Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 OCAK 1991 HABERLER CUMHURİYET/5
Ecevit: Yunan
topragında
gözümüz yok
• ATİNA (AA) — DSP
lideri eski Başbakan Bülent
Ecevit, NATO'nun,
Türkiye'nin savunmasını
ihmal ettiğini ve bu nedenle
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
hâlâ Kore savaşından kalma
silahlar kullandığını söyledi.
Bülent Ecevit, Korfez
savaşıyla ilgıli olarak da
Kuv- • ve Kıbns'm
kıyasıanamayacağını
belirtti. Ecevit,
Yunanistan'ın en yüksek
tirajlı gazetelerinden
"Elefterotipia"ya verdiği
demeçte, Türk haJkının
hiçbir yabancı toprakta
gözü olmadığını belinerek
"Türkler, bunca yıl
Ortadoğu'da haksız yere
dökülen kanlann
üzünıüsünü unutmamıştır"
dedi. Kuveyt ile Kıbrıs'ın
karşılaştınlamayacağını da
vurgulayan Ecevit, Yunan
cuntasımn Makarios'a karşı
darbe yapıp ardından da
Kıbrıs'ı Yunanistan'a ilhak
etmek istediği için
Türkiye'nin garantör güç
olarak 1974'te adaya
çıkartma yapmaya hakkı
bulunduğunu ifade etti.
SHFden TRT
komigyonu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — SHP Merkez
Yürütme Kurulu, TRT
yayınlanm izlemek, özel
televızyon konusunda
çalışma yapmak üzere bir
komisyon kurulmasuıı
kararlaştırdı. Genel Başkan
Erdal İnönü'nun Diyarbakır
ve çevresine yapacağı
bildirilen gezi, önumüzdeki
haftaya ertelendi. SHP
MYK, dün Genel Başkan
Erdal İnönü başkanlığında
yaklaşık üç saat toplandı.
SHP Genel Sekreter
Yardımcısı Ertuğrul Günay,
toplantıda, radyo ve
televizyon yayınlannın
oluşturulacak bir
komisyonla izlenmesinin
kararlaştınldığını söyledi.
Günay, komisyonun
TRT'nin yaym ilkelerinin
belirlenmesi ve özel
televizyonun kurulması ile
ilgili çalışmalar da
yürüteceğini bildirdi.
Süperler
TBMM'de
• ANKARA (ANKA) —
Süper emeklilere telafi edici
ödeme yapılarak
durumlarının düzeltilmesini
öngören tasarı TBMM Plan
Bütçe Komisyonu'nda yarın
görüşülecek. TBMM Plan
Bütçe Komisyomı'nun
yarınki toplantısında, 506
sayüı Sosyal Sigortalar
Yasası'nda değişiklik yapan
tasarı ile ANAP Ankara
Milletvekili Alparslan
Pehlivanlı'nın aynı
konudaki teklifi ele
alınacak. Söz konusu tasarı
ve teklifin TBMM Sağlık ve
Sosyal İşler
Komisyonu'ndaki görüşleri
sırasında, siyasi parti
grupları ortak bir metin
üzerinde anlaşmaya
varmışlardı. Buna göre 1987
yılında 4 milyon 200 bin
lira peşin ödemede
bulunarak süper emekliliğe
hak kazananlara normaJ
maaşlarının yanında 330
bin Ura, 5 milyon 40 bin
lira peşin ödeme yaparak
emekli olanlara da 400 bin
lira telafi edici ödeme
yapılacak.
SBP'den barış
treni
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — SBP, savaşa
karşı, Ankara'dan Adana ve
Tktvan'a "banş treni"
kaldıracağını açıkladı. Banş
trenine tüm barışseverlerin
katılacağı bildirildi. SBP
ayrıca, Kürt halkının
kimliklerinin korunması ve
geliştirilmesinin önündeki
îngellerin tümden
kaldırılması için çaba
harcanmasını kararlaştırdı.
SBP'nin 26-27 ocak
tarihlerinde tstanbul'da
toplanan genel yönetim
kurulundan sonra yapılan
yazılı açıklamada, Körfez
savaşırun hiçbir galibi
olmayacağı, geriye dönüşü
olmayan yıkımlarla
sonuçlanacağı belirtildi.
Demirel 'muhalefet savaş konusunda bölündü'yorumlarını reddetti
DYP'nin tavrı değişmediMuhalefet parçalanmadı Demirel DYPgrup
toplantısında "Bizi iktidara bulaştırmayın. DYP politika
değiştirmedi. Bizi kendi canlarının istediği yere koymak
istiyorlar. Muhalefetin hareketi bir cephe hareketi değildir.
SHP siyaha siyah diyorsa, ben siyah değil mi diyeceğim" dedi.
tktidarın politikası yok Mülkiyeliler Birliği'nin
toplantısının engellenmesini eleştiren Demirel, "Böyle bir
iktidarın Körfez politikası yoktur anlamına gelir. Savaş
bittikten sonra ne olur? Evvela savaşı bitir bakalım. Bu, Irak'ı
Kuveyt'ten çıkarma savaşı mıdır? Yoksa yağma mı"diyesordu.
ANKARA
(Cumhuriyet
B ü r o s u ) —
DYP Genel
Başkanı Süley-
man Demirel
savaşa ilişkin
tutumda "muhalefetin parça-
landığı" ve "DYP'nin politika
degiştirdiği" şeklindeki değer-
lendirmeleri şiddetle reddederek
"Bizi iktidara bulaştırmayın. Bi-
zi kendi canlarının istediği yere
koymak istiyorlar" dedi.
D°mirel şöyle konuştu: "Mu-
halefetin hareketi bir cephe ha-
reketi değildir. SHP siyaha siyah
diyorsa, ben siyah değil mi, di-
yeceğim. Yeşil mi diyeceğim? Biz
Tiirkiye savaşa girmemeli diyo-
rnz. Ama girmiştir. 2. cepheyi
açmamalı diyoruz, ama havadan
açmıştır. Şimdi diyonız ki, kar-
şı taraftan bir saldırı olmadan
Türk Silahlı Kuvvetleri işin içi-
ne girmemelidir. Saldırı olursa
topyekün savnnuruz. Karşısına
hep birlikte çıkanz. Hesaplaş-
mayı da sonra yapanz. Bu, sa-
vaşın yanında olmak anlamına
geUr mi?"
Demirel dün partisinin
TBMM grubundaki konuşma-
sında, Güneydoğu'dan dönen
heyetin verdiği bilgiye dayanarak
bölgede savaş hali hazırlıkları-
nın olduğunu, Türkiye üzerin-
den kalkan uçakların Irak'ı
bombaladıklannı anlattı.
DYP lideri, böyle bir durum-
da, Türkiye'nin ateşin bir tara-
fında yer aldığuu, fıilen sıcak sa-
vaşın içine girmediyse, bunun
karşı tarafın iradesi nedeniyle
olduğunu söyledi.
Demirel, "Yani Türkiye'nin
iradesi ile savaş dışında kalmış
değiliz. Bizim hareketimize mu-
kabele etmeyişinden. Karşı tara-
fın seçeceği zamana ve şekle
bağlı bir savaşın içindeyiz. Bu
demektir ki herhangi bir zaman-
da saldınya maruz kalabiliriz"
dedi.
Türkiye'nin girdiği fiili duru-
mun bir gizlisi saklısı olmadığı-
nı, ama dünyanın bildiği şeyin
gözlerden saklanmak istendiği-
ni belirten Demirel, silahlı kuv-
vetlerin bir hazırlık içinde oldu-
ğunu ancak idari makamların
eksiklikleri bulunduğunu söyle-
di. Bölgede 100 bin dolayında iş-
siz ortaya çıktığma da dikkat çe-
ken Demirel, ABD'de savaş
aleyhtan gösterilerin sürdüğünü,
buna karşın Türkiye'de yasak-
lanma yoluna gidildiğini bildir-
di. DYP lideri, özetle şöyle ko-
nuştu:
"Orada niye yasaklamıyorlar?
Ülkeyi yönetecek oianlar her ta-
raftan esenriizgâriaragöre yön-
lerini bulacaklardır. Bu, riizgâ-
rı tıkamakla olmaz. Mülkiyeli-
ler Birliği toplantı düzenliyor.
Konu savaş. Böylesine önemli
bir konunun entelektüel zemin-
de konuşulmasını bile yasaklı-
yor. Böyle bir iktidarın politika-
sı yoktur. Bu, böyle bir iktida-
nn Körfez politikası yoktur an-
lamına gelir. Savaş bittikten son-
ra ne olur? Evvela bir savaşı bi-
tir bakalım. Ne diye başladınız?
Üç günde biter diye. Ama bit-
medi. Bu, Irak'ı Kuveyt'ten çı-
karma savaşı mıdır? Yoksa yağ-
ma mı? Eğer öyleyse bunda mo-
ralite (ahlak) yoktur. "Cangıl
Kanunudur" (Orman Kanunu).
ABD Başkanı Bush'un "Bi-
zim Saddam diye bir meselemiz
yoktur" derken, Türkiye'nin
"aktif politika yapıyoruz" diye
savaşa süruklendiğine dikkat çe-
ken Demirel, "Birşey kopanrız
diye savaşa giderseniz. Dimyat'a
pirince giderken, evdeki bulgur-
dan olursunuz" diye konuştu.
Demirel, savaşın moral ve ah-
laki temelleri olması gerektiğini,
iktidarın bu savaşı halka anla-
tamadığını vurgularken, "Peki-
Yusuf Bozkurt Özal, Nezih Demirkent, Onur Kurnbaracıbaşı ve Tansu ÇiDer 'basmla sohbet' toplantısında konuştular. (Fotoğraf: AA)
'Basınla Sohbet' toplantısında konuşan Kumbaracıbaşı:
Türkiye savaşı kaşıyorİç Politika Servisi — Gaze-
teciler Cemiyeti'nin duzenledi-
ği "basınla sohbet" toplantısın-
da SHP Grup Başkanvekili
Onur Kumbaracıbaşı ve DYP
Genel Başkan Yardımcısı Tan-
su Çiller, Körfez savaşı konu-
sunda iktidarı eleştirirken,
ANAP'ı temsil eden TBMM
Plan Bütçe Komisyonu Başka-
nı Yusuf Bozkurt Özal Türki-
ye'nin BM kararlanna uyduğu-
nu yineledi. Özal, eleştirileri
"Hazır ol cenge ister isen sulh
olsun" sözüyle yanıtladı.
Toplantıda ilk konuşmayı
DYP adına yapan Tansu Çiller,
'Kâr için savaşılamayacağınr
vurgularken, "Sayın Cumhur-
başkanı savaş başladığı gün 'ha-
yatımın en kârlı işini yaptım' di-
ye açıklama yaptı. Türkiye bir
kâr için savaşa giremez, kâr bir
yerde kan bir yerde olamaz. Bir
anne olarak vicdan azabı çek-
tim." dedi. Çiller, Türkiye'nin
savaşa katılması durumunda
"Tek bir yumruk gibi olunacak
ve beraberce göğüslenecektir.
Hesap o anda göriilmez. Bunun
kabahatlisi kimdir diye araştınl-
maz. Tam bir biıiikteliğe ve tam
bir dayanışmaya gireriz" sözle-
rini yineledi.
SHP adına konuşan Onur
Kumbaracıbaşı ise, Türkiye'nin
Körfez savaşına girmemesi ge-
rektiğini vurguladı. Savaşa gir-
mesinin herhangi bir nedeni bu-
lunmadığııu savunan Kumbara-
cıbaşı şunlan söyledi:
"Neden olsa belki söylerler-
di. Girmediğimiz bir savaştan
nasıl güçlü çıkarsınız. Tiirkiye
savaşı kaşımaya başlamıştır.
Hükümet burada sadece şu
noktayı dile getiriyor. Milli bir-
lik ve beraberlikte yarar var.
Özal-Çiller söz düellosuKörfez savaşı ve Türkiye'nin aldığı tavır,
Gazeteciler Cemiyeti'nin ekonomi ağırlıklı
geçmesi beklenen "Basınla Sohbet"
toplantısının da' ağırlık noktasını oluşturdu.
Önce oldukça sakin bir şekilde partilerinin
görüşlerini açıklayan Özal, Kumbaracıbaşı
ve Çiller, soruların da "kızıştırması"yla
toplantınm sonunda deyim yerindeyse bir
"söz düellosu" yaptılar. Özellikle Çiller ve
Özal'ın "atısmalan" toplantının en renkli
bölümü oldu. Yusuf Özal, tartışma
sonunda "Ben pes ettim" deyince, sohbetin
sorular bölümunü yöneten Nazlı Dıcak,
"Kadının fendi erkeği yendi" yorumunu
yaptı. Onur Kumbaracıbaşf na ise Çiller ve
Özal arasmda "hakemlik yapmak" düştü.
"Basınla Sohbet" toplantısm'ı
"konuşmacıların birbiriyle tartışması"na
dönüştüren konuşmalar şöyle oldu:
ÖZAL — Tansu Hanım, hep sözümü
kesiyorsunuz. MUsaade edecek misiniz?
ÇİLLER — Tutarsız bir şey söyleyene
kadar evet.
KUMBARACIBAŞI — O zamaıı Sayın
Özal hiç konuşamayacak demektir.
ÖZAL — (Tansu Çiller'e) Ben sizinle baş
edemem.
ÇİLLER — Uzunca bir süre sizi dinledik.
KUMBARACIBAŞI — (Yusuf Özal'a) Ben
size yardım ederim, ama bu ücrete tabidir.
ÖZAL — Ben hanımefendiden değil,
Uslubundan rahatsız oldum.
ÇtLLER — Bu üsluptan ş'ikâyetçiyseniz
TV'yi açın. TV'de sürekli sizler
konuşuyorsunuz. Bizim görüşlerimiz
verilmiyor. Bu da bir birikim yarattı tabii.
ÖZAL — Muhalefet, iktidarı kaba
gürültüyle susturmak değildir.
ÇİLLER — İktidar da kalem alıp TV'ye
çıkmak değildir. Ayrıca ben kaba gürültü
yapmıyorum. Söylediğiniz yanlışlarıbelirttim.
ÖZAL — Ben sustum. Pes ettim.
Tabii yarar var. Ama bunu Kur-
tuluş Savaşı'yla ve Kıbnsla kı-
yaslayamazsınız. Bu iktidann
hatasına, suçuna muhalefeti or-
tak edemezsiniz. Halkın yüzde
80'ini temsil eden muhalefet
Türkiye'nin savaşa girmesine
karşıdır. İktidar da uyansın
Yüzde 80'e katılsın, milli birlik
ve beraberlik dogrular üzerinde
olur, ille de evi yakmaya kalkan
birine mani olmak zorundası-
nız. Milli birtik yüzde 80de var.
Yüzde 20'nin buna katılmasuu
bekliyoruz."
Onur Kumbaracıbaşj, Tür-
kiye'nin savaşa girmesi duru-
munda izleyecekleri siyasetin ne
olacağı sorusuna şu karşılığı
verdi.
"Saddam bizim düşmanımız
değil. Saddam bizim için potan-
siyel tehlike. Savaşa Türkiye gi-
rerse ne yapanz? Evinizde yan-
gın çıktığında bunu kim çıkar-
dı diye tartışmazsımz. Söndu-
rürsünüz. Ama sonra yangını
çıkaranı arar bulursunuz ve ge-
rekli cezayı verirsiniz. Bunun
hesabını mutlaka sorarsınız. Biz
de şimdi, 'bir kibrit çaktınız,
dikkatli olun, evi yakmayın' di-
yoruı."
Bir grup SHP'li milletvekili-
nin TRT baskını ile ilgili soru-
yu da Kumbaracıbaşı, "Ben dc
seyrettiğimde sandım banka
soygunu var" yanıtını verdi.
Olayın çarpıtılarak verildiğini
anlatan Kumbaracıbaşı sözleri-
ni şöyle noktaladı: "Bu o'lay, bi-
zim TRT konusunda ne kadar
haklı olduğumuzu göstermiştir.
Türkiye'de sadece kur makası
değil, bir de baba oğul makası
var. Türkiye bir haberleşme ma-
kası icindedir. Bir televizyon ba-
bada, bir televizyon oğulda."
ANAP adına konuşan Yusuf
Bozkurt Özal ise "Saddam'ı Al-
lah şaşırttı, gitti Kuveyt'e girdi.
Hayatının hatasını yapmıştır.
Yedirirler mi orayı. Ya Türki-
ye'ye saldırsaydı ne olurdu? Bi-
ze yardıma gelen olur muydu?"
diye sordu.
Irak'ın su sorunu nedeniyle
Türkiye'nin başına büyük bela
olacağma inandığmı, Turkiye'-
nin bütün BM kararlanna uy-
duğunu söyleyen Özal, İndrlik'-
in ABD uçaklannca kullanılma-
sı konusunda da, "Türkiye, 678
sayıu kararın uygun yardım
maddesini uyguluyor" dedi.
Eirdem'in 6
yetki' rahatsızlığıANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — TBMM Başkanı Kaya
Erdem'in siyasi parti yöneticileri
ile hukukçuları bir araya getire-
rek, Meclis'in tatil ve ara verme
durumunda toplantıya çağrıl-
ması prosedürüne ilişkin görüş-
lerini aldığı toplantının,
"TBMM İç Tüzüğü'nde boşluk
olup olmadığı" tartışması ile
geçtiği oğrenildi.
Önceki gün yapılan toplantı-
da ANAP Grup Başkanvekili
Onural Şeref Bozkurt, Cumhur-
başkanhğı başdanışmanlan,
Anayasa Mahkemesi eski baş-
kanları Orhan Onar ve Semih
Özmert ile idare hukukçusu
Prof. Dr. Ergun Özbudun'un
benzer görüşleri savunarak, bu
konuda Cumhurbaşkanı ve hü-
kümetin gerektiğinde Meclis'i
toplantıya çağırabileceklerini sa-
vundukları kaydedildi. Özbu-
dun'un katılmadığı, ancak yazılı
görüş bildirdiği toplantıda bu
görüşe gerekçe olarak, Meclis İç
Tüzüğü'nde boşluk bulunduğu
savı gösterildi.
SHP ve DYP grup yöneticileri
ile Istanbul Hukuk Fakültesi öğ-
retim üyesi Prof. Dr. Erdoğan
Teziç ise iç tüzükte boşluk bu-
lunmadığını, Meclis'i toplantıya
çağırma yetkisinin Meclis Baş-
kanı'na ait olduğu görüşünü sa-
vundular.
Özellikle de Teziç'in," bu
yetkinin Cumhurbaşkanı ve hu-
kümete devredilmesine ilişkin
kararı "yasama organının yetki-
lerini gölgeleyen bir karar" ola-
rak nitelemesinın, Bozkurt, öz-
mert ve Onar'ın tepkisine neden
olduğu oğrenildi.
TBMM hukuk müşavirinin
de Teziç ile benzer görüşleri sa-
vunduğu kaydedildi. Teziç'in de
iç tüzükte boşluk bulunmadığı-
m, Meclis'in toplantıya çağrıl-
ması konusunda Meclis Başka-
nı'nın yetkisinin herhangi bir bi-
çimde tartışmaya açık yanının
da bulunmadığını ifade ettiği
belirtildi.
Toplantıya katılan bir yetkili
de Erdem'in yetkisi konusunda
başlatıian tartışmalardan büyük
rahatsızlık duyduğunu, bu ra-
hatsızlığını doğrudan söyleme
yerine, siyasi parti yetkilileri ve
hukukçular tarafından tartışıla-
rak, açıklık kazanması yolunu
yeğlediği de bildirildi.
yi biz niye bunun içindeyiz.
Çankaya'nın soylediği Turist ge-
lecek, yabancı sermaye gelecek,
ordu mekanize olacak'. Bunlar
için savaşa girilmez. Ama maa-
lesef Türkiye sürüklenmiştir.
Bunları Türk halkı sebep say-
maz, absürd sayar, izah edile-
mez" diye konuştu.
Demirel, Dışişleri Bakanının
bir >-abancı televizyon ile müla-
katında, "Savaşa girmedik di-
yorsunuz. Ama uçaklar sizin üs-
İerinizden kalkıyor bunu nasıl
izah edersiniz" sorusuna "Yes
it's diffucult. Diffucult is
diffucult" (Evet, çok zor. Zor
zordur) yanıtını verdiğine dikkat
çekerken "iyi mi bnyrun
bakalım" dedi.
•Bu haltı kim işledi?'
Demirel, yabancı gazetecilerin
kendisine Türkiye'nin değil,
Özal'ın politikasını sordukları-
nı da anlatırken, "Türkiye*yl sa-
vaşın eşiğine geriren politika
yanlıştır" dedi.
Demirel özetle şöyle konuştu:
"Bu savaşa girmek Türkiye1
de halk için yanlıştır. Bu, ülkeyi
işsizleştirir. Gelir dağılımını ber-
bat etmiştir. Yanlıştır. Ama bü-
tün bunlardan. bu ytınlışlardan
bizi işin içine kim soktuysa o
çıksın diyebilir miyiz? Kim bu
haltı işlediyse (affedersiniz), o
çıksın diyebilir miyiz? Bunların
karşısına hep birlikte çıkanz.
Hesaplaşmayı da sonra yapanz.
Bu. savaşın yanında olmak an-
lamına gelir mi?
Ben bunu her gün söylüyo-
rum. Sonra bizi birtakım çevre-
ler kendi yerimize değil, canla-
rının istediği yere koyuyorlar.
Muhalefetin hareketi bir cephe
hareketi değildir. SHP siyaha si-
yah diyorsa, ben siyah değil mi
diyeceğim. Yeşil mi diyeceğim?
Biz Türkiye savaşa girmemeli di-
yoruz. Ama girmiştir. 2. cephe-
yi açmamalı diyoruz ama hava-
dan açmıştır. Şimdi diyoruz ki,
karşı taraftan bir saldırı olma-
dan, Türk Silahlı Kuvvetleri işin
içine girmemelidir.
Saldırı olursa topyekün savo-
nuçuz. Türkiye üzerine ateş ya-
ğarsa öyle bir durumda ne yapa-
cağız? Çırpınıyorum huzuru-
auzda. Bundan başka ne diye-
yirn? Bari bizi iktidara bulaştır-
mayın. Muhalefet parçalandıy-
mış, DYP politika değiştirdiy-
miş. DYP politika değiştirme-
di."
Demirel sözlerini şöyle ta-
mamladı:
"Savaş sebebi konmuş da kim
savaşmamış? Menfaat temin
ederiz diye paralı asker durumu-
na ülkeyi getiremezsiniz. Biz Kı-
rım savaşından beri böyle bir
duruma duşmedik. Kırım sava-
şında böyle yaptık, sonra Kıb-
rıs'ı aldılar. 100 sene geri alma-
ya uğraştık. Bugünkü dunım da
Kırım savaşı gibidir."
Işıklar:
Halkı
fethetmeye
çalışıyorlar
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — HEP Genel Başkanı
Fehmi Işıklar, "Eğer Kürtler
'Devlet kurmak istiyoruz' diyor-
larsa, demek ki devlet bugüne
kadar çok yanlış davrannuştır"
dedi.
Işıklar, Cumhuriyet'in sorula-
rını şöyle yanıtladı:
"— Hükümetin Kürt konusu-
na yeni yaklaşımını nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
IŞIKLAR — Seçilmemiş
olan, ama her zaman seçilmiş-
lerden daha yetkili ve etkiJi olan
Milli Güvenlik Kurulu'nda gö-
rüşülüyor bu konu. Devlet bu
noktaya nasıl geldi? Bu nokta-
ya gelişte çok gözyaşı ve kan var.
Birçok insan bu nedenle yaşamı-
nı yitirdi.
Sorunlar özgürce tartışümalı,
çağdaş çözümler ancak böyle
bulunabilir. Bu dili kabul ede-
ceksin. Bu dil kendisini gelişti-
remeyecek. Olmaz öyle şey. Tüm
baskılara rağmen unutulmamış
bir dil. Halkların kendi kaderi-
ni tayin hakkı var. Eğer Kürt
halkına kendi kaderini belirle
dediğin zaman ben bir devlet
kurmak istiyorum diyorsa, de-
mek bu devletten razı değil.
Devletin yaklaşımı yanlış.
— Böyle bir girişimin kayna-
ğı sizce ne olabilir?
IŞIKLAR — Ben ABD'nin
böyle bir karara vardığım, Türk-
iye*ye tavsiyede bulunduğunu sa-
nıyorum. Savaşla ilgili strateji-
dir diye düşünüyorum. Çünkü
Kürt halkı çok stratejik konum-
dadır. Irak'ın Kuzeyinde, Türk-
iye'nin güneyinde, hem Iran'da,
hem Suriye'de Saddam'la müca-
dele ederken yalruzca bombanın
işi çözmeyeceğini biliyorlar, gör-
düler de. Halkın fethedilmesi ge-
rekiyor. Şimdi bu, halkın fethe-
dilmesi yolunda atılmış bir
adırn. Başanlı olur olmaz, o ayrı
bir konu. Onu tartışmışlardırî'
CUNEYT ARCAYUREK
YAZIYOR
Siyasetteki Olaylar,Siyaseti
Etkileyen Olaylar...
ANKARA — Grup toplantısına girerken Demirel'e:
"Biz, bize söylediklerinizden sonuç çıkarıyoruz. Başka-
ları da söylediklerinize bakmadan başka sonuçlar
çıkarıyorlar" dedim.
DYP lideri, kuşkusuz neden söz ettiğimi hemen anladı.
Dünkü kimi yayınlara göre TÖ, öyle bir manevra yapmış ki
SHP ile DYP arasındaki görüş ve anlayış birliği birden yit-
mişti. Dahası var; TÖ, siyaseti öyle maharetle kullanmış, he-
le "Körfez savaşı konusunda izlediği iç politika ve kullan-
dığı üslup" öylesine etkili olmuştu ki "muhalefeti bölmüştü."
Buna karşı haberde yorumda biz tersini yazıyorduk. İki
liderin, telefon görüşmelerinden önce ve sonra bize söyie-
diklerinden şon günlerdeki savların doğru olmadığı ortaya
çıkıyordu. "İki partinin Körfez siyasetine bakışlarında hiç-
bir değişiklik" yoktu. Bu yüzden TÖ'nün muhalefeti bölme
girişiminin başarıya ulaşamadığını açıklıyorduk.
Demirel, "başka sonuçlara" hayli bozulmuş görünüyor-
du. Grup kapısındaki yanıtında, "Sen istediğin kadar çırpın.
Adam senı, koymayı istediği yere koyuyor" dedi. Şaşkınlı-
ğını göstermek, tersine bilgileri yadsıdığını kanıtlamak ama-
cıyla, alay kokan sesle şöyle dedi: "Ben de yerimi anyo-
rum."
Kalabalık çevresinde kahkahalar patladı. Nitekim biraz
sonra "doğruları ve bulunduğu yeri" gruptaki konuşmasında
açıkladı.
Demirel, milletvekili arkadaşlarını bilgilendirmek için
-açıkladığına göre- "dersini iyi çalışıp gelmiş". Savaşla, Hü-
samettin Cindoruk başkanhğındaki DYP heyetinin Güney-
doğu'da yaptığı incelemelerie ilgili geniş bilgiler verdi.
Sonra... Yavaş yavaş "konuya girdi": "Türkiye, ne ka-
dar savaşın içinde değilim derse desin, içindeydi. Türkiye
bugün fiilen ateşin içinde değilse: Bu, bizim irademizden
kaynaklanmıyordu. ^ _ _
Ü l i b k l //.: /.y/pr/n f p / p f o n
görüşmelerinden önce
ve sonra bize
söylediklerinden son
günlerdeki savların
doğru olmadığı ortaya
çıkıyordu. "İki partinin
körfez siyasetine
bakışlarında hiçbir
değişiklik" yoktu.
Üsleri başkalarına
açan bir ülkeye 'kar-
şı taraf ateşli saldı-
rı yapmıyorsa kendi-
ne göre hesabı var-
dı. Kısacası, herhan-
gi bir gün Türkiye fi-
ili saldınya uğrayabi-
lirdi. Savaşa fiilen
girmemek 'bizim
marifetimiz
1
sayıl-
mazdı."
"Savaşa karşı"
çıkan toplantıları en-
gelleyen iktidar dav-
ranışlarına yüklendi.
Haklıydı Demirel.
ABD'de kamuoyu yoklamalarına göre halkın yüzde 92'si
Bush'a tam destek veriyor, ama Beyaz Saray önünde nü-
mayişler düzenleniyor. Kissinger'ın dediğı gibi "Konusu hak-
lı ya da haksız. Ama nümayiş, insanın doğal hakkıydı."
Ya, halkın yüzde 83'ünün savaşa karşı çıktığı Türkiye'-
nin yaşadığı TÖ'lü demokraside? Barışı destekleyen "do-
ğal eylemler", örneğin parti liderlerinin katılacağı açıkotu-
rumları valiler yasaklıyor. Savaş bahanesiyle tıpkı grev er-
teleme adı altında grevi yasaklamak, devleti allak bullak ede-
cek yasal olanakları TO'nün parmağı ucuna verecek yeni
hazırlıklara ne demeli?
ilk gün ne söylemişterse bugün de aynılarını yineledikle-
(ini belirtiyordu.
Saldırı gelirse elbette savaşı hazırlayanlar savaşsın diye-
cek veya denilecek değıldi. Savaş ortak yazgı olurdu. Ne
var ki savaştan sonra "hesaplaşmayı bırakmayaçalctı,,'i
Demirel şöyle bağladı: "Muhalefet parçalanıyor. DYPik-
tidarta bağdaşıyor ve politika degıştiriyor... Bunu kimse di-
yemez!"
Tabii olaylar, resmi konuşmalarla bitmiyor, kulisin çene-
si durmaz, başlıyor. SHP ve DYP genel merkez çevreleri-
nin değişik haber ve yorumlarla kimi başka yapıdaki olay-
ların ne derecede bağdaştığını son günlerde araştırır okJuk-
ları öne sürülüyor.
Diyorlar ki siyaseti etkileyen kimi siyaset dışı, kişisel, ku-
rumsal olaylar bütün hızıyla yine devreye girdi mi? Ya da
giriyor mu?
Böylesi olaylar yok mu?
Var mı?
Boğaziçi Üniversitesv
Bütünüyle çok sakıncalı
YOK değişikUği
komisyonda
Eğitim Servisi — YOK yasa-
sının bazı maddelerinin değiş-
tirilmesine, üç ek madde eklen-
mesine ve bir ek maddenin yü-
rürlükten kaldınlmasına ilişkin
yasa değişikliği, bugün TBMM
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda
yeniden görüşülüyor. Yasa de-
ğjşikhği, Boğaziçi Üniversitesi'-
nin üç fakültesinin öğretim üye
ve elemanlannca 'bütünüyle
çok sakıncalı' bulundu ve bazı
üniversitelere özel statü tanın-
masına tepki gösterildi.
Boğaziçi Universitesi'nin
dört fakültesinden iktisadi ve
idari bih'mler, fen-edebiyat ve
eğitim fakülteleri akademik ge-
nel kurullarınca yapılan açıkla-
mada, yasa değişikliğiyle ilgili
değerlendirmeler şöyle:
"1. Yüksek Teknoloji Ens-
titüleri: Yurtdışında mevcut
teknoloji enstitüleri, üniversite-
lerin üstunde değil, altında sa-
yılmaktadırlar. Halen enstitü
adını taşıyan ünlü Massachus-
Setts Institute of Technology ve
Caltec gibi kurumlar ise baş-
langıçta meslek okulu olarak
kurulmuşlar ve sonradan üni-
versite seviyesine yükselmişler-
dir. Tasarıda planlanan ensti-
tüler için bilimsel özerklikten
söz edilmemesi ilgi çekici bir
noktadır. Ayrıca üniversiteden
yüksek nitelikte olacak bu ku-
rumların neden ve nasıl ön li-
sans eğitimi yaptıracaklan da
yine ilginç bir konudur.
2. Özel statülü devlet üniver-
siteieri ile vakıf üniversiteleri:
a-Özel statülü olması planla-
nan devlet üniversitelerine (Bo-
ğaziçi, ODTÜ, Hacettepe,
ITÜ) bu statu doğrudan hükü-
met tarafından verilecek ve bu
üniversiteleri yönetecek rektör-
le altı kişilik üst yönetim kuru-
lu, bir başka deyişle mütevelli
heyeti, devlet başkanı tarafın-
dan atanacaktır.
b-Bu üniversitelerde öğretim
üyeleri sözleşmeli olacakların-
dan herhangi bir yasal güven-
ceden yoksun bırakılmakta-
dırlar.
c-Özel statüyle getirilmek is-
tenen, öğretim elemanlannı yö-
netimden tümüyle dışlayan ve
dışandan atannuş idarecilerin
elinde YÖK'ü bile aratacak bir
modeldir.
d-Özel statülü devlet üniver-
siteleri öğrencinin gerçek mali-
yetinin ancak yüzde 50'sini
devletten alıp gerisini harçlar-
la kapatacaklardır. Vakıf üni-
versiteleri ise kendi öngördük-
leri bütçenin yüzde 60'ını dev-
letten alabileceklerdir.
e-Vakıf üniversitelerinin dev-
letten aldıklan para üzermde
devlet denetimi olmayacak, bu-
na karşılık özel statülü devlet
üniversiteleri anayasadaki ko-
şulları aşan özel bir mali dene-
tim altında olacaklardır.
f-En çok tercih edilen dört
devlet üniversitesinde özel sta-
tü adı altında paralı eğitim yay-
gınlaştırıiacak, buna karşılık
yetenekli, ancak maddi olanak-
lan kısıtlı öğrenciler daha ucuz
olan vakıf üniversitelerini ter-
cih etmek zorunda bırakılacak-
lardır.
'g-Vakıflar eliyle üniversite
kurulmasmı kolaylaştıran tasa-
n 1970'lerdeki denetimsiz özel
yüksek okullar furyasmı yeni-
den canlandıracaktır.
h-Vakıf yüksekokullannın
'üniversite' statüsü kazanma-
sında, yöredeki en yakın üni-
versiteyle sadece belge üzerin-
de eşdeğerlik şartı aranacaktır.
Böylece bu kurumlar gerçek bir
eğitim kalite kontrolü olmadan
üniversite sıfatını kazanabile-
ceklerdir..
i-Vakıflar devletten bina,
arazı, araç gereç vb tahsisi is-
teyebileceklerdir. İki yıl eğitim
yapıldıktan sonra bunlar vak-
fa hibe edilebilecektir. Böylece
bugün devlet üniversitelerine
sağlanamayan olanaklar vakıf
üniversitelerine kolaylıkla sağ-
lanacaktır."