22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 EYLÜL 1990 Türk-Bıılgar Hişkilerinde lyileşmeye Doğrıı önce iki ülke arasında ilişkilerin bozulmasma neden olan Bulgaristan Türk azınlığının sorunlannın ve bu sorunlar sonucu Türkiye'ye göç etmişlerin sorunlannın ele alınarak çözümlenmesi gerekiyor. Gerçi Sayın Başbakan A. Lukanov, Türk-Bulgar ilişkilerinde Türk azınlığının "temel sorun" olmaktan çıktığını söylüyor. Bu ilişkilerin çok daha geniş bir perspektifle ele alınması, dolayısıyla çok olumlu bir düşünceyi yansıtmakla birlikte, Bulgaristan Türk azınlığı, içine düşürüldüğü insanlık dışı açmazlardan henüz çıkabilmiş değildir. Prof. Dr. NAZİF KUYUCUKLU İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Türkiye-Bulgaristan ilişkileri 1984'lerden bu yana en durgun ve gergin dönemlerinden birinı yaşadıktan sonra son aylarda hafıf de olsa. iyileş- me işaretleri vermeye başlamıştır. Önce Dışişleri Bakanlan ile başlamış olan görüşmeler, bir süre önce Antalya'da "Birleşmiş Milletler, Küresel Kalkınma Sorunlan Yuvarlak Masa Toplantısı" vesilesiyle Bulgaristan Başbakanı Sayın A. Lu- kanov'İa Sayın T. Özal arasında devam etmış- tir Gereksiz yere bozulan ilişkiler Hemen belirtelim ki iki ülke arasında ilişkiler- de durgun ve gergin bir dönem yaşanmasına ne- den, yukarda değinilen tarihlerde Bulgar yöneti- minin "ülkede tek bir ulus yaratmak" amacıyla Türk azınlığının adlannı devlet gücüyle zorla Bulgar adlanyla değiştirmiş olması olmuştur. Türk azınlığının bu en doğal haklannın elinden alınmasına karşı pasif direnişine yönetimce en sert hareketle yanıt verilmiş, bunlar da sonuç ver- meyince, önce elebaşı durumunda görülenler bir- kaç saat içinde, kendılerine müsaade edilen birer bavullanyla sınır dışı edilmiş, arkasından da ge- niş Türk kitlesine ülkeyi terk etme izni verilmiş- tir. Nitekim geçen yıl Bulgaristan'dan Türki- ye'ye gelenlerin sayısı 330 bin dolayında olmuş- tur. Daha sonra bunlann yanya yakını geriye dönmüştür. Bilindiği gibi bu göçün trajik sorun- lan günümüzde de sürmektedir. Bulgaristan'da bu olaylann başlamasına ko- şut olarak iki ülke arasındaki ilişkiler de birden durma noktasına inivermiştir. Ayn siyasal ve ekonomik sistemlerde olunmasına karşın. ulusal ve uluslararası düzeyde birçok konuda aynı gö- rüşler paylaşılırken bunlardan uzaklaşılmış, si- yasal alanda birbirlerini suçlamalar ve eleştiriler büyümüştür. Daha önceki çok olumlu ıktisadi ilişkilerdeki gelişmenin yerini giderek gerileyen bir durum almıştır. Yeri gelmişken belirtelim. Türkiye bu ülkeler grubunda en ilerı iktisadi an- laşmalannı ve işbirliğini Bulgaristan"la yap- mıştır. tki ülke arasında ortak işletmeler kurma, uluslararası Tl R taşımacılığında ortak işletmeler meydanagetırmc gırişimlerinde bulunulmuş.iki ülke ticaret hacimlerinin hemen 250 milyon. ar- kasından da yanm milyar dolara çıkması öngö- rülmüş. Karma Ekonomik Kurullarda bunlar büyük bir hararetle savunulmuştur. Ancak deği- nilen olaydan sonra iktisadi ilişkiler de hızla geri- lemiştir. Nitekim 1984'teki 145 milyar dolarlık ticaret hacmi, 1985'te 106 milyon dolara. 1986'da 56 milyon dolara gerilemiş, bundan sonra çok daha düştüğü belirtilmiştir Anlaşma- lara göre işler duruma getirilen işletmeler de dur- muştur. Burada değınilmesi gereken bir başka nokta da Bulgar yönetiminin bir azınlığın adını devlet gü- cüyle zorla değjştirme gibi günümüz yargı değer- lerine tamamıyla ters davranışı sonucunda. Türk azınlığının pasif direnişiyle. ülkede Bulgar halkı- nın da yönetime ve rejime muhalefeti ve direnişi hızla büyümüş ve güçlenmiştir. Bunun sonucun- da da bilindiği gibi otuz küsur yıllık T. Jivkov ik- tidardan uzaklaşılmıştır. Kuşkusuz burada baş- ta Sovyetler olmak üzere, öteki Doğu Avrupa ül- kelerindeki değişimin çok büyük etkisi olmuştur. Ancak burada belirtmek istediğimiz, Bulgaris- tan'da bu değişimde iç dinamik olarak Türk azınlığının önemli bir etken olduğudur. Fakat se- çimlerden sonra şimdi, ülkede parlamento çığun- luğu. yine bu "ayıp" uygulamalan yapmış olan siyasal partidedir. Ama herhalde bunlan -ve baş- kalannı- yapmış olmaktan o kadar utanmış ol- malı ki adını bile değiştirmiş, adı "Bulgar Komü- nist Partisi'" iken. şimdi "Bulgar Sosyalist Parti- si" adını almıştır. Daha seçimlerden önce, çoğun- luğu sağlayarak iktidara gelseler bile hükümçti muhalefetle birlikte kurmaya hazır olduklannı bildirmişlerdir. Hatta on beş ile yirmi arasında değişen çeşitli muhalefet gruplarını birleştiren "Demokratik Güçler Birliği'" liderine, yani ana muhalefet bırlik liderine (Jelyu Jelev'e). devlet başkanlığıseçimindedestekvermıştir. Tabii bu davranışlar eski komünist, yeni Sos- yalist Partinin, öteki muhalefet gruplanna karşı aslında çok toleranslı olmasından değil, herhalde çok dar bir darboğazdan geçildiğini bilmesinden, kendisi için önemli iç ve dış desteklerin kaybedıl- miş olmasından. eski hesapların kanştınlması endişesinden ileri gelmektedir. Bilindiği gibi Türk azınlığı da bu oluşum içeri- sinde kurulan "Haklar ve Özgürlükler Hareke- ti" adlı siyasal örgütte toplanarak Bulgar Ulusal Meclisi'ne soktuğu yirmi üç milletvekili ile dev- let başkanlığı içinyine muhalefet lideri Sayın Jel- yu Jelev'i destekİemiştir. Halen ülkede devlet başkanı muhalefet lideri eski bir akademisyen olan Jelyu Jelev, yardımcısı ise iktidar partisin- den eski bir bakandır. Kabine çoğunluğu ve hü- kümet başkanı da ikıidar partisindendir. Böyle- ce ıktidarla muhalefet bir uzlaşmaya varmış. fıili bir koalisyon oluşturmuş durumdadır. Bir süre önceki seçımle oluşmuş Bulgar Meclisi. aynca yeni anayasayı hazırlayarak kurucu meclis göre- vi yapacaktır. Sayın Jelev'in deyimiyle, ûlkenin demokratik bir düzene geçmesı için gerekli yapı- yıoluşturmayaçalışacaktır. Bu siyasal olaylann yoğunluğu içerisinde Bul- garistan'da ulusal ekonomideki düzen de sar- sılmış, ekonomideki düzen ilkeleri ve kurallar alt-üst olmuş, dolaytsıyla verim ve toplam üretim düşmüştür. Tüm bunlann sonucu piyasada mal dariığı ortaya çıkmış, bunlann sağlanabilmesi için büyük kuyruklar oluşmuştur. Dışsatıma ay- nlacak mallar da çok sınırlı kalır olmuştur. Bul- gar toplumu böylece.siyasal alanda çoğulcu bir yapı oluşturma çabalan yanında, ekonomide de "Piyasa ekonomisi"ne yönelik yeni ilkeler üze- rinde durmaya başlamıştır. Bunun içeriği henüz kesin olarak belirlenmiş olmamakla birlikte. ge- lişmenin. özel kesime daha geniş girişim özgürlü- ğügetirmesiyönündedir. Tüm bunlar Bulgaristan"ın bu değişim süre- cinden, bu darboğazdan çıkabilmesi için dışan- dan belirli mallara (tüketim malları, ara mallan ve yatınm mallanna) ya da bunlan üretebilmek için krediyegereksinme duyduğu ya da duyacagj- nı göstermektedir. Ülkelerimiz arasında iktisadi işbirliğine yönelik potansiyel varlığını ise tam kullanılmamış olmakla birlikteeskideneyimler göstermiştir. Türkiye"nin işbirliği ile ilgili alan- lan, günümüzde daha da gelişmiştir. Bulgaris- tan'la işbirliği, bu arada iktisadi işbirliği yeni- den hızlandınlabilir. Bulgaristan Başbakanı Sa- yın A. Lukanov da iki ülke arasındaki "ilişkilerin ve bağlantıların her düzeyde daha da etkinleşti- rilmesinin zamanı geldi" diyor. Türkiye'nin de görûşünûn aynı doğrultuda olduğu yineleniyor. Sonuç Ancak, bunun için önce iki ülke arasında ilişki- lerin bozulmasına neden olan Bulgaristan Türk azınlığının sorunlannın ve bu sorunlar sonucu Türkiye'ye göç etmişlerin sorunlannın ele alı- narak çözümlenmesi gerekiyor. Gerçi Sayın Baş- bakan A. Lukanov. Türk-Bulgar ilişkilerinde Türk azınhğının "temel sorun" olmaktan çıktığı- nı söylüyor. Bu ilişkilerin çok daha geniş bir pers- pektifle ele alınması, dolayısıyla çok olumlu bir düşünceyi yansıtmakla birlikte. Bulgaristan Türk azınlığı, içine düşürüldüğü insanlık dışı aç- mazlardan henüz çıkabilmiş değildir. Zorla değiştirilmiş adlardan henüz çok küçük bir oranının iade edilebildiği. kendi dil ve kültür- lerini koruma isteklerine karşı, bunlan bastırma ve sindirmeye yönelik bazı eli sopalı gruplann ol- duğu bildiriliyor. Türkiye'ye gelmiş olanlann. getiremeyerek orada bıraktıkları mal ve paralan, emeklilik ya da sigorta primleri, yaşlıhk aylıkları var. Şimdiki Bulgar yönetimi bu sorunlara olum- lu davranışıyla geçmiştekilerden farklı düşündü- ğünü ortaya koyarak bu mazlum ve perişan in- sanlann acısını bir dereceye kadar hafıfletip. iki ülke arasında ilişkilerin "etkinleşmesine" katkı- da bulunacağı gibi, Türk ve dünya kamuoyunda kaybedilen prestij onanmına da yardımcı ola- caktır. EVET/HAYIR OKIAYAKBAL Düğüm 29 Eylülde Çözülecek mi? 29 Eylül sosyaldemokrası açısından tarihsel bir gün ola- cak. İki yıldır süren inönü Baykal iki li yönetiminin sonaerdiği bir dönüm noktası... Mitinglerde görürdünüz, bir yanda inö- nü'nün, biryanda Baykal'ın kocaman resimleri... CHP'de ge- nelsekreterlerinresimleri genel başkanla birlikte yer almaz- dı. Ne taşıtlarda, ne toplantılarda.. Ismet inönüydü lider, daha sonra da Bülent Ecevit, Ne Kasım Gülekin ne ismail Rüştü Aksal'ın, ne Kemal Satır'ın ne de Genel Sekreter Bü- lent Ecevit'inposterleriasılırdı. Daha sonraki genel sekreter- ler, için de öyle. . Bir partinin tek bir lideri vardır. o da Kurul- tayda seçilen genel başkandır. Ne zaman ki genel başkan değişir.yeni liderin resimleri ortayaçıkar. iki başlı bir yönetim hiçbir partiye yarar getirmez. Baykal kendini SHP'nin gerçek lideri olarak görmüştür. İnönü'nün deyimi yerindeydi, Baykal bir "arkadaş grubunun" belli bir politikacı takımın lideriydi. Milyonlarcayandaşıbulunankos- koca bir partinin ikinci adamı olmakla yetinmiyordu. Genel başkanla yan yana, kimi zaman onun önünde yer almaktan kaçınmıyordu. Particilik. hizipcilik oyunlarını çok iyi biliyor- du. Bülent Ecevit'i bezdiren.bıktıran buadamlarvarkenben SHP ile anlaşamam' dedirten bir hizipbaşılık oyunu oynuyor- du. Bilim çevresinden gelen Erdal inönü'yü en kısa sürede politika alanından kaçırtmanın hesapları içindeydi. Yalnız kendi mi? Değil, belli bir arkadaş takımıyla birlikte. İki yıl iyi dayandı İnönü! Bizler onun kadardirençli olama- dık. SHP'nin günden güne halkın güvenini yitirdiği açıkça or- tadaydı Genel sekreterin sürdürdüğü politika, parti içinde çevrilen hizipcilik oyunları. SHP'nin programına, niteliğine uymayan bir yol tutturması iki yıl önceden de kendini duyur- maktaydı. Anımsanacak olursa, bu sütunda yapttğımız yo- rumlar, eleştiriler hep SHP'nin dar hizipcilikten kurtarılması, programındaki ilkelere, demokratik kurallara uyması için bi- rerçağrı.bireranımsatmaniteliğitaşıyordu. Genel sekreter ve arkadaşlarmın. onların her dediğine uyanBaykalcı Parti Meclisi'nin