29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 1990+ CUMHURİYET/17 Tamü gerfflasının lük Kaplanlan' ile hükümet birlikleri arasındaki çatışmalar, son gunlerde giderek şiddetleniyor. Ülkenin kuzey ve dogu kesimle- rinin kontrolünü ele geçirmek için yapılan catışmalarda, çok sa- yıda asker ve gerilla öldu. Tamil gerillaları, calışmalarda ölen arkadaşlannın cenazelerinde özgürlük andı içiyorlar. (Fotograf: Reuter) Belediye eskî eşya topluyor ANKARA (AA) — Çankaya Belediyesi tarafından, ihtiyacı bu- lunanlara verilmek üzere başlatı- lan, eski ev eşyası toplama kam- panyası sürüyor. Belediyeden yapılan açıklama- ya göre, Sağlık İşleri Müdürlüğu'- nün geçtiğimiz yıl başlattığı kam- panya, önümüzdeki yıl da devam edecek. Kampanyada toplanan ev eşya- sının, ihtiyacı olanlarla yeni yu- va kuracak gençlere verileceği bil- dirildi. Ev eşyası vermek isteyenler, Sağlık İşleri Müdürlüğü'ne bağlı sosyal büronun 135 51 30-244 nu- marah telefonuna başvurabilecek- ler. Gorbi Kongre yorgunu JŞSES: ki'de ABD Başkanı George Bush'la Körfez krizini görüşmeye hazırlanan SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov ülke içinde de baş- ka sorunlarla karşı karşıya. Gorbaçov Rusya Federasyonu Ko- munist Partisi Kongresi'nin dünkü oturumunda delegelerin eleş- tirilerine cevap vermekten bir ara yorgun düştü. (Fotograf: AP) Çevre temizliğine dış kredi MERSİN (AA) — Mersin'de çevreyi kirleten çöp fabrikasının ıslahı için, Fransa'dan 42 milyon frank kredi sağlandığı bildirildi. Mersin Belediye Başkanı Kaya Mutlu, yaptığı açıklamada, sağla- nan kredi ile çevreye pis su bıra- kan ve koku yayan çöp fabrikasının iyi bir antma sistemi- ne kavuşacağuu söyledi. MersinL in en büyük sorunlanndan birinin çevre kirliliği olduğunu belirten Kaya Mutlu, öncelikle deniz kir- liliğini önlemeye çalışuklannı bil- dirdi. Çevre kirliliğine neden olan sanayi kuruluşlarını antma siste- mine kavuşturmak için belediye olarak ellerinden geleni yaptıkla- rını anlatan Mutlu, "Çevreyi kir- leten kim olursa olsun gözünün yaşına bakmayacağız" dedi. Filipinler'in başkenti Manila'nın kuzey böigesindeki Bulacan kenti sakinleri kasır- gayla gelen sağAnak yagmurun yol açtığı selden ötünı evlerini terk edip kentin daha yüksek kesimlerine çıkmak zonında kal- dılar. Ancak sel felaketinin ortasında buldukları strafor levhala- n ulaşım için kullanırken neşeliydiler. (Fotograf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI Tüccar Kafasıyla Dış Politika... (Baştarafı 1. Sayfada) rekmez mi? Kimine göre Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesi yeteriidir; gerisi kendiliğinden gelebilır. Kimine göre Saddam'dan kurtulmak da yetmez; aynı zamanda Irak'ın askeri gücü de budanmalı ve Körfez petrolüne dönük bir tehdit tümüyle yok edilmelidir. Örneğin, New York Times'm ünlü yazar- larından VVilliam Safire savaştan yana: "Bizim için en büyük tehlike gecikmedir. Savaş stratejimiz şu noktalardan oluşmalı: 1. Irak'ın hava savunmasını yok etmek, 2. 26 ki- lit noktadaki savaş üretimini felce uğratmak, 3. Türkiye, Suriye ve Kuveyt sınırlarından Irak'a karşı üç cepheli bir kara savaşı baş- latmak." The VVall Street Journal, geçenlerdeki bir başyazısında daha da ileri gidiyor; Bağdat'- ın alınmasını ve Irak'ta, jkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin Japonya'da kurduğu MacArthur rejimine benzer bir "demokrasi- ye geçiş düzeni"n\ azami hedef olarak sa- vunuyordu. Time dergisinin yazarı Otto Friedrich ise bu kişilerin akıllannı ekmek peynirle mi ye- diklerini soruyor, askeri çözüme karşı çıka- rak "Irak'la savaş, Grenada ya da Panama'- ya çıkmaya benzemez" diyordu. Amerikan yönetimi içinde de askeri çözüm konusunda farklı görüşler uç vermiş durum- da. 'Şahinler' ve 'Güvercinler'in degişik yak- laşımları su yüzüne yansıyor. Sovyetler, çözüme Bırleşmiş Milletler şem- siyesi altında varılmasını istiyor; askeri çö- zümden yana değil. Ayrıca Sovyetler'le Çin'de Irak'a gerekti- ğinde gıda yardımı yapılabileceği görüşü açıklandı. Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand, askeri çözüme iki durumda başvurulabileceğini söylüyor: 1. Birleşmış Mitletler çerçevesin- de; 2. Ya da Irak'ın yeni bir saldırıya geçmesi halinde. VVashington'un İngiltere dışında Avrupalı mütiefikleriyle Japonya'nın tutumundan memnun olduğu söylenemez. Körfez'deki operasyonun şu ya da bu biçimde NATO- damgasını taşımasına Fransa karşı; Federal Almanya ise soguk bakıyor. Bonn daha ge- çen gün Körfez'deki Amerikan askeri varlı- ğını mali açıdan desteklemeyi reddetti. New York Times, Türkiye'yi "kahraman- lık"\a övdüğü 6 eylül tarihli başyazısında müttefiklerinin bu tutumunu şöyle eleşti- riyordu: 'Batı Avrupalılann ve Japonya'nın petro- le bağımlılığı herkesten çoktur. Bu yüzden üzerlerine düşeni herkesten çok yerine getir- mekle yükümlüdürier." Bu arada ABD Oışişleri Bakanı Baker, salı ve çarşamba günleri ABD Kongresi'nde yap- tığı iki konuşmayla Körfez'e yönelik yeni dü- zenin ipuçlarını verdi: 1. Irak Kuveyt'ten çe- kilse bile Körfez'de yeni bir güvenlik siste- mi kurulacaktı; 2. Amerikan askeri varlığı Körfez'de devam edebilecekti; 3. Irak'ın bi- yolojik ve nükleer gücü budanabilecekti. VVashington'un bu yaklaşımı bir tek Lond- ra'da sıcak karşılandı; Paris soğuk baktı, Bonn mesafeli yaklaştı. Federal Almanya'da Allensbach Enstitü- sü'nün geçenlerde yaptığı bir kamuoyu araş- tırmasına göre Alman halkının yüzde 55'i, NATO'nun ve Almanya'nın Körfez'de aske- ri bir çözüme karışmasına karşı... Bugün için Batı Avrupa'da bir tek Bayan Thatcher'ın İngiltere'si, VVashington'un tam anlamıyla yanındadır. Gerekirse, BM şem- siyesi de olmaksızın askeri çözümü savun- maktadır. Bonn'u, Paris'i çıkarlarının bilin- cinde olmamakla suçlarken, Türkiye'yi gök- lere çıkarmaktadır. Bayan Thatcher'dan sonra sırada Cum- hurbaşkanı Özal geliyor kuşkusuz. Sayın Özal, Türkiye'yi Ortadoğu'da tümüyle VVas- hington'un şahin kanadının dümen suyuna itmektedir. Kendisinin ve ülkesinin yazgısı- nı, bugünden yarına ne olacağı bilinmeyen, maceraya son derece açık bir politikayla bir- leştirmeye kalkışmaktadır. Fransa'nın, Al- manya'nın, Japonya'nın mesafeli yaklaştık- ları- bir politikaya bel bağlayarak, çok tehli- keli bir kumar oynamaktadır. Bir çelişkiler yu- mağı halindeki Ortadoğu'nun kaygan zemi- nini gözden kaçırmaktadır. Tüccar kafası ile dış politikaya yaklaşma- nın da bir sınırı vardır. O sınır geçildi mi her an iflas bayrağı çekilebilir Dimyat'a pirince gitmeye kalkışan, unut- mayalım, evdeki bulgurdan da olabilir. için 2. randevu (Baştarafı 1. Sayfada) bileceği gibi Dumas'nın önerisi hemen Yunanistan'ın itirazıyla karşüaştı. Türkiye ile malum so- runlannı dile getiren ve kendisi- nin de ambargodan zarar gördü- ğünü belirten Yunanistan, Türki- ye'ye yapılacak yardım karşılığın- da kendisi için de "tazminat" is- tedi. Ancak toplantıda ne Türki- ye'ye tahsis edilecek yardımın miktarı ne de Yunanistan'a veri- lebilecek tazminatın. boyutuna ilişkin herhangd bir rakam belir- lenmedi. Türkiye ile birlikte ambargo- dan en çok zarar gören Mısır ve Ürdün'e yapılacak yardımın bo- yutlan bugün "Ecofin" toplantı- sında Roma'da bir araya gelecek olan AT ekonomi ve maliye ba- kanlarınca tartışüacak. Ancak ttalyan diplomatik kaynaklarına göre dünkü toplantıda üç ülke arasında dağıtümak üzere belirle- nen toplam kaynak transferinin boyutunun 9.3 milyar doları bu- lacağı ortaya çıktı. Bu miktann tümü AT ülkelerince karşılanma- yacak. 12'lerin dışişleri bakanla- nnın önerisine göre bu yardımın °?o65'inin petrol fıyatlanyla gelir- leri artan Körfez ülkelerince kar- şılanması isteniyor, ki bu gelir ar- tışı son petrol zamlanyla Suudi Arabistan için ayda 3 milyar do- lan buluyor. AT bakanlan geri kalan kısmın da Brüksel ve OECD ülkeleri tarafından kapa- ülabileceğini belirtiyorlar. öneri- len bu yardım programının bugün toplanacak maliye bakanlan tara- fından kabul edilmesi halinde 2.8 milyar dolann bu yıl sonuna dek tahsis edilmesi, geri kalan 6.5 mil- yar dolann da 1991'de verilmesi bekleniyor. Yardımın ülkeler ara- sındaki dağılımından henüz söz etmeyen AT bakanlan, en çok za- rar gören ülkenin Ürdün olduğu- nu tespit ettiler. Ürdün'den son- ra en büyük darbeyi yiyen Türk ekonomisi için ambargonun ma- liyeti, AT Komisyonu tarafından bu zirve için hazırlanan bir rapo- ra göre 1990 için gayri safi milli hasılamızın V»4.5'u olarak belir- lenmiş bulunuyor. "Brüksel, Dogu Avnıpa devri- miyle birlikte Türkiye'yi defter- den silmişti. Ağustos ayına dek AT çevrelerinde Türkiye'nin ar- tık marjinal bir ülke olduğu söy- leniyordu. Irak'ın Kuveyl'i işga- liyle durum değiştj. Bugün Türki- ye'nin AT nezdindeki degeri ne- dir" şeklindeki sorumuzu yanıt- layan AT Komisyon Başkanı Jac- ques Delors, "AT, Türkiye'nin is- tediği tam üyelik için bn üyeligin çabuk gerçekleşemeyeceğini be- lirtmiştir. Fakat Turkiye'ye kar- şı topluluğun hiçbir ön yargısı yokrur. Bizim için bu ülke aynı zamanda NATO ittifakında yer alan bir müttefiktir ve Körfez kri- zi sırasında uluslararası yasalara saygı üöstenniştir. Sanıyoram VELIEFE1NDI HIPODROMU'NDAN rtKKETDACuoGui Son koşu sürprize müsait KEMAL AKYER 1. AYAK: Uzun süredir pist ça- lışmalan yapan Erdal, güzel ga- loplarla bu ) r anşa hazırlandı. Salı sabahı çim provasmda 400/26.7 ÇR yapan bu tayın başarılı yarış çıkaracağına inanıyoruz. Serhad, Ebru ve Polat ikincilik mücade- lesi verecekler. 2. AYAK: Çok koşturulması- na rağmen formundan bir şey kaybetmeyen Dinçsoy kalite ve performans olarak bu rakiplerin- den ustündür. Biz kazanacağım tahmin ediyoruz. Kayıtlı diğer at- lar tabelaya girmeye çalışacak- lardır. 3. AYAK: Bu yanşı için çok iyi bir hazırlık dönemi geçiren Pro- gay ve Calandra arasındaki mü- cadele yarışın birincisini belirle- yecektir. Yine bulduğu formunu muhafaza eden Felek 1, bu iki atın mücadelesinden yararlanabi- lir. Yarışın surprizini bu kez da- ha başarüı koşmasuu beKlediği- miz Butterfly 1 gerçekleştirebilir. 4. AYAK: Hayatının ilk yarı- şında startta takılan Buskashi'nin bu kez başarılı olacağına inanı- yoruz. tdmanlarında çok iyi go- rünen Luna, güzel işlerle bu ya- nşa hazırlanan Jeannie ve Pafa süpriz yapabilirler. 5. AYAK: Çok koşturulmak- tan etkilenmezse düzgün formu ile Snoopy ilk şansa sahiptir. SaU sabahı 400/25, 200/12,5 R sprin- tini de beğendik. Hazırlık olarak yeterli görünen Avare ve Forli de başarılı koşacaktır. Akın ile Tai- rona'yı sürprizde tutuyoruz. 6. AYAK: Sürprize müsait görü- nen zor bir A Grubu yanşı. Biz son idman ve form durumunu beğendiğimiz Mücahit'e ilk şan- sı veriyoruz. Melike 13 ve Kemal- bey sert rakipleri olacaktır. Yan- şın sürpriz ismi üstün süratiyle ön tarafta rahat kalırsa Tunçpınar olacaktır. TAHMİNLER 1. KOŞU: F. Büyukbaba (5), P. Dorutay (6), Begüm 2 (9), S. II- kay(7) 2. KOŞU: F. Erdal 1 (1), P. Ser- had (4), P. Ebru 4 (7), S. Polat (3) 3. KOŞU: F. Dinçsoy (2), P. Hat Soff (4), P. Shetland (6), S. Uğursay (7) 4. KOŞU: F. Progay (2), P. Ca- landra (9), P. Felek 1 (5), S. Bu- terfly (8) 5. KOŞU: F. Buskashi (1), P. Luna (10), P. Jeannie (9), S. Pa- fa (3) 6. KOŞU: F. Snoopy (2), P. Avare (5), P. Förli (12), P. Akın (11), P. Tairona (9), S. Martin Amore (7) 7. KOŞU: F. Mücahit (9), P. Melike 13 (6), P. Kemalbey (8), S. Tunçpınar (4) OTORtTELERİIV GÖRÜŞLERİ F. Dağlıoğlu Kemal Akyer Naip Yılmaz Orhan özsu 1-3-4 2-4 9-8-5-2 2-9-5 9-2-8-5 5-9-2-8 1 2-3-11-12 1-10-9-3 1 1-6-9-11 2-11-5 4-9-6-3 9-6-8-4 9-6-13-11 9-6 Özal: Barış için savaşırız Cumhurbaşkanı Özal Antalya'da Sheraton Oıeli'nin açılışmda yaptığı konuşmada Körfez krizine değindi. Özal bölgedeki olayların Türkiye'yi etkilediğini belirterek 'Barış için fedekârhk yapmaya razı olmadıktan sonra veyahut icabında çarpışmaya razı olmadıktan sonra barışı temin edemezsiniz. Cesaretimiz var, hiçbir şeyden korkmuyoruz' dedi. FARUK BİLDİRİCİ ANTALYA — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, "Banş için fedakâr- lık yapmaya razı olmadıktan son- ra veyahut icabında çarpışmaya razı olmadıktan sonra banşı temin edemezsiniz. Korkarak hiçbir ye- re vanlmaz. Cesaretimiz var, hiç- bir şeyden korkmuyonız" dedi. BM uyelerinin sımsıkı durmaları halinde çözümün mutlaka bulu- nacağını ve uzak olmadığını da ekledi. Cumhurbaşkanı özal dün saat 18.00'de Sheraton Oteli'nin resmi açıhş törenine katılarak, Körfez 1 deki gelişmeler üzerine konuştu. özal, "yanıbaşımızda, GAP böl- gesinde" Irak'ın Kuveyt'i işgaliy- le baslayan olayın Türkiye'yi etki- lediğini söyledi ve "Ben hiçbir ola- yın bu kadar uzun mıiddel sahne- de kaldığını görmedim" dedi. Özal, krizden bütün dünyamn olumsuz etkilendiğini, Türkiye'nin de bu gelişmelerden zarar gördü- ğünü anlattı ve "Bizim bölgemiz- de ve başka bölgelerde insanlar tu- rizm faaliyetlerini kısmaya başla- dılar. Birçok ulke, biz de dahil ol- mak üzere ufak tefek zarariar gör- mekteyiz" diye konuştu. Türkiye'de yazılan bazı haber- ler ve yorumlara değinen özal, "Sanki bu işi yapanlar haklı da bunun karşısına çıkanlar haksız gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bunu söyleyenler gitsinler, Habur sınır kapısında oradan gelenlerle konuşsunlar" dedikten sonra şöy- le devam etti: "Habur kapısında insanlık dra- mı hadiseler yaşanmaya başladı. Türkiye bunlara yardım ediyor. Sı- nırda 100 çadırlık kamp kuruldu. şimdi AT'nin Türkiye'ye yaptığı jest aradaki yanlış anlamalan or- tadan kaldıracak ve aramızdaki işbiriiğine yeniden hız kazandıra- cakür." Bu bağlamda mali pro- tokolun de serbest bırakılabilece- ğini söyleyen Delors, "AT - Tür- kiye ilişkilerinde daima bir engel teşkil etmiş olan Yunanistan pü- riizünün bu kez nasıl bertaraf edildiği" yolundakı sorumuzu da "Söz konusu AT üyesiyle aranız- daki anlaşmazlık unutulmuş de- gildir. Fakat Turkiye bu ciddi kriz anında uluslararası hukuktan ya- na çıkmışör ve bu nedenle de eko- nomisi ciddi bir biçimde zarar görmüştür. Dolayısıyla AT'nin bu kez elle tutulur bir biçimde Tfirkiye'yle dayanışmaya girme- si dogaldır. Önemli olan Türki- ye'ye verilecek acil yardım kara- nna 12 ülkenin birden kaolmış ol- masıdır" diye yanıtladı. Aynı soruyu "Cumhuriyet" için yanıtlayan Italyan Dışişleri Bakanı ve AT Dönem Başkanı Gianni De Micheüs de "Kıbns so- rununun yarattığı engellere rag- men benim başkanlığımın hedefi 1981'de bloke edilen mali proto- kolün çözümlenmesini sağlamak- tır. Bunu umut ediyorum" dedi. TtirkiyeVien (Baştarafı 1. Sayfada) m, ancak Yeni Delhi'nin Irak ve Kuveyt'teki vatandaşlarına yiye- cek maddesi gönderiîmesi yolun- daki çabalannı engellediklerini ileri sürdü. Bu arada uzun süredir "Yiye- cek maddesi ve ilaç gönderelim mi, göndermeyelim mi" soruları- na yanıt aranan Ankara'da, dun bu konuda önemli bir gelişme va- şandı. Hazine vt Dış Ticaret Müs- teşan Namık Kemal Kılıç, Irak is- terse bu ülkeye ilaç satılacağını söyledi. Kılıç, BM ve AT'nin, am- bargo kapsamı dışında kalan ilaç- lara ilişkin bir liste hazırladıkla- rını ve bu liste kapsamındaki ilaç- ların Irak'a gönderilebileceğini söyledi. Listenin antibiyotikleri içerdiğini kaydeden Kılıç, bu ko- nuda aynntıh bilgi vermedi. Dışişleri Bakanı Ali Bozer de dün yaptığı bir açıklamada, yiye- cek maddeleri ile ilacın, ambargo kapsamında olmadığını söyledi. Antalya Büromuzdan Bülent Ece- vit'in haberine göre Bozer, Türk- iye'nin, Irak'a yiyecek maddesi ve ilaç gönderip göndermeyeceği ko- nusuna değinmedi. Bangladeşliler aç-susuz. tnanıl- maz bir lablo. Kendilerine sıcak yemek veriyoruz. Iraklılar her şey- lerini çalmıslar. Peyderpey ulkele- rine gönderecegiz. 1.5 milyon in- san yollara düşmuştür. Yani bu- nu yapanlara bir şey demeyecek- siniz de karşısına çıkana mı bir şey diyeceksiniz? Turkiye'de bugün tartışılan budur. Biz, solhun gel- mesi için çalışmalıyız, ama banş kolay temin edilmez. Banş alma- ya, banşa ulaşmaya kararlı olma- dığınız takdirde, banş için feda- kârlık yapmaya razı olmadıktan sonra veyahut da onun için icabın- da carpışmaya razı olmadıktan sonra banşı temin edemezsiniz. Korkarak hiçbir yere vanlmaz." Özal, konuşmasının daha son- raki bölümünde yine "sulhun te- mininin kolay olmadığını, lafla peynir gemisinin yürümediğini" ifade ederek, "Barışı temin etmek için gereginde fedakârlık yapmak lazım geldiğini çok iyi bilmek mecburiyetindeyiz. Bunu bilmedi- ğimiz takdirde, bunu yapamadığı- mız takdirde hiçbir yere varama- yız. Cesaretimiz var. Korkmuyo- ruz. Hiçbir şeyden korkmuyoruz." Türkiye'nin yanlışın yanında olama> r acağmı anlatan özal, "Bir deli , bir kuyuya taş atmış, bin •kıllı çıkaramamış" sözünü "Bi- risi ortaya taş atacak, herkes akın- tıya düşecek" diye söyledi ve söz- lerini şöyle tamamladr. SHP (Baştarafı 1. Sayfada) maları ve aday belirlemelerinden sorumlu tuttuğu Genel Sekreter Yardımcısı Erol Çevikce'nin istifa- sı üzerine, Baykal kendine yakın MYK üyeleri ile bir değerlendir- me toplantısı yaptı. Çevikce'nin bürosunda dün öğleden sonra ya- pılan toplantıda toplu istifa eğili- mi ağır basarken, bunun bugün yapılacak ve tnönu'nün katılma- yacağı MYK toplantısında görü- şülmesi ve pazartesi günü topla- nacak parti meclisine sunulması kararlaştırıldı. Baykal'ın yakın çevresine, "tnsanlann suçu bir ya da birkaç kişinin üstüne atarak si- yaset yapılamayacagı ve genel sek- reteıiiği ilâ-ı nihâye surecek bir gö- rev olarak gormediğini" söyledi- ği öğrenildi. Genel Başkan Erdal Inönü ise "Her şeyin pazartesi gü- nü toplanacak parti meclisinde belli olacağını" söylemekle yetin- di. Baykal'ın 19 ağustostan bu ya- na bu seçeneği düşündüğünü ve konuyu pazartesi günü toplana- cak parti meclisinde günderne ge- tirmeyi planladığı, ancak önceki günku beklenmedik gebşmeler ne- deniyle, bugün MYK'nın toplan- masını istediği öğrenildi. Baykal'a yakın kesim, bir olağanüstü ku- ruitaya "örgütun kurultay yorgu- nu ve kendi iç hesaplanyla uğra- şır bir parti imajını vereceği" ge- rekçesiyle karşı çıkıyor. Dünkü gelişmeler yaşanırken, öğleden sonra tstanbul'a geçen tnönü, bugünkü MYK toplantısı sırasında da îzmir'de olacak. Bu- gun saat 13.30'da toplanması bek- lenen MYK içinde sadece Hikmet Çetin ve tstemihan Talay "İnönü- ye yakın adlar" olarak biliniyor. 45 üyeli ve MYK'yı seçme yetki- sine sahip parti meclisinde ise bu kesimin "Yenilikçiler" olarak ad- landınlan parti içi muhalefetle birlikte sayılannın 6-7 dolayında olduğu bildiriliyor. Inönü'ye çok yakın kaynaklar bu nedenlerle, ge- nel başkanın "PM desteksiz bir MYK oluşturmak istemeyeeegini ve dolayısıyla olağanüstü kurulta- VEFATLAR İÇİN Yurtiçi, yurtdışı cenaze nakle- dilir, cenaze ılaçlama, malze- me, tabut, bütün işlemler has- sasiyetle, süratle yapılır. işlet- mede aynca 18 ambülans mevcuttur. Cenaze ılanlarında hızmet bedeli ahnma2. İSLAM CENAZE İŞLERİ 147 20 06 - 140 68 86 Mesul Müdür Hafız VELİ ERDEMİR Turizmden 4 milyar dolar bek- liyorduk. Basit bir hesapla 500 milyon dolar zaranmız var. Yazık değil mi? Bunu kim ödeyecek? Bi- rinden almamız lazım. Tabii alı- nz, almayız o ayn hikfiye de ama birisinin buniann hesabını venne- si lazım. Niçin dünya bu duruma düşsün? Ümit ediyorum ki, dün- ya bunun çözümünü muhakkak bulacaktır, ama ileri ülkeler, BM üyeleri bir arada, sımsıkı durur- larsa çözüm mutlaka bulunacak- tır ve çözüm de uzak degildir." Başbakan, Turizm Bakanı ve Antalya Valisi'nin konuşmaların- dan sonra Polly Peck Internatio- nal Yönetim Kurulu Başkanı Asil Nadir, Cumhurbaşkanı özal'a bir plaket verdi. BM toplantısımn öğleden son- rasında Cumhurbaşkanı özal, Başbakan Akbulut ile birlikte otelden aynlarak Paşa Camisi'nde öğle namazını kıldı. özal ve Ak- bulut burada vatandaşlarla bir sü- re sohbet ettiler. Toplantının gerçekleştirUdi|i Sheraton Oteli'nin sahibi işadamı Asil Nadir, konuklara, Dışişleri Bakanı Ali Bozer ve Mesut Yıl- maz'ın da katıldığı basına kapalı bir öğle yemeği verdi. Akbulut'un temaslan Başbakan Akbulut da Özal, Lukanov ile dolaşırken ANAP Antalya il merkezine giderek bu- rada partililere hitaben kısa bir konuşma yaptı. Akbulut, SHP ve DYP oylannın son seçimlerde düştüğünü anımsattı, "Şimdi Mecliste muhalefet yok. 1983 Meclisinde de Halkçı Parti ve MDP vardı, ama şimdi yoklar. 1992 secimlerinde de DYP ve SHP olmayacak" dedi. ya gitmekten başka yolu kalmadı- ğını ve bunun hemen hemen ke- sin olduğunu" söylüyorlar. Bu arada, dün öğle saatlerinde orta- ya çıkan "Inönü istifa etti" söy- lentileri ise bizzat Inönü tarafın- dan yapılan açıklama ile doğru- lanmadı. Inönü istifa etmeyi dü- şünmediğini de sözlerine ekledi. Ne olacak? SHP kaynakları, MYK'dan Baykal'a yakın üyelerin, kendisi ile birlikte istifa etraesinin, diğer iki üyenin de istifası ile sonuçlanaca- ğım ve olağanüstü kurultay yolu- nun açılmasıyla Inönü ile Baykal 1 ın bu kez "genel başkan adaylan olarak karşı karşıya geleceklerini" öne sürüyorlar. Gerek Baykal'a, gerek Inönü'ye yakın kaynaklar, genel başkanın tüzüğün 55. mad- desi gereğince on gün öncesinden olağanüstü kurultayı toplantıya çağırma yetkisi olduğuna dikkat çekerlerken, böyle bir durumun "genel başkanlık mücadelesini kesinleştireceğini" belirtiyorlar. Ocak ayı sonlannda yapılan ola- ğanüsrü kurultayın ardından yeni bir kurultay havasına giren SHP'de Baykal'a yakın kaynaklar "Bu kısa süre içinde partinin iki başlı bir göriinüme kavuştuğunu" yapılacak bir olağanüstü kurulta- yın bu hesaplaşmayı zorunlu ha- le getirdiğini "Çünkü tnönü'den kaynaklanan bazı girişimlerin MYK'ya ve parti genel politikası- na raal edikliğini" öne sürüyorlar. Inönü'ye yakın çevreler ve parti içi muhalefet ise genel başkanın MYK ve PM'de etkisizleştirildiği- ni, ocak ayında "birlik beraberlik ve güçlü yönetim havası ile çıkan SHP'nin başansız bir grafik çiz- diğini ve etkisizlestirilmeye çalışı- lan genel başkana da fatnramn çı- kanlmaya caJısüdığım" iddia edi- yorlar. İnönü ne diyor? Değişik SHP kaynaklan, İnö- nü'nün olağan kurultayı bekle- mektense, "Baykal yönetimini" seçmesine rağmen eski delege ya- pısı ile olağanüstü seçimli kurul- taya gitmesinin daha olağan oldu- ğunu savunuyorlar. Bu kaynakla- ra göre, birkaç kurultay üst üste geçiren bu delegeler parti politi- kalarmı ve yapısını "daha iyi değerlendirebilecek" niteliğe sa- hip. Öte yandan Inönü, dün konu- ya ilişkin Cumhuriyet'in çeşitli so- rularına "pazartesi günkü parti meclisinde her şey belli olur" ya- nıtını verirken, istifayı düşünme- diğini de kesin bir dille belirtti. İnönü, İzmir'de daha önce prog- ramlanan gezisi nedeniyle de bu- günkü MYK'da olamayacağını sözlerine ekledi. GOZLEM UGUR MUMCU (Baftarafi l. Sayfada) söylemişti? Atatürk, dış siyaset anlayışını 1920'lerde şu sözleri ile ta- nımlar: — Biz Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve ba- ğımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin kuvvetieri ve bilinen bütün araçlarryla Türk ulusunu emperyalizme araç yapmak istemelerine engel olu- yoruz. Böylece bütün insanliğa hizmet ettiğimize inanıyoruz. Atatürk, pantürkist ve panislamist siyasetleri 1 Araiık 1921 günü şöyle eleştirir: — Büyük hayaller peşinde kosan, yapamayacağımız şey- leri yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzün- den bütün dünyamn kinini memleketin ve milletin üstüne çek- tik. Biz, panislamizmi yapamadık. Belki "Yapacağız, yapıyoruz" dedik. Düşmanlar da "Yaptırmamak için bir an önce öldürelim" dediler. Panturanizm yapmadık. "Yapıyoruz, yapacağız" dedik. Ve yine "Öldürelim" dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Mustafa Kemal, bu konuşmasında da dış siyaset anlayı- şını şöyle özetler: — HaddimizJ bilelim. Biz hayat ve bağımsızlık isteyen mil- letiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı veririz. Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra Lozan Anlaşması im- zalanır. Anlaşma Musul sorununu çözmüş degildir. Musul görüşmeleri sürerken "Şeyh Sa/f İsyanı" çıkar. Milletler Mec- lisi, Türkiye bu kargaşa içindeyken Musul'un ingiliz man- daterliğindeki Irak'a verilmesini kararlaştırır. Türkiye, hemen o gunlerde Sovyetler'le "Saldırmazlık Anlaşması" imzalar. Arnavutluk, Bulgaristan ve Yugoslav- ya ile "Dostluk anlaşmalan" imzalanır. 5 Haziran 1926 gü- nü Irak ve İngiltere <le anlaşmazlık sona erdirilir. 1926'da İran ile "Dostluk Anlaşması" imzalanır. Yine 1926 yılında Fransa ile Suriye nedeniyle bir "Dostluk ve İyi Komşuluk Açlaşması" imzalanmıştır. 30 Mayıs 1928'de de Italya ile "7â- rafsızlık Anlaşması" imzalanarak Musul sorunu nedeniyle gerginleşen ilişkıler yumuşatılır. Yunanistan ile de barış ve dostluk köprülerı kurulur. Aynı yıllarda Türkiye savaşı yasaklayan pakta girer ve si- lahsızlanma toplantılarına katılır. "Balkan Paktı" ve "Sada- bat Paktı" ile barış ve dostluk çemberini genişletir. Atatürk, ölümünden önce 2. Dünya Savaşı'nın çıkacağı- nı ve bu savaşta neler olabileceğini yakın arkadaşı Gene- ral Ali Fuat Cebesoy'a şöyle anlatır: — Avrupa'da birkaç maceracı Almanya ve İtalya'nın ba- şında zorla bulunuyorlar. Karşı karşıya geldikleri zayıf adam- lann aczinden cüret alıyoriar. Bunlar bugün dünyayı kana bu- lamaktan çekJnmeyeceklerdir. Eski dostumuz Rus Sovyet hü- kümeti, acizlerle maceracılann yanlış hareketlerinden yarar- lanmasını bilecektir. Bunun sonucunda dünyamn durum ve dengesi tamamen değişecektir. İşte bu dönem sırasında doğ- ru hareket etmesini bilmeyip en küçük hata yapmamız ha- linde başımıza mütareke yıllarından daha büyük felaketler gelmesi mûmkündür... Atatürk'ün dış siyaseti, anti emperyalist ve barışçıdır. "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinin amacı da budur. Bugün, dış siyasetimiz "Atatürkçü" değil "Amerikancı ve Bushçu" bir yörüngededir. Böyle gunlerde "Enver Paşa serüvenciliği" ile "Mustafa Kemal gerçekçiliği"n\ yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. "Enver Paşa serüvenciliği" yabancı devletlere dayanıp bu devletlerin emperyalist amaçlarına uygun 'ietihler"e giriş- mek ve bu yüzden de eldeki yurt topraklarını kaçırmaktır. "Mustafa Kemal gerçekçiliği" ise bölgedeki emperyalist güçlere karşı yurt topraklarını koruyarak, bu topraklar üze- rinde "bağımsız" ve "çağdaş" bir devlet kurup, Türkiye'yi dünyada ve bölgede bir barış ülkesi yapmak ve Türkiye 1 nin bölge ülkelerine karşı emperyalizmin aracı olarak kul- lanılmasına engel olmaktır. ABO, Irak'ın Kuveyt'i işgalinden sonra bölgeye "tek sü- pergüç" olarak yerleşiyor. Bu emperyalist siyasete destek olmanın Atatürk'ün anti emperyalist ve barışçı dış siyaseti ile ne ilgisi olabilir? Lukanov: Dîşkileri geliştirme zamanı geldi ALİ DOĞAN ANTALYA — Türkiye ile Bul- garistan arasında altı yıl sonra ilk en ust düzey görüşme dün yine Antalya'da gerçekleşti. Cumhur- başkanı Turgut Özal, Birleşmiş Milletler Küresel Kalkınma Sorun- lan Yuvarlak Masa Toplantısı do- layısıyla Antalya'ya gelen Bulgar Başbakanı Andrei Lukanov'u ka- bul ederek bir süre görüştü. Dün açılan Sheraton Antalya Oteli'nde gerçekleşen kabulde, Başbakan Yıldınm Akbulut ile Bulgaristan 1 ın eski Ankara Büyukelçisi ve Lu- kanov'un danışmam Mimko Slad- karov da bulundu. Konuk Başba- kan Lukanov, "tki ülke arasında- ki ilişkilerin etkinleştirilmesinin zamanı geldi" dedi. Özal, Lukanov'u helikopterle gezdirdi Özal'ın Lukanov'la saat 15.00'te baslayan göriışmesi yak- laşık bir saatten fazla sürdü. Gö- rüşmeye Başbakan Akbulut da katıldı. Dışişleri Bakanı Bozer, "Başbakan katıldığı için kendisi- nin katılmasına gerek kalmadığı- nı" söyledi. Özal, Lukanov'u gö- rüşmeden sonra otomobille bir derici mağazasına götürdü. ANAP il binasmın karşısındaki mağazada Özal, Lukanov'a deri giysiler gösterdi. Mağazadan çı- karken, parti binası önünde top- lanan vatandaşlar Cumhurbaşka- nı'nı alkışladılar. Özal ve Lukanov daha sonra helikopterle kıyı şeridi üzerinde yaklaşık iki saat dolaştüar. Cumhurbaşkanhğı Sözcüsü Ka- ya Toperi, Özal-Lukanov göriiş- mesinde "Körfez krizinin de ele alındığını, ancak ağırlığın Bul- garistan-Tiirkiye inşkilerine verfl- diğini" açıkladı. Toperi, sixasal, ekonomik, kültürd ve insani iliş- kilerin yanı sıra, güvenlik konu- sunda da üst düzey temaslann sürdürülmesinin toplantıda karar- laştınldığım bildirdi. Cumhurbaşkam Turgut Özal, Sheraton Oteli'nin açüışında ko- nuşurken, Lukanov'un 1979'da gördüğü Antalya ile şimdiki An- talya'yı mukayese bile edemediği- ni anlattı. Özal-Lukanov görüşmesinde bir ara Eximbank'ın Genel Müdü- rü Dr. Turgay özban da katıldı. Eximbank'ın, Bulgaristan'a 100 milyon dolar kredi vermesi konu- sunda prensip anlaşmasınâ vanl- dı. Önümüzdeki gunlerde imzala- nacak anlaşmayla, bu paranın 50 milyon doları ihracat, 50 milyon doları da müteahhitlik hizmetle- rinde kullanUaçak^_ Bulgaristan Başbakanı Andrei Lukanov, AA'ya verdiği demeçte "Türkiye ile Bulgaristan arasında- ki ilişkilerin ve bağlantılann her düzeyde daha da etkinleştirilme- sinin zamanı geldi" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle