Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EYLÜL 1990 + * CUMHURÎYET/19
Ktimanjaro'nun eteğinde takdis
Dünya Katoliklerinin nıhani lideri Papa Jean Paul II, Afrika
ülkelerine yapnğı ziyareti sürdüriiyor. Tanzanya'da bulunan Pa-
pa, önceki gûn ünlu Klimanjaro dağının eteğinde kurulu Moshi
kentinde bir konuşma yaparak kendisini dinleyen Hıristiyanlan
takdis etti. Papa'nın konuşması siyah Katolikler tarafından il-
giyle izlendi. (Fotoğraf: Reuter)
Sefireler
kadınlarını
anlatacak
ANKARA (AA) — Turk Kadı-
nını Güçlendirme ve Tanıtma Vak-
fı tarafından duzenlenen, "Dün-
yada Kadının Bugünkü Durumu"
konulu sempozyum bugün yapı-
lacak. Sempozyumda, ılk
konusmayı Prof. Dr. Zeynep
Korkmaz yapacak. Prof. Dr.
Korkmaz, "Tiirkiye'deki kadının
bugunkü dununıT'nu anlatacak.
ABD'nin Ankara Buyükelçisi-
nin eşi Sheppie Abramowitz
"ABD'de kadının bugünkü duru-
mu"nu, trlanda'nın Ankara Büyu-
kelçisi'nin eşi Maıiene Drury "Av-
rupa ülkelerinde kadının bugün-
kü durnmu"nu, Sudan'ın Anka-
ra Büyükelçisi'nin eşi Zaria Elno-
ur ve Japonya'nın Ankara Büyü-
kelçisi'nin eşi Kazuko Aso da "As-
ya ve Uzakdoğu ülkelerindeki
kadının bugunkü durumu" hak-
kında bilgi verecek.
Bayan Bush
b
y ^
"First Lady"leri Barbara Bush'u radyoda dinleme fırsan bul-
dular. Bayan Bush ABC radyosu tarafından yayımlanan edebi-
yat konulu bir programa konuk oldu ve program yapımalan Pe-
ter Jennings ve Bill Blakemore'un sorulannı yanıtladı. Ameri-
kalıiar böylece "First Lady'nin edebiyat konusundaki düşünce-
lerini ögrenmiş oldular. (Fotoğraf: AP)
6 ölü, 38 yaralı
Trafik dünü de
boş geçirmedi
MUĞLA (Cumhuriyet) — Ön-
ceki gün Milas-Ören karayolun-
da meydana gelen trafik kazasın-
da, Güney Ege Linyitleri Işletme-
si'nin servîs otobusu kopruden
uçtu.
Kaza sırasında 6 işçi öldu, 38
işçi yaralandı. Edinilen bilgiye gö-
re kaza önceki gece saat 18.00 sı-
ralannda Milas-Ören karayolu
üzerinde meydana geldi. Mehmet
Gokbel yönetimindeki 48 KD 727
plakalı servis otobüsü, vardiya-
dan çıkan kömur işçilerini Milas'a
götürürken köprüde karşılaştığı
su tankeri ile çarpışarak 20 met-
re yükseklikten aşağıya uçtu. Ka-
za sırasında otobüste bulunan iş-
çilerden Mehmet Ali Sever, Tur-
gut Çoban, Necati Ölmez, Mithat
Akgtıl, Mevlit Gürgen ve Mehmet
Ali Mercan olay yerinde ölduler.
Birieşmeden ne haber?
bakanlar düzeyinde surdürülen birleşme gorüşmeleri şu sıhdar
Korelilerin Ugiyle izledikleri en önerali konu. Kore gazeteleri gö-
rüşmelere ve birleşme sorulanna geniş yer ayınyor. Seul'de bn-
yük bir otelin kapıcılıgım yapan Koreti de işten fırsat bular bul-
maz sabah gazetelerinden gelişmeleri izliyor. (Fotoğraf: Reuter)
HABERLERIN DEVAMI
Olağanüstü Günler....
(Baştarafı 1. Sayfada)
adım adım.
Yaşadığımız günlerin olağanüstülüğünü
sezenlerin sayısı ise henüz fazla değil.
Ama artını bir kez daha çiziyoruz: Cumhur-
başkanı Özal'ın kendi anayasal konumunu
da aşarak oynadığı oyun son derece tehli-
keli: Kendisi için de ülkemiz için de...
•
Yaşadığımız olağanüstü günler krizsiz ya*
zıları neredeyse olanaksız kılıyor. Bugün de
yazımızın girişinı krize ayırmış olduk.
Ama asıl değinmek isted'ığimız konu, bir
meslektaşımızın, yazarTuran Dursun'un ge-
çen salı günü teröre kurban gitmesidir.
Yazarlığını yaptığı yüzyv/dergisinin önün-
de dün duzenlenen törene katıldık; yüreği-
miz acıyla burkuldu bir kez daha. Sevgili Mu-
ammer Aksoy'u, sevgili Çetin Emeç'i anım-
sadık hüzünle
Fikre karşı kurşun...
Ülkemizi bu ilkellikten ne zaman kurta-
racağız?
Düşüncenin kaba kuvvetle durdurulama-
yacağı gerçeğini ne zaman kavrayacağız?
O güzel günler gelebilecek mi?
Demokrasinin her türlü fikrin serbestçe ya-
rıştığı bir düzen olduğunu ne zaman öğre-
neceğiz?
Bir başka meslektaşımız, 2000'e Doğru
dergisinin Genel Yayın Yönetmeni ve Baş-
yazan Doğu Perinçek, fikirieri yüzünden hâlâ
Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde yatıyor. Yö-
nettiği dergi ise içişleri Bakanlığı'nın emriy-
le kapatılmıştı.
Bakanlık emriyle dergi, gazete ve matbaa
kapatılabilen ve adına da demokrasi denilen
bir başka rejim anımsıyor musunuz?
Bir başka meslektaşımızın, Erol Toy'un
çeyrek yüzyıl önce yazmış olduğu bir oyun,
Pir Sultan Abdal yasaklandı bu arada; istan-
bul Valiliği il sınırları içinde oyunun sahne-
lenmesine izin vermedi.
Nerede kaldı sanat ve düşünce öz-
gürlüğü?
İlhan Selçuk'un dediği gibi, "Bir yazariçin
kendi yazdıkları önemli değildir; başkasının
yazamadıklan önemlidir; hapishanesınde bir
tek fikir suçlusunun bulunduğu ülkede yasa-
yan yazar kendisini özgür sanıyorsa, vah ha-
line)..
1
'
Demokrasi ve insan haklarının geçerli ol-
duğu güzel -ve olağan- günlerin özlemini çe-
kiyoruz.
Demirel: Tek kapı Anayasa Mahkemesi
Inönti: Uydu oluruz
(Boftamfı 1. Sayfada)
yi uydu haline getirir. Dış politi-
kada uydu haline getirir. lç poli-
tikaya da kanşıriar. o ülkenin uy-
dusu olur" diye konuştu. SHP li-
deri cumhuriyet tarihinde yine ilk
defa muhalefet ve iktidann dış po-
litika konusunda bu kadar temel
bir ayrılığa duştuklerine de işaret
ederken "Cumhuriyetin ve Ata-
türk'ıin politikası degiştirilmişür.
Türkiye ilk kez esas itibanyla ya-
yılmacı ve saldırgan bir politika
giıdüyor... Bu yetki Anayasa Mah-
kemesi'nden dönecektir" göruşu-
nü ortaya koyarken Mahkeme'nin
konuyu "ivedi" görüşmesini iste-
yeceklerini ve başvuru dilekçesi-
nin en geç salı günü mahkemeye
iletileceğini söyledi.
Inönü dün partisinin genel mer-
kezinde duzenledigi basın toplan-
tısında, Atatürk'ün Kurtulus Sa-
vaşı'nın kazanılmasından sonra
çizdiği dış politikadan esas itiba-
nyla ilk kez ayn düşülduğünü, ik-
tidann ve muhalefetin de farklı
anlayışlarda olduklannı anlattı.
îktidann izlediği politikayı "esas
itibanyla yayılmacı ve saldırgan"
diye niteleyen înönü, böyle poli-
tika izleyen ülkelerin bulunduğu-
nu, bu ülkelerin emperyalist ve sö-
mürgeci olarak nitelendiklerini,
yetki gerekçesindeki "anlaşılmaz
ve kapalı sözlerin" de bunu doğ-
ruladığmı vurguladı. Türkiye'nin
2. Dünya Savaşfnda banşçı bir
politika izlediğini ve bunun sonu-
cunda Birleşmiş Milletler'in kuru-
luşunda yer aldığını vurgulayan
tnönü şöyle devam etti:
"Gerekcede şöyle deniyon 'Kör-
fez krizinden çıkan olaylann etki-
sinde kalmamamız duşünülemez-
miş' Neymiş bu etki? Türk Silah-
lı Kuvvetieri'ni göndennek. Yani
güneyimizde bir savas, çıkarsa biz
de ona kanşmalıymışız. Bu gerek-
çeden çıkan sonuç budur. Bunlar-
dan çıkan sonuç; biz yayümacı bir
politikaya giriyoruz, fırsat bekle-
yeceğiz, civannuzda bir yerde bir
savaş bir kanşıknk varsa biz de va-
nz diye orava aolacagız. Artık bu-
nun sonunda topragınun mı ge-
nişletiriz, o ülkedeki yonetimi mi
deviririz, ne yaparsak kârdır. Bu
anlayışı şimdi dış politika olarak
getiriyor Sayın Özal, Sayın Akbu-
lut ve dün bu karan veren ANAP
gnıbu. Onun için bunu tarih hu-
zurnnda bir defa daha açıklıyo-
ram: Bu dıs politikada biz yokuz.
Bu dış politikaya karsıyız. Bu dış
politika Atatürk'ün dış politika-
ana karşıdır. Türkiye Cumhuriye-
ti'nin temel çıkarlanna aykındır."
Böyle bir politikayı ABD'nin ya
da tngiltere'nin yurütebilecegini,
çünkü bu ülkelerin eskiden beri
böyle bir politika izlediklerini ve
Körfez'de büyük petrol çıkarlan
bulunduğunu söyleyen tnönu,
"Ama görülüyor Id bu yapüklan
bile hukuki değil ki, Birleşmiş
Milletler kararlannın dışına çıka-
mıyorlar. Donup dolaşıp bu kav-
gayı bizim uzerimize bulaşürraak
isteği ortaya çıkıyor" dedi. tnönü,
Türkiye'nin bu polıükanın bir par-
çası olmaması için bütün yasal
olanaklan kullanacaklannı vurgu-
ladıktan sonra TBMM'nin her-
hangi bir yetkisinin ya da görevi-
nin anayasal olarak devredileme-
yeceğini, üstelik alınan 'iznin"
içeriğinin ve alanın ne maksatla
kullanacağının belli olmadığını
söyledi. Kararın "Komşulanmızı
ve Türkiye'yi lelaşa düşürecek raa-
hlyette olduğunu" belirten lnönu,
yabancı silahh kuvvetlerin çağrıl-
masını ise "vahim ve tchUkeii" di-
ye niteledi.
Yctkinin, kriz sonrası da süre-
ceğine değinen lnönü, "karşımıı-
da bir süper güç yok. Gelen ye-
bana askerler niye gelecekler? Biz
güney sınınmızı koruyamayacak
mıyız ki? Bunlar ne maksatla ge-
lecekler? Nereden gelecekler?
Bunlara kim kumanda edecek?
Haydi gelip üslere yerleştiler. Pe-
kiyi bunlan kim kontrol edecek?"
sorulannı yöneltti. NATO'dan as-
ker gelmesinin dahi anlaşmalara,
şartlara ve çerçevesi belirli bir hu-
kuka dayandığını anlatan tnönü,
buna rağmen bugüne kadar hiç
kimseye böyle bir hak tanınmadı-
ğına dikkat çekti ve "Böyle bak-
ugjnızda bu »nayasaya da babaya-
saya da aykındır. Bunlara Özal
kumanda edecek herhalde. Özal
nasıl kumanda edecek? Oradaki
uçaklar istediklerini yaparlar.
Kimse bunu anlamaz. Ve biz bu-
nun sonucunda Irak ile bütün
gençlerimizin cepheye gittiği bir
savaşa gireriz. Bu kadar anlamsız
bir yetki nasıl verilir?" diye
konuştu.
lnönü, yetkinin kriz bittikten
sonra da süreceğini, bunun da
anayasaya aykın olduğunu, ancak
Ortadoğu'da krizin 10-50 sene,
belki daha uzun sure devam ede-
bilecegıni anlattı ve ülkenin bütü-
nunü ilgilendiren bu kararın dur-
durulmasını umduğunu söyledi.
lnönü, hukümetin iç politika kay-
gıları ile hareket ettiğini, içerde
kaybettiği halk desteğinin ve önü-
ne çıkan zorlukların Türkiye'yi
böyle bir dış maceraya atarak üs-
tünun örtulmesi çabasma girdiğini
kaydettı. SHP lideri "Inamyorum
ki Anayasa Mahkemesi en çabuk
şekilde buna el atacak. Buradaki
mesde artık bir elumomik, sosyal
haksızlık değil. l Ikenin bir mace-
ra savaşına sokulması. Ülkenin
bütununun geleceğini ilgilendiren
bir hatanın durdurnlması" dedi.
Yüce Divan
lnönü, bir gazetecinin, "Eğer
Anayasa Mahkemesi karar alana
kadar, hükümet Korfez'e gemi, as-
ker gonderirse ya da ulkeye yaban-
cı asker çağırırsa ne olacak? Bu-
na nasıl engel olunabilir?" biçi-
mindeki sorusuna şu yanıtı verdi:
"Böyle bir girişimde bulnnma-
malannı isteyeceğiz. Öbür huku-
ki, sosyal meseleler gibi değil bu.
Geri dönülemeyecek zararlar söz
konusu. Ve Anayasa Mahkemesi
bu karann Anayasa'ya aykın ol-
duğunu söylemiş ve orada insan-
lar ölmuşse, biz savaşa girmişsek,
bu büyük, bu vahim hatanın Yü-
ce Divan'a kadar götürecek so-
rumluluğu var şuphesiz. Bunlann
hepsini soyleyeceğim ve Anayasa
Mahkemesi, başvurumuzu sonuç-
(Baştarafi 1. Sayfada)
ğini" savundu.
Demirel, dün duzenlediği basın
toplantısında, anayasanın 92.
maddesindeki yetkilerin sadece
TBMM tarafından kullanılabile-
ceğini kaydederek "Bu yetkinin
birisine devredilmesi söz konusu
değildir. Bu, anayasaya aykındır.
Bizim Anayasa Mahkemesi'ne
başvurmaya hakkımız yok. Ama
ana muhalefet partisi olarak
SHP'nin başvurma hakkı vardır.
Kim Anayasa Mahkemesi'ne gi-
derse kamuoyundan, hukukun
üstünlüğunu savunanlardan, reji-
mi hukuk rejimi olmaktan çıka-
ran bu karara karşı çıkan butun
vatandaşlardan ve bizden destek
gorür" diye konuştu. Demirel,
Anayasa Mahkemesi'ne başvuru-
da bulunulması halinde, başvuru-
nun çok kısa zamanda karara
bağlanması gerektiğini söyledi.
Demirel şöyle konuştu:
"Bu karann işlememesini sağ-
lamak için tek kapı Anayasa
Mahkemesi'dir. Anayasa Mahke-
mesi bir defa daha hukukun üs-
tünluğunü delillendirmeye araç
landınncaya kadar yurtdışına as-
ker gonderilmemeli, buraya ya-
bana asker alınmamalı, bunlan
so> leyeceğiz. Bunlar yapılırsa so-
nunda Yuce Divanlık bir mesele
ortaya çıkar. Yüce Divan'ın bile
çözemeyeceği bir durum ortaya ç»-
kar. Çunku insanlar olmüşse, ka-
lanlara ceza vennenin öknleri g«-
tirmeyecegi bellidir. Ölenler boş
yerc ölmüş olurlar. Bundan daha
ağır soramluluk olur mu?"
lnönü bir başka soru üzerine
Türkiye'nin komşu olduğu Irak'a
karşı asker göndermesinin anlam-
sız olduğunu ve böyle bir durum-
da asker göndermiş, ama Irak ile
ortak sımn olan tek ülkenin Tür-
kiye olacağmı söyledi. Türkiye'nin
Ortadoğu'da petrol çıkan olmadı-
ğını, tam tersine çıkarının, kapat-
tığı petrol boru hattının açık ol-
masından geçtiğini anlatan tnönü,
"Sanki savaş çıkınca Irak kendisi
ile sımn olmayan o ulkelere asker
füze gonderecek" dedi. SHP lideri
bir soruyu yanıtlarken de yaban-
cı askerlerin Türkiye"ye gelmesi
hakkında özetle şu değerlendirme-
yi yaptı:
"Biz TBMM'de açıkotunım ya-
pılmasını istedik. Kapalı yapıldı.
Ancak bu konuda bizi tatmin edi-
ci bir açıklama yapılmadı. İlk de-
fa bir savaş olasılığında iküdar ve
muhalefet ayn duşunuyorlar. Bi-
zi bir savaşa goturecek karar sa-
olacakür. Hukuk devleti kavramı
çiğnenmiştir, parlamento kendi
kendisini saf dışı etmiştir. Aslın-
da gerçekten Türkiye'nin menfa-
atleri icabı bir yere asker gonde-
rilecekse ne amaçla gonderilecek,
buna karar verecek olan
TBMM'dir. Geçen bir ay zarfın-
dan hükümet baskanının zikzak-
lan belli. 'Bize saldırüırsa biz sal-
dırmak için yetki istiyoruz' dîyen
hükömet başkanı şimdi bu yetki-
yi ne yapacakür? Farzedelim Id
Anayasa Mahkemesi bnna do-
knnmadı. Haui dışanya asker an-
cak bize bir saldın olursa gönde-
rilecekti? Demek ki T.C. hükü-
metinin bir politikası, bir Körfez
politikası yoktur. Bu yetkiyi T.C.
hükumeti kullanmayacakür. Hü-
kümet yerine kendisini ikame et-
miş bir naip, bir kayyım duru-
munda bulunan sayın Özal kulla-
nacaktır. Sayın Özal resmen olup
fiilen olmayan T.C. hükümetinin
kayyımıdır. Onun zoruyla olay
buraya gdmiştir, onu memnun et-
mek için böyle bir şey yapmışlar-
dır. Karar lehinde oy kullananlar
Türkiye'yi ateş köprusunun uze-
dece iktidar karan olarak çıkıyor.
Anayasa Mahkemesi asker getirt-
me karannı da iptal edecektir.
Ulusal çıkarianmıza aykındır ve
ne zaman, kimler gelecektir belli
değildir. Niçin geleceklerdir belli
değildir. Ben bunun tehlikelerine
işaret ettim. Bunun başka bir so-
BUCU da hangi ülkenin askerleri-
ni çağınrsak o ülkenin uydusu ha-
line gelmek olur. tstediklerim ya-
parlar. O ülkenin uydusu oluruz.
Dış politikada uydusu oluruz. tç
politikaya da kansıriar. En vahim
olan da bodur."
SHP'de dava hazırlığı
Hukumete verilen yetkinin ana-
yasaya aykın olduğunu savunan
SHP'nin salı gününe kadar Ana-
yasa Mahkemesi'ne başvurarak
"iptal" isteminde bulunacağı bil-
dirildi. Parti Medisi ve hukuk da-
nışmanı Seyfi Oktay, savaş yetkisi
devrinin ancak kanunlarla duzen-
lenebileceğini söyledi. Oktay,
"Buna göre, adının kanun olma-
sı ve kanunlann tabi olduğu pro-
sedürden çıkması şart değil. Içe-
riği itibanyla kanun olarak nite-
lendirilebilmesi Anayasa Mahke-
mesi'ne götürmek için yetiriidir"
diye konuştu.
Oktay, Anayasa Mahkemesi'n-
de dava açmak için hazırlık yap-
tıklannı ve en geç salı günü baş-
vuruda bulunacaklannı kaydetti.
IRAK UÇAĞIYLA GELEN 157 KANADALI ÜLKELERİNE GİTTİ
Bağdat'tan gelen rehineler Irak uçağından inip Kanada nçagına bindiler. (Fotoğraf: AA)
162 rehine Ankara'ya geldiHaber Merkezi — Irak ve Kuveyt'teki ya-
bancı rehinelerden, çoğunluğunu Kanadahla-
nn oluşturduğu 162 kişi, Irak Havayolları'-
na ait bir uçakla dun Ankara'ya geldi. 157 Ka-
nadalı Esenboğa Havaalanı'ndan Kanada'ya
gitti. Bu arada Habur sınır kapısının Irak ta-
rafında 15 gundür bekleyen Bangladeşlüerin
ülkelerine gönderilmeleri için Türkiye ile
Bangladeş arasında hava köprüsü kurulduğu
ve bu kişilerin 9 eylülden itibaren ülkelerine
gönderilecekleri bildirildi.
Ankara Buromuzun haberine göre Irak'ın
Kuveyt'i işgalinden sonra Saddam yönetimi-
nin Irak ve Kuveyt'te rehin tuttuğu, çoğun-
luğu Kanadalılardan oluşan toplam 162 ya-
bancı dun trak Havayollan'na ait bir uçakla
Ankara'ya geldi. 1 saat kadar Esenboğa Ha-
valimanı'nda kalan yabancılardan 157'si Ka-
nada Havayollan'na ait Nation Airways ile
ğu ve Kanada'nın Bağdat Büyükelçiliği'nde
görevli olan Janice Attree Smith ise Ankara'-
da kaldılar.
Irak Havayolları'na ait bir uçakla Anka-
ra'ya gelen 162 rehineden, 140'ının Kanada-
lı, 12'sinin Amerikalı, 10'unun ise Irlandalı
olduğtı bildirildi. Rehineleri getiren Irak Ha-
vayollan'na ait uçak dun saat 17.15'te An-
kara Esenboğa Havalimanı'na indi. Esenbo-
ğa Havalimanı'nda gözlerden uzak bir koşe-
ye çekilen Irak uçağındaki rehineler daha son-
ra Kanada Havayollan'n*ait uçağa alındılar.
Uçak 1 saat kadar Esenboğa'da bekledikten
sonra saat 18.45'te Esenboğa'dan ayrıldı.
Uçağın Londra bağlantılı olarak Kanada'ya
hareket ettiği bildirildi.
Kanada'nın Ankara Büyükelçisi Paul La-
painte halen Kuveyt'te 600, Bağdat'ta ise 20C
Kanadalının bulunduğunu anlattı. Lapointe
bunlann içinde İsrail pasaportlu olanların bu-
lunduğunu da söyledi.
Bangladeşlilere hava köprüsti
Habur'dan muhabirimiz Vedat Yenerer'in
haberine göre içinde bulundukları ekonomik
sıkıntılar nedeniyle yaklaşık 15 gündur Ha-
bur sınır kapısınm Irak kesiminde bekleyen
Bangladeşlilerin sorunları çözülüyor. Bang-
ladeşliler Habur'da Kızılay'm çadır kentlerin-
de bir süıe misafir edildikten sonra Türk Hava
Yolları ve anlaşma sağlanacak öteki havayo-
lu şirketlerinin uçaklarıyla ülkelerine gönde-
rilecekler. Dün Habur sınır kapısında incele-
melerde bulunan Olağanüstü Hal Bölge Va-
lisi Hayri Kozakçıoğlu, Türkiye ile Bangla-
deş arasında bir hava köprusunun kuruldu-
ğunu, 9-23 eylül tarihleri arasında bu ulke ile
Türkiye arasında düzenli uçak seferleri düzen-
leneceğini açıkladı.
Habur sınır kapısına 3 kilometre mesafe-
de bulunan Hac konaklama tesislerinde Kı-
zılay'ın kurduğu çadırlara dün öğleden son-
ra Bangladeşlilerden ilk grup olan 316 kişi yer-
leştirildi.
Çadır kenti gezen Bolge Valisi Hayri Ko-
zakçıoğlu ile Şırnak Valisi Aydın Aslan mî-
safır Bangladeşlilerle sohbet ederek inceleme-
lerde bulundular.
rine çıkarmışlardır. Altında ateş
yanryor."
Körfez krizinin, bir dünya so-
runu iken Türkiye ile Irak arasın-
da bir sorun haline getirildiğini
kaydeden Demirel, yabancı asker-
lerin Türkiye'de yıgjnak yapma-
sı halinde, "Türkiye'nin Irak'ın
hnsumetini üzerine çekeceğini"
anlattı. Demirel, "Böylece Türki-
ye kilit olmaktan da, anahtar ol-
maktan da, köprii olmaktan da
cıkmışür. Neyin köprüsü olacak-
sınız? Irak'ın bugünden itibaren
Türk vatandaşlanna rehine mua-
melesi yapmaması duşunülemez.
Bu ülkedeki Turk soydaşlanna da
nasıl da>ranacağı meçhuldur.
Kendi kendinizi ateşe soktunuz"
dedi.
Körfez krizinin savaşa dönüş-
mesi halinde Türkiye'den de bir
cephe açılmasının söz konusu ola-
cağmı kaydeden Demirel, "Ya-
bana askerler başka neye yaraya-
caktır? Türkiye bu şartlar altın-
da Irak'ın husumettne ve füze sal-
dınsına manız kalacakür. Bir afe-
rin uğruna Türkiye'den daha hızh
giden yoktur. Fevkalade . anhş bir
yola sapılmışür, bu bir maceradır
ve ülkenin başına buyuk bir dert
açılmıştır" diye konuştu.
Kararda resmi olmayan bazı
gerekçelerin de ileri sürüldüğünü
belirten Demirel şunlan söyledi:
"Saddam büyük bir tehlikey-
miş, yol yakınken Türkiye bun-
dan kurtuunahynuş, Oeride Türki-
ye için buyuk sıkıntı oiıbilinniş.
Resmi ağızlar buna yakın şeyler
söylüyor. Etrafinızdaki her tehli-
keyi ortadan kahhrmaya kalka-
raazsınız. Bu, devletler hukuku-
na sığmaz. O zaman herkesie iti-
şip kakışmanız gerekir. Saddam'ı
ABD bile bizim hedef aldığımız
kadar hedef almadı. Türkiye'nin
Saddam'ı bir frankeştayn yapa-
rak kendi başına bela etmesi işgü-
zarlıktır."
Türkiye'de Körfez krizinin ar-
dından bazı "pastacıların
türediğini" kaydeden Demirel,
bunlann "Savaş sonrasında Or-
tadoğu'nun değişen haritasından
pay beklediklerini" savunarak
sözlerini şoyle surdurdu.
"Baş pastacı Sayın Özal'dır.
Körfez krizi, harita değiştiği için
çıktı. Bunalımın nedeni, sonucu
haline gelmez. O pastacılar tnza-
ğa düşüyor. Savaşa talip olarak
dışandan para yardımı aramak,
paralı jandarmalığa talip olmak-
tır. Turkiye'ye böyle bir itibarsız-
lıgı yakışüranm alnını kanşlanm.
Bn ülkenin çocuklannı kime ve
nereye gideceği belli olmayan 'üe
beş kuruş menfaat sağlayacagız'
anlamı yoktur. Türkiye'nin yüz-
de sekseni bu olayın karşısında-
dır. Biz bu olayı, Anayasa Mah-
kemesi'nin vereceği karan da dik-
kate alarak mitinglerie vatan sat-
hına götünıniz."
Hükumeün aldığı izni kullan-
dıktan sonra Anayasa Mahkeme-
si'nin iptal karan vermesi duru-
munda hukümetin istifa etmesi
gerekeceğini belirten Demirel,
"Bu karar anayasaya aykındır,
sonuçlan da hukuk dışı olacaknr.
Bu durumda cezai sorumluluk da
ortaya çıkar" dedi. Vatandaşın
tepkisini mektupla, telgrafla ve
mitinglere katılarak göstermesini
isteyen Demirel, "Bunu anarşi
saymaya kalkarlarsa çok büyük
yanlış yaparlar. Milli beraberiik
\e biriik şantajı, Türidyfdeki çir-
kin ve çarpık rejimin tarnşdma-
sını onlemez. Arkasında halk o(-
mayanların ağzına bu söz
yakışmaz" diye konuştu. Demi-
rel sunları söyledi.
"Türkiye, çevresine güven tel-
kin eden bir ulke olmaktan çık-
mış, komşulannı tehdit eden ul-
ke durumuna gelmiştir. Türkiye
adına Özal'ın kimseye söz verme-
ye hakkı yoktur. Söz veren verdiği
sözle bağlıdır, arkasında millet
yoktur."
Türkiye'nin Birleşmiş Millet-
ler'in aldığı ekonomik ambargo
kararıyla yetinmesi gerektiğini be-
lirten Demirel, "Dünya nereye
kadar bu işin içindeyse biz de o
kadar olmalıyız" dedi. Demirel
Özal'ın ABD Dışişleri Bakanı Ja-
mes Baker ile yaptığı görüşme tu-
tanaklarının da sansüre uğradığı-
na inandığını belirterek, "Bu sah-
nedeki aklörlerin hiçbirisine iti-
mat etmiyorum" diye konuştu.
SOYLEV
(Cilt 1-2)
Hıfzı V. Velidedeoğlu
18. bası 7000 iira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeli gönderilmez.
UGURMIMOJ
(Baştarafi 1. Sayfada)
Petrol.
Arap rejimleri değişebilir; sınırlar yeniden de çizilebilir,
ancak bu dünyada petrol gereksinmesi sürdükçe Ortado-
ğu siyasetinde petrolün oynadığı rol hiç değişmez. Petrol,
değişen siyasetlerin değişmeyen ve değişmeyecek temel
öğesidir
Petrol ile birlikte değişmeyen siyaset, gelişmiş sanayi ül-
kelerinin çağdışı Arap rejimleriyle kurdukları ilişkileridir. De-
virler değışır; ancak bu siyaset ve bu ilişkiler değişmez.
Petrol, bölgedeki emperyalist çıkariann ve bu çıkartarın
yönlendirdiğı siyasetlerin de hep odak noktasıdır. Bu siya-
set, Arap şeyhlik ve krallıklarının Batılı emperyalist güçle-
rin oyuncağı olduklarını gösteriyor.
Bu ilişkiler dün olduğu gibi bugün de böyledir.
20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ilk
Arap ayaklanması Mekke Şeyhi Şerif Hüseyin tarafından
başlatılmıştı. Şerif Hüseyin, Hz. Muhammed'in torunların-
dan Hasan'ın soyundan geliyordu. Bu soydan gelenlere
"şerif" denmekteydi.
Şerif Hüseyin, Ingilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı İmpa-
ratorluğu'na karşı ayaklandı. İngilizler, Şeyh Hüseyin'e "Hf-
caz'/n ablukası" da basta dmak üzere her türlü desteği sağ-
ladılar.
Bugünkü Ürdün Kralı'nın dedesi olan Şeyh Hüseyin, hem
Arap Imparatoru hem "Arap Halifesi" olmak istiyor; bunlar-
la da yetinmiyor, düşlediği bu Arap İmparatoduğu sınırları-
nı Türkiye'nin Güneydoğu'suna kadar genişletmek istiyor-
du.
Bu siyaset de Batılı devletlerın çıkarlarına pek uygun düş-
müyordu.
İngiltere ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu'nun bölge-
den çekıleceğini gördükten sonra 16 Mayıs 1916 günü
Sykes-Picot Anlaşması'nı imzaladılar. Bu anlaşma ile Or-
tadoğu, İngiltere ve Fransa tarafından paytaşılıyordu. İngil-
tere, 2 Kasım 1917 tarihinde yayımlanan "Balfour
Deklarasyonu" ile de bölgede bir İsrail devletinin kurulma-
sna yeşil ışık yakmıştı. 3 Ocak 1919'da da Londra'da Şerif
Hüseyin'in oğlu Faysal ile Dünya Siyonist Örgütü lideri We-
izman arasında imzalanan anlaşmayla da bugünkü israil
devletinin kurulmasına yol açacak süreç başlatılmış oluyor-
du. 24 Nisan 1920 tarihli Sam Remo Ânlaşması'yla Irak,
Ürdün ve Filistin İngiltere'de, Lübnan ve Suriye de Fransız
mandasına verilmişti.
10 Ağustos 1920 günü imzalanan Sevres Anlaşması ile
Batılı devletler, Osmanlı imparatorluğu'nun bölgedeki ege-
menliğine son vermişlerdi.
Mekke $eyhi Şerif Hüseyin'in H/caz Kra/ftğı da uzun sür-
meyecek; Şerif Hüseyin, Necd Sultanı Abdülaziz ile 1924
yılında giriştiği şavaşta yenik düşecek ve Sultan Abdüla-
ziz ibni Suud ile ingiltere arasmda 20 Mayıs 1927 günü Cid-
de Anlaşması imzalanacak ve bu anlaşmadan sonra da
1932 yılında Suudı Arabistan Krallığı kuruiacaktı.
Suudi Krallığı'nın 1933 ve 1936 yıllarında kısa adı
"Aramco" olarak bilinen "Arabian-American Oil Company"
şirketine petrol ayrıcalıkları tanınmasıyla da ABD siyaseti
Ortadoğu'da önemli bir köprü başı tutacaktı.
Ortadoğu hep gelişmiş sanayi ülkelerınce yürütülen
emperyalist siyasetlerinın alanı olmuştur; Arap şeyhlikleri
ve krallıkları da bu siyasetin birer aracı!
Ortadoğu üzerindeki bu emperyalist siyaset, 1950'lerde
bölgede İngiltere'nin öncülüğünde bir "Ortadoğu
Komutanlığı" kurulması ve bu komutanlığa Türkiye'nin de
katılmasını sağlamaya çalışıyordu. Mısır, böyle bir komutan-
lığa katılmayı reddetmişti.
Kurulması gerçeklestirilemeyen Ortadoğu Komutanlığı ye-
rine Batılı devletler yeni çözüm yollan buldular:
Türkiye'yi NATO'ya almak ve Bağdat Paktı'nı kurmak.
Türkiye, NATO'ya Ortadoğu'daki Batı çıkarlarını korumak
koşulu ile alınmıştı. Türkiye'den istenen bölgede Batı'nın
"petrol bekçiliği"y6\.
Türkiye, 18 Şubat 1952'de NATO'ya girdı. ABD, Ortado-
ğu'da NATO amaçlanna uygun bloklaşmalar istiyordu. 1954
şubat ayında Bağdat Paktı imzalandı. Pakistan ve İngiltere
de Bağdat Paktı'na girdiler. Şerif Hüseyin'in oğlu Kral Fay-
sal'ın, General Kasım tarafından duzenlenen askeri darbe
sonucu devrilmesinden sonra Irak, Bağdat Paktı'ndan çık-
tı. Pakt sonradan CENTO adını aldı.
Bağdat Paktı, Arap devletleri arasındaki ayrılıkların bü-
yümesine, Sovyet etkisinin Ortadoğu'ya girmesine ve 18 Ni-
san 1955'te de Asya-Afrıka ülkelerinin "Bandung Korrferan-
s/"nı toplamalarına yol açmıştı.
Türkiye, 1956 Süveyş ve 1957 yılındaki Suriye bunalımı
ile 1958 yılındaki Irak ihtilalinde hep ABD yanlısı siyaset iz-
lemiştir.
5 Ocak 1957 günü ABD Başkanı Eisenhovver tarafından
açıklanan yeni Amerikan doktrini Ortadoğu'yu "uluslarara-
sı komûnizmin" alanı ilan ediyor ve bu bölgedeki ulkelere
uluslararası komûnizmin kontrolü altındaki bir ülkeden sal-
dın gelmesi halinde ABD'nin bölgeye müdahale edeceği-
ni açıklıyordu.
Irak ihtilalini izleyen günlerde Amerika, Federal Alman-
ya'da konuşlandırılan deniz piyadeleri Adana'daki "inciriik
Üssü" aracılığı ile Lübnan'a gönderiliyor; İngiltere de Kıb-
rıs'taki askerlerinin bir bölümünü Ürdün'e yollayarak Eisen-
hovver doktrinini uyguluyorlardı.
TBMM, anayasaya aykın olarak "yabancı askerieriülkeye"
çağırma yetkisini Akbulut hükümetine, dolaytsıyla Cumhur-
başkanı Özal'a devretmiş bulunuyor.
1950'li yıllann başında Türkiye'den istenen "petrol
bekçiliği" bugün gerçekleşiyor.
Bu koşullar içinde değişen ve değişmeyen nedir?
Değişen koşullar içinde değişmeyen gerçek Batılı dev-
letterin petrol üzerindeki çıkarlandır. Değişmeyen, bölgede
birbirlerine karşı frenleyici ve caydırıcı roller oynayan iki sü-
per güç yerine oluşan tek süper güce" dayalı siyasettir.
Ermeni ve K'ürt sorunları ile Kıbrıs ve Ege uyuşmazlıkları
bu tek süper gücün egemenliğinde Türkiye yararına mı çö-
zülecektir?
Bu hiç düşünülüyor mu?
TURK KALP VAKFI
Muayene, Teşhis, Tedavi, Kontrol,
Laboratuar, Röntgen
175 12 44/45 • 148 58 66
172 87 24