Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 AUUSTOS 199*,-
Pendik'te 'Barış Günü'
• Kültür Servisi — "1 Eylül Dünya Barış Günü"
Pendik'te, "Pendik Belediyesi 1. Barış Şöleni"yle
kutlanacak. Pendik Belediyesi'nin düzenlediği şenliğin ilk
günü, saat 14.30'da Pendik sahilinde folklor gösterileriyle
başlayacak kutlamalar, saat 15.00-16.00 arası Pendik
Atatürk Kültürevi'nde "Tiyatro Renk" ve "Genç .
Iletişim" adlı tiyatro topluluklarının gösterileriyle
sürecek. Saat 16.00-19.00 arasında Melih Cevdet Anday,
Şükran Kurdakul, Aziz Nesin ve Bekir Yıldız, iskele yaya
bandında okurlara kitaplarmı imzalayacaklar. Akşam
saat 20.00'de Pendik Stadyumu'nda düzenlenecek gecede
ise Esin Afşar, Gül Sorgun, Yavuz Top ve Grup
Bulutsuzluk Özlemi'nin konserleri ücretsiz olarak
izlenebilir. Şenliğin ikinci günü ise Pendik Halkevi'nde
saat 15.00'te Atatürk Kültürevi'nde "Pusuda" adlı oyun
sergilenecek. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Arif Damar, Kerim
Korcan ve Ataol Behramoğlu ise kitaplarını
imzalayacaklar. Gece, Çağdaş Sahne'nin "Palyaço" adlı
oyunu, ilüzyon sanatçısı özdemir Turan'ın gösterisi, Sami
Aksu, Soner Özbilen, Gül Sorgun, Kâmil Sönmez ve
Grup Harman'ın ücretsiz sunacakları konserler
izlenebilir.
Altın Portakal için 7 film
• ANTALYA (AA) — Antalya 27. Altın Portakal Film
Festivali için bugüne kadar yedi film başvurdu. Altın
Portakal Film Festivali Yürütme Kurulu'ndan alınan
bilgiye göre başvurular 7 eylül cuma gününe kadar
devam edecek. Yetkililer, bu süre içinde toplam
başvurunun 20'ye ulaşmasımn beklendiğini bildirdiler.
Altın Portakal'a başvurusu yapılan filmlerin adları şöyle:
"Av" - Melih Gülgen
"Benim Sinemalarım" - G. Karamustafa
"Bütün Kapılar Kapaüydı" - Memduh Ün
"Aşk Filmlerinin - Unutulmaz Yönetmeni - Yavuz Turgul
"Karılar Koğuşu" - Halit Refiğ
"Yorum Yok" - Eser Zorlu
"Acılar Paylaşılmaz" - Eser Zorlu
Öte yandan Antalya Belediye Başkanı Hasan Subaşı,
24-29 eylül tarihleri arasında yapılacak Altın Portakal
Film Festivali'nin yayın hakkı konusunda, bugüne kadar
Magic Box ve TRT ile kesin bir anlaşma yapılmadığını
belirterek bu kurumların tekliflerinin incelenmesinden
sonra karara varılacağını bildirdi. Festivalin yayın hakkıru
alacak kuruluş, Aspendos Konseri ile 29 eylüldeki
kapanış gecesinin naklen yayınını gerçekleştirecek.
Akdeniz Film Festivali
• BRÜKSEL (AA) — Türkiye, 18-27 ekim tarihlerinde
Fransa'ya ait Korsika Adası'ndaki Bastia kentinde
yapılacak olan Akdeniz Kültür Filmleri Festivali'ne onur
konuğu olarak davet edildi. Bu yıl altıncısı yapılacak
olan festivalde Türkiye açısından üç noktaya ağırlık
verileceği öğrenildi: Osmanh tmparatorluğu'nun kültür
mirasını Avrupalılara tanıtmak, modern Türkiye'de
çağdaş sanatın dinamizmini ortaya koymak ve Türk
sinema tarihi hakkında fikir vermek. Bu amaçla festival
süresince fotoğraf, resim, mimari ve heykel dallarında
Türkiye'yi tanıtıcı çeşitli filmler gösterilecek ve sergiler
düzenlenecek. Akdeniz ülkelerinde çekilen yeni filmlerin
yarışacakları Bastia Akdeniz Kültür Filmleri
Festivali'nde, daha önce vizyona girmiş ilginç filmler de
yeniden izleyicilere gösterilecek.
KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
SINEMA/ATİLLA DORŞAY
Y A P I K R E D İ S E R G İ
Yapı Kredi Sanat Galerileri
Eylül 1990 Programı
İstanbul
Yapı Kredi Resim Koleksiyonu'ndan
Türk Bestekâr Portreleri
10 Eylül-2 Ekim 1990
Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi
İstiklâ! Caddesi - Beyoğlu
İsmet Çavuşoğlu Resim Sergisi
11 Eylül-3 Ekim 1990
Yapı Kredi Beyoğlu Sanat Galerisi
Istıklâl Caddesi - Beyoğlu
İzmir
Güven Aktaş Fotoğraf Sergisi
7 Eylül-26 Eylül 1990
Yapı Kredi Mustafabey Sanat Galerisi
Cumhuriyet Bulvarı No: 174 Mustafabey
Bursa
Emine İlkutlu İzdar Resim Sergisi
18 Eylül- 10 Ekim 1990
Yapı Kredi Setbaşı Sanat Galerisi
Atatürk Caddesi No: 25 Setbaşı
Balıkesir
Yapı Kredi Resim Koleksiyonu'ndan
Hoca Ali Rıza Resim Sergisi
13 Eylül- 1 Ekim 1990
Yapı Kredi Balıkesir Sanat Galerisi
Ali Hikmet Paşa Meydanı No: 4
Mersin
Yapı Kredi Resim Koleksiyonu'ndan
İstanbul Çeşmeleri Resim Sergisi
5 Eylül-3 Ekim 1990
Yapı Kredı Pozcu Sanat Galerisi
Gazi Mahallesi 343. Sokak No: 10 Pozcu
Diyarbakır
Murat Yılmaz Resim Sergisi
4Eylul-2Ekim 1990
Yapı Kredı Ofıs Sanat Galerisi
Ekinciler Caddesi Içkale İşhanı No: 13/A Ofis
YAPI^KREDi
"hizmette sınır yoktur"
M
John Landis'in filmi, ilginç çıkış noktalarıyla kendiniseyrettiriyor
New Ifork'ta bir AfrikalıAmeıika Rüvası
(Coming to America)
/ Yönetmen: John
Landis / Oyuncular:
Eddie Murphy,
Arsenio Hall, James
Earl Jones, John
Amos, Madge
Sinclair, Shari
Headley, Paul Bates,
Allison Dean, Eric La
Salle / Bir Paramount
filmi (Dünya,
Kadıköy, Ankara
Kızıhrmak).
Eddie Murphy, şu anda Ame-
rika'mn en sevilen zenci yıldızı de-
ğil yalnızca... Aynı zamanda,
Amerika'nın en sevilen birkaç yıl-
dızından biri. Daha 1960'larda
zencilerin taşlandığı, yuhalandığı,
kimi eyaletlerde yakılıp ölduruldü-
ğü bir toplum için oldukça ilginç
bir aşama!.. Sidney Poitier'nin aç-
tığı ve Richard Roundtree, Ric-
bard Pryor gibi oyuncuların geç-
tiği yoldan gelen Murphy, yalnız-
ca ABD nufusunun onemli bir
oranını oluşturan siyahlara değil,
beyazlara da sesleniyor. Ve TV'de
BiU Cosby'nin yaptığı biçimde
ABD zencilerini, artık tartışma-
ötesi biçimde Amerikan toplumu-
nun aynlmaz parçası olan, kultür-
leriye, gelenek-görenekleriyle, mü-
zik ve ritm yetenekleriyle ve ken-
dilerine özgü mizahlanyla her tür-
lü "media" ve "show" alanında
DÖRT AYRI KOMPOZİSYONDA — Eddie Murphy "Amerika Rüyası"nda başrolle biriikte dört ay-
n kompozisyonu canlandınyor. Ö>üsunu de sanatçının yazdığı (ya da en azından jeneriklerde öyle gö-
nınuyor) filmde beyazlar sadece 'aksesuar' olarak bulunuyor.
beyazlarla atbaşı giden, giderek
onları geçebilen "slar'iar statüsü-
ne getiriyor.
Murphy'nin (belki yönetraenliğe
dek ulaşacak) çabasının şımdiki
asaması, kendi yazdığı (en azından
jeneriklerde öyle gözüken) bir öy-
kuyü, yapımcıbğını ve başoyuncu-
luğunu da yüklenerek sinemalaş-
tırmak... Sanatçı, aslında ünlü mi-
zah yazan Art Buchwald'ın ken-
disine ait olduğunu söyleyerek da-
va açtığı ilginç bir öyküde, cüretli
bir şey yapıyor. Yalnızca tüm kah-
ramanları zenci olan, beyazların
ancak "aksesuar" olarak bulun-
duğu bir filmi alabildiğine ticari
kılmayı denemekle (ve başarmak-
la) yetinmiyor. Afrika'nın düşsel
Zamunda Krallığı'nın varisi Prens
Akeem'in "kafasına göre" bir eş
bulmak için New York'a ve size is-
mınin çağrışımıyla, bu kentin en
berbat serati olan Queens'e (anla-
mı: Kraliçeler!) gelip yerleşmesi-
ni anlatan öyküsüyle, ABD zenci
kültürünu, kökenini oluşturan
ama kuşkusuz oldukça yabancı-
laştığı Afrika kültürüyle karşı kar-
şıya getirmeyi deniyor. Böylece be-
yaz Amerikalının kultürü, zenci
ABD'li kültürü ve Afrika kültü-
rü, aynı filmde yan yana geliyor
ve oldukça ilginç çelişkilere yol
açıyor.
Eddie Murphy, tüm bunları bi-
linçli ve de toplumbilimci bir kaygı
dürtusüyle yapıyor kuşkusuz. O,
aslında Amerikan sinemasımn
çok sevdiği türden bir "çağdaş
masal" yapmayı yeğlemiş. Kendi
halinde bir Queensli zenci ailesi-
nin başına, güzel kızları Lisa ara-
cılığıyla bir "devlet kuşu" konu-
yor. Ama prensin, baştan sona
kimliğini saklaması ve Lisa'nın
kendisine, prens olduğunu bilme-
den âşık olmasını sağlamaya ça-
lışması, surprizlere yol açıyor.
John Landis'in öykücu/yapım-
cı/star Murphy'ye göre "biçtiği"
bu film, kuşkusuz çok önemli ve
başarıh değil. Ama şaşılacak bi-
çimde "yürüyor." Çünkü
Murpby/Landis ikilisi, çok düzey-
li biçimde değilse de çok şeyle alay
etmek, söz konusu ettiğimiz uy-
garlıkların çeşitli oğelerini alaya
almak fırsatmı buluyorlar. "Ame-
rika Riiyası"nın düş kenti New
York'taki yansıması, özellikle Qu-
eens semtinin yoksulları, hırsızla-
n, açları, fareli odaları vb. düze-
yinde, hiç de parlak değil. Afrikalı
zenci devletlerinin gereksiz lüksle-
ri, takıp-takıştırma merakları da
ABD'li zencilerin beyazlarınkini
biç aratrruyan 'köşeyi dönme' tut-
kuları da iyice alaya alınıyor. Kuş-
kusuz yeterince keskin olmayan,
eleştirisini ve alayını sonuna dek
götüremeyen, yumuşatılmış bir
film, "Amerika Rıiyası." Yine de
ilginç yapımcısı olarak, kendisine
oyuncu yeteneklerini de gösterme
şansı veriyor ve başrolün dışında,
3 ayrı kompozisyon rolunde de
gözüküyor. Hem de gerçekten ta-
nınmaz biçimde!.. İzlenebilir.
Türkçe dublaj tartışması
Dublajlımüzikal
bir işkence
Müzikal filmlerin altyazılı oynaması son derece yerinde.
Bu filmler, müziğin de konuşmalar kadar önem
taşıdığı, üstelik kimi zaman oyuncuların konuşurken
birden şarkıya başladıklan filmlerdir. Seslendirmede,
konuşmah sahnelerdeki fon müziği tümüyle yok olup
gitmektedir. Türkçe dublaj yapılmış müzikal, bir
müzikal tutkunu için işkencedir. En son örneği "Molly
Brown" adlı filmde görüldü ve film bu yüzden
mahvoldu.
Basımmızda genelde karşılıklı
eleştiri pek yapılmaz. Kan dava-
sına dönüşmüş kimi polemiklerin
dışında, "kol kınlır yen içinde
kaiır" kuralı gereğince, kimse
öbürüne pek çatmaz. Bu hafta, bu
türden küçük bir eleştiri getirmek
istiyoruz.
Söz konusu gazete Milliyet, ya-
zar da TV sayfasında H.A. rumu-
zuyla yazan zat. Bu sayfayı da ba-
ğenmiyoruz, bu zatın küçük eleş-
tiri köşesini de... Kötü bir Türkçe
ve küfürbaz bir üslupla TRT'yi
eleştiriyor, belli saplantıları var,
hep aynı şeyleri yazıyor: örneğin
yaz dışında istisnasız her salı, Ba-
nş Manço'nun programına, 15
günde bir istisnasız her perşembe
Sezen Cumhur'un programına, yi-
ne yaz dışında her ay başında
Mthmet Ali Birend'ın programla-
rına ne denli bayıldığını yaayor.
Gazetenin başyazarı Altan Öy-
men'in "İkinci Dünya Savaşı ve
Türkiye" programı yayımlanırken,
istisnasız her hafta (kontrol edi-
lebilir) bu programı övdu. Öy-
men'in o çok başanlı programımn
böylesine açık bir yağcılığa gerek-
sinimi mi vardı? Sanmıyorum.
Neyse, gerekirse bu zatın sade
suya tirit yazılannı örnekleriz, eğ-
lenceli olur. Yülardır her gun (pa-
rasıyla) Milliyel alıp okuyan bir
okur olarak, bu eleştiriye hakkı-
mız var. Bu haftalık şunu soyle-
mek istiyorum: Bu zat, son za-
manlarda, müzikal filmlerin öz-
gün dilinde ve altyazılı olarak oy-
natılmasına karşı. Bu filmler per-
şembe akşamları oynadığına gö-
re, her cumartesi aynı şeyi söylu-
yor. Hem de öylesine ki bu sanki
sayısız okurun fikriymiş, surekli
şikâyet telefonları geliyormuş, vs.
vs. Ve bıkıp usanmadan aynı şey-
leri yazdığı için kimi TRT yöneti-
cilerini de etkileme şansı taşıyor.
O zaman biz de fikrimizi belir-
telim: Müzikal filmlerin altyazılı
oynaması, son derece yerinde,
onun da ötesi, gerekli bir uygula-
madır. Bu filmler, müziğin de ko-
nuşmalar kadar önem taşıdığı, us-
telik kimi zaman oyuncuların ko-
nuşurken birden şarkıya başladık-
lan filmlerdir. Seslendirmede,
hem konuşmah sahnelerdeki fon
muziği (özellikle eski tarihli film-
lerde) tümüyle yok olup gitmek-
tedir, hem de konuşma sesi baş-
ka, şarkı sesi başka ve birinden
öbürüne, ustelik tngilizceden
Türkçeye geçiveren oyuncularla,
filmin tum doğallığı kayboimak-
tadır. Daha da ötesi, Türkçe dub-
laj yapılmış bir müzikal, bir mü-
zikal tutkunu için bir işkencedir.
En son orneği, "Molly Brown"
adlı filmde görüldü ve film, bu
yüzden mahvoldu.
Onun için Milliyet gibi temel-
de aydınlara seslenen bir gazete-
nin bu hiç de "aydın" sayılama-
yacak yazarı, yanlış şeyler istiyor.
TRT yöneticüeri, bu inatçı, saldır-
gan, ama yanlış taleplere uymasm
ve haftada 14-15 filmden hiç ol-
mazsa birini, yani müzikalleri,
gerçek sinema ve müzikseveriere,
özgun dilinde sunmaya devam et-
sin lütfen...
TEMPOSUNL YİTİRE1S BİR FİLM — "Babanın Melresi" adlı filmini begenerek izlediğimiz yönel-
men Demme'in bu filmi oldukça hızlı başlayan, bu tempoyu giderek yitiren tekdüzeleşen bir film.
Saf, yosma, meş'umVahşi Bir Şey(Something Wild) / Yönetmen:
Jonathan Demme / Oyuncular: Melanie Griffith,
Jeff Daniels, Ray Liotta, Margaret Golin, Jack
Gilpin, John Sayles, John Waters / Orion
Pictures yapımı / 100 dakika (Fitaş, Ankara Eti
Sanat, İzmir Çınar, vs.)
"Babanın Metresi" filmini be-
ğenerek izlediğimiz Jonathan
Demme'in, ondan daha önce çe-
\irdiği ve bir iki yıldır listelerde
"takılan" filmi "Vahşi Bir Şey",
sonunda gösterime girdi. Bu fil-
mi, "Babanın Metresi"nin verdi-
ği umutlar düzeyinde bulmadıy-
sak da kendine özgü ve kişilikli bir
film sayılabilir.
Film, aslında son yıllarln göz-
de temalarından birine uygun bi-
çimde ve örneğin bir "Öldüren
Cazibe" gibi başlıyor. Kendi ha-
linde, düzenli bir yaşam suren bir
erkek, çılgın ve çekici bir kadınla
tanışıyor. Bu, lokantadan hesap
odemeden kaçmalardan, eski ar-
kadaşları şok edecek sozler etme-
ye, yatakta erkeği kelepçeleyerek
sado-mazo bir cinsellik uygulama-
sından her an giysi, saç ve kimlik
değiştirmeye, çeşitli sürprizterle
sCrüp gidiyor. Bir aralar, tam da
"Öldüren Cazibe"yi düşundürür
biçimde, her şey iyiden iyiye kö-
tulüyor. Eee, böylesine "özgür" ve
"serbest" bir kadın, gökten zem-
bille inmez ya!.. Kuşkusuz bir geç-
mişi, hem de hareketli-bereketli
bir geçmişi vardır ve bu geçmiş,
içindeki haydut ve dengesiz eski
kocanın da katkısıyla, kahrama-
nımızın üzerine, bir karabasan gi-
bi çökmeye başlar. Allahtan Dem-
me, bir Adrian Lyne değil. Çeşitli
trajik ögelere karşın, filmini da-
ha yumuşak bir sonla, neredeyse
bir "happj end"le bitirmeyi yeğ-
liyor. Böylece, filmin verebileceği
(ve bir ara verir gibi olduğu) "Siz
su olun. \abanci ve özgür davra-
nışlı kadınlarla gitmeyin... Mulla-
ka başınıza iş açılır" yollu bildi-
rinin onune geçilmiş oluyor. (Si-
nema son zamanlarda mesajı bu
olan yeterince film yaptı. Bu
"AIDS-Sonrası" filmlerden gına
geldi. Yenisine gerek yok.)
"Vahşi Bir Şey", oldukça hızh
başlayan, bu tempoyu giderek yi-
tiren ve sonunda tekdüzeleşen bir
film. Kuçük rollerde izleyegeldiği-
miz Jeff Daniels ve önumüzdeki
yıl sanırım baş rollerde izleyeceği-
miz Ray Liotta (eski koca) olduk-
ça iyiler. Ama bu kaçınılmaz bi-
çimde bir 'kadın filmi'. 'Her haf-
ta değişik bir isira kullanan', es-
merlikten sanşınlığa olduğu ka-
dar, "meş'um kadın"lıktan mâ-
sumluğa ve yosmalıktan saf genç
'kızlığa da aynı kolayhkla geçi\e-
ren Lulu/Audry rolünde Melanie
Griffith, çok iyi. "Kuşlar"ın yıl-
dızı Tippi Hedren'in (ona pek az
benzeyen) kızı olan ve geçen mev-
sim "Çalışan Kız" olarak da izle-
diğimiz sanatçı, eteklerini iyice sı-
yırıp direksiyona geçtiği, erkeği
bir "nesne" gibi kelepçeleyip kul-
landığı veya onun tüm konvansi-
yonel ilişkilerine turp sıktığı sah-
nelerde, ilginç bir 'çağdaş kadın'
imajı yaratıyor.
Istanbul'un merkezi olacak caddeye çift hatlı tramvay neden çok görüldü?
Istiklal Caddesi'nin düşündürdükleri...
Beyoğlu'na tramvay hattının döşenmesine
başlandı. Yapılan iş, elbette Beyoğlu'nun iyiliği •
için. Biz de ekim sonuna dek bekleyebiliriz.
Ancak ömründe bir kereliğine gelip Beyoğlu'na
düşmüş turiste bunu anlatmak mümkün mü? En
azından ana girişlere birkaç dilde pano koyup
çalışmalardan yabancılar da haberdar
edilebilirdi.
BfR ŞANTtYE GÖRÜNÜMÜNDE — Bugünlerde Beyoğlu, tramvay ça-
lışması nedeniyle bir şantiye görünümünde. Yururken gozler çukurlar-
da olmalı.
İstiklâl Caddesi'neçıkmamaya
çalışıyoruz son zamanla-da. Bu
caddeyi bu halde görmek hiç de
hoş değil. Ama "Beyoğlu'ndan
vazgeçmek" mumkün mu? Sine-
masından vazgeçseniz, alışverişin-
den vazgeçemiyorsunuz. Sinema-
cı dostları ziyareti erteleseniz, lo-
kantalarından, Çatı'dan, Yakup^
tan, Hacı Salih veya Hacı Baba-
dan kopmak olmuyor. Herhalde
yabancılar da bizim gibi duşünü-
yor olmalılar: Ne zaman, çukur-
lardan atlamayı, tozu-dumanı
göze alıp İstiklâl Caddesi'ne uzan-
sak (ki buna Beyoğlu'na uzansak
da diyebilirsiniz; çünku kazılan
hemen bütün sokaklarıyla, bütun
Beyoğlu !), birçok turiste de rast-
lıyoruz. Evet, yapılan iş elbette Be-
yoğlu'nun iyiliği için. Ve "sayılı
giin cabuk gecer." Biz de ekim so-
nuna dek bekleyebiliriz, bekliyo-
ruz. Ama belki de ömründe bir
kereliğine İstanbul'a gelip Beyoğ-
lu'na düşmüş onca luriste bunu
anlatmak mümkün mü? En azın-
dan İstiklâl Caddesi'nin ana giriş-
lerine, örneğin Taksim girişine bir-
kaç dilde büyücek bir pano ko-
yup, çalışmalardan yabancıları da
haberdar etmek ve "öziir
dilemek" duşunülemez miydi? Be-
yoğlu, artık turistik Istanbul'un
aynlmaz bir parçası. Ve böylesi-
ne kapsamlı ve uzun bir altyapı
çalışması için yabancılara bir uya-
rı getirilmemesi, bir bilgı verilme-
mesi, yoneticilerimizin uluslarara-
sı bir turizm kentini ve onun
önemli semtlerini yonettıklerini
hâlâ yeterince algılayamadıkları-
nı gösteriyor.
Nostaljik bir siis mü?
Öte yandan tramvay hattının
döşenmesine başlandı. Ama beni
şimdiden tedirgin eden bir şey var:
Bu hat niye tek olarak döşeniyor?
Biz Beyoğlu'na tramvay döşenme-
sini yalnızca nostaljik bir süs oğe-
si, dostlar alışverişte görsün kabi-
linden bir ustyapısal iş olarak gör-
müyoruz. Bu, bizce uzunluğu bir
buçuk kilometreyi bulan bir cad-
de için yaşamsal bir iletişim ve ta-
şıma aracıdır. Yaya bölgeleri yap-
mak, iyi ve güzel bir fikir. Ama
dünyada bir buçuk kilometrelik
bir caddenin tumuyle trafiğe ka-
patılması gibi bir uygulama, sanı-
nm ki pek yok. Bu, yuruyerek gez-
mek için fazla bir uzunluk. Tek ça-
re, tramvay olacak: Yorulanlar,
ahşveriş yapanlar, hastalar, yaşh-
lar ve çocuklar için. Ama bunun
için de çift hatlı bir tramvay yo-
lundan vızır vızır gidip gelen bir
sistem gerekmez mi? Evet, Gala-
tasaray'a bir "makas" kondu; iki
yonde gelen 2 vagon, orada hat
değiştirebilecek. Ama en azından
birbirlerini beklemek zorunda ka-
lacaklar.
Eskiden çift yönlüydü
üysa cadde yeterince ge-
niş. Şunu anımsayınız ki eskiden
de tramvay çift yönlüydü. Hem de
İstanbul nufusunun 2-3 milyonda
gezindiği vıllarda!. Şimdi, böyle-
sine kalabalıklaşmış bir metropo-
lün başlıca eğlence, kültür ve ahş-
veriş merkezi olma özelliğini (ye-
niden) yüklenmek isteyen bir cad-
deye, çift hatlı tramvay niye çok
goruldü? Bu konuda gerçekten ve
içtenlikle kaygılıyız.
Fotoğraf
yanşması
• ANKARA (AA) —
Türk Fotoğraf sanatının
gelişmesi ve fotoğraf
sanatçdannın yaratıa
çalışmalarının
desteklenmesi amacıyla
düzenlenen devlet fotoğraf
yanşması bu yıl 4. kez
gerçekleştirilecek. Konusu
bilgi, bilim ve teknoloji
olarak belirlenen yanşma,
siyah-beyaz, renkli ve
saydam dallarında
düzenlenecek. Tüm amatör
ve profesyonel
yarışmacıların katılabileceği
yanşmada her bölüme en
fazla 4 eser yollanabilecek.
Fotoğraf sanatçılan,
Dursunali Sarıkoc, Aclan
Uraz, Salün Şen, Mustafa
Türkyılmaz, Sıtkı Fırat ve
Kültür Bakanlığı
temsilcisinden oluşan seçici
kurulun değerlendirmesi
sonucu sergilenmeye değer
görülen yapıtlar kasım
ayında açılacak devlet
fotoğraf sergisinde yer
alacak. Yanşmaya S ekim
tarihine kadar eser
gönderilebilecek.
Film festivali
• PHYONGYANG (UBA)
— Bağlantısız ve gelişmekte
olan ülkelerin katılacağı
Phyongyang Film Festivali
1 eylülde başlayacak.
Festivalde elliden fazla
ülkenin filmi yer alacak. tki
hafta surecek festivalin
temel parolası "bağımsızlık,
barış ve dostluk" olacak.
Azerbaycarfa
kültür gezisi
• İSTANBUL (AA) —
Sovyetler Birliği'nin
Azerbaycan ve özbekistan
cumhuriyetlerinde, Türk
kültürü ile ilgili
incelemelerde bulunmak ve
seminerler vermek üzere
öğretim görevlisi, yayınevi
sahipleri ve sendikacılardan
oluşan 150 kişilik bir grup,
özel bir ucakla Semerkant'a
gitti. Atatürk
Havalimam'nda
gazetecilerin somlarmı
cevaplandıran heyet başkanı
ve Türk Dünyasıru
Araştırma Vakfı Başkanı
Prof. "Rıran Yazgan,
Türkiye ile Sovyetler Birliği
arasında bir kültür
anlaşması olduğunu
belirterek yapılan ziyaretin
bu çerçevede
değerlendlriünesi gerektiğinj
söyledi. Prof. Yazgan,
Semerkant, Buhara ve
Bakü'yü kapsayacak gezileri
sırasında Bakü'de 31
ağustos cuma günü "Türk
Dünyası Yaymevi"
açılacağını, 2 eylül pazar
günü de "Azerbaycan ve
Türkiye'nin tktisadi
Dünyası" konulu bir
seminer düzenleneceğini
bildirdi. Türan Yazgan,
Azerbaycan'ın da 15 eylül
IÇ^da tstanbul'da bir
yayınevi açacağuıı belirtti.
Elrdinç
Bakla'ya ödül
• Kültür Servisi —
Yugoslavya'nın Zagrep
şehrinde bu yıl üçüncüsü
düzenlenen "III. Dünya
Seramik TViennial"i 7
ekim-17 kasım tarihleri
arasında açık kalacak. 44
Ulkeden 418 sanatçının 501
eserle katıldığı bu serginin
altı kişiden oluşan yanşma
jürisi, Türk sanatçısı Erdinç
Bakla'mn "İki Genç Kız"
adlı heykel calışmasını
başanlı bularak "Şeref
Diploması" ile
ödüllendirilmesini
kararlaştırdı. Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nde görevli
öğretim üyesi Erdinç Bakla
aynca yanşma jürisi
tarafından ödülünü almak
ve 7-11 ekim tarihleri
arasında yapılacak
"Seramik Çamurunun
Görsel Tesir Imkânlan"
adlı sempozyuma katılmak
üzere davet edildi.
Sanatevinin
restorasyonu
• ANTALYA (AA) —
Ulusal ve uluslararası her
türlu kültür ve sanat
etkinliklerinin düzenlenmesi
amacıyla kurulan Kaleiçi
Sanatevi'nin restorasyon
çalışmaları tamamlandı. 150
yıl kadar önce Hıristiyan
din adamlarının lojman
olarak kullandığı tarihi yapı
aslına uygun bir biçimde
restore edildi. Restorasyon
çalışmaları bir yıl sürdü.
Kaleiçi Sanatevi'nde sergi ve
gösteri salonlan, cafe-bar
ve restoran birimleri
bulunuyor. 1 eylulde
hizmete girecek Kaleiçi
Sanatevi'nde, "Galeri
Sanatyapım'dan Seçmeler"
adlı bir resim sergisi
açılacak. Sergide 22
sanatçının 28 yapıtı yer
alacak. Galerinin diğer
sergisi ise "Cen's El
Sanatları"nın antik cam ve
seramik eserlerin tıpkı
yapımlarının yer aldığı
sergisi.