sürdürdüğü tek yanlı politika- yı anımsatmak gerekir mi? Haksız atarnalar; işten çekmeler; üyeyazımındaoyunlar; doğukökenli milletvekillerinin parti- den uzaklaştırılmaları; bu haksızlığadayanamayan milletve- killerinin SHP'den kopup yeni bir parti oluşturmaları; Özal'ın Başkanlığa seçılmesı karşısında uğranılan bozgun; ardın- dan "onu biz onursuzca indiririz" gibi kabadayı sözleri, en sonra da Bayrampaşa'daki hizipçi davranışlar; derken SHP'nin iki yıl önce birinc i parti olduğu bir ilçede beşinci sıra- yadüşmesi... inönü doğrusu çok bekledi. Hatta biraz fazla sabırlı davran- dı. Belki de bunu "işte güçlü genel sekreteri tanıym " demek için yaptı. Kendinde büyük olanaklar hayal eden bir kişinin tek bir alanda, yalnız hizipçilikte başarılı olduğunu kamuoyu gördü böylece .0 kadar ki "böyledurumda SHP iktidar olma- sın" gibi sözlerlede genel sekreter, iktidar ardındaolmadığı- nı,yalnızca belirli bir grupla SHP'de sürgit egemenlik kurma- yı başlıca amaç saydığını belli etti. SHP'nin iki başlı bir siyasal güç olarak etkili olamayacağı açıktı Ne var ki çözüm yollarını aramak gecikiyor, bu arada parti de kamuoyunda saygınhğını yitiriyordu. 29 Eylül Olağanüstü Kurultay'ı SHP'deki kördüğümü çöze- cekmi? Yoksayineyarısı "arkadaşgrubun "dan, yarısı inönü yanlılarından oluşan karma bir kadro mu işbaşına gelecek? Kurultay delegelerinin çoğunun güçlü genel sekreter arayış- larıyla Bay Baykal'ı bu göreve seçtiğini biliyoruz. Ama işte sonuç? Güçlü genel sekreter SHP'yi gücünü, saygınhğını, de- ğerini yok edecek bir duruma getirmiştir Kurultay delegele- rinin, inönü'nün kesin davranışı, partiyi iki başlı olmaktan kurtarmaya çağrısı konusunda sağlam bir değerlendirme yapmaları beklenir. Hizipcilik oyunları mı. yoksa gerçek sos- yaldemokratlıkdeğerlerinebağlılıkmı ağır basacak? Bunu 29Eylül'degöreceğiz. ULKemal ^ FîkretV Neden Hayrandı? Club MONAKUS'ta BODRUM/YALIKAVAK Dublex Villalania Kahvaltı-Öğle ve Akşam Yemekleri Dahil Kişi Başuna 55.000,-TL AYRICA 5/10/19 ve 99 YTJLLIK DEVRE - TATİL İMKÂNLARI İSTANBUL (1) 141 05 21 ANKARA (4) 126 39 30 126 24 60 168 14 29 Yalıkavak (6144) 1392-1397 Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan . bu yeni Türk devletinin ilk Cumhurbaşkanı olduktan sonra da konuşmalarında ve söylevlerinde sık sık Tevfik Fikret'i anmış, ondan kısa ve uzun şiirler okumuştur. Onun "Fikri hür, irfani hür, vicdanı hür bir şairim" dizesini tam olarak benimseyen Mustafa Kemal. yaptığı bir konuşmada,Türkgençliğiniyetiştırecek Cumhuriyetöğretmenlerine şöyleseslenmiştir: Öğretmenler! Cumhuriyet sizdenfikrihür, vicdanı hür, irfani hür nesiller ister. NURER LĞURLU Aşiyan'da düzenlenen "Ölümünün 75 . Yılında Tevfik Fikret" anma toplantısın- dan dönerken. yolda Boğaz'ın mavi suları- na bakarken. "'Mustafa kemal. Tevfik Fik- ret'e neden hayrandı?" sorusu bir çınar yaprağı gibi önümc düşmüştü. Gençliğinde Namık Keroal'in şiirlerini okuyarak yetişen Mustafa Kemal, bir dü- şünce ve ülkü şaıri olan Tevfik Fikret'e olan hayranlığını şairin ölümünden üç yıl sonra. Anafartalar'ın başarılı komutanı olarak {19 Ağustos 1918) Aşiyan'ın dik yokuşunu çı- karkcn. yanında bulunan Harbiye'den ho- cası Emin Bey"e şöyle söylemiştir: "'Ben in- kılap ruhunu ondan aldım" . Sonra Tevfik Fikret'in anısı önünde saygı duruşunda bu- lunan Mustafa Kemal. Aşiyan'da jair için açılan deftere şu sözleri yazmıştır: "Tavaf-ı tahatturunda bulunmakla mübahi pereştikâ- ran-ı Fikret." Bir başka konuşmasında da Mustafa Ke- mal, şair için şunları söylemiştir: "Onu biz mektep sıralarında okurduk. Ondaki hey- bet, ondaki vakur ahenk hiçbir şairımizde yoktur. Ben Fikret'e yetişemedim. onun sohbetlerinden istifade edemedim. Kendi- mi bedbaht sayanm. Fakat onun bütün şiir- lerini okudum, birçoğu da ezberimdedir. O. hem büyük şair. hem de büyük bir insandır. Mustafa Kemal. I925"te İ zmir Kız Öğ- retmen Okulunda "Türk kadını nasıl olma- lıdır?" sorusu üzerine yaptığı bir konuşma- da da geleceğin uygar. ileri. çağdaş Türk kadınının niteliklerini saydıktan sonra söz- lerini şöyle bitirmiştir: "Burada Fikret mer- humun cümlece malûm olan bir sözünü hatır- latırım: Elbet sefıl olursa kadın alçalır beşer." Mustafa Kemal. Türkiye Cumhuriyeti'nı kurduktan. bu yeni Türk devletinin ilk Cumhurbaşkanı olduktan sonra da konuş- malarında ve söylevlerinde sık sık Te\fik Fikret'i anmış, ondan kısa ve uzun şiirler okumuştur Onun "Fikri hür, irfani hür, vic- danı hür bir şairim" dizesini tam olarak be- nimseyen Mustafa Kemal. yaptığı bir ko- nuşmada, Türk gençliğini yetiştirecek Cumhuriyet Öğretmenlerine şöyle seslen- miştir: "Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür. irfani hür nesiller is- ter." Nedir Mustafa Kemal'i Tevfik Fikret'e hayran kılan duygu ve düşünceler? Bunlar genel çizgileriyle şöyle sıralanabilir: Tevfik Fikret yenilikçidir. Şair. Türk toplumuna yeni düşünceler . değişik duygu ve ülküler getirmiş. dönemi- nin yurtsever. milliyetçi. iîerict ve hüınanist birkalcmi olarak vatan, ulus,özgürlük, eşit- lik,adaktgibitoplumsaJveç;ığdaşkavram- ları içtenlikle benimsemiş ve savunmuş. Türk halkının uygar. ileri. gelişmiş. dürüst. özverili bir toplum olması yolunda didak- tik, lirik, şiirler yazarak devrinin gençleri ve aydınlan üzerinde çok etkili olmuş bir sa- nat ve düşünce adamıdır Dünya görüşünü ve sanat anlayışını '"Güzel diişün. iyi hisset, yanılma, aldanma/Ne varsa doğruİuktadır, doğruluk şaşar sanma" olarak belirten Tev- fik Fıkret. ömrümün sonuna kadar bu ilke- lere bağlı örnek bir insan görûnümü içinde kalmış. bunlann önemini ve değerini inanc, ve içtenlikle savunmuş. çağdaş duygu ve düşünceleri dile getirmiştir. Şair şiirîerinde Türk halkının gelişmesi. kalkınması. çağ- daş uygarlık düzeyine ulaşması yolunda ne- ler yapılması gerektiğini göstermiş. bu uy- garlık düzeyine ulaşmak için Batı'nın iyi. güzel. doğru; bilim. teknik. kültür ve sanat alanındaki yeniliklerini almak, gelişmeleri- ni bilmek ve tanımak doğrultusunda uyan- cı. yol gösterici bir yenilikçi olmuştur. Ziya Gökalpın dediği gibi "Tevfik Fikret, röne- sansımızı tamamlay an, bize Avrupa uygarlı- ğının vereceği hayat anlayışını pürüzsüz, an, temiz bir biçimde gösteren bir yenilikçimiz- dir." Tevfik Fikret özgürlükçüdür. Tevfik Fikret'in 1908'den önce ve sonra yazdığı şiirlere bakacak olursak. bu şiirle- rin büyük bir kısmı düzene. geleneklere . bağnazlığa ve tutuculuğa karşı. özgürlük- ten yana. onun benimseyen ve savunan şiir- lerdir. Onun uzun ve en tanınmış şiirlerin- den biri olan Sis, özgürlükten yana. onun savunan bir başkaldırmanın şiiridir. Şiir. AhmetHamdiTanpınar'ındediğigibi "Sis, bir infial anının, herhangi bir istiare i'e ifade- si değildir. Belki Abdülhamit devrinin bir hasta odasını andıran vehimli İstanbul'unun geniş vision'da toplanmış ronıanıdır." Çün- kü Te\fik Fikret bu şiirinde insanın birey olarak özgür olmasını. bütün bağımlılıkla- rından kurtularak bağımsız olmasını iste- miştir. O. hemen hemen bütün şiirîerinde önce insan. sonra şair olarak. özgür bir top- lum içinde bağımsız bireylerin yeıişmesine yeliştinlmesine çalışmıştır. Ahlakçı ve yol gösterici Tevfik Fikretahlakçıdır. Şairde ahlak ve hem bireysel. hem top- lumsaldır Ona göreahlakınasılkaynağı in- san düşüncesininçağdaşgörünümüdür. Bu görünüm geleneklerden uzak. akla tam öz- gürlük veren hümanist birdüşüncenin yan- sıması biçimindedir. Onun bu düşüncesini ünlü şiirlerinden biri olan Tarih-i Kadim'dc de açıkça görebiliriz. Bu şiir. insanın baskı altında. özgür ve eşit olmayan bir toplum- da. iki yüzlü. kişiliksizolmakla nasıl yozlaş- tığının öyküsüdür. Ama şair. bütün kötü- lüklere karşı, uzun karanlık gecenin birgün söna ereceğine. yeni bir sabahın doğacağı- na olan inancını da içtenlikle dile getirmiş- tir. Ne var ki bu sabahı. bu devrimi Türk toplumunda kim vc kimler. nasıl yapacak- tır? Nasıl doğacaktır bu güneş? Bu sorula- rın karşılığı Tevfik Fikreı'in yaşamının her döneminde aradığı bir yol. bir yöntem ol- muştur. Tevfik Fikret eğitimci. yol göstericidir. Şair. ekonomik ve toplumsal ilerlemenin vazgeçilmez gereği olan eğitim düzeninc öncülük edecek yeni bir öğreüm kurumu amaçlamıştır. Bu eğitim kurumuna Yeni Mektep adını vermiştir. Ona göre bu yeni eğitim kurumunda yetişecek genç kuşaklar toplumun katı geleneklerinden sıynlacak. kendi kişiliklerine ve yetencklerine uygun. meslek ve uygarlık öğretimi göreceklerdir. Bu okuldan yetişen gençler kapıkulu olma- dan hayata atılacak. kendi çaba ve^irişim- leriyle başarı kazanacaklardır Öğretinı Türkçe ve İngilizce olacuktır. İngilizce'ye "Liberalizmi ve özel girişim ruhu örnek ol- ması gereken bir ulusun dili olduğundan" önem verilecektir. Fransızca. Almanca ve Rusça seçmeli yabancı diller arasında yer alacaktır. Tevfik Fikret'in tasarladığı bu Yeni Mektep'te okuma amaç değil. araç olacaktır. Llusalelsanatlarına.bedeneğiti- mine önem verilecektir. M üzik. resim. tarih vegezi (turizm)gerekli dersler arasında bu- lunacakur. Şairegöre bu Yeni Mektep'in en önemli amacı genç. atak. dinamik ve çağdaş tarım, ticaret vc meslek (teknik) adamı ye- tiştirmek olacaktır. Sanınm Tevfik Fikret'in bunlara benzer ilerici. çağdaş. devrimci düşünce ve görüşle- ri Mustafa Kemal'i şiirleri kadar kendisine hayranbıraktırmıştır. Genç bir subayadev- rimcılik özünü aşılamış. düşünce ve davra- nışlanyla ona örnek olmuştur Bu da bir şa- ir için. öldükten sonra bile olsa. azşey değil. çok şeydir. PENCERE KONYArEBAHÇE MAÇI TV-1'DE 15 Eylül 1990 günü oynanacak olan Konya-F.Bahçe maçını (TV-1) naklen yayımlayacaktır. Bu maçın "SAHA KENARINA REKLAM PANOLARF alınmaktadır. Aynca, BOLU - F.BAHÇE maçına reklam verenlere teşekkür ederiz. SÖZ REKLAM / İST. Tel: 522 78 33 - 511 64 58 Fax: 512 79 12 ÇAYIRLIKADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1988/54 Es. Davaa hazine temsilcisinin Erzincan ili Çayırlı Ucesi Sangüney kö- yünden davalı Haydar Akagtlnduz aleyhine açnuş olduğu tespitin iptali tescil davasımn yapılan açık yargılaması sırasında alınan ara karan gereğince; Erzincan ili Çayırlı ilçesi, Sangüney köyiinden davalı Kalman oğ- lu Haydar Akagündüz'ün zabıtaca ara$tınlmasına rağmen adresi tes- pit edilemediğinden ilan yolu ile tebligat yapılmasına karar ahnmış olup; Adı geçen davalının mahkememizin 9.11.1990 tarihli duruşması- na gelraez delil ibraz etmez veya kendisini bir vekil ile temsil ettirme- diği takdirde yokluğunda karaı verileceği ve dava dilekcesinin tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. 3.8.1990 Basın: 47886 VEFAT Merhum Kaymakam Hakkı Bey ve merhume Şaheste Hanım'm kızı, Bedia Anç'ın kızkardeşi, merhum Kâzım Anç'ın eşi, Ural Arıç'm annesi, Ingrit Arıç'ın kayınvalidesi, Ayşe Şah ve Mehmet Anç'ın babaanneleri, Mukul ve Karon Şah'ın ve büyük kayınvalideleri, Gemma ile Leyla Şah'ın nineleri emekli öğretmen PERİHANARIÇ 12.9.1990 tarihinde Antalya'da vefat etmiştir. Cenazesi aynı gün öğlen namazım müteakip Muratpaşa Camisi'nden kaldınlmıştır. AİLESİ Tanrılar Dağında Öfke... Saddam "çılgın, deli, mogatoman, Doğu'nun Hitleri, diktatör, zalim, manyak, katil..." , Batı'da Saddam'a karşı öyle bir öfke seli köpüklendi ki insan şaşırıyor. Biz de bire on katarak bu edebiyatı yinelemeye başla- dık, Saddam düşmanlığında ön safa geçiverdik. Oysa Bağdat diktatörü, İran'a saldırdığı ya da HaJepçe'de Kürtleri kimyasai si- lahlarla katlettiği zaman ne Batı'da yeterli tepki oluşmuştu ne de bizden ses çıkıyordu. Vaşington şimdiye dek az mı diktatör besledi, destekledi, pa- lazlandırdı!.. Az mı ülke işgal etti!.. Peki, Saddam'a karşı Vaşington'dan kaynaklanan bu kızgın- lık neden? Öfkenin temelinde ne yatıyor? Hukuk aşkı mı? De- mokrasi sevgisi mi? Dünya barışına saygı mı? * Sorunun yanıtını bulmak için geçmiş yıllara dönmek, 1973 Arap-israil savaşının ardından patlayan 1'inci petrol şokunun kö- kenine inmek gerekiyor. Kapitalizmin uluslararası düzeni kimi zaman sıkışır, bunalıma sürüklenir, çelişkiler keskinleştiğinde sigortalar atar, iç çatışma -siyasal, ekonomik ya da askeri- sıcaklaşır. 1970'lere girildiğin- de ABO'nin sıkıntısı vardı, yükünü sırtından atmak için Ortado- ğu'da Araplarına göz kırptı, petrol fiyatlannın patlatılmasına ye- şil ışık yaktı. Akaryakıtta Ortadoğu'ya bağımlı Batı Avrupa -en başta Almanya- ve Japonya'ya dost kazığı atmıştı. Ancak o günden bu güne yaşananlar çarpıcıdır: petrol buna- lımı Batı'yı daha da güçlendirdi. Nasıl oldu bu? Zengin Batı, 1973'teki 1'inci ve 1979'daki 2'nci petrol şoklan- nın faturasını endüstri ürünlerine zam yaparak yoksullara ödet- ti; patlayan fiyatlar nedeniyle Ortadoğu'datoplananpetro-dolaıiar da şeyh, kral ve emirler kanalıyla Batı'ya aktarıldı. İnsanlık tari- hinin gormediği boyutlarda bir sermaye odaklanması kapitaliz- min doruklannda gerçekleşti; başdöndürücü birikim, bilimsel- teknolojik devrimin hızlanmasına yol açtı. Üçüncü Dünya yok- sulları, hem akaryakıta hem endüstri ürünlerine daha çok para ödediklerinden, borçlandıkça borçlandılar; bataklığa sürüklen- diler. Kapitalist sistem dorukta kanatlanıyordu; ama gezegeni- mizdeki insan yığınlarını da açlığa ve çaresizliğe itiyordu. ABD zafer bayrağını doruğa dikti; Gorbaçov teslim bayrağını çekmek zorunda kaldı. Marksizm-Leninizm'in politikaya uyarlanmış dar ve sığ şablon- lan, geri kalmış toplumlara cennetin kapılannı açamamıştı; '^sos- yaiist s/stem" dağıldı; Doğu Amjpa, kapitalizmin cekjm gücü içine girdi; dünya tek pazara dönüşecekti; piyasa ekonomisi tıkır tıkır işleyecekti; sosyalistler kapitalistleşmenin refah bahçelerine da- lacaklardı; cennetin kapıları şimdi açılryordu. Saddam tam bu zamanlamanın keyfinde pişmiş aşa soğuk su kattı; tıkır tıkır yürüyeceği umulan arabanın tekerine çomak soktu "çılgın diktatör..." • 40 gün önce bir varil ham petrolün fiyatı 20 dofarın altındaydı, bugün 30 doların üstünde. Dünya borsaları çalkalandı. ABD, Japonya, Batı Avrupa bu işin altından kalkar; Almanya •hele biıieştikten sonra- ortalığı toza dumana katar; ama ya sis- temin yoksulları? Onlar ne yapar? Hele Doğu Avrupa'da kapitalizmin cennet bahçelerinde gûl derlemeye kalkan halk yığınları, birdenbire düş gördüklerini an- larlarsa, sonuç ne olur? Sovyetler, 3'üncü petrol şokunda Doğu Avrupa'yı ucuz petrol- le donatmak gibi bir görevi üstlenir mi? Doğu Almanya'dan as- kerini çekmek için 7 milyar dolarlık desteği Bonn'dan sağlayan Moskova'nın sırtında artık yumurta küfesi yok. Saddam'ın tanrılar dağında neden bu kadar büyük öfke ya- rattığını anlayabiiiriz; ancak suçu yalnız Bağdat diktatöründe ara- mak yanlış olur. Kapitalizm yeryüzünde sağlıklı bir düzen ve adaletli bir yaşam biçimi kuramıyor. "Sosyalist s/stem"deki çöküntü ne kadar ger- çekse, bu ikincisi de o kadar gerçek, değil mi? TEŞEKKÜR 24 Ağustos 1990 günü, başkanı bulunduğum Balıkesir Barosu'n- da silahlı saldırıya uğradım. Sıkılan kurşunlardan, şükürler olsun ki yalnız birinin bacağıma isabetiyle yaralandım. Failin kısa sürede yakalanmasıyla saldırının mahiyeti ortaya çıktı: Savunnıa mesleği- ne, "senet mafyası"nın saldınsı! Olay Adalet'e intikal ettiği için bu özet açıklamayla yetiniyorum. Olayın kentimizde duyulması ve televiz>onun aynı gün saat 18.00 haberlerinde duyurmasıyla yurt çapında geniş bir ilgi gördük. Yal- nız meslektaşlanmız olan her görevdeki hukukçular ve dostlanmız- dan değil, toplumumuzun her kesiminden insanlanmızın gösterdiği yakın ve içten ilgi bana ve ailemize anlatılamaz büyüklükte destek oldu. Olayın üzerimizdeki etkisinden çabuk kurtulmamı ve kısa sü- rede sağlığıma kavuşmamı sağladı. Gördüğümüz bu sıcak ilgi için ben ve ailem ödenmez gönül borcu içindeyiz. Bu "Teşekkür" du- yurusuyla bu borcumuzun birazını da olsun ödememize İ2İn veril- mesini diliyoruz. Olaym aydınlanmasmda duyarlı davranan Içişleri ve Adalet Ba- kanlıklanna, Valimiz Sn. Kemal Esensoy ile Emniyet Müdürûmüz Sn. Sabri Kanlıkavak'a ve emniyet mensuplanmıza, sıcak ilgi ve ka- muoyunu hukuksal açıdan aydınlatan baromuz Yönetim Kurulu, Ba- romuz avukatlan ve mensuplanmıza, Türkiye Baroları Birliği ve bütün barolarımızla, yargıç, savcı ve adliye mensuplanmıza, olayın duy'urulmasında ve yun çapında ilgi yaratmasında bü>11k rolü olan yerel ve ülkeye seslenen bü>1ik basınımıza, yayın kuruluşlarunız radyo ve televizyonumuza, içten ilgileriyle beni tedavi ederek sağhğımıza kavuşturan değerli Başhekim Sn. Dr. Hayri Altuğ ve Devlet Hasta- nesi hekimlerine, hemşirelerine, personeline; Olayın duyulduğu andan itibaren ardı arkası kesilmeksizin beni ziyaret ve teselli eden, yurdun dört bir yanından telefonl», telgraf- la, mektupla arayıp geçmiş olsun diyen aziz dostlanmıza, yakınları- mıza, tanıdık tanımadık değerli yuntaslanmıza, savunma mesleğine yapılan saldırı karşısında duyarlı bir kamuoyu yaratan bütün aydın- İarımıza yürekten şükranlarımı sunar, ilgilerinden mutlu olduğum dostlardan a>Ti ayrı gönül borcumu iletemeyişimi bağışlamalannı di- lerim. Av. TURGLT İNAL Balıkesir Barosu Başkanı Aramızdan ayrılışının 1. Yılında Melek kadar iyi insan Örnek anne, mükemmel eş SAJNTYE SEIU3AR'ı Bitmeyen sevgi ve hasretle anıyoruz. EŞİ: AZİZ KIZLARI: \URAN-NALAN EBRU-MELTEM OZEL BORA SÜRÜCU KURSU LÜTFEN, bana uzak- pahalı demeyin. DERSANEMİZİ ve pistlerimizi görün. KARARINIZI ona göre verin. ÜskAdar: 343 67 82 Kozyatafr: 361 81 63 Tarabya: 162 08 18 BAŞSAĞUĞI Edirne Serbest Muhasebeci-Mali Müşavirler Odası Başkanı Sayın SABRİ TAŞKIN'ın değerli babası, Saym RAŞIT TAŞKIN'uı vefatmdan dolayı derin üzüntü ve acılarına ortak olur, kederli ailesine ve dostlanna başsağhğı dileriz. TÜRKÎYE SERBEST MUHASEBECİ-MALt MÜŞAVİRLER ODALARI ADEVA İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ-MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle