06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 AĞUSTOS 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN BFIeteorolojl Genel Müdürtüğü'nderı alman bügıye göre yurdun kuzey batı kesimtori parçah bulutlu, Trakya, Ma'- ranrnm doflusu, Batı Karademz de K Anadokj'nur kuzeybatı koMari aga- nak w yer yer gök gürûltûlü safianak û l , dtflef yertef az bulutlu ve açık k H » A S I C A K L I Û < f t t e *g ç t e yoierde biraz azaürken (Sfler yerterte önemibirtteflişiklikolrn^acak RÜZ- GAR: Kuzey ve doflu yönlenlen hafif. ara sıra orö kuvvettş, yurdun batı ke- smlennde kuvveöi olarak esecek. Oe- naknmode ricgâr Marmara, Ege ve Bah Karadertfde y*)c ve poyraz. Do- flu Karadeniz ve Gûney Ege'de yıldu ve tarayel. Bab Akdenı/de günbatısı ve karayef, Doğu Akdenırte gün- batısı ve lodostan 2 ılâ 3, yer yer 4, Batı Karadenız, Marmara ve Ege'de zaman zaman 5 kuvvetmöe saatte 4 ılâ 10, yer yer 16 Batı Karadenız ve Ege'de zaman zaman 21 denız mılı hızta ese- cek. Van Gölû'nde hava Az bulutlu ve açık geçecek oûrûş uzak- lığıiOkm dolayında bulunacak Dalga yüksekSji Q3 ılâ 05 metre dolayında bulunacak. Adara Adapazan Adıyanun Afyon Ajt, Ankar a Antakys Antatya Artvın Ayflm BaltKesr Bıleak B.ngöı Bıtis Bokı Bursa çaaklate Çorum Deruztı A 34° 21° ftyartalor A 27° W E * n w A 37° 21° Erzmcau A 30° M° Emjrum A 27° 11° Esloşehpr A 28° 16° Gaoantep A 32° 23° Gıresun A 37° 20° Gumuşhane 8 B 23° 16° Hatodn A 36° 22° Isparta A 31° 18° Isunbul A 30° 16° Izmır A 34°20°Kars A 36° 25° Kastamonu B B 24° 14° Kaysen A 30° 16° KırUarelı A 3fl°20°Xonya B 71°W*iiahfl A 36°21°MaıaIya 38°21°Mamsa 30° 17° K ttoaş 27° 16° Meran 27° 9°Muğia 27° 15° Muş 39°22°NıjOe 2S° 18° Ordu 28°1S°fte 32°20°Samsun 32° 15° Sıırt Z7°Z1°Sıncp 35°24°Sı«s 25° PftkırdaO 25° 10° Trabzon 29° 10° üjncek 29° 17° Uşa* 28° 13° Van 30° 14° Ycagat 34° 20° Zenguldak A 35°21° A 34°21° A 30° 20° A 36°23° A 28° 18° A 28° 12° B 25° 18° B 28° 18° B 24° 17° A 38° 25° B 25° 17° A 27° 10° A 26° 18° B 28° 18° A 33° 19° A 33° 15° A 27° 15° Y 24° 11° B 21° 15° bulutlü yafcnurtu * • * * B-tH*ıDu G-gûneş* K-tariı S-sst Yyajmuriu DÜNYA'DA BUGÜN Amsteniam A 30° Amman A 35° Atına Bajdat Barcelofia Basel Belgrad Berlın Bonn Bnlteel Budapeş* Cenene Ouba Frankfurt Gime Kahıre • Kahre Kopentıag KMi Lefkosa A 36° A 41° A 30° A 30° A 31° A 29° A 32° A 31° A 31° A 30° A 33? A 41° A 42° A 32° A 32° A 23° A 34° A 27° A 32° A 38° A 23° A 27° A 34° A 3T> A 34° A 21° A 30° A 31° A 24° A 33° A 27° A 42° A 33° A 29° A 36° A 38° A34« A 26° A 32° A 30» vttstangtmA 29° Zûnd A 30° Leningrad londra Madnd Mılano Moıtreal MosHma Miıntı NmVork Osio Pans Prag %£Ftoma Sofya Sam lünus Varşova venedık Vıyana BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 1/ Optik sistemlerin yakınsakhk birimi. 2/ Marangozların dört köse delik acmakta kullandıklan araç... Gozleri görmeyen. 3/ Geminin ba$ ve kıç tarafında, asıl güver- teden yüksek olan kı- sa güverte... Bir nota. 4/ Şair... Hz. Mu- hammed'i övtnek ve ondan fefaat dilemek amacıyla yazılan kasi- de. 5/ Isiam dinine göre haram sayılan faiz. 6/ Boru sesi... Kilise hizmetini gö- ren ve çan çalan kimse. 7/ Çile duru- mundaki ıpliği yııraak yapmak ya da masuraya sarmak için kullanılan ay- gıt... Eski Mısır'da güneş tannsı. 8/ Ila- ve... Derebeylik Japonyası'nda en aşa- ğı sınıfı oluşturan halk. 9/ ödenmesi gereken bir paranın, alacağa sayılarak bir bölümüniln ödenmesi... Tibet sığırı. VUKARIDAN AŞAClYA: 1/ Kollannın, gögus ve sırtırun bir bö- lümü açık kadın giysisi. 2/ Az sözle çok şey anlatma... Yabanıl in- cir ağacına ve bu ağaçlarda döllenme> i sağiayan sineğe verilen ad. 3/ Sol taraf... Yankı. 4/ Kendi kendine cinsel doyum sağlama. 5/ Pokerde aynı cins kâğıda verilen ad... Ince kısa değnek. 6/ Cinsel güçsüzlük. 7/ Radyumun simgesi... Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçlann üstünde asılı olarak yaşayan memeli bir hayvan. 8/ Padişah ahırlanna bakmakla görevli kimse. 9/ Ortak Pazar'ın kı» sa yazılışı... Bir eksenin döndürdüğü tekerlek biçimindeki makine parçası. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Matbaa heyeti 4 AGUSTOS 1930 Hafız Bürhan Beyin COLUMBİA Kederden mi neden? San saçh... Kadıköylü... Türk gazetecileri hey'eti dün saat 10 da Varna'ya geldiler. Hey'et seyahati esnasında yol üzerindeki kasabalarda halk tarafından samimi tezahürlcrle karşılanmış ve buketler takdim olunmuştur. Hey'et şerefine gece, ziraat nazınnın da hazır bulunduğu hususi bir ziyafet verilmiştir. Bugün de öğlevin Gazeteciler federasyonu tarafından resmı bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette federasyon reisi. Hakkı Tank Bey rve Bulgar ziraat nazın tarafından nutuklar söylenildi. Nazır nutkunda bilhassa Gazi Hazretlerinin Bulgar milleti hakkındaki beyanatından minnetle bahsetmiştir. Bulgar gazetecileri Türk ve Lehıstan matbuatı ile sıkı bir tesanüt ve teşriki mesai tesis ederek üç memleket matbuatının müşterek menfaatlerinin daha muntazam ve devamlı surette müdafaasına çalışmasmı temin edecek birer teşekkül vücude getirmek tasavvurundadır. Program salı gûnüne kadar burada kalınarak çarşamba sabahı Sofya'ya vanlacak surette tertip edilmiştir. Ekmek ve francalaŞehremaneti Iktisat İşleri Müdürlüğünde müteşekkil ekmek narh komisyonu dün toplanarak Zahire Borsasının yeni zahire fiatlan cetvellerini tetkik etmiş ve bir haftalık fiatlann vasatisini bulmuştur. Bu neticeye göre ekmek fıatlanndan 10 para tenzili lazım geldiği anlaşılmtştır. Ayni suretle francala fiatlan da tetkik edilmiş ve francalanın kilosundan da 20 para tenzil edilmiştir. Bu suretle salı günü sabahından itibaren ekmek 12 kuruştan ve francala da 17,5 kuruştan satılacaktır. Şehremanetinden: Ağustosun beşinci salı gününden itibaren ekmek on iki ve francala on yedi bucuk kuruştur. 30 YIL ONCE Cumhuriyet BM ve Katanga 4 AĞUSTOS 1960 Genel Sekreter Dağ Hammarskjoeld Birleşmiş Mületler Kuvvetkrinin cumartesi günü Kongo'nun Katanga eyaletine gireceklerini dün gece resmen ilan etmiştir. Hammarskjoeld radyo ile yayınladığı beyanatında, yardıması Ralph Bunche'ın Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinden önce cuma günü Katanga"ya gideceğıni bildirmiş ve demiştir ki: "Ralphe Bunche, Güvenlik Hammarskjoeld Konseyi kararlannın tatbikine Katanga eyaletinde de başlanması v e Belçika birliklerinin çekilmesini temin için müzakerelere başhyacaktır. "Cumartesi günü de Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin ilk birliği Katanga'ya girecektir. Katanga kabinesinin bu sabahki otunımundan cıkan Başbakan Çombe basın mensuplanna, "Hükümet Birleşmiş Milletler ınzibat kuvvetlerine karşı koyma karan almıştır. İnzıbat kuvvetleri Katanga'ya girmeye kalkışırlarsa hiç tereddüt etmeden ateş acacağız" demiştir. öte yandan Belçika'nın Elisabethville Baş Konsolosu bugün basın mensuplanna Belçikalı halkın korkup endişe etmesi için ortada hiçbir sebep olmadığını ve beyazlann korunması için gerekli tedbirlerin bulunduğunu bildirmiştir. Kongo Başbakanı Patrice Lumumba dün gece uçakla New Yorktan Londraya gehniştir. Lumumba uçaktan iner inmez Londra hava alanının bir salonunda, kendisini bekleyen Tunus, Fas, Habeşistan Büyük Elçileri ve Gana Yüksek Komiseri ile görüşmüştür. Bu görüşmenin mahiyeti açıklanmamıştır. GEÇEN YflL BUGUN Cumhuriyet Göz göre göre 4 AĞUSTOS 1989 Açlık grevinde bulunan 280 tutuklu ve mahkûmun Eskişehir Özel Tip Cezaevi'nden Aydın E Tipi Cezaevi'ne nakledildikleri gece. Mehmet Yalçınkaya ve Hüseyin Hüsnü Eroğlu adlı iki açlık grevcisinın ölümü tutuklu ve mahkûsmlar arasında şok yarattı. Yalçınkaya ve Eroğlu'nun, öncekı gece yapılan açıklamalarda darp sonucu da ölmüş olabileceklen belirtılmışken. Adalet Bakanlığı Müsteşan Arif Yüksel ve Aydın Cumhuriyet Başsavcısı Nural Uçurum, her ikisinin de "açlık grevi nedeniyle öldüklenni" açıkladılar. TARTISMA Kııraklık Dar Boğazına Gîrerken Ülkemizde insanların bitki örtüsü üzerindeki tahribatı o derece ileri gitmiştir ki ormancılık literatüründe bugün artık doğal steplerin yanında "antropojen step", yani bir insan yapısı step şeklinde bir kavram yerleşmiş bulunmaktadır. ğu Anadolu ile Dogu Anadoiu ve Trakya'nın bir kesimini içine almaktadır. Kuraklığın bu gibi yerlerde hangi şiddette ve kaç yıl ara ile tekrarlanacağım önceden saptayabilmek, özel- likle tarımsal uğraşı için büyuk önem taşımak- tadır. Mevcut meteoroloji istasyonlannın göz- lemlerine dayanılarak frekans analizi ile ya- pılan hesaplamalara göre kurakhk en çok Gü- neydoğu ile tç Anadolu'da her iki yılda bir Kurakhk, sel baskınları, yer sarsıntısı gibi gin ozelliği, yağışlann genellikle kış mevsimin- doğal afetler memleketimizde zaman zaman de sık sık ve birkaç günluk yağışlar halinde can ve mal kaybına neden olmaktadır. düşmesidir" . Yazın ise uzun bir kuraklığın tekrarfanmaktadır. Aşırı derecede kuraklığın Nhekim, Dogu Karadeniı'de Trabzon ve ardından birbırini takiben iki veya daha faz- j s e söz konusu bölgeleri, hatta bu yıl olduğu Giresun illerinde sadece bir gecede düşen sağ- la gun devam eden şiddetli yağışlar sağanak gjbi yurdumuzun çok geniş kesimini on yılda nak yağışlar, can ve milyarlarca TL.'lık maddı halinde düşer. Yağışların bu şekilde geniş bir bir etkisi altına alması mürnkündür. zararlara neden olurken tstanbul başta olmak oynaklık göstermesi tarımsal uğrasılan geniş Kurakhk, genel olarak sıcaklığın aniden en üzere birçok ilimiz ve kırsal alanda yaşayan ölçüde kısıtlar. Nitekim 1970 ve 1973 yıhnın ozellikle mart ve nisan aylannın kurak geçmesi Anadolu köylüsünü geniş ölçüde etkilemiş, tarımsal fa- vatandaslar kronik kuraklığın büyük sıkıntı- sı içine itilmişlerdir. Görünüşe göre bu yıl genelde tüm yurdu et- kisi altına alan ve kolay kolay da gideceğe benzemeyen kurakhk sorunu karşısında nisan ve mayıs ayı yağışlanna bağlanan umutlar da boşa çıkmıştır... Kurakhk, yurdumuzda sadece bu yıl ken- disini hissettiren bir doğal afet değildir. Kro- nolojik olarak incelendiğinde tarihin çeşitli dönemlerinde de kuraklığın büyuk zararlan yaşanmıştır. Nitekim tç Anadolu'da ağaçla- nn yılhk halkalan üzerinde yapılan dendrok- limatolojik araştırmalar, bu bölgede 1882, 1887 ve 1890 yıllarında büyük bir kuraklığın hüküm sürduğünü, 1894, ?928 ve 1945 yılla- nndaki kuraklığın tanm ürünlerini etkiledi- ğini göstenmektedir. 1873 kışı ile 187S ilkbaharı arasında rney- dana gelen kurakhk, Ankara, Kastamonu ve Kayseri illerinde ağır bir tahribat yaparak bu illerde 150.000 vatandaşın yaşamını yitirme- sine, 100.000 sığır ve mevcut koyun ve keçi- lerin %40'nın telef olmasına yol açmoıştır. 1874 yılında oluşan ve "doksan kıtlıgı" adı verilen kuraklıkta ölen insan sayısı 250.000 'e yukselmiş ve hayvanlann hemen tamamı yok olmuştur. Kurak ve yarı kurak bir kuşak içinde bulu- nan Türkiye'nin onemli bölgelerinin en belir- ust düzeye ulasması ve havadaki nemin azal- ması ile başlar ve toprak türü, toprağın veje- tasyon örtüsü ile kaplı oluşu, arazinin meyli ve topoğrafik yapısı ile ilgili olarak muhtelif şiddet ve sekillerde oluşmaktadır. Diğer taraftan insanların ozellikle kurak bolgelere yakm yerlerdeki bitki örtüsünü tah- rip etmeleri sonucunda iklim üzerinde olum- suz değişiklikler yarattığı bilimsel araştırma- lar ile kanıtlanmıştır. Ülkemizde insanların bitki örtüsü üzerin- deki tahribatı o derece ileri gitmiştir ki orman- cılık literatüründe bugün artık doğal steple- rin yanında "antropojen step", yani bir in- san yapısı step şeklinde bir kavram yerleşmiş bulunmaktadır. Turkiye, kurak ve yan kurak bir kuşak üze- rinde bulunmaktadır. Bu bakımdan yukarı- dada ifade edildiği üzere kurakhk sadece bu yıl yaşanan doğal bir afet olmayıp yurdumu- aliyetler hemen hemen durmuş, hayvan yemi zu her zaman etkisi altında bulundurmakta- bulmak başlı başına bir sorun olmuştur. Di- dır. Bu itibarla kurakhk sorununu ve kurak ğer taraftan kurakhk Hirfanlı. San>ar, De- alanların jeolojik yapı, toprak özellikleri, hid- mirköpni, Kemer, Seyhan ve Almus barajla- rolojik karakteristiği, bitki örtüsü ve bitki-su rını da etkilemiş. bu barajlardaki su seviyesi, i'işkileri, topraktan faydalanma, tanm, hay- olması gerekenin ancak uçte birine erişebil- vancüıü, ormancılık vb. ilgili konular üzerinde mişıir. Şu satırların yazdığı sırada İstanbul'- araştırmalar yapacak ve gerekli önlemleri uy- un su gereksiniminin büyük bir kısmını kar- gulayacak bağunsız bir örgütün kunüması ge- şılayan Terkos gdlunde su en asgari seviyeye rekmektedir. duşmüş bulunuyordu... Prof. Dr. SELMAN USLU Turkiye'nin kurak sahalan İç\eGüneydo- İ.Ü. Orman Fakiiltesi C U M H U R İ Y E T KİTAP KULÜBÜ K A D I K Ö Y B E L E D İ Y E S İ İŞBİRÜĞİ MOZAIK K R <I 4 AĞUSTOS CUMARTESİ 17.00 KADIKÖY MEYDANI, ESKİ İSKELE YANİ • BÜTÜN KADIKÖYLÜLER DAVETÜDİR İSİM DEĞtŞİKI.İĞİ Fatih Asliye Birinci Hukuk HâkimTıği'nin 1990''383 esas, 1990/644 karar ve 25.6.1990 günlü karan ile Afyon Merkez, Sinanpaşa Mahallesi, C: 053/01, Sh: 19, K: 13'te nüfusa kayıtlı Eraineyi Nevbare olan ismim EMİNE NEVBARE olarak düzeltilmiştir. EMtNEYt NEVBARE MERDİVEN (TUZCU) İSİM DEĞİŞİKLİCİ Fatih Birinci Asliye Hukuk Hâkimiiği'nin 1990/377 esas, 1990/643 karar ve 25.6.1990 günlü karan ile Afyon, Merkez Mevlana Mahallesi, cilt: 061/01 sayfa: 80 kütük 59'da nüfusa kayıtlı Rukiye olan ismim RUHİYE olarak düzeltilmiştir. RUH/YE SOYALP SANTRAL Ajansımızın santralına bakacak. daktilo bilen bayan eleman. TÜR TANITIM ÜRÜNLERİ REKLAMCILIK 152 35 07 Evlendik. mutluyuz ELİF ve LEVENT SIRAY POLTITKA VE OTESI MEHMED KEMAL Karadeniz'den Baltık'a... Sabahın beşinde elimde bavul Yeşilköy'e koştuk. Trabzon'a, ordan da Batum'a gideceğiz. Bir Sovyetler Birliği gezisi. Yıllar- ca hep gitmek istemişim de gidememişim. Gençliğimiz, biraz Sovyetler Birliği'ni tuttuğumuzdan, "Moskova'ya!. Moskova'ya!.." diye bağtrmalarla geçti. Bir koca kentin üstüne demir bir perde çekmişler, her şeyi altına saklamışlardı. Oysa gördüğümüz ter- sineydi. Kişi görmeden bilmiyor. Sarp'a ulaştık. Bundan 25 yıl önce bir kez gelmiştim. Şimdi bir gümrük kapısıydı, bütün gürnrük kapıları gibi. Gümrükçüle- rin dayanılmaz ilgısizliği iki yanda da vardı. Dedikleri doğruydu, bir Marlboro işi kolaylıyordu. Bizim Karadeniz de yeşildi, ama onların yeşili daha çok. Gezdiğimiz sürece gördük ki yeşile ta- pıyordu bunlar. Sınırlar çizilir, anlaşmalar yapılırken yeşilin ço- ğunu almışlar. Gümrük kapıları her yerde aynı. Güçlük çıkarma görevlilerin anahtarı, o yana da çevirseler, bu yana da çevirseler. Tebeşirle bir çapraz çekecekler bavula. İnsanın kanını kuruturlar. Sovyetler Birliği yolculuğuna adına tur denen çağdaş bir ker- vanla çıktık; hepimiz 12 kişiyiz, ama Sarp kapısında bir fire ver- dik, 11'e indik. Kafilede Saıt Maden dostumuz ve eşi de var. Sait ve eşi geçen yıl İspanya'ya gitmişler. Orada pasaportları yitir- mişler. Geçici bir belgeyle dolaşmışlar. ancak daha sonra bizim elçilik pasaportları bulmuş, yollamış. Sait'in pasaportunda gi- riş, çıkış var; eşininkinde çıkış var, giriş yok. Görevlıler derlerçı- kamazsınız.. Neden çıkamazlarmış, girış yokmuş. Olur mu? CHu- yor. Pasaport, sahibi, Sovyet vizesı, her şey var, ama 'giriş' yok. Günlerden arife, her yer kapalı. İstanbul'a telefon ediyoruz. Ya- nıt yok. 'Mevzuat hazretleri' karşımıza dikıldı, gidemiyoruz. Çaresiz, Sait'in eşini Sarp'ta bırakarak Batum'a geldik. Batum bir zamanlar bizimmiş. Şimdi çay ekim alanı. Burda yetiştırilen çay da yetmiyor, bizden de alıyorlarmış. Çay tiryakiliginin stnın yok; her yemekten sonra birkaç bardak dayanıyorlar. Batum'da iki gün kalmak zorundayız. Ruble iie karşı karşıya geliyoruz. Nazik eller cebe, dolarlar bozduruluyor. Doların, ya- hut rublenin, kendine özgü borsası oluşmuş. Bu borsayla impa- ratorluğun her yerinde üç asağı, beş yukarı durmadan karşıla- şacaksınız Borsa şöyle: Dolarla satış yapan mağazalarda kur belirlenirken 1 ruble 1.71 dolar ediyor. Ruble, dolardan pahalı. doları bankadan bozdurursanız, 6 ruble bir dolar. Eğer doları ka- raborsadan bozduracak olursanız, bir dolar 10 rubleden başlı- yor 15 rubleye kadar çıkıyor. Dolar her yerde olduğu gibi buralarda da paraların tannsı. Le- ningrad'da saatleri dolarla açılan taksiler gördük... Batum'un kent olarak simgesi yunus... Her yerde yunusun ya resmine ya heykeline rastlıyorsunuz. Pazar günü kocaman bir gölün içinde yunuslar gösterıler yaptı. Çoluk çocuk parasız bu gösterileri seyrediyor Sovyetler'le ilk karşılaşma. herkesin üstü başı temiz, cebinde de para var, ama parayı harcayacak yer yok. Malın ve bu malı satacak dükkânların eksikliği hemen göze ba- tıyor Paranın kendi içinde değeri de var; 5 kapik (kuruş) verdi- niz mi otobüse, metroya biniyorsunuz. Kilometrelerçe gidiyorsu- nuz. örneğin kaç para verirseniz verin bizim çikleti bulamıyor- sunuz. Temizlik aracında, kâğıt mendilde de sıkıntı var. Her tür- lü meyve suyu var da, düz su zor. Oemek su içmiyorlar. Batum'da kaldığımız bir yani deniz, bir yani göl olan otelin adı: Misteke... 18 katlı eski bir otel, bakımı yok. Bizim Anadolu otel- lerine benziyor. Ya musluğu bozuk ya lavabosu kırık. Kocaman yapılar yapmaya gücü yetmiş de bakımına yetmemiş. Madem ki turizme yöneliyorlar, bunun üstesinden gelirler. Batum'u geziyoruz. Önümüze bundan 100 yıl önce yapılmış bir cami çıktı. BatuTi'da kiliseler vardı, ama cami yoktu. Kilise- lerin, camilerin açılmasından sonra buna da izin vermişler. Ca- mi avtusunda Türkçe konuşan Müslüman Gürcülerle karşılaş- tık. Bunlar pek Gürcü de sayılmıyorlardı Gençler camıye uğra- tnıyorlar, yaşlılar da gün geçtikçe eksiliyormuş. Bizi camiden alıp mahallenin kahvesine götürdüler. Burası bi- zim kahveler gibi berduş yeri değildi. Herkes oturuyor bir şey konuşuyordu. Kahveyi işletenler kadınlardı. Çayı. kanveyi pişiri- yorlar, garsonluk ediyortardı. Bir Orta Avrupa kahvesine benzi- yordu. Bayram olduğu için şeker tuttular, kahve sundular Ayrı- lırken gözlerimiz sulandı. Sarp'ta da Türkçe bilen, konuşan kişilerle tanışmıştık. Bunlar kendilerine Türk demiyorlardı. Kimi Lazdı, kimi Gürcü. Batum'da ertesi gece bizi bir varyeteye götürdüler. Varyete di- yorum, onlar da bu tür eğlencelere varyete diyorlardı. Dürtya nasıl da küçülüyor. Gece orada İstanbullu dostlaria karşılaştık. Arsen Gürzap, Can Gürzap, Cüneyt Türel karşımıza çıkmaz mı! He- men sarmaş dolaş olduk. Batum Konsolosumuz da oradaymış, ama bize 'Hoşgeldiniz' bile demedi. Batum'dan Sughumi'ye doğru vola çıktığımızda anladık ki, bu kent çevresi ülkenin çay deposudur. Çay fıdeleri bızimkilere ben- zemiyor. Yere yatkın, daha kısa boylu fideier. Çay yapraklarını makineyle toplamak daha kolay oluyormuş. Bız Mitos Tur'un aracılığıyla yola çıktık, orada bizi karşılayan Suputnik Tur oldu. ikisi de yeni kuruiuş. Birkaç aksaklık dışında işler de iyi gitti. Özel girişim diyoruz. Suputnik'i kuranlar da özel girişimciliğe özeniyohar. Ustûne iyice eğildiklerinde başaracaklar. Suputnik'in sorumlusu Murat Turmanidze Gogenbashivili (na- mı diğer Norman). Başarılı bir girişımci olacağını şimdiden mûj- deliyor. Dolar bozdurmada, yemede, içmede, her türlü kolaylık- lar göstermede elinden geleni yapıyor. Batum'la Sughumi arasını bir mınibüsle geçtik. Yeşil, şirin bir- çok kasaba gördük. ÇAL1ŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Tekniker ya da Teknisyen" SORL: Bider, eski Ziraat Mektebi mezunlanyu. Bn mektep- ler, Adana, Bursa, tstanbul Halkalı ve İzmir Bornova- da idi. Eski lise karşıtı mekteplerdL Bizler 1. derecenin 4. kademesine gelmiş ve ek gös- tergelerimizi almış bulunuyoruz. Ancak yasalarda bazı kelimelerie ve yonımlarla bazı imkanların verilmesi ko- nusu eşitsizliklere neden olmaktadır. Aslında tekniker- lerle teknis\en avnı anlama gelmektedir. Teknisyen Fransızca kökenli. tekniker ise Almanca kökenli bir te- rimdir. Bu terimlere bakılarak, 1. dereceden aylık alan teknikerlere 1.100, teknisyenlere ise 750 ek gösterge ve- rilmiştir. Oysa ki her ikisi de aynı anlama gelmektedir. Yanlızca geldikleri yabancı dil ayn kökenüdir. Gerek du- yulduğunda sözlüklerde aynı anlama geldigi görüle- cektir. K.Y-OA YANIT: 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'nın 36. maddesinde memurlar, on hizmet sırufına aynlmıştır. Bu on hizmet sınıfından biri de Teknik Hizmetler Sınıfı'dır. 36. maddeye göre Devlet Memurlan Yasası "kapsamına giren kurumlarda meslekleriyle ilgili görevleri fülen ifa eden ve meri hü- kümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, jeolog, hidrojeolog, hidrolog, jeofizikçi, fizikçi, kimyager, mate- matikçi, istatistikçi, yöneylemci (Hareket araştırmacısı), matema- tiksel iktisatçı, ekonomici ve benzeri teknik öğretmen okullanndan mezun olup da öğretmenlik mesleği dışında teknik hizmetlerde ça- hşanlar, Mimarhk ve Mühendislik Fakültesi veya bölümlerinderi mezun şehir plancısı, yüksek şehir plancısı, yüksek bölge plancı- sı, 3437 ve 9/5/1969 tarih ve 1177 sayılı kanunlara göre tütün ek- speri yetiştirilenler ile müşkirat ve çay eksperleri, fen memuru, yüksek tekniker, tekniker, teknisyen ve emsali unvanlara sahip olup en az orta derecede mesleki tahsil görmüş bulunanlar, Teknik Hiz- metler Sınıfı'nı teşkil ederler." Yasanın 43. maddesinde ise teknik hizmetler sınıfında yer alan tekniker ve teknisyenler için uygulanacak ek gostergeler, 1990 yıh sonuna kadar şöyle belirlenmiştir: Tekniker Teknisyen 1. Derece 1.100 •>50 2. Derece 750 550 3. Derece 750 400 4. Derece 400 200 Sozlukler ve ansiklopediler incelendiğinde, tekniker sözcüğunün Almanca, teknisyen sözcünun de aynı anlamda, ancak Fransızca kökenli olduğu görülecektir. A>rı dillerde, aynı anlama gelen bir sözcük için, ek göstergele- rin ayr ! belirlenmesinin nedenıni biz açıklayamadık. Belki konuy- la ilgilenenler açıklayabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle