabuıızda yapüıp karar verileceği dava dilekçesi yerine kâim olmak
üzere ilanen tebliğ olunur. 3.10.1991
Basın: 49899
Boruğ'un Öküzü...
Sınır ötesinden geliyorlar. Yaklaşık beş yüz kişi. iki kara-
kola roketatar ve topla saldırıyorlar. 17 er şehit, 60 kişi yaralı.
Aralarında kadın ve çocuk da var. Vahşet!.. Geniş çapta bir
saldırı. Dünyadaki yankıları ne olacak?
Bizdeki biliniyor:
Şehitlere rahmet...
Teröriste lânet...
Batı olaya değişik bakıyor; biz içerde tekerlemeyi yineli-
yoruz. Teröriste karşı askeri önleme evet. Silaha karşı silah.
Ama temel çözüm demokraside. Öyleyse SHP ile HEP'in gi-
rişimi tepkiler doğursa da, Batı'da oy kaybına yol açsa da,
çıkar yoldur. Soruna Güneydoğu halkıyla birlikte çözüm ara-
nacak. Solun açtığı yolun anlamı ve değeri ilerde anlaşıla-
cak.
* •
Saldırı sınır ötesinden geliyor.
Özal'ın Saddam'a dönük siyaseti ne sonuç verdi? diye dü-
şünmekte yarar var. Kuzey Irak, Türkiye'ye sakjırı üssüne dö-
nüştü; Kıbns gibi, Güneydoğu sorununda da sayısı çok el,
işin içine karıştı. Oysa Anadolu'yu bütün renklerıyle parla-
mentoya yansıttığımızda sorunu biz bize çözeceğiz. Ne te-
röre ne de yabancı ele gerek var.
Güneydoğu, olağanüstü renklerie donanmış bir bölge. Aşi-
ret yaşamı bugün bile gecerli; ama, yavaş yavaş çözülüyor.
Kapitalist gelişmeye doğru ulusçuluk duyguları da gelişecek
demektir. Seyyit, şeyh, aşiret reisi elbette etkisini yitirecek.
Çağdaşlaşmanın dışında kim kalabilir? Aşiretin üyesi olmak-
tan çıkarak ve şeyhin müridi olmaktan kurtularak Kürtleşen
yurttaşa kimse kızmasın.
Bireyleşmenin bir aşamasıdır bu süreç, hem de ilk aşa-
ması...
•
Anadolu'nun doğusunda aşiret ikiye ayrılıyor: Kışlakçı, yazı
yaylada geçiren yarı yerleşik aşirete verilen ad. Konar göçer
olanın yerleşik bir yeri yok. Ama topluluk yerleşse de töreler
sürüyor. Osmanlıdan bu yana aşiretler bir sorun. Göçeri, ne
vergide ne de askerlikte arayıp bulabilirsin. "/sfcân" politika-
ları sürgit yarar sağlamamış, "isyan"a yol açmış.
Aşiretleri tanımadan bugünkü Türkiye'yi tanımaya olanak
yok. Malatya yöresinde Baltyan aşireti de çoktan beri bir ye-
re konmasına karşın göçer kültürünü benliğinde taşıyor, Mec-
lis'e milletvekilini yolluyor. Araştırmacı Hasan Nedim Şahhü-
seyinoğlu "Malatya Baltyan Aşireti" adlı kitabıyla (ABC
Kitabevi-Malatya) bu Alevi topluluğunu bize tanıtıyor; dinde,
ekonomide, tarihte, coğrafyada, törede ve mizahta Balıyar^
ın dünyasına giriyoruz.
Yakında bu dünya kalmayacak.
Ama şimdilik belirleyicidir.
•
Şahhüseyinoğlu, hem üniversitede yapılacak bir işi dışar-
da yapmış; hem de araştırma ve incelemesıni kendi kendi-
sine kitaplaştırmış. Balıyanlıların mizaha yatkınlıkları hoşu-
ma gitti; kitaptan iki öykücüğü aktarayım:
A/evı cfede köye gider. Mevsim sonbahardır. "Hakullah" için
Tofan'a varırlar. Tofan, yoksulun biridir. Dedeyi kilere götürür.
Arpa yığınını sopasıyla ikiye böler:
— Dede kurban o/ay»m; varım yoğum bu arpa!.. Kardeş pa-
yım yaptım, yarısı sana, yarrsı kara eşeğime...
Dede güler:
— Tofan, bizi fazla büyütme!..
*
Boruğ, öküzlerini otlağa bırakmış, yan gelmiş. Mayıs ayı,
günlerden pazar. Öğretmen Hasan, bahann tadına varmak için
kıra çıkmış; karşıdan gelirken öküzlerin yamndan geçiyor.
Boruğ seslenir:
— Öğretmenim, hele şu kırmızı öküzün yanına git!..
Hasan, öküze doğru yvrür, öküz de ağzını açarak öğretme-
ne doğru yürür, Boruğ seslenir:
— Hoca, eğil de ağzına bak, bir şey mi kaçmış?
öğretmeri eğtlerek öküzün ağzının içine bakar ki hiçbir şey
yok; sıradan öküz ağzı. öküz atan;fcapatarafcgerisin geriye
gider, yeniden otlamaya döner. Öğretmen meraklanıp Boruğ'a
ne olduğunu sorar...
Boruğ:
— Bu öküz san/ıktfr, der, bilirsin öküzün yaşı dişinden öğ-
renilir. Alıcılar baka baka öküzü koşullandırırlar; satılık öküz
kim kendisine doğru yürüse ağzını açar.
QMÜCÂDELE
HAKLIYIZ KAZANACAGIZ
*Seçimlerin çare olmadığı
görülecektir. Halkın
ekonomik, demokratik,
siyasi talepleri kabul
edilmelidir.
-ArSınır Ötesi Operasyon
• Işçiler haklarına sahip
çıkmalı ve bunun için
örgütlenerek mücadele
etmelidirler.
Demokrasi Mücadelemde,
Örnek kararlılık sınavı ve-
ren ve şahsıma
yönelik, bana % 33 TER-
CİH OYU vererek ilk sıra-
ya getiren GAZİOSMAN-
PAŞA -EYÛP • BAYRAMPAŞA halkımı kutlarım.
Ancak SHP'nin bölge barajını aşamamasından
dolayı MİLLETVEKİLİ olamadım.
Siyasal yaşamımda bana en büyük onur ve
desteği veren ve beni TERCİH eden siz bölge hal-
kıma şükranlanmı sunar, her zaman yanınızda ol-
duğumu belirtmek isterim.
Saygılanmla
lrtbatT1-.588 4O65 FERMANİALTUN
588 40 66 (Ekonomıst)
588 40 67
EVLENDtK
CEM BİLEN
DİDEM BtLEN (ORTAÇ)
Mutluyuz.
Beyoglu, 24.10.1991