29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 3 OCAK 1991 Baraja düşen,dalgaya kapılırKeban yöresinde oturan insanlann ne elektriği nesuyu ne işi ne de umudu va KEBAN Anadolu'daki deniz ERDAL YAZICI T emelden yüksekliği 207 metre, kret uzunluğu 1097 metre, maksimum genişliği 20 km, uzunluğu ise 125 km, maksimum su kotunda hacmi 30.600 milyon metre küpü bulan Keban Barajı, iç göllerimizin yanında hatın sayılır bir yer kapladı. Keban Barajı'mn vapımına 1965'te başlandı ve baraj 1973 yazında bitirildi. Bu sıire içinde yörede buyük bir göç yaşandı; onlarca köy su altında kaldı; yollar, izler kesildi, ulasım felç oldu... tnsanlar görülmemiş bu 'kocaman derüzi' aşmak için yıllar yılı yetersiz, sağlamlığı şüphe götüren motorlu kayıklarla ve 'feribot bozuntusu' mavnalarla yolculuk yapnlar; hem de 'kelleyi koltuğa alarak'. Giden gitti; kalan sağlar 1973 'te su tuıulmasmdan bu yana 17 yıllık zaman içinde birçok acılar, yokluklar çekmesine karşın yeni bir yaşam biçimi kurdu. '•Keban denizi'ne martılar geidi, motorlu kayıklar, feribotlar geldi; yeni yeni balık türleri uretildi... Balıkçüar çıktı ortava "tarlada ekin dermeye gider gibi balığa giden..." Ardından kaptanlar; deniz gorenı ve gormeyeniyle... Ve son zamanlarda 'turistik amaçb' bile düşunülmeye başlandı 'Keban denizi'... YIL 1968 Makûstalih insanıyendi— I — Yıl 1968... Bir yaz gecesi, av- cılar Fırat kıyısındalar; keklik avına gelmişler. Gece saat 02.00... Hava azıcık serince; üstlerine dut çarşafı örtmüş av- cılar, sohbetteler. Ortalık "cın- gır cıngır" aydınlık; dev iş ma- kinelerinin sesi yeri göğü inleti- yor; Fırat'ın önüne dağlar taş- lar yığılıyor. dizginlensin diye. Avcılar şafakla birlikte yine keklik kovalayacaklar. 'Berber Mehmet'i de 'Hüseyin Abi'sini de uyku tutmamıştı o gece... "Hüseyin Abi gün gelecek buralar deniz olacak..." He ula... Ya bizim keklik- kr..." Avaların keklikleri!.. Ya in- sanlar... Köyler, kasabalar; on- Jarı birbirine baglayan yollar; topraklar, çift-çubuk, çoluk- çocuk ne olacak? Gün geldi Fı- rat şişti şişti, yuttu her yanı; köyleri, tarlaları, yılanları, çı- yanları, kurdu kuşu, avcıların keklıklerini... Su yükseldikçe canlılar can deTdine düştuler. Canını kurtaran kurtardı, kur- taramayan yem oldu 'deniz'e... Evler, köyler, toprak altındaki ataları, yuzyılların anıları kaldı suyun derinliklerinde. Acep böyle bir deniz görülmüş müdür bu memlekette? Deniz ki nasıl deniz; uçsuz bucaksız; yuzmey- le, kulaçla kaç günde geçebilir insan karşı yakaya? Eskiden Fırat gemilerle aşdır- mış. Gemi denilen şey, kalın ağaçlardan oluşan ilkel bir sal; 20-30 baş koyun taşıma kapasi- teli... Yüklü at başına geçiş için 5 kuruş, insan başına da 2.5 ku- ruş alınırmış (1953 fîyatı). Şım- di su altında kalmış Pulur kö- yünden Zeynep Al«r (79) gemi maceralarını anlatırken gözleri dolu dolu oluyor... Fırat'ın az- dığı günlerde kaç kez batma teh- likesi geçirmişler "Zeynep Nine" ve diğer yolcular... Ya şimdi? Fırat'tan kurtul, koca- man bir denizin ortasına diiş. Yılanlar da boguldu gitti, düş- tüğünde kime sanlacaksın? Görülmemiş bir göç yaşandı Keban Barajı oluştuğunda. Köyleri ve topraklan su altında kalanların aldıklan ıstimlak pa- ralan ilk başta gözleri kamaştır- dı; Elaağ ve çevre illerde yeıden mantar biter gibi eğlence yerle- rj (bar, pavyon vb.) bitti... Hol- dingler turedi birdenbire. Ela- zığ'ın, Malatya'nın varoşları ge- cekondularladoldu... Fabrika- MMYAMAN tfYARBAK» YIL 1990 Şimdi herkes barajzede oldu Çemişkezek Feribotu'ndan incn motorize ve atlı yoknlar. Bugün Agın hattındaki feribot, iyi bir >ciziicüniın yanm saatten az zamanda geçebilecegi bir guzergâhta gidip geliyor. Bu kadar kısa bir mesafeye ; ıllardır bir ' koprıı \apilabilmis, degil. lar boy gösterdı: Plastik, deri ve şarap uzerıne... Önceleri "hal- ka açık şirket" görünumündey- diler. Ortaklan ise köyu, topra- ğı, çifti çubuğu su altında kal- mış köylülerdi. 70'li yıllann or- talarında kendi malları gibi sa- hip çıktılar bu işyerlerine. Su al- tında kalmış Kophinig köyün- den "Aga Dayı"nın sözleri o yıllardan bu yana hâlâ kulakla- rımda çın çın çınlar: "Babam arabayı evle de bizim fabrikaya bir bakam. işçiler çalışi mi?.." "Ağa Dayı"nın sankı babasının fabrikasıydı!.. Sadece fabrika- ya 100 bin lirayla ortak olmuş- tu... O yıllar Ağın Belediyesi de 2 mılyonla ortak olmuştu deri fabrikasına. Bir umut kapısıy- dı fabrikalar; toprağı su altın- da kalanlara iş, aş sağlayacak- tı. Deri fabrikasının Italyan ma- kineleri geldikce umutlar da art- tı. "Geçmişine rahmet" okun- du sebep olandan. Yüzlerce ki- şiye iş olanağı sağladı fabrika- lar. Böylece yörenin makûs ta- lihi yenilecekti. Toprak üretim ilişkileri, yerini yeni ilişki biçim- lerine bıraktı; hatta selamlar bi- le değişmişti. Buna karşın ula- şım "felç" olmuştu, ama "ol- sun"du; günun birinde "her şey düzelir'di... Ve Keban Barajı'nda motor- lu kayıklarla birlikte martılar da görülmeye başladı birer birer... Kayıklar lstanbul'dan getiril- mişti: Eminönü-Kasımpaşa- Karaköy arasında çalışanlann birer benzeriydi. Ya martılar? Göklerin derinliklerinden ini- verdiler birdenbire görülmemiş bu denize. Ve belki de hayatta hiç kürek bile çekmemiş "Kaptanlar" çıkıverdi orta ye- re. Su altında k. .ıroz ve Suderek köylerinden "Memo" ve "Recep Kaptan'Mar, Paynik köyunden "Ahmet Kaptan" baraj go'unde yolcu ve yük ta- şımacılığına başlayıverdüer. Yıllar yılı araçlar ve yolcula- n, canlar bu çuriik feribotla Zi- ya ve Ahmet kaptanların neza- retinde taşındılar karşıdan kar- şıya. "Ziya Kaptan" fırıncılık- tan, "Ahmet Kaptan" ise çift- çilikten gelmeydi; gerçi Ahmet Kaptan'ın babaları, dedeleri Fı- rat'ta "gemecilik" yapmışlardı ama bu "gemicilik" başkaydı... Bu yıllar gerıde bir yığın kor- kulu anlar ve anılar bıraktı. Kan kaybından yolda "rahmetlik" olanlar, sancılara dayanamayıp yolda doğuran anneler oldu... Avrupa'dan İstanbul'a oradan" da Elazığ ve Malatya'ya ulaş- mak kolaydı, ama Ağın'a, Çe- mişkezek ve Pertek'e ulaşmak bir "öliim" dü, işkenceydi... Nihayet 80'li yıllann başında "tam tekmil" feribotlara kavuş- tu bu yöreler; bu zaman içinde de kaptanlar epey deneyim ka- zandılar doğrusu... Ve yöre hal- kı derin bir nefes aldı. Bugün Agın hattmda feribot iyi bir yu- zücünün yanm saatten az bir za- manda geçebilecegi mesafede çalışıyor. Halkının %99'u okur yazar olup, "devletin en yiıksek kademelerine bile evlatlar yetiş- tinniş" bu yöreye ve bunca kı- sa mesafeye "minik bir köprii" yapılamaz mı? Yıllar yılı ülke- nin enerji gereksinimi için köyu- nu, toprağını, ölü ve diri canla- nnı su altına gömen yöre halkı- nın acılan, sıkınülan, çaresizlik- leri bir köprüyle unutturulamaz mı? Yıl 1990. Keban yöresine "deniı" geleli yaklaşık 15 yıldan fazla oldu; bu "deniz" neler ge- tirdi neler götürdü? Martılar, motorlar, feribotlar geldi, yeni yeni balıklar türedi. Elektrik enerjisi gitti ülkenin dört bir ya- nına. Ya gdtürdukleri; köyler, topraklar, çift-çubuk, paralar ve paralar. Türedi holdinglerin, pavyon kabadayılarının, aracı- nın tefecinin, hırsızın, arsızın, madrabazın, kumarbazın kaptı- ğı istimlak paraları. Fabrikalar ardı ardına battı iflas etti; köy- lülerin kendi malları gibi sahip çıktıkları fabrikalar bankalara TV'de "çevrecilik" yapan işa- damlanna gecti. Sonunda "fab- rika ortaklan" birer "barajzede" olup, hisselerinin ustune bir bar- dak soğuk su içtiler. Ağın Deri- cilik Sanayii'nin işçileri aylarca alamadıkları ücretleri bir yana, tazminatsız kapı dışarı edildiler. O yıllardan bu yana fabrikanın hissedarlan ve işçilerinin kayıp- Iarı giderilememiş durumda. Fabrikanın yerinde şu sıralar baykuşlar ötmekte; hem de ltal- yan makinelerinin üstunde. Şu an binlerce köylü işsiz dolaşıyor Ağın'da, Pertek'te, Çemişkezek- te, Elazığ, Malatya ve îstînbul- da. Paçayı buyük kentlere atan- lar "iyi kötii idare ediyor"lar Eski kaptanlardan "Recep Kaptan" şu sıralar Kumkapı ve Ahırkapı'da sırtında kilim sat- makta: "Hayde taksitle kilim, halı. Hem de on iki taksitle." Eski kaptanlardan "Memo Dayı" ise işsiz şu sıralar. 25 hanelik Süde- rek köyu su altında kalınca, 11 haneyle birlikte 68'de Ağın ilçe- sine yerleşmiş; o tarihlerde 29 bin lira istimlaktan almış, bir de traktörünü satıp "65 bine bir ev" almış o kadar. Fabrikadan atılmış polis oğlunun ise "ciğer- leri su toplamış." "Doktorlar Çapa'ya veya Cerrahpaşa'y-a di- yoıiar"mış. Kaldı mı ki "Memo Dayı"da para? Borçlar gırtlağa kadar: "Allah kerim iyi olur in- şallah." Elazığ'da eskisi gibi pavyon ve gazino türü eğlence yerleri yok; çünkü köylünun ıstimlak para- ları bitti; aracılann ve tefecile- rin işleri kesat şu sıra. Denizle birlikte yeni bir yaşam biçimi başladı Keban yöresinde. Göç, nüfusun büyük bir bölümünü aldı götürdu büyük şehirlere. Geriye kalanlar ise her türlu ola- naksızlığa ve çaresizliğe karşın su altında kalan köylerinin ye- rine "denize nazır" yeni köyle- rini kurdular, atalarının kemik- lerini sızlatmamak için. İçmeye de kullanmaya da gölün suları- nı çektiler motopomplarla. Bağ bahçe yaptılar, yeşillendirdiler, şenlendirdiler köylerini. Ağın'a bağlı Paynik ve Zaulbar, Çemiş- kezek'e bağü Pulur ve Hıdıroz, yeni kurulmuş köylerden birka- çı. ICısacası atalannın toprakla- nnı terk etmedi bu köylüler her türlü olanaksızlığa karşın. Çe- mişkezek'e bağlı Hıdıroz (Kıraç- lar) köyü baraj öncesi ilçenin nüfus ve toprak bakımından en büyük köyüymüş (110 hanelik). Baraj sonrasında kumlan yeni köyde ise 30 hane bulunuyor. Su altında topraklannın yansından fazlasını bırakmış, ustelik de su- suz kalmış. Şu an içmeye de kul- lanmaya da gölden alıyorlar su- yu. Diğer köylerle ortak şebeke- den şu sıralar çeşmesine su ak- mıyor. Karayolu bağlantısı ise yeni yapılmış. Toprak yol Çe- mişkezek'e 33 km. uzaklıkta. Araçla 3-4 saatte gidilebiliyor- muş bu yolla ilçeye. Ağın ilçesi- ne ise "deniz" yoluyla 2 saatte gidilebiliyor; "o da 'deniz' dal- gasızsa..." Hıdıroz köyü 1975 yı- lında kurulmuş ve barajın elek- trik üretimine geçmesinden tam 11 yıl sonra köye elektrik getiri- lebilmiş. "O da haftanın iiç gü- nii kesiliyor"muş. Kışın ise 10-15 gün kesildiği bile oluyormuş. Hıdıroz'un komşusu 20 hanelik Ehme Köyü'nden ise kala kala 1 hane kalmış. Topraklannın ço- ğu ise "ada"da. Göl SU>TI kabar- dığı zaman bu iki koyün toprak- lannın bulunduğu alanla bağ- lantısı kesiliyor Keban Hidroelektrik Santra- lı'nın kıyıcığındaki bu köylerde kışın yaşam nasıldır acep? Ka- rayollan kesik, "denizyollan" ruzgârın insafına kalmışsa has- talanru nasıl ulaştınrlar hekime? Haftada bir uğrayan Elazığ bağ- lantılı feribotla mı? Ya diğer ge- reksinmeler? Yiyecek, içecek, gazete? Dünyayla tek bağlantı- ları TV'dir bu köylülerin; "Er- znnım'dan gelen elektrik" de kesilirse. O zaman da varsa, pil- li, transistörlü radyo bağlantıla- rını sağlar dünyayla. Gazete ise yazdan >"aza köye gelen misafır- İerle gelır bu koylere. Yaru: Tarlava ((Ider gihl feahga gidenler 22milyarm salıipleri haleıı W Haber Merkezi — Yılba- şı tatilinin sona ermesinden sonra Milli Piyango'nun yıl- başı özel çekilişinin talihli- leri ortaya çıkmaya başladı. Çeyrek bilete isabet eden 22 milyar liralık buytlk ikrami- yenin talihlileri ise halen "sr". Milli Piyango ldaresi tarafından Tarsus'a gönderi- len, ancak gezici bayi tara- fından Diyarbakır'a götürülen ve buyük ikrami- ye isabet eden büetin, sebze halinde çalışan bir hamala çıktığı bildirüiyor. AA'nın haberine göre, dün Diyarbakır Sebze Hali- nde hareketli bir gün yaşan- dı. Halde çalışan Maşallah Çakır adlı hamalın aldığı bi- lete büyük ikramiye isabet ettiği öne sürüldü. Arkadaş- lan, Çakır'ın daha önce "Büyük ikramiye çıkarsa sizi ortak ederim" diye söz ver- diğini, bu nedenle sakladığı- nı iddia ettiler. Aşırı heyecanlı olduğu gözlenen Çakır ise büyük ikramiyenin kendisine çıktığı yolundaki haberleri yalanladı. 22 adet bir milyar liraük ikramiyenin talihlilerinden ikisi ise İzmir'de paralannı aldılar. Aldıklan yanm bile- te birer milyar lira isabet eden Ufuk Kıbç (35) adlı ta- lihli, Milli Piyango Bolge Müdürlüğü'ne bizzat gelerek 500 milyon lirasını aldı. Rek- lam Ajansı sahibi olan Kılıç, eşiyle dünya turuna çıkma- yı düşündüklerini söyledi. öteki talihli ise kendi yeri- ne Halk Bankası Hatay Şu- be Müdürü'nü göndererek 500 milyon lirasını tahsil et- ti. Banka Müdürü Bedir Yeriikaya, talihlinin, adının açıklanmasını istemediğini belirtti. fstanbul'da da çeyrek bi- letine 1 milyar lira isabet eden Mustafa Sevilir (33), ikramiyesini Bahçekapı şu- besinden tahsil etti. Fırın iş- çisi olan Seviiir, "Bu parayia hayatım değişecek" dedi. ( Ali Baba ve Kırk Haramiler' adlı opera, 21 ocak akşamı Ankara Devlet Opera ve Balesi'nce sunulacak 'Arabeskesinli'opera tartışmasıASLI KAYABAL "Arabesk esinli" bir opera olup olmadığı tartışma konusu edilen "Ali Baba ve Kırk Haramüer" adlı operanın prö- miyeri 21 ocak akşamı Ankara Devlet Ojpera ve Balesi'nde ya- pılacak. Ûç yıllık bir çalışmanın ürünü operanın bestecisi ve or- kestra şefı Selman Ada, "Eseri arabesk esinli olarak niteleyen kim olduklan belirsiz kişiler kimliklerini açıklasınlar. Hodri meydan" diyor. Librettosunu Tank Gunersel- in yazdığı operada, Ali Baba ve Kırk Haramiler masalı temel alınmış. Bir dizi duşsel öykuden oluşan yapıtın bestecisi Ada, fantastik metinle tümlenen ma- kamsal bir muzik yazmış. Ada- ya göre Türk makamları evren-" sel. Besteci, "Bartok da Türk makamlannı kullanmış. Biitün makamlar evrenseldir. Başlan- gıçta Batı müziği de makam özellikleri taşırdı. Ancak sonra makamdan uzaklaşıldı" diyor. Ankara'daki icra "Ali Baba ve Kırk operasının önce Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nde sahnelen- mesi tasarlanmış, ancak opera daha sonra Ankara Devlet Ope- ra ve Balesi'nin repertuanna alınmış. Ada, operanın genel sa- nat yönetmeninin yapıtı ilk din- leyişinde icranın yetersiz olduğu- nu Ankara'daki icra daha iyi ol- duğu için repertuara alıridığını belirtiyor. 15 saniyelik arabesk Yapıttaki "arabesk esin" 15 saniyelik bir tür arabesk şaka Ada'ya göre Besteci, "Arabeskin özu yakınma. Bu 15 saniyelik bölıim operanın zirvelerinden biri. Arabeske bir göz kırpış ol- makla birlikte sanattan taviz yok. Arabeskçilerin beceremeye- eeği bir arabesk bu" diyor. Ta- nk Günersel'e göre arabesk; te- melde vakınma, eziklik ve kişi- SELMAN ADA — Operanın bestecisi ve orkestra şefi. Selman Ada Arabeskin özü yakınma. Bu 15 saniyelik bölüm, operanın zirvelerinden biri. Arabeske bir göz kırpış olmakla birlikte sanattan taviz yok. Arabeskçilerin beceremeyeceği bir arabesk bu. Tarık Gftnersel Ali Baba ve Kırk Haramiler'de 'olanaksız' gibi gelen bazı hedefler gerçekleştirildi. Bu yapıt entelektüel bir halk operası. Benzeri yok. GÜNERSEL - Ali Baba ve Kırk Haramiler'in librettosun» yazdı. liksizlik. Günersel, "Ne Selman Ada ne de ben çok çalışsak da ne yazık ki arabesk bir sey ya- zamayız. Çunkü arabesk farklı bir zihniyet" diyor. Tarık Günersel, Ali Baba ve Kırk Haramiler'de "olanakstz" gibi gelen bazı hedeflerin ger- çekleştirildiğini aktarıyor. Gü- nersel'e gore bu yapıt entelektüel bir halk operası. Benzeri yok. Frantastik bir opera. "Bu ope- raya gelen, Shakespeare'i de görur" diyor. Sürprizler Ali Baba ve Kırk Haramiler, opera seyircisine "sürprizler" sunmayı amaçlıyor. Günersel, 'Üç yıl önceki sloganımız' Her- kes tçin Eğlence'ydi. Bu calışma çeşitli kesimlerden yurttaşlann ilk defa ortak bir tat duyacağı sıcak bir opera olacak" diyor. Selman Ada, arabesk müziği toplumsal bir olgu olarak değer- lendiriyor. Arabesk müziğe karşı olmadığını aktaran besteci, ya- zıyla arabesk yaraimanın buyük bir başarı olabileceğini, ancak kendisinin o yetenekte olmadı- ğını aktanyor. Çağdaş yapıtlar yazan Ada, "Bir zaman tiineli düşünün. Ça- gın ilerisi ya da gerisine mesaj- lar vermeve çalışıyorum, Turki- ye'nin gecmişinde çoksesli bir gelenek yok. Gecmis zamanla- ra yolculuk yapıp bu zamanları doldurmaya calışıyonım. Ali Baba ve Kırk Haramiler gecmiş- gelecek çizgisinde iki yönlii bir gezi. Zaman tiineiinde bir ma- sal dünyası" diyor. Çağdaş opera sanatı Ada'ya gore büyuk bir atılıma girmiş. Opera sanatmın scr. 5-6 >ıı oo- yunca video kasetler ve film dünyası aracılığı ile h<_^ ^ir kit- leye ulaştığından söz ediyor bes- teci. Ada, "Türkiye'de yeterince opera üretilmiyor. Opera >nz- mak çok güç bir iş. Kültiır Ba- kanı Türkiye'de operalann daha çok sahnelenmesini istiyor. Oy- sa şimdiye dek yazılmış opera sayımız 20'yi aşmıyor. ttalyan operalannın 4000 dolayında ol- duğunu düşünürsek aradaki fark ortaya çıkıyor" diyor. Yaratıcı sanatçılık Devlet Opera ve Balesi'nde son dönemde gelişen "Türk adımlı bale" tartışmalanna yö- nelik olarak Ada, "Türk adımlı bale oynamayan Türk balesine ben daha rasılamadım. 'Türk adımı" çeşitli ybrelerin hareket- lerinden esinlenen hoş vücot ha- reketleri. Viyana'da Viyana, Londra'da Londra adımlı mı ba- le yapılıyor diye soranlar yanılı- yor. Yaratıcı sanatçılıgı yönlen- diren Gömürgen'e hak veriyo- rum. Ben herkes gibi bakmıyo- rum bu olaya" diyor. Ali Baba ve Kırk Haramiler adlı fantastik operanın besteci- si Selman Ada ve libretto yaza- n Tank Günersel, yakın gelecek- te Tanzimat dönemiyle ilgili bir çalışma içinde olduklarını akta- nyorlar. "Jön Türkleri" konu edinecek olan opera henüz olu- şum aşamasında. Türk adımlı bale "Türk adımlı" bale, "arabesk esinli" opera tartışmalarıyla çal- kalanan Devlet Opera ve Bale- si'nin Ankara Sahnesi 21 ocak günü "Ali Baba ve Kırk Haramiler" adlı operayı suna- cak. Tarık Günersel, "Operanın önümiizdeki sezon Istanbul'da sahnelenmemesi için hiçbir ne- den yok. F.ser her gecen gün kendi cevresinde kırmızı halılar oluştnruyor" diyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçı- larının sahneleyeceği yapıt Mu- rat Göksu tarafından sahneye konuluyor. I?îkor ve kostümle- 'i i'2 Ssnzr. Camgöı hazırlamış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle