14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 EYLÜL 1990 I4O2>ıv>larjiiKil Takılanlar... Üniversitelerde, mevcut akademik hiyerarşinin yanı sıra 'makbuller'le 'mekruhlar'ı ayırmayı amaçlayan ikinci bir hiyerarşiyi inşa etme çabası oldukça eğlenceli bile gözükebilir. Ancak olayın gülmece yükü, çekilen sıkıntılan ve uğranılan haksızhkları unutturmaya yeterli değildir. Dahası, üniversitenin onuru bu türlü abuksabukluklara çanak tutmakla zedelenmiştir. Prof. Dr. AYDA AREL 1402 sayılı yasa marifetiyle üniversitelerimiz- den uzakJaştınJan öğretim üyelerinin bu kez Da- nıştay içtihadıyla göreve dönmeye başladıklan haberi, çoğumuza bumk bir sevinç tattırmıştır. Ne var ki "zahiri" bir çözüme ulaşmış gibi gözüken 1402'likler olayı, asluıda gözuktüğün- den çok daha geniş, çapraşık ve sinsidir. Bilin- diği gibi, 1402 sayılı yasanm koyduğu gerekçe- ler, kamu hizmetinde çalışan epeyce kişinin me- muriyetten tasfiyesine yol açnuştır. Bir kısım üni- versite elemanlan da, bu gerekçelerle ve yasa- nın "ilham ettiği" biçimlerle üniversitelerden uzaklaştırılmışlardır. Yasanın sonradan geçerli- ğini yitirmesi, yasa kapsamındaki uygulamala- nn da geçersizliğini getirdiğinden, uzaklaştınlan- lann görevlerine dönmeleri yönünde bir yargj iç- tihadı olusmuştur. Bununla birlikte, belli bir po- litik dönemin cicileriyle kakalan arasında oyna- nan hileli oyunda bir düşeş olan 1402'nin eski galiplerinin oyunu karşı tarafa vermek isteyecek- leri konusunda bazı kuşkular vardır. Çunkü, ya- zımı (imlası) bozuk iki garibanın raporuyla ha- yatlann allak bullak edildiği, kariyerlerin sek- teye uğratıldığı bir sistemde, o sistemi sorgula- yan her öğenin itlafı yolunda çareler bulunacak- tır elbet. Ne var ki 1402 sayılı yasadan kaynaklanan uy- gulamalar hukuksal bir çerçeveye oturduklann- dan, bu çerçevenin veriü hukuk düzenine aykı- nlığmın ortaya konması, uygulamalann durdu- rulması için yeterli olmuştur. Bir başka deyişle, 1402 sayılı yasa kendi sonunu içinde taşıyan bir yapıya sabipti ve bu nedenle temelde politik ve sosyal içerikli olan bir uygulamanın en azından hukuk açısmdan devre dışı kaJmasına olanak vermiştir. Oysa kamuoyunun oldukça iyi bildiği ve 1402 sayılı yasa ile özdeşleştirdiği "dolaysız" tasfiye olgusunun yanı sıra dolaysız, çok daha sessiz se- dasız ve Ulegal bir ikinci tasfiye dalgasından söz etmek gerekir. Başbakanlık Personel Dairesi'- nin bundan birkaç yıl önce Yeni Gündem ile Cumhuriyet'te fotokopisiyle yayımlanan bir ya- zısının, üniversitelerde oluşturulan bu ikinci sı- nıf mağdurlar takımının serüvenine ışık tutaca- ğı karusındayım. Hukuk dışı ceza! 4 Şubat 1983 tarihli olan ve Bülend Ulusu'- nun imzasıyla YÖK'e gönderilen bu yazının ttni- versitelere dağıtıldığı anlaşümaktadır. Asağıdaki alıntı bu yazının içeriği hakkında bir fîkir vere- cektir: •1. ... a. . Bir kısım ogretim üyelerinin geçmişte suç delili bırakmadan çeşitli olaylara kanşbklan, Bu şahıslarla ilgili suç unsunı bulunmadığından haklannda adli takibat yapılamadıgı, . Ancak menfi tutum ve davranışlara rağmen bu personele kuram içinde üst yönetirilik veya onvanlar veriJdigi anlasılmışnr. 2. Bu nedenle, geçmişte suç işleyenlerin ilmi ve idari kademelerde yükselmelerini önlemek amacıyla universitelere asistan alırken. doçent veya profesor olmadan her kademede ayn ayn olmak iizere haklannda ilgi [b] genelgesinin 3. maddesinin (a] fıkrası geregince ve Başbakaniık kanalıyla güvenlik tahkikatı yaptınlması uygun görülmuştür. (tlgi. [bj geneigesi Genelkunnay Başknnlığı geneigesidir. A.A.) Anlaşılacağı üzere, burada amaç "birtakım öğretim üyelerinin" terfiini ve idari görev alma- larını önlemektir. Yoksa, "suç unsunı bulunma- dığından haklannda adli takibat (= kovuşturma) yapılamadıgı" anlaşılan bu insanlar hakkında ni- çin ve nasıl kovuşturma açılacağı, yanıtsız kal- maya mahkûm bir sorudur. Burada, önceden alı- nan bir suçluluk kararmdan sonra, bu suçlulu- ğu doğrulamaya yönelik bir dosyanın oluşturul- ması istendiği açıkur. Peki, suçluluk kararını ön- ceden veren kimdir ve "adli kovuştunna" ya- pdamadığma göre bu dosyalar kimler tarafından ve ne şekilde kullanılacaktır? Kanımca bütün bu soruların yanıtlannı, kimi öğretim üyesinin 1980'den sonraki dönemde ku- rum içindeki yaşamlarının ve görev yapma ko- şullannın anlaşılmaz biçimde ve dayanılmaz de- recede güçleşmesinde bulabiliriz. Bu kişilerin bir bölüğü bir süre sonra saygınlık adına, meslek onuru adına -artık ne derseniz deyin-, kendUe- rinden bekleneni yapmışlar ve ilk fırsatta, can havliyle, yıllannı verdikleri üniversitedeki görev- lerinden ayrılmışlardır. Daha yukanda "dolay- h tasfiye" olarak nitelediğim olayın özü budur: Yasallık savındaki 1402 uygulamalarından son- ra devreye giren daha yaygm ve -yöneticilerin ini- siyatifine bırakıldığı için atipik olan bu uzakJaş- tırma seferberliğinin "Ulegil" olduğunda sanı- rım herkes anlaşacaktır. Konuyu biraz daha deselim: 1980'lerin ilk ya- rısında, bazı kişi ya da makamlar, suç öğesi ve başka kanıtlar bulunmamasına karşın "bir kı- sım öğretim üyelerinin" suçlu olduğuna vahiy- le ya da detektörte vakıf olmuşlar(!) ve bunun gereği olan yıldırma operasyonunu baslatmışlar- dır. Kamt bırakılmaksızın işlenmiş olan bu suç- lar öyle suçlardır ki, bırakın yöneticiliği engel- lemeyi, bilimsel liyakati bile ortadan kaldıracak kadar önemlidir. Çünkü bilimsel liyakatten baş- ka ölçüsü olmayan akademik terfiin bu suçlar nedeniyle önlenmesi, bu suçlann vahametinin göstergesidir. Ne ki bu suçlann bilime karşı iş- lenmiş suçlar olduğunu düşünmek de oldukça güçtur: Üniversiteye bulaşmış herkesin iyi bildiği gibi, akademik suçlar bugüne kadar ne akade- mik ne de yönetsel yükselmeyi önleyebilmişler- dir. Ve zaten, "birtakım öğretim üyesinin" suç- larını ya da suçluluklarmı belirleyenler de niha- yet, 1980'lerde en üst akademik ve yönetsel ko- numlara gelmiş olanlar değil midir? Bu kişile- rin sorumJuluklan elbetteki yetenekleri ölçüsün- dedir. Her ne ise, gönül ister ki bir gün, gülme- ce seçkilerinin (mizah antolojilerinin) yanı sıra, üniversite mensuplan hakkında düzenlenmiş so- ruşturma dosyalanndan derlenen seçkiler yayım- lansın... Sonuç Belli bir ara konarak bakıldığında, üniversi- telerde, mevcut akademik hiyerarşinin yanı sıra makbuller'le mekruhlar'ı ayırmayı amaçlayan ikinci bir hiyerarşiyi inşa etme çabası oldukça eğlenceli bile gözükebilir. Ancak olayın gülme- ce yükü, çekilen sıkıntılan ve uğranılan haksız- lıklan unutturmaya yeterli değildir. Dahası, üni- versitenin onuru bu türlü abuksabukluklara ça- nak tutmakla zedelenmiştir. Türkiye'de üniver- sitenin yapması gereken bunca iş varken, onu bunca savsaklanmış görev bekliyorken, başat so- rumluluğunu üstüne vazife olmayan hırsız-polis oyunlannda arayan bir yönetim zihniyetinin dev- re dışı bıraküması gerekir. Bu da, yapılan hak- sızlıkJann intikamım almaya yönelik, tersine iş- leyen bir suç ve ceza düzeninin kurulmasıyla ger- çekleşmez elbet. Ama bu zihniyetin kaba ve gü- lünç yapısı teşhir edildiği ölçüde umutlu oluna- bilir. Ancak en ufak bir işareti aldığında kendi eyladını itlaf eünekten geri kalmanus bir üniver- sitenin hırpalanmış onurunu doğrultacak gjrişün- lerin de gecikmemesi gerekir. Nasıl söylemeli? Hodri meydan... LULEBURGAZ IŞÇILERINDEN ÇAĞRI Başta ABO olmak uzere uluslararası emperyalızmin ve pet- rol tekellerınin daha fazla sömürüsü ve kârları ıçın halklar bır- bırıne düşman edilerek Ortadoğu kan golune çevrılmek isten- mekte, Türkıye'ye de jandarma rolü verılerek savaş çığırttanlı- ğı yapılmaktadır. Trakya Cam Sanayii, Kırklareli Cam Sanayii ve Trakya do- ğalgaz çevrim santralı Türkiye Petrolteri nde çalışan 500 işçi adına: ERKAN ÇAKAN Emperyalizmin çıkarlarına hizmet edecek haksız bir savaşa, savaş cığırtkanlığı ife halkımız ve ışçi sınıfı üzerındekı antide- mokratık uygulamalara, SAVAŞA, ZAMA ve GREV ErTTELEME- LERİNE HAYIR dıyoruz. BRIÇ KITAPLARI BRİCİNİZİ NASIL İLERLETEBİLİRSİNİZ? Yazan: H. Kelsey, Çeviren: Ş. Yalçin, Fiyatı: 10.000 TL. HAYVANAT BAHÇESİNDE BRİÇ Yazan: V. Mollo, Çeviren: Ş. Yalçın, Fiyatı: 7500 TL. İLERİ BRİÇ Yazan: H. Kelsey, Çeviren: Ş. Yalçın, Fiyatı: 10.000 TL. isteme adresl: Şlar Yalçın, Bllezik Sk. 6/8, Küçükesai, 06660 Ankara. Tel.: 117 40 03. Bedelinin 411841 numaralı posta çeki hesabına yatırtlması yeterlidir. SENDİKALAR, MESLEK KURULUŞLARI, DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ İLE KAMUOYUNA DUYURU Eşim KEMAL TÜRKLER ile DİSK ve Maden-İş Sendikası'nın özgeçmişini de ıçeren bir dokümantasyon birimi oluşturmak istemekteyiz. Elinizde bulunan ve tarihsel değeri olan anı, resim, yazı gibi her türlü görsel ve yazıh gerecı asağıdaki adrese iletmenizi önemle rıca ederim. SEBAHAT TÜRKLER NOT: Gönderilen belgelerin kopileri alındıktan sonra aşılları sahiplerine iade edilecektir. Adres: İncirli Cad. 92/2 D: 1 Birllk Apt. İncirli-Bakırköy/İST. Tel/Fax: 583 91 29 AaBİR KAYIP Değerli meslektaşımız eski Izrnir Bölge Şube Başkaru HALİL EKREM ERKAYEVı yitirdik. Ailesine ve meslek toplumumuza başsağhğı dileriz. TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ - ADANA ŞUBESt - İZMİR ŞUBESİ - DtYARBAKIR ŞUBES! - İSTANBUL ŞUBESt 2UHAL ÇAĞLAYAN (CAN) KENAN ÇAĞLAYAN evlendiler. 20.09.1990 İSTANBUL PENCERE veya 'Daf.Ali Sirmen son günlerde şişmanladı, yedi-sekiz kilo birden aldı, oysa cezaevindeyken ne iyiydi, zaptı rapt altındaydı, ki- losu boyuna denkti, tığ gibiydi; şimdi her gördüğümde ister istemez aklımdan geçiyor: — Ali'yi içeri atmalı!.. Ali Sirmen barışçıdır, 12 Eylül döneminde bu yüzden üç yıl yattı; ama çıktıktan sonra dönmedi, Körfez krizinde bile barışçılık yapıyor, hazır gerekçe varken içeri atmalı... Suçu büyük Ali'nin... Çünkü Saddam'a haddini bildirmek için ağzı köpüklenen- ler celalleniyorlar. Amerika'nın kuyruğunda Arap çöllerinde sefere çıkmak için fırsat kollayanlar Özal'ın arkasında kenet- lendiler; kalemını tükürük hokkasına paslı süngü gibi batırıp savaş naraları atan kahramanların tümü askerlikte çağ dışı; ama barışçılan bir kaşık suda boğmak için ellerinden geleni yapmazlar mı?.. Ali'yi içeri atmanın tam zamanı; hem barışçıdır; hem de içerde zayıflar, tığ gibi olur. Birinci Dünya Savaşı'nda Anadoiu'dan Bağdat'a gitmek için su yolu yeğlenirmiş; o dönemde Dicle nehrinde keleklerle seyahat edilirmiş. Kelek ne demek? Şişirilmiş koyun postları yan yana birbirine bağlanıyor, or- taya içi hava dolu bir sal çıkıyor. Bugünkü ptastik botlara ben- zer bir buluşu yöre halkı vaktiyle gerçeklestirmiş. Nehrin ku- zeyinden keleği suya salıveriyorsun, akıntıyia Bağdat'a vart- yorsun, sonra keleği bozup koyun postlarını satan kelekçi- ler, işleri bitince yaya ya da atlı olarak yerlerine dönüyoriar. Ham kavuna, içi boş insana, yersiz davranışlarda bulunan kişiye de kelek denir. Amerika'nın kuyruğunda Bağdat seferine çıkmak siyaseti keleklikten gayri bir iş değildir; ama para karşılığı Ortadoğu jandarmalığına uzatmalı onbaşı gibi heves edenlerin tanta- nasında tantuna gitmek enayiliğin ta kendisi!.. Dış politikada keleklik ham kavunun kelekliğine benzer; gerçeği ancak kestikten sonra görürsün... O zaman iş işten geçmiş olur. Halk savaş istemıyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 70'inin sa- vaşa karşı olduğu anlaşılıyor. Siyasal iktidann, televizyonun, basının kışkırtmalarına karşılık bu sonuç çok anlamlıdır, ulu- sun sağduyusunu gösterir, ama yine de savaştan medet umanlar az değildir. Bu yüzden Süleyman Demirel, Semra Hanım'a çok kızmış. Çünkü sorumsuz Cumhurbaşkanı'nın eşi ve Türk Kadınını Güçlendirme Vakfı Başkanı demiş ki: "Gerekirse Suudi Arabistan'a asker göndeririz. Benim oğ- lum da gider?' Süleyman Bey diyor ki: "Bir vakıf başkanının böyle konuşmaya ne hakkı var? >Wr/ Meclis'indir." Demirel haklıdır; ama Meclis, yetkisini Akbulut hükümeti- ne devretti; Erzincanlı Başbakan devir-teslim işlemini tamam- lamak için yetkiyi Özal'a sundu; sorumsuz Cumhurbaşkanı da anlaşılan Semra Hanım'ın bir dediğini iki etmeyecek. Türkçe ince bir dildir, bir tümcenin kuruluşunda tte' veya 'da' anlamı değiştiriverir. Semra Özal ne diyor: "Gerekirse Suudi Arabistan'a asker göndeririz. Benim oğ- lum da gider.." 'Da'ya dikkat!.. 'Dahi' anlamına geliyor 'da'... Arabistan çöllerine Ali gider, Veli gider, Hasan ile Hüseyin de gider; ama 'hanedan" üyeieri ne olacak? Semra Hanım beJirtiyor: "Benim oğlum dahi gider..." İngıliz kraliyet ailesinin bireyleri de bir savaş olsa göreve gitmezler mi? Hey Tanrım!.. Türkiye bu duruma düşecek miydi!.. or ID -n- i VUlll I 1IUU111 I işte birkaç saniye içinde maksımum hıza ulaştınız Karayolu önünuzde bir havaalanı pisti gibi hızla akıyor. Motorun olağanüstu gücü direksıyonu kav- rayan ellerinizden bütün vücudunuza yayılıyor sankı. Benzersiz bir heyecanı ve konfor duygusu- nu aynı anda yaşıyorsunuz. Hedefinıze vardığı- nızda, gerçekten bu maceranın kahramanı olup olmadığınızı bir süre anlayamayacaksınız. Ama hemen sonra bu düşü yenıden yaşamaya can atacaksınız. Peugeot 205 GTI, Peugeot otomobillerinin Türki- ye ithalatçısı, yenilikçi ve atılımcı kuruluş Intermo- tiv'e özgü satış, garanti, servis ve yedek parça avantajlarıyla birlikte piyasaya sunulmuştur. Motor hacmi: 1905 cx. Gücü: 130 hp. Vites: 5 Max. hız' 206 km. Tüketim: 100 km'de 90 km/h ile 5.9 It. 120 km/h ile 7.7 It. GTI'nın diğer model- INTERMOTIVOTOMOTIV SANAYI VE TICARET A S lerini satış mağazalarımızda görebilirsiniz. Intermotiv İstanbul Bağdat Cad. 24 Tel: 346 20 14-346 22 84, Büyükdere Cad. 159 Tel: 174 99 24 (6 hat) Intermotiv Ankara Cınnah Cad. 12 Tel: 127 68 28 Intermotiv İzmir Gazi Bulvarı 63,'B Tel: 19 50 97-19 87 73 2C5 GTI Peugeot otomobillerinin Türkiye ithalatçısı Intermotiv bir kuruluşudur. PEUGEOT. AVRUPA'NIN GÜÇLÜ ARSLAIVI.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle