Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
V E N
29 EYLÜL 1990
NERMİN A BADAN- UNA T
Köktendinci akımların nihai hedefi, Türkiye'de bir 'rejim değişikliğVyaratmak
Laikliğe karşı'İslamiyaşam'— 7 —
1982 Anayasası'nın getirmiş
olduğu "din kültürii" kavramı-
nın çok dar bir "din egitimf'ne-
dönüştürülmesi, Türkiye'nin Is-
lam konferansı örgütünde yöne-
tici ve yönlendirici görevler yük-
lenmesi, sosyalist ülkelerde ce-
reyan eden önemli yapısal deği-
şiklikler nedeni ile Sovyetler Bir-
liği'nde ve Bulgaristan'da yaşa-
yan Müslümanlarla Türk aan-
üğm kendi var oluşlannı ve hak-
lannı daha güçlü olarak savuna-
bilmek için Türkiye'den maddi,
manevi destek beklemeleri,
Iran'dan ülkemize geçmiş olup
bu topraklarda bulunan, sayılan
bilinmemekle beraber bir milyo-
nu geçmiş olduğu sanılan Iran-
lılann varlığı, merkezi Suudi
Arabistan'da bulunan ve Türki-
ye'de yıllardan beri çeşitli faa-
liyetler yapan "Rabıta" örgütü-
nün sağlamış olduğu parasal ve
örgutsel kaynaklar (1).
Tşte ülkemizde köktendinci
akımlan yaygmlaştıran bellibaşlı
öğelerden bir kısmı. Bunlara ay-
rıca uluslararası göç yolu ile Baü
Avrupa'ya otuz yıldan bu yana
gidip yerleşmiş bulunan bir kı-
sım yurttaşlanmızın ikinci sınıf
vatandaş konumlarını bir ölçü-
de haflfletmek amacı ile destek-
ledikleri dinsel örgütleri ekle-
mek gerek. Bu tslamcı örgütle-
rin önemli bir kısmı köktendin-
ci bir eğilime sahip olup Türki-
ye'deki yandaş örgütlere önemli
bir fînans kaynağı oluşturmak-
tadırlar. (2)
Türk göcmenlerin yoğun bu-
lunduğu Avrupa'mn çeşitli ülke-
lerinde ve en yoğun yığılma ne-
deni ile özellikle Fed.eral Alman-
ya'da farklı isimler altında laik
Türkiye Cumhuriyeti yerine, ls-
tam dinine dayalı bir siyasal sis-
tem kurmayı amaçlayan bu ör-
güt ve dernekler, yakın zaman-
larda her yerde esen özgürlük
havası sayesinde daha geniş bir-
hareket serbestisinden yararlan-
maktadırlar.
Bu akımın hızla yayılması ve
kabul görmesi aynı zamanda ka-
pitalizmin oluşturduğu yapısal
etkenlere de bağlıdır. Gelişen ka-
pitalizmin yarattığı statü ve ge-
lir kaybını, ahlaksızlık, üçkâğıt-
çılık gibi unsurlara bağlayıp çö-
küntüyü Batı ekonomik sistemi-
ne açılmada gören ve çoğunlu-
ğu esnaf, küçttk çiftçi, marjinal
sektör emekçisi olan kitleler,
ekonomik çıkarlarını din aracı-
lığı ile savunmaya başlamışlar-
dır.
Dinin kendi başına gerici bir
inanç sistemi olduğu savunula-
maz. Fakat din, bireye sağladı-
ğı manevi doyumun ötesinde,
ekonomik ve toplumsal çıkarlar
nedeni ile toplumu geriye götür-
me ya da olduğu yere bağla-
ma çabasında olanlann elinde
önemli bir güce dönüştüğü za-
man, gerici bir etken ol-
maktadır.
Türkiye'nin büyük kentleriy-
le kırsal kesiminin kamuoyu, iş-
te bu etkenlerin katkısı ve dış ile
iç odaklann finansmanı ile yo-
ğun ölçüde dini propagandayla
biçimlendirilmeye çalışılmakta-
dır. Çağdaş teknolojiler, "karşı
kültür" gruplannca yoğun bi-
çimde kullanıldıkca, laikliğın
çağdaş yaşamın vazgeçilmez ta-
banı olduğunu savunan resmi ve
özel seslerin yankılan giderek
zayıflamaktadır. Düne kadar tek
tük camilerde yükselen kökten-
dinci vaazlar, bugün hemen he-
men tüm camilerin çevresinde
vatan sevgisi ne Allaha saygı var-
dır..:
1
"Devlet dairesinde devlet me-
muru diye oturttuğunuz, dudak-
ları boyalı kadın insan mıdır?
Bu, hayvan dahi olamaz!"
"Televizyon aynalannda kal-
casını -af buyurun- nasıl kınyor
diye iştahlan kabartarak dans
ettirdiğiniz, şarkı söylettirdiğiniz
şamözler ve dansözler, milli
kahramanlar gibi alkışlanarak
Avrupa'da şarkı yarışmasına
gönderiliyor ve sonunda rezil
oluyor. Kadın haklan bu mu-
dur?
b) lşci ve işçi haklan
"lslamın muhatabı insandır.
Bugün ortada bir sürü kelime
dolaşıyor. İşçi haklan, kadın
haklan, memur haklan. Oysa
Islama göre insanların önce AJ-
lah'ın ortaya koyduğu haklan,
hukuku koymalan gerek. Evvela
Bir inanç sistemine sahip
çıkmak ve dinin buyruklannı
kişisel olarak yerine getirmek,
her özgür kişinin hakkıdır. Buna karşılık
köktendinci akımlar, toplumun bütün
kesimlerini yasaklayıcı kurallara tabi
kılmayı hedefleyen bir siyasal sistemi,
gereğinde ağır manevi baskı ya da zor
kullanar^k, yani 'cihat' yaparak
yerleştirmek amacmda.
yer alan dükkânlarda satılan
"kasetçalar"lar yardımı ile sayı-
sız defa tekrarlanmakta, boyle-
ce çok geniş bir yayılma alanı-
na kavuşmaktadır.
Bir örnek vennek üzere Ti-
murtaş Uçar isimli bir hocanın
"İşçi ve İnsan Haklan", "Sazlı
Cazlı Nikfih vc Dügün
Törenkri" ve "Isiam Edebiyan"
adb ortalama 60'şar dakika sü-
ren kasetleri içerik çözümleme-
si yolu ile değerlendirilmiştir (3).
Analiz, konuşmaların ussal
açıktemalar getirecek yerde, aşın
tekrarlamalar yolu ile tek yönlü
koşullandırma amacını güttüğü-
nU göstermektedir. Şimdi bu ka-
setlerde değınilen birkaç konu-
ya bakalım:
a) Kadın ve kadın haklan
"Sokaklarda genç delikanhla-
nn, erkeklerin şehvet arzulannı
köpük köpük kabartacak, vücu-
dunun en mahrem noktalannı,
belden aşağısma geçirdiği dara-
cık pantalonlarla göz önune se-
renlere siz insan mı diyorsunuz...
Bunlar nefsi arzusunu arayan iki
ayaklı hayvandır, bunlarda ne
insanı ele alan insan haklan ile
başlayın, sonra işçi haklanna sı-
ra gelir. Yeryüzünde en büyük
işveren kimdir? Dini lslama gö-
re işveren Allah'tır. Bir memle-
kette Allah'ın haklanna saygı
duyulmuyorsa, o memlekette in-
san hakkına ve işçi hakkına as-
la saygı duyulmaz"
c) Gençliğin durumu
"tslam hukukuna göre bir
Müslüman geride bıraktığını ki-
me tesüm edeceğini biımeli. Bir
Müslüman dükkânlarını, apart-
man dairelerini, arabasını, na-
maz kılmayan, içki içen, kumar
oynayan, şehvetten başka bir şey
düşünmeyen çocuklanna bırak-
tıysa mezardaki kemikleri çat-
layacak.
öyle ise bu çocuklara bırak-
ma, lslama ver onları. Allah ve
Resulü'nün getirdiği hükümlere
razı olmayan çocuklara miras
bırakmak dört mezhepte haram-
dır!"
d) Profesörler, aydınlar, gazete-
dler, fUozoflar, tiyatrocular
"Aydınlar aklını Avrupa'ya
göre işletiyor, tavnnı, tipini, ka-
ŞÜKRANKETENCÎD E V L E T V E K A D I N
Cihan Aktaş, 'Sistem Içinde Kadın' ve 'Kadının Serüveni' adlı kitaplarında îslam'a göre kadını değerlendiriyor
Müslüman kadının 'kadm sorunu'yok
'Feminist' Dergisi Kolektifinden:
Kadın, sorununu
kendi hallederFeministler: Millet dediğimiz şey kadınlar ve
onları ezen erkeklerden oluşur. Kadınların
düşük statüsü ve sorunları denilen şey de
erkeklerin kadınları ezmesidir. Kadın
milletinin ezilmişliği, kadınların kendilerinin
halledebilecekleri bir durumdur.
Devlet adına, siyasi iktida-
nn kadın haklan ve hareket-
lerine karşı önlemleri, kadm
örgütlenmelerinin tepkilerine
yol açıyor. Feminist dergisi
gnıbunun görüşlerini, 'Femi-
nist Dergisi Kollektifinden Üç
Kadın' şöyle özetledi.
"Kadınlann Kurtuluşu Ha-
reketi ortaya çıkalı devlet de,
kadınlann varhğını fark etmiş
olacak ki, kadınların statüsü-
nü yükseltmek için önce ka-
nun hükmünde bir kararname
çıkarttı; şimdi bununla da ye-
tinmeyip Meclis'e sevk edip
kanunlaştırmayı uygun görü-
yor. Sağolsunlar!
Bu hikâyenin gerisinde, belli
ki, Avnıpa'daki kadm bakan-
lığı kavramı yatıyor. Irak sa-
vaşından sonra AT'ye girece-
ğiz ya! Aileden Sorumlu Dev-
let Bakanı Cemil Çiçek, bugu-
ne kadar aiie konusundaki ça-
hşmalannda, kadınların statü-
sünün düşukluğünü gozlemle-
me fırsatı bulmuş olacak ki
böyle bir atılıma girişildi. Ka-
dınlann aile dışında bir statü-
leri olabilir miymiş ki!
Cemil Çiçek hem aileden so-
rumlu hem de devletin baka-
nı. Bizdevleti, başka ezilenler-
le birlikte, kadınların da üze-
rinde bir baskı aracı olarak gö-
rüyoruz. Devlet şimdi saucu:
baskı kurmakla yetinmiyor
kadınlann her türlü eylem ve
örgütlenmelerini kontrol altın-
da da tutmak istiyor. Yılanın
başı ufakken ezümeli (Yılan-
lan Sevenler Derneği). Gel gör
ki bu yılan başını kaldıran
cinsten, yani kadın cinsinden.
Bir de işin milli yani var.
Kanun henüz kararname iken,
"Gönüllü kadın kunduşlan-
nın, oluşturulan milli görttş
doğrultusunda yönlendiril-
mesine" ilişkin bir ifade vardı.
Milli göruş lafı, belli bir politik
anlavışı çağnştırdığından ola-
cak, milli düşünceye çevrilmiş.
Ne gerek vardı ki? Ha göriiş, ha
düşünce. Konu kadınlar olunca,
düşmanlıktan yana bir farklan
yok. Neden derseniz, millet
dediğimiz şey kadınlar ve on-
ları ezen erkeklerden oluşur.
Kadınların düşük statüsü ve
sorunları denilen şey de erkek-
lerin kadınlan ezmesidir. Türk
milletinin görüşü, düşüncesi,
vs. nedir bilmeyiz ama kadın
milletinin ezilmişliği, dünya-
nın diğer yerlerinde olduğu gi-
bi gene kadınlann kendilerinin
halledebilecekleri bir durum-
dur."
FEMİNİST Dergisi.
Kolektifinden Üç Kadm
— 7 —
Islamcı kadın hareketleri için-
de de kaçınılmaz olarak kadın
haklan tartışma gündeminde.
Içlerinde kadın haklan mücade-
lesine, hatta feminizme hak ver-
diklerini söyleyenler bile var.
Ancak öncelikle kendi içlerinde
çok büyük tepkiler ahyorlar.
Kadının ailedeki yeri ve görev-
leri de çok yoğun tartışmalann
konusu. Hele de kadının istedi-
ği kadar çocuk sahibi olması,
cinsellikte eşitlik istemesi.
Çok sınırh bazı görüşleri alıp,
çok yamltıcı sonuçlara varmak
yerine, görüş temsilcisi sayılan
ünlü isimlerden birkaç aktarma
yapmak daha doğru olacak.
Abdurrabman Dilipak, "Bir
Başka Açıdan Kadm" kitabmda
çerçeveyi Kuran'la çiziyor. Ay-
nen şöyle diyor:
"Temelde ba kitabın biricik
amaa vardın Insanlan ve inanç-
sızlan, kadm konusunda da ts-
lam gerçeğini yakalamak için
Kuran'a yönelmeye çagınnak...
Kadınlar, haklannı ve sorumlu-
luklannı bibnek zomndadır. Ya-
nn Allab huzurunda bugün ya-
şadıklan her anın hesabım vere-
ceklerdir. Malı ile canı ile sev-
dikleri ile kendi nefsi ile cihat
edecek, cihata katılacakür. Bey-
ler de bu konuda eşlerinin bak
ve sorumİDİuklannı bilerek on-
lara sahip çıkmalı ve korumalı-
dır. Kadınlar, bu hakkını isteye-
bilecek karakter taşıyan örflerini
terk edebilecekler mi? Asıl so-
nın burada. Kadm, bn hakkını
isteyebilecek mi erkek buna ra-
zı olacak mı?"
Şimdi sözü, ünlü bir kadın
yazara, Ohan Aktas'a, 'Kadının
Serüveni', 'Sistem İçinde Kadın'
kitaplanna kendi yazdığı önsöz-
lerinden bazı alıntılara bıraka-
lun?
'Kadın sorunu, insanhğın te-
mel sorunlan içinde var edihne-
ye çahşılan yapay bir sonındur
dersek yeri var. Tüm yapay so-
runlar içinde kadın, konumu ve
varlığının önemi bakımından en
çok üzerinde durulan ve etrafın-
da sansasyonlar yaratılan, en
çok istismara ve kullanılmaya
açık tutulan bir yerde. Bunun el-
betteki çeşitli sebepleri var ve yi-
ne görünürde haklı diyebilecegi-
miz, kadın adına yurekten ka-
bullenebileceğimiz yanlış uygu-
lamalar bu sebepleri destekle-
mekten geri kalmıyor...
'Kadın sorunu' solganı Batı
kökenlidir. Batılı/Hıristiyan ka-
dın için elbette ki bir sorundu
cinsiyeti. Yasalarca hiçbir hak-
Clkan Aktaş 'Kadın
sorunu' var olsa da
gösterildiği gibi değildir ve
sürüp giden kısırdöngü
yeni bir bakış açısının
gereklüiğini ortaya
koymaktadır. Kadın
haklan adına erkek
düşmanlığını ileri süren,
kadın özgürlüğü için
evlenmeyi ve çocuk sahibi
olmayı ayak bağı gören
kadının, bağımsızhğın
cinsel sorumsuzlukla özdeş
olduğunu söyleyen
çevrelerdeki kadm
imajının, köle, meta,
kişiliksiz ve yavan kadın
tiplerinin bir tekran
olduğunu söylemeye gerek
var mı?
ka sahip olmadığı gibi, bunun
da ötesinde kadm olması ona
ahirete kadar uzanan bir suçlu-
luk duygusu yüklüyor ve cinsi-
yetinden dolayı utanması, tövbe
etmesi, dünyadan el etek çekme-
si öneriliyordu. Öte yandan ay-
nı toplum yapısı içinde kadının
cinsel bir meta haline getirilme-
si, çok yönlü bir tutsaklığı gös-
teriyor ve kadın adına var olmuş
toplumsal yargılar, oldukça acı-
masız katı kurallarla destekleni-
yordu.
Baühlaşmak isteyen ülkelerde,
kadınlann konumu nedir bu ele
alışta? Doğrusu, Batılılaşmak
adına meşrulaştınlmak istenen
cinsel özgürlük sloganı ilk ve en
temel sorun olarak gösterilmek-
tedir.
Dünyadaki değişmelere gözle-
rimizi kapayamayız, kendimizi
dört duvar arasına kapatamayız.
tstesek de istemesek de bizi ol-
masa da içinde buluduğumuz
toplumu ve ginikçe genişleyerek
bütün insanlığı etkisi altında bu-
Iunduran olaylan bilmeliyiz.
Eleştirebilecek güce erişmeliyiz.
Bu çerçevede, zihinleri allak
bullak etmesi için âdeta ısmar-
lanan bir yığın yapay sorun ara-
sında "kadm sorunu"nun dünü
ve bugünü üzerinde bir yakla-
şunda bulunmayı zonınlu gör-
düğümü söyleyebilirim.
'Kadın sorunu' var olsa da
gösterildiği gibi değildir ve sü-
rüp giden kısırdöngü yeni bir
bakış açısının gerekliliğini orta-
ya koymaktadır. Kadın haklan
adına erkek düşmanlığını ileri
süren, kadm özgürlüğü için ev-
lenmeyi ve çocuk sahibi olmayı
ayak bağı olarak gören kadının,
bağımsızlığının cinsel sonımsuz-
luğuyla özdeş olduğunu ortaya
koyan çevrelerin oluşturduğu ye-
ni bir kadın imajının, gerçekte
her zaman olmuş köle, meta, ki-
şiliksiz ve yavan kadın tiplerinin
bir tekran olduğunu söylemeye
gerek var mı?
Bütün kadınlar kimi durum-
larda ortak bazı sorunlara sahip
olduklarını düşünebiJirler, ama
Batılı terminolojideki anlamıy-
la bir kadın sorunu, örneğin
Müslüman kadınlara ait ola-
maz.
Müslüman kadın, yeni sö-
mürgeciliğin yığınlan köleleştir-
diği bir çağda insanlığı aşkınlı-
ğa, erkek ve kadm cinslerini ise
birbiriyle uzlaşmaya çağıran ya-
pıcı ve olumlu bir model?'
BtTTl
Yaprak Zihnioğlu'nagöre îslam ve kadm
İSfesnekadın'a
karşı tesettürYaprak Zihnioglu, İslami
kadın hareketini izleyen ve özel
çalışma yapmış bir araştırma-
cı. 1980*1! yıllardaki geüşmele-
re, İslami düşünce etrafında
gelişen kadm hareketlerine
iyünser yaklaşıyor. Gelişen ka-
dın hareketinin her şeye rağ-
men, gerek siyasi iktidarı, ge-
rekse islami gruplan etkiledi-
ğini savunuyor.
"80'li yıllann basında Tür-
kiytfde kadınlann hareketlen-
mesiyle birlikte halen erkek
ağırlıklt olan siyasal partilerde,
kadm potansiyelini toparlama,
yönlendirme eğüimi de güçlen-
di. Ben yine de bu eğilinıin iki
yönü olduğunu düsünüyorum.
Kadınlan 'oy deposu' olarak
gören anlayışla birlikte, bu
partilere mensup kadınlann
kendi ölçüleri içinde atak yap-
tıkları bir gerçek. ANAP hü-
kümetleri içindeki 'milliyetçi,
maneviyatçı' ideoloji ile
'liberal' ideolojiyi temsil eden-
ler, konu kadın sorunu oldu-
ğunda, birbirlerinden pek faz-
la aynlık gösteraıiyorlar.
Kadınlann eşitlik talebi güç-
lendikçe ve her kesime yayıl-
dıkça, bu talebi 'geienekçi' sı-
rurlar içine hapsetme politikası
yürürlükte şu anda. Ancak ta-
lebin güçlü olması, hükumet-
leri belirli reformlar yapmaya
da zorluyor. Türk Kadınım
Koruma ve Güçlendirme Vak-
fı 'Kadm Bakanlığı' görevini
yürütmeye çalışıyor. Devletin
olanaklarını kullanarak geie-
nekçi, muhafazakâr bir tutu-
mu oturtmak çabasında.
Muhafazakâr kanadın en
radikal kesimi olan İslami
gruplarda yer alan kadınlann
ise daha farklı bir konumu var.
Bu görüşü benimseyen kadın-
lar, İslami yayma misyonunu
üstlendiler. Batı-Hıristiyan
kültürü ve yaşam biçimine
karşılık, İslami yasama biçimi-
ni yerleştirmeye çahşıyorlar.
Batı'mn kadını nesneleştiıme-
sine karşılık olarak "tesettü-
rü", cinsel özgürlük akımına
karşı İslami aileyi savunuyor-
lar. Ancak bu ailenin Türkiye
1
deki biçimi dört kanlı vb. de-
ğil; anlayışlar bakımından dü-
pedüz Batı'mn çekirdek aile
modeliyle örtüşüyor. Değişen
tek şey kadınlann örtülü olma-
sı.
öte yandan Islamcüığı savu-
nan kadınlar, kadınlann eşit
haklar talebine karşıhk, kadın
ve erkeğin eşit değil, değişik
haklara sahip olduğunu savu-
nuyorlar. 'Dim'e yalnızca er-
keklerin değil, kadınlann da
vakıf olabileceğini kamtlamak
istiyorlar.
Şu halde Islamiyeti savunan
kadınlann, kadm açısından
düşünme, çelişkileri ve aynm-
cılığı fark etmeleri için önlerin-
de zaman var. Aynca insanh-
ğın kurtuluşunu tslamiyette
görmek bir idealizasyonu da
içeriyor. Modern sınıflann he-
nüz Arabistan'da ortaya çık-
madığı kabile toplumuna denk
duşen Îslam düşüncesi ile be-
lirli sınıflann resmi ideolojisi-
ni savunan ve uygulayanlar
arasnıda bir fark olsa gerek"
lemini, her şeyini Avrupa'ya gö-
re şartlandınr. Kafasım köle
yapmış oraya.
Birtakım gazeteciler danslı,
sazlı, alkollü düğünlerin resim-
lerini çekiyor. Bunlar sadece pis-
lik böcekleridir.
Profesör geliyor, başını örter-
sen örümcekli olursun diyor. Bu
profesör olur mu? Hela bile te-
mizleyemez bu adam!"
Bu kasetlerin bir link sistem
ile özellikle ramazan ayında bir
kentin birçok camiinde aynı an-
da yayımlandığı düşünülürse et-
kinlik alam ortaya çıkmaktadır.
Yukanda örnekleri verilen ka-
setlerde cumhuriyet rejimi yeri-
ne şeriatı geri getirme savı -cezai
takibata maruz kahr
gerekçesiyle- yer almamaktadır.
Oysa yurtdışında bu akımın
temsilcileri, hedeflerinin ne ol-
duğunu her türlü şüpheyi gide-
recek açıkhkta ifade etmekte-
dirler.
Ne yapılmalıdır?
Bir inanç sistemine sahip çık-
mak ve dinin buyruklannı kişi-
sel olarak yerine getirmek, her
özgür kişinin doğal hakkıdır.
Buna karşı bir kısım vatandaş-
lann benimsedikleri tümcü, zor-
layıcı ve toplumun her kesimini
yasaklayıcı kurallara tabi kılma-
yı hedefleyen bir siyasal sistemi,
gereğinde ağır manevi baskı ya
da zor kullanarak, yani "cihal"
yapmak suretiyle yerleştirmeye
çahşmak, "bir rejim degişikligi"
anlamına gelir.
Tek gerçek olarak Tann buy-
ruğunu kabul eden bir siyasal
sistemin çogulcu, rekabetçi de-
mokrasinin koşullan ile bağdaş-
mayacağı da açıktır. Dolayısıy-
la yoğun bir biçimde laiklik, ev-
rensel insan haklan, hümanist
değerler, kimi yerde de milliyet-
çilik aleyhtarlığı yapan kökten-
dinci akımın hedefıni iyice an-
lamak gerek. Atatürk'ün kurdu-
ğu laik cumhuriyetin giderek
yozlaşması ve yer yer "isJami ya-
şam"ı benimseyen toplumsal
adacıkların türemesine göz
yummak, ergeç Türk toplumu-
nu, bir iç kavgaya, çatışmaya sü-
rükleyecektir.
Anayasamız gereği başta öğ-
renim kunımlanmız olmak üze-
re kamu yönetiminin laik karak-
teri titizlikle korunmah, okulla-
nmızda zorunlu din eğitimi
dersleri kaldınlmalıdır. Çağdaş
yaşam biçimi ya da Atatürk'ün
deyişi ile "muasır medeniyet",
tarihin her döneminde tektir.
Günümüz dünyasında zengin ve
fakir ülkeleri, birinci ile ikinci ve
üçüncü dünyayı, kuzey ile güne-
yi ayıran en önemli ölçüt, çağ-
daş uygarlığı yaratan rasyonel
düşünce sistemi, teknolojik ge-
lişmeler, ekonomik ve siyasal
sistemler, sosyal örgütlenmeler-
dir. Bazı düşünürlerin ileri sür-
dükleri gibi komünizmin çözül-
mesi ile birlikte tarih sona enne-
miştir. Sona eren, insanlan bel-
li bir ideoloji uğruna köleliğe in-
dirgeyerek, gelecek kuşaklann
refahı uğruna yaşayan kuşakla-
n özgürlüklerinden yoksun kıl-
maktır.
Ataturk ve arkadaşlan yeni
Türkiye'nin temellerini süreli bir
siyasi ve idari vesayet sistemi ile
kurmuş bulunuyorlar. Fakat on-
lar yaratıcı, yenilikçi, ilerletici,
usçu düşüncenin, ancak bağım-
sız bilime dayanması halinde
mümkün olduğunu görmüşler-
dir. Bu nedenle bir ulusu ve bi-
reylerini bağımsız kılan fikri ko-
şullann başında laik ilkesini be-
nimsemişlerdir.
Sunmaya çalıştığımız bu mü-
tevan incelemede, özelukle kök-
tendinci lslamın neden her yer-
de kadının toplumsal yaşam ko-
şullan ile siyasal diyaloğu baş-
lattığmı göstermeye çahştık. Ka-
dm sorunu bu bağlamda sade-
ce bir "geçmişe gitme" özlemi-
nin siyasal simgesi değildir. Bu
nedenle kadının toplumsal ko-
numu etrafındaki tartışma,
Türk kadınlan kadar Türk er-
keklerini de ilgilendirmektedir.
Demokratik özgürlükleri belir-
leyen turnusol kâğıdımn rengi,
bu tartışma ile belirmektedir.
Umidimiz iktidar partisi ile
Meclis içi ve dışı muhalefet par-
tilerinin, anayasal organların
sorumlu mevkilerini işgal eden-
lerin, kamu yaşamında söz sa-
hibi olan düşünürlerin, demok-
ratik yaşamın uyanık bekçiliği-
ni yapan kadın, erkek Türk va-
tandaşlanmızın, gün geçtikçe
güçlenen bu "cumhuriyet
karsıtı" akımın oluşturduğu al-
ternatifı doğru teşhis etmeleri-
dir. Henüz vakit geçmemiştir...
BtTTl
1) Ugur MÜMCU. Rjblta, Istanbul 1987,
Tekin Ya>ınevı. tslami de\1et ana>
ı
asası
için bkz. s. 47. Bu anayasa tajlajı 175
maddeden oluşmaktadır.
2) Batı Avrupa'dakı tslamcı örgütlerle
ilgıb aynntıü bilgıkr içın bkz. BİZİM
ALMANCA, 62 - Mayıs 1990, s. 14-15.
Bu OrgüıİCT içinde yer alan Sülcymancı
hareket kadınlann Kuran'dan başka her-
hangı bir kılabı okumalarını yasakla-
maktadır.
3) Adı geçen kasetlerin içerik çöztlm-
lemesi (content analyss) Ankara Unıveı-
sıtesı Basın Yayın YUksek Okulu Ili.nnıf
öğrencilerinden Umut TANYEL tarafın-
dan yapılmıştır.