25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EYLÜL 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Meteoroloji Genel Mûdürtöğtn den alman tnigıye göre, bütün bölge- terimız parçaiı yer yer çok bulultu Trakya, Marmara, Ege, Akdenız, Iç Anadolu Karadeniz ile Doğu Anado- lu'nun batısı yağışlı geçecek Yağış- lar yer yer etkılı olmaJt üzere yaflmır sağanak ve gök güaıltükl saganak şekünde olacak HAVA SIÇAKLIĞ1 Tûm yurtta azalacak RÜZGÂR Yur- dun kuzeyûatı kesımlennde kuzey ve bat, diğer yerterde güney ve baü ywı- lerden orta kuvvette. yer yer kuvvedi- ce esecek. Denbtoriırizde rûzgâr: Do- Ou Karadeniz'de yıkte ve poyraz, Oo- gu AMenız'de kıbte ve todos. Bat Ak- demz ve Gûney Ege'de gûnbabsı ve ka- rayel. ötetc denıztenmude yıldız ve ka- rayelden 3-5 , Batı Karadenız, Marmara, Ege ve Batı Akdeniz'de 28-40 deniz mili htzta esecek. Van Gölü'nde hava. az bulutlu ge- çecek. Rüzgâr güney ve batı yönlerden hafif, ara sıra orta kuv- vette esecek. Bolu Burca ÇaraKloıe Çomm Denızlı Y 30° 22° 0 yarbakır Y 19° 13° Edıme A a f P ^ E r a n u n Y 18° 11" Erzunjm Y 25° 8°6*şehır Y 19° 13° Ganantep Y 29°24°ares«n Y 26° 21° Gümûşrane Y Y 23° 16° Haskâîi A Y 25= 15° Isparta Y 20° 15° Istanbul Y 20° 13° Izmir 8 26° 16° Kars B 26° 12° Kastamonu Y 18° 11° Kaysen Y 20° 14° Kırldare» Y 20°i5°Konya Y 23° 14° Kutahya Y 23°i6°Malatya 33° 18° Manısa 18° 14° K Maraş 22° 14° Mersıo 22° 7°Mu$la 19°12°Mu$ 31° 19° Nıjde 22°19°0n)u 27° 16° Samsun 24° 13° Sıiri 20° 16° Sınop 24° 18° Sıvas 24° 8°Tekırdafl 19° 11° fatnon 21° 12° Tuncelı ş 21°M°Van 19° 12° Yozgat 26° 16° Zongukfak Y 24° 18° Y 30°20° Y 28° 23° Y 25° 16° B 28° 12° Y 21° 12° Y 22° 18° Y 24° 13° Y 22° 18° * 32° 22° Y 22° 18° Y 19° 13° Y 18° 14° Y 23°20° A 23° 15° Y 19° 13° B 25° 13° Y 20° 13° Y 19° 15° gjfsısk /?kartı A-aç* B-buMu G-9ûn«5» K-karlı S-sst Y-yajmurtu _ _ Kopenhag";? Lenıngrad Moskova BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Eskimek, dağüma- ya yüz tutmak. 2/ Tu- zağa düşürülen şey... Yiğit... Giysi kolu. 3/ Sürekli su akan bo- ru... Bir nota. 4/ Du- varlara çiziktirilen ve genellikle hiciv ya da karikatür niteliği taşı- yan yazı ya da desen- İere verilen ad. 5/ Göz... Bir şeye inana- rak bağlaıuş. 6/ Göz- lem... tskambilde ma- ça rengine verilen ad. 7/ Evrensel alıcı olan 9 kan grubu... Yurdumuzda yüksek bir dağ. 8/ Antil Denizi'nde Hollanda'ya ait bir ada... Duman lekesi. 9/ Yaban- cı... lslamlıktan önceki Türk edebiya- tında ağıta verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tekstilde taranmış yüne verilen ad. 2/ Bir deniz yolculuğunda geminin ya da yükünün götfdüğü zarar... Hile. 3/ Kürkü makbul etçil bir hayvan. 4/ Raf biçiminde düz ve büyük kaya... So- murtkan. 5/ Mekke'nin doğusunda, hacıların arife gttnü toplan- dıkları tepe... Baryumun simgesi. 6/ Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı... Büyük bez ya da deri torba, 7/ Bir zaman birimi... Kar fırtınası. 8/ Genellikle dondurraamn yanında yenilen bir tür tatlı bisküvî. 9/ Japon lirik dramı... Türlü renklerde kareli olan kumaş. 60 YIL ONCE Cumhuriyel Açık cevap 13 EYLÜL 1930 Dün (Halil Rifat) imzasile aldığımız bir mektupta, dünkü nüshamızda Çorurn hâkiminden şikâyet eden vesaikin derci fırka hayatımız itibarile münakaşaya muhtaç görülerek bu yolda bazı mütalealar söylenmekte ve bizden bu fırkacılık hayatına ait bazı izahlar istenilmektedir. Bu kariimiz son günlerde Cumhuriyet'üı başmakaleleri ile diğer mündericatt arasında böyle tezatlara tesadüf etmekte olduğunu ilâve ediyor. Halil Rifat B. "Cumhuriyef'in bugünkü başmakalesini okursa,tasavvur ettifci tezadın sadece bir tevehhum olduğunu görür. Sahibi H. Fırkası mensuplanndan olan Cumhuriyet'in doğru görmediği şeyleri açıkça mevzuu bahsederek hatta sırasına göre şiddetli tenkit eylemesi yalnız dünlük ve evvelki günlük bir mes'ele değildir. Bidayeti inşitarımızdanberi takip ettiğimiz açık meslek budur. tlâve edelim ki C.H. Fırkası kendi hükûmeti zamamnda tenkıde lâyık kusur ve noksanlar olursa bunlann behmehal örtbas edilmeleri lâzım geldiğini iddia eden bir fırka degildir. Kusur varsa söylenir, mümkünse ve mümkün olduğu kadar tashih olunur. Fırkanın belli başlı şiarlarından biri budur: Açık söz, açık hesap, açık alın. ' Soma ilâve edelim ki bizim hür anlayışımıza göre bir fırkanın olmak o fırka hükûmetinin görülebilecek kusurlanna göz yummağı ne icap eder, ne de emir. Hususile mesleği sarih surette halkçılık olan Curahuriyet gazetesi için. Mensup olduğumuz fırka kusur ve hatada ısrar etmeği meslek ittihaz etmiş degildir. Memlekete yalnız tadadı bir kütüphanelik rnücelledat dolduracak kadar iş görmuş olan tsmet Pş. hükümetlerinin -o da tahkik ve tetkike muhtaç olmak üzere- bulunup söylenebildiği kadar kusurları varsa çok görülmez. Etrafında o kadar gürültü yapılan yeni fırkanın şimdilik yegâne meziyeti görülmüş hiç bir işi ve hatta görülecek işler hakkında sağlam bir fikri yok olduğundan ibarettir. Sadece vergiler ağırdır düstüru ile koca bir memleketin mukadderatı hakkında hatta bir fıkir dahi söylenmiş olamaz. tşte Haul Rifat Beye açık cevabıınız. 30 YIL ONCE Cumhuriyet Üniversite olayları 13 EYLÜL 1960 Yassıada'da bulunan düşüklerin duruşmalanrun bir an önce yapılabilmesi için, şehrimizde hâlen faaliyet halinde bulunan tâli soruşturma kurulları çalışmalarım hızlandırmışlardır. Bilindiği gibi duruşmalar, bu soruşturma kurullarınm çahşmaları bittikten ancak 10 gün sonra baslıyabilecekür. Nitekim aradan üç ay gibi bir zaman geçmesine rağmen, şehrimizde faaliyet halinde bulunan beş tâli soruşturma kurulundan, ancak Üniversite olaylarıyla UgUi tahkikatı yapmakta olan 3 numaralı Soruşturma Kurulu çalışmalarım bitirebilmiştir. Geri kalan soruşturma kurullanndan "Topkapı" olaylarını tahkik eden, 5 numaralı Soruşturma Kurulu, 6-7 eylül olaylarını tahkik eden 2 numaralı Soruşturma Kurulu, Silahlanma durumu ile Gaziantep olaylarını tahkik eden 2 numaralı Soruşturma Kurulu ile Vatan Cephesi meselesini tahkik eden 10 numaralı Soruşturma Kurulu çahşmalarına devam etmektedir. 'Babalar' operasyonu 13 EYLÜL 1989 Istanbul'da zorla alacak tahsili, haraç isteme, pavyon kurşunlama, yaralama gibi çeşitli olaylara kanştıkları savıyla aralaımda Alattin Çakıcı ve Hasan Heybetli'nin de bulunduğu 22 kişi gözaltına alındı. Sanıklarla birlikte çeşitli çap ve tipte 16 adet tabanca ile 45 adet mermi ele geçirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'nden dün yapılan açıklamaya göre son günlerde meydana gelen zorla alacak tahsili, haraç isteme, pavyon kurşunlama ve yaralama olaylarına karşı halkın huzurunu sağlamak amacıyla bir operasyon düzenlendi. İstanbul genelinde düzenlenen "babalar operasyonu" sonucunda ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı ve yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Hasan Heybetli'nin yanı sıra, Nihat Tepe, Şerafettin Mahmutoğlu, Murat Temizel, Metin Kaya, Önder Ercan, Ertuğrul Tunçok, Aziz Sucu, ömer Yılmaz, Mücellat Köz, Ayhan İnağ, Kenan Dalgıç, özcan Keskin, Kemal Yedekgelen, Aydın Aksar, Remzi Bulak, Selam Toprak, Kemal Erdoğan Şahsuvaroğlu, Mehmet Gözen, Orhan Batmaz ve Burhanettin Yıldırım gözaltına alındılar. DÜNYA'DA BUGÜN ^msterdam A 21° Amman A 32° Atına A 25° Bağdat A 36° Baresloıu Basei Betgrad Bertin Bonn Srökset Budaaeste Cenevre Cezayır Cı*tf Dubaı FranKfurt Gıne Heısna Kattre Kopenhag Köln Lefcosa A 27° A 19° V 16° A 19° A 20° A 22° A 20° A 21° A 33° A 39° A 43° A 19° A 31° B 15° A 33° A 20° A 20° A 32° ^enmgrad Lontfra MadTK) Mılano ' Momreal Moskova Mûnih New York OS-0 Pars Rıyad Roma Sotya Tef * m Tunus Venedtk Vryana Y 11° A 22° A 29° A 28° A W> Y 13° A 18° A 27° A 18° A 23° A 18° A 43° A 27° Y 16° A 32° A 39° A 35° A 17° A 25° A 16° VVaslnngtonA 29° Zûnh * 19° TARTKMA GECEN YIL BUGUN Cumhuriyet Sayıştay ve Mali Denerînı Şu anki uygulamada giderlerin yapılmasından doğan sorumluluk, tahakkuk memuru ve sayman olarak adlandırılan kamu görevlilerinin omuzları üzerindedir. Cumhuriyet döneminde, ilk anayasa olan Teskllâtı Esasiye Kanunu 100 ve 101. madde- lerinde Sayıştay'a yer vermiştir. Sayıştay'la il- gili olarak kapsamlı bir dOzenleme, 1961 Ana- yasası'nın 127. maddesinde yer almış ve ku- ruluşunun kanunla düzenleneceği hüküm al- ana alınrruştır. 1982 Anayasası'nda da aynı hü- küm yer almışur. Iki anayasanın Sayıştay"! dü- zenleme açısından farkı, ilkinde 'iktisadi ve mali hükümler' kısmında düzenlediği halde, ikincisinde 'yargı' kısmında düzenlenmiştir. Ayrıca yeni anayasa ile Sayıştay'ın kararlan- na karşı idari yargı yoluna başvurulamayaca- ğı hükmü getirilerek Sayıştay'ın yargı kuruluşu sayıhp sayılamayacağı tartışmalarına son ve- rilmiştir. 832 sayılı Sayıştay Kanunu'na göre; genel ve katma bütçeli dairelerin, bu daireler tara- fınd^n sermayesinin yarısmdan fazlasma ka- tılmak suretiyle kurulan sabit veya döner ser- mayeli kuruluşların veya fonların, il özel ida- releri ve belediyelerin ve kanunlarla Sayıştay denetimine tabi olan bütün daire ve kurum- lann gelirleri-giderleri ve malları denetime ta- bidir. Sayıştay'ın anayasa ve kanunla kendi- sine verilen görevleri, koşullann gerekli kıldığı biçimde layıkıyla yerine getirebilmesi için, ona, klasik bir denetim yöntemi olan 'mevzuata uygunluk' incdemesi yanında çağın gerekli kıl- dığı etkin bir denetim modelinin de bünyesi ile bütünleştirilmesi gerekli ve zorunludur. Program butçe sisteminin uygulandığı Türki- ye için bumın gerçekleştirümesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. • Devlet ve kamu tüzelkişilerinin bir yıllık ge- lir ve gider tahminlerini gösteren ve hükümet- lere bunun uygulanabilmesi için izin ve yetki veren bütçenin yürütülmesi aşamasında kamu hizmetleri yerine getirilirken harcama bazın- da "minimum harcama = nuudmum hizmet" amacının gerçekleşip gerçekleşmediğinin in- celenmesi gerekir. Mevzuattaki yetersizlikler sebebiyle bu tür bir incelemenin yapılabilme- si olanaksızdır. 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanunu'nda 1979 yılında yapılan değişiklik- le kamu harcamalarının gerçek gereksinme amacına uygun olarak yapılması yolunda bir- takım yasal düzenlemelere gidildı ise de bu- nun gerçek anlamda harcama-hizmet ilkesi- nin düzenliliğini sağladığını söylevemeyiz. Her şeyden önce yapılması gereken, ülkenin eko- nomik, sosyal, siyasal ve kültürel koşullannın objektif olarak değerlendirilmesi sonucu büt- rünüm kazandırmaktır. Şu anki uygulamada, giderlerin yapılmasından doğan sorumluluk, tahakkuk memuru ve sayman olarak adlan- dırılan kamu görevlilerinin omuzları üzerin- dedir. "tta amiri" denilen ve giderlerin yapıl- masına emir ve izin veren görevlilerin sorum- luluğuna (sorumluluk üstlenme ve hakediş gibi belgeleri onaylama hariç) gidilememektedir. Oysa yapılan harcamalann verimli, tutumlu ve etkin olarak kullandınlmasım, ancak ge- niş yetkilerle donatılmış bu görevliler sağla- yabilir. Zaten kamu yönetiminde hiyerarşik de- netim olarak adlandırılan ve üst'ün ast'a kar- şı emir ve yön vermesi şeklinde uygulama ola- nağı kazanan sistem sayesinde de harcamala- nn yapılmasında gereken dikkat ve özenin gös- terilmesi zonınlu hale gelecektir. Bu yüzden P&€K B4RAYIPENETIİV0KSUNU2... çeler hazırlamak ve bütçenin uygulanması saf- hasmda gerçek gereksinmeler ile varılmak is- tenen hedefleri ve ulaşılmak istenen amaçları uyumlu olarak birleştirecek bir hazırlık- uygulama- denetim mekanizması kurmaktır. Tüm dünyada, özellikle de Batı'da uygulamaya konulan çağdaş bir denetim modeli olan VET (verimlilik-etkinlik-tutumluluk) sistemini ül- kemiz için de uygulanabilir duruma getirme- liyiz. Yapılacak başka bir düzenleme ise Sa- yıştay'ca saptanan sorumluluğa yeni bir gö- ita amirlerinin de Sayıştay'ca saptanan sorum- luluğa dahil edilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, mali denetimin istenilen düzeyde gerçekleştirilebilmesi ve ku- ruluşunun 128. yıhnı kutlayan Sayıştayımıan görevlerini daha etkin bir şekilde yerine geti- rebilmesi için, ülke olarak belli bir ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel çizgiyi daha üst dü- zeyde yakalayabilmeliyiz. BAYRAM BARLN Sayıştay Denetçisi Aman, Antik Myndos Kazdmasuı Aman Antik Myndos kazılmasın, yüz yıl daha yatsa bir şey olmaz toprak altındakilere, meğer ki meydana çıkarılmaya... Bu günlerde, bir rahatladım ki sormayın, Viyana'daki "Türkiye'nın hazineleri- Ana- dolu'onn zenginlikleri sergisf'nden yedi bin beş yüz yıllık Ana Tanrıca heykelciği çalın- mış. Siz muhtemelen bu yaayı okuduğu- nuzda çoktan ya tniçre'de "mukim" kara- para zengini "bilmemneyan"ın kolleksiyo- nuna katılmış, ya New York'taki büyük ta- rihi eser satıcısı (ya da kaçakçısı) Mr. X'in elektronik alarm sistemli kasasındaki yeri- ni bulmuş, hiçbiri olmazsa da Texas'ın sa- hip olmadıkları tarihi satın alarak edin- mekle yükümlü vakıflanndan birinın ban- kadaki kasalanna yerleşmiştir. Bir daha onu kimse ne çalar. ne ziyan verebilir. Da- hası. adamlar yeri gelince gerine gerine Tûrkiye'den geldiğini söyleyip bu değerli eserleri oradan oraya sürüklerken amaçla- dığımız "propaganda"yı da yapıyorlar. Us- telik Türk makamlannın verdiği bilgiye uygun olarak bih beş yüz dolarlık sigorta bedeli de (Sn. Ali Sirmen - 23.6.90 Cumhu- riyet) bize ödeneceğine göre ne gam. Ayn- ca yine Sayın Sirmen'ın yazısından öğreni- yoruz ki Turizrn Bakanlığı'ndan bir yetkili "Çalınsın, bizde bunlardan daha yüzlerce var" demış. Bu anlayıştakı yetkililere öne- rim: Hiç araya Avusturya'yı, sigorta şirket- lerini falan sokmadan "yüzlerce" Ana Tannça'yı bin beş yüz dolardan satışa çı- karsanıza! Doksanlann sonuna doğru "yûzyıl sonu indirimli satışlar" bile düzen- leyebilirsiniz. Böylece dövizgehvleri sayfa- mıza bir kalem daha eklenir... (!) Yaşadığım Gümüşlük Köyü iki bin dört yüz yıllık Antik Myndos kenti kalıntılan üstüne kurulu. Çok değil, on yıl önce saksı- nıza koymak için çapa ile azjcık toprak kazsanız birkaç işlemeli çanak çömlek kın- ğı çıkardı ortaya. Mühürlü anfora sapları yûrürken ayağınıza dolanır. deniz ktyıla- nnda şurda burda işlemeli mermerden ge- çilmezdi. Birkaç alan vardı mozayik kaplı, meraklılar tarafından açıldıkça toprakla. çer çöp ile örterdim üstünü kötü niyetliler- den korunsun diye. Bugün ancak izi kaldı bunların. Bir tahribat, bir yasadışı kazı, bir buluntu gördüğüm zaman haber verdi- ğim Bodnıın Müzesi ilgililerinin bir şeyler yapabilmek için nasıl çırpındıklannı çok iyi biliyorum. Ama önlerinde hep bürokra- si. ödeneksizlik, üst makam ilgisizliği en- gellerinin olduğunu da biliyorum. Bu ko- nuda kışisel girişimlerim. yazıpçizmelerim de eşin dostun onayından öte yanıt bulma- dı şimdiye kadar. Bir yazımda (Antik Myndos ilgi bekliyor. Türsab Turizm Der- gisi / Ocak 89 s.ayı 76) Berlin'li bir Almanın Xereye Geldik? Çelenk koymanın putperestlikle ne ilgisi olabilir? Her ulusun uğruna can verdiği inançlan, ölümlerinden sonra da manevi değer verdikleri, onasaygı göstermekle, ona bağhlıklanyla övündükleri liderleri vardır. • Geçen 30 Agustos 1990 günü en büyük za- ferimizin 68. yıhnı, cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, devrimciliğe, halkçıhğa, devletçiliğe, milliyetçiliğe inanmış, kendini vatanın ve ulu- sun geleceğine adamış, Ulosal Kurtuluş Savaşı nıhuna sahip, Kurtuluş Savası'nda, savaşın ön- cesinde ve sonrasında bu yüce ulus için kan dökmüş şehitlere, bugüne gelmemizi sağlayan atalannuzın döktüğu kutsal kanlara saygüı ide- alist kişiler olarak hep birlikte, coşkuyla kut- ladık. Subaylanmız, astsubaylanmız, askerlerimiz, mülki erkân, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz- le beraber "Adalet Mülkün Temeüdir" diyen sa- yın adalet mensuplanmız yani savcı ve hâkim- lerimiz de kutladılar. "Adalef'in sadece "mülk"ün temeli olduğuna inanan: "tnsan hak ve özgürlüklerinin, anayasa ve kanunlanmızın, cumhuriyetinıizin, tüm sosyal güvenceleriınizin, iş yaşamımızın, basın özgüıiüğünUn, hakça pay- laşımın huzur ve refah vaat etmesi gereken geieceğunizin" de güvencesi olduğuna ikinci de- recede inanan, belki de hiç inanmayanlar da kutladılar Zafer Bayramı'nı. Bağımsızlığımıan simgesi, renginı şehiüerimizin kanlanndan al- mış ba>Tağımızın, bütün şehitlerimizi temsil eden, büyük lider Gazi Atatürk'ün manevi hu- zurunda çelengi bariz bir şekilde saygısızca ko- yan, kravat takma ve ceket giyme zahmetine katlanamayan, Aziz Gazi'nin manevi huzurun- da selam vermediği gibi selam vermeyi "pulperestlikle" özdeşleştiren sayın savcılanmız da kutladılar Zafer Bayramı'nı. Çelenk koymanın putperestlikle ne ilgisi ola- bilir? Her ulusun uğruna can verdiği ınançla- n, ölümlerinden sonra da manevi değer verdik- leri, ona saygı göstermekle, ona bağhlıklanyla övündükleri liderleri vardır. O liderin ilkeleri- ne inanır, belli ulusal günlerinde manevi hu- zunında ona bağklıklannı dile getirirler. Bu ta- vır o ulusun birlik ve beraberliğinin bir göster- gesi dunımundadır. Kaldr ki Atatürk'ün büsbütün karşısında se- lam durmak sadece Atatürk'ün değil, ama onunla beraber omuz omuza savaşmış, kan dökmüş nice isimsiz kahramanlanmızın da ma- nevi arulanna saygımızın, onlann inançlanna olan bağhlığımızın da göstergesi ve gereğidir. Bu inancı, bu saygı ve bağlüığı ruhumuzdan at- uğunız anda, bu; ulusal birlik ve beraberliği- mizin, cumhuriyet rejimini de sarsılması anla- mına gelecektir. Koıkunçtur ki fıüiyatta bu ve benzer tavır- ları rahatça sergileyebilenler, içlerinden ulusal birlik ve beraberliğe olan inancı çoktan silip at- mışlardır. Bundan daha da korkunç olarak aynı kişiler belli siyasi ve idari güvencelere de sahip- tirler ve kafalannda "Ümmetçilik" hayalleri kurmaktadırlar. Bu yeşil ba>xak hayranlan, mil- liyetçüiği ve hatta "Türk"lüğü bile inkâr etmek- tedirler. Onlar için esas olan Türklük değil "ümmel" olmaktır. Ve o kişiler ki savcıdır, kay- makamdır, öğretmendir, güvenlik görevlisidir, bir gün milletvekili, bakan, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı bile olabUirler. Kısacası meka- nizmanın büyük veya küçük birer dişlisıdirler. Öncelikle cumhuriyet rejiminin varlığına yo- neu'k, yukanda açıkladığım şekillerde cereyan eden bu ve benzer tavırlar için sorumsuzluk, saygısızlık gibi sözcükler tammlamada olduk- birçok kereler Gümüşlüke gelip topladığı ufak tefek ile (belki de daha önemli parça- larla) evinde mini "Myndos Müzesi'* oluş- turduğunu yazmıştım. Bu yazıya ta New York'tan bile yankı geldiydi. Ama bir ilgili. bir sorumlu çıkıp, "Yahu Gönenç, varsa ver şu adamın adresini de bir soruşturalım" de- medi. Bir dostumun köyde "Myndos Mü- zesi" kurma düşüncesinin daha başlangıçta olumsuz yaklaşım yüzünden unutulmaya bırakıldığını biliyorum. Son olarak büyük holdinglerimızden biri için istek üzerine "Antik Myndos/Gümüşlük'te bu günkü du- rum" dosyası hazırlamıştım. Belki prestij için kazı fınanse edeceklerdi. ondan da bir şeyçıkmadı. Şimdi bütün çırpınışlanmı. yakınmalan- mı geri alıyorum. varsın sevimli Ahmet Ça- vuş'un inekleri Myndos Türnülüs'ü üstüne pislesinler, yatıp geviş getirsinler. Kazılıp da ne olacak? Buluntular gittiği dış ülkeler- de (ve Türkiye'de) ilgisizlik sonucu çalınıp yiteceğine varsın yer altında dursun. Bir gün gelir Anadolu kültürüne çağdaşça yak- laşan, ona sahip çıkan kimseler yetkiyi alır- larsa kazıp çıkanrlar kıymetini de bilirler. Evimin önünde bir sütun kaidesi var, ka- ba bir şey, öyle süsü püsü yok. Kim koy- muş, ne zaman konmuş bilinmiyor. Çok ağır, yerinden kalkmaz gibi. Ana Tannça olayından sonra görünüşüne zarar verme- den arka tarafından çimentolayıp yapıştır- dım iyice. Neme lazım, koca koca yabancı yatlar geliyor limana. "Türkiye'nin tarihi eserlerini yürütmek ne kadar kolaymış" de- yipgötürmesinler onu da! Ama Antik Myndos kazılmasın, yüz yıl daha yatsa bir şey olmaz toprak altındaki- lere. meğer ki meydana çıkanlmaya... ORAL GÖNENÇ Bodrum/Gümüşlük ça yetersiz kalıyor; cumhuriyete ve onun tüm temel ilkelerine itaatsizlik ve hatta ihanet ola- rak tanımlamak yerinde olur kanaatindeyim. "Balık bastan kokar" demiş atalanmız; benim kıt kanaat imkânlanmla yapabildiğim gözlem- lerimse deyim yerinde ise balığın ancak ve an- cak kuyruk ucundan, varın balığın başım siz- ler takdir'edin. Anadolumuzun, küçük, köy görilnümlü, sa- nayi, refah, huzur, eğitim ve uygarlığm akla ge- lebilecek bütün nimetlerinden oldukça mahrum kalmış, bu özellikleri dolayısıyla kallunmada öncelikli yöreler kapsamına alınmış bir ilçesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı bu koşullar altında kutlandı. Üstelik Olaganiistü Hal Lygularaası'run bu- lunduğu, kalkınmada öncelikh, bu geri kalmış yöre halkının aydmlığa, egitime, kısacası uygar- lığın tüm ürünlerine ihtiyacı olan bu ve benzer bir ilçede, 21. yüzyüa uzandığımız şu yıllarda, daha 20. yüzyıl aydmlığmdan dahi paymı ala- mamıs, henüz Ortaçağ karanlığırun bile geri- sinde boğulup kalmış sözde aydınlann, bölge halkının ilerlemesinde, cehaletten kurrulmasın- da, hele bölgenin baş belası olan terörist ey- lemlerin önlenmesinde ne tür bir yararlan ola- bilir, verecekleri zarardan ve devletin otoritesi- ni sarsmalanndan, otoriteyi hiçe saymaların- dan başka... Bütün bu olumsuzluklara karşın, Türkiye Cumhuriyeti'nın, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda sonsuza dek var olacağına inan- cını yitirmeyenlerin, her zaman, her yerde var olacaklanna, bu uğurda savaşıma her ne pa- hasına olursa olsun devam edeceklerine olan inancımla, Ulusal Kurtuluş Savaşı ruhunu ta- şryanlann 30 Ağustos Zafer bayramlannı, o bü- yük günun coşkusuyla bir kez daha kutluyo- rum. MUSTAFA ERGİN Veteriner Hekiıni Sirvan/Siirt ANKARA N0TLAR1 MUSTAFA EKMEKÇİ Kör Beygire Hamut Geçirmek Ne demek, "kör beygire hamut geçirmek"? Bunu Ege'de öğren- dim. Önce hamut ne demek? "Hamut'un karşılığı Türkçe sözlükte şöyle: 'Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç yada üstüne meşin geçirilmiş çember". Şöyle anlattı, deyimi bir Ege ço- cuğu: — Kör beygırin iki gözu kör olanı kullanılmaz. Tavlaya bağlanır, biraz yedirilir, sonra yılkı atı olur, onu sırtlanlar yer. Kör beygire ha- mut lafı, bir gözü kör olan beygirler içindir. Onun iki gözü kör olmaz, tek gözü kördür. Tek gözle, ayak ve yer denetimini yapar. Tek gözü kör olan beygirler, çoğunluk aksi olur. Tek gözü kör olduğu için, gör- meyen yanından bir tehlikenin geleceğini düşünerek, kokudan, ses- ten, ürker. Usta tımarcılar, seyisler gözün görmeyen yanına ustaca yaklaşırlar. Hamutu takmak çok güçtür kör beygire. Hamut nedir? Dişindirik, gemlik ve kulaklann arkasından geçirilen bûtün parça- lar. Ele alınacak dizgin dahil. Hamutun tümünü birden geçirmek gûç, çok güç. Önce ağzını açarsınız, şeker verirsiniz beygire; gözü kör de olsa, ağzını açarken gemi geçirirsiniz. Ama, hamut degildir o. Hamut, beygire tümüyle geçirmektir. Beygire hamutu, kulaklarryla birlikte geçirmek için, onun yanına kör yanından ustaca yaklaşılır. Dişindirik dediğimiz çenelerinı tutup, ağzını açrna ışlemi bittikten sonra hemen dizgin ağzına geçirilırken kulaklann üstünden aşınlır, bir iki saniye içinde hamutun tümü kulaklann arkasına aktanlır. Ve dizgin elde edilir. Kör beygire hamut geçirmek bir ustalık ister. Şey- tana pabucu ters gıydirmek gibi bir şey... Ege çocuğu ekliyor: — Gördüğüm kadarıyla Hınthorozu Erdal Bey, partinin içindeki bütün kör beygiıiere hamut geçıriyor, ve bu Ege'de çok beğeniliyor. Erdal Bey'in usta olduğunu herkes kabul ediyor... Ege'nin ilginç lafları da var: — Dört günlük seyis, kırk günlük at pisliği kurcalamaz! diye. Bir başkası da şöyle: — Padişah sayrılanmış, şırıngayı sadrazama yaparlarmışi Burada padişah, SHP'yi bu duruma getiren, kendini padişah sa- nan Deniz Bey'miş. Seçimlerde bûyük sorumluluğu olduğu halde, şırıngayı Hinthorozu'na yaptırmaya çalışıyormuş. Şınnga da ne? Lav- man! O da Fransızca, halk deyişiyle, makatı şeriften yapılıyor! Hinthorozu Erdal Bey, olayı çoktan sezmişti. Deniz Baykal'la, Erol Çevikçe'nin partiye pencereden gırişlerinden berı. O günü hiç unut- mam; Erdal Bey, Deniz Bey'le, Erol Bey'in gırişılerinde bulunmak istememiş, giriş belgelerinı de imzalamamıştı. Teoman Erel'le ıki- miz vardık galiba, belkt daha birkaç gazeteci. Neden bulunmamış- tı, giriş belgelerinı imzalamamıştı Erdal Bey? Bir sezgileri mi vardı? Şimdi, bunu daha iyi anlıyorum. Deniz Bey'e "Hitfpçi" deniyordu. "Ankara Notlan'nda hizipçiliği savunuyordum. Partilerde hizipler olur- du, olmalıydı. Bunlar demokrasinin özelliği, cilveleriydi. Ama hizip- lerin, grupların yanında bir başka şey de olmalı değil miydi? Hizipçiliğin de üstüne çıkabilen bir nitelik, bir yetenek. Gösterişten, cakadan, sûsten, püsten başka bir şeyler... /tydın Güven Gürkan-Erdal Bey olaylarında, Deniz Bey, Erdal Bey'i tuttu. Biz de öyle! Aydın Bey, Genel Sekreterlik isterdi; birlikte karşı çıktık, o SHP'de, bız Teoman'la basında. Aydın Bey kazanamadı. De- niz Bey, memnundu. Biz de öyle! Pek çok yazı yazdık bu konuda. Deniz Bey, genel yazmandı. SHP Kurultayı geliyordu. Bir evde, bir akşam yemek yedik. Eşlerimiz de vardı. Deniz Bey, eşi Olcay Ha- nım'laydı. Söz SHP Kurultayı'na geldi. Yazar arkadaş: — Vurun geçin, Erdal Bey'i devirin diyordu. Fırsat, bu Iırsattır. Aldogan Ekmekçı dayanamadı, lafa karıştı: — Ne dedi, Deniz Bey başbakan mı olacak?. Olcay Hanım, gözlerini açtı, şöyle dedi: — Benim kocam neden başbakan olamayacakmış hanımefendi? Ben araya girdim, olay büyütülmemeliydi. Düşüncemi söyledim: — Deniz Bey, bakın, kurultaya siz egemensiniz. Yandaşlanmz ço- ğunlukta. Parti meclisıni alacak güçtesiniz. Bunu sağlayacaksınız. Fakat sıra genel başkanlığa gelince, tümünüz tıpış tıpış gidip Erdal Bey'e oy vereceksinız Çünkü lider odur, siz değilsiniz. Hizip liderli- ği, insanı lıderliğe götürebilir Ancak, lider olduktan sonra, hizipleri dağıtmak koşuluyla. Siz, hıziplerin üstüne çıkamıyorsunuz. O ne- denle lider olamazsımz. — Anlaşıkjı. Sayın Ekmekçi'yle bir yemek daha yemek gerekiyor! O yemek son oldu, bir daha bir araya gelip yemek yemedik! Bizde kimi polıtikacılar öyledir; değirmenlerine su taşımazsanız, bildiğiniz yolda gıdersenız, hoşlanmazlar. Artık ne selam, ne sabah! Gazeteciler, yazarlar vardır; tuttukları yerden bir şeyler beklerler, örneğin adaylık' Başka şeyler de var; politikacılar, haber verirterya- kın bulduklarına, uzaktakilere koklatmazlar, vermezler. İşlerine ya- rayanları beslerler. rüşvet verirler yani. Bunun ne demokrasıyle, ne bir şeyle bağdaşmadığını düşünmezler. Türkiye'de kimi politikacı- lar, böyle geldiler, böyle gidiyorlar işte. SHP'deki hizibe, Erdal Bey "Grup arkadaşlan" diyordu. Bir Egeli, "Tarikatçılar" dedi. SHP'de tarikat olacak şey mi? Baykal, bir savunmasında "Biz tarikat deği- liz!" dedi. "Biz, bir aşiret değıliz. Ben bir aşiret şeyhi değilim!" Bunlan söylemek zorunluydu. Hinthorozu Erdal Bey'de İsmet Paşa'dan izler yok değil; İsmet Pa- şa; bir konu tartışılırken örneğin TRT konusunda: — Karşımıza alırsak, zararını azaltırız! derdi. Paşa, hep koltuk al- tından görmüştü zararı, Bülent Bey'den, Kasım Bey'den, Feyzioğ- lu'ndan. Erdal Bey, koltuğunun altında bir Deniz Baykal'ın daha zararlı ola- bileceğini gördü, hemen karşısına aldı, onun da genel başkanlığa adaylığını koymasını istedi. Böylece artık, Deniz Bey'den Erdal Bey'e bundan böyle zarar gelmeyecek, hatta yararı dokunacaktır. Deniz Bey, Hinthorozu Erdal Bey'in kanatları altında bulunnıa şansını da yitirecektir. Bu şansı yitirmek, Erdal Bey'in öyle lehinedir ki anlatı- lamaz. Her başarısızlığı Erdal Bey'e yıkıp, her başarıyı Deniz Bey'e ekleme olanağı da kalmayacaktır. Baykalcı Disiplin Kıırulu'nun par- tiden attığı milletvekillerinden tutun, soğutulan SHP örgütü bile, ye- niden kazanılabilecektir... ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Oğlumun Şehit Aylığı" SORU: 1987 yılında askerlik görevini yaparken görev sırasın- da hayaunı kaybeden oğlumun arkasında kalan ben ve eşime maaş baglanması için gerekli işlemleri tamamla- yarak Emekli Sandıgı'na başvurduk. Gelen yazıda şe- hit babası olan benim, 100.000 lira emekli maaşı aldıgımdan muhtaç olmadığıma karar verildiği için Emekli Sandığı Yasası uyannca, bana maaş baglanama- yacağı bildiriliyordu. Şu anda ben SSK'dan emekliyim ve emekli aylığı al- maktayım. SSK'dan aldığım maaş bize yetmemektedir. Ben, eşim ve cahşmayan küçük oglumla güç geçinebil- mekte>iz. Bundan dolayı, oğlumun şehit ayhğı bizim için çok gerekli. 1) Eşime yedm aylığı hangi koşullarda bağlanır? Hem SSK'dan. hem Emekli SandtgYndan maaş alamaz mıyız? 2) Eşim, bu vatana bir şehit verdiği için kendisine ma- aş bağlanroamasından dolayı eziklik duymakta ve hu- zursuz olmaktadır. Bu konuda ne yapılabilir? MJX YANITi TC Emekli Sandığı Yasası'nın 66. maddesine göre asker- lik görevlerini er olarak yapanlardan "vazifeden doğma sebepler- le veya aynı sebeplerden doğma kaza ve yaralanmalan üzerine tedavi sırasında veya ameliyat yüzünden ölenlerin" aybğa hak kazanan dul ve yetimlerine aylık bağlanır. Yasa, ana ve babayı da çocuklaruı yanı sıra 'yetim' olarak ta- nımlamıştıı. (madde 67) Yasarun 72. maddesi ile ana ve babaya aylık bağlanabilmesi için bazı koşullar getirilmiştir. "Ölen iştirakçilerin, iştirakçi bulunraayan dul ve muhtaç anala- n ile iştirakçi olmayan ve ölüm tarihinde muhtaç ve (65) yaşını dol- durmuş bulunan babalanna" yetim aylığı bağlanmaktadır. Sizin, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşhlık aylığı almakta olu- şunuz ve eşinizin dul olmayışı bu aylığın bağlanmasına yasal en- geldir. Görev sırasında şehit olanlann ana ve babalanna bağlanacak maaş, onlann manevi acılannı silemez. Olsa olsa, günlük yaşam- larına parasal bir katkı sağlar. Dileriz ki şehit ana ve babalanna da aylık bağlanraasım sağla- yan yasal bir düzenleme yapıhr. Cünkü. sehit anaları ve babalan bu maaşa hak kazanmıştır. F Doğan 16O 78 1 . Y O Copy 2 8 Hamur kağıda çok T O 60 K TL. temiz O P Ortabahçe NCK60 Cad. Be^lktaş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle