27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7 SERGI Ayşe Nıır'ım 8iıluboya resinüeri • Kttltür Servisi — Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nun Hans Müller resim atölyesinden mezun olan ressam Ayşe Nur Kocatopçu'nun sekizinci kişisel resim sergisi 4-13 ocak tarihleri arasında Bize Sanat Galerisi'nde yer alacak. 1991 yıhnda ocak, mart ve mayıs aylarında üç suluboya sergisi açacak olan sanatçı bu seri resimleri için şöyle diyor: "Yaratı zamanı sınırlı olduğundan suluboyayı çok çağdaş buluyorum. Teknik uygulamada ticari ve profesyonel bir düzeyi tutturabilmek bile uzun zamanlarını ahr ressamın. Tılsım çözülmeye başladı mı resmi tek seansta bitirmek gibi bir ayncahğı yakalamıştır sanatçı. Artık teknik ustalığı sonuna kadar zorlamak gerekecektir. Bu sergide nü'ler yer alıyor. Konuyu seçiyorum ama gene de konu seçimi o kadar önemli değil diyorum. Anlatımda varılan sadelik, bütün bir hayatın içinden süzülüp gelmiş olanın kâğıda aktarılmasındaki seçicilik ve yoğunluk ve o kâğıda geçırılmış oianın izleyene ne dediği önemli" İyem'in resimleri • Kiıltür Servisi — Nuri Iyem sergisi 4 ocak gunü Doku Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1915 doğumlu sanatçı 1932'de girdiği lstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde Nazmi Ziya Guran, Hikmet Onat, lbrahim Çallı ve Leopold Levy ile çahştı. 1951'de "Yeniler Grubu"nun açtığı "Liman Sergileri"ne katıldı. llk kişisel sergisini 1946 yıhnda açan sanatçı, 1951 yıhnda Yeniler Gnıbu'nun dağıhnası ile "Türk Ressamları Derneği"ne katıldı. 1948'den sonra soyut resme yonelen İyem'in yurtiçi ve yurtdışında birçok özel ve resmi koleksiyonda yapıtları bulunuyor. iyem'in çalışmalanndan oluşan sergi Doku Sanat Galerisi'nde 21 ocak günune dek devam edecek. Folklorik özellikli resimler • Kültıır Servisi — Murat Külcuoğlu'nun resim sergisi yarın Izmir Türkiye Iş Bankası Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1957 doğumlu sanatçı ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1978-1990 yıllan arasında çeşitli kentlerde sergiler açtı. Özel ve resmi kuruluşlarda, yerli ve yabancı koleksiyonlarda çok sayıda yapıtı bulunan Külcüoğlu, çalışmalarını halen Uşak'ta sürdürüyor. Son iki yıldır Anadolu'nun tarihi ve doğal güzelliklerinin yanında Anadolu insanının folklorik özelliklerini konu alan çalışmalar da gerçekleştiriyor. Külcuoğlu'nun sergisi 18 ocağa dek görulebilir. Türk-İngiliz Ktilttir Demeği • ANKARA (AA) — Türk-İngiliz Kultur Derneği'nin yeni yılda kultur ve sanat etkinlikleri, 7 ocakta Birsen Salahi'nin resim sergisiyle başlayacak. Dernekte ay boyunca, "Tarzan", "Gregory's Girl" ve "East of Ipsvvich" adlı fîlmler gösterilecek. Hugh Hudson'un "Greystoke" (Tarzan) adlı fılmi 9 ve 14 ocakta, Bill Forsyth'ın yönettiği "Gregory's Girl" 12 ve 16 ocakta, Tristram PoweU'ın yönettiği "East of Ipswich" adlı film de 19 ve 28 ocakta sunulacak. 21 ocakta Mürşide Içmeli, Güler Akalan, Gören Bulut, Zahit Buyukişleyen, Hayati Misman ve Hasan Pekmezci'nin baskı resimlerinden oluşan sergi açılacak. "Klasik müziğin 10 buyük Ingiliz bestecisi" konulu programı, 15 ocak salı gunü, A.U. öğretim elemanlanndan Ümit Gultekin sunacak. SÖYLEŞİ Basın Müzesi'nde ocak ayı • Kultür Servisi — Çemberlitaş'taki Basın Müzesi'nde 7 ocakta "Bırak Olduğu Gibi Kalsın. Imza: Doğa" başlıklı sergi 7 ocakta açılıyor. Sergi 17 ocakta sona erecek. Yayıncılar Birliği ve Basın Müzesi'nin düzenlediğı Yeni Kitaplar Sergisi 7-14 ocak tarihleri arasında görulebilecek. Müzede 21 ocakta ise Mes'ud Önce Koleksiyonundan "Ölmuş Sanatçılardan Bir Kesit" sergisi açılacak. Aynı giın MSÜ öğrencilerinin resim, heykel, seramık ve özgünbaskı resimleri de müzede sergilenmeye başlayacak. "Yerel Yönetimler ve Eminonü" başhklı konferans 7 ocakta saat 15.30'da gerçekleştirilecek. 21 ocakta ise "Yazarhğından ötüru Haklarında Kovuşturma Acılanlar" başlıklı bir söyleşi yer alacak. Tayfun Akçay'ın yöneteceği söyleşiye Çetin Altan, Ahmet Altan, Duygu Asena, Füsun Erbulak ve Pınar Kür katılacaklar. İMZA GÛNÛ ILESAMlda imza günleri • Kısa adı İLESAM olan Turkiye llim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği tarafından duzenlenen imza günleri ilgi göruyor. İLESAM tarafından üyelerinin eserlerini tanıtmak üzere Ankara'da İLESAM Kültürevi'nde duzenlenen imza günlerinde, bu hafta Niyazi Yıldınm Gençosmanoğlu ve Dr. Tahir Kutsi Makal yeni yayımladıklan eserlerini imzaladılar. İmza günunü bir konuşma ile açan İLESAM Yönetim Kurulu Başkanı Yahya Akengin, tertipledikleri imza gunlerinin amacını, yazarlar ile okuyucuların tanışmalarının ve karşıhkh soyleşılerinin faydalannı anlattı. N. Yıldınm Gençosmanoğlu ve Dr. Tahir Kutsi Makal son eserlerini tanıtan birer konuşma yaptılar, okuyucuları için eserlerini imzaladılar ve okuyucuların çalışmaları ve eserleri hakkında kendilerine yönelttikleri soruları cevaplandırdılar. TİYATRO İngütere'de devlet yardımı • Kültür Servisi — Ingiltere'nin önde gelen opera ve tiyatro toplulukları 1991 yıhnda daha fazla devlet yardımı alacak. Devletin sanat alanında yapacağı yardımları belirleyen Sanat Konseyi, Royal Shakespeare Company'ye verilecek yardımı yüzde 30 oranında arttırdı. Bu yil Londra'daki iki salonunu kapatmak zorunda kalan ünlü topluluk, 1991'de 1.3 milyon sterlin nakit vardım alacak. özel bir hükümet fonundan verilecek bu paranın yanı sıra Royal Shakespeare Company'ye yapılacak yardım yüzde 8'lik bir amşla 6.5 milyon sterlini bulacak. 199Pde Kraliyet Operası, Covent Garden ve Ingiliz Ulusal Operası gibi topluluklar da artan yardımdan yararlanacak. Sanat Konseyi sozcusunün açıklamasına göre daha küçük çaptaki yöresel topluluklarm alacağı yardım da iki katına çıkarıldı. Utku Varlık'ın 'Gece Kaçışları' resimleri Ortaköy Artisan'da sergileniyor 'Gel kraliçem, tacını giy' 90'da Utku Varlık'ın resimlerinin altmda şöyle bir not göze" çarpar: "Gece Kaçışları". Ressam, zihnin ve beynin tutsağı olarak onun oluşumunu kavramaya calışır. GÜNSELİ ÖNAL ~ 89'da Utku Varük resimleri- nin altuıa şöyle bir başhk düşer: "Dogu'ja yokuluk". Ressamın ilk hareketi antik uygarlıklan düşlerken daha ileriye gitme, es- ki çağlann tutkulu mekânlannı çağdaş kentlere üstün tutma iv - mesiyle başlar, bir işaret ya da anımsayabildiğimizin dışına çı- kıp daha da fazla anımsamak için belki: Resmin ucunda bek- leyen bir Fenike gemisi, mermer başın savrulup bırakıhşı, sema- dan inen ışığın nesneleri daha da ağırlaştırması, günlük ağaçlan- nın kokular içindeki yanışlan, arumsayış ve bağlanma adına- dır. Turuncu kürenin vahşi var- hklanna ters bir bakışın biçim- leri de olabilirler. Resmin belirsizlikler yasası içinden insam izleyen erotik sü- reklüiğe doğru kıvnlma, ölü uy- garhklarda hâlâ var olan cinsel- lik ve sanatçınm "sessizligin fethi" için eski toprağa bilinçli adımı. Bu çağa karşı öteki çağ- lann cesurca savunuluşu, çurü- meye karşı duruş, yenideki ya- varilık ve tatsızhk Sidon ve Eru- du'nun tapınakları. Eski çağlar başlangıcın en aydınhk noktala- rı olarak en besleyici ve özveri- ci, aynca bereket tanrıçanın YİRMt YILDIR PARjS'TE — Utkn Varlık, resim çalışmalarını 1970 yüından bu yana PanVte sürdüriiyor. Varlık, yeni yapıtlannı 10 ocağa kadar Ortaköy Artisan'da sergiliyor. kentleri. Belki Kibele'nin, As- tarte'nin bastığı yerler, ışıkların içinden bir kadın yüzü, zaman zaman soluklaşan ama eylemi hep aynı kalan yüz. Sanki bu dünyarun eski sakinlerinin ya- şamlanndan arta kalan enerji, taşlarda ve tapınaklarda gezin- mekte. Bu cağda ise Utku Varhk res- mine nereden başlıyor? Belle- ğinde saklı duran eski efsanevi yaşantılardan yola çıkarak, dü- şun ve tutkunun terk edildiği bu Narsisistik cağda eski kentlere sığınmanın mujdesini verir re- simlerinde. Arkaik simgelenn bugün Varlık resminde yaşayan formlara dönüşmesi onun çağı- mızla ilgili düşkınkhğını anlatır bize. Aşağı Mezopotamya, Do- ğu Akdeniz'in uzanan bir kolu gibi uygarhklar beşiği Utku Varlık'ın bir dönem içgüdüsel olarak çekildiği yerlerdir. tlk doğuşla, yok oluşun gizemli pa- radoksuna dokunup geçen belir- gin bir çizgi resmin bir ucundan diğer ucuna varmaktadır. Hüzün mü eşlik eder bu re- simlere? Bu kıyıda köşede kal- mış duyu verimli değildir onun için, acı da sıradanlaşmıştır ar- tık. Daha çok bilme ve arzula- ma duyulan çıknk gibi işler, dö- ner hep duşlerinde ve renklerin- de... Peki, nedir bu resimlerin diğer hareket noktalan, o fırça- nın uzanımı... Renklere kanşı- mı, bilinmeyene duyulan vahsi- ce bir merak, her şeye karşı ya- bansı tavır, yabancı algılayış, dokunmaya bile korkmak. Ürk- mek ya da tüm varlığın karsısın- da titremek. Onun resimleri yadsıma ve körluğün yaygınca kullanıldığı bu çağa altın bir halka takabilir, körluğün gide- rilmesi için Ur-nanse tapınağı- m çizer, Gudea'yı ve benzerle- rini aynı ırktan olanlan... Son- ra arkasından sulann hukmü çı- kagelir, tabloların arka bölilm- lerinde yer alan su parçalan dü- şündürücüdür, uygarhklann es- ki tamkları olarak bellekleri mi vardır?.. Resimlerdeki iç gölle- rin ve denizlerin yanı sıra onla- rın ötesindeki eflatun oluşum bazı değerlerin kaybolmadığının simgesidir resim dilinde. Resimdeki imge ise şiirdeki gibi değildir, çünkü imge bura- da "şimdi faemen olup bitenin hemen değişmesini" talep et- mez, resimde imge serüveni yi- ne bu dunyadan turemiş artık şiddet ve gücü içinde banndır- mayan bir yaratımdır, yeni bir evren yaratımının yumuşak çiz- gisini taşır. Doğu'nun kentleri- ne çevirmiştir gözlerini... Eski- tilmiş yazarlar yaşar, çiçek boş- luklan, yoğunluklar... Ük insan ırklanyla son insan ırklarının gi- zemli kanşımı. "Sessizligin Fethi" ve "Sureç lUşkisi"nde de ilk alamet ve kutsal matematık, beUrsizce du- yumsamr. 90'da ise resimlerinin altında şöyle bir not göze çarpar "Gece Kaçışlan". Ressam bu olağanustu atmosferde zihnin ve beynin tutsağı olarak onun oluşumunu kavramaya çalışır. Zihnin rüya yoluyla ilişki kur- duğu bir âlem vardır burada, gızleri hâlâ çözulmemiş ve dip- dıri. Ya da zihin, sanatçıya gö- re kosmosun küçük bir modeli- dir. Belki de yansıması, kimbi- lir? Belleğin kaynağı nerededir? Gecelerin yumuşak oluşlannda bekleyen güç, zihnimızin arke- tipleri, öteki âlemlerden duyum- sadığımız biçimler ve oluşumlar Utku resminde hafîf karanlık renklerle, ama artık ışığın deği- şiminde başka bir oluşuma gi- rer. Işık, işte ışık, der sanatçı, bütün gizemi yaratan güç, işte biçimler onun altında, bu bol ya da zayıf ışığın altında nesneleş- miyoriar mı? Işığı kutsayış adı- na şöyle konuşur kendisi: "He- pimiz ışığın içinde var olmakta- yız, onun içine doğru doğuyo- ruz." Resimlerinde ise izleyiciye şöyle seslenır: "Gel kraliçem gel, pınl pınl bir elmas ve safir yagmunınun saçtıgı be>az ve kökürt mavisi alevden tacını Füsun Onur'unyeni kişiselsergisi Maçka Sanat Galerisi'nde Galeri Işıkları'nda sorgulamaFüsun Onur'un "Galeri Işıkları" adını taşıyan sergisi, kavramsal sanat çerçevesinde ele alınabilecek bir çizgiyi ön plana çıkanyor. lanmıyor Onur. Ele aldığı nes- neleri bir kompozizyon içinde yorumlarken onlan alabildiğine kendindenleştirmek istiyor. Büyülterek ya da küçülterek ele aldığı malzeme Onur'da ka- rakteristik özellikleri ön plana çıkanyor. Son sergisindeki me- lekler ve ışıkh köşe, sanatçınm daha önce irdelediği nesne- mekân ilişkileri açısından ayn- calıklı bir yere sahıp. Düzenle- melerindeki tüm nesneler sanat- çı tarafından yapılıyor. Bir heykel yapar gibi, ışığı ve gölgesine dikkat edilerek oluştu- rulmuş nesneler, çocuk dünya- sına göndermede bulunur. Fakat Onur, kendisiyle aynı teknik kaygıları taşıyan sanatçılardan farkh olarak nesnelerine teatral bir anlatım vermez. Nesneleri- nin hikâyeleri vardır. Bu hikâye- leri kompozisyonun arkasına çe- kerken, yapıtının önündeki tum engelleri kaldırır. Bu noktada izleyicinin Onur- un nesneleri ile diyaloğu söz ko- nusudur. Sergisindeki Buyuk Dünyaya bakış açısı, çalışmala- nndaki "küçük evren (micro cosmos) olgusuyla ilgili. NECMt SÖNMEZ Fusun Onur'un Maçka Sanat Galerisi'ndeki son kişisel sergi- si, değişık malzeme yaklaşımı ve içeriği ile dikkati çekiyor. "Ga- ieri Işıklan" ismini taşıyan ser- gide sanatçı kavramsal sanat çerçevesinde ele alınabilecek bir çizgiyi ön plana çıkanyor. 1970'lerden itibaren klasik heykel anlayışından sıyrılarak çağdaş kaygıların hissedildiği bir görselliğe yönelen Onur'un ça- hşmalan hermetik bir yapıya sa- hip. Sanatçı çalışmalanmn ser- gilendiği mekânla iletişim için- de olmasına özel bir dikkat gös- teriyor. Galeri mekânında birbi- rinin devamı olan iki düzenle- mesıni (installarion) sergileyen Onur, kendine özgü olan malze- me kullanımı ile farkh çizgisi -olan nesneleri bir arada kullanı- yor. Maçka Sanat'ın kare yüzeyli duvarlan ile sıcak bir iletişime giren nesneler bunlar: Kitsch bir vazo, karton melekler, eski bir çerçeveden bir bebek sezlongu- na dönüştüruhnüş obje. Nostal- jik ya da geçmişin görkemine gönderme yapan elemanlan kul- Melek kompozisyonu ve Işıkh Düzenleme belki karanhkta ba- kıldığında izleyene daha derın anlamlar taşıyabilir. Sanatçınm galeri mekânının ışıklandırma- sı dışında, kullandığı ışık (sade bir ampul bu) patron kâğıdına sarılmış renkli tebeşirlerin uze- rine düşer. Işığın vurduğu köşe- deki vazo ve onun tullere sarıl- mış başhğı, duvardaki melekli kompozizyonun devamıdır. Tül- ler, yaldız boyası, küçük mavi, kırmızı noktaaklar sembolik bir anlatımın işaretleri olarak algı- lanabilir mi? Sembollerin Onur'da çağnşun yapan özellik- lerinden çok, betimleyiciliği dik- kat çekicidir. Sanatın guncel koşullar için- de aradığı "yeni dil" Onur'un "Galeri Işıklan" sergisinde algı- lanıyor. Bu "yeni dil", Batı'da örneklerini gördüğümuz yapıt- lardan farkh. Sanatın kendine özgü değerlerini sorgulayan kompozizyonlarda izleyicinin yapıtın içine 'girmesı ve onunla "kişisel iletişimi" başlatması bir gereklihk. Sıradan sergi izleyici- sinin kapasitesi aşılırken profes- yonel izleyicinin nitelikleri sor- gulanmaya başlıyor. Onur'un sergisinin en büyük erdemi, bu sorgulamayı ödün vermeden sürdürmesinde yatıyor. Tartışıl- ması gereken bir erdem bu. KIYIDA KÖŞEDE KALMIŞ NESNELER — Füsun Onur'un kompozisyonlannda sıradanın sıradanı, basitin basiti, kıyıda kö- şede kalmış nesneler etkili bir atmosfer oluşturuvor. GülDerman'ın resim sergisiModa'daki Benadam Sanat Galerisi'nde Lstaııbıd kentinin masalsı gerçeğîGül Derman, 10 yıl önce resmini yaptığı denizin rengi ile bugünku denizin renginin aynı olmadığını belirtiyor. Derman, daha once yaşadığı İstanbul'un bir masal olmadığını soylüyor. SEYAHATNAME DİZİSİNDEN — Gül Derman'ın veni sergi- sinde seyahatname dizilerinden yapıtlar da >er alı>or. "Kekova" adlı ipekbaskı da 1990 \ıiının urunlerinden. LUDMtLA BEHRAMOCLU — Bu serginin konusu "ls- tanbul". Ancak resimlerinde fı- güratif öğelerin varlığına karşın soyutluk duygusu çok >oguo. Masalsı, düşsel bir mekân be- timlenmiş sanki. — Çünku ben daha öncesini, masal gibi olan, gerçeğini yaşa- dım İstanbul'un. Boğaz'da kar- şı yakaya baktığın zaman tepe- yi, yeşilliğini ve fıstık çammı gö- rebıliyordum. Bu masal değildi ki. Şimdi yaşadığımız ise kâbus boyutlarında. Bu kâbus bir ucundan resimlerimle çırpınan, şaşkın martılar olarak giriyor, müthiş bir dam kitlesi, arkada bir tehdit gibi duran beton yı- ğınları olarak giriyor. Denizde bile 10 yıl önce yaptığım deni- zin rengi ile bugunkü denizin aynı değil. Kent sanki aşağıya doğru eriyor, suya karışıyor "Eriyen Kent" adlı özgün bas- kımda. Yani duşle gerçeği bir araya getiriyorum, ister istemez. tstanbul gibi bir konu alınınca soyutluğa ancak kavramlan dü- zenleyerek ulaşılabilir diye du- şünüyorum: Deniz, tepeler, ba- lıkçılar, kuşlar, damlar gibi. İstanbul'un simgesi olan bir camii, bir martı, bir tanker ne kadar soyutlanabilir? Bu figu- ratif oğeleri somut olarak soyut- luğun içme sokabiliyorum. Yurt içi ve yurt dışı izlenimlerini ak- tardığım "Seyahatname" adlı özgun baskı dizilerimde de far- kedıleceği gibi anında duygumu yuklediğim minık bir eskizden yola çıkmakla birlikte, görüntü- lerin doğadan direkt yansıma- sından çok resimlerimde izle- nim, izlenımin duygusunun ge- tirdiğı kompozisyon var. — Senin resmini naif resime >aklaştıranlar olmoştur. Oysa sen Akademi çıkışlısın. Bedri Rahmi'nin öğrendsi oldun. — Bu yakıştırmayı yapanlar çok da haksız değiller. iki tür naif var. Birincisi tam sözcüğün anlamma uygun olarak hiçbir resim bilgisi olmadan, tumü ile görduğunü saf yürekle materya- le dökme. Ikincisi ise bilinçli olarak perspektifi, türlu klasik resim öğelerini yok ederek uy- gulanan resim. Ben daha çok ikinci gruptan sayılırım. Bir ayağımı daha çok çocuk resmi- ne, mınyature, halk sanatlarına basıyorum. Hem >alnızca bizim geleneksel halk sanatımıza de- ğil, bir Okyanusya, bir Afrika sanatını da öylesine çok zaman vererek inceledim ki. Tüm bu sanat Iann öğelerini kullanıyorum resimlerimde. Perspektifi bile bile yok ediyo- rum, geridekı bir şeyi bilerek ön plana getiriyorum. Bir kuş ba- kıştnı uyguluyorum. Örneğin çocuk resminde kısıtlama yok- tur. Etkilendikleri olayı, en ba- sit biçimde, renkleri kullanarak aktarma vardır. Benim de yak- laşımım bu. Renkleri kuUanmak bana çok sevinç veriyor. Naif ressamım, diyemem ama naif sanat öğelerini kullanan bir sa- natçıyım. — Neier var bu serginde? — Yansı yağlıboya, kalanı özgun baskı 40'ın ustunde re- sim. Her sergimı "söyleyecek sözüm var" olgunluğuna ulaşın- ca açıyorum ancak. Yeni çalış- malarımda oteki sergilemele- rimden farkh olarak teknik açı- dan bazı değişiklikler var. Ak- riliğe daha çok ağırlık verdim. Konulanmda "kadın" temasın- dan koparak tümüyle "tstan- bul"a yöneidim. İstanbul'un bu kez deniz, balıkçı, tekne gibi (arkada bir camii, birkaç dam gibi bu kentı anımsatan öğeler olsa da), belirsiz yonlerini gö- rüntüledim. Daha önceki lstan- bullarımda minyatürle yakınhk kurmüş olduğum kuşbakışı go- runümler bitti artık. Bu sergimde, geleneksel ve yerel öğelerin kişisel bir olgu olan özel süzgecimden gecerek evrensel değerlere ulaştığım söy- leyebilirim. Daha once de söy- lemiş olduğum gibi belli bir eği- timden de geçilince, primitif re- sim, Anadolu halk resmi, min- yatur gibi kavramlar daha ko- layhkla özümsenıyor. Benim gi- bi senteze ulaşmış pek çok sa' natçı vardır yeryüzünde. Bu ne- denle yerel resim tanımlaması- na karşıyım. Bu dışarıda anla- şılıyor ve özgun olarak kabul ediliyor. Yoksa benı sergileme- ye çağıranlar beni değil resim- lerimi tanıyarak cağırıyorlar. 'BestekârHL Seliırf • Kultür Servisi — Islâm Tarih, Sanat ve Kultür Araştırma Merkezi'nin ayda iki kez düzenlediğı konferanslardan, Orhan Nasuhioğlu'nun "Şair ve Bestekâr Padişah Uçüncü Selim" konulu konferansı 5 ocak cumartesi günü 10.30'da Yıldız Sarayı-Çit Kasrı'nda yapılacak, Orhan Nasuhioğlu, III. Selim'in şairliği ve musiki ile yakın ilgisi üzerinde duracak. Orhan Nasuhioğlu tstanbul'da doğdu, ilk, orta ve lise öğrenimini Saint Joseph Fransız Lisesi'nde, Yüksek öğrenimini lstanbul Hukuk Fakultesi'nde yaptı. Hukuk fakultesinde asistanlık, lstanbul Barosu'nda avukatlık yapan ve aynı zamanda Deniz Harp Okulu'nda uzun süre hukuk dersi veren Nasuhioğlu, Rauf Yekta Bey'in Fransızca olarak yazdığı ve Fransa'da 1922'de yayımlanmış olan "Turk Musikisi" isjmli eserini 1985'te Türkçe'ye çevirdi. Doğan Kardeş • Kültür Servisi — "Doğan Kardeş" adlı ayhk dergınin ocak sayısı yayımlandı. Derginin bu sayısında Gülten Dayıoğlu'nun "Leylek Doktoru" adlı öyküsü, M.Ali Kıhçbay'ın, Yunus Emre'nin doğumunun 750. yıh dolayısıyla kaleme aldığı "Yunus Emre Sevgi Yıh" başlıklı yazısı, geçen ay ölen Roald Dahl'ın "Sihirli Parmak" adlı öyküsü sunuluyor. George Orwell'in "Hayvan Çiftliği" adlı romanının Ercan Dinçer'in kaleminden resimli bir özetinin sunulduğu çocuklara yönelik dergide, Christina Bjork'un yazdığı, Ayşegül lldeniz'in çevirdiği "Itır Monet'nin Bahçesinde" adlı öyküye de yer vehliyor. Nesrin Baraz'ın "Birlikte Yazalım, Birlikte Yaratalım" köşesi, alfabelerin tanıtıldığı "Seslerden Harflere" başlıklı köşe ile Seçil Buker'in "7. Sanat- Görüntüleri Birleştirelim" başlıklı köşeleri de derginin sayfaları arasında. Doğan Kardeş in Posta adlı gazetesi de dergiyle birlikte edinilebilir. 'Pîr Sultan' Kartal'da • Kültür Servisi — Ankara Birlik Tiyatrosu'nun Bölge tdare Mahkemesı'nin karan ile oynadığı Erol Toy'un "Pir Sultan Abdal" adh oyunu cumartesi günü Kartal'da sergileniyor. Üç aydır Beyoğlu Karaca ve Bakırköy Belediye Tiyatrosu salonunda oynanan oyun, Kartal Belediyesi'nin Hasan Âli Yücel Kultür Merkezi'nde sergilenecek. Daha önce bir duğun salonunda oynanan oyun, Kartal Belediyesi'nin salonu vermesi ile tiyatro salonunda oynanma olanağı buldu. Zekı Göker'in yönettiği "Pir Sultan AbdaT'da Ender Yiğit, Erten Üçgözen, Ahmet özuğurlu, Funda Ersin, Doğan Ibran, Biroy Yılmaz, Nejmi Aykar, bilge Can Göker, Leyla Batu, Fatma Yıldızoğlu, Muharrem Tire, Mehmet Karabudak, Huseyin Ulu, Ersin Ünal, Tuncer Tut, Nursel Çelebi oynuyor. İtalyan piyanist Zadra • İZMİR (AA) — tzmİT Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), yeni yılın ilk konserinde ltalyanlann ünlu piyanisti Fausto Zadra'ya eşlik edecek. İDSO Müdürü Numan Pekdemir, 4 ocakta saat 20.30 ve 5 ocak cumartesi günu saat 11.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek konserlerde, orkestrayı Ercan Yenal'ın yöneteceğini söyledi. BuGÜıT N Çapan'dan 'James Joyce* Ataturk Kitaplığı'nda saat 16.00'da Prof. Dr. Cevat Çapan "Olumunun 50. yıhnda James Joyce" başlıklı bir konuşma yapacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle