22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahioı Cumhun\el Matbaacılık *e Gazeteu'ı» Tu'k \nomm Şsrkçtı adına Nadir Nadı 0 Genel Yavn Muduru Hasan Cemal. Mues^^e Muduru fmine Lşakhgil. tazı !,lcr Muduıu Ok«> Goncnsn. 0 Hai^er Merkezı Muduru talçın Bsyrr. Sa\:a Dujenı ^onctmenı \lı Var 0 Temsıkııer \SK\R-\ \tinwl Tan. IZMIR Hıkmcl (,etinks>a. \DANA- Çttin YıgeDOglu k Poltrıka Crial Bsşlsafiç. Dıs HatKrter Lrfm Iskı. Ekocion» Ccagu Turfcu. l> seıKiıka Şakrcn krtrocı, Kuilur CcM Lrtec. Ulanbıd Hanerlc Ikcml l . ( . k EJıtım G«n> Ş»ha Habct *raslırraa l « o »CTUII \ur" Habsr.cn N « * l Dotu. Spor Danısminı AMulkıdı. Yuctlma. D121 Yazılır b f i n Çakjku *rajı ~* $•»«• Alpn. l>.ıc ıny \bd.llmk W « ı 0 Koord.r.âioı »tafl konfcu 9 Malı 1,1c Ln>l L/tol A Muhjırt» Balnı teatf # Bu\t pianiama -K^JI OMnnbtyotla 0 Rrt am V»s« Tom> 0 El >a.ınla- Hıha \kj<A 0 id-trr H M ? M Gmr 0 Uletme O»4er Çehk 0 B'lgı i;]tm Vul lnal 0 PCTond <**«ı ür- * Baska- > ^ H \ I * \VM lıfcı. IU>tr H ı ı a Hıkmrl (.rtmkra. Okı> l.jı«r Muracıı. (Ihu 4lı ttrmt«. \h»rt T»n &ZM* v* yanrn. Cumhun>et Malbaaıılık ^e GareleciJık T \ 5 Turk Ocaiı Cad 39-41 Cagak>ilu Î4334 ht PK 246 - UtanSul Tct M2 05 OS (20 hjl). Telex 22246 Fan (lı 526 60 T2 0 Burohr Kmkur. /naGDkalp BU Inkılap S >io 19 4 Tel 133 1141-4- Tc!ex 42344 Fax (4)133 05 6< 0 Innır H Zna Bl. ıjs; S 2 >. Ttl 13 12 50 Tckx 5I359. Fa< (51) 19 !3 60 0 U I M : IiKmu Cad II1 * s V 1 kat 1 Td 19 3" <2 (4 haıl T«iex 621*5 F « Plt 19 25 78 TAKVİM: 22 EYLL'L 1990 Imsak: 5.18 Güneş: 6.44 öğle: 13.02 Ikindi: Akşara: 19.10 Yatsı: 20.30 Lahdin kaçınldığını, kum kamyonunda oynayan çocuklar ortaya çıkardı HerküTü dilim diliııi kestilerÖZGEN ACAR ANTALYA / İSTANBUL / NEW YORK — Madison Cad- desi, New York'un önemli aüş- veriş merkezd olma özelliği dı- şında sanat dünyasıru yönlen- dirmede de etkin bir yapılaşraa- ya sahiptir. Sağü sollu, resim ve heykel galerileri arasında anti- ka galerilerinin ağırbğı hissedi- lir. Uzakdoğu'dan Afrika'ya, Yunan - Roma'dan Latin Ame- rika'ya uzanan antikalar değişik sergileme yöntemleri ile sergile- nir bu galerilerin vitrinlerinde. Bunlardan biri de ünlü Sot- heby's ınüzayede salonunun he- men eteğinde, bir zamanların ünlü bir antikacısı mekân tut- muştu. Ünlü Karun Hazinesi'- ni New York Metropolitan Sa- nat Müzesi'ne satan ve Türki- ye'nin batısında 1960'larda git- mediği tek yer kalmayan John J. Hejmandı Klejman'ın özelliği günün olaylanna ve ba>Tamların nite- liklerine göre vitrinlerini deko- re etmesiydi. Almzheizer hasta- Lığına yakalatıınca galerisini ka- patmak zorunda kalmıştı. Kira- lann yüksekliği nedeniyle bura- ya uzun bir süre kiracı buluna- madı. Cadde üzerinde 40 met- rekarelik bir dükkânın aylık ki- rası 10 bin dolardan (Yaklaşık 30 milyon lira) başlıyordu. Garip bir rastlantı burasını kısa bir süre önce bir ba$ka an- tikacı kiraladı. Bugün öyküsü- ne yer ayıracağım, üstelik bir Türk olan antikaanın adı Selim Dere'dir. Mardin'den başlayıp, Kapalıçarşı'dan geçip, New York'un Madison Caddesi'ne uzanan tek başanlı antikacı Türk, Selim Dere değildir. "Fortuna" adb galerisinden bir blok beride "Ariadbe" galerisi- nin sahibi Turgut (Torkom) De- mirciyan ise Diyarbakır'ın Lice ilçesinden yola çıkıp New York'a güzel sanatlar okumaya gelmiş. Kapalıçarşı ile ilgisi İs- tanbul'da çalıştığı otele gelen tu- ristleri götürdüğünde dükkân sahiplerinin verdiği "hanut" çerçevesinde kalrruş. Ancak bu- gün anlatacağımız öyküyle ken- disinin en ufak bir ilgisi yok. Adını Madison'daki etkin anti- kanlık dünyasındaki yerini an- latmak için buraya aldım. Bu arada başka Türk antikacıların da New York'ta işyerleri var. Ancak Madison'un lüks orta- mında olmadıkları için onlara değinemiyorum. Biz, asıl öykümüze, adını kıs- met tanrıçası Tykhe'den alan "Fortuna" adlı galerinin sahi- bi Selim Dere'ye ve Kanada'da- ki kardeşi Aziz Dere'ye döne- lim. Çobanın traktörü Anımsayacaksmız, Burdur'- un Bucak ilçesi Camhk köyün- de Cemal Özdemir 1960 yılında tarlasını sürerken bir mermer baş bulmuştu. Manisa'ıun Sangöl ilçesi Bağ- lıca köyünden Abdurrahiın Çe- tin'in de pulluğuna Marsyas heykeli 1987 mayısında takıl- mıştı. Bugünkü kahramanımız An- talya'run Aksu ilçesi Macun kö- yünden Süleyman Çoban'dır. Ekim 1972'de ağabeyinin tarla- sını sürerken üç-dört ton ağırlı- ğında bir mermer lahit bulur. Her üç öyküde ortak yan, bu Herkülve 12işi Günümüzün "Süperman"i gibi güçlu ve kahramandır. Sonsuz iyiliksever, doğarun afetlerine karşı yıkılmaz savaş ve savunma yeteneğine sahiptir. John Steinbeck'in "Fareler ve İnsanlar'daki Leni gibi gücünü denetleyemediği için başı beladan eksik olmaz. Kahramanlığa zorla itilen bir köledir. 12 işini bitirdikten sonra bir yanlışlık sonucu yanarak ölür. Daha doğmadan Tanrıça Hera'run gazabına uğramıştır. Roma'da Herkül, Atina'daki adıyla Herakles'in daima akla gelen özelliği topuzu ile başardığı 12 işidir. Canavarların ürünü Nemea aslanını kolları arasında sıkarak öldurdükten sonra yüzdüğü derisi, omuzunda pelerin gibi simgesi olmuştur. İkinci oykusu dokuz kafalı bir yılan olan Lerna ejderinin kafalarmı tek tek koparmasıdır. Erymanthos yaban domuzunu canlı olarak yakalaması ise uçuncü öyküsudür. Altın boynuzlu, tunç ayaklı Kyrenela geyiğini bir yıl kovaladıktan sonra yakalamıştı. Kralın biri ahırını temizlemesini isteyince, bir nehrin yatağını değiştirip bu işi gerçekleştirdikten sonra sozünde durmayan kralı oğulları ile birlikte öldurmüştü. Altın elmalar karşıhğında dünyayı sırtında taşıyan Atlas yerine yükü omuzlarına alır her üç öykü bugün kayıptır. ANTİKA TALANI İri, resimli taşlar 4 Nisan 1973'te Kumkapı'da çocuklar kum yüklü bir kamyonun üzerinde oyun oynamaktadır. Olayı daha sonra ilgililere bildiren bir çocuğun anlatımıyla, 'Kumlan eşeledikçe iri iri resimli taşlar' göreceklerdir. Çevreden geçmekte olan bir trafik arabasına haber verilir. Yapılan aramada lahde ait parçalar bulunur. Durum müze yetkililerine bildirilir. Konulan teşhis: "Dört bir yanında Herkül'ün 12 işini anlatan bir lahde ait olup, İ.S. 2-3. yüzyılda yapılmış bir Roma eserinden kesilmiş dört parçadır. Ötekiler kayıptırî' 108 parça Antalya Müzesi'ndeki heykelin restorasyonu Dr. Nusin Asgari'nin gözetiminde başan ile tamamlanır. Herkül lahdi irili ufakh 108 parça birleştirüerek restore edilir. Dr. Asgari HERKUL LAHDI - Antalya Muzesi'nde 108 parçanın birleştirilmesiyle oluşturulan Herkül lahdi. t a v l n narcalar İCİn bir kampanya başlatır. Bir yabancı meslektaşı kendisine önemli bir ipucu verir. Kayıp parçalar 1979'da Almanya'daki Kassel Muzesi'nde adı açıklanmayan bir kişi adına sergilenmektedir. D e r e k a r d e ş l e r Amerikan gümrük yetkilileri, Aziz ve Selim Dere kardeşlerin, Iranlı Yahudi antikacı Mahbubyan ile gümrük bağlantılarını belirler. Daha sonra Mahbubyan bir başka olayda, sözde Ortadoğu kökenli milyonlarca dolarhk bir parti malı New York'a sevk edecektir. New York'ta gümrük depolarından bu eserler çalınacaktır. Üç ortak Bir keresinde Selim, "Biz üç ortağız. Londra'daki Hacıbaba, Amerikalı Marvin Kogan ve ben" diyecek, ancak daha sonra galerinin kirasının artması üzerine ve başka nedenlerle ortaklık dağılacaktı. AZİZ DERE — Kanada'da me- kân tuttu. KAYIP PARÇA — Herkül lahdinin kayıp parçalarından biri. mermer eserlerin yurtdışına ka- çırılmış oluşudur. Aralarındaki tek fark ise Celal Özdemir'in sattığı heykelin başının nerede olduğunu, herhalde bugünkü sahibi ile aradaki "antik töccariar" dışında kimsenin bil- memesidir. Süleyman Çoban'ın evi, ken- disinin ve ağabeyinin tarlası an- tik Perge kentinin doğu netropo- lünün "ölüler kenti" anlamına gelen "antik mezarlığı içindedir. Süleyman Çoban, ağabeyine haber vermeden, bulduğu lahti aralarında bir hava assubayı da olan, bir grup kaçakçıya 110 bin liraya satar. O tarihte 110 bin li- raya Antalya'da denize bakan lüks daire satın alınıyordu. Sü- leyman, ağabeyine koklatmadı- ğı paranın bir bölümüyle bir traktör alır. Köyde kendisini ararken bir rastlantı sonucu bu traktörün üzerinde ailecek paza- ra giderken gördüm. Süleyman Çoban, bu traktörle Perge arke- olojik kazılannda daha sonra yük bile taşımıştır. 4 Nisan 1973'te Kumkapı'da çocuklar kum yüklü bir kamyo- nun üzerinde oyun oynamakta- dır. Olayı daha sonra ilgililere bildiren bir çocuğun anlatımıy- la "kumlan eşeledikçe iri iri re- simli taşlar" göreceklerdir. Çevreden geçmekte olan bir trafik arabasına haber verilir. Yapılan aramada lahte ait par- çalar bulunur. Durum müze yetkililerine bildirilir. Konulan teşhis "Dört bir ya- nında Herkül'ün 12 işini anla- tan bir lahte ait olup. İS 2-3. yüzyılda vapılmış bir Roma ese- rinden kesilmiş dört parçadır. Öteki parçalar kayıptır. " Lahti satın alanlar, taşımada ve kaçırmada kolaylık olsun di- ye Süleyman Çoban'a "van- dallık" dersi vererek bunu dilim dilim kesmesini isterler. Polis soruşturması sırasında arabada Antalya'dan yeni alın- mış biı benzin faturası ve ardın- dan da firardaki şoförün izi bu- lunur. Bu çerçevede yapılan bir ihbarla Kapalıçarşf nın Suryani esnafından Selim ve Aziz Dere'- nin babasının evindeki yatağın altında üç parça daha ele geçi- rilir. Bu arada polisin süratli çalış- ması sonucu Kapıkule'den kaç- makta olan Amerikalı tarih öğ- rencisi Boris Alexander Mussn- lenko bazı tarihi eserle yakala- nır. Selim ve Aziz Dere kardeş- lerin kuryesi olduğu ortaya çı- kar. İfadesinde arabasının Al- manya'dan kiralandığı, Aziz ile . oradan tanıştığı anlaşılır. Bu P r o f . İnaiTin gÖZİemİ arada sahte pasaportla yedi kez B u arada Prof. Jale İnan, Turk.ye ile Yunanıstan arasın- A m e r i k a . d a Malibu'daki Paul şaşınr. Kaçakçılar, lahti dilim dilim kestikten sonra dibini ve kapağını orada bırakmışlardır. İrili ufakh tüm parçalar da An- talya Müzesi'ne taşınır. Olaydan tam bir yıl sonra îs- tanbul Mali Şube bir başka ih- bar alır. Daha önce Yorgo Za- kos'un yanında mekân kurmuş "azınlıklar" çetesinin peşine duşer polis, Rum Stavro Klono- pulos ve Nikolas Patrikyadis Yunanistan'a kaçar. Polis Rum Yuvakim Duvarcılar'ı, Süryani Farac ve Berc Üzülmez'i, Sür- yani Selim ve Aziz Dere kardeş- leri gözaltına ahr. Bu arada Ak- deniz vapurunda gorevli başko- miser Muammer Görtaan'ın da sebekenin kuryesi olduğu ve Herkül lahtinin parçalannın bu kanaldan kaçınldığı açıklamr. Perge lahtinin çıktığı yer aras- tırılırken, Süleyman Çoban'ın "kazık" yemiş ağabeyi Antalya müze yetkililerine kaçak kazı yerini gösterdiğinde arkeologlar Müzesi'nin fotoğraf arşi- vinde lahtin eksik sahnelerden biri ile birlikte bir Herkül başı görür. Müze yetkilileri kendisi- ne Kaliforniya'daki bir antika tüccarı olan J.L. Malter'in adı- m verirler. Antikacı, parçalann kendisinde olmadığmı, önerildi- ğini söyler, satıcının kimliğini açıklamaz. Bu arada Amerikan ABC te- levizyonunun bir programına Herkül lahti konu olur. Ayrıca BBC lelevizyonundan bayan yönetmen Julia Cave 1974'te Türkiye'ye "Yağmacılar" adlı belgeseli yapmaya geldiğinde programına katkıda bulunmuş- tum. Meslektaşım, kayıp parçala- rını elinde bulunduran ve Kali- forniya'daki amikacıya fotoğ- rafla Herkül lahtinin parçalan- nın satışını öneren İran köken- li, biri New York'ta Madison Çaddesi'nde, ötekisi Londra'da olmak üzere iki ayn galerisi bu- lunan İranlı Yahudi antikacı Mahbubyan'dan araştırmaya başlar. lngiliz meslektaşım teh- dit edilir ve Scotland Yard ta- rafmdan hayatımn tehlikede ol- duğu konusunda uyanlır. Amerikan gümrük yetkilileri, Aziz ve Selim Dere kardeşlerin Mahbubyan ile gümrük bağlan- tılannı belirler. Daha sonra Mahbubyan bir başka olayda, sözde Ortadoğu kökenli mil- yonlarca dolarhk bir parti ma- lı, Nevv York'a sevk edecektir. New York'ta gümrük depola- rından bu eserler çalınacaktır. Aynı gümrük yetkilileri Mah- bubyan'ın eski sevkıyatındaki sigorta bedeli ile bu son partiyi karşılaştırdığında ilginç bir du- rum ortaya çıkacaktır. Bundan önce (çok düşük), son partide ise (astronomik) sigorta söz ko- nusudur. Gümrük soruşturma- sı derinleştirilir. Hırsızlığın Mahbubyan'ın adamlannca ya- pıldığı ve eserlerin sahte olduğu, sigorta miktarının yüksek tutu- larak aşırı kazanç sağlamak is- tenildiği anlaşıhr. Bu olay Mah- 29yaşındaki Ozan Ceyhun, bir Alman partisinin yönetimine giren ilk Türk Göçmen, zorluklarla karşılaşmaya alışıyor ULYA UÇER BONN — "ABD'de yaşayan Sicilyalı göçmenlerden fazla bir farkım olmadığım sanıjorum. Onlar Italyan, bense Tiirkiim. Ama yaşayış biçimimiz aynı. Onlar ABD'yi yurt edinmişler kendileriae ve İtah-an asıllı ABD vatandaşı olarak mullu bir ya- şam sürdürebilmekteler. Benim için ise çokuluslu Almanya ye- ni bir vatan. Bu ülkenin Türk asdlı bireyi olarak >uşıyorum." Kendisiyle ve göçmenlikle U- gili sorularla başladığımız söy- leşiye böyle giriyor Ozan Cey- hun. Ceyhun, deyiş yerindeyse bir "aktif göcmen". Adana'da doğ- muş. 29 yaşında. 1981'den beri yurtdışmda. 1982'den beri de FAlmanya'da. Anlattığına göre 1970-80 arası o çalkantıh do- nemde, henüz 20 yaşındayken si- yasi polisle başı derde girmiş. Te- rör zanlısı olarak arandığını öğ- renince, önce Avusturya'ya git- miş, oradan da F.Almanya'ya geçmiş. Bu yıhn haziran ayı ba- şında Yeşiller Partisi'nin Dort- mund'da yapılan genel kurulta- yında partinin federal yonetim kurulu üyeliğine seçildi. Ozan Ceyhun bir Alman partisinin yönetimine giren ilk Türk. — Ne zamandır partide çalı- şıyorsunuz. Bu göreve gelene ka- dar hangi kademelerde calıştı- nız? CEYHUN — Yeşillerle ilk ilişkim 1986 yılında oldu. Üye oldum. 1987'de bölge yönetim kunıluna, 1988'de Hessen eyale- OZAN CEYHUN — Türkiye Yeşiller Partisi. henüz başlan- gıç aşamasında. Ceyhun, "Başka partide çalışmayı ancak Yeşiller'in olmadığı bir koşulda ve Yeşiller'in devamı olan bir çizgide düşünebilirim" diyor. Ozan Ceyhun'un, 20 yaşındayken siyasi polisle başı derde girmiş. Terör zanlısı olarak arandığını öğrenince önce Avusturya'ya gitmiş, oradan da F.Almanya'ya geçmiş. Bu yıhn haziran ayı başında, Yeşiller Partisi'nin Dortmund'da yapılan genel kurultayında, partinin federal yönetim kurulu üyeliğine seçildi. ti yönetim kuruluna, 1990'da da bildiğiniz gibi partinin federal yönetim kuruluna seçildim. — Yeşiller gerçi yabancılara çok önem veriyorlar. Ama çok- tandır ülkenin etable partileri arasına katılan Yeşiller için da- hi bu yönetim kurulu üyeliği ye- terli bir vasıf değil sanırım. CEYHUN — Elbette yaban- cı olmak yeterli bir neden değil, Federal Almanya'da Yeşiller Par- tisi'nin yönetimine seçilebilmek için. Tam tersine, bir göçmenin sadece yabancı olarak hiçbir se- çilme şansı olduğunu sanmıyo- rum. Benim seçilmemde yabancı olmam elbeıte bir rol oynadı. Ancak açık söylemek gerekirse ön planda gerçekçi bir politika- cı olduğum ve parti içinde belli bir çizgiyi temsil ettiğim için se- çildim. Hatta bu nedenle yaban- •cı olmama rağmen seçilemeyebi- lirim. Fazla oy almama ise kongrede yaptığım konuşma ne- den oldu. İki Almanva'nın bir- leşmesine karşı bir pozisyonu di- le getiren bu konuşma parti için- deki sol kanadın desteğini de sağladı. — Buna rağmen yabancı ol- duğunuz için karşılaştığınız han- dikaplar var mı? CEYHUN — Yeşiller bir ta- raftan göçmenler ve sığınmacı- larla ilgili olarak her zaman des- tekleyici açıklamalarda bulun- maktalar. Öte yandan bir göç- menin parti içinde birden sivri- livermesi, ustelik de belli bir si- yasi çizgiyi temsilen, aynca parti teşkilatını avucunun içi gibi ta- nıyarak ve Hessen eyalet teşki- latının tamamının desteğiyle yö- netime seçilmesi elbette kimile- rinin bu göçmeni çekememesi- ne de yol açabilmekte. Soruyu kısaca şöyle cevaplayabilirim: Bir goçmen kimi Alman'dan da- ha vasıflı da olsa yaşamının her alanında zorluklarla karşılaşma- ya alışıyor. — Az önce iki Almanya'nın birleşmesine karşı pozisyonu- nuzdan söz ediyordunuz. Birleş- menin Türk göçmenlere etkisi- ni nasıl görüvorsunuz? CEYHUN — İki Almanya'- nın birleşmesi elbette bu "büyük" Almanya'da yaşayacak Türkler için de pek olumlu bir şey değil. — Son birkaç yıl içinde Yeşil- ler'den epey yıldızlar kaydı. Par- ti çalkalanıp durdu, bölünme noktasına kadar geldi. Partinin geleceğini siz nasıl görüyorsu- nuz? Aralık secimlerinden ümit- li misiniz? CEYHUN — Yeşiller'in gele- ceği yeni yönetimin olumlu ça- balarıyla oldukça umit verici ha- le geldi. Demokratik Almanya'- daki demokratik grupleu-ı da ça- tımız altında toplayarak katıla- cağımız genel secimlerden kor- kumuz kalmadı. Seçimleri başa- rıyla arkada bıraktıktan sonra ise sanırım benim asıl görevim başlayacak. O da partinin resto- re edilmesi. — Günün birinde başka bir Alman partisinde, örneğin ara- nızdan bazı politikacıların yap- tığı gibi SPD'de çalışmayı düşü- nebilir misiniz? CEYHUN — Hakkımızda arada bir söyleniyor, ama ben kendim için SPD'de çahşabile- ceğimi söyleyemem. SPD benim siyasi düşüncelerime ters bir sos- yal demokrat parti. Başka bir partide çalışmayı ancak Yeşil- ler'in olmadığı bir koşulda ve Yeşiller'in devamı olan bir çizgi- de düşünebilirim. Almanya'da aktif poliıikava atılmayı yabancılara tavsiye eder misiniz? CEYHUN — Elbette. Aktif politikayı tüm giçmenlere tavsi- ye ederim. Eğer bu toplumda yaşamayı surdüreceksek bu top- lumun siyasi yaşamma da aktif olarak katılmalıyız, katılım ise ancak Almanlarla birlikte çalış- makla mümkün. Doğru olanı da bu. Ancak dikkat edilmesi gere- ken nokta, politikayı sırf göç- men politikası olarak kavrama- mak. Ancak bu şekilde başanlı olunabilir. Örneğin benim Yeşil- ler yönetiminde birçok göre\ r alanım var. Göçmenler, ırkçılık, yabana düşmanlığı, Ahnanyala- rın birleşmesi, Yeşiller ve Doğu Almanya'daki yakın gruplar, ya- ni yeni parti kuruluşu, gençlik politikası, silahsızlanma ve — Türkiye'de de Yeşiller var. İlişkiniz var mı? İşbiıiiği ola- naklannı nasıl görüvorsunuz? CEYHUN — Türkiye Yeşiller Partisi henüz başlangıç aşama- sında. Ancak geçen aylarda çok başanlı çalışmaları oldu. Aynı zamanda Türkiye politikasından sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak Türkiye'deki arkadaşları- mızla önümüzdeki dönemde birçok alanda işbirliği kuracağı- mızı açıklayabilirim. bubyan'ın Madison'daki galeri- sinin sonu olur. Buna karşıhk Aziz Dere, Ka- nada'da mekân tutacaktır. Se- lim Dere ise Kapahçarşı Içbe- desten 112'deki "Jewellery 112-Antique Shop" adlı dükkâ- nı bırakıp Madison'da kendisi de dahil üç ortakh bir antika ga- lerisine müdür olacaktır. Selim'i ilk kez bu galeriye git- tiğim gün tarudım. Galerinin zi- yaretçi defterine adımı ve adre- simi yazdıktan sonra benim Türk olduğumu anlayacak ve benimle Türkçe konuşacaktı. Bundan sonra galerisine ceşit- li kereler uğradım. Tatlı tath söyleştik. Ancak vaadi olan Rus çayını bir turlu ikram etmeye zamanı olmadı. Galerisine mal taşımak için sık sık Avrupa'da- ki müzayedeler ve Ortadoğu ül- kelerine iş gezilerine çıktı. Elmalı Definesi olayı ile bağ- lantılı olarak Los Angeles'taki bir müzayedeyi izlemeye gitti- ğimde olup bitenler konusunda beni samimiyetle aydınlattı. Los Angeles'taki Türk konsolosluk yetkilileri ve avukatlan bu de- fineden o gün para vermeksizin ve mahkemeye gitmeksizin 300 milyon lira değerindeki 10 sik- keyi geri almıştı. Bu rakam de- fınenin değerinin ancak yüzde biri anlamım taşıyordu. Zenginlere altın kiirdan Bir keresinde Selim, "Biz üç ortagız; Londra'daki Hacıbaba, Amerikalı Marvin Kagan ve beo" diyecek, ancak daha son- ra galerinin kirasının artması üzerine ve başka nedenlerle or- takhk dağılacaktı. Selim o günlerde üzgün görü- nüyordu. Nereden nereye gel- mişti? Pek çok insanın rüyası- na bile girmesi olasüığı olmayan Madison Çaddesi'nde önemli bir antika ve halı galerisinin "direktörü" idi. Her ne olursa olsun, maddi güçle donatılmış dev Amerikan antikacılanna "mal sevk edece- ğine, kendi adına bir iş kurma cesaretini" gösteren Mardinli bir insana arka çıkmayı çok is- temişimdir. Marsyas heykelini satmaya (Arkası 19. Sayfada) Zeus için 25 bin imza • ANKARA (ANKA) — Bergama Belediyesi'nce başlatılan "Zeus Sunağı'm geri istiyoruz" kampanyası çerçevesinde Bergama ve Çankaya Belediyesi'nce Yüksel Çaddesi'nde cumartesi gunü kurulan imza stadında S bin imza toplandığı bildirildi. Yetkililer İzmir Dikili, Bergama Kermesi ve İzmir Fuarı'nda halen sürdürülen kampanyada, yaklaşık 250 binin üzerinde, Ankara'da ise cumartesi gününden bu yana 5 bin imza toplandığını bildirdiler. Cezaevinde satranç • Haber Merkezi — Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) ve Adalet Bakanlığı arasında vanlan anlaşma sonucu, Türkiye'de ilk defa cezaevlerinde satranç dersleri verilmeye başlandı. İlk olarak Ankara Yarıaçık Cezaevi'nde başlatılan uygulamada, Satranç Milli Takımı oyuncularından Ali İpek görev aldı. Haftada üç kez verilen satranç dersleri için 20 kişi başvurdu. Uyguiama başanlı olursa diğer cezaevlerinde de satranç dersleri verilmeye başlanacak. Sapanca Gölü için çöztim • Haber Merkezi — Son günlerde gözle görülür bir şekilde kirlenen Sapanca Gölu'nün kurtanlması için Belediye Başkanı Nuri Erdoğan bir çözum önerisinde bulundu. Sapanca Gölu'nün işlevini "kullamlma" ve "kirletilme" olarak ikiye ayıran Erdoğan, gölu kullanan ve kirleten kuruluşlann, Kocaeh ve Sakarya valilikleri ile Sapanca'ya sınır olan belediyelerden oluşturulacak bir konsorsiyum tarafından aynlacak fona para yatırabileceklerini belirtti. "Temizledik temiz tutunuz" • tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Turgutreis Çevre Koruma Gönulüleri çöp toplama kampanyası başlattılar. Turgutreis- Akyarlar yolu üzerinde pilot bölge uygulamaları şeklinde gerçekleştirilen çöp toplama kampanyasının iki aşamalı olduğunu belirten Çevre Koruma Gönüllüleri'nden Galip Baran, temizlenen yerîerin daha sonra belli arahklarla denetimlerinin de yapıldığını açıkladı. Turgutreis Çevre Koruma Gönüllüleri temizledikleri alanlara "Temizledik, temiz tutunuz" pankartları asıyorlar. Yakıf malları • DİDİM (Cumhuriyet) — Vakıflar Genel Müdürlüğü Dinlenme Tesisleri'nde \apılan seminerinin kapanış oturumuna katılan Devlet Bakanı Cemil Çiçek, "Vakıflar bu memleketin tapularıdır, akıl eserleridir, insanlığa hizmetin nasıl olması gerektiğini gösterir. Bizlerin de eserlerimize sahip çıkarak, bizden öncekilerin bize bıraktıklarını, bizden sonrakilere bırakmamız gerekir" dedi. Belçika'da zehirli gaz • BRÜKSEL(AA) — Belçika'nın Anvers kenti yakınlannda sabaha karşı meydana gelen tren kazası çe\re kirliliği tehlikesini gündeme getirdi. Bimetileter adh kimyasal madde yüklü trenin, bilinmeyen bir sebepten dolayı raydan çıkarak devrilmesi sonucu meydana gelen tehlike dolayısıyla bölgede olağanüstü tedbirler almdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle