Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhunyct Maıbaacılık vc Gazcıecılik Turk Anonun Şırketı adına
Nadir N»di % Oncl Yayın Mudlıru H u u Ccmal. Munscsc Muduru
Imiat l>»kbı». Yazı Ijlrrı Muduru- O t « GoiKBSta. # Habrr Mcrkczı
Muduru YaJçtn Bajvr, Sayfa Duzenı Ydnctmenı AH Artr 0 Temstlctter
ANKARA Ahwl Tu. IZMIR. Hüunct ÇMtakayı. ADANA
I, Polıtıka CıUI fetlUK. Dıs Hıbericr Eıjn U n Ekooomı Ccaıu l ı t e l> Scodıka Ş d m l o n . Kulııır Crisl l aa. tsttnbul
Hat*rkn KcmJ Katt*. Egn.rn GOKSJ Şa»İM. HatKr \r»slırnu l«el BcffcM. >ur Haber.cn Nctfet DoftM. Spor Pamsmanı
AMa&adır VacclMa. Dız Yız.lv Kctt« Çah»k»a *.raşlırma Ş|*M Alpa». Du»<!mc AMallafc >aacı 0 Koordınator \ha«l Konbaa
0 Maiı Ulrr LraJ fc/tvl 0 Mnhasebe BÜIIM teatr Q BuHt-Plaolaına S«^l Oı—ıfcı ıı ml» % Reitam *ne Tonrt % Ek
Ya>ınUr Hafo Akral # id.re Hunte <•«" # l | « « h k «.HH 0 Mp IsJern Nd lul 0 Pmanel S«|i «
Hl.m *«n>ft, Baikan Swâk NxK
Cml. Hikad l ı M m Oka<
' ii.li»» ttar Muan. llkaa
Ml Staea. UaM Tu
Azta« ıv totuıı Cumrıuri)vi MalbMOlık w GraucıJık TA.Ş. Türk O a * Cad. 39/41
34334 J« PK 246 ıscanbui Ttrf <I2 05 05 (20 hatt Tekx 22246. FUL (t) 526 «0 72 £
& . n w « u a n . Zıya GOUp Blv Inkıüp S No 19 4. Tel 133 II 41-47. Tdes. 42344. Fıx. (4) 133
05 6? 0 luur: H Zıya BK IJ52 S. 2/3, TeL 13 12 30. Tdo. 523», Fu. (Sl) » 33 60
Inonu C»d 119 S S o 1 kjı I. Td I» 3* 52 (4 hjı) Teiet 62I.«. Fta: (71» 19 2S 7»
TAKVİM: 29 EYLÜL 1990 Imsak: 5.26 Guneş: 6.51 Öğle: 12.59 Ikindi: 16.19 Akşam: 18.58 Yatsı: 20.17
Moravia'ya
son öpüeük
Fas tatilîni yarıda keserek katafalkın önüne
son anda yetişen Carınen Llera, kocasına
son vedasını fotoğrafçıların flaşlan,
televizyon kameraları ve gazetecilerin
bakışları altmda yaptı.
NİLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — "Alberto, sevgili
Alberta..." \azann ölumunden
58 saat sonra Canneo Llera,
Alberto Moravia'nın ölüsüyle
Roma Belediye Sarayı'nın sa-
lonlanndan birinde ilk kez kar-
şüaştı. Kocasının tabutu Önün-
de diz çöktüğünde böyle, "Al-
berto, Alberto" diye mınldanı-
yordu. Herkesin meraklı bakış-
ları önıinde, son kez 4 yıllık ko-
casının uzerine eğildi ve "Hâlâ
rengi güzel. Sanlu hâlâ canta gi-
bi. Giir kaşlanyla hâlâ kendi-
si. Küçücük elleri gene yazma-
ya derun ediyor gibi" dedi.
Gözyaşlarıyla ıslanan saçlannı
son kez ünlü yazarın yüzünde
gezdirdi. Elleriyle yavaş yavaş
çizgili gömleği, kareli ceketi vc
kırmıa kravatıyla tabutun için-
de yatan Moravia'nın yüzünü,
eUerini, ayakfarıaı ve bacakla-
nnj okşadı ve beklenmedik bir
şekilde genç dudaklarını Mora-
via'nın soğuk, baz gibi kasümış
dudaklanna değdirdi. Şimdiye
dek yarattığı tüm skandallan
gibi uzun, belleklerde kalacak
bir veda öpücüğü kondurdu.
Rcmalılann son görevini ya-
pabilmeleri için belediye sara-
yı "CampidogUo"nun barok sa-
lonlanndan birine yerleştirilen
tabutun önünden o saate dek
binlerce Italyan geçmişti. Fas
tatilini yanda keserek katafal-
kın önüne son anda yetişen
Carmen Llera Moravia, koca-
sına son vedasını bir operet gi-
bi televizyon kameralan, fotoğ-
rafçıların flaslan ve tüm ayrın-
tılan not eden gazetecilerin pro-
fesyonel bakışları altmda yap-
tı. Bir elinde İcınşünp, kıvırdı-
ğı uçak biletini henüz atmanıış-
a. Carmen'in uçağı akşam saat
6'da Roma Havaalanı'na iner
inmez,Roma Belediye Başka-
ru'nın gönderdiği bir araba ken-
disini apar topar uçağın kapı-
sından almış ve hızla 'Campi-
dogiio'ya ulaştırmıştı. Üzerin-
de acilen tatil kulığından, ma-
tem kıhğına çevrilmiş siyah bir
bermuda, siyah bir gömlek ve
beyaz bir keten ceket vardı. O
saate dek başsağbgı dilemek
için eve telefon eden, telgraf ce-
ken (Gorbaçov ve Mitterrand
gibi) devlet başkanları Nobelli
yazarlar, ülkenin sayıh politika-
cılan muhatap bulamamışlardı.
Hatta Cannen'e kimse kocası-
nın öldüğünü bile haber ede-
memişti. Çünkü telefonunu bil-
miyorlardı. Carmen Llera,
Fas'ta tatildeydi ve Moravia'nın
ölümünü radyodan öğrenmiştL
Cenazede Italyan kültür
dünyasından herkes vardı. Ber-
n«rdo Bertolucci, Francesco
Rosi, Umberto Eco, Enzo Sici-
liano gibi devlerin tümü ttalya
1
nın 20. yüzyüıyla özdeşleştiri-
len bu büyük isme son.görev-
lerini yaptılar. Tanışmalı kişi-
liği ve kocamış yaşına rağmen,
daima sefkat arayan, bir çocuk
kalan Moravia'ya ülkelerine
kattığı prestij adına teşekkür et-
tiler. Ve kendilerini biraz da ök-
süz hissettiler.
N I K N I
Eıı ktiltürlü kaçakçıÖZGEN ACAR
İSTANBUL / MÜNtH /
NEW YORK — Edip Telli'nin
sevenleri az. Adından ürkenleri
daha fazladır. Bir telefon notuy-
la kendisi ile görüşmeye çağnl-
dığımı ve bu iş için Münih'e gi-
deceğimi söylediğim zaman,
Türk Avrupalı ve Amerikalı ta-
nıdıklar yüzüme boş boş baktı-
lar. öyle bir tabio çizdiler ki
New York mafyasının Gambino
ailesindeki "Baba Marlon
Brando" Edip'in yanında lsa
kalırdı.
Münih'in merkezinde ağaçlı,
yan yollardan birinin adı Otto
Strasse'dir. Bu cadde üzerinde
modern, kibar bir işhanı ve tam
giriş kapısında hem sokağa,
hem işhanınm lobisine bakan
köşede zevkli döşenmiş bir an-
tika galerisi bulunuyor. Adı
Gryfos... Mitolojide, altın ma-
denlerinin bulunduğu dağların
eteğinde bunlan madencilere
karşı koruyan köpek gövdelı ya
da aslan gövdeli uzun gagalı bir
kuştur Gryfos.
Galerinin sahibi bir gözünde-
ki kataragımsı bir olaydan ötü-
rü "Kör Edip" diye tanımlanan
Edip Telli'dir.
O gün doğum günüydü. Ka-
reli bir ceket giymişti. Acı sinir-
lenen, tatb gülen bir insandı.
Edip Telli'yi sevenler az, ürken-
leri fazlaydı. Herkesin kendisi-
ne göre bir nedeni vardı. Bu gö-
rüşmeye gitmeden önce Edip
Telli hakkında benim önyargım
"Antika kaçakçılık sektörünii
millileştiren" insandı. Göruş-
memde bu kanım daha da pe-
kişti. Eski eser kaçırılacaksa bu-
nu yabancılar değil, Anadolu
1
lular kaçırmalı, aracı yabancılar
devreden çıkarılmalı ve piyasa
fiyatını Türkiye kökenli kişiler
olusturmalıydL Edip, hiç kuşku-
EDİP TELLt — Kapahf*rs.'i"n deyimiyle <en büyük Edip' an-
vanıoı elde etti.
Krallık koltugu
Telli'nin gerçek hedefi
Amerika'ydı.
Gidemedi. Mutlu bir
evlilik yaptı. 1968'de
Nihat Kolasın ve iki
arkadaşı ile birlikte
Burdur'da eski eser
kaçakçılığından
tutuklandı. Sonra
Almanya'ya döndü.
suz şöven bir milliyetçi degildi.
Mardinli bir Kürt aileden ge-
liyordu.
2. Dünya Savaşı'nda İstan-
bul'da başkonsolosluk, daha
sonra 1954'te Irak Büyükelçili-
ği'nden eınekli, Rumelihisan'n-
da Boğaz'a bakan bir ev yaptır-
mış olan Amerikalı diplomat
Burton Berry Kapalıçarşı hak-
kında "Geçmişten" diye bir ki-
tap yazmış.
Kitabın 49. sayfasında arkeo-
lojik eser satıcılannın bir numa-
rası olarak Rum Androuikos-
tan, ikinci ad olarak Ermeni Ni-
ş»a Manukyan'dan söz ediyor.
Büyükelçi yazara göre Androni-
kos'un çırakları Yorgo Zakos,
Niko Avgbeis ve Petro Hanza-
oglu'dur. Daha sonra bu iiç kişi
patronlarının öiumii uzerine
kendi dükkânlannı açacak ve
Yorgo Zakos Türkiye ve bellci de
dunyada bir numara olacaktır.
Yorgo, gelmiş geçmiş kacak-
çıların en kulturlusüdür. Pek
çok arkeoloğu cebinden çıkara-
cak biçimde kendisini yetiştir-
miştir. Çok zengin bir kitaphğı
vardır. Bizans kurşun mühürle-
ri hakkında yazdığı kitaplar bu
dalda hâlâ bir numaralı kitap-
tır. O zamanlar Zakos'un imza-
sını atmadığı hiçbir kaçakçılık
isi düşünulemezdi. Çelebi bir in-
sandı. 1964'te Türkiye*den kaç-
tı. Isviçre ve Yunanistan'da ya-
sadı. 1980*16011 başında Atina-
da Öldu.
Türkiye, o zamanlar daha sa-
hipsizdi. öyle ki, yabancı anti-
ka tüccarlan Cenevre, Londra,
Paris ve New York'ta ayaklan-
na kadar mal gelmesini beklemi-
yorlardı. Bizzat Türkiye'ye ka-
dar gelip mal baglantısı yapı-
yorlardı.
Bunlar, John Klejman, Eli
Borowsky, K. Welsmann, Ro-
bert Hecht, Paul Stranss, Mu-
bammed Yegan gibi isimJerdi.
Bunların nasıl çalıştığını Ame-
rikan Büyükelçisi yazar kitabm-
da söyle anlatıvor:
"1950'lerde Istanbul'da Çar-
şı'yı sık ziyaret edenlerden biri
de Roma'da yasayan geniş gö-
rüslü bir vatandaşımdı. Çarşı-
daluier, satacaklan önemli bir
seyi oMnj|aada kendisine haber
salarak Istanbul'a cagjnıiardı.
Arkeoloji egitimi gönnesiniıı y«-
nı sıra giiçlii bir gözü, gittikçe
geaisleyen ve büyüyen bir deae-
yimi vardı.
Her seyin ötesiode cesurdu.
Bana anlattıgı bir hikâyeyi
anımsjyorum. Bir keresinde bü-
yük bir bronz heykeli görmek
için Anadolu'nuD göbefine yıl-
larca önce bir yolculuk yapnuş-
b. Keraerine baglı yükliice para-
sı dışında üzerinde silah yoktu.
tstanbul'dan, bir vilayet merke-
zine ucakla gitmiş, oradan da
anayola 30 km. içeride bir bu-
luşma noktasına gitmek üzere
taksi kiralamıştı. Taksiyi gön-
dermiş alaca karanlıga kadar
buliişacagı kişi\i bekiemişti..."
Yazar, bu Amerikalının adını
yermiyor. Ancak bunu anlamak
için kahin olmaya gerek yok.
Daha önceki yazılanmızda adın-
dan sıkça söz ettiğimiz Robert
Hecht'ten başkası değildir.
Düşünün o tarihlerde Türki-
ye*de yabancılar nasıl çahşıyor-
du? Indiana Jones bunların ya-
nında belki de solda sıfır kalır-
dı. 1964'te Zakos'un da tayfası
ile birlikte aynteıası uzerine Ka-
Geçip gittiler son göçmen kuşlarGöç, bir yaşam kavgasıdır.
ölmekle kalmak arasında
çizgidir göç... Göç yolları
tuzaklarla doludur. Öyle
her yerden, her ülkeden
uçulinaz. Hele deniz
üzerinden asla geçilmez.
Deniz yüzü soğuk olur,
konup göçülmez. Bu
yüzden toprağın sıcak
yüzünü sever kuş milleti.
NECATt GÜNGÖR
Eylüldü, günlerin kısalıp ge-
celerin uzadığı ay... Güneş, süm-
büle burcuna girdi; basladı kes-
tanekarası fırtması, yağmurlu
günler uç verdi. Eylüldü, sabah-
lan sisler içinde uyandık; sonra
üç gün üç gece bulutlar ağladı.
Eylüldü, önce agaçlar soyunma-
ya başladı; göçmen kuşlar uçar
oldu başımızın üstünden...
Goğsü kırmızı çizgili atmaca-
lar geçti ilkin, bir uçtan bir uca
uçtular öyle, gökyuzünün mavi
atlasını ortasından bölerek... At-
macalan delicedoğanlar izledi,
yuvalanıu Tann'ya emanet et-
miş... Sonra şahinler göründü
binlercesine. Urumeli'nden gelip
Istanbul Boğazı'nı geçtiler bir
boy. Anadolu'nun sıcak toprak-
larını izleyip güneye vurdular...
Sonra kartallar, leylekler, turna-
lar, kırlangıçlar, kızılardıçlar...
Kuzeyden güne>'e doğru. Kâh
bir çizgi kâh dalga dalga surü-
ler halinde. Soğuk ve rüzgârlı
günleri gerilerde koyarak. Ek-
meğe ve ümuda koşan insanlar
gibiydiler.
Eylülün son günlerine, yaz-
dan kalan sayıh günlere geldiği-
mizde, göçmen kuşlann son ka-
fılesi kalmışu geride. Gürültü-
den, insanlardan ve doğası yok
edilmiş bir kentin uzağından
uçuyorlardı.
Göç, bir yaşam kavgasıdır.
ölmekle kalmak arasındaki çiz-
gidir göç... Göç yolları tuzaklar-
la doludur. Öyle her yerden her
ülkeden uçulmaz; hele deniz
üzerinden asla geçilmez. Deniz
yüzü soğuk olur, konup göçül-
mez. Bu yüzden toprağın sıcak
yüzunu sever kuş milleti Toprak
bereketlidir, anaçtır, dağlan, te-
peleri, ormanı, ağacı boldur. Ki-
mi kuşlar geceyi seçer bu uzun
yolculuk için; ardıçlar, ötleğen-
İer gibl Gündüzün dinlenir, ya-
yılırlar, sonra vururlar kendile-
rini gökyüzüne. Kimileri aydın-
lık saatlerini seçer günün. Söz-
gelimi kırlangıçlar böyledir. Kı-
sa uçarlar; hem su boylarında
oyalanır, beslenir hem yol alır-
lar... Kuzey ülkelerinden gehrler,
Alplerden, Pirenelerden, Tuna
boylanndan geçer, Istanbul'a
vanrlar.
Urumeli yakasında, Sarıyer
tepelerinden görürsünüz onları.
Beri yandaysa Çamlıca tepele-
rinden...
Boğazlar, en önemli geçiş ko-
ridorlandır göçmen kuşlann.
Avrupa'dan Asya'ya gecerken en
kısa deniz yolu, boğazlardır,
Eylül sonuydu, evet, yazdan
kalma, güneşli bir gün. Doğal
Hayatı Koruma Derneği'nin ön-
cülûlunde, bir avuç insan top-
lannuştı Küçükçamhca tepesin-
KÜÇÜK ÇAMLICA'DA BtR AVUÇ tNSAN —Eylül sonuydu. Güneşin hükmn kınlmıştı. ama toprağın yüzü hâlâ sıcalrtı. Do-
ğal Hayatı Koruma Derneği'nin öncülüğünde, bir avuç insan toplanmıştı Küçükçamhca tepesinde.
de. Giderek elden çıkan dunya-
da, giderek soyu tükenen kuşla-
ra merakh bir avuç insan. Der-
nek üyesi öğrenci gençler; bir de
turistler... Küçükçamhca tepesi
elde kaimış son doğa parçası
yerlerden biri On yıl öncesine
dek cevresi kırçicekleriyle beze-
li yemyeşil alanlardı. Çevre ya-
nınıza bakınca gözleriniz dinle-
nirdi yeşilden... Sessizce bir erinç
duygusu gelip yerleşinü içinize...
Oysa şimdi garip bir tedirgjnli-
ğe düşüyorsunuz burada! Göz
alabildiğine uzanan apartman
tarlalan tepeye doğru yürüyüşe
geçmişler sanki! Gri bloklar ço-
ğaJdıkça çoğalmış. Kuşatümış
gibi duyumsuyorsunuz kendini-
zi bu tepede! Uzaklarda bir tek
yeşil alan kaimış, Karacaahmet
Mezarhğı...
Doğal güzellikleriyle övünü-
len tstanbuL doğaya yabana in-
sanlar kenti mi olacak bir gün?
Bu yabancüaşmanın belirtile-
rinden biri de işte bu güzel pa-
zar gününde kuş izlemeye gelen-
lerin çoğunun Banh insanlar ol-
ması! Isıtan, ama yakmayan gü-
neş altında soyunup dökünen
insanlar... Genç yuzlü, orta yaş-
hlar; dipdiri yaşlılar ve gençler...
Koca bir kıtayı baştan başa uça-
rak geçip Istanbul'da solukla-
nan göçmen kuşlann yolunu
gözlüyorlar...
Geçmiş yüzyıllara oranla Is-
tanbul Boğaa'ndan gecen kuş-
lann sayısı giderek düşuyormuş.
Sözgeh'mi 1870'lerden bu yana
dokuz on türiln sayısı oldukça
eksilmiş: An sahini, Mısır akba-
bası, karaçaylak, yılan kartalı,
bozkır delicesi, küçük orman
kartalı, küçük kartal, kerkenez,
delicedoğan...-
Boğazlar, Avrupa'dan Asya-
ya gecen en önemh' göç yolu ol-
duğu için her yıl bu mevsimde,
kuş türlerini ve yaklaşık sayıla-
rını buradan gözlemlemek
mümkun. Bu kadar kuşu bir
arada görmek şansını elde tut-
mak tstanbullulara özgü bir şey.
Gelgelelim bu şansını kullan-
mak isteyen insan sayısı, bir elin
parmaklannı geçmeyecek kadar
azdı Kuçükçamlıca tepesinde!
Evet, göç, bir ölüm kahm sa-
vaşıydı kuşlar için. Bu ölüm ka-
hm savaşında en başa çıkılmaz
düşman, hiç kuşkusuz ki insa-
noğluydu! Önce doğayı kirlete-
rek, daraltarak, yok ederek kuş-
lann yaşama hakkını ellerinden
almıştı... Kentleşmeyle, tarım
ilaçlanyla, beslenme ve bannma
alanlarının azalmasıyla hâlâ te-
lef edüemeyen kuş milletini, bu
kez de eli silahlı, başı külahlı av-
cılar bekliyor pusuda!
Göçmen kuşlar uçarken yer-
den yükselen sıcak hava akım-
lanndan ve esintilerden de ya-
rarlanırlar. Sözgelimi yııtıa kuş-
lar ve leylekler böyledir. Ağırca
bedenlerini sıcak hava akımla-
nna verir, döne döne yukselir-
ler öyle yorulmadan, fazla kanat
çırpmadan... Yolları uzundur
çünkü, günler ve geceler boyu
yol almak durumundadırlar. O
ne bitmez tükenmez enerjidir ki
dağlan, denizleri, ülkeleri, ana-
karalan aşıp menzile vanrlar! O
enerji kaynağım tutumluluk
içinde kulîanmak zorunda ol-
duklannı da bilirler. Bu yüzden-
dir ki kimi kuşlar koca denizle-
ri, çölleri, aşılmaz dağlan, "ge-
niş cephe güca" ile geçmeye ça-
hşırlar. Yani topluca... Karade-
niz üzerinden ve Karadeniz bo-
yunca bu türden uçuşlara rast-
İanır her yıl.
Küçük göçmen kuşlar durgun
havalarda saatte otuz, kırk kilo-
metre hızla ucabilirler, ama bu-
nun üstüne çıkamazlar. Oysa
leylekterin hızı saatte elli, elli beş
kilometreyi bulur. Kuşlann en
hızlısı kumkuşudur denilebilir.
Bir günde büı kilometrenin üs-
tüne çıkarlar. Yükseklerden
uçuş özelliği de kuşlann türüne
göre değişir. Sözgelimi kazlann
yerden on büı metre yüksekliğe
kadar çıktıklan olur...
Eylül sonlan, göçlerin de so-
nudur.
Gidenkr gider, gidemeyenler
kara kışın aman bilmez koşul-
lanna bırakır kendini. Eylül bi-
ter, güneş mi/an burcuna girer.
Koç katımı, yaprak dökümü,
bağbozumu fırtınalan çıkıp ge-
ürler durduklan yerlerden. Yağ-
murlar yağar, göç yollan tıkanır.
Göç, bir ölüm kahm savaşıdır
hem kuşlar, hem de insanlar
için... Göç yollan tuzaklarla do-
ludur.
Eylülün son günleriydi, güne-
şin hükmü kınlmıştı, ama top-
rağın yüzü sıcaktı hâlâ. Geçip
gittiler üstümüzden son göçmen
kuşlar... Karpat Dağlannı, Pire-
neleri, Alpleri aşıp Tuna boyla-
nndan uçmuşlardı kaç gün kaç
gece. Yorgundular, ama yılgın ve
umutsuz değildiler. Küçükçam-
hca tepesinde bir avoıç insan,
yollannı gözlüyordu onlann!
Anadolu, göçmen kuşlann
köprüsüydü. Istanbul, bu köp-
rünün ağzı...
Bakakaldık giden kuşlann ar-
dından. Günlerden pazardı.
Apartmanlarla kuşatılmış Kü-
çükçamhca tepesindeydik. Ka-
natlan karah, ayaklan kınalı bir
bölük kuş gelip geçti başırruzın
üstünden... Gökyuzünün mavi
atlasını ortasından biçtiler.
/. DilKurultayı sona erdi
Uselere seçmeli OsmanJıca
Kurultay'ın komisyon çahşmaları raporu dün
son şeklini aldı. Raporlarda liselere seçmeli
Osmanlıca dersi konması, edebiyat liselerinin
açılması ve yabancı dilde eğitimin kaldırılması
önerildi.
nnda tngilizce, Almanca ve
Fransızca gibi, Osmanhca ders-
leri de seçmeli olarak okutulma-
hdır. BöyleceTürkçenin kökle-
ri daha yaygın öğretilebilir.
Türkçenin bölgelere göre fark-
hhklannın gidenlmesi için yatılı
bölge okullan arttınlmalıdır.
• Türkçe ve edebiyat öğret-
menlerinin daha iyi yetiştirilme-
si için edebiyat fakültelerine ön
hazırlık olarak edebiyat liseleri-
nin kurulması gerekîidir. Türk
dili ve edebiyatı öğretmenlerinin
okul dışı sosyal, kültürel ihti-
yaçlannın karşılanması için ay-
n bir ücret ödenmelidir.
• Dış Türklerle ortak dil için
komisyon çalışmalan sırasında
ANKARA (Comhuriyet Bö-
rosu) — Kültür Bakanlığı'nca
düzenlenen birinci Türk Düi
Kuruitayı'nda liselere seçmeli
yabancı dil dersi olarak Osman-
lıcanın da konuhnası ve yaban-
cı dilde eğitimin kaldırılması
önerildi.
Kurultayın son gününde beş
komisyonun üç gün süren çahş-
maları sonucu oluşturduğu ra-
porlar okundu ve son şeklini al-
dı.
Zaman zaman tartışmah ge-
çen toplantıya Kültür Bakanı
Namık Kemal Ze>bek başkan-
lık etti.
Komisyon raporlannda özet-
le şu öneriler yer aldı:
• Liselerde ders programla-
önerilenlerin hayata geçirilme-
si zordur. Bu nedenle Türkiye
Türkçesinde herhangi bir deği-
şikh'k önerisinde bulunulmama-
sı kararlaştınldı.
Daimi Türk dili kurultayı en
kısa sürede toplanmalıdır. Sü-
rekli görev yapacak olan kurul-
tay uzun dönemde 'ortak dil'
için zemin hazırlayabilir.
• Giderek yaygınlaşan yaban-
cı dilde eğitim Türkçe açısmdan
olurnlu değildir. Bu tür okullar-
da öğrenim gören öğrenciler,
yabancı dilin mantığıyla duşün-
meye başhyor. Bunun yerine li-
se ve yüksekokulda yabancı dil
eğitimine ağırlık verilebilir.
Bu karar rapora geçirilirken
yapılan oylamada üyelerin yak-
laşık üçte ikisi yabana dilde eği-
timin kaldırılması yönunde oyu-
nu kullandı. Karara karşı çıkan-
lar raporun altına muhalefet
şerhi koydu.
pahçarşı'da büyük bir liderKk
boşluğu doğdu. Bu sırada Türk
işçileri Avrupa'ya açümıştı. İri-
li ufakh bazı "perakeade" anti-
ka işi ile para kazanır ol-
muşlardı.
Atina - Basel'de yasayan Za-
kos, Türkiye'deki tezgâhını
Mehmet Müzeci ve Alaattin
Giirter gibi isimlerle sürdürilyor-
du. Bu sırada Kapalıçarşı anti-
kacıhğına daha önce dediğimiz
gibi Süryani ve Boşnak gruplar,
îzmir'de Trakya ve Girit göçme-
ni Türkler, bildikleri Yunanca ile
sikkeleri ve kitabeleri okuyabil-
dikleri için, hâkim olmaya baş-
lamıştı.
Doğum gününde Münih'teki
Gryfos Galerisi'nde eşi Monika
oğlu ve iki kızının sabır ve hoş-
görüsü ile görüşmemi yaparken
sorulanmdan biri şöyîe oldu:
— Bu işe oasıl başladınız? Dk
işiniz ne oldu? Nasıl bir
parcaydı?
— 1963'te 25 yaşmdaydım. Ilk
iş, ilk parça diye bir şey yoktu.
Tek parça değil, birkaç eserdi.
Alaattin Gürler getirmişti.
— Siz mi sattuuz?
— Bunlan alabilmek için ser-
mayeye ibtiyaa vardı. Biz yar-
dım ettik. Şu kadannı söyleye-
yim ben Alaattin Gürler'in öğ-
rencisiydim.
Gürler, bir süvari yüzbaşısıy-
dı. Kumarbazdı. Oğlu uyuşturu-
cudan ölmüştü. Eski eser tica-
retine, pırlanta kaçakçıhğı ile
başlamıştı. Yorgo'nun yakın
adamıydı.
Telli'nin gerçek hedefi Ame-
rika'ydı. Gidemedi. Bu arada
mutlu bir evlilik yaptı. Türkiye^
ye döndü. 1966-69 yıüan arasın-
da tstanbul'da yaşadılar.
1968'de Nibat Kolasın ve iki
arkadaşı ile birlikte Burdur'da
eski eser kaçakçıhğindan tutuk-
landı ve daha sonra yeniden Al-
manya'ya döndü.
1969'da ağabeyi Nizamettin-
in öldurülmesi uzerine Telh
"kraihk koltuguna" oturdu. Ai-
lesine dönüp ilkesini "süab ve
uyuşturucu kaçakçılığına
paydos" bu işten pek anlamadı-
ğı halde "antikaya devam" ola-
rak açıkladı.
Edip, Nizamettin öldünlhne-
seydi dahi, kendisine bu alam
zaten çoktan seçmişti. Nitekim,
örgütün üyeleri Zakos'u Isviçre^
de bir otel odasında kıstınp, ya-
rahyor ve piyasada artık Edip
1
in öldüğünü kendisine anlatı-
yordu. Benzeri bir başka olayla
bu durum kendisine bir kez da-
ha kanıtlanıyordu. Zakos,
Edip'in ağabeyi Nizamettin'e te-
lefon edip kardeşine karşı yar-
dım isteyecek ve 24 saatten az
bir süre ile Nizam devreye girip
Edip karşısında Zakos'tan yana
çıkacaktı. Yine de Zakos'a mal
verealer bu olayın etkisi ile
Edip'e daha çok mal getirmeye
başladılar.
Strauss ve Borowsky'ye de
"Lisan-ı munasiple" ayaklanm
bir daha Türkiye'ye atmamala-
n bildirildi. Hecht, bu arada Iz-
mir'den Istanbul'a ucakla gider-
ken antik sikkeleri sayarken gö-
rüldü. Kendisinin bana Türkçe
olarak "bir casus (muhbir de-
mek istiyor) polise bildirmiş"
dediği, bu olayda yakalanıyor ve
bir süre sonra Türkiye'den sınır
dışı edih'yordu.
Edip Telli bundan sonra Ka-
palıçarşı'nın deyişiyle "En bü-
yük Edip, Edip'ten büyük yok"
unvanmı elde etti. Yarattığı te-
rör, eşim'n işbilir akıllılığı ve Al-
man disipliniyle Gryfos Galeri-
si'ni kurdu.
TeUi, kendisinden önce Avru-
pa'ya açılmış Fuat Üzühnez'e
her nedense bir şey demedi. Ne
kadar olsa o da Anadolulu. Üs-
telik kendisi gibi Mardinliydi.
Buna karşılık yabancıların
Türkiye'ye gelip mal ahnalannı
içine sindiremiyor ve onları te-
rorize ederek kimini taca, kirni-
sini auta atıyordu.
Telli bu iddialara karşıhk şöy-
le konuşuyor:
•'İsviçre'de kimseye silah çek-
medim. Zakos'u tehdit etme-
dim. Ismlmiz büyük. Alttan al-
mıyoruz. O zaman göze batıyo-
nız. Ne kadar oisa huy bakımın-
dan Şarklıyız. Pısınk degiliz.
Belki aiknin verdiği bir huy bu.
Türkiye'de şimdiye kadar an-
tika tarihinde kim Interpol'e ve-
riidi? Alaattin'den müzecisine
kadar kim? Peki niye ben? Be-
nim bakkımda bu maiı (Elmalı
Definesi) yurtdışına kaçırdıguna
dair delil var mı? Avukat arka-
daşlar, 'Gel, iki ay yat çıkarsm'
dediler. Niye yatacakmışım?
—Bir söylentiye göre Küçük
Fuat'ın avagım siz kımuşsınız ya
da kırdırtmışsınjz?
— Saçmahk. Gülünç, Kapa-
hçarşı'da herkes bu olayı bilir.
Yanımda hanım olmasaydı, baş-
ka türlü konusurdum. Ama keş-
ke ben kırsaydım.
Edip, Küçük Fuat'ın 75 kadar
sikkeyi kendisine ayırmasını,
bunu bulabilmek için Münih'ten
çıkıp Anadolu'da yollara düşüp
Antalya'ya kadar gelmesini ve
Amerikalı müşterilere karşı güç
durumda kahnasını yedireme-
miş olmalıydı ki Küçük Fuat'a
çok kızıyordu.
Y a n a : Aatlkanuı
rkezi
\anngece
Mevlit Kandili
• ANKARA (Cumhuriyet
Bttrosu) — Islam âleminin
en kutsal gecelerinden biri
olan Mevlit Kandili yann
akşam kutlanacak. Hz.
Muhammed'in doğduğu
gece olan Mevlid Kandili
dolayısıyla Kocatepe
Camisi'nde okunacak
mevlit, televizyonun birinci
kanahndan naklen
yayımJanacak. Diyanet
Işleri Başkanı Prof. Dr. M.
Said Yazıaoğlu, Mevüt
Kandili dolayısıyla
yayımladığı mesajda, bütün
peygamberlerin insanlann
durüst, temiz ve başanh bir
hayat geçinneleri için
görevlendirildiklerini
bildirdi.
Eldeki eserin
değeri
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) — Türkiye'de tarihi
ve doğal SİT alanlarının
yeteri kadar korunmadığmı,
turizm için de bu
güzelliklerin bozularak
'yapılaşmaya acıldığım ifade
eden Prof. Kenan Erim,
"İlk önce elimizdeki
eserlerin kıymetini bilelim.
Sonra dışardaki eserlerin
Türkiye'ye getirihnesi için
çalışılsm" dedi. Prof. Erim,
tahrip edilen bir yerin eski
haline getirilmesinin
olanaksız olduğuna da
dikkat çekerek yetkililerin
bu konuda daha duyarh
olmasım istedi. 30 yıl önce
Aydın ilinin Karacasu ilçesi
yakınlanndaki Afrodisias
antik kentinde kazılara
başlayan dünyaca ünlü
arkeolog Erim, Türkiye'deki
tarihi eserlerin yeteri kadar
korunamamasından
şikâyetçi.
Geleceğin
sorunu
• ANKARA (AA) — -
ODTÜ Şehir Planlama
Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Ali Türel,
Türkiye"nin büyük
şehirlerinin 2000'li yıUarda
yaşayacagı en büyük
sorunun trafık sıkışıkhğı
olacağını öne sürdü. Doç.
Dr. Ali Türel, trafik
konusunda 19 Avrupa
ulkesinden uzmanlarla
birlikte yürüttükleri
çahşmada Türkiye'nin de
trafik sorununu
değerlendirdiklerini belirtti.
Türkiye'de özellikle büyük
şehirlerde özel araç
sayısının giderek arttığına
işaret eden Doç. Dr. Türel,
Türkiye'de son 10 yılda araç
sayısının 3'e katiandığmı,
Ankara'da bu artışm daha
da yüksek düzeyde
olduğunu kaydetti.
Kubadabad
kazıları
• KONYA (AA) —
Selçuklu dönemine ait
zengin kalıntılann yer aldığı
Beyşehir ilçesi
yakınlanndaki Kubadabad
Sarayı ve çevresinde
arkeolojik kazılann bu yılki
bölümü tamamlandı. Kazı
çahşmalanna Ankara
Universitesi Dil Tarih ve
Coğrafya Fakültesi
Arkeoloji ile Sanat Tarihi
Bölümü öğretim
üyelerinden Prof. Rüçhan
Arık'ın başkanlığında 15
kişi görev aldı.
Meryem
Ana'nınevi
• SELÇUK (AA) —
Izmir'in Selçuk ilçesi
yakınlanndaki "Meryem
Ana Evi"nin bulunuşunun
100. yıh, bir programla
kutlanacak. Kutlamalar için
İzmir, Hollanda ve
Amerika'da bulunan
"Meryem Ana" dernekleri
tarafmdan geniş bir tanıtım
programı hazırlandı. tlçe
Turizm Müdürlüğü
yetkililerinin verdikleri
bilgiye göre kutlamalar,
Meryem Ana'nm göğe
yükseliş günü olarak kabul
edilen 15 Ağustos 1991
tarihinde gerçekleştirilecek.
Toplu balık
öltimleri
• BURSA (AA) —
Susurluk Çayı ve Ulubat
Gölü'den sonra Nilıirer
deresinin bir kolu olan
Karacabey ilçesindeki
Kocadere çayında da toplu
balık ölümleri oldu. Uludağ
Universitesi Fen Fakültesi
Zooloji Ana Bilira Dalı
Başkanı Naci Altunel,
yöredeki toplu balık
ölümlerinin her yıl
görüldüğünü belinerek "Şu
ana kadar ölen balık
miktarı nıilyarı aşmıştır"
dedi. Nilüfer deresine
deşarj edilen atıklann
Kocadere'ye kadar ulaşarak
suyun rengini tamamen
değiştirdiğine dikkat çekti