22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26EKİM 1991 HABERLER CUMHURİYET/7 SEÇtM VE REKLAM ŞİRKETLERİ Daha başarılı kampanyalara "Siyasi kampanyalar mesaj taşıyıcıdır" diyen SHP'nin kampanyasını yürüten Yorum Ajans yöneticisi Mehmet Ural siyasi kampanyalarda mesaj taşıyıcının parti lideri olduğunu söyledi. Ural ilk kez bu seçimde medyaların bu kadar yoğun kullanıldığını vurguladı. SERPtL GÜNDÜZ Seçim kampanyalan sırasın- da çok tartısüan bir slogan var- dı. "Hanui kavaga çıkar mı?" "Ejer çıkarsa ANAP Drtklar otar..." Siteyman Demirel'in Rize mitinginde kullandığı yöresel bu slogam, DYP liderinin mi- tinglerde değerlendirmesini is- temek reklamcılann düşünce- siydi. Demircl'in ardından Rize'ye giden Başbakan Mesnt Yıl- maz'm "Rize'de kavaga nasd çüolırBuş gösterecegiz" deme- si karşıhklı atışmaya neden ol- du. DYP'nin reklam kampanya- sını yürüten AX Ajans'la bir haftahk bir çalışma süresi ge- çiren reklamcı Mehmet Gün- dttz, bu dönemde üretilen yüz- lerce sloganın yanı sıra, "kam- ri" vc "kavak" gibi yerel ola- nınm çok fazla yankı bulduğu- nu söyledi. "Siyasi kampanyalar mesaj tapytadır" diyen SHP'nin rek- laîn kampanyasını yürüten Yo- ram Ajans yöneticisi Mehmet Ural, "Bu yuzden siyasi kam- panyalar nrün kampanyalann- daa ayrdır, mesaj tasıyıcı da partinin bderidir" diyor. Seçim dönemınde gerçekkştirüen rek- lam kampanyalannı "dogru" bulduğunu söyleyen Mehmet Ural, ilk kez 1991 seçimlerin- de medyalarm bu kadar yoğun bir biçimde kullanıldığına dik- kat çekerek, teknolojik değiş- melerle birlikte siyasetçi ile kit- leler arasında söylem biçimi ve mesajlann değişmeye başladı- ğını belirtiyor. "Khlekrle, siya- •etçi arastndaki söylem biçimi değişmeye basiayınca uzman- tardan yararlanma da dogal fcale" geldi diyen Ural, "Se- çimler sırmsında bötün partikr eUerindeki imkânlar dogrultu- snada bo medyalan kullandı- lar. Uzmanbnn yardınuyla ya- pacaklaruu ve kendflerini daha iyi anlattılar" diyor. Siyasi kampanyalan ürûn ve bjzmet kampanyalan ile ka- nsünnamak gerektiğini söyle- yen Mehmet Ural şöyle konu- ! şuyor: 1 "Siyasi kampanyalan başa- ; nta bnlmayanlar, bu kampan- ; yalan bir sünim kampanyası staodartlan içinde degeriendir- misler. Bir düsüncenin bir inttfra topluma aktanlması ; farkh blçimleri gerektiriyof. Si- yasi kampanyamn degişik aşa- malan vardır. Siyasi kampan- , ya mesaj taşıyıcıdır. Mesaj ta- , fiyıa da partinin Uderidir. Do- ; byıayte damşmanlann ve rek- * bun ajanslaruun kullanılmagıy- ' b bütttn partilerin dogra kam- panya yapüklanna inanıyo- rnm. Bir siyasi kampanya hangi nnsurlara etki yaparak seçim sonuclannı etldter? Bun- da partinin gecmişteki perfor- mana, Bderimn perfonnansı ve medyatan etkfleme göcü rol o>- nar. Kampanyalar da parti ve lider imajı ile gündeme getir- dfideri konnlarta etkili olur- tor." SHPnin "Sandıkta güller açacak" ve "nuünıskah" kam- Danyasını yürüten Yoram Ajans'ı oldukça başarılı buldu ğunu söyleyen Mehmet Ural, "Geçen seçbnlerden bu yana hftlft unntulmayan 'sıkılmış Umon' " esprisi gibi, bu slo- ganlann sonraki yülarda anım- sanacağını söylüyor. "Şnanda Törldye'de düşünce ve siyasi inanclann aktanlma biçimi iyi degil. Zaman icinde daha ba- şanb kampanyalar yapacağız" diyor. Siyasi reklamahğın "emek- leme" çağında olduğunu söy- leyen Cen Ajans yöneticisi Ay- kut Taluy, "Siyasi reklaıncıuk gelecek 10 yıl içinde ayaklana- cak ve kosabilecek" diyor. DSP'nin reklamlannı yürüten Ayknt Taluy, "lsin başmda ol- dugumuz için çok başanb oldu- gumuza soyieyemeyecegim. Bu bir medya savaşına dönustu, ama pek basan sagladığına inanmıyorum. Iiderlerin kariz- matik yapısı reklamlardao da- ha etkili oldu" diyor. Türkiye'de bir siyasi partinin planına programına bakmadan "liderine" oy verildiğine dik- kat çeken Taluy, siyasi parti li- derlerinin yaptığı aktivitelerin daha etkili olduğuna inanıyor. Bundan sonraki seçimlerde, reklam şirketlerinin ne yapa- caklannı bilerek hareket ede- ceklerini söyleyen Taluy, "Bu bir baskm secimdi. Reklamcı- ya zaman btrakılmadı. Reklam şirketleri zamanla yanşmaktan çok T^wı an| yamna aküklan za- man basanlı oiur. Reklamcıya da büyük zaman aynlmadı. Bn yiızden kopuklnklar ve farklı yaklaşımlar ortaya çıktı. An- cak hepsinin siyasi reklamcılık açısından yararlı olduguna inanıyonım" diye konuşuyor. Gerçekleştirilen siyasi rek- lamlarda tek tek bakıldıgı za- man, ANAP'ın reklamlarında "istikrarsızlık", DYP'de kav- ram kargaşası ve net bir mesaj bulunmadığını söyleyen Taluy, "RP'nin reklamı tntarbydı. DSP'nin maddi olaaakazlıgı ajansa istedigi yönde reklam yapma olanagını vermedi" di- yor. Seçimin kaderini tayin eden "kararsıriar" yönünden konu- ya bakan reklamcı Mehmet Giinduz, "tnamyoram ki yapı- fam çahşmalar kararsulan ikna edecek boyutta degüdir" diyor. Gündüz, bu konudaki düşûn- celerini şöyle dile getiriyor: "Bnrada parti programlan- nın yetersizligi bir unsur. Rek- lam açısından önemli olan un- sur ise vaaüerin bunca btrbiri- ne benzediği bir ortamda neyin degil, nasıl söylendigjnin. nasd sunulduğunuD önem kazanma- sıdır. Reklamlar bu açıdan kı- yaslanmalıdır. Reklamda bir mesaj degişik markalann hep- sine uyabiliyorsa aynı sloganı X ya da Z partisine kullanabi- Uyorsanu burada üriınün ruhu- nu yakalamamısiık söz konu- stıdur. Bu nedenk kararsırian ikna edecek yeterlikte çalışma yapıldığı kanısında degilim. Reklam beHd yüzer gezer oylan etldledi, ama içinde biünçti ke- siınleri banndıran kararsulan etkflemekte yetersiz kaldı." Seçim 91 ve siyasalyaşamda yeni eğilimler ALVER'E tKÎNCİ RET Itiraz eden Sabri Keskiıriıı oylan düştü ANKARA <AA) — de yapüan milletvekilliği seçi- miyle ilgili itirazlar sürerken, Samsun 1. seçim çevresinde ANAP 2. sıra adayı tsmet Al- ver'in Adem Yıldu'ın tercih oy- lanyla milletvekili seçilmesine karşı yaptığı ikinci itiraz, tl Se- çim Kuriılu tarafından reddedil- dL Afyon'da iptal edilen 10 bin- den fazla oy için ilçe seçim ku- rullanna basvuran Refah Parti- si, itirazlannın kabul edilmemesi azerine tüm ilçeler için tl Seçim Kurulu'na başvurdu. RP Afyon II Başkanı Nuret- tin Tiryakioghı, ilçe seçim ku- rullanna yaptıklan başvurular sonucunda daha önce iptal edi- len Sandıkh'da 57, Emirdağ'da da 25 oyun RP lehine geçerli sa- yıldıgını belirterek, iptal edilen 10 binden fazla oy bulunduğu- nu, bu oylann da yeniden sayü- ması gerekçesiyle başvuruda bu- lunduklannı bildirdi. Giresun'da ise DYP'nin geçer- siz sayüan oylara Uişkin ikinci itirazı üzerine, ildeki 1053 san- dıkta oylann tekrar sayılmasma karar verildi. Kastamonu'da da milletvekil- liği seçim sonuçlanna itiraz eden ANAP 1. sıra adayı Sabri Kes- kin'in oylannda ise ikinci sayım- da düşuş oldu. Parlamentoda hukukçular çoğunlukta tç Politika Servisi — 20 Ekim seçimleriyle oluşan 19. dönem parlamentoya, önceki dönemde olduğu gibi hukukçu- lar en kalabalık meslek grubu olarak girdi. Bu arada, tercihli sistem sayesinde alt sıralardan üstelerin seçüebilecek yerlerine yükselenlerin çoğunluğunu ise sanayici, müteahhit ve tüccar- lar oluşturuyor. Yeni dönemde TBMM'nin mesleksel aritmetiği önemli öl- çüde değişmedi. Geçen dönem- de olduğu gibi hukukçular ilk sıradaki meslek grubunu oluş- turdu. 83 kişüik hukukçu ordu- sunu, 73 kişiyle mühendisler ve 71 kişiyle sanayici, tüccar ve işadamlan izledi. İlk kez bu seçimde uygula- nan tercihli oy sisteminden en fazla yararlanan meslek grubu ise sanayici, tüccar ve müteah- hit oldu. Bu 'paralı' milletvekili adaylan, kontenjan oyuyla lis- telerin seçüebilecek yerine yük- selen 55 kisiden 17'sini oluştur- du. Bu grubu 14 kişiyle avukat ve mühendisler izledi. Uberal söylem özgürleştiDoç. Dr. NİHAL ÎNCİOĞLU 1991 Genel Seçimleri ülkede- ki çeşitli siyasal görüşlerin açık- ça ifade edildiği, kamuoyunun önünde tartışıldığı geniş bir hoş- göru ve demokrasi havası için- de yapılmıştır. Bu seçimler so- nucunda beliren bazı eğilimler bundan böyle siyasal yaşamı- rruzda uzunca bir sure kalıa ola- caklan izlenimini vermektedir. Bu seçimler, çevre ve bölge barajları ve kontenjan sistemiy- le iki partiyi (ya da iki buçuk partiyi) teşvik eden seçim siste- mine karşın beş partinin, hatta sekiz partinin parlamentoya gir- mesi ile sonuçlannuştır. Siyasal partilerin toptumsal bölünmeler üzerine kurukiuğu ve bu bölün- meleri ifade ettiği dUşUnülürse, 1991 seçimleri sonucunda olu- şan tablo, Türk siyasal yaşamın- da öteden beri var olan merkez- kenar, kır-kent, sağ-sol, Alevi- Sûnni gibi bölünmelere, liberal- muhafazakâr ve Türk-Kürt bö- lunmelerinin eklendiğini göster- mektedir. Bu açıdan, Türkiye'- de yasal-kurumsal duzenlemeler yoluyla çok-partili bir sistemin engellenemeyecegi açıkça orta- ya çıkmıştır. Muhafazakâr-liberal önemli eğilimlerden biri muhafazakârhk-liberallik ayrı- mının ifade edilmesidir. ANAP ve DYP'nin gerek adaylannın nitelikleri gerekse seçim kam- panyası sırasında vurgulanan te- malar öteden beri muhafaza- kârhğın cenderesinde hapsol- muş olan Uberal söylemin öz- gürleştiğinin işaretleri olmuştur. Her iki parti de muhafazakâr değerlerin savunucusu olmak- tan kaçınmış, bunun yerine dı- sa açılma, serbest piyasa, insan haklan, demokrasi, örgütlü si- vil toplum gibi temalar vurgu- lanmıştır. Büyük kentlerdeki oy dağüınu, tüm yıpranmışlığına karşın ANAP'm, AP mirasının sahibi DYP karşısında "Uberal bir parti imajı"nı vermekte da- ba basanlı olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle, nitelikli aday- lan ve seçim kampanyasıyla bü- yük kent oylannı cezbetmeye çahşan DYP "kırsal parti" ima- jını silememiştir. Hangi parti, hangi ilde yüzde 30'u aştı? Her partinin bir bölgesi varİç Politika Servisi — 1991 partisi olurken uçlü ittifak, Orta seçimlerinden sonra ortaya çıkan en Anadolu partisi göruntüsu kazandı. önemli tablo, her partinin bir bölgeden güçlü çıkması oldu. DYP; Akdeniz, Ege ve Batı Karadeniz ANAP, Doğu Karadeniz ile Bitlis ve Hakkâri'de yuzde 30'un üzerine çıkü. ANAP, lzmir, Istanbul ve Ankara'da başarılı sonuç almasına karşın yüzde 30'un üzerine çıkamadı. SHP ise Güneydoğu'nun dışında yalnız Kmkkale'de yüzde 30'un Üzerine çıkabildi. tki partinin yüzde 30'un üzerinde oy aldığı tek il Bayburt oldu. Bu kentte Refah Partisi ile ANAP 2 miüetvekilliğini böluştu. 36 ilde hiçbir parti yüzde 30'un üzerinde oy alamadı. Muhafazakâr değerlerin sa- vunuculuğunu ise RP-MÇP- IDP ittifakı üstlenmiştir. Kam- panyasını "ahlak çöküntüsü", "eşitsizlik", "adaletsizlik", "yoksulluk" gibi temalar üstü- ne kuran ittifak, muhafazakâr- hğın kalesi sayüan Orta Anado- lu yanında Ankara ve Istanbul'- da da önemli bir oy artışı sağ- layarak 1970'lerdeki MSP ve MHP oylannın toplarrunın hay- li üstüne çıkmıştır. Bu oylann önemli bir bölümünün kent çev- resindeki gecekondu bölgelerin- den geldiği görülüyor. Bu nok- tada, 1980'lerdekidönüşümsü- recinin kıyısında kalan grupla- "nn ittifaka yöneldiklerini söyle- mek mümkundür. Bu seçimlerde Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde SHP'den seçilmiş olan HEP milletvekillerinin sağladığı oy oranının yüksekliği de dikkat çekmektedir. Bu milletvekilleri- nin önemli bir kısmımn tekrar partilerine döneceği anlaşıhyor. Ancak SHP içinde kalsalar bile bundan böyle Türk-Kürt ayn- mının siyasal yaşamımızda önemli bir eksen olacağı söyle- nebilir. 1991 seçimlerinin çarpıcı bir sonucu da, toplam son oylarda- ki düşüşle birlikte SHP'nin bü- yük kentlerdeki oy kaybı olmuş- tur. Ben, bu noktada, kamuo- yunda tartışılan çeşitli nedenle- re ek olarak, CHP'den devralı- nan hamilik (patronaj) ve ara- cıbğa (clientelizm) dayanan par- ti örgütlerinin bu başansızhkta- ki rolüne değinmek istiyorum. özellikle yoğun göç alan büyük kentlerde göç edenler politikada en aktif gruplar olarak göze çarpmaktadır. Yerel parti ör- gütlerine hâkim olan kişiler de "hemşerilik" bağlarını ve "etnik" baglan kullanarak ken- di adamlarının delege olmasını sağlamakta, bunlann bağhhğı- ru da çeşitli aracıhk mekanizma- lanyla (ise yerleştirme, konut sağlama, vb.) garantilemekte- dir. Böylelikle, önseçimlerde bu tür bir delege yapısımn tercih- leriyle oluşan aday listeleri ile büyük kent merkezinde yasayan seçmenlerin beklentileri arasın- da bir kopukluk ortaya çıkmak- tadır. Bu tür parti örgütlerinin parti kadrolaruun yenilenmesin- de bir engel oluşturduğu gibi, oy mobilizasyonunda da yetersiz kaldıklan görühnektedir. 1991 seçimleri, seçmenin da- ha fazla inisiyatif kullanma ar- zusunda olduğunu göstermiştir. Bu açıdan, başlangıçta işleme- yeceği ileri sürulen 'tercihli oy'- un küçük bölgeler yanında bü- yük kentlerde de geniş ölçüde kullanıunası ilginçtir ve yukan- da SHP bağlamında belirtilen parti örgütleri ile seçmen taba- nı arasmdaki kopukluğun tüm partiler için geçerli olduğunun önemli bir göstergesidir. 1991 seçimleri, demokrasinin yaşaması için toplumda uygun bir zemin oluştuğuna işaret et- mektedir. Şimdi sıra kummsal- laşmaya gelmiştir. 'MlLLİİRADE' 20 EKİNTDENEDEDİ? ANAP'a kurbanh uğurlama Adana'nın Kozan ilçesinde ANAP'ın gitmesi halinde kurban adayan 55 yaşındaki çiftçi Yemlihan Kılıç, arkadaşlanyla ortaklaşa aldığı kurbanlığı seçim sonuçlan belli olur olmaz kesti. Kıhç, son sekiz yüda çiftçinin yalnızca adının kaldığını ve borca battığım belirterek "Artık gücümüz kalmamıştı. Işimiz Allah'a kaldı deyip adaklar adamaya başladık. 'ANAP gidecek, dertler bitecek' diye şarkılar söylüyorduk. Nihayet gitti. Adağunızı yerine getiriyoruz" diyor. (Fotoğraf: CEZMİ VOLKAN VARAN) Orta sol kendini yenilemeli ŞAHtN ALPAY Siyasi yelpazenin soluna baktığunızda 20 E- kim seçimlerinde orta sol partilerin alabflecek- leri oyun asgarisine indikleri görülüyor. SHP'nin, HEP ile yaptığı seçim ittifakı sonucun- da özellikle Güneydoğu'da (normal olarak ken- disine ait olmayan) yüzde 3-4 dolayındaki bir i- lave oy sağladığı dikkate alınırsa, orta solun oy- lan bu seçimde yüzde 30'un da altma inerek, 1983'te Halkçı Parti'nin sağladığı taban oyun a- şağısına duşmüştür. Orta solun bu seçimlerde çe- kirdek seçmeninin bir bölümünü kaybetmiş ol- duğu anlaşılmaktadır. 20 Ekim seçimlerinin belki en büyük mağlu- bu SHP'dir. SHP'nin 1987 genel seçimlerinde yüzde 24 dolayındaki oy oranı, 1991 genel se- çimlerinde yüzde 21 'in altma inmiştir. 1989 ye- rel seçimlerinde ülke çapında 6.355.000 dolayın- da oy alan SHP'ye, 1991'de oy verenlerin sayısı 5.000.000'un biraz üzerindedir. iki yıl içinde SHP yaklaşık 1.350.000 oy yitirmistir. Hangi öl- çüyle bakıhrsa bakılsın, bu büyük bir gerileme- dir. SHP için 1991 seçimlerinin belki daha vahim bir sonacu, büyük kentlerdeki geleneksel olarak kendisine oy veren kentli-eğitimü seçmen kitle- sini büyük ölçüde kaybetmiş ounası. SHP'nin 1989-1991 arasında ktanbul'daki oy oranı yüz- de 24'ten yüzde 14'e; Ankara'da yüzde 31'den yüzde 20'ye; Izmir'de yüzde 35'ten yüzde 20'ye inmiş bulunuyor. Kentli ve eğitimli seçmenler a- rasında SHP'den kaçış olduğu; SHP'nin kentli ve eğitimli seçmenlerin birinci partisi olnıa özel- liğini ANAP'a kapürmış olduğu görülüyor. Başlı başına bu sonuç, Türkiye'de sosyal demokrat ha- reketin üzerinde uzun uzun düşünmesi gereken bir dunımla karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. SHP'nin bu yenilgisinin nedenleri ne olabüir? SHP yöneticileri ve yandaşlan, bu yenilgiyi DSP'nin SHP'den kopardığı oylarla açıklama e- ğilimindeler. Oysa bu açıklama hiç de doyuru- cu değildir. ŞHP'nin yitirdiği, DSP'nin kazan- dığı oylara ilişkin rakamlar, bunu açıkça göste- riyor. SHP'nin 1989-1991 seçimleri arasında yi- tirdiği 1.350.000 dolayındaki oyun, en iyi olası- kkla 600.000'inin DSP'ye gjttiği görülüyoı. DSP, 1989 yerel seçimlerinde aldığı toplam 2.000.000 oyu, 1991 genel seçimlerinde 2.600.000 dolayı- na çıkarabüdi. SHP'nin yitirdiği 1.350.000 oyun en az 750.000 dolayındaki büyük bölümünün or- ta sağ partilere, büyük bölümüyle de kentlerde- ki esas rakibi ANAP'a gittiği anlaşıhyor. SHP, kentli ve egitimlüeri ürküttü Denebüir ki, SHP'nin 20 Ekim yenilgisini ha- zırlayan esas etken, kentli ve eğitimli seçmenle- rin SHP yönetimine hâkim olan "kafa kanşık- Lğından" ürkmesidir. SHP'nin merkez solda, çoğulcu demokrasi ve piyasa ekonomisi temeün- deki demokratik konsensüsün vazgeçiunez bir unsuru olan; ekonomik büyüme kadar sosyal a- dalete, kalkınma kadar siyasi özgürlüğe, ekono- nü bir ölçüde dengelemek, partinin hâlâ sahıp çıktığı demokrasi taleplerûıi desteklemek için yapmıştır. HEP ittifakuun, Güneydoğu dışında SHP'ye çok pahalıya patladığı da açıkça görühnektedir. SHP yönetimi, HEP ile yapüan seçim ittifakı- nı, Kürt sorununun Kürtlere demokratik ve kül- türel haklannın tanınmasıyla çözülebileceği gö- rüşünü destekleyen seçmenlere bile anlatamamış- tır. SHP, Kurt sorunu konusunda net bir tutu- mu tutarlılıkla izlemenin siyasi önemini belki bu yenilgiden sonra daha iyi görecektir. İstisnalanna karşm 1989*da işbaşma gelen SHP'li yerel yönetimlerin geneldeki başarısızlı- ğının da, SHP'nin karşüaştığı büyük yenilginin temel nedenlerinden biri olduğu konusunda ka- SHP'nin yetersizlikleri ve başansızlıklarının faturasının parti merkez yönetimine, özellikle Başkan Erdal İnönü'ye çıkarılması doğaldır. İnönü'nün sosyal demokrasiyi müzrnin muhalefetten kurtaracak lider olma niteliğini taşımadığı artık görülmüş, İnönü en azından bu açıdan denenmiştir. Eeevit için ise artık zamanı gelince çekilmesini bilen nice sosyal demokrat devlet adamı gibi poütikadan çekilmek en makul yol gibi görünüyor. Ecevit'in Türkiye'de demokrasiye ve sosyal demokrasiye yapabileceği en büyük hizmet.orta solda bütünleşmeyi engellemekten vazgeçmek olabilir. mik özgürlük kadar çahşanlann haklanna bağ- lı; çahşanlann çıkarlan kadar toplumun ortak çıkarlan konusunda duyarh; demokratik ve hü- manist değerler ve bu değerler temelinde oluş- muş uluslararası ittifak ve bütünleşmelerin sa- vunucusu, çağdaş anlamda sosyal demokrat bir parti kimliğini kazanmasını bekleyen kentli ve eğitimli seçmen kitlesi, karşısında hemen hiçbir konuda fıkri netliğe ulaşamamış; kendisini top- lumdaki marjinal kesim ve gruplann kuyruğu- na takma eğiliminde bir SHP bulmuştur. Görü- len odur ki, bu kitlenin bir kısmı hiç değilse bu defalık SHP'ye oy vermekten vazgecmiş; oy ve- renlet de bunu "kerhen", sağuı ezici üstunlüğü- muoyunda tam bir görüş birliği var. SHP'ye oy kaybettirmede tstanbul Belediyesi'nm herhalde mustesna bir payı olmalı. SHP'nin bu yetersizlikleri ve başansızlıkları- nın faturasının, partinin merkez yönetimine ve öncelikle kuruluşundan bugüne değin başkanh- ğuu yapan Erdal tnönü'ye çıkarılması doğaldır. Gerçekten Erdal Inönü, bir fizik bilgini olarak sağladığı başanlan siyaset alanında göstereme- miştir. Zamanla iyi bir siyasetçi olarak gelişece- ğine ilişkin beklentiler de boşa çıkmıştır. Inönü, örneğin özal'dan sonra seçilecek olan cumhur- başkanı olarak demokrasimize ve ülkemize ö- nemli hizmetlerde bulunabilir. Ama ortanın so- lundaki seçmenleri birleştirecek, sosyal demok- rasiyi müzmin muhalefetten kurtaracak lider ol- ma niteliğini taşımadığı artık görülmüş; Inönü en azından bu açıdan denenmiştir. SHP'nin, ik- tidar sorununun çözülmesinden sonra makul bir süre içinde olağanüstü genel kurulunu toplaya- rak, yenilginin nedenlerini araştınnası ve parti- nin toparlanması için ahnacak önlemleri tartış- ması gündemdedir. SHP kendisini iktidara ta- sıyacak yönetimi kısa sürede bulabilir mi? Bu so- run kolay çözülecek gibi görünmüyor. Ama en ?7mrtan buna bir yerinden başlanması gerekiyor. DSP lideri Bülent Eeevit için ise arûk, zama- nı gelince çekilmesini bilen nice sosyal demok- rat devlet adamı gibi, örneğin Isveç'te Tage Er- lander, Ahnanya'da Willy Brandt, Avusturya'- da Bnıno Kreisky gibi politikadan çekilmek, ul- keye bir entelektüel ve düşün adamı olarak hiz- met etmek en makul yol gibi görünüyor. Türkiye'de demokratlar ve sosyal demokrat- lar Ecevit'e, CHP'nin seçkinci geleneğinden sıy- nlması, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi fıkri- ni sindinnesi, daha sonra sosyal demokrat bir kimliğe yönelmesi için yapmış olduklan hizmet- lerden dolayı çok şey borçludurlar. Ama 12 Ey- lül'den sonra DSP girişimiyle başlatmak istedi- ği politik akım tasvip görmemiş, DSP bir "Ece- vit'i sevenler" partisi niteliğinden öteye gideme- mistir. Bunun başlıca sorumlusu da kendisi ol- muştur. Bu aşamadan sonra Ecevit'in Türkiye'de gerek demokrasiye, gerekse sosyal demokrasiye yapabileceği en büyük hizmet, ortanın solunda- ki seçmenlerin aynı parti çevresinde toplanma- lanm engellemekten vazgeçmek olabilir. Normal olarak SHP'ye oy veren seçmenlerin bir bölümü, bu partideki kafa kanşıkhğına ve yetersizliklere tepki göstererek 20 Ekim'de DSP'ye oy verdi. Böylelikle Ecevit'in partisinin barajı geçmesini sağladı. Ama seçim sonucun- da çıkan manzara, birçoğunu böyle davrandık- lanna pişman etmişe benziyor. önumuzdeki yü- larda da DSP'yi yaşatmakta direnecek ohırsa, Ecevit'in, partisinin giderek küçülerek iyice an- lamsızlaştığını görmesi çok güçlü bir olasıhktır. —BtTTt—
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle