Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı: Cumhuri>et Vlatbaacılık \e Gazetecılık Turk Anonım
Şırketı adına Berin Nadi • Murahhas L'ye F'.mine 1/şakJıgil
0 Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal. Yazı İşlerı Muduru: Okay
Gonensin 0 Haber Merkezı Muduru Valçın Baver. Sayfa
Ouzenı Yönetmem. Ali Acar # Temsılcıler ANKARA Ahmet
Tan, IZMIR Hikmel Çetinkaya, ADANA Çetin Vigenoğlu
lç Pohlıka Celal Başlangıç, Istanbul Haberlen Şena? Kılk», EKonomı Meral Tamcr. Dış Haberler
F-rjun Balcı, l>-SendıKa Şukran krttnci. Kullur Celal LsUr, Eğıtım Gcnc<> Şa;lan. Van Haberlen
Necdet Dogan, Spor Damşmanı Abduikadir Yncelınan, Dızı ^azılar Kerem Çalışkan, \ra>lırma
Şahın *lpa>, Duzeltme Abdnllah Yazıcı # Koomınaıor Ahmel Koruisaa f Malı Işler Erol Erkul
0 Muhasebe Bulenl Yener 0 Buıçe-Plantama Serçı Osnunbeşeogta 0 Reklam Aj>eTorun0 Idare
Huse)in Gurcr 0 tsleîrr.e Onder Çelik 0 Bılgı-İşlem Saıl Inal 0 Personei Setgı Bostaocıoglu
yayın Kurulu Ba>kan tlhan
Selçuk, Okla> \kbal,
Yalçın Bster. Hasan Cemal,
Hikmel Çetinkaya. Okay
Gonensın, Ugur Mumcu.
Ali Sirmen, Ahmel Tan
Basan le iayan Cumhumet Vlalbaacılık ve Gazetecılık TA Ş. Turkocağı Cad.
39 41 Cağaloğlu 34334 lst PK 246 - Istanbul. Tel. 512 05 05 (20 hat), Telex:
22246, Fai (1) 526 60 ^2 0 Burolar Ankara: Zıya Gökalp Blv Inkılap S No.
19'4 Tel: 133 11 41-47, Telec 42344, Fax: (4) 133 05 65 0 kmir: H Zıya Blv
1352S 2<3. Tel: 13 1230, Tekx 52359, Fa>u (51) 19 53 60 0 Adana: inönO Cad
119 S. No 1 Kat 1, Tel 19 37 52 (4 hat), Telex 62155, Fax. (71) 19 25 78
TAJCVİM: 24 EKİM 1991 lmsak: 4.53 Guneş: 6.18 Oğle: 11.53 Ikindi: 14.49 Akşanı: 17.19 Yatsı: 18.38
ÇİZME'DE KOAUSYON SIRLARI
Italya'da
parselli
ıktidarNtLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — halya'da yalnız
merkezi hükümetler değil,
özerk bölgeler de koalisyonlar-
la yönetiliyor.
Italyanlann hoşgörusü, es-
nekliği ve diyalog yeteneği,
merkezi hükümetlerin tutucu
Hıristiyan Demokratlar'ın
damgasım taşımasına rağmen
ülkenin en büyük bölge ve baş-
kentlerinin sosyalist ve komu-
nistlerin işbirliğindeki sol koa-
lisyonlarla yönetilmesine ola-
nak veriyor.
Bu yaygın koalisyon gelene-
ği ve iktidann boluşümü kav-
ramı yalnız özerk yönetimlerle
sınırh değil. halya'da koalis-
yonla yönetim tarzı, satış ve ta-
nm kooperatinerinden banka-
lara, araştırma kurumlarına,
devlet radyo ve televizyonuna
dek pek çok alana uzanıyor.
Yönetirnin her düzeyinde ik-
tidann. bu şekilde bolüşümü,
yalnız hükümet koalisyonunda
yer alan partileri değil ana mu-
halefetteki güçlu -eski komü-
nist, şimdiki adıyla- "Demok-
ratik Sol PartT'yi (DSP) de
kapsıyor. Örneğin devlet tele -
vizyonunun üç kanalı, ülkenin
üç büyük partisi tarafından
"parsellenmiş" dunımda. En
ıçok izlenen birinci kanala, hü-
kümet koalisyonundaki hâkim
ttalya'da yalnızca
merkezi yönetim değil,
özerk bölgeler hatta
ülkedeki pek çok
kurum da
'parsellenmiş'
durumda. Örneğin
devlet televizyonunun
üç kanalı, ülkenin üç
büyük partisi arasmda
paylaşılmış. Opera ve
spor kulüpleri bile
"parselleme" dışmda
kalamıyor.
met koalisyonundaki hâkim
parti Hıristiyan Demokratlar
sahip çıkıyor. İkinci kanal, ko-
alisyonun "anahtar partisi"
sosyalistlerin eline verilmiş bu-
lunuyor. Üçüncü kanal ise ana-
muhalefetteki eski komünist,
yeni DSP'ülerin denetiminde
görünüyor.
İtalyan siyasi jargonunda
"iktidann parsellenmesi" ola-
rak anılan bu olgu, 15 yülık ko-
alisyonlann doğal sonucu diye
değerlendiriliyor. Milano kül-
tür dünyasının gözbebeği "La
Scala" Operası ya da Venedik
Bienali gibi uluslararası önem
taşıyan kültür olaylarına ya da
spor derneklerine dek kendisi-
ni gösteren bu "parselleniş"
öylesine guçlü bir biçimde ku-
rumlaşnuş bulunuyor ki bu sü-
reç de Italya'da "sottogover-
no" diye tabir edilen ikinci de-
recede bir "alt düzey hüküme-
ti"ne yol açıyor. Kısmen ya da
tamamen devlet tarafından de-
netlenen örgüt ya da kurumlar
böylece tamamen hükümeti
paylaşan koalisyon partilerinin
etkisine açık olmuş oluyor.
Bütün bu nedenlerle İtalyan
siyasi sisteminin merkezini ku-
rumlar değil, siyasi partiler
oluşturuyor. Paıtitokrasi ya da
parti yönetiminin egemenliği
olarak nitelendirebileceğimiz
bu olguya Italya'da "parti-
tocrazia" deniyor.
Parti yönetiminin egemenli-
ği, söz konusu siyasi partilerin
genel sekreterleri vasıtasıyla
sağlanıyor. İcabında ana mu-
halefet partisi genel sekreteri
dahil parti genel sekreterleri bir
araya gelerek hangi yasanın ge-
cip geçmeyeceğine, hangi hü-
kümetin ne kadar yaşayacağı-
na karar veriyorlar ve böylece
kabineyle parlamentoyu tama-
men devre dışı bırakıyorlar.
halya'da güçlu partilerin genel
sekreterleri, yaşam ortalamala-
rı 11 ayı geçmeyen hükümetle-
rin bazı kukla başbakanlann-
dan daha fazlaiktidara sahip
bulunuyorlar.
Bütün bunlar 45 yıldan beri
süregiden bir koalisyon sistemi-
nin ve bu sistem içinde iktida-
nn hiç el değiştirmemesinin or-
taya çıkardığı sakatlıklar ola-
rak beliriyor.
İstikrar korunuyor
Koalisyon içinde yer alan
partiler sık sık birbirlerinin
ayaklarına çelme taktıklan için
hükümet krizlerine ve hükümet
değişimlerine yol açıyorlar,
ama neticede iku'dar hiç el de-
ğiştirmediği ve hep aynı parti-
lerin elinde kaldığı için istikrar
korunuyor. İktidann el değiş-
tirmemesi ile sağlanan istikra-
nn en buyuk bedeli de iktidar
partilerinin bir süre sonra ken-
dilerini seçmene hesap vermek-
le sorumlu hissetmemeleri olu-
yor.
Bu nedenle İtalyan seçimle-
ri öteden beri seçmenler için al-
ternatifsiz bir oy kullanma pra-
tiğine dönüşmüş bulunuyor.
Yalnız kendi iç mücadeleleriy-
le uğraşan koalisyon hükümet-
leri, çoğu kez İtalyan toplumu-
nun değişim isteklerine cevap
veremiyor.
Bu ülkede "değisim" hükü-
metler tarafından da yönlendi-
rilmiyor, aksine "degişiııı" ta-
bandan geliyor ve hükümetle-
re karşın gerçekleşiyor. Çunkü
hükümetlerin el atmak istedik-
leri önemli girişimler, muhak-
kak koalisyon ortaklanndan
biri ya da birkaçı tarafmdan
engelleniyor.
Büyük değişimler ya koalis-
yon içinde yer alan bazı parti-
lerin ardındaki çıkar gruplan-
nj tedirgin ediyor ya da küçük
ortaklar söz konusu değişimle-
rin koalisyonu yönlendiren ha-
mi partinin başan hanesine
geçmesini istemiyorlar.
Büyük partilerin sağladığı
partizan avantajlann zamanla
koalisyondaki küçük partileri
eritmesinden korkuyorlar. Işte
bu nedenle İtalyan koalisyon-
lan hâlâ kitlesel boyutlara va-
ran vergi kaçakçıhğı, mafya,
dev boyutlardaki kamu açıkla-
n, Avrupa standartlannın çok
altında olan kamu hizmetleri ve
yargı sistemindeki çarpıklıklar
gibi yülardır önceüklerini koru-
yan temel problemleri çözemi-
yorlar.
Kurumsal reform
Tüm bu nedenlerle sistem-
den duyulan hoşnutsuzluk gün-
begün artıyor. Surekli "ku-
rumsal reform" ve "seçim sis-
teminin değiştirilmesi"nden
söz ediliyor, fakat Italya önü-
müzdeki bahar aylannda yapıl-
ması beklenen gelecek secimle-
re de gene aynı seçim sistemiy-
le gitmeye hazırlanıyor.
Bütün bunlara rağmen İkinci
Dünya Savaşı'ndan perişan çı-
kan Italya, bu sistemle Batının
6. büyük sanayi gücü haline
gelmiş bulunuyor. Çünkü tüm
aksaklıklanna rağmen bu sis-
tem, Batı demokrasileri içinde
her yönüyle"şahsına mahsus"
örnek diye gösterilen çizmede
çalışıyor. "Nasıl" sorusunu
Italyanlar, ekonomik büyü-
meyle izah ediyorlar.
Latin cazın en büyük isimlerinden Airto Moreira ve Flora Purim bu akşam tstanbullularla
Vurucu ve dişi çGünümüz Latin caz
akımının doruktaki
adları bu akşam
21.30'da Cemal Reşit
Rey Konser
Salonu'nda tek bir
konser verecek.
Vurmalı çalgılar ustası
Airto Moreira ve
sesini bir enstrüman
gibi kullanan ünlü
Flora Purim, elektrik
ve ritm yüklü
müzikleriyle 70'lerin
başından beri gelişen
Latin cazın bir özetini
sunacaklar.
HAKAN BEHLtL
Vurmah çalgılar ustası Airto
Moreira ile Brezilyah vokalist
Flora Purim'^n Akbank 1.
Uluslararası Caz Festivali'nde-
ki tek konseri bugün 21.30'da
Cemal Reşit Rey Salonu'nda.
Airto Moreira'nın ilgi alanı-
ma girişi, Miles Davis'in 'Live-
Evil' albümündeki bazı 'özel
efektler' aracılığıyla olmuştu.
Airto albumde polis düdüğü,
Henneto Pascoal da ıslık çalı-
yordu! Bir buçuk yıl kadar son-
ra (1973), Chick Corea'nın
'Light as a Feather' albümün-
de, kapakta adı geçmeyen da-
vulcunun çok kıvrak bir Mkkey
Roker oLmayıp, Airto olduğunu
çözdüğümde ise bu müzisyenin
değeri bir anda yerine oturdu.
Airto, Brezilya'nın güneyin-
de 1941'de doğdu, kendi kendi-
ne şarkı söylemeyi ve vurmalı
çalgılar çalmayı öğrendi.
1%8'de Amerika'ya taşındı ve
Los Angeles'ta tenorcu ve dü-
zenlemeci Moacir Santos ile ça-
lıştı.
Latin kökenli muzisyenlerin
çoğunun ortak meraklan ara-
sında, kendi muzikleri dışında-
MOREİRA VE PURIM— Brezil>-alı çift, konserlerini telassız birgerginlik, uysal bir vahşilikle sunma alışkanlığındalar.
ki ritmlerde ne kadar rahat ça-
labildiklerini kanıtlama gayret-
leri de vardır. Airto'nun böyle
bir sorunu olmadı.
Miles'da etnik ve macerape-
rest, Chick Corea'da Svvingli ve
ritmik katkıları ile sonraki ku-
saklann 'fusion' doğurma san-
cılannı çekmeden adını bu tü-
rün en ust sıralanna rahatça
yazdırdı.
Airto, kaprislerden her za-
man uzak kaldı. Onu 1980-1982
arasında San Francisco'da caz
kulüplerinde çalarken sıkça din-
leme fırsatı buldum. Bir akşam
bir salonun tam ortasında
'kontrzil' pedalı dağılıverdi.
Airto, bir yandan solosunu sür-
dürdü, bir yandan da garsonla-
nn yardımı ile parçalan pistten
toplattı, monte etti ve solosunu
sektirmeden tamamladı.
O sıralarda haklı ünlerinin
başlangıanı yaşayan bu çiftten
Flora'run "Ben bir Brezilya şar-
kıcısı değilim, dünya şarkıcısı-
yım" biçimındeki sahne anons-
îannı duymuş olanlar, Airto'-
nun alçakgönüllülüğüne ozellik-
le hayranhk duyuyorlardı.
Flora Purim, özelukle Airto
ile beraber geldiği 1973 ve son-
rası N ew York müzik ortamının
en etküeyici isimlerinden birisi
oldu.
Chick Corea'nın 'Light as a
Feather' albümündeki şaşırtıcı
çıkışından sonra sesini; gerek
alışılmış Latin tarzında, gerek
bir solo enstrüman gibi, ama
her zaman duygu dolu olarak
kullanması, onu günümüzün en
populer Brazil/fusion şarkıala-
rından biri yaptı. lngilizce söy-
lemeyi yeğlemesi başta yadır-
gandı, ama daha gcniş bir kit-
leye yayılmayı sağlayabildiği
için, sonradan Ivan Lins, Joy-
ce gibi birçok etkili sanatçılar
tarafından benimsendi.
Airto ve Flora, günümuz La-
tin cazının doruktaki adlann-
dan. Dinamik, lirik ve hâlâ >ön-
lendiriciler. Onları son olarak
birkaç yıl önce Londra'da Ode-
on Hammersmith'de Gil
Evans'ın 70. yaşgünunde dinle-
dim. 25 kişilik, 'Cazda kim kün-
dir?' dedirtebilecek isimlerin ol-
duğu bir gruba, her zamanki gi-
bi uysal vahşilikleri ile ritm ve
ruh katıyorlardı.
Bu anti-Bossanova temsilcile-
rinin konseri hayli elektrik ve
ritm yüklü olacağa benziyor.
Sanatlannı telassız bir gergin-
likle sunma alışkanlığında olan
bu grubun konserleri '70'lerin
başından beri gelişen modern
Latin/caz akımının güncel bir
özeti olabilir.
Ünlü davulcu Max Roach bu akşam 1830'da CemalReşit Rey Konser Salonu'nda çalacak
'Müzik iıısaııı eşitleyecek'SAADETTİN DAVRAN
Çik/çik/çik/bang..
Bum..
Çik/çik/bang..
Bum/bum/bum
Salâh Birsel? değil, Can Yü-
cel? değil, Sabahattin Kudret?
Yaklaştınız, ama yine bile-
mediniz.
Max Roach... Kendi ağzın-
dan... "Kelimesi kelimesine."
Davulda çeyrek nota nasıl ça-
lınır onu "anlaüyor."
Ellerinde görünmeyen sopa-
lar, ayaklan görünmeyen pedal-
larda. Davullar Max Roach'un
dilinde.
Sadece davullar değil, caz ta-
rihinin en fazla ilgilenilen bö-
lümlerinden anılar, öyküler,
kahkahalar, itiraflar...
Yerde Max Roach'a layık bir
eski cicim, üstünde bir 19. >tız-
yıl başı çay masası. Masanın üs-
tune otel yönetimi buyuk isabet
edip cam koymuş. Kutsal kitap-
tan yağlıboya bir tasvir camın
altında. Üstünde biz. Haliç'ten
yansıyan güz ışığı, Max Roarh-
un bir muzisyenden çok, eski bir
Afrika imparatorunu andıran
yüzünü cama yansıtıyor.
Burası, tahmin edildiği gibi
Pera Palas. Bir "menzil." Oda
no: 328... 328, bir daire. Kapı-
daki plakette burada ABD eski
başkanlanndan John S. Ken-
neddy'nin eski eşi Jacklyn Onas-
sis'in kaldığı yazılı. Mekân ba-
zen ne kadar belirleyici, daha
doğrusu dağıtıcı olabiliyor.
Max Roach, yamnda getirdi-
ği Chariie Parkeria ilgili kitap-
taki fotoğraflarla konuşmaya
başladı. Sesi gittikçe alçaldı.
Onu masada bırakıp kalktım,
kuçük buzdolabından bir şişe su
Davulu anlatan adam. (Fotograf: tBRAHİM GÜNEL)
Max Roach Caz
müziği hiçbir
zaman gerilemedi.
Şu anda.da
ayakta. Önde.
Yerinde duruyor,
her zamanki gibi.
Müzik uyumuyor,
gençler uyumuyor.
Gençler çok
ilgileniyorlar
cazla. Ben de her
geçen gündeğiştim.
Değişmeye
çalıştım. Değişim
gelişimin gereği.
1. AKBANK ULUSLARARASI CAZ FESTIVAU
24 ekitn perşembe 18.30 Max Roach Dörtlüsü
24 ekitn perşembe 21.30 Airto Moreira ve Flora Purim
25 ekim cuma 21.30 Ahmed Abdullah ve Solomonic Altılısı
26 ekim cumartesi 18.30 Art Ensemble of Chicago
26 ekim cumartesi 21.30 Art Ensemble of Chicago
Cemal Reşit Rey Konser Salonu
aldım. "B«n de içecegim" dedi.
tki kadeh su elimde, tasvirli ma-
saya döndüm. Teybin düğmesi-
ne bastım.
— Uzun bir yoldan geliyorsu-
nuz. Kronolojik olarak uzun,
müzikal olarak da uzun. Bu mii-
ziğin geldiği >eri nasıl degerlen-
diriyorsunuz?
ROACH — Son derece olum-
lu. Özellikle son yıllarda. Bir
aralar en azmdan tecimsel yön-
den birçok sorun yaşandı. Ama
caz müziği hiçbir zaman gerile-
medi. Şu anda da ayakta. Önde.
Yerinde duruyor, her zamanki
gibi.
Ben 1973'ten bu yana Intema-
tional Association of Jazz Edu-
cators (Uluslararası Caz Eğitim-
cileri Birliği) uyesiyim. Geçen yıl
Washington'da bir kongre dü-
zenledik. Dunyanın her yanın-
dan 2000'in üzerinde konserva-
tuvar temsilcisi, müzikolog, eği-
timci katüdı. Müzik uyumuyor.
Gençler uyumuyor. O yüzden
buradayız.
— 1990'ların caz dinleyicisi-
ni nasıl değerlendiriyorsunuz?
ROACH — Harika. Her yer-
de harika. ABD'de, Japonya'da,
A\Tupa'da. Japonya'da otobus-
lerle geliyorlar çaldığımız yerle-
re. Gençler çok ilgileniyorlar caz
müziği ile.
— Caz dinleyicisi gençleşiyor
mu?
ROACH — Gençleşti bile.
— Arkanıza baktıgınızda kaç
Max Roach görüyorsunuz? G«-
ride çok Max bıraktınız mı?
ROACH — Çok çok.. Bir su-
rü Max bıraktım geride.
Elbette Chariie Parker'la ça-
lan, Clifford Brown'la çaLan
Max değilim. O çok gerilerde
kaldı. Aslında her geçen gun de-
ğiştim, değişmeye çalıştım. De-
ğişim, gelişimin gereği.
— Miiziğe başladığınız yüla-
nn genel atmosferinin müziğini-
ze özel bir katkısı olduğunu soy-
leyebilir miyiz?
ROACH — Bu soruya şöyle
yarut vermeye çalışayım. Bu an-
lamda fazla değişen bir şey yok.
Bugün de koşullann fazla değiş-
tiğini söyleyemeyiz. Siyahhğın
eşitliğinden hâlâ tam anlamıyla
söz edemiyoruz. Siyahlar hâlâ
ekonomik, sosyolojik ve politik
açıdan toplumun geri kalan bö-
lümü ile eşit değil.
— Bu da miiziğe yansıyor
mu?
ROACH — Böyle söylenebi-
lir. Ama müzik, tıpkı diğer sa-
nat dalları gibi, buna sporu da
katabiüriz, insanlan eşitleyecek
günün birinde. Buna inanıyo-
rum. Yeni kuşaklar, müziği de
sporu da değiştirecekler, insan-
lan birleştirecekler.
Kapı vuruldu. Gelen, yol me-
najeriydi. Max Roach akşam
için başlangıçta sahneyi karan-
lık istiyordu. Işığı ise çalmaj'a
başladıktan sonra.
Aslında buna hiç gerek kal-
mayabilir. Ama caz biraz da
görsel bir müzik. Max Roach'u
dünya gözüyle görmek için bi-
raz da ışık gerekebilir. Bu da 328
nolu odada yeterince vardı.
29 Ekim'de
büyük çekiliş
• ANKARA (AA) — Milli
Piyango 29 Ekim özel
çekilişinde büyük ikramiye
5 milyar Ura olarak
belirlendi. Çekilişte aynca
4'ü süper, toplam 68
otomobil sahibini bulacak.
Toplam 36 milyar 620
milyon liralık ikramiyenin
dağıtılacağı özel çekilişte
diğer büyük ikramiyeler de
3 kişiye 500'er milyon lira,
5 kişiye 100'er milyon lira,
10 kişiye 50'şer milyon Ura,
25 kişiye 20'şer milyon lira,
50 kişiye 10'ar milyon lira
olarak tespit edildi. Bu
arada, 29 Ekim'de
Ankara'da gerçekleştirilecek
özel çekilişte, tam
bilet 60 bin lira, yarım bilet
30 bin lira, çeyrek biletler
de 15 bin lira-
Benzin
tasarrufu
• ANKARA (ANKA) —
Benzin tasarrufunun
sağlanması ve bu alanda
savurganlığıh önlenmesi için
sürücülerin basit ve pratik
önlemleri alması halinde
önemli kazanç sağlanacağj
bildirildi. Milli Prodüktivite ,
Merkezi'nin bu konudaki
incelemesinde, sürücülerin
motoru dururken
ısıtmaktan kaçınmalan,
motorun hareket
halindeyken ısınmamn
sağlanması, aynca gaz
pedalımn aralıksız sonuna
kadar basılmasından
vazgeçilmesi halinde önemli
benzin tasarrufu
sağlanacağı ifade edildi.
Senem
Diyici?
ye tepki
• Kültür Servisi —
Akbank 1. Uluslararası Caz
Fesüvali'nin önceki akşam
verilen açılış konserinde •
Senem Diyici'nin
dinleyicilere "Avnıpa'da
böyle bir salonda konser
verseydim yer yerinden
oynardı" demesi ve
seyircilerin yeterince
alkışlamadığını vurgulaması
tepki gördü. Uzun süredir
çahşmalannı Paris'te
sürdüren sanatçı, konserin
yansında çok uzun yıllardır
Avrupa'da bulunduğunu,
Türkiye'ye gelmediğini ve
burada salonda kendini
yabancı hissettiğini söyledi.
Konser sonuna doğru
yeniden izleyicilere seslenen
Dıyici, alkışlardan genelde
pek memnun olmadığmı
ima ederek "Bu alkışınız
fena değildi, daha içtendi,
ben Avrupa'da böyle bir
salonda konser versem yer
yerinden oynardı" diyerek
seyirciyi eleştirdi.
Çevre'de atama
kargaşası
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) — Çevre
Bakanlığı'nda, seçim öncesi
sınav sonuçlan
açıklanmadan 37 kişinin
"dışandan" ataması yapıldı.
Buna karşılık, bakanlık
personelinden Müsteşar
Vekih' Fehmi Başaran
dışında hiç kimsenin
ataması yapılmadı. Halen
"Çevre Musteşarhğı"
kadrosunda görülen
personel, dışandan yapılan
atamalan kınayarak
"Çevreyle ilgisi olmayan
kişilerin oluşturduğu bir
kadroyla çevre korunamaz"
görüşünü savundular.
Inşiliz Financial Tımes gazetesinin Türkiye'dekiseçim sonuçlanna ilişkin yorumu:
'OzaFın merkezi rolü soııa ermek üzere?Haber Merkezi — Türkiye'deki 20 Ekim
seçimlerinin yankılan'dış dünyada süniyor.
Batı basımnda genelde, DYP'nin RP ile ko-
alisyona girmesi durumunda bunun Batı ile
ilişkilerde "köklü bir değişim" anlamına ge-
leceği vurgulanıyor. Bu arada, seçimler bağ-
lamında ülkedeki Kurt sorununa da deği-
nilerek "Kiirt sorunu timıanryor" deniliyor.
Ingiliz 'Financial Times' gazetesi, seçin.
lerin sonuçlanna ilişkin haber-yorumunda
DYP'nin RP'yle b
;
r koalisyona girmesinin
sakınca doğuracağı ve Türkiye*nin Batı'yla
ilişkilerınde "köklü bir değişim" anlamına
geleceğini savunuyor. "Türkiye halen bir yol
aynmındadır ve ileride siyasal istikrarsızlık
yatmaktadır" denilen haber-yorumda şu go-
rüşlere yer veriliyor:
"Eğer Demirel SHP ile bir anlaşmaya va-
ramaz ve lslamcı RP'ye donmek zorunda
kalırsa, bu, Türkhe'nin Batı'yla ilişkilerin-
de radikal bir defişikliğe yol açacaklır.
Özellikle, AT Komisyonu'nun Türkiye'nin
üyelik başvurusunu değerlendiriş biçimini
etkileyecektir. Türkiye'nin Batılılığını teh-
dit edecek herhangi bir koalisyon, orduyu
da müdahaleye daha fazla teşvik edecek,
böylece Türkiye yeniden siyıtsal bir yalnız-
lığa surttklenecektir. Bu nedenle önümüz-
deki birkaç hafta hayati önem taşıyor."
Haber-yorumda, seçimin Cumhurbaşka-
nı Turgut Özal'ın 8 yıÛık yönetimi hakkın-
da "halkın karan" anlamına geldiği kayde-
dildi. Yazıda, "Özal'ın Tiirk siyasi hayatın-
da oynadığı merkezi rol sona ermek üzere-
dir" göruşü de savunuldu. "Özal'ın gorev-
den alınması, Türkiye'nin Batı ile ilişkisin-
de de bir dönum noktası oluşturur. Özal,
sadece piyasa ekonomisine dayalı reform-
lanyla değil, Körfez savaşında kararlı ve
gözüpek bir lider olarak da tanındı" deni-
liyor. Ancak ulkede desteğiııi yitirdiği de sa-
vunularak, bunda ekonomik nedenler ka-
dar "gıiciinu ve makamını partizan amaç-
lar ve ailesinin çıkarlaruu korumak için kul-
landığı şeklinde eleştiriler"in de rol oyna-
dığı belirtiliyor.
Fransa'mn etkili gazetesi Le Monde"da
yer alan Claire Trean imzalı yorumda da,
Türkiye'de Kürt sorununun tırmandığına
dikkat çekiliyor ve şu görüşlere yer verili-
yor:
"Kürt meselesi, daha önce yeteri kadar
üzerinde durulmamasına karşın artık tüm
siyasi partilerce ciddi bir sorun olarak ele
alıoıyor. Erzurum'da oylann yüzde 36'sını
kazanan RP'nin de, Türkiye'nin doğu ve gü-
neydoğusundaki Kürt seçmenler nezdinde
geniş bir etkisi ve yankısı bulunuyor.
SHP'nin ise Güneydoğu'da birinci parti du-
rumuna gelmesi önemli bir yenilik. Bolge
olağanüstü hal yönetimi altında yaşıyor ve
şimdiye kadar bolge halkı genel olarak sağ
partileri destekliyordu. SHP'nin bu başa-
nsı, parti programındaki insan haklarına
saygı ve Kürtçe uzerindeki yasakların kal-
dırılmasına bağlıdır. Ancak bu arada
SHP'nin HEP'le girdiği anlaşmanın önemi-
ni de unutmamak gerek."