Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26EKİM 1991 HABERLER CUMHURİYET/7
SEÇtM VE REKLAM ŞİRKETLERİ
Daha başarılı
kampanyalara
"Siyasi kampanyalar mesaj taşıyıcıdır" diyen
SHP'nin kampanyasını yürüten Yorum
Ajans yöneticisi Mehmet Ural siyasi
kampanyalarda mesaj taşıyıcının parti lideri
olduğunu söyledi. Ural ilk kez bu seçimde
medyaların bu kadar yoğun kullanıldığını
vurguladı.
SERPtL GÜNDÜZ
Seçim kampanyalan sırasın-
da çok tartısüan bir slogan var-
dı.
"Hanui kavaga çıkar mı?"
"Ejer çıkarsa ANAP Drtklar
otar..."
Siteyman Demirel'in Rize
mitinginde kullandığı yöresel
bu slogam, DYP liderinin mi-
tinglerde değerlendirmesini is-
temek reklamcılann düşünce-
siydi.
Demircl'in ardından Rize'ye
giden Başbakan Mesnt Yıl-
maz'm "Rize'de kavaga nasd
çüolırBuş gösterecegiz" deme-
si karşıhklı atışmaya neden ol-
du.
DYP'nin reklam kampanya-
sını yürüten AX Ajans'la bir
haftahk bir çalışma süresi ge-
çiren reklamcı Mehmet Gün-
dttz, bu dönemde üretilen yüz-
lerce sloganın yanı sıra, "kam-
ri" vc "kavak" gibi yerel ola-
nınm çok fazla yankı bulduğu-
nu söyledi.
"Siyasi kampanyalar mesaj
tapytadır" diyen SHP'nin rek-
laîn kampanyasını yürüten Yo-
ram Ajans yöneticisi Mehmet
Ural, "Bu yuzden siyasi kam-
panyalar nrün kampanyalann-
daa ayrdır, mesaj tasıyıcı da
partinin bderidir" diyor. Seçim
dönemınde gerçekkştirüen rek-
lam kampanyalannı "dogru"
bulduğunu söyleyen Mehmet
Ural, ilk kez 1991 seçimlerin-
de medyalarm bu kadar yoğun
bir biçimde kullanıldığına dik-
kat çekerek, teknolojik değiş-
melerle birlikte siyasetçi ile kit-
leler arasında söylem biçimi ve
mesajlann değişmeye başladı-
ğını belirtiyor. "Khlekrle, siya-
•etçi arastndaki söylem biçimi
değişmeye basiayınca uzman-
tardan yararlanma da dogal
fcale" geldi diyen Ural, "Se-
çimler sırmsında bötün partikr
eUerindeki imkânlar dogrultu-
snada bo medyalan kullandı-
lar. Uzmanbnn yardınuyla ya-
pacaklaruu ve kendflerini daha
iyi anlattılar" diyor.
Siyasi kampanyalan ürûn
ve bjzmet kampanyalan ile ka-
nsünnamak gerektiğini söyle-
yen Mehmet Ural şöyle konu-
! şuyor:
1 "Siyasi kampanyalan başa-
; nta bnlmayanlar, bu kampan-
; yalan bir sünim kampanyası
staodartlan içinde degeriendir-
misler. Bir düsüncenin bir
inttfra topluma aktanlması
; farkh blçimleri gerektiriyof. Si-
yasi kampanyamn degişik aşa-
malan vardır. Siyasi kampan-
, ya mesaj taşıyıcıdır. Mesaj ta-
, fiyıa da partinin Uderidir. Do-
; byıayte damşmanlann ve rek-
* bun ajanslaruun kullanılmagıy-
' b bütttn partilerin dogra kam-
panya yapüklanna inanıyo-
rnm. Bir siyasi kampanya
hangi nnsurlara etki yaparak
seçim sonuclannı etldter? Bun-
da partinin gecmişteki perfor-
mana, Bderimn perfonnansı ve
medyatan etkfleme göcü rol o>-
nar. Kampanyalar da parti ve
lider imajı ile gündeme getir-
dfideri konnlarta etkili olur-
tor."
SHPnin "Sandıkta güller
açacak" ve "nuünıskah" kam-
Danyasını yürüten Yoram
Ajans'ı oldukça başarılı buldu
ğunu söyleyen Mehmet Ural,
"Geçen seçbnlerden bu yana
hftlft unntulmayan 'sıkılmış
Umon' " esprisi gibi, bu slo-
ganlann sonraki yülarda anım-
sanacağını söylüyor. "Şnanda
Törldye'de düşünce ve siyasi
inanclann aktanlma biçimi iyi
degil. Zaman icinde daha ba-
şanb kampanyalar yapacağız"
diyor.
Siyasi reklamahğın "emek-
leme" çağında olduğunu söy-
leyen Cen Ajans yöneticisi Ay-
kut Taluy, "Siyasi reklaıncıuk
gelecek 10 yıl içinde ayaklana-
cak ve kosabilecek" diyor.
DSP'nin reklamlannı yürüten
Ayknt Taluy, "lsin başmda ol-
dugumuz için çok başanb oldu-
gumuza soyieyemeyecegim. Bu
bir medya savaşına dönustu,
ama pek basan sagladığına
inanmıyorum. Iiderlerin kariz-
matik yapısı reklamlardao da-
ha etkili oldu" diyor.
Türkiye'de bir siyasi partinin
planına programına bakmadan
"liderine" oy verildiğine dik-
kat çeken Taluy, siyasi parti li-
derlerinin yaptığı aktivitelerin
daha etkili olduğuna inanıyor.
Bundan sonraki seçimlerde,
reklam şirketlerinin ne yapa-
caklannı bilerek hareket ede-
ceklerini söyleyen Taluy, "Bu
bir baskm secimdi. Reklamcı-
ya zaman btrakılmadı. Reklam
şirketleri zamanla yanşmaktan
çok T^wı
an|
yamna aküklan za-
man basanlı oiur. Reklamcıya
da büyük zaman aynlmadı. Bn
yiızden kopuklnklar ve farklı
yaklaşımlar ortaya çıktı. An-
cak hepsinin siyasi reklamcılık
açısından yararlı olduguna
inanıyonım" diye konuşuyor.
Gerçekleştirilen siyasi rek-
lamlarda tek tek bakıldıgı za-
man, ANAP'ın reklamlarında
"istikrarsızlık", DYP'de kav-
ram kargaşası ve net bir mesaj
bulunmadığını söyleyen Taluy,
"RP'nin reklamı tntarbydı.
DSP'nin maddi olaaakazlıgı
ajansa istedigi yönde reklam
yapma olanagını vermedi" di-
yor.
Seçimin kaderini tayin eden
"kararsıriar" yönünden konu-
ya bakan reklamcı Mehmet
Giinduz, "tnamyoram ki yapı-
fam çahşmalar kararsulan ikna
edecek boyutta degüdir" diyor.
Gündüz, bu konudaki düşûn-
celerini şöyle dile getiriyor:
"Bnrada parti programlan-
nın yetersizligi bir unsur. Rek-
lam açısından önemli olan un-
sur ise vaaüerin bunca btrbiri-
ne benzediği bir ortamda neyin
degil, nasıl söylendigjnin. nasd
sunulduğunuD önem kazanma-
sıdır. Reklamlar bu açıdan kı-
yaslanmalıdır. Reklamda bir
mesaj degişik markalann hep-
sine uyabiliyorsa aynı sloganı
X ya da Z partisine kullanabi-
Uyorsanu burada üriınün ruhu-
nu yakalamamısiık söz konu-
stıdur. Bu nedenk kararsırian
ikna edecek yeterlikte çalışma
yapıldığı kanısında degilim.
Reklam beHd yüzer gezer oylan
etldledi, ama içinde biünçti ke-
siınleri banndıran kararsulan
etkflemekte yetersiz kaldı."
Seçim 91 ve siyasalyaşamda yeni eğilimler
ALVER'E tKÎNCİ RET
Itiraz eden Sabri
Keskiıriıı oylan düştü
ANKARA <AA) —
de yapüan milletvekilliği seçi-
miyle ilgili itirazlar sürerken,
Samsun 1. seçim çevresinde
ANAP 2. sıra adayı tsmet Al-
ver'in Adem Yıldu'ın tercih oy-
lanyla milletvekili seçilmesine
karşı yaptığı ikinci itiraz, tl Se-
çim Kuriılu tarafından reddedil-
dL
Afyon'da iptal edilen 10 bin-
den fazla oy için ilçe seçim ku-
rullanna basvuran Refah Parti-
si, itirazlannın kabul edilmemesi
azerine tüm ilçeler için tl Seçim
Kurulu'na başvurdu.
RP Afyon II Başkanı Nuret-
tin Tiryakioghı, ilçe seçim ku-
rullanna yaptıklan başvurular
sonucunda daha önce iptal edi-
len Sandıkh'da 57, Emirdağ'da
da 25 oyun RP lehine geçerli sa-
yıldıgını belirterek, iptal edilen
10 binden fazla oy bulunduğu-
nu, bu oylann da yeniden sayü-
ması gerekçesiyle başvuruda bu-
lunduklannı bildirdi.
Giresun'da ise DYP'nin geçer-
siz sayüan oylara Uişkin ikinci
itirazı üzerine, ildeki 1053 san-
dıkta oylann tekrar sayılmasma
karar verildi.
Kastamonu'da da milletvekil-
liği seçim sonuçlanna itiraz eden
ANAP 1. sıra adayı Sabri Kes-
kin'in oylannda ise ikinci sayım-
da düşuş oldu.
Parlamentoda
hukukçular çoğunlukta
tç Politika Servisi — 20
Ekim seçimleriyle oluşan 19.
dönem parlamentoya, önceki
dönemde olduğu gibi hukukçu-
lar en kalabalık meslek grubu
olarak girdi. Bu arada, tercihli
sistem sayesinde alt sıralardan
üstelerin seçüebilecek yerlerine
yükselenlerin çoğunluğunu ise
sanayici, müteahhit ve tüccar-
lar oluşturuyor.
Yeni dönemde TBMM'nin
mesleksel aritmetiği önemli öl-
çüde değişmedi. Geçen dönem-
de olduğu gibi hukukçular ilk
sıradaki meslek grubunu oluş-
turdu. 83 kişüik hukukçu ordu-
sunu, 73 kişiyle mühendisler ve
71 kişiyle sanayici, tüccar ve
işadamlan izledi.
İlk kez bu seçimde uygula-
nan tercihli oy sisteminden en
fazla yararlanan meslek grubu
ise sanayici, tüccar ve müteah-
hit oldu. Bu 'paralı' milletvekili
adaylan, kontenjan oyuyla lis-
telerin seçüebilecek yerine yük-
selen 55 kisiden 17'sini oluştur-
du. Bu grubu 14 kişiyle avukat
ve mühendisler izledi.
Uberal söylem özgürleştiDoç. Dr.
NİHAL ÎNCİOĞLU
1991 Genel Seçimleri ülkede-
ki çeşitli siyasal görüşlerin açık-
ça ifade edildiği, kamuoyunun
önünde tartışıldığı geniş bir hoş-
göru ve demokrasi havası için-
de yapılmıştır. Bu seçimler so-
nucunda beliren bazı eğilimler
bundan böyle siyasal yaşamı-
rruzda uzunca bir sure kalıa ola-
caklan izlenimini vermektedir.
Bu seçimler, çevre ve bölge
barajları ve kontenjan sistemiy-
le iki partiyi (ya da iki buçuk
partiyi) teşvik eden seçim siste-
mine karşın beş partinin, hatta
sekiz partinin parlamentoya gir-
mesi ile sonuçlannuştır. Siyasal
partilerin toptumsal bölünmeler
üzerine kurukiuğu ve bu bölün-
meleri ifade ettiği dUşUnülürse,
1991 seçimleri sonucunda olu-
şan tablo, Türk siyasal yaşamın-
da öteden beri var olan merkez-
kenar, kır-kent, sağ-sol, Alevi-
Sûnni gibi bölünmelere, liberal-
muhafazakâr ve Türk-Kürt bö-
lunmelerinin eklendiğini göster-
mektedir. Bu açıdan, Türkiye'-
de yasal-kurumsal duzenlemeler
yoluyla çok-partili bir sistemin
engellenemeyecegi açıkça orta-
ya çıkmıştır.
Muhafazakâr-liberal
önemli eğilimlerden biri
muhafazakârhk-liberallik ayrı-
mının ifade edilmesidir. ANAP
ve DYP'nin gerek adaylannın
nitelikleri gerekse seçim kam-
panyası sırasında vurgulanan te-
malar öteden beri muhafaza-
kârhğın cenderesinde hapsol-
muş olan Uberal söylemin öz-
gürleştiğinin işaretleri olmuştur.
Her iki parti de muhafazakâr
değerlerin savunucusu olmak-
tan kaçınmış, bunun yerine dı-
sa açılma, serbest piyasa, insan
haklan, demokrasi, örgütlü si-
vil toplum gibi temalar vurgu-
lanmıştır. Büyük kentlerdeki oy
dağüınu, tüm yıpranmışlığına
karşın ANAP'm, AP mirasının
sahibi DYP karşısında "Uberal
bir parti imajı"nı vermekte da-
ba basanlı olduğunu gösteriyor.
Bir başka deyişle, nitelikli aday-
lan ve seçim kampanyasıyla bü-
yük kent oylannı cezbetmeye
çahşan DYP "kırsal parti" ima-
jını silememiştir.
Hangi parti, hangi ilde yüzde 30'u aştı?
Her partinin bir bölgesi varİç Politika Servisi — 1991 partisi olurken uçlü ittifak, Orta
seçimlerinden sonra ortaya çıkan en Anadolu partisi göruntüsu kazandı.
önemli tablo, her partinin bir
bölgeden güçlü çıkması oldu. DYP;
Akdeniz, Ege ve Batı Karadeniz
ANAP, Doğu Karadeniz ile Bitlis ve
Hakkâri'de yuzde 30'un üzerine
çıkü. ANAP, lzmir, Istanbul ve
Ankara'da başarılı sonuç almasına
karşın yüzde 30'un üzerine çıkamadı.
SHP ise Güneydoğu'nun dışında
yalnız Kmkkale'de yüzde 30'un
Üzerine çıkabildi.
tki partinin yüzde 30'un üzerinde oy
aldığı tek il Bayburt oldu. Bu kentte
Refah Partisi ile ANAP 2
miüetvekilliğini böluştu. 36 ilde hiçbir
parti yüzde 30'un üzerinde oy alamadı.
Muhafazakâr değerlerin sa-
vunuculuğunu ise RP-MÇP-
IDP ittifakı üstlenmiştir. Kam-
panyasını "ahlak çöküntüsü",
"eşitsizlik", "adaletsizlik",
"yoksulluk" gibi temalar üstü-
ne kuran ittifak, muhafazakâr-
hğın kalesi sayüan Orta Anado-
lu yanında Ankara ve Istanbul'-
da da önemli bir oy artışı sağ-
layarak 1970'lerdeki MSP ve
MHP oylannın toplarrunın hay-
li üstüne çıkmıştır. Bu oylann
önemli bir bölümünün kent çev-
resindeki gecekondu bölgelerin-
den geldiği görülüyor. Bu nok-
tada, 1980'lerdekidönüşümsü-
recinin kıyısında kalan grupla-
"nn ittifaka yöneldiklerini söyle-
mek mümkundür.
Bu seçimlerde Kürt nüfusun
yoğun olduğu bölgelerde
SHP'den seçilmiş olan HEP
milletvekillerinin sağladığı oy
oranının yüksekliği de dikkat
çekmektedir. Bu milletvekilleri-
nin önemli bir kısmımn tekrar
partilerine döneceği anlaşıhyor.
Ancak SHP içinde kalsalar bile
bundan böyle Türk-Kürt ayn-
mının siyasal yaşamımızda
önemli bir eksen olacağı söyle-
nebilir.
1991 seçimlerinin çarpıcı bir
sonucu da, toplam son oylarda-
ki düşüşle birlikte SHP'nin bü-
yük kentlerdeki oy kaybı olmuş-
tur. Ben, bu noktada, kamuo-
yunda tartışılan çeşitli nedenle-
re ek olarak, CHP'den devralı-
nan hamilik (patronaj) ve ara-
cıbğa (clientelizm) dayanan par-
ti örgütlerinin bu başansızhkta-
ki rolüne değinmek istiyorum.
özellikle yoğun göç alan büyük
kentlerde göç edenler politikada
en aktif gruplar olarak göze
çarpmaktadır. Yerel parti ör-
gütlerine hâkim olan kişiler de
"hemşerilik" bağlarını ve
"etnik" baglan kullanarak ken-
di adamlarının delege olmasını
sağlamakta, bunlann bağhhğı-
ru da çeşitli aracıhk mekanizma-
lanyla (ise yerleştirme, konut
sağlama, vb.) garantilemekte-
dir. Böylelikle, önseçimlerde bu
tür bir delege yapısımn tercih-
leriyle oluşan aday listeleri ile
büyük kent merkezinde yasayan
seçmenlerin beklentileri arasın-
da bir kopukluk ortaya çıkmak-
tadır. Bu tür parti örgütlerinin
parti kadrolaruun yenilenmesin-
de bir engel oluşturduğu gibi, oy
mobilizasyonunda da yetersiz
kaldıklan görühnektedir.
1991 seçimleri, seçmenin da-
ha fazla inisiyatif kullanma ar-
zusunda olduğunu göstermiştir.
Bu açıdan, başlangıçta işleme-
yeceği ileri sürulen 'tercihli oy'-
un küçük bölgeler yanında bü-
yük kentlerde de geniş ölçüde
kullanıunası ilginçtir ve yukan-
da SHP bağlamında belirtilen
parti örgütleri ile seçmen taba-
nı arasmdaki kopukluğun tüm
partiler için geçerli olduğunun
önemli bir göstergesidir.
1991 seçimleri, demokrasinin
yaşaması için toplumda uygun
bir zemin oluştuğuna işaret et-
mektedir. Şimdi sıra kummsal-
laşmaya gelmiştir.
'MlLLİİRADE' 20 EKİNTDENEDEDİ?
ANAP'a
kurbanh
uğurlama
Adana'nın Kozan ilçesinde
ANAP'ın gitmesi halinde
kurban adayan 55 yaşındaki
çiftçi Yemlihan Kılıç,
arkadaşlanyla ortaklaşa aldığı
kurbanlığı seçim sonuçlan
belli olur olmaz kesti. Kıhç,
son sekiz yüda çiftçinin
yalnızca adının kaldığını ve
borca battığım belirterek
"Artık gücümüz kalmamıştı.
Işimiz Allah'a kaldı deyip
adaklar adamaya başladık.
'ANAP gidecek, dertler
bitecek' diye şarkılar
söylüyorduk. Nihayet gitti.
Adağunızı yerine getiriyoruz"
diyor. (Fotoğraf: CEZMİ
VOLKAN VARAN)
Orta sol kendini yenilemeli
ŞAHtN ALPAY
Siyasi yelpazenin soluna baktığunızda 20 E-
kim seçimlerinde orta sol partilerin alabflecek-
leri oyun asgarisine indikleri görülüyor.
SHP'nin, HEP ile yaptığı seçim ittifakı sonucun-
da özellikle Güneydoğu'da (normal olarak ken-
disine ait olmayan) yüzde 3-4 dolayındaki bir i-
lave oy sağladığı dikkate alınırsa, orta solun oy-
lan bu seçimde yüzde 30'un da altma inerek,
1983'te Halkçı Parti'nin sağladığı taban oyun a-
şağısına duşmüştür. Orta solun bu seçimlerde çe-
kirdek seçmeninin bir bölümünü kaybetmiş ol-
duğu anlaşılmaktadır.
20 Ekim seçimlerinin belki en büyük mağlu-
bu SHP'dir. SHP'nin 1987 genel seçimlerinde
yüzde 24 dolayındaki oy oranı, 1991 genel se-
çimlerinde yüzde 21 'in altma inmiştir. 1989 ye-
rel seçimlerinde ülke çapında 6.355.000 dolayın-
da oy alan SHP'ye, 1991'de oy verenlerin sayısı
5.000.000'un biraz üzerindedir. iki yıl içinde
SHP yaklaşık 1.350.000 oy yitirmistir. Hangi öl-
çüyle bakıhrsa bakılsın, bu büyük bir gerileme-
dir.
SHP için 1991 seçimlerinin belki daha vahim
bir sonacu, büyük kentlerdeki geleneksel olarak
kendisine oy veren kentli-eğitimü seçmen kitle-
sini büyük ölçüde kaybetmiş ounası. SHP'nin
1989-1991 arasında ktanbul'daki oy oranı yüz-
de 24'ten yüzde 14'e; Ankara'da yüzde 31'den
yüzde 20'ye; Izmir'de yüzde 35'ten yüzde 20'ye
inmiş bulunuyor. Kentli ve eğitimli seçmenler a-
rasında SHP'den kaçış olduğu; SHP'nin kentli
ve eğitimli seçmenlerin birinci partisi olnıa özel-
liğini ANAP'a kapürmış olduğu görülüyor. Başlı
başına bu sonuç, Türkiye'de sosyal demokrat ha-
reketin üzerinde uzun uzun düşünmesi gereken
bir dunımla karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.
SHP'nin bu yenilgisinin nedenleri ne olabüir?
SHP yöneticileri ve yandaşlan, bu yenilgiyi
DSP'nin SHP'den kopardığı oylarla açıklama e-
ğilimindeler. Oysa bu açıklama hiç de doyuru-
cu değildir. ŞHP'nin yitirdiği, DSP'nin kazan-
dığı oylara ilişkin rakamlar, bunu açıkça göste-
riyor. SHP'nin 1989-1991 seçimleri arasında yi-
tirdiği 1.350.000 dolayındaki oyun, en iyi olası-
kkla 600.000'inin DSP'ye gjttiği görülüyoı. DSP,
1989 yerel seçimlerinde aldığı toplam 2.000.000
oyu, 1991 genel seçimlerinde 2.600.000 dolayı-
na çıkarabüdi. SHP'nin yitirdiği 1.350.000 oyun
en az 750.000 dolayındaki büyük bölümünün or-
ta sağ partilere, büyük bölümüyle de kentlerde-
ki esas rakibi ANAP'a gittiği anlaşıhyor.
SHP, kentli ve egitimlüeri ürküttü
Denebüir ki, SHP'nin 20 Ekim yenilgisini ha-
zırlayan esas etken, kentli ve eğitimli seçmenle-
rin SHP yönetimine hâkim olan "kafa kanşık-
Lğından" ürkmesidir. SHP'nin merkez solda,
çoğulcu demokrasi ve piyasa ekonomisi temeün-
deki demokratik konsensüsün vazgeçiunez bir
unsuru olan; ekonomik büyüme kadar sosyal a-
dalete, kalkınma kadar siyasi özgürlüğe, ekono-
nü bir ölçüde dengelemek, partinin hâlâ sahıp
çıktığı demokrasi taleplerûıi desteklemek için
yapmıştır.
HEP ittifakuun, Güneydoğu dışında SHP'ye
çok pahalıya patladığı da açıkça görühnektedir.
SHP yönetimi, HEP ile yapüan seçim ittifakı-
nı, Kürt sorununun Kürtlere demokratik ve kül-
türel haklannın tanınmasıyla çözülebileceği gö-
rüşünü destekleyen seçmenlere bile anlatamamış-
tır. SHP, Kurt sorunu konusunda net bir tutu-
mu tutarlılıkla izlemenin siyasi önemini belki bu
yenilgiden sonra daha iyi görecektir.
İstisnalanna karşm 1989*da işbaşma gelen
SHP'li yerel yönetimlerin geneldeki başarısızlı-
ğının da, SHP'nin karşüaştığı büyük yenilginin
temel nedenlerinden biri olduğu konusunda ka-
SHP'nin yetersizlikleri ve
başansızlıklarının faturasının
parti merkez yönetimine,
özellikle Başkan Erdal İnönü'ye
çıkarılması doğaldır. İnönü'nün
sosyal demokrasiyi müzrnin
muhalefetten kurtaracak lider
olma niteliğini taşımadığı artık
görülmüş, İnönü en
azından bu açıdan
denenmiştir.
Eeevit için ise artık zamanı
gelince çekilmesini bilen nice
sosyal demokrat devlet adamı
gibi poütikadan çekilmek en
makul yol gibi görünüyor.
Ecevit'in Türkiye'de
demokrasiye ve sosyal
demokrasiye yapabileceği en
büyük hizmet.orta solda
bütünleşmeyi engellemekten
vazgeçmek olabilir.
mik özgürlük kadar çahşanlann haklanna bağ-
lı; çahşanlann çıkarlan kadar toplumun ortak
çıkarlan konusunda duyarh; demokratik ve hü-
manist değerler ve bu değerler temelinde oluş-
muş uluslararası ittifak ve bütünleşmelerin sa-
vunucusu, çağdaş anlamda sosyal demokrat bir
parti kimliğini kazanmasını bekleyen kentli ve
eğitimli seçmen kitlesi, karşısında hemen hiçbir
konuda fıkri netliğe ulaşamamış; kendisini top-
lumdaki marjinal kesim ve gruplann kuyruğu-
na takma eğiliminde bir SHP bulmuştur. Görü-
len odur ki, bu kitlenin bir kısmı hiç değilse bu
defalık SHP'ye oy vermekten vazgecmiş; oy ve-
renlet de bunu "kerhen", sağuı ezici üstunlüğü-
muoyunda tam bir görüş birliği var. SHP'ye oy
kaybettirmede tstanbul Belediyesi'nm herhalde
mustesna bir payı olmalı.
SHP'nin bu yetersizlikleri ve başansızlıkları-
nın faturasının, partinin merkez yönetimine ve
öncelikle kuruluşundan bugüne değin başkanh-
ğuu yapan Erdal tnönü'ye çıkarılması doğaldır.
Gerçekten Erdal Inönü, bir fizik bilgini olarak
sağladığı başanlan siyaset alanında göstereme-
miştir. Zamanla iyi bir siyasetçi olarak gelişece-
ğine ilişkin beklentiler de boşa çıkmıştır. Inönü,
örneğin özal'dan sonra seçilecek olan cumhur-
başkanı olarak demokrasimize ve ülkemize ö-
nemli hizmetlerde bulunabilir. Ama ortanın so-
lundaki seçmenleri birleştirecek, sosyal demok-
rasiyi müzmin muhalefetten kurtaracak lider ol-
ma niteliğini taşımadığı artık görülmüş; Inönü
en azından bu açıdan denenmiştir. SHP'nin, ik-
tidar sorununun çözülmesinden sonra makul bir
süre içinde olağanüstü genel kurulunu toplaya-
rak, yenilginin nedenlerini araştınnası ve parti-
nin toparlanması için ahnacak önlemleri tartış-
ması gündemdedir. SHP kendisini iktidara ta-
sıyacak yönetimi kısa sürede bulabilir mi? Bu so-
run kolay çözülecek gibi görünmüyor. Ama en
?7mrtan buna bir yerinden başlanması gerekiyor.
DSP lideri Bülent Eeevit için ise arûk, zama-
nı gelince çekilmesini bilen nice sosyal demok-
rat devlet adamı gibi, örneğin Isveç'te Tage Er-
lander, Ahnanya'da Willy Brandt, Avusturya'-
da Bnıno Kreisky gibi politikadan çekilmek, ul-
keye bir entelektüel ve düşün adamı olarak hiz-
met etmek en makul yol gibi görünüyor.
Türkiye'de demokratlar ve sosyal demokrat-
lar Ecevit'e, CHP'nin seçkinci geleneğinden sıy-
nlması, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi fıkri-
ni sindinnesi, daha sonra sosyal demokrat bir
kimliğe yönelmesi için yapmış olduklan hizmet-
lerden dolayı çok şey borçludurlar. Ama 12 Ey-
lül'den sonra DSP girişimiyle başlatmak istedi-
ği politik akım tasvip görmemiş, DSP bir "Ece-
vit'i sevenler" partisi niteliğinden öteye gideme-
mistir. Bunun başlıca sorumlusu da kendisi ol-
muştur. Bu aşamadan sonra Ecevit'in Türkiye'de
gerek demokrasiye, gerekse sosyal demokrasiye
yapabileceği en büyük hizmet, ortanın solunda-
ki seçmenlerin aynı parti çevresinde toplanma-
lanm engellemekten vazgeçmek olabilir.
Normal olarak SHP'ye oy veren seçmenlerin
bir bölümü, bu partideki kafa kanşıkhğına ve
yetersizliklere tepki göstererek 20 Ekim'de
DSP'ye oy verdi. Böylelikle Ecevit'in partisinin
barajı geçmesini sağladı. Ama seçim sonucun-
da çıkan manzara, birçoğunu böyle davrandık-
lanna pişman etmişe benziyor. önumuzdeki yü-
larda da DSP'yi yaşatmakta direnecek ohırsa,
Ecevit'in, partisinin giderek küçülerek iyice an-
lamsızlaştığını görmesi çok güçlü bir olasıhktır.
—BtTTt—