Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhumet Matbaacılık ve Gazetecıhk Turk Anonım
Şirketı adına Berin Nadi • Murahhas Uye: Eminc Uşaklıgil
0 Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal, Yazı Işlerı Mudüru: Okay
Gonensin • Haber Merkezı Muduru: Yalçın Ba>er. Sayfa
Duzenı Yonetmenj: Ali Acar # Temsılaler ANKARA. Ahmet
Tan, tZMtR- Hikmel Çetinkayıı, ADANA: Çetin Yigenoglu
Iç Polıtıka Celal Başlugif, Istanbul Habcrlerı Ştnay KıUun, Ekonomı M<nl Tıroer, Dı; Haberler
Ergun B»lcı, İş-Saıdıto. Şaluuı Ketenci, KülıOr Cetal Uster, Egıum Gcacay Şajlan, Yurt Haberlerı
>«det Dogan, Spor Danısmanı. Abdulksdir Yucelman, Dızı Yazılar Kmm Çalışku, Araştırma
Şahin \lpa>, Duzdtme. AMulbh \tncı % Koordınatör Akmct Konılsan % Malı tşler Erol trkul
0 Muhasebe Balcnt Yemr 4 Butçe-Planlama Scvgi Osmaabe^ogiu # Reklam Ay$e Tonın 0 Idarc-
Hustvın Gurer 0 lşletme Önder ÇeHk % Bılgı-Işlem N»ıl Inal 9 Personel: Scvgl Boslancıojlo
yayın Kunılu Başkan: ilhnı
Selçuk, Okt»> Akbal,
Y.İVIO B«yer, Hasın CMMI,
Hikmel Çetiokaya, Oka>
Gonensin, Lğar Mımcıı,
Alı Sirmen, Akact T »
Basan ve Yayan: Cumhunyfl Malbaacılık ve Gazeteaük TA.Ş. Türkocagı Cad.
39/ 41 Cajaloğlu 34334 İst. PK 246 - Istanbul. Tel: 512 05 05 (20 hal), Telex
22246, Fax: (1) 526 60 72 * Burotar Ankan: Zıya Gökalp Blv tnküap S. No.
19/4, Tel 133 11 41-47, Tel«: 42344, Fax. (4) 133 05 65 • lzmir: H Zıya Blv
1352 S. 2/3, Tel 13 12 30, Tel«. 52359, Fax. (51) 19 53 60 • Adana: Inûnü Cad.
119 S No- 1 Kat I, Tel 19 37 52 (4 hat). Tela 62155, Fa* (71) 19 25 78
TAKVtM: 1 EKÎM 1991 tmsak: 4.28 Güneş: 5.53 ögle: 11.59 Ikındi: 16.15 Akşam: 17.54 Vatsı: 19.14
Cihat Burak resim sergisi bugün Gamnti Sanat Galerisi'nde açûıyor
Seyrediyor dünü bugünü
FERtHA BÜYÜKÜNAL
Türk resminin yaşayan en bü-
yük ustalanndan bıri olan Cihat
Burak ile bu konuşmalan birçok
kez buluşarak gerçekleştirdün.
Cihat Burak'la geçmiş yaşamın-
dan konuşmak, konuştukça da
etkilenmemek mümkün değildi.
Çekingen sayılabilirdi. Ancak
çocukluk günleri ve çok sevdiği
hayvanlar hakkında konuştuğu-
muzda değişiyordu. Büyük bir
sevgi ve özlem doluydu. Yaşamı
boyunca yüzlerce resim yapmış
ustanm evinin duvarları da
bomboştu. Bilinen yalnızlık de-
ğildi yaşadığı.
Anılan, zengin düşleri, içkisi
ve boyalan onun yanından ay-
nlmayan dostlanydı. Toplum-
dan soyutlamıştı kendisini, bü-
yiik bir hümorla seyrediyordu
dünu ve bugunü.
Çok soru sordum, cevapla-
mak istemediklerinden kısa,
hoşlandıklarından da uzun ya-
nıtlar aldım. Bazen de gözlerini
muzip bir çocuk gibi açarak giil-
dü. Besbelli kendisine sakladığı
nice sırları vardı.
— Sayın Cihat Burak, bu söy-
leşiye doğumunuzdan başlaya-
tam isterseniz?
— Doğru olur. Ben Istanbul
Aksaray'da 8 Ağustos 1915'te
doğdum. Babam subay, annem
de ev kadınıydı. Eski bir tstan-
bul konağıydı doğduğum ev.
Benden başka ıkı kardeşim da-
ha vardı. Ben daha çocukken
babam Fahrettin Altay'ın kolor-
dusunda görevli olduğu için tz-
mir'e gitmiştik. Orada çok gü-
zel bir Rum evinde ikı yıl yaşa-
dık. Kardeşünle ben ilk mekte-
be orada başlamıştık.
— Çocukluk aşkı yaşadınız
nu?
— Ufak tefek bir seyler olu-
yor çocuklukta. Semiha diye bir
kız vardı mahallede. Şimdi gö-
remiyorum artık, kayboldu or-
talıktan. Bir kere gördum Be-
yoğlu'nda, şişmanlamış. O beni
tamdı mı bilmiyorum, ama ben
onu tanıdım.
— Galatasaray Lisesi'nde
okumanız, evinizin Cihangir'de
oluşu, sizin Beyoğlu yaşamını,
taribsel surecini yakından bihne-
nize neden olmuştur. Örnegin o
dönemde Beyaz Ruslan tanınuş
nuydınız?
— Onlar yakın vakitlere ka-
dar vardı; 1950'ye kadar. Petrog-
rad, Leningrad, Moskova gibi
pastaneleri onlar işletirlerdi.
Garson madamlar vardı. Kahve
içmeye gittiğimizde konuşurduk.
Gayet terbiyeli insanlardı. Be-
yoğlu'nda kozmopolit bir toplu-
luk vardı. Ama fevkalade bir
yerdi. Sinemalar, tiyatrolar bol-
du. Şimdi ikisi de azaldı. Seçkin
insanlar gezerdi. Beyoğlu'na çık-
mak için hanımlar özel olarak
giyinirlerdi.
— Üniversitede fişık oldunuz
Cihat Burak resim sergisi 25 ekime kadar açık kalacak. Ada Yayınları sergi
için bir albüm hazırladı. Albümde, Sezer Tansuğ ve Ahmet Köksal'ın
Cihat Burak resmini inceleyen yazılarının yanı sıra Feriha Büyükünal'ın
Burak'la yaptığı bir söyleşi de yer alıyor. Büyükünal söyleşisinin bir
bölümünü sunuyoruz.
CtHAT BURAK — Mimarlıgı yasamak için, resrai her zaman s«vdigim için yaptım.
mu?
— Üniversite yıllarında pek
vaktimiz yoktu. Orada bir kızla
aramızda aşk maşk oldu. Çok-
tandır görmüyonım, sanşm ma-
vi gözleri vardı. Akademide gu-
zel kızlar çoktu. Bebeko, Sofo
falan...
— Sizin bir de mej hane ke>-
finiz var, o yıllar bu keyif baş-
lajnış mıydı?
— Evet, Bahkpazan'nda
Cumhuriyet'e giderdik. Lisede
de akademide de giderdik. O za-
man şarabın bardağı S kuruş,
bir uskumru kızartması da S ku-
ruş. 20-25 kuruşunuz oldu mu
pekala içki içebiliyordunuz. De-
gustasyon'a falan gidemiyorduk.
Oralar ekabir yeriydi...
— Kimdi efendim eşiniz? Ev-
liük uzun surdiı mii?
— A ile başlayan bir kadın
adı. Bir sene bile sürmedi.
— Resim konulannızı nasıl
seçiyordunuz? Tuval iizerine mi
çahşıyordunuz?
— Tuval pahalı idi. Lisede re-
sim hocamız tuval alıp verirdı.
Ben o zaman daha çok kâğıt üs-
tüne yapardım. Yağüboya, sulu-
boyadan daha kolaydı. Hocanın
öğrettikleri ve benim tecnlbem-
le renkleri kolay buldum. Zor-
luk çekmedim. Beğenmediğim
zaman üstune başka resim yap-
tım. Tüval pahah, niye ziyan
edeyim. Her şeyin resmini ya-
pardım. Abdülhak Hamit öldü-
ğünde buyuk yağlıboya bir res-
mini yapmıştım. Büyük şair ol-
duğu için yapmışüm. Boya takı-
mını aür, Yüdız Bahçesi'ne ya da
Galata'ya gider resim yapardım.
Ankara'da da işten çıktıktan
sonra peysaja çıkardım. O za-
manlar soyadı yoktu, ben de O- mez.
hat Şükrü imzası atıyordum.
— Burs bittiği zaman mudü-
re gidip "Ben mimarun ama as-
hndaressamım,buraya birtakun
çalışmalar yapmaya geldim" de-
dim. Madam Colombie bursu-
mu 4 ay daha uzattı. Paris'te St.
Michel Meydanı'na yakın bir
odada yaşıyordum. Otobüse
benzer upuzun bir oda. Orada
yatar kalkar çalışırdım. Bir gün
bir galeri sahibi Oaude Levin
geldi, resimlerimi gördü
1962'de onun galerisinde sergim
açıldı. Bu sergimi televizyon ge-
lip çekmişti. Orada gören baş-
ka bir galerici Lille şehrinde
ikinci sergimi açtı. O galerici ba-
na aylık para odUyordu. Üç de-
ğişik ülkeden ressamlan vardı,
biri bendim. 20 figürlü ve deve-
li bir resmimin 1500 franga sa-
tıldığını biliyorum. Oysa bana
ayda 500 frank veriyordu.
— Ne yapıp edip neredeyse
ber tuvalinize bir kedi oturtu-
yorsunuz.
— Efendim, niye köpek değil
de kedi değil mi? Bunu konuşa-
lım. Kedi, kişiliği olan hayvan-
dır. Hiçbir zaman insanın elini,
yakasını bırakmamıştır. Köpek
öyle değildir. Insana Allahı'na
bakar gibi bakar. Kedi de "Ne
yapalım, öyle geimiş böyle
gidiyor" diye bakar. Kedi, bir
sirk hayvanı değildir. Siz gördü-
nüz mü sirkte marifet yaptığını?
— Ben de öyle bilirdim. Ge-
çen yü bir Rus sirkinde kedile-
rin gösteri yapüklannı gördıim.
— O rejim tabii, her şeyi yap-
tınrlar. Kediye de yaptırmışlar.
Ama katiyyen isteyerek yapmaz.
— Gönlünüzün ber istedigini
yapabildiniz mi?
— Kim yapabilmiş ki? Onas-
sis yapabilmiş mi? Iki türlü hür-
riyet vardır. Mesela, herif kafa-
sına koyar, uçak kiralar (Onas-
sis gibi) ya da kendi uçağı var-
dır, dostlarını alır Endonezya-
ya götünir. Bir de hiçbir şeyi ol-
mayan adam vardır. Neyzen Tev-
fîk gibi. Çeşme yalaklannda ya-
tar. tkisi de hudutsuz hür. Bu
ikisinin arasına da hürriyet den-
— Sergi açıp, resim satabili-
yor mujdunuz?
— Kendim için resim yapıyor-
dum. O zaman satmak matmak
yok. Galeriler yok. Resimler bi-
rikiyor, birikiyor da ne oluyor?
Ona veriyorum, şuna veriyo-
rum. 1957 yılında Istanbul Be-
lediye Galerisi'nde Uk sergimi
açtığımda izleyici de pek yoktu,
satın alan da hiç olmadı. 50 ka-
dar resim vardı. Çok eskiden be-
ri resim yaptığun için Beyoğ-
lu'ndaki antikaalara bırakı-
yordum, tek tük satılıyordu.
1970'ten sonra saüş olmaya baş-
ladı.
— Paris'te sergi açma olana-
gı buldunaz mu?
— Cihat Bey, şnrada bir boş
kafes var. Kusu nerede?
— Onun kuşu yok, hiç olma-
dı. Balkonda duran ahşap kafe-
se 1967'de Bursa'ya kuş almaya
gitmiştik. Kuş satıcısı, kuş gibi
olmuş, Kuşbaz tsmail, yani he-
rifın suratı kuşa benziyor, gaga
var gibi. Ondan iki kuş aldım,
evde baktım. Öldüler zamanla.
Ondan sonra da kuş almadım.
— Son bir sorum olacak; sizi
mimarlık mı resim mi daha
mutlu etti?
— Mimarhğı yaşamak için
yaptun. Resmi her zaman sevdi-
ğim için yapüm.
(Garanti Bankası Sanat Galcrisi /
Beyoğlu Şubesi / 151 34 34 —
152 16 98)
Üniversiteler
yeni öğretim
yılma başladı
Çumhurbaşkanı Turgut Özal, tstanbul
Üniversitesi'nin yeni öğretim yılına başlaması
nedeniyle dün üniversitenin Fen Fakültesi'nde
düzenlenen törene katıldı.
Haber Merkezi — tstanbul,
Boğaziçi, Bilkent, Atatürk, Ak-
deniz, Erciyes, Yüzüncüyıl, Yıl-
dız, ODTÜ ile Harp Akademi-
leri ve Harp Okulları'nda
1991-1992 öğretim yıhna tören-
lerle başlandL
Çumhurbaşkanı lurgut Özal
tstanbul Üniversitesi'nin yeni
öğretim yılına başlaması nede-
niyle dün üniversitenin Fen Fa-
kültesi'nde düzenlenen törene
katıldı. özal dun öğretime baş-
layan üniversitelerin rektörleri
ile Harp Akademeleri ve Hava
Harp Okulu komutanlanna da
birer mesaj gönderdi. Özal me-
sajında, üniversitelerin yasanan
bilgi çağında milletlerarasında
sürdurülen yarışın motonınu
teşkil eden kaliteli insan gücu-
nü yetiştirme misyonunu ust-
lendiğini ve bu ulvi görevi tam
bir sorumluluk duygusuyla ve
yıldan yıla aıtan bir basanyla
sürdürduklerini belirtti.
Istanbul Üniversitesi Rektö-
rü Prof. Dr. Cem'i Demiroghı
da törende yapüğı konuşmada,
üniversitede lisans öğrenimine
devam eden öğrenci sayısının
yaklaşık 52 bin okluğunu belir-
terek, "Açümakta olan ve yeni
açılacak bölumlerie bu sayı da-
ha da artacaktır. Ögrenci sayı-
sının yüksek olması eleştirilere
yol açabilir. Ancak dünyanın
eski egitim-ögretim kurumları
olan büyük metropol üniversi-
telerinde öğrenci sayısı ber za-
man yuksek olmuştur. Bu sayı-
lar hiçbir zaman azaltümamış,
bizde aynı Avcılar Kampusu ör-
neginde olduğu gibi binalann
bazılan sehir dışına çıkanlmış,
eski yerleşim yerleri ise şehir
içinde muhafaza edilmişlerdir.
Bu nedenie hedefimiz, üniver-
siteınizdeki egitim-ogretimi da-
ha mükemmeUeştirmek olma-
lı, öğretim uyesi sayısını arttır-
malı, daha ileri duzeyde teknik,
teknolojik donanıma ulaşma-
nın yollan aranmahdır" dedi.
Orta Doğu Teknik Üniversi-
tesi'nin yeni öğretim yılına baş-
laması nedeniyle üniversitenin
Mimarlık Fakültesi'nde düzen-
lenen törene, öğrenciler kapıda
arama yapılması nedeniyle ka-
tılmadılar.
AA'nın haberine göre Müli
Eğitim Bakanı Avni Akyol, ga-
zetecüerin, "törene ögreocüerin
alınmıımfl«anı naal karşıladığı-
nı" sormalan üzerine, bu tür
uygulamalara karşı olduğunu
söyledi. Bakan Akyol, "Genç-
likten uzaklaşarak gençlik po-
Utikası yaptlamaz. Gençfige, ço-
cuklara karşı olan eğitim poli-
tikası cağdışı bir poliükadır.
Gençükten korkmak gelecekten
korkmakür" dedi. Avni Akyol,
bir başka soru üzerine de üni-
versite yönetiminde öğrencilerin
de bulunması gerektiğini be-
lirtti.
^Sulakalan
kurumasın9
HAKAN KARA
İZMTR — Sulak alanlan da-
ha çok batakhk diye adlandı-
nyoruz. Birçoğumuz için bu
alanlar hastalık taşıyan sivrisi-
neklere yatakhk eden, ulaşü-
maz, kurutulması gereken ve-
rimsiz yerler. Oysa uzmanlar,
sulak alanlara ilişkin bu bakış
açısından artık kurtulmak ge-
rektiğini vurguluyorlar.
Dünya Çevre Koruma Birli-
ği tarafmdan yayımlanan "Su-
lak Alanlann Korunması" ad-
h raporda, yüzyıllar boyunca
sulak alanlann kumtulmasınm
toplumlann sağlık ve refahım
arttıran bir çaba olarak göriil-
düğü belirtilerek, günümüzde
birçok ulkede sulak alan kayıp-
lannın ulusal kriz boyutlanna
ulaştığı öne sürüldü. Raporda,
"Tüm bunlann altında yatan,
sulak alanlann değerinin iyi an-
laşılamamış olması ve buna
bağlı olarak bu değerlerin su-
lak alanlan etkileyecek karar-
lann alınnta sürecindeki eko-
nomik analizierde hesaba katıl-
mamasıdır" denıldi.
Turkçesi, Doğal Hayaü
Koruma Derneği tarafından
yayımlanan raporda, sulak
alanlann, banndırdığı binlerce
canlı türüyle biyolojik çeşitliUk
açısından büyük önem taşıdığı
ve birer genetik rezerv alanı ol-
duklan belirtildi.
Raporda, sulak alan kaybı-
nı körükleyen ulusal ve ulusla-
rarası politikalan değiştirmek
için her ulkede önce bir sulak
alan politikaa belirlenmesi ge-
rektiği vurgulandı.
Fnmsızyönetmen Luc Besson, sonfümi'Atlantis'teyinederin sularda
Köpekbalıkları başrolde
Kültür Servisi — Geçen gunlerde televiz-
yonda gösterilen "Subwa>", geçen sezon
oynadığı sinemalarda büyük hasılat yapan
(özellikle Site Sineması'nda) "Derinlik
Sarhoşluğu" (Big Blue) ve yine geçen se-
zon Lale Sineması'nda gösterilen "Nikita"-
dan sonra genç Fransız yönetmen Luc Bes-
son yeni filmi "Atlantis"in çekimlerini ta-
mamladı. Filmin en önemli özelliği tama-
mının sualtında çekümiş olması ve başrol-
lerini köpekbalıklan, balinalar ile diğer de-
niz hayvanlannın paylaşmış olması. Film
için özel sualtı kameralan imal edildi ve çe-
kim ekipleri gecelerini, sualtında gerçek
stüdyolar kurarak geçirdiler.
Adını Atlas Okyanusu'nun batık kenti
Atlantis'ten alan fılm, suaitındaki yasam
düzenini yansıtmaya çalışu-ken insan- top-
lum hayatuıa da göndermelerde bulunuyor.
Film, yönetmenin ülkemizde "DerinUk
Sarhoşluğu" adıyla gösterilen "Big Blue"
adL fılmiyle benzer temalar taşıyor. "Big
Bhıe"yu görmuş olanlar hatırlayacakür,
filmin kahramanı Jacques Mayol'un sual-
tına kaçınılmaz dönüşünü. Iste Luc Besson
da, yunuslann çağnsma karşı koyamaya-
rak derinliklere dalan kahramanınm bir yu-
nus tarafından sualü cenneti Atlantis'e gö-
türuldüğünü varsayıyor.
"Atlantis", insanın varoluşundan önce
ve sonra deniz yaşammı anlatıyor. Fakat in-
sansız bir deniz... Yönetmen ise filmini bir
'sualtı operası' olarak tanımlıyor. Şöyle
söylüyor Besson: "Beni Ugilendiren en
önemli nokta, denizaltı kurallannın kara
yaşamıyla paralelUklerini gözier önüne ser-
mek. Dünya üzerinde yaşayan insanlar ta-
nımadıklan şeylerden korkuyoriar, aynı di-
ni veya aynı rengi paylaşmayanlan yadsı-
yorlar. 'Atlantis' ise insanlarca yeterince ta-
nınmadığı için korku veren denizden soz
ediyor. Ben ise filmdeki tum memeli hay-
vanlann ve diğer balıklann ne denli insan-
cıl duygular taşıdığuu göstermek isthorum.
bginç olan insansu bir deniz. Orada da kaü
kurallan olan, ama asla bizimki kadar za-
lim olmayan bir dünya ile karşüaşıyorsu-
nuz."
Hayatta kalabilmek için birinin diğerini
yediği bir dunya hiç kuşkusuz sualtı dün-
yası. Ancak Luc Besson çok önemli bir
noktaya parmak basıyor:
"Zaten biitttn problem bizim de aynı on-
lar gibibirbirimizi çiğ çiğ yemekten aukon-
mamız. Biz kimyasal süahlar imal ediyoruz.
Onlan satanlar Isviçre'de brer ev saûn alır-
ken, kuDananlar savaş meydanlannda bir-
birlerinin yüzüniı parçalıyor. Denizde ise
olaylar böyle gelismiyor. Yaralı, yaşlı ve-
ya hasta bir balık 20 saniyeden daha kısa
sıirede diğerlerince yeniyor. Yaşam kuralı
bu."
İki buçuk yıldan beri çekimleri sürdürü-
len filmin çekim ekibi Besson ile birlikte 5
dalgıç-sinemacıdan oluşuyor. Yaklaşık 80
m'ye kadar uzanan derinliklerde çekimler
gerçekleştirilmiş. Bu "sualtı operasT'nın
müziğı ise "Big Blue" ve "Nikita"nın da
müziklerini hazırlamış olan Eric Serra'nın
imzasını taşıyor. "Atlantis"in kasım ayı so-
nunda Avrupa sinemalannda gösterime gir-
mesi bekleniyor.
tki buçuk yıldan beri çekimleri süren fllmin ekibini, Bessonia birlikte 5 dalgıç-sinemacı oluşturu-
yor. Çekim ekibi zaman zaman buzlann altına da dalış yaptı.
Anma pıülan
• Haber Merkezi — PTT,
Turhan Selçuk'un
"Abdülcanbaz" ve Cemal
Nadir'in "Amcabey" adlı
karikatür tiplerini pul
olarak yayımlıyor. Türk
Karikatür Sanatı Anma
Serisi kapsamında
pullardan 600 biner adet
basıldı ve değerleri 500 TL.
ile bin lira olarak
beürlendi. 26X41 mm.
boyutundaki ofset baskılı
pullar 1992 yılınm mart
ayına kadar satışa
sunuluyor. Cemal Nadir'in
"Amcabey"i, karikatürün
yayılmasına öncülük
yaparken, Turhan Selçuk'un
"Abdülcanbaz"ı, grafık
mizah karikatür tipinin
ilklerinden olarak kabul
ediliyor.
Çernobil
çocukları
göntillti çevreci
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — Çernobil
kazasından sonra
radyasyondan yüksek
dertcede etküenen 33
'Çernobilzede' çocuk, dün
de çevre bakanı Ali Talip '
özdemir'in onurlanna
verdiği yemeğe katıldılar.
özdemir, 'Çernobilzedeler'i
'gönüllü çevreci' ilan ederek
Onümüzdeki gunlerde
ortadereceli okullarda
'Çernobil'in etkileri' konulu
bir kompozisyon yanşması
düzenlenecegini söyledi.
özdemir, yanşmada derece
alan 33 çocuğun 'çevre
gönüllüleri' olarak Kiev'e
gönderileceğini de açıkladı.
Çocuklar, Ankara Valisi
Erdoğan Şahinoğlu'nu
ziyaret ettikten sonra
Ankara'dan ayrıldılar.
3 dolar için
yamyamhk
• MOSKOVA (AA) —
Litvanya'nın Kutayçay
köyünde 51 yaşındakı bir
köylünün, 100 rublesini (3
dolar) çalan komsusu
kadım öldürerek
parçaladıktan sonra etini
pişirirken yakalandığı
bildirildi. Pravda'nın
Litvanya'dakı "Respublik"
(Cumhuriyet) gazetesine
dayanarak verdiği habere
:
göre dört çocuk babası
olan ve 1982 yılında da
kendi kansını öldürdüğü
öğrenilen katilin "akli
dengesinin tumüyle yerinde
olduğu" anlaşıldı. Ancak
gazetenin haberinden,
kimliği yalnızca Montvidas
olarak verilen katilin, 1982
yılında işlediği cinayetten
sonra ne kadar süre hapiste
yattığı ve ne zaman serbest
kaldığı anlaşılamadı.
Ağrı
Kongresi
• Haber Merkezi — "3.
Ulusal Ağrı Kongresi" 3-5
ekim tarihleri arasında
Istanbul'da toplamyor.
Algoloji Derneği ve
Uluslararası Ağn Teşkilatı
(IASP) işbirliğiyle
gerçekleştirilecek toplanüda
ağn çeşitleri tartışılacak.
Toplantıya yerU ve yabancı
bilim adamlan katılacak.
Kanserde lıızlı arüş tehdidiProf. Dr. Hikmet Yavuz, Türkiye'de kanserin
ikiye üçe katlanarak arttığını belirtirken
"Ülkemiz hızlı gelişme ile birlikte kanser
çağına giriyor" dedi.
JAN PAÇAL
ANTALYA — Türkiye'nin
kanser çağına girdiğini söyleyen
Prof. Dr. Hikmet Yavuz, ulke-
de kanserin ikiye üçe katlanarak
hızla arttığını belirtti.
Yavuz, "Kanser, ülkemizde
disipunu bir şekilde tedavi edil-
miyor. Lakayt bir şekilde son
derece zehirli ilaçlar doktorlar
tarafından vatandaşlann eline
tutuşturuluyor. 30-40 yıl önce-
ki teknik ve eskimiş bügileri kul-
lanan doktorlanmız bile var"
dedi.
Antalya'da yapılan "Ulusla-
rarası Kanser Sempozyumu"na
başkanhk eden Ankara Üniver-
sitesi Tıp Fakultesi Kaduı Has-
talıkları ve Doğum Departma-
nı Başkanı Prof. Dr. Hikmet
Yavuz şöyle konuştu:
"Bugün kanser lüks bir has-
talık olduğu gibi, gelişmiş ulke-
lerin hastalığıdır. Bir ülke geli-
şimini tamamlamış, sanayi öte-
sine çıkmışsa bunun getirdiği
gelir yükselirken kansere yaka-
lanma oranı da artar. Gelişme-
miş toplumlara bakarsak, Afri-
ka hâlâ parazit çağındadır. Ko-
lera, veba, frengi artık Türki-
ye'de olmaz. Türkiye'de başla-
yan hastalıklar 'fritik' hastalık-
lar ve kanserdir."
Yavuz, gelişmiş ülkelerin dört
büyük problemini trafik, akıl ve
ruh hastalıklan, kalp ve hiper-
tansiyon şeklinde sıralarken
dördüncü problemin kanser ol-
duğunu açıkladı.
Türkiye'nin gelişmişlik süre-
ci içine girmesiyle kanser cağı-
m açtığını ifade eden Prof. Dr.
Hikmet Yavuz, kanserin hızla
katlanarak arttığını anlattı.
Yavuz "Kanser çağına yeni
girmemize rağmen hastalık iki
uç misli katlanarak artıyor. Ül-
kemizin bilgi olarak teşhis edil-
mesi lazım. Bir doktorun Ame-
rika veya Kanada'ya giderek
eğitim görmesi 50-100 milyona
mal olur. Devletten ve Sağlık
Bakanuğı'ndan tek kuruş alma-
dan duzenlediğiıniz bu seminer-
lere katılan doktoriannuz 1 mil-
yon katılım payı De gerekli eği-
timi göruyor" dedi. Türkiye'de
ciddi kanser istatistiklerinin ol-
madığını, verilen rakamlann ya-
lan yanlış olduğunu anlatan
Prof. Dr. Yavuz, otopsi mecbu-
riyetinin olmaması yüzünden
ölen insanlann ölüm nedenleri-
nin anlaşılamadığını söyledi.
Hikmet Yavuz sözlerine şöyle
devam etti:
"Ülkemizde bugüne kadar
disiplinli bir kanser tedavisi ya-
pılmadı. Herkes kanser tedavi
eder oldu. Bunlan biz gordük ve
yaşadık. Adam akciğer kanseri
için M 90 tablet veriyor ve gün-
de üç ögün almasını söylüyor.
Oy sa M 90 son derece zehirli bir
Uaçtır ki yeşil reçete ile satılma-
sı gerekir. Kanı birden düşüren
bu ilaç hastanın kaybına neden
olabilir. Türkiye'nin diğer
önemli sorunu ise hekim yetiş-
ürememektir. Adam okulunu
bitiriyor, ihtisasını yapıyor ve
kitabım kapatıyor. Gelîşen çağ-
dan habersiz, 30-40 >ü önceki
yöntemleri kullamyor. Bunlar
önlenmeli. Doktorlara seminer,
araşbrma ve kurs zorunluluklan
getirilmeli."
Yaşam durmadan gelişen, venılenen,
ılerıye doğru akıp gıden bir sureçtır.
Bu yıl, üniversite yaşamlarına
ılk adımlarını atacak
binlerce gencimız geleceğe hazırlanacak
Hepsinin yaşamı kutlu olşun.
DEMIRBANK
"İyi günler diler..."