Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 27 EKÎM 199Î
TARİHÇİVE GAZETECİANDREFONTAINE,DÜNYANINON YILLIK GELECEĞİNİDEĞERLENDİRDİ:
Ya birleşme yapaıçalanmaSoğuk savaş üzerine yaptığı araştırmalanyla uluslararası düzeyde
akademik üne kavuşan, aynı zamanda genel yayın
yönetmenliğine kadar yükseldiği Le Monde gazetesine tam 40
yılını veren Andre Fontaine, kimilerine göre çağııı en önemli
tarihçileri arasında yer alıyor. Yaşı gereğince asrın kilit
gelişmelerini yakından izlemiş olması ise son yıllarda Doğu-Batı
ilişkilerinde ve Avrupa'da meydana gelen gelişmeler hakkmdaki
görüşlerine farkh bir anlam katıyor.
Bir dizi konferans için Türkiye'ye gelen Andre Fontaine,
diplomatik muhabirlerimizden Semih îdiz'in sorulannıyanıtladı.
SOYLEŞI: SEMİZ İDİZ
İSoğuk savaş dönemini belki de en ya-
kından araştırmış bir tarihçi, aynca günlük ge-
lişmeleri de çok yakından izleyen bir gazeteci
olarak son birkaç yılda yaşanan gelişmeler bir-
çok kişi gibi sizi de herhalde hayretler içinde
bıraktu Bütün bu gelişmelerde öngörülmeyen
ve sizi en çok şaşırtan neydi?
Birçok şeyi öngöremedik. Dediğiniz gibi ben
aslen bir tarihçiyim ve tarihçiler bütün impa-
ratorlukJann bir gttn çökmeye mahkûm olduk-
larını bilirler. Ancak bu çöküşün tam oiarak
ne ramana rastlayacağını tahmin etmek zordur.
Bu nedeıüe Sovyet imparatorluğunun çökece-
ğini göreceğim konusunda geçmişte iddiaya gir-
mezdim açıkçası. Ben her zaman iki süper gü-
cQ iki elmanın içindeki iki ayrı kurda benze-
tirdim. Kafamda yanıtlamaya çalıştığım han-
gi kurdun kendi elmasını daha çabuk yiyip bi-
tireceği sorusuydu. O sıralarda Sovyet Impa-
ratorluğu'nun çökmesi benim için hemen he-
men imkânsız görünüyordu. Tabii tanınmış
Rus muhaliflerinden Amalrik gibi olanlar da
vardı. Hatırlayacaksınız Amalrik, 15 yıl önce
yazdığı bir kitapta Sovyetler Birliği'nin ömrü-
nûn ancak 1984'e kadar süreceğini bunun öte-
sine uzanma şansının bulunmadığuu söylemiş-
ü.
Geçmişte aynca dikkatler hep Sovyetler Bir-
liği'nin Islam cumhuriyetleri üzerindeydi. Ol-
sa oisa çöküşün Doğu'dan başlayacağı ve bu
cumhuriyetlerin merkezden ilk aynlanlar ola-
cağı tahmin ediliyordu. Ancak böyle olmadı ve
çöküş esas oiarak Doğu'dan değil Batı'dan gel-
di. Bugün bakıyoruz ve Sovyetler Birliği'nde
kalmayı reddeden bir Ukrayna'yı görüyoruz.
Komünist ideoloji belki ölmüş
olabilir. Ancak bu, insanlar
arasında eşitliğin sağlanması
konusundaki tartışmaların tekrar su
yüzüne çıkmayacağı anlamına
gelmez. Antik çağa kadar uzanan ve
komümzmde de ifadesini bulan
düşün temelinde yatan gerçek, çok
zengin insanlann yanı şıra, bu
hayatta çok sayıda fakir insanın da
bulunmasıdır. Ne yazık ki bu durum
günümüz dünyasmda halen mevcut.
Bununla da kalmıyor son günlerde gördüğü-
müz gibi Ukrayna, Karadeniz'deki Sovyet fi-
losunu paylaşmak istiyor. Ancak benim için en
beklenmedik gelişmenin ne olduğunu soracak
olursanız kuşkusuz, kentin isminin St. Peters-
burg oiarak değiştirilmesi için Leningrad'da ya-
pılan referandumu göstermem gerekir. Biliyor-
sunuz bu isin. Rusça bile değil, aslında Alman-
ca. Yani yalnız geriye dönülmüyor, aslen Al-
manca olan bir isim kabul ediliyor... Bunu dü-
şünebiliyor musunuz?
^^^KMDoğu-Batı çekişmesiyle soğuk savaş-
ta if adesini bulan bazı siyasi veriler artık or-
tadan kalktığına göre gelecek on yıla yönelik
tahminleriniz nedir?
Çinlilerin bir atasözü vardır. Gelecek konu-
sunda tahmin yürütmenin tehlikeli olduğunu
söyler. Son gelişmelerle ilgili tahmin hatalan
karşısında niçin ihtiyatü olmamız gerektiğini
anlarsmız. Fakat kesin olan bir şey var: Komü-
nist ideoloji belki ölmüş olabilir. Ancak bu, in-
sanlar arasında eşitliğin sağlanması konusun-
daki tartışmalann tekrar su yüzüne çıkmaya-
cağı anlamına gelmez. Antik çağa kadar uza-
nan ve komünizmde de ifadesini bulan düşün
temelinde yatan gerçek, çok zengin insanlann
yanı sıra, bu hayatta çok sayıda fakir insanın
da bulunmasıdır. Ne yazık ki bu durum günü-
müz dünyasmda halen mevcut. Brezilya gibi bir
ülkeyi ele alacak olursanız, nüfusun yüzde bi-
rinin ülkedeki zenginliğin yüzde ellisine sahip
olduğunu görürsünüz. Şu anda dünyadaki ge-
nel eğüim, liberaüzmden yana görunüyor. öğ-
rencilik yıllanmdan hatırlanm; ekonomi ho-
calanmızın hepsi ısrarla liberaüzmin öldüğü-
nü sflylerlerdi. Bunun artık işlevsel bir yakla-
şım olmadığını belirtirlerdi. örnek olarak 1929
krizini gösterirlerdi. Fakat görüyoruz ki o li-
beralizme dönmüşuz. Ancak liberal piyasa eko-
nomisinin yeniden gözden geçirilip insanlar
arasında eşitliğin vurgulanacağı döneme dönüş
olacağına kesin inanıyorum.
önümüzdeki yıllarda karşılaşılacak en
önemli sorunlara gelince: Bunlann başmda Ba-
tı'dan istenen yardımlann nasıl dağıtılacağı ko-
nusu geliyor. Doğu Avrupa ülkeleri de artık
Üçüncü Dünya ülkelerinin yamnda dilenciler
kulübünde yerlerini aldılar. Üçüncü Dünya
şimdi yardımlann bundan sonra bu ülkelere ka-
nalize edileceğinden endişe ediyor.
öte yandan Fransa dahil Batı ülkelerinde ye-
ni bir eğilim yayılmaya başladı; Üçüncü Dün-
ya'nın durumunu düzeltme umudundan vaz-
geçme eğilimi. Bence aptalca, hatta çılgmca bir
görüş. Çünkü 2000 yüında insanoğlunun yüz-
de sekseni Üçüncü Dünya dediğimiz yerlerde
yaşıyor olacak. Ekonomik sefalet daha da ya-
yılacak olursa o zaman çok trajik bir durum
ile karşı karşıya kalınacaktır. Milyonlarca in-
sanın Ulkelerini terk etmelerine şahit olacağız.
Bu nedenle yardım konusunda çok dikkatli ol-
mabyız. Ancak yardırm yaparken bu insanla-
ra kendilerine nasıl bakacaklanru öğretmeliyiz.
Esas çıkış noktamız bu olmalı.
Bu arada tabii, öraeğin Rusya'mn ekonomi-
sini modernleştirmesi konusunda ısrarh olma-
lıyız. Aksi takdirde verdiğimiz paralar uçup gi-
decek, kimin cebine gittiğini ise hiç bilemeye-
cegiz.
tleriye dönük bir başka tehlike ise şu: Şu an-
da iki çelişkili süreç yaşaruyor. Birisi birleşme-
ye, yani "global köy" denen olguya yönelik, di-
ğeri ise tam aksine parçalanmaya, dünyanm
"fragmantasyonu"na yönehk. Yani, bağımsız-
lık isteyen etnik, dini ve kavimsel gruplann sa-
yısı gittikçe artıyor. Sovyetler Birliği'ndeki tüm
gruplar -ki birliği oluşturan 15 cumhuriyetten
söz etmiyorum- bağımsızlık isteyecek olursa o
zaman Birleşmiş Milletler'de üye sayısı 400'e
çıkacaktır. Böyle bir durumda kararlar nasü
alınır? Bu nedenle tüm azınlık haklannı koru-
yan bir örgütünun oluşturulması bence hayati
önem taşıyor. Aksi takdirde bu bölünme süre-
ci hızlanacak, yan yana yaşamış olan insanla-
nn arasındaki nefret duygulan artacak. Sözü-
nü ettiğim turden bir örgut oluşturulursa o za-
man bu süreç yavaşlayabüir. Bu gruplar hak-
lannın güvence altında olduğu bilinciyle ba-
ğımsızlık istemlerinden vazgeçerler. tlan edilen
bağımsızhğ] korumarun zorluğu karşısında bu-
nun daha mantıkh olduğunu görürler. Kısacası
Amerikan devletler örgütü veya Afrika devlet-
ler örgütünde olduğu gibi Avrupah ülkeler de
kendi aralarında benzeri bir örgüt oluşturabi-
ürler. Azınhk haklannı korumak için bu ör-
güte askeri müdahalelerde bulunma yetkisi de
verilebilir.
\tdeolojinin ortadan kalkmasıyla kalan
boşluk, sizce aşırı milliyetçilik, köktendincilik
PAZAR
KONUĞU
A N D R E
F O N T A İ N ELe Monde gazetesînde dış haberler mtidürü,
yazı işlerı ve genel yayın yonetmeni olarak
kırk yıl görev yapan ve halen bu gazetede
danışmanhk görevini yürüten Andre" Fontaine,
30 Mart 1921'de Parıs'te doğdu. Hukuk,
ekonomi ve tarih üzerine eğitim gören
Fontaine, Fransız Uluslararası tlişkiler
Enstitüsu, Modern Asya ve Afrika
Araştırmalar Merkezi, Banque Indosuez gibi
kurumlarda yöneticilik yaptı. 1960'ta Atlantik
Derneği ödülü'nü, 1976'da Atlas World
Press'in "uluslararası yazı işlerı mudtiru"
unvanını kazandı. Fontaine'in basılı sekiz
yapıtı bulunuyor. Bunlar, yakın tarih
araştırmaları oiarak Avrupa'nm siyasi
literatüründe önemli yer tutuyor. Birçok dile
çevrilen, birkaç baskı yapan ve ödüller
kazanan bu yapıüar arasında "Soğuk Savaşın
Tarihi", "Yuzyılın Son Çeyreği", "Uyuyan
Guzel Fransa", "İki Düş İçin Tek Yatak"
"Biri Olmadan Öteki" gibi eserler sayılabilir.
ku Amerika Birleşik Devletleri, 13 kolonide ya-
şayan, tngüizce konuşan ve nihayet Ingüiz kra-
hna karşı ayaklanan küçük bir grup insan ta-
rafmdan 200 yıl önce kurulan bir ülke. Bu in-
sanlar bu ülkenin ideolojisini, dilini ve kültü-
rünü oluşturdular. 19'uncu yüzyıl boyunca ve
20. yüzyıhn başlarında Avnıpa'mn diğer yer-
lerinden gelen göçmenler bu yeni ülkede ken-
di dillerini konuşamayacaklanm biliyorlardı.
Avrupa'ya oranla daha iyi yaşamak için bu kül-
türel hegemonyayj kabul ettiler. Kısacası Ame-
rika; birçok farklı kültürü tek bir kültür ola-
rak birleştirdi.
Avrupa'da ise durum bunun tam tersi. Yani
Avrupa birliğinin anlamı sadece birliği oluştu-
ran halklann farklılıklannı koruyabildikleri sü-
rece var. Tabii farklıhkların korunması teme-
üne dayanan bir birliği hayal etmek kolay de-
ğil. Ancak bunun tersi olacaksa, yani farkh-
hklar korunmayacaksa o zaman doğrudan
Amerikah olmak ve Amerikan seçimlerinde oy
kullanmayı istemek daha kolay olur. Kanrm-
ca Avrupa'daki ülkeler dil, gelenek ve kültür-
lerinden gelen farklılıklanna büyük değer ver-
mektedirler. Tabii Fransızlar için de böyle.
Fransız olmak, fakat aynı zamanda Avrupah
olmak Fransızlar için kabul edilmesi güç bir
kavram. Binlerce yülık tarihimiz var. Bunu
unutamayız. Bu nedenle Avrupa'nın kurucu-
larmdan Jean Monet ve Robert Schomann'ın
tarihten anladıklarım sanmıyorum. Amerikan
sisteminin başanlanna hayranlık duyuyorlar-
dı ve bu nedenle Amerika'yı model olarak sec-
tiler. Fakat bence bu büyük bir hataydı.
Şimdi ulusal egemenliğin belli bir zaman sü-
reci içinde daha yüksek bir guce teslim edilme-
sine yolu açacak olan, fakat aynı zamanda as-
gari düzeyde de olsa ulusal kimligin korunma-
sını sağlayacak olan bir yapüanmaya yönelmek
gerekiyor. Tabii bu birden gerçekleşemez. Çok
yavaş ilerlemek gerekiyor. Fakat belli bir sü-
reç içinde böyle bir yapılanmanın gerçekleşe-
bileceğini görmek güç değil bence.
•HHffeft; Avrupa bv sûreç çerçevesinde
ABD ile olan askeri bağlannı koparacak mı siz-
ce?
Sanırım bu, olsa olsa ABD'nin bağlan ko-
parması şeklinde gerçekleşecektir. Şu anda
ABD'nin Avrupa ile bağlan NATO çerçevesin-
de yürüyor. NATO da tabii soğuk savaşın ürü-
nüydü ve amacı Avrupa'yı Sovyet tehdidine
karşı korumaktı. Yeni dönemde NATO'yu canh
tutmak gittikçe zorlaşacaktır. Amerika'da da-
ha çok insan zaman geçtikçe böyle bir örgü-
tün artık niçin gerekli olduğunu sorup*, ABD-
nin Avrupa'dan çekilmesini isteyecektir. Bunun
nasıl bir zaman süreci çerçevesinde gerçekleşe-
Andre Fontaine, Türkiye'nin bölgede Mstikrar unsunı' ohnası konusunda, "Keşke böyk bir rolü ayna>«b0se" diyor. (Fotograf: RIZA EZER)
ve ırkçılık gibi yaklaşımlarla durdurulmaya ça-
lışılacak mı?
Her şeyden önce ideolojinin ortadan kalk-
mış olmasından söz etmek kanımca hatah.
Olan, dikkatlerin bir yerden başka bir yere kay-
masıdır. Şimdiki ideolojinin temelinde Ame-
rikan ve Fransız devrimlerinden gelen değer-
ler, Adam Smith'in ekonomik liberalizmi ve
buna benzer unsurlar var. Esas yenihk kuşku-
suz Sovyetler Birliği'nin de bu ideolojiyi kabul
etmiş obnasıdır. Bu ideolojinin henüz kabul
görmediği yer ise Arap dünyasıdır. Bu ülkelerde
bazı sektörlerin bu ideolojiye yönelmeleri ise
genel görüntüyü değiştirmiyor. Fakat Sovyet
İmparatorluğu'nun çökmesi kuşkusuz milliyet-
çilik ve dincüik gibi akımların daha açık bir
şekilde ifade bulmasına da olanak sağladı. Da-
ha önce de işaret ettiğim gibi yan yana yaşa-
mış insanlar arasındaki olumsuz duygular da
böylece arttı. Esas görevi insan ve azınlık hak-
lannı korumak olan Avrupa örgütüne duyu-
lan ihtiyaçtan bu nedenle söz ettim. Fakat ka-
ramsarlığa bürünmek de hatah bence. Bugil-
nün dünyasım 10 yıl öncesinin dünyasıyla kar-
şılaştınn. O zamanın dünyasmda da Afganis-
tan'ın işgalini, birçok yerde iç savaş, birçok ül-
kede askeri diktatörlük olarak görürsünüz.
•MBHİFransa'nın "Avrupa birleşik devletle-
ri" olarak adlandırabıleceğimiz siyasal yapı-
lanmaya yönelik çabalarmı arttırdığmı görü-
yoruz. Avrupa'da bu tûr bir entegrasyonun
olabilirliği var mı sizce? Egemenlik haklanna
her zaman çok bağlı olan Avrupa ülkeleri, bu
entegrasyonun gereği olarak önemli ölçüde bı-
rakmaları gerekecek egemenlik haklarından
hangi ölçüde vazgeçebilirler?
Şimdi ulusal egemenliğin belli bir
zaman süreci içinde daha yüksek bir
güce teslim edümesine yolu açacak
olan, fakat aym zamanda asgari
düzeyde de olsa ulusal kimligin
korunmasım sağlayacak olan bir
yapılanmaya yönelmek gerekiyor.
Tabii bu, birden gerçekleşemez. Çok
yavaş ilerlemek gerekiyor. Fakat
belli bir süreç içinde böyle bir
yapılanmanın gerçekleşebileceğini
görmek güç değil bence.
Bence Avrupa açısından en temel konuyu bu
soru oluşturuyor. Bu arada şuna dikkat çek-
mek isterim. Fransa'da en azından hükümet
çevrelerinde kimsenin "Avrupa birleşik
devletleri" ifadesini kullandığuıı sanmıyorum.
Alman Şansölyesi Kohl, Avrupa birleşik dev-
letlerinden söz ediyor. Avrupa'nm kuruculann-
dan olan Jean Monet de zamanında bu kav-
ram konusunda çok hevesliydi. Fakat artık bu
ifadenin kullanıldığını pek duymuyorum.
Söz konusu kavram tabii Amerikan sistemini
çağnştırıyor. Bence bu, büyük bir hata. Çün-
ceğini bilemem. Kanımca ABD daha bir süre
Avrupa'nm savunmasma bağhhğmı ifade etme-
ye devam edecektir. Ancak NATO'nun ömrü-
nün, özellikle son gehşmelerden sonra çok
uzun olması beni şaşırtır açıkçası. Fakat tck-
rarhyorum; ABD ile askeri ilişküeri kesen ta-
rafm Avrupa olacağmı sanmıyorum. Avrupa-
hlar bu konularda genelde çekingendirler. Kal-
kı ki eskiden Sovyetler Birliği, dediğimiz böl-
gedeki istikrarsızlığm daha ne kadar süreceği
de bilinmiyor. Bu bölgede halen 10 bin kadar
nükJeer silahın bulunduğu gözardı edilemiyor.
^•••IFra/ua ve Almanya geçen günlerde
Avrupa için bir ortak ordu kurulması önerisi-
ni gündeme getirdiler. Avrupa'da olduğu ka-
dar ABD'de de tartışmalara yol açan bu öneri
ile hangi kaygılar giderilmeye çalışılıyor sizce?
Kanımca buradaki askeri boyut o kadar
önemli değil. Bu daha çok psikolojik kaygüa-
ra yönelik bir öneri. Biliyorsunuz Batı Avru-
pa, bölgede dört ana gücün bulunduğu bir sı-
rada kuruldu. Bunlar Almanya, Fransa, Ingil-
tere ve Italya'ydı ve aralarındaki güç dengesi
hemen hemen eşitti. Almanyalann birleşmesin-
den sonra ise -nükleer alanı bir yana bırakırsak-
Almanva her açıdan daha güçlü konuma gel-
di. Bu da Almanya'nın Avrupa'yı hükmetmek
isteyeceği yolunda endişelere yol açtı. Bu ne-
denle Fransa, "Almanya ile öyle bir entegras-
yon olsun ki ulusal emeller bu potada erisin"
diyor. Bunun en iyi yolu da kuşkusuz askeri
entegrasyon. Bence bu önerideki esas amaç,
hem Franstzlara hem de Almanlara gecmişe ait
çekişmelerin tekrar canlandırılmasının herkes
için intihar anlamına geleceğini göstermektir.
^^BBMDoğu-Batı çekişmesi sırasında Türki-
ye'nin global çerçevedeld yeri belliydL Ancak
son yıllarda bu global dengeler bir hayli değisti.
Türkiye'nin şimdiki yani "yeni dünya düzeni"
diye adlandınlan çerçevedeki yeri ne sizce?
Haritadaki yeri, güçlü ekonomisi, nüfusu-
nun büyüklüğu gibi faktörler nedeniyle Turki-
ye'nin bu yeni düzende önemli bir rolü olaca-
ğına inanıyorum. Tabii Sovyetler Birliği'nde
milyonlarca insanın Türkofil olması da bura-
da önemli bir etken olacak. Ancak bu rol ko-
lay olmayacak, çünkü Türkiye'nin aym zaman-
da Müslüman bir karakteri var ve birçok Müs-
lüman ülke Kemalizmin temsil ettiği düşünce-
yi desteklemiyor. Aym zamanda Yunanlılarla
olan sorunlanıuzı da henüz halletmiş değilsi-
niz. Buna rağmen yukanda saydığım nedenler-
den dolayı Türkiye'nin önemli bir rol oynaya-
cağına inanıyorum.
^^B^m Balkanlar ve Kafkasya'daki gelişme-
lerin Türkiye'nin bölgede "istikrar unsuru"
olarak rolünü de arttırdığı söyleniyor. Bu ge-
çerli bir görüş mü sizce?
Keşke böyle bir rolü oynayabilse, ancak şu
anda Yugoslavya'yı veya Kafkasya'yı ele alır-
sak; buraya istikran kim getirebihyor ki? Çö-
züme nasıl vanlabileceğini ben açıkçası göre-
miyorum. Bence dünyamn bu bölgesi için tek
umut, Birleşmiş Milletler'le bölgedeki güçler
arasında azınlık haklannın korunması için va-
nlacak mutabakattır. Çünkü herkesin bağım-
sızhk istemi kabul edilecekse bu, sonu olma-
yan bir sürectir.
WMKH^mTürkiye'nin Avrupa ile tam entegras-
yona yönehk beklentilerini biliyorsunuz. Bun-
lann yakın gelecekte gerçekleşme şansı nedir
sizce? Kimilerine göre ekonomik sınavdan geç-
se bile Islami karakteri Türkiye için her zaman
bir engel oluşturacak. Bu çerçevede Türkiye'-
nin ağırlıklı olarak Hıristiyan olan bir kaleye
girmeye çalışan tek Müslüman ülke olmasma
işaret ediliyor.
Kanımca gercekleri tüm çıplaklığı ile görme-
Şu anda iki çelişkili süreç yaşanıyor.
Birisi birleşmeye, yani "global köy"
denen olguya yönelik, diğeri ise tam
aksine parçalanmaya, dünyamn
"fragmantasyonu"na yönelik.
Yani, bağımsızlık isteyen etnik, dini
ve kavimsel gruplann sayısı gittikçe
artıyor. Bu nedenle tüm azınlık
haklannı koruyan bir örgütün
oluşturulması bence hayati önem
taşıyor.
liyiz. Avrupa şu anda ekonomik gerileme sü-
recine girmiş bulunuyor. Buna bağlantıh ola-
rak da işsizlik artıyor; özellikle genis yabancı
göçmen kitlelerini banndıran ulkderde. Bu du-
rum da bildiğiniz gibi, her zaman "Zenofobi-
•ye yani yabana düşmanhğına yol açmıştır. Bu-
gün Fransa'da, İngiltere'de, Almanya'da, Da-
nimarka'da ve hatta İspanya'da yabancı düş-
manlığımn arttığım görüyoruz. İsteyen Türk-
ün istediği gibi Avrupa'ya gelebileceği fikri ise
şu anda Avrupalı secmenler arasında kolay alıcı
bulacak bir fikir değil. Tabii Türkiye'nin bir
gün Avrupa Topluluğu üyesi olacağına da ken-
dimizi ahştırmamız lazım. Fakat bunu yapar-
ken bunun yol açacağı yabana düşmanhğı gi-
bi sorunlann bilincinde olmahyız. Açıkçasım
isterseniz neo-faşistlerin güç kazanmasma ne-
den olacak gelişmeler şu anda kimsenin cıka-
nna değil.
nsa'da bilgisizliğe rağmen insanlan
Türkiye hakkında yalan yanlısfikirlere yönel-
ten nedir sizce?
Her şeyden önce çağımızm en büyük sorun-
lanndan biri bilinmesi gereken şeylerm çok art-
mış obnasıdır. En çok dikkatimi çeken husus-
lardan biri devlet ariaıplanmn konuyu tam ola-
rak bilmeden karar vermek durumunda kalma-
lan ve bundan kaynaklanan sonınlardır. Ne ya-
zık ki Fransa'da tarih gibi konulardan mate-
matik ve bilim gibi konulara büyuk bir kayma
oldu. Bu nedenle de insanlann genel bilgileri
azaldı. Ben birçok yerde ders veriyorum. Yö-
neltüen bazı sorulan hayretle karşıhyorum. Bir-
çok kişinin Türkiye hakkmdaki sonılara yanıt
verme durumunda olmadığım samyorum. Bir-
çok şeyi hayal meyal biliyorlar. Türkiye'nin var
olduğunu biliyorlar. Aym zamanda bu ülkede
bir askeri darbe olduğunu biliyorlar. Türkiye1
nin halen bunun etkisi altında olduğuna inan-
malan normal bence. Ne de olsa halen yürür-
lükte olan anayasa, darbe sonucu ortaya cıkan
anayasadır.
Son seçimlerinizin sonuçlan ve Erbakan'm
zannedildiği kadar büyük bir sıcrayış ;-apma-
mış ohnası anlaşümaya başlanınca görüşler bi-
raz degişecektir. Bu arada itiraf etmeliyim ki
ben de Kürtler konusunda Türkiye'de son dö-
nemde ahnan bazı kararlardan ancak buraya
geldiğimde haberdar oldum. Buna rağmen
Kürtlerin yülarca kendi dillerini konuşmaktaıt
men edildikleri de bir gerçek. Tabii bu da bi-
zim insan haklan dediğimiz kavrama sığmıyor.
öyle samyorum ki insanlar yavaş yavaş Türki-
ye'deki değijunın larkına varacaklardır. Tabii
burada Iran devriminden sonra yayılan Islam
köktendinciliğinin de olumsuz etkisi var. tsla-
miyet ile demokrasınin hiçbir zaman bağdaşa-
mayacağı inana Fransa'da yaygın. Türkiye'nin
bu Islam dunyasının bir parçası ounasına rağ-
men bir istisna olduğu zamanla anlaşılacaktır.