Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 EYLÜL 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN
Meteoroloji Genel Mûdürtöğtn
den alman tnigıye göre, bütün bölge-
terimız parçaiı yer yer çok bulultu
Trakya, Marmara, Ege, Akdenız, Iç
Anadolu Karadeniz ile Doğu Anado-
lu'nun batısı yağışlı geçecek Yağış-
lar yer yer etkılı olmaJt üzere yaflmır
sağanak ve gök güaıltükl saganak
şekünde olacak HAVA SIÇAKLIĞ1
Tûm yurtta azalacak RÜZGÂR Yur-
dun kuzeyûatı kesımlennde kuzey ve
bat, diğer yerterde güney ve baü ywı-
lerden orta kuvvette. yer yer kuvvedi-
ce esecek. Denbtoriırizde rûzgâr: Do-
Ou Karadeniz'de yıkte ve poyraz, Oo-
gu AMenız'de kıbte ve todos. Bat Ak-
demz ve Gûney Ege'de gûnbabsı ve ka-
rayel. ötetc denıztenmude yıldız ve ka-
rayelden 3-5 , Batı Karadenız, Marmara, Ege ve Batı Akdeniz'de
28-40 deniz mili htzta esecek. Van Gölü'nde hava. az bulutlu ge-
çecek. Rüzgâr güney ve batı yönlerden hafif, ara sıra orta kuv-
vette esecek.
Bolu
Burca
ÇaraKloıe
Çomm
Denızlı
Y 30° 22° 0 yarbakır
Y 19° 13° Edıme
A a f P ^ E r a n u n
Y 18° 11" Erzunjm
Y 25° 8°6*şehır
Y 19° 13° Ganantep
Y 29°24°ares«n
Y 26° 21° Gümûşrane Y
Y 23° 16° Haskâîi A
Y 25= 15° Isparta
Y 20° 15° Istanbul
Y 20° 13° Izmir
8 26° 16° Kars
B 26° 12° Kastamonu
Y 18° 11° Kaysen
Y 20° 14° Kırldare»
Y 20°i5°Konya
Y 23° 14° Kutahya
Y 23°i6°Malatya
33° 18° Manısa
18° 14° K Maraş
22° 14° Mersıo
22° 7°Mu$la
19°12°Mu$
31° 19° Nıjde
22°19°0n)u
27° 16° Samsun
24° 13° Sıiri
20° 16° Sınop
24° 18° Sıvas
24° 8°Tekırdafl
19° 11° fatnon
21° 12° Tuncelı
ş
21°M°Van
19° 12° Yozgat
26° 16° Zongukfak
Y 24° 18°
Y 30°20°
Y 28° 23°
Y 25° 16°
B 28° 12°
Y 21° 12°
Y 22° 18°
Y 24° 13°
Y 22° 18°
* 32° 22°
Y 22° 18°
Y 19° 13°
Y 18° 14°
Y 23°20°
A 23° 15°
Y 19° 13°
B 25° 13°
Y 20° 13°
Y 19° 15°
gjfsısk /?kartı A-aç* B-buMu G-9ûn«5» K-karlı S-sst Y-yajmurtu
_ _ Kopenhag";?
Lenıngrad
Moskova
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Eskimek, dağüma-
ya yüz tutmak. 2/ Tu-
zağa düşürülen şey...
Yiğit... Giysi kolu. 3/
Sürekli su akan bo-
ru... Bir nota. 4/ Du-
varlara çiziktirilen ve
genellikle hiciv ya da
karikatür niteliği taşı-
yan yazı ya da desen-
İere verilen ad. 5/
Göz... Bir şeye inana-
rak bağlaıuş. 6/ Göz-
lem... tskambilde ma-
ça rengine verilen ad.
7/ Evrensel alıcı olan 9
kan grubu... Yurdumuzda yüksek bir
dağ. 8/ Antil Denizi'nde Hollanda'ya
ait bir ada... Duman lekesi. 9/ Yaban-
cı... lslamlıktan önceki Türk edebiya-
tında ağıta verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tekstilde taranmış yüne verilen ad.
2/ Bir deniz yolculuğunda geminin ya
da yükünün götfdüğü zarar... Hile. 3/
Kürkü makbul etçil bir hayvan. 4/ Raf
biçiminde düz ve büyük kaya... So-
murtkan. 5/ Mekke'nin doğusunda, hacıların arife gttnü toplan-
dıkları tepe... Baryumun simgesi. 6/ Dar, uzun ve hafif bir yarış
kayığı... Büyük bez ya da deri torba, 7/ Bir zaman birimi... Kar
fırtınası. 8/ Genellikle dondurraamn yanında yenilen bir tür tatlı
bisküvî. 9/ Japon lirik dramı... Türlü renklerde kareli olan kumaş.
60 YIL ONCE Cumhuriyel
Açık cevap
13 EYLÜL 1930
Dün (Halil Rifat) imzasile
aldığımız bir mektupta, dünkü
nüshamızda Çorurn
hâkiminden şikâyet eden
vesaikin derci fırka hayatımız
itibarile münakaşaya muhtaç
görülerek bu yolda bazı
mütalealar söylenmekte ve
bizden bu fırkacılık hayatına
ait bazı izahlar
istenilmektedir. Bu kariimiz
son günlerde Cumhuriyet'üı
başmakaleleri ile diğer
mündericatt arasında böyle tezatlara tesadüf etmekte
olduğunu ilâve ediyor.
Halil Rifat B. "Cumhuriyef'in bugünkü başmakalesini
okursa,tasavvur ettifci tezadın sadece bir tevehhum
olduğunu görür.
Sahibi H. Fırkası mensuplanndan olan Cumhuriyet'in
doğru görmediği şeyleri açıkça mevzuu bahsederek hatta
sırasına göre şiddetli tenkit eylemesi yalnız dünlük ve
evvelki günlük bir mes'ele değildir. Bidayeti
inşitarımızdanberi takip ettiğimiz açık meslek budur.
tlâve edelim ki C.H. Fırkası kendi hükûmeti zamamnda
tenkıde lâyık kusur ve noksanlar olursa bunlann behmehal
örtbas edilmeleri lâzım geldiğini iddia eden bir fırka
degildir. Kusur varsa söylenir, mümkünse ve mümkün
olduğu kadar tashih olunur. Fırkanın belli başlı şiarlarından
biri budur: Açık söz, açık hesap, açık alın. '
Soma ilâve edelim ki bizim hür anlayışımıza göre bir
fırkanın olmak o fırka hükûmetinin görülebilecek
kusurlanna göz yummağı ne icap eder, ne de emir.
Hususile mesleği sarih surette halkçılık olan Curahuriyet
gazetesi için. Mensup olduğumuz fırka kusur ve hatada
ısrar etmeği meslek ittihaz etmiş degildir.
Memlekete yalnız tadadı bir kütüphanelik rnücelledat
dolduracak kadar iş görmuş olan tsmet Pş. hükümetlerinin
-o da tahkik ve tetkike muhtaç olmak üzere- bulunup
söylenebildiği kadar kusurları varsa çok görülmez.
Etrafında o kadar gürültü yapılan yeni fırkanın şimdilik
yegâne meziyeti görülmüş hiç bir işi ve hatta görülecek işler
hakkında sağlam bir fikri yok olduğundan ibarettir. Sadece
vergiler ağırdır düstüru ile koca bir memleketin
mukadderatı hakkında hatta bir fıkir dahi söylenmiş
olamaz.
tşte Haul Rifat Beye açık cevabıınız.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Üniversite olayları
13 EYLÜL 1960
Yassıada'da bulunan düşüklerin duruşmalanrun bir an önce
yapılabilmesi için, şehrimizde hâlen faaliyet halinde bulunan
tâli soruşturma kurulları çalışmalarım hızlandırmışlardır.
Bilindiği gibi duruşmalar, bu soruşturma kurullarınm
çahşmaları bittikten ancak 10 gün sonra baslıyabilecekür.
Nitekim aradan üç ay gibi bir zaman geçmesine rağmen,
şehrimizde faaliyet halinde bulunan beş tâli soruşturma
kurulundan, ancak Üniversite olaylarıyla UgUi tahkikatı
yapmakta olan 3 numaralı Soruşturma Kurulu çalışmalarım
bitirebilmiştir.
Geri kalan soruşturma kurullanndan "Topkapı" olaylarını
tahkik eden, 5 numaralı Soruşturma Kurulu, 6-7 eylül
olaylarını tahkik eden 2 numaralı Soruşturma Kurulu,
Silahlanma durumu ile Gaziantep olaylarını tahkik eden 2
numaralı Soruşturma Kurulu ile Vatan Cephesi meselesini
tahkik eden 10 numaralı Soruşturma Kurulu çahşmalarına
devam etmektedir.
'Babalar' operasyonu
13 EYLÜL 1989
Istanbul'da zorla alacak tahsili, haraç isteme, pavyon
kurşunlama, yaralama gibi çeşitli olaylara kanştıkları
savıyla aralaımda Alattin Çakıcı ve Hasan Heybetli'nin de
bulunduğu 22 kişi gözaltına alındı. Sanıklarla birlikte çeşitli
çap ve tipte 16 adet tabanca ile 45 adet mermi ele geçirildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'nden dün
yapılan açıklamaya göre son günlerde meydana gelen zorla
alacak tahsili, haraç isteme, pavyon kurşunlama ve
yaralama olaylarına karşı halkın huzurunu sağlamak
amacıyla bir operasyon düzenlendi.
İstanbul genelinde düzenlenen "babalar operasyonu"
sonucunda ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı ve yeraltı
dünyasının ünlü isimlerinden Hasan Heybetli'nin yanı sıra,
Nihat Tepe, Şerafettin Mahmutoğlu, Murat Temizel, Metin
Kaya, Önder Ercan, Ertuğrul Tunçok, Aziz Sucu, ömer
Yılmaz, Mücellat Köz, Ayhan İnağ, Kenan Dalgıç, özcan
Keskin, Kemal Yedekgelen, Aydın Aksar, Remzi Bulak,
Selam Toprak, Kemal Erdoğan Şahsuvaroğlu, Mehmet
Gözen, Orhan Batmaz ve Burhanettin Yıldırım gözaltına
alındılar.
DÜNYA'DA BUGÜN
^msterdam A 21°
Amman A 32°
Atına A 25°
Bağdat A 36°
Baresloıu
Basei
Betgrad
Bertin
Bonn
Srökset
Budaaeste
Cenevre
Cezayır
Cı*tf
Dubaı
FranKfurt
Gıne
Heısna
Kattre
Kopenhag
Köln
Lefcosa
A 27°
A 19°
V 16°
A 19°
A 20°
A 22°
A 20°
A 21°
A 33°
A 39°
A 43°
A 19°
A 31°
B 15°
A 33°
A 20°
A 20°
A 32°
^enmgrad
Lontfra
MadTK)
Mılano '
Momreal
Moskova
Mûnih
New York
OS-0
Pars
Rıyad
Roma
Sotya
Tef * m
Tunus
Venedtk
Vryana
Y 11°
A 22°
A 29°
A 28°
A W>
Y 13°
A 18°
A 27°
A 18°
A 23°
A 18°
A 43°
A 27°
Y 16°
A 32°
A 39°
A 35°
A 17°
A 25°
A 16°
VVaslnngtonA 29°
Zûnh * 19°
TARTKMA
GECEN YIL BUGUN Cumhuriyet
Sayıştay ve Mali Denerînı
Şu anki uygulamada giderlerin yapılmasından doğan
sorumluluk, tahakkuk memuru ve sayman olarak
adlandırılan kamu görevlilerinin omuzları üzerindedir.
Cumhuriyet döneminde, ilk anayasa olan
Teskllâtı Esasiye Kanunu 100 ve 101. madde-
lerinde Sayıştay'a yer vermiştir. Sayıştay'la il-
gili olarak kapsamlı bir dOzenleme, 1961 Ana-
yasası'nın 127. maddesinde yer almış ve ku-
ruluşunun kanunla düzenleneceği hüküm al-
ana alınrruştır. 1982 Anayasası'nda da aynı hü-
küm yer almışur. Iki anayasanın Sayıştay"! dü-
zenleme açısından farkı, ilkinde 'iktisadi ve
mali hükümler' kısmında düzenlediği halde,
ikincisinde 'yargı' kısmında düzenlenmiştir.
Ayrıca yeni anayasa ile Sayıştay'ın kararlan-
na karşı idari yargı yoluna başvurulamayaca-
ğı hükmü getirilerek Sayıştay'ın yargı kuruluşu
sayıhp sayılamayacağı tartışmalarına son ve-
rilmiştir.
832 sayılı Sayıştay Kanunu'na göre; genel
ve katma bütçeli dairelerin, bu daireler tara-
fınd^n sermayesinin yarısmdan fazlasma ka-
tılmak suretiyle kurulan sabit veya döner ser-
mayeli kuruluşların veya fonların, il özel ida-
releri ve belediyelerin ve kanunlarla Sayıştay
denetimine tabi olan bütün daire ve kurum-
lann gelirleri-giderleri ve malları denetime ta-
bidir. Sayıştay'ın anayasa ve kanunla kendi-
sine verilen görevleri, koşullann gerekli kıldığı
biçimde layıkıyla yerine getirebilmesi için, ona,
klasik bir denetim yöntemi olan 'mevzuata
uygunluk' incdemesi yanında çağın gerekli kıl-
dığı etkin bir denetim modelinin de bünyesi
ile bütünleştirilmesi gerekli ve zorunludur.
Program butçe sisteminin uygulandığı Türki-
ye için bumın gerçekleştirümesi kaçınılmaz bir
gerekliliktir.
• Devlet ve kamu tüzelkişilerinin bir yıllık ge-
lir ve gider tahminlerini gösteren ve hükümet-
lere bunun uygulanabilmesi için izin ve yetki
veren bütçenin yürütülmesi aşamasında kamu
hizmetleri yerine getirilirken harcama bazın-
da "minimum harcama = nuudmum hizmet"
amacının gerçekleşip gerçekleşmediğinin in-
celenmesi gerekir. Mevzuattaki yetersizlikler
sebebiyle bu tür bir incelemenin yapılabilme-
si olanaksızdır. 1050 sayılı Genel Muhasebe
Kanunu'nda 1979 yılında yapılan değişiklik-
le kamu harcamalarının gerçek gereksinme
amacına uygun olarak yapılması yolunda bir-
takım yasal düzenlemelere gidildı ise de bu-
nun gerçek anlamda harcama-hizmet ilkesi-
nin düzenliliğini sağladığını söylevemeyiz. Her
şeyden önce yapılması gereken, ülkenin eko-
nomik, sosyal, siyasal ve kültürel koşullannın
objektif olarak değerlendirilmesi sonucu büt-
rünüm kazandırmaktır. Şu anki uygulamada,
giderlerin yapılmasından doğan sorumluluk,
tahakkuk memuru ve sayman olarak adlan-
dırılan kamu görevlilerinin omuzları üzerin-
dedir. "tta amiri" denilen ve giderlerin yapıl-
masına emir ve izin veren görevlilerin sorum-
luluğuna (sorumluluk üstlenme ve hakediş gibi
belgeleri onaylama hariç) gidilememektedir.
Oysa yapılan harcamalann verimli, tutumlu
ve etkin olarak kullandınlmasım, ancak ge-
niş yetkilerle donatılmış bu görevliler sağla-
yabilir. Zaten kamu yönetiminde hiyerarşik de-
netim olarak adlandırılan ve üst'ün ast'a kar-
şı emir ve yön vermesi şeklinde uygulama ola-
nağı kazanan sistem sayesinde de harcamala-
nn yapılmasında gereken dikkat ve özenin gös-
terilmesi zonınlu hale gelecektir. Bu yüzden
P&€K B4RAYIPENETIİV0KSUNU2...
çeler hazırlamak ve bütçenin uygulanması saf-
hasmda gerçek gereksinmeler ile varılmak is-
tenen hedefleri ve ulaşılmak istenen amaçları
uyumlu olarak birleştirecek bir hazırlık-
uygulama- denetim mekanizması kurmaktır.
Tüm dünyada, özellikle de Batı'da uygulamaya
konulan çağdaş bir denetim modeli olan VET
(verimlilik-etkinlik-tutumluluk) sistemini ül-
kemiz için de uygulanabilir duruma getirme-
liyiz. Yapılacak başka bir düzenleme ise Sa-
yıştay'ca saptanan sorumluluğa yeni bir gö-
ita amirlerinin de Sayıştay'ca saptanan sorum-
luluğa dahil edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, mali denetimin
istenilen düzeyde gerçekleştirilebilmesi ve ku-
ruluşunun 128. yıhnı kutlayan Sayıştayımıan
görevlerini daha etkin bir şekilde yerine geti-
rebilmesi için, ülke olarak belli bir ekonomik,
sosyal, siyasal ve kültürel çizgiyi daha üst dü-
zeyde yakalayabilmeliyiz.
BAYRAM BARLN
Sayıştay Denetçisi
Aman, Antik Myndos Kazdmasuı
Aman Antik Myndos kazılmasın, yüz yıl daha yatsa bir
şey olmaz toprak altındakilere, meğer ki meydana çıkarılmaya...
Bu günlerde, bir rahatladım ki sormayın,
Viyana'daki "Türkiye'nın hazineleri- Ana-
dolu'onn zenginlikleri sergisf'nden yedi bin
beş yüz yıllık Ana Tanrıca heykelciği çalın-
mış. Siz muhtemelen bu yaayı okuduğu-
nuzda çoktan ya tniçre'de "mukim" kara-
para zengini "bilmemneyan"ın kolleksiyo-
nuna katılmış, ya New York'taki büyük ta-
rihi eser satıcısı (ya da kaçakçısı) Mr. X'in
elektronik alarm sistemli kasasındaki yeri-
ni bulmuş, hiçbiri olmazsa da Texas'ın sa-
hip olmadıkları tarihi satın alarak edin-
mekle yükümlü vakıflanndan birinın ban-
kadaki kasalanna yerleşmiştir. Bir daha
onu kimse ne çalar. ne ziyan verebilir. Da-
hası. adamlar yeri gelince gerine gerine
Tûrkiye'den geldiğini söyleyip bu değerli
eserleri oradan oraya sürüklerken amaçla-
dığımız "propaganda"yı da yapıyorlar. Us-
telik Türk makamlannın verdiği bilgiye
uygun olarak bih beş yüz dolarlık sigorta
bedeli de (Sn. Ali Sirmen - 23.6.90 Cumhu-
riyet) bize ödeneceğine göre ne gam. Ayn-
ca yine Sayın Sirmen'ın yazısından öğreni-
yoruz ki Turizrn Bakanlığı'ndan bir yetkili
"Çalınsın, bizde bunlardan daha yüzlerce
var" demış. Bu anlayıştakı yetkililere öne-
rim: Hiç araya Avusturya'yı, sigorta şirket-
lerini falan sokmadan "yüzlerce" Ana
Tannça'yı bin beş yüz dolardan satışa çı-
karsanıza! Doksanlann sonuna doğru
"yûzyıl sonu indirimli satışlar" bile düzen-
leyebilirsiniz. Böylece dövizgehvleri sayfa-
mıza bir kalem daha eklenir... (!)
Yaşadığım Gümüşlük Köyü iki bin dört
yüz yıllık Antik Myndos kenti kalıntılan
üstüne kurulu. Çok değil, on yıl önce saksı-
nıza koymak için çapa ile azjcık toprak
kazsanız birkaç işlemeli çanak çömlek kın-
ğı çıkardı ortaya. Mühürlü anfora sapları
yûrürken ayağınıza dolanır. deniz ktyıla-
nnda şurda burda işlemeli mermerden ge-
çilmezdi. Birkaç alan vardı mozayik kaplı,
meraklılar tarafından açıldıkça toprakla.
çer çöp ile örterdim üstünü kötü niyetliler-
den korunsun diye. Bugün ancak izi kaldı
bunların. Bir tahribat, bir yasadışı kazı,
bir buluntu gördüğüm zaman haber verdi-
ğim Bodnıın Müzesi ilgililerinin bir şeyler
yapabilmek için nasıl çırpındıklannı çok
iyi biliyorum. Ama önlerinde hep bürokra-
si. ödeneksizlik, üst makam ilgisizliği en-
gellerinin olduğunu da biliyorum. Bu ko-
nuda kışisel girişimlerim. yazıpçizmelerim
de eşin dostun onayından öte yanıt bulma-
dı şimdiye kadar. Bir yazımda (Antik
Myndos ilgi bekliyor. Türsab Turizm Der-
gisi / Ocak 89 s.ayı 76) Berlin'li bir Almanın
Xereye Geldik?
Çelenk koymanın putperestlikle ne ilgisi olabilir? Her ulusun
uğruna can verdiği inançlan, ölümlerinden sonra da manevi
değer verdikleri, onasaygı göstermekle, ona bağhlıklanyla
övündükleri liderleri vardır. •
Geçen 30 Agustos 1990 günü en büyük za-
ferimizin 68. yıhnı, cumhuriyete, demokrasiye,
laikliğe, devrimciliğe, halkçıhğa, devletçiliğe,
milliyetçiliğe inanmış, kendini vatanın ve ulu-
sun geleceğine adamış, Ulosal Kurtuluş Savaşı
nıhuna sahip, Kurtuluş Savası'nda, savaşın ön-
cesinde ve sonrasında bu yüce ulus için kan
dökmüş şehitlere, bugüne gelmemizi sağlayan
atalannuzın döktüğu kutsal kanlara saygüı ide-
alist kişiler olarak hep birlikte, coşkuyla kut-
ladık.
Subaylanmız, astsubaylanmız, askerlerimiz,
mülki erkân, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz-
le beraber "Adalet Mülkün Temeüdir" diyen sa-
yın adalet mensuplanmız yani savcı ve hâkim-
lerimiz de kutladılar. "Adalef'in sadece
"mülk"ün temeli olduğuna inanan: "tnsan hak
ve özgürlüklerinin, anayasa ve kanunlanmızın,
cumhuriyetinıizin, tüm sosyal güvenceleriınizin,
iş yaşamımızın, basın özgüıiüğünUn, hakça pay-
laşımın huzur ve refah vaat etmesi gereken
geieceğunizin" de güvencesi olduğuna ikinci de-
recede inanan, belki de hiç inanmayanlar da
kutladılar Zafer Bayramı'nı. Bağımsızlığımıan
simgesi, renginı şehiüerimizin kanlanndan al-
mış ba>Tağımızın, bütün şehitlerimizi temsil
eden, büyük lider Gazi Atatürk'ün manevi hu-
zurunda çelengi bariz bir şekilde saygısızca ko-
yan, kravat takma ve ceket giyme zahmetine
katlanamayan, Aziz Gazi'nin manevi huzurun-
da selam vermediği gibi selam vermeyi
"pulperestlikle" özdeşleştiren sayın savcılanmız
da kutladılar Zafer Bayramı'nı.
Çelenk koymanın putperestlikle ne ilgisi ola-
bilir? Her ulusun uğruna can verdiği ınançla-
n, ölümlerinden sonra da manevi değer verdik-
leri, ona saygı göstermekle, ona bağhlıklanyla
övündükleri liderleri vardır. O liderin ilkeleri-
ne inanır, belli ulusal günlerinde manevi hu-
zunında ona bağklıklannı dile getirirler. Bu ta-
vır o ulusun birlik ve beraberliğinin bir göster-
gesi dunımundadır.
Kaldr ki Atatürk'ün büsbütün karşısında se-
lam durmak sadece Atatürk'ün değil, ama
onunla beraber omuz omuza savaşmış, kan
dökmüş nice isimsiz kahramanlanmızın da ma-
nevi arulanna saygımızın, onlann inançlanna
olan bağhlığımızın da göstergesi ve gereğidir.
Bu inancı, bu saygı ve bağlüığı ruhumuzdan at-
uğunız anda, bu; ulusal birlik ve beraberliği-
mizin, cumhuriyet rejimini de sarsılması anla-
mına gelecektir.
Koıkunçtur ki fıüiyatta bu ve benzer tavır-
ları rahatça sergileyebilenler, içlerinden ulusal
birlik ve beraberliğe olan inancı çoktan silip at-
mışlardır. Bundan daha da korkunç olarak aynı
kişiler belli siyasi ve idari güvencelere de sahip-
tirler ve kafalannda "Ümmetçilik" hayalleri
kurmaktadırlar. Bu yeşil ba>xak hayranlan, mil-
liyetçüiği ve hatta "Türk"lüğü bile inkâr etmek-
tedirler. Onlar için esas olan Türklük değil
"ümmel" olmaktır. Ve o kişiler ki savcıdır, kay-
makamdır, öğretmendir, güvenlik görevlisidir,
bir gün milletvekili, bakan, başbakan ve hatta
cumhurbaşkanı bile olabUirler. Kısacası meka-
nizmanın büyük veya küçük birer dişlisıdirler.
Öncelikle cumhuriyet rejiminin varlığına yo-
neu'k, yukanda açıkladığım şekillerde cereyan
eden bu ve benzer tavırlar için sorumsuzluk,
saygısızlık gibi sözcükler tammlamada olduk-
birçok kereler Gümüşlüke gelip topladığı
ufak tefek ile (belki de daha önemli parça-
larla) evinde mini "Myndos Müzesi'* oluş-
turduğunu yazmıştım. Bu yazıya ta New
York'tan bile yankı geldiydi. Ama bir ilgili.
bir sorumlu çıkıp, "Yahu Gönenç, varsa ver
şu adamın adresini de bir soruşturalım" de-
medi. Bir dostumun köyde "Myndos Mü-
zesi" kurma düşüncesinin daha başlangıçta
olumsuz yaklaşım yüzünden unutulmaya
bırakıldığını biliyorum. Son olarak büyük
holdinglerimızden biri için istek üzerine
"Antik Myndos/Gümüşlük'te bu günkü du-
rum" dosyası hazırlamıştım. Belki prestij
için kazı fınanse edeceklerdi. ondan da bir
şeyçıkmadı.
Şimdi bütün çırpınışlanmı. yakınmalan-
mı geri alıyorum. varsın sevimli Ahmet Ça-
vuş'un inekleri Myndos Türnülüs'ü üstüne
pislesinler, yatıp geviş getirsinler. Kazılıp
da ne olacak? Buluntular gittiği dış ülkeler-
de (ve Türkiye'de) ilgisizlik sonucu çalınıp
yiteceğine varsın yer altında dursun. Bir
gün gelir Anadolu kültürüne çağdaşça yak-
laşan, ona sahip çıkan kimseler yetkiyi alır-
larsa kazıp çıkanrlar kıymetini de bilirler.
Evimin önünde bir sütun kaidesi var, ka-
ba bir şey, öyle süsü püsü yok. Kim koy-
muş, ne zaman konmuş bilinmiyor. Çok
ağır, yerinden kalkmaz gibi. Ana Tannça
olayından sonra görünüşüne zarar verme-
den arka tarafından çimentolayıp yapıştır-
dım iyice. Neme lazım, koca koca yabancı
yatlar geliyor limana. "Türkiye'nin tarihi
eserlerini yürütmek ne kadar kolaymış" de-
yipgötürmesinler onu da!
Ama Antik Myndos kazılmasın, yüz yıl
daha yatsa bir şey olmaz toprak altındaki-
lere. meğer ki meydana çıkanlmaya...
ORAL GÖNENÇ
Bodrum/Gümüşlük
ça yetersiz kalıyor; cumhuriyete ve onun tüm
temel ilkelerine itaatsizlik ve hatta ihanet ola-
rak tanımlamak yerinde olur kanaatindeyim.
"Balık bastan kokar" demiş atalanmız; benim
kıt kanaat imkânlanmla yapabildiğim gözlem-
lerimse deyim yerinde ise balığın ancak ve an-
cak kuyruk ucundan, varın balığın başım siz-
ler takdir'edin.
Anadolumuzun, küçük, köy görilnümlü, sa-
nayi, refah, huzur, eğitim ve uygarlığm akla ge-
lebilecek bütün nimetlerinden oldukça mahrum
kalmış, bu özellikleri dolayısıyla kallunmada
öncelikli yöreler kapsamına alınmış bir ilçesinde
30 Ağustos Zafer Bayramı bu koşullar altında
kutlandı.
Üstelik Olaganiistü Hal Lygularaası'run bu-
lunduğu, kalkınmada öncelikh, bu geri kalmış
yöre halkının aydmlığa, egitime, kısacası uygar-
lığın tüm ürünlerine ihtiyacı olan bu ve benzer
bir ilçede, 21. yüzyüa uzandığımız şu yıllarda,
daha 20. yüzyıl aydmlığmdan dahi paymı ala-
mamıs, henüz Ortaçağ karanlığırun bile geri-
sinde boğulup kalmış sözde aydınlann, bölge
halkının ilerlemesinde, cehaletten kurrulmasın-
da, hele bölgenin baş belası olan terörist ey-
lemlerin önlenmesinde ne tür bir yararlan ola-
bilir, verecekleri zarardan ve devletin otoritesi-
ni sarsmalanndan, otoriteyi hiçe saymaların-
dan başka...
Bütün bu olumsuzluklara karşın, Türkiye
Cumhuriyeti'nın, Atatürk ilke ve devrimleri
doğrultusunda sonsuza dek var olacağına inan-
cını yitirmeyenlerin, her zaman, her yerde var
olacaklanna, bu uğurda savaşıma her ne pa-
hasına olursa olsun devam edeceklerine olan
inancımla, Ulusal Kurtuluş Savaşı ruhunu ta-
şryanlann 30 Ağustos Zafer bayramlannı, o bü-
yük günun coşkusuyla bir kez daha kutluyo-
rum.
MUSTAFA ERGİN
Veteriner Hekiıni
Sirvan/Siirt
ANKARA N0TLAR1
MUSTAFA EKMEKÇİ
Kör Beygire
Hamut Geçirmek
Ne demek, "kör beygire hamut geçirmek"? Bunu Ege'de öğren-
dim. Önce hamut ne demek? "Hamut'un karşılığı Türkçe sözlükte
şöyle: 'Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç yada
üstüne meşin geçirilmiş çember". Şöyle anlattı, deyimi bir Ege ço-
cuğu:
— Kör beygırin iki gözu kör olanı kullanılmaz. Tavlaya bağlanır,
biraz yedirilir, sonra yılkı atı olur, onu sırtlanlar yer. Kör beygire ha-
mut lafı, bir gözü kör olan beygirler içindir. Onun iki gözü kör olmaz,
tek gözü kördür. Tek gözle, ayak ve yer denetimini yapar. Tek gözü
kör olan beygirler, çoğunluk aksi olur. Tek gözü kör olduğu için, gör-
meyen yanından bir tehlikenin geleceğini düşünerek, kokudan, ses-
ten, ürker. Usta tımarcılar, seyisler gözün görmeyen yanına ustaca
yaklaşırlar. Hamutu takmak çok güçtür kör beygire. Hamut nedir?
Dişindirik, gemlik ve kulaklann arkasından geçirilen bûtün parça-
lar. Ele alınacak dizgin dahil. Hamutun tümünü birden geçirmek gûç,
çok güç. Önce ağzını açarsınız, şeker verirsiniz beygire; gözü kör
de olsa, ağzını açarken gemi geçirirsiniz. Ama, hamut degildir o.
Hamut, beygire tümüyle geçirmektir. Beygire hamutu, kulaklarryla
birlikte geçirmek için, onun yanına kör yanından ustaca yaklaşılır.
Dişindirik dediğimiz çenelerinı tutup, ağzını açrna ışlemi bittikten
sonra hemen dizgin ağzına geçirilırken kulaklann üstünden aşınlır,
bir iki saniye içinde hamutun tümü kulaklann arkasına aktanlır. Ve
dizgin elde edilir. Kör beygire hamut geçirmek bir ustalık ister. Şey-
tana pabucu ters gıydirmek gibi bir şey...
Ege çocuğu ekliyor:
— Gördüğüm kadarıyla Hınthorozu Erdal Bey, partinin içindeki
bütün kör beygiıiere hamut geçıriyor, ve bu Ege'de çok beğeniliyor.
Erdal Bey'in usta olduğunu herkes kabul ediyor...
Ege'nin ilginç lafları da var:
— Dört günlük seyis, kırk günlük at pisliği kurcalamaz! diye.
Bir başkası da şöyle:
— Padişah sayrılanmış, şırıngayı sadrazama yaparlarmışi
Burada padişah, SHP'yi bu duruma getiren, kendini padişah sa-
nan Deniz Bey'miş. Seçimlerde bûyük sorumluluğu olduğu halde,
şırıngayı Hinthorozu'na yaptırmaya çalışıyormuş. Şınnga da ne? Lav-
man! O da Fransızca, halk deyişiyle, makatı şeriften yapılıyor!
Hinthorozu Erdal Bey, olayı çoktan sezmişti. Deniz Baykal'la, Erol
Çevikçe'nin partiye pencereden gırişlerinden berı. O günü hiç unut-
mam; Erdal Bey, Deniz Bey'le, Erol Bey'in gırişılerinde bulunmak
istememiş, giriş belgelerinı de imzalamamıştı. Teoman Erel'le ıki-
miz vardık galiba, belkt daha birkaç gazeteci. Neden bulunmamış-
tı, giriş belgelerinı imzalamamıştı Erdal Bey? Bir sezgileri mi vardı?
Şimdi, bunu daha iyi anlıyorum. Deniz Bey'e "Hitfpçi" deniyordu.
"Ankara Notlan'nda hizipçiliği savunuyordum. Partilerde hizipler olur-
du, olmalıydı. Bunlar demokrasinin özelliği, cilveleriydi. Ama hizip-
lerin, grupların yanında bir başka şey de olmalı değil miydi?
Hizipçiliğin de üstüne çıkabilen bir nitelik, bir yetenek. Gösterişten,
cakadan, sûsten, püsten başka bir şeyler...
/tydın Güven Gürkan-Erdal Bey olaylarında, Deniz Bey, Erdal Bey'i
tuttu. Biz de öyle! Aydın Bey, Genel Sekreterlik isterdi; birlikte karşı
çıktık, o SHP'de, bız Teoman'la basında. Aydın Bey kazanamadı. De-
niz Bey, memnundu. Biz de öyle! Pek çok yazı yazdık bu konuda.
Deniz Bey, genel yazmandı. SHP Kurultayı geliyordu. Bir evde, bir
akşam yemek yedik. Eşlerimiz de vardı. Deniz Bey, eşi Olcay Ha-
nım'laydı. Söz SHP Kurultayı'na geldi. Yazar arkadaş:
— Vurun geçin, Erdal Bey'i devirin diyordu. Fırsat, bu Iırsattır.
Aldogan Ekmekçı dayanamadı, lafa karıştı:
— Ne dedi, Deniz Bey başbakan mı olacak?.
Olcay Hanım, gözlerini açtı, şöyle dedi:
— Benim kocam neden başbakan olamayacakmış hanımefendi?
Ben araya girdim, olay büyütülmemeliydi. Düşüncemi söyledim:
— Deniz Bey, bakın, kurultaya siz egemensiniz. Yandaşlanmz ço-
ğunlukta. Parti meclisıni alacak güçtesiniz. Bunu sağlayacaksınız.
Fakat sıra genel başkanlığa gelince, tümünüz tıpış tıpış gidip Erdal
Bey'e oy vereceksinız Çünkü lider odur, siz değilsiniz. Hizip liderli-
ği, insanı lıderliğe götürebilir Ancak, lider olduktan sonra, hizipleri
dağıtmak koşuluyla. Siz, hıziplerin üstüne çıkamıyorsunuz. O ne-
denle lider olamazsımz.
— Anlaşıkjı. Sayın Ekmekçi'yle bir yemek daha yemek gerekiyor!
O yemek son oldu, bir daha bir araya gelip yemek yemedik!
Bizde kimi polıtikacılar öyledir; değirmenlerine su taşımazsanız,
bildiğiniz yolda gıdersenız, hoşlanmazlar. Artık ne selam, ne sabah!
Gazeteciler, yazarlar vardır; tuttukları yerden bir şeyler beklerler,
örneğin adaylık' Başka şeyler de var; politikacılar, haber verirterya-
kın bulduklarına, uzaktakilere koklatmazlar, vermezler. İşlerine ya-
rayanları beslerler. rüşvet verirler yani. Bunun ne demokrasıyle, ne
bir şeyle bağdaşmadığını düşünmezler. Türkiye'de kimi politikacı-
lar, böyle geldiler, böyle gidiyorlar işte. SHP'deki hizibe, Erdal Bey
"Grup arkadaşlan" diyordu. Bir Egeli, "Tarikatçılar" dedi. SHP'de
tarikat olacak şey mi? Baykal, bir savunmasında "Biz tarikat deği-
liz!" dedi. "Biz, bir aşiret değıliz. Ben bir aşiret şeyhi değilim!" Bunlan
söylemek zorunluydu.
Hinthorozu Erdal Bey'de İsmet Paşa'dan izler yok değil; İsmet Pa-
şa; bir konu tartışılırken örneğin TRT konusunda:
— Karşımıza alırsak, zararını azaltırız! derdi. Paşa, hep koltuk al-
tından görmüştü zararı, Bülent Bey'den, Kasım Bey'den, Feyzioğ-
lu'ndan.
Erdal Bey, koltuğunun altında bir Deniz Baykal'ın daha zararlı ola-
bileceğini gördü, hemen karşısına aldı, onun da genel başkanlığa
adaylığını koymasını istedi. Böylece artık, Deniz Bey'den Erdal Bey'e
bundan böyle zarar gelmeyecek, hatta yararı dokunacaktır. Deniz
Bey, Hinthorozu Erdal Bey'in kanatları altında bulunnıa şansını da
yitirecektir. Bu şansı yitirmek, Erdal Bey'in öyle lehinedir ki anlatı-
lamaz. Her başarısızlığı Erdal Bey'e yıkıp, her başarıyı Deniz Bey'e
ekleme olanağı da kalmayacaktır. Baykalcı Disiplin Kıırulu'nun par-
tiden attığı milletvekillerinden tutun, soğutulan SHP örgütü bile, ye-
niden kazanılabilecektir...
ÇAUŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
"Oğlumun Şehit Aylığı"
SORU: 1987 yılında askerlik görevini yaparken görev sırasın-
da hayaunı kaybeden oğlumun arkasında kalan ben ve
eşime maaş baglanması için gerekli işlemleri tamamla-
yarak Emekli Sandıgı'na başvurduk. Gelen yazıda şe-
hit babası olan benim, 100.000 lira emekli maaşı
aldıgımdan muhtaç olmadığıma karar verildiği için
Emekli Sandığı Yasası uyannca, bana maaş baglanama-
yacağı bildiriliyordu.
Şu anda ben SSK'dan emekliyim ve emekli aylığı al-
maktayım. SSK'dan aldığım maaş bize yetmemektedir.
Ben, eşim ve cahşmayan küçük oglumla güç geçinebil-
mekte>iz. Bundan dolayı, oğlumun şehit ayhğı bizim için
çok gerekli.
1) Eşime yedm aylığı hangi koşullarda bağlanır? Hem
SSK'dan. hem Emekli SandtgYndan maaş alamaz mıyız?
2) Eşim, bu vatana bir şehit verdiği için kendisine ma-
aş bağlanroamasından dolayı eziklik duymakta ve hu-
zursuz olmaktadır.
Bu konuda ne yapılabilir?
MJX
YANITi TC Emekli Sandığı Yasası'nın 66. maddesine göre asker-
lik görevlerini er olarak yapanlardan "vazifeden doğma sebepler-
le veya aynı sebeplerden doğma kaza ve yaralanmalan üzerine tedavi
sırasında veya ameliyat yüzünden ölenlerin" aybğa hak kazanan
dul ve yetimlerine aylık bağlanır.
Yasa, ana ve babayı da çocuklaruı yanı sıra 'yetim' olarak ta-
nımlamıştıı. (madde 67)
Yasarun 72. maddesi ile ana ve babaya aylık bağlanabilmesi için
bazı koşullar getirilmiştir.
"Ölen iştirakçilerin, iştirakçi bulunraayan dul ve muhtaç anala-
n ile iştirakçi olmayan ve ölüm tarihinde muhtaç ve (65) yaşını dol-
durmuş bulunan babalanna" yetim aylığı bağlanmaktadır.
Sizin, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşhlık aylığı almakta olu-
şunuz ve eşinizin dul olmayışı bu aylığın bağlanmasına yasal en-
geldir.
Görev sırasında şehit olanlann ana ve babalanna bağlanacak
maaş, onlann manevi acılannı silemez. Olsa olsa, günlük yaşam-
larına parasal bir katkı sağlar.
Dileriz ki şehit ana ve babalanna da aylık bağlanraasım sağla-
yan yasal bir düzenleme yapıhr.
Cünkü. sehit anaları ve babalan bu maaşa hak kazanmıştır.
F
Doğan
16O 78
1 . Y
O
Copy
2 8
Hamur kağıda çok
T O
60
K
TL.
temiz
O P
Ortabahçe
NCK60
Cad.
Be^lktaş