Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 3 OCAK 1991
Baraja düşen,dalgaya kapılırKeban yöresinde oturan insanlann ne elektriği nesuyu ne işi ne de umudu va
KEBAN
Anadolu'daki deniz
ERDAL YAZICI
T
emelden yüksekliği 207
metre, kret uzunluğu
1097 metre, maksimum
genişliği 20 km, uzunluğu ise
125 km, maksimum su
kotunda hacmi 30.600 milyon
metre küpü bulan Keban
Barajı, iç göllerimizin
yanında hatın sayılır bir yer
kapladı. Keban Barajı'mn
vapımına 1965'te başlandı ve
baraj 1973 yazında bitirildi.
Bu sıire içinde yörede buyük
bir göç yaşandı; onlarca köy
su altında kaldı; yollar, izler
kesildi, ulasım felç oldu...
tnsanlar görülmemiş bu
'kocaman derüzi' aşmak için
yıllar yılı yetersiz, sağlamlığı
şüphe götüren motorlu
kayıklarla ve 'feribot
bozuntusu' mavnalarla
yolculuk yapnlar; hem de
'kelleyi koltuğa alarak'.
Giden gitti; kalan sağlar
1973 'te su tuıulmasmdan bu
yana 17 yıllık zaman içinde
birçok acılar, yokluklar
çekmesine karşın yeni bir
yaşam biçimi kurdu. '•Keban
denizi'ne martılar geidi,
motorlu kayıklar, feribotlar
geldi; yeni yeni balık türleri
uretildi... Balıkçüar çıktı
ortava "tarlada ekin dermeye
gider gibi balığa giden..."
Ardından kaptanlar; deniz
gorenı ve gormeyeniyle... Ve
son zamanlarda 'turistik
amaçb' bile düşunülmeye
başlandı 'Keban denizi'...
YIL 1968
Makûstalih
insanıyendi— I —
Yıl 1968... Bir yaz gecesi, av-
cılar Fırat kıyısındalar; keklik
avına gelmişler. Gece saat
02.00... Hava azıcık serince;
üstlerine dut çarşafı örtmüş av-
cılar, sohbetteler. Ortalık "cın-
gır cıngır" aydınlık; dev iş ma-
kinelerinin sesi yeri göğü inleti-
yor; Fırat'ın önüne dağlar taş-
lar yığılıyor. dizginlensin diye.
Avcılar şafakla birlikte yine
keklik kovalayacaklar. 'Berber
Mehmet'i de 'Hüseyin Abi'sini
de uyku tutmamıştı o gece...
"Hüseyin Abi gün gelecek
buralar deniz olacak..."
He ula... Ya bizim keklik-
kr..."
Avaların keklikleri!.. Ya in-
sanlar... Köyler, kasabalar; on-
Jarı birbirine baglayan yollar;
topraklar, çift-çubuk, çoluk-
çocuk ne olacak? Gün geldi Fı-
rat şişti şişti, yuttu her yanı;
köyleri, tarlaları, yılanları, çı-
yanları, kurdu kuşu, avcıların
keklıklerini... Su yükseldikçe
canlılar can deTdine düştuler.
Canını kurtaran kurtardı, kur-
taramayan yem oldu 'deniz'e...
Evler, köyler, toprak altındaki
ataları, yuzyılların anıları kaldı
suyun derinliklerinde. Acep
böyle bir deniz görülmüş müdür
bu memlekette? Deniz ki nasıl
deniz; uçsuz bucaksız; yuzmey-
le, kulaçla kaç günde geçebilir
insan karşı yakaya?
Eskiden Fırat gemilerle aşdır-
mış. Gemi denilen şey, kalın
ağaçlardan oluşan ilkel bir sal;
20-30 baş koyun taşıma kapasi-
teli... Yüklü at başına geçiş için
5 kuruş, insan başına da 2.5 ku-
ruş alınırmış (1953 fîyatı). Şım-
di su altında kalmış Pulur kö-
yünden Zeynep Al«r (79) gemi
maceralarını anlatırken gözleri
dolu dolu oluyor... Fırat'ın az-
dığı günlerde kaç kez batma teh-
likesi geçirmişler "Zeynep
Nine" ve diğer yolcular... Ya
şimdi? Fırat'tan kurtul, koca-
man bir denizin ortasına diiş.
Yılanlar da boguldu gitti, düş-
tüğünde kime sanlacaksın?
Görülmemiş bir göç yaşandı
Keban Barajı oluştuğunda.
Köyleri ve topraklan su altında
kalanların aldıklan ıstimlak pa-
ralan ilk başta gözleri kamaştır-
dı; Elaağ ve çevre illerde yeıden
mantar biter gibi eğlence yerle-
rj (bar, pavyon vb.) bitti... Hol-
dingler turedi birdenbire. Ela-
zığ'ın, Malatya'nın varoşları ge-
cekondularladoldu... Fabrika-
MMYAMAN
tfYARBAK»
YIL 1990
Şimdi herkes
barajzede oldu
Çemişkezek
Feribotu'ndan
incn motorize
ve atlı
yoknlar.
Bugün Agın
hattındaki
feribot, iyi bir
>ciziicüniın
yanm saatten
az zamanda
geçebilecegi
bir guzergâhta
gidip geliyor.
Bu kadar kısa
bir mesafeye
; ıllardır bir '
koprıı
\apilabilmis,
degil.
lar boy gösterdı: Plastik, deri ve
şarap uzerıne... Önceleri "hal-
ka açık şirket" görünumündey-
diler. Ortaklan ise köyu, topra-
ğı, çifti çubuğu su altında kal-
mış köylülerdi. 70'li yıllann or-
talarında kendi malları gibi sa-
hip çıktılar bu işyerlerine. Su al-
tında kalmış Kophinig köyün-
den "Aga Dayı"nın sözleri o
yıllardan bu yana hâlâ kulakla-
rımda çın çın çınlar: "Babam
arabayı evle de bizim fabrikaya
bir bakam. işçiler çalışi mi?.."
"Ağa Dayı"nın sankı babasının
fabrikasıydı!.. Sadece fabrika-
ya 100 bin lirayla ortak olmuş-
tu... O yıllar Ağın Belediyesi de
2 mılyonla ortak olmuştu deri
fabrikasına. Bir umut kapısıy-
dı fabrikalar; toprağı su altın-
da kalanlara iş, aş sağlayacak-
tı. Deri fabrikasının Italyan ma-
kineleri geldikce umutlar da art-
tı. "Geçmişine rahmet" okun-
du sebep olandan. Yüzlerce ki-
şiye iş olanağı sağladı fabrika-
lar. Böylece yörenin makûs ta-
lihi yenilecekti. Toprak üretim
ilişkileri, yerini yeni ilişki biçim-
lerine bıraktı; hatta selamlar bi-
le değişmişti. Buna karşın ula-
şım "felç" olmuştu, ama "ol-
sun"du; günun birinde "her şey
düzelir'di...
Ve Keban Barajı'nda motor-
lu kayıklarla birlikte martılar da
görülmeye başladı birer birer...
Kayıklar lstanbul'dan getiril-
mişti: Eminönü-Kasımpaşa-
Karaköy arasında çalışanlann
birer benzeriydi. Ya martılar?
Göklerin derinliklerinden ini-
verdiler birdenbire görülmemiş
bu denize. Ve belki de hayatta
hiç kürek bile çekmemiş
"Kaptanlar" çıkıverdi orta ye-
re. Su altında k. .ıroz ve
Suderek köylerinden "Memo"
ve "Recep Kaptan'Mar, Paynik
köyunden "Ahmet Kaptan"
baraj go'unde yolcu ve yük ta-
şımacılığına başlayıverdüer.
Yıllar yılı araçlar ve yolcula-
n, canlar bu çuriik feribotla Zi-
ya ve Ahmet kaptanların neza-
retinde taşındılar karşıdan kar-
şıya. "Ziya Kaptan" fırıncılık-
tan, "Ahmet Kaptan" ise çift-
çilikten gelmeydi; gerçi Ahmet
Kaptan'ın babaları, dedeleri Fı-
rat'ta "gemecilik" yapmışlardı
ama bu "gemicilik" başkaydı...
Bu yıllar gerıde bir yığın kor-
kulu anlar ve anılar bıraktı. Kan
kaybından yolda "rahmetlik"
olanlar, sancılara dayanamayıp
yolda doğuran anneler oldu...
Avrupa'dan İstanbul'a oradan"
da Elazığ ve Malatya'ya ulaş-
mak kolaydı, ama Ağın'a, Çe-
mişkezek ve Pertek'e ulaşmak
bir "öliim" dü, işkenceydi...
Nihayet 80'li yıllann başında
"tam tekmil" feribotlara kavuş-
tu bu yöreler; bu zaman içinde
de kaptanlar epey deneyim ka-
zandılar doğrusu... Ve yöre hal-
kı derin bir nefes aldı. Bugün
Agın hattmda feribot iyi bir yu-
zücünün yanm saatten az bir za-
manda geçebilecegi mesafede
çalışıyor. Halkının %99'u okur
yazar olup, "devletin en yiıksek
kademelerine bile evlatlar yetiş-
tinniş" bu yöreye ve bunca kı-
sa mesafeye "minik bir köprii"
yapılamaz mı? Yıllar yılı ülke-
nin enerji gereksinimi için köyu-
nu, toprağını, ölü ve diri canla-
nnı su altına gömen yöre halkı-
nın acılan, sıkınülan, çaresizlik-
leri bir köprüyle unutturulamaz
mı?
Yıl 1990. Keban yöresine
"deniı" geleli yaklaşık 15 yıldan
fazla oldu; bu "deniz" neler ge-
tirdi neler götürdü? Martılar,
motorlar, feribotlar geldi, yeni
yeni balıklar türedi. Elektrik
enerjisi gitti ülkenin dört bir ya-
nına. Ya gdtürdukleri; köyler,
topraklar, çift-çubuk, paralar ve
paralar. Türedi holdinglerin,
pavyon kabadayılarının, aracı-
nın tefecinin, hırsızın, arsızın,
madrabazın, kumarbazın kaptı-
ğı istimlak paraları. Fabrikalar
ardı ardına battı iflas etti; köy-
lülerin kendi malları gibi sahip
çıktıkları fabrikalar bankalara
TV'de "çevrecilik" yapan işa-
damlanna gecti. Sonunda "fab-
rika ortaklan" birer "barajzede"
olup, hisselerinin ustune bir bar-
dak soğuk su içtiler. Ağın Deri-
cilik Sanayii'nin işçileri aylarca
alamadıkları ücretleri bir yana,
tazminatsız kapı dışarı edildiler.
O yıllardan bu yana fabrikanın
hissedarlan ve işçilerinin kayıp-
Iarı giderilememiş durumda.
Fabrikanın yerinde şu sıralar
baykuşlar ötmekte; hem de ltal-
yan makinelerinin üstunde. Şu
an binlerce köylü işsiz dolaşıyor
Ağın'da, Pertek'te, Çemişkezek-
te, Elazığ, Malatya ve îstînbul-
da. Paçayı buyük kentlere atan-
lar "iyi kötii idare ediyor"lar
Eski kaptanlardan "Recep
Kaptan" şu sıralar Kumkapı ve
Ahırkapı'da sırtında kilim sat-
makta:
"Hayde taksitle kilim, halı.
Hem de on iki taksitle." Eski
kaptanlardan "Memo Dayı" ise
işsiz şu sıralar. 25 hanelik Süde-
rek köyu su altında kalınca, 11
haneyle birlikte 68'de Ağın ilçe-
sine yerleşmiş; o tarihlerde 29
bin lira istimlaktan almış, bir de
traktörünü satıp "65 bine bir
ev" almış o kadar. Fabrikadan
atılmış polis oğlunun ise "ciğer-
leri su toplamış." "Doktorlar
Çapa'ya veya Cerrahpaşa'y-a di-
yoıiar"mış. Kaldı mı ki "Memo
Dayı"da para? Borçlar gırtlağa
kadar: "Allah kerim iyi olur in-
şallah."
Elazığ'da eskisi gibi pavyon ve
gazino türü eğlence yerleri yok;
çünkü köylünun ıstimlak para-
ları bitti; aracılann ve tefecile-
rin işleri kesat şu sıra. Denizle
birlikte yeni bir yaşam biçimi
başladı Keban yöresinde. Göç,
nüfusun büyük bir bölümünü
aldı götürdu büyük şehirlere.
Geriye kalanlar ise her türlu ola-
naksızlığa ve çaresizliğe karşın
su altında kalan köylerinin ye-
rine "denize nazır" yeni köyle-
rini kurdular, atalarının kemik-
lerini sızlatmamak için. İçmeye
de kullanmaya da gölün suları-
nı çektiler motopomplarla. Bağ
bahçe yaptılar, yeşillendirdiler,
şenlendirdiler köylerini. Ağın'a
bağlı Paynik ve Zaulbar, Çemiş-
kezek'e bağü Pulur ve Hıdıroz,
yeni kurulmuş köylerden birka-
çı. ICısacası atalannın toprakla-
nnı terk etmedi bu köylüler her
türlü olanaksızlığa karşın. Çe-
mişkezek'e bağlı Hıdıroz (Kıraç-
lar) köyü baraj öncesi ilçenin
nüfus ve toprak bakımından en
büyük köyüymüş (110 hanelik).
Baraj sonrasında kumlan yeni
köyde ise 30 hane bulunuyor. Su
altında topraklannın yansından
fazlasını bırakmış, ustelik de su-
suz kalmış. Şu an içmeye de kul-
lanmaya da gölden alıyorlar su-
yu. Diğer köylerle ortak şebeke-
den şu sıralar çeşmesine su ak-
mıyor. Karayolu bağlantısı ise
yeni yapılmış. Toprak yol Çe-
mişkezek'e 33 km. uzaklıkta.
Araçla 3-4 saatte gidilebiliyor-
muş bu yolla ilçeye. Ağın ilçesi-
ne ise "deniz" yoluyla 2 saatte
gidilebiliyor; "o da 'deniz' dal-
gasızsa..." Hıdıroz köyü 1975 yı-
lında kurulmuş ve barajın elek-
trik üretimine geçmesinden tam
11 yıl sonra köye elektrik getiri-
lebilmiş. "O da haftanın iiç gü-
nii kesiliyor"muş. Kışın ise 10-15
gün kesildiği bile oluyormuş.
Hıdıroz'un komşusu 20 hanelik
Ehme Köyü'nden ise kala kala
1 hane kalmış. Topraklannın ço-
ğu ise "ada"da. Göl SU>TI kabar-
dığı zaman bu iki koyün toprak-
lannın bulunduğu alanla bağ-
lantısı kesiliyor
Keban Hidroelektrik Santra-
lı'nın kıyıcığındaki bu köylerde
kışın yaşam nasıldır acep? Ka-
rayollan kesik, "denizyollan"
ruzgârın insafına kalmışsa has-
talanru nasıl ulaştınrlar hekime?
Haftada bir uğrayan Elazığ bağ-
lantılı feribotla mı? Ya diğer ge-
reksinmeler? Yiyecek, içecek,
gazete? Dünyayla tek bağlantı-
ları TV'dir bu köylülerin; "Er-
znnım'dan gelen elektrik" de
kesilirse. O zaman da varsa, pil-
li, transistörlü radyo bağlantıla-
rını sağlar dünyayla. Gazete ise
yazdan >"aza köye gelen misafır-
İerle gelır bu koylere.
Yaru: Tarlava ((Ider
gihl feahga gidenler
22milyarm
salıipleri
haleıı W
Haber Merkezi — Yılba-
şı tatilinin sona ermesinden
sonra Milli Piyango'nun yıl-
başı özel çekilişinin talihli-
leri ortaya çıkmaya başladı.
Çeyrek bilete isabet eden 22
milyar liralık buytlk ikrami-
yenin talihlileri ise halen
"sr". Milli Piyango ldaresi
tarafından Tarsus'a gönderi-
len, ancak gezici bayi tara-
fından Diyarbakır'a
götürülen ve buyük ikrami-
ye isabet eden büetin, sebze
halinde çalışan bir hamala
çıktığı bildirüiyor.
AA'nın haberine göre,
dün Diyarbakır Sebze Hali-
nde hareketli bir gün yaşan-
dı. Halde çalışan Maşallah
Çakır adlı hamalın aldığı bi-
lete büyük ikramiye isabet
ettiği öne sürüldü. Arkadaş-
lan, Çakır'ın daha önce
"Büyük ikramiye çıkarsa sizi
ortak ederim" diye söz ver-
diğini, bu nedenle sakladığı-
nı iddia ettiler. Aşırı
heyecanlı olduğu gözlenen
Çakır ise büyük ikramiyenin
kendisine çıktığı yolundaki
haberleri yalanladı.
22 adet bir milyar liraük
ikramiyenin talihlilerinden
ikisi ise İzmir'de paralannı
aldılar. Aldıklan yanm bile-
te birer milyar lira isabet
eden Ufuk Kıbç (35) adlı ta-
lihli, Milli Piyango Bolge
Müdürlüğü'ne bizzat gelerek
500 milyon lirasını aldı. Rek-
lam Ajansı sahibi olan Kılıç,
eşiyle dünya turuna çıkma-
yı düşündüklerini söyledi.
öteki talihli ise kendi yeri-
ne Halk Bankası Hatay Şu-
be Müdürü'nü göndererek
500 milyon lirasını tahsil et-
ti. Banka Müdürü Bedir
Yeriikaya, talihlinin, adının
açıklanmasını istemediğini
belirtti.
fstanbul'da da çeyrek bi-
letine 1 milyar lira isabet
eden Mustafa Sevilir (33),
ikramiyesini Bahçekapı şu-
besinden tahsil etti. Fırın iş-
çisi olan Seviiir, "Bu parayia
hayatım değişecek" dedi.
(
Ali Baba ve Kırk Haramiler' adlı opera, 21 ocak akşamı Ankara Devlet Opera ve Balesi'nce sunulacak
'Arabeskesinli'opera tartışmasıASLI KAYABAL
"Arabesk esinli" bir opera
olup olmadığı tartışma konusu
edilen "Ali Baba ve Kırk
Haramüer" adlı operanın prö-
miyeri 21 ocak akşamı Ankara
Devlet Ojpera ve Balesi'nde ya-
pılacak. Ûç yıllık bir çalışmanın
ürünü operanın bestecisi ve or-
kestra şefı Selman Ada, "Eseri
arabesk esinli olarak niteleyen
kim olduklan belirsiz kişiler
kimliklerini açıklasınlar. Hodri
meydan" diyor.
Librettosunu Tank Gunersel-
in yazdığı operada, Ali Baba ve
Kırk Haramiler masalı temel
alınmış. Bir dizi duşsel öykuden
oluşan yapıtın bestecisi Ada,
fantastik metinle tümlenen ma-
kamsal bir muzik yazmış. Ada-
ya göre Türk makamları evren-"
sel. Besteci, "Bartok da Türk
makamlannı kullanmış. Biitün
makamlar evrenseldir. Başlan-
gıçta Batı müziği de makam
özellikleri taşırdı. Ancak sonra
makamdan uzaklaşıldı" diyor.
Ankara'daki icra
"Ali Baba ve Kırk
operasının önce Istanbul Devlet
Opera ve Balesi'nde sahnelen-
mesi tasarlanmış, ancak opera
daha sonra Ankara Devlet Ope-
ra ve Balesi'nin repertuanna
alınmış. Ada, operanın genel sa-
nat yönetmeninin yapıtı ilk din-
leyişinde icranın yetersiz olduğu-
nu Ankara'daki icra daha iyi ol-
duğu için repertuara alıridığını
belirtiyor.
15 saniyelik arabesk
Yapıttaki "arabesk esin" 15
saniyelik bir tür arabesk şaka
Ada'ya göre Besteci, "Arabeskin
özu yakınma. Bu 15 saniyelik
bölıim operanın zirvelerinden
biri. Arabeske bir göz kırpış ol-
makla birlikte sanattan taviz
yok. Arabeskçilerin beceremeye-
eeği bir arabesk bu" diyor. Ta-
nk Günersel'e göre arabesk; te-
melde vakınma, eziklik ve kişi-
SELMAN ADA — Operanın bestecisi ve orkestra şefi.
Selman Ada
Arabeskin özü
yakınma. Bu 15
saniyelik bölüm,
operanın
zirvelerinden
biri. Arabeske
bir göz kırpış
olmakla birlikte
sanattan taviz
yok.
Arabeskçilerin
beceremeyeceği
bir arabesk bu.
Tarık
Gftnersel Ali
Baba ve Kırk
Haramiler'de
'olanaksız' gibi
gelen bazı
hedefler
gerçekleştirildi.
Bu yapıt
entelektüel bir
halk operası.
Benzeri yok. GÜNERSEL - Ali Baba ve Kırk Haramiler'in librettosun» yazdı.
liksizlik. Günersel, "Ne Selman
Ada ne de ben çok çalışsak da
ne yazık ki arabesk bir sey ya-
zamayız. Çunkü arabesk farklı
bir zihniyet" diyor.
Tarık Günersel, Ali Baba ve
Kırk Haramiler'de "olanakstz"
gibi gelen bazı hedeflerin ger-
çekleştirildiğini aktarıyor. Gü-
nersel'e gore bu yapıt entelektüel
bir halk operası. Benzeri yok.
Frantastik bir opera. "Bu ope-
raya gelen, Shakespeare'i de
görur" diyor.
Sürprizler
Ali Baba ve Kırk Haramiler,
opera seyircisine "sürprizler"
sunmayı amaçlıyor. Günersel,
'Üç yıl önceki sloganımız' Her-
kes tçin Eğlence'ydi. Bu calışma
çeşitli kesimlerden yurttaşlann
ilk defa ortak bir tat duyacağı
sıcak bir opera olacak" diyor.
Selman Ada, arabesk müziği
toplumsal bir olgu olarak değer-
lendiriyor. Arabesk müziğe karşı
olmadığını aktaran besteci, ya-
zıyla arabesk yaraimanın buyük
bir başarı olabileceğini, ancak
kendisinin o yetenekte olmadı-
ğını aktanyor.
Çağdaş yapıtlar yazan Ada,
"Bir zaman tiineli düşünün. Ça-
gın ilerisi ya da gerisine mesaj-
lar vermeve çalışıyorum, Turki-
ye'nin gecmişinde çoksesli bir
gelenek yok. Gecmis zamanla-
ra yolculuk yapıp bu zamanları
doldurmaya calışıyonım. Ali
Baba ve Kırk Haramiler gecmiş-
gelecek çizgisinde iki yönlii bir
gezi. Zaman tiineiinde bir ma-
sal dünyası" diyor.
Çağdaş opera sanatı Ada'ya
gore büyuk bir atılıma girmiş.
Opera sanatmın scr. 5-6 >ıı oo-
yunca video kasetler ve film
dünyası aracılığı ile h<_^ ^ir kit-
leye ulaştığından söz ediyor bes-
teci. Ada, "Türkiye'de yeterince
opera üretilmiyor. Opera >nz-
mak çok güç bir iş. Kültiır Ba-
kanı Türkiye'de operalann daha
çok sahnelenmesini istiyor. Oy-
sa şimdiye dek yazılmış opera
sayımız 20'yi aşmıyor. ttalyan
operalannın 4000 dolayında ol-
duğunu düşünürsek aradaki
fark ortaya çıkıyor" diyor.
Yaratıcı sanatçılık
Devlet Opera ve Balesi'nde
son dönemde gelişen "Türk
adımlı bale" tartışmalanna yö-
nelik olarak Ada, "Türk adımlı
bale oynamayan Türk balesine
ben daha rasılamadım. 'Türk
adımı" çeşitli ybrelerin hareket-
lerinden esinlenen hoş vücot ha-
reketleri. Viyana'da Viyana,
Londra'da Londra adımlı mı ba-
le yapılıyor diye soranlar yanılı-
yor. Yaratıcı sanatçılıgı yönlen-
diren Gömürgen'e hak veriyo-
rum. Ben herkes gibi bakmıyo-
rum bu olaya" diyor.
Ali Baba ve Kırk Haramiler
adlı fantastik operanın besteci-
si Selman Ada ve libretto yaza-
n Tank Günersel, yakın gelecek-
te Tanzimat dönemiyle ilgili bir
çalışma içinde olduklarını akta-
nyorlar. "Jön Türkleri" konu
edinecek olan opera henüz olu-
şum aşamasında.
Türk adımlı bale
"Türk adımlı" bale, "arabesk
esinli" opera tartışmalarıyla çal-
kalanan Devlet Opera ve Bale-
si'nin Ankara Sahnesi 21 ocak
günü "Ali Baba ve Kırk
Haramiler" adlı operayı suna-
cak. Tarık Günersel, "Operanın
önümiizdeki sezon Istanbul'da
sahnelenmemesi için hiçbir ne-
den yok. F.ser her gecen gün
kendi cevresinde kırmızı halılar
oluştnruyor" diyor. Ankara
Devlet Opera ve Balesi sanatçı-
larının sahneleyeceği yapıt Mu-
rat Göksu tarafından sahneye
konuluyor. I?îkor ve kostümle-
'i i'2 Ssnzr. Camgöı hazırlamış.