23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 AĞUSTOS 1990 KÜITÜR-SANAT CUMHURİYET/5 Madonna'nın korumaları sorun • BARCELONA (AA) — tspanyol Foto Muhabirleri, "gençlerin ilahesi" Amerikalı ünlü pop şarkıcısı Madonna'mn korumalanna ateş puskürüyor. "Blond Ambition" adh konser turnesi için Barcclona'da bulunan Madonna'mn "çam yarması" korumalanndan birinin dün bir meslektaslannı tartaklayarak "hastanelik" etmesi, Foto muhabirleri derneklerini ayağa kaldırdı. İspanyol Foto Muhabirleri Derneği, Madonna'mn korumalan için "Rambo ve mafya serserisi kırması" ifadesini kullanu-ken, Katalonya Foto Muhabirleri Derneği de "Basın özgürlüğune karşı, yasadışında faaliyet gösterenler" tarumlamasında bulundu. Bir foto muhabirinin Madonna'mn korumalan tarafından tartaklamasıyla ilgili olarak tutuklanan olmadı. fe A Ay' Locarno Şenligi'nde • LOCARNO (Cumhuriyet) — Onceki gece açıhşı yapılan 43. Uluslararası Locarno Film Şenliği'nde gösterilecek olan tek Türk fılmi, genç yönetmen Reha Erdem'in "A Ay" adh ilk yapıtı. Kasım 1989'da, Nantes Üç Kıta Şenliği'nde ikincilik ödulu kazanan bu film, Locarno'da, "Yarışma Dışı Resmi Bölüm"de (Selection Officiellc Hors Competition) sunulacak. Yanşmah resmi bölümde programlanan İS film içinde ise dokuz ilk yapıta yer verildi. Böylece, Locarno'da genç sinemaya verilen geleneksel önem, bu yıl daha da belirginleşmiş oluyor. Aynca şenlik kapsamında bu yaz ilk kez "Isviçre Sinema Basım Birliği" tarafından, "Eleştirmenlerin Haftası" adı altında düzenlenen yeni bir yan bölum yer almakta. Diğer film şenliklerindeki benzerlerinin tersine, ilk ya da ikinci filmlere aynlmamış olan bu yeni bölümde beş fıhn prograrnlandı. Sovyet yönetmen Ley Koulechov'un 1917/1943 yılları arasında gerçekleştirdiği kısa ya da uzun otuz dört filmden oluşan geniş kapsamh bir toplu gösterinin de yer aldığı jenliğin sekiz kişilik uluslararası seçici kurulunda Nastasia Kinski, Nanni Moretti, Mrinal Sen ve Aleksandr Sokurov görev alıyorlar. 43. Locarno Şenliği 12 agustosta son bulacak. Dogan Kardeş'in yeni sayısı • Kültttr Servisi — Doğan Kardeş'in ağustos| ayı sayısında Dr. M. Ali Kıhçbay'ın yazdığı ve Tuncay Batıbeki'nin çizdiği resimli öyküde "Mısır Uygarhğı" işleniyor. Gülten Dayıoğlu, "Başka Ülkeler, Başka İnsanlar" | bölümünde "San Fransisko"yu tamtırken "Profesör Tonton" maceraları bu ay da sürüyor. Seçil Büker "7. Sanaf'da, "Gelin Görüntü Düzenleyelim" başhkh yazısını küçük okurlara sunarken "tkibine On Kala" bölümünde, geleceğin sineması, teknolojik evi ve kirli kentleri üzerinde duruluyor. Susan Salimi'nin "Kırkayak ile Ay" adh öyküsu Hamid Mirghanbari'nin desenleri ile yer ahyor. Dergi George Orwell'ın yazdığı "Hayvanlar Çiftliği" bölümü ile sürerken ayrıca "Geleceğin Ressamları ve Yazarlan Yarışması"nın sonuçlanna da yer veriyor. Adalar Şöleni'nde beşinci gün • Kiiltür Servisi — Adalar 3. Kultür ve Sanat Şölenı'nde bugün İdil Abla Çocuk Tiyatrosu'nun "Masalistan" adlı oyunu saat 15.00 ve 17.00'de Kınalıada Su Sporları Kulübu'nde izlenebilir. Prof. Dr. Metin Sözen'in yöneteceği "Açrklamalı film Gösterisi" saat 20.00'de Sedefadası jGazino'da duzenleniyor. Beyhan Aral Müzik Topluluğu saat 16.00'da Burgazada Iskele Alanı'nda bir konser verecek. Uluy Uğurlu'nun piyano resitali saat 20.00'de Burgazada Ayayani Kilisesi'nde yer ahyor. lstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu solistleri saat 21.00'de Heybeliada Su Sporlan Kulubü'nde bir konser verecek. Kayahan, Yasemin Kumral ve Mayıs Rüzgârı Müzik Toplulugu'nun konseri saat 21.00'de Büyükada deniz otobüsü iskelesinde duzenleniyor. Devlet Senfoni Orkestrası sanatçılarının saat 21.00'de Büyükada San Pacifico Kilisesi'nde vereceği konsere solist olarak Gökhan Tunalı ve Hülya Saydam katıhyor. Michel Guy öldti • PARİS (Cumhuriyet) — Fransa'mn eski kültür bakanlanndan (1974-1976) Michel Guy, Paris'te öldu. Kultür alanında çağdaş sanatlara açık girişımleri ve politik çekişmelerin dışında kalmaya özen gösteren ince kişiliğiyle tanınan Michel Guy'ın ölumü, özellikle Fransız tiyatro dünyasında derin üzüntü yarattı. Michel Guy, 1972 yılında kurduğu ve o günden bu yana yönettiği "Paris Güz Şenliği" (Fesüval D'automne) ile "başkente, her mevsim başında çağdaş tiyatro ve dansın yeni örneklerini taşıyordu. Giderek uzayan, son yıllarda uç ay boyunca etkinlik gösteren "Guz Şenliği" Avrupa'ya ve tüm dünyaya açılmış, öncü denemelere, yeni akımlara destek olmuş, Merce Cunningham, Trisha Brown, Peter Stein, Bob Wilson, Klaus-Michael Gruber gibi sanatçıların tamnmasım sağlamıştı. Muhtar Şahanov İLESAMVia • Kültür Servisi — Kazakistan Yazarlar Birliği Sekreteri, Yüksek Sovyet üyesi, Kazakistan Milletvekili Zhalyn Magazin dergisi başyazarı ve yönetmeni, "20. yuzyıl (Dünya ve Ekoloji) Uluslararası Aral Gölü Faaliyeti" Başkam Muhtar Şahanov, Türkiye tlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği'nı (İLESAM) ziyaret etti. İLESAM Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Muhasip Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, Coşkun Ertepınar ve Genel Sekreter Fehmi Arabacıoğlu ve federasyon temsilcisi Prof. Dr. Abdurrahman Guzel, konuk Şahanov'a İLESAM'ın faaliyetleri ve amaçları hakkında bilgi vetdi. İLESAM ile Kazakistan Yazarlar Birliği arasında kültürel işbirliğinin yapılması gereğine temas edildi. Anne-baba Bergman'lar • STOCKHOLM (ANKA) Ünlu Isveçli sinema yönetmeni Ingmar Bergman'ın anne ve babasının karmaşık ve acıklı aşk öyküsunü konu olan filmin çekimlerine tsveç'te başlandı. Senaryosunu Ingmar Bergman'm yazdığı fılmi, "Pelle, The Conqueror" rdmi ile 1989'da Oscar ödülunü alan Danimarkalı yönetmen Bille August yönetiyor. "Best Intentions" (En İyi Niyetler) adh filmin çekünlerinin sona ermesi ve 1991 Noeli'nde gösterime girmesi bekleniyor. lsvec"te şimdiye kadar çekilen en pahah film olduğu belirtilen "Best Intentions"da Henrik ve Anna Bergman rollerıni Samuel Froler ve Pernilla Ostegren oynuyor. Fılmde ünlü sanatçı Max Von Sydow, Anna'nm babası olarak yer ahyor. Zengin bir ailenin kızı olan Anna ile fakir bir öğrenci Henrik'in tanışmaları ile başlayan film, Bergman çiftinin ortak yaşamının 10 yıhnı kapsıyor. 'Popüler müzik' üniversitede • LONDRA (Cumhuriyet) — Salford Üniversitesi'nde Popüler Müzik ve Ses Kayıt Bölümü kuruldu. Girişime, Beatles'ın plak kayıt yapımcısı George Martin öncüluk etti. Üç yıl süreli lisans eğitimi için 30 kişilik kontenjana 200 kişi başvurdu. Bölümde öğrencüere beste, orijinal parçalann düzenlenmesi ve çahnması, odyovizüel müzik teknolojisi ve popüler müzik tarihi okutulacak. Önümüzdeki eylul ayından itibaren eğitıme başlanacak bölümun mezunlanmn, profesyonel sahne sanatçıları olmaları değil, beste, plak ya da CD kayıt tekniği ve pazarlama alanlannda çalışacak bilgi ve beceri kazanmaları öngönilüyor. En başarılı üç öğrenciye ıse iki biner sterlin (10 milyon lira) tutarında ödul verilecek. SJNEMA/AriLLA Ülkenin can damarı kitle iletişimiyabancı tekellere teslim edilebilir mi? Bîrîleri 'güleffüle'demeliMahmut T. Öngören'in başlıjb çok doğru: Yaşadığımız, tam biı "iletişim kaosıTdur. Çeşiüi sorun- larla boğuşan siyaset sahnesi, al- lak bullak Türkiye'de. Surekli gün- demi belirlemek ustalığıru göste- ren Çankaya sakıni, bir kez daha aynı beceriyi göstermiş ve Magk Box olayının tartışmalan sürerken ortaya bir de Murdoch ve MaxweU ilcilisi çıkmıştır. Bunlar hep bir rastlantı rnı? Aslında kitle iletişimi hemen her ülkede son yıllarda kamuoyu- nu en çok ilgilendiren, enine bo- yuna en çok tartışılan şeylerin ba- şında geüyor. Türkiye'de yıllar yüı deviet tekeü olmanın rahaıhğına yaslanan bir TKT kurumunun yö- netimi altında bulunan televizyon alanımız, bu türden tamşmalara kapı açacak bir hareketliliği yaşa- mamış, tartışmalar hep, "Şn prog- raro iyi. bu progrem kotü; yerli ya- pını az, yabancı yapun çok; habcr- ler tanulı veya Urafaz" vb. düzey- lerde kahnıştı. İktidann ta kendisi Oysa Batı, çağımız kitle iletışi- minin belkemiğinı oluşturan TV konusunda yülardır kafa yoruyor. Hem de öyle "O geldi, bu gitti", "Olsan mu olmasın mı?" düzey- lerinde değil. Konu değişik düzey- lerde, kurulmuş çeşitli kurullarda, komısyonlarda tartışılıyor. Habe- ralma özgürlüğünden ulusal kül- türü korumaya, çağın teknolojisi- ni izlemeden bireysel seçme hak- kına saygıya, olası her düzeyde ele alınıyor. Kitle iletişimi, artık ikti- dann elinde veya ona karşı kulla- nılabilecek bir teknoloji alanı de- ğildir. Neredeyse iktidann ta ken- disidir. Kitlelere politikadan eko- nomiye, kültürelden ahlaksala hükmetmeye, onlan biçimlendır- meve, yönlendirmeye ve koşullan- dınnaya giden yollar, günümuztle artık her evin içine dek sokulmuş görsel yayın olanaklarının sahip- lerine aittir. Türkiye bu tartışma- lara, geç ve yanlış biçimde de ol- sa dalnuş bulunuyor. Hayırhsı ol- sun!.. Hayra alamet değil Ama olacaklar pek de "hayırfc" gözükmüyor. Tüm dünyada dev- let tekelı biçiminde işleyen bir TV mekanizmasına sahip ıktidariar, o ülkede özel TV'nın başlamasına hiçbir biçimde destek olmamamış- lardır. Bu konuda baskı hep mu- halefetin biçimlendirdiği bir ka- muoyundan ve farkh kurumlar- dan gelmiştir. Peki Türkiye'de hem de şimdî S kanala ulasmış yaygın ve etkin bir TV ağmı elin- İKt BASIN tMPARATORU — Rupert Murdoch (solda) ve Robert Maxwell. İki basın imparatonı. Son günknk ikisinin de gozu Turki- >e'nin kitle iktişiminde. de tutan iktidar, nıçin bir "özel TV'cilik" seruvenine atıhyor ki? Kuşkusuz bunun ardında Türk halkına daha çağdaş ve yansız bir TV'cilik sunmak, çağın teknolo- jisinden daha iyi yararlandırmak gibi "soylu anuçlar" yok. Magk Box'ın aslında bir "aik şirketi" bi- çiminde yönlendirilecegi açıktır. Yabana sermayeye Murdoch ve Maxwell gibi Batılı (ve tekeld) ser- maye sahiplerine açılmak istenen TV kanaüan ise parlak cilalan ar- dında, hiç kuşkunuz olmasın ki yine suya sabuna dokunmayan, gerçeklerin yanına bile yaklaşmayı zaten düşünmeyen, halkımı/a ye- ni ve hoş görunuşlü 'tatlı afyonlar de TV olayından bir pay kapmak için bekleyen kuruluşlar ve bun- lann arkalanndaki kurum ve kişi adlarını bir duşununuz. Tek başı- na bu görunüm bile urkutucüdür. Türk okuruna bugune dek nasıl bir yayın organı, nasıl bir gazete sunagelmiştir bu adamlar? Han- gi başarılı filmi kotarmış, hangi sanatsal uninü üretmiş, topluma ne vermişlerdir? Bugün onca eleştirdiğimiz, her fırsatta "vur abalıya" dediğimiz TRT kurumu, şunca yıldır türlü çeşitli eksik gediklerine karşın, topluma belli duzeyde kültürel urünler sunmuş, belli bir kültürel mak ise daha büyük bir yanlış, da- ha "vahim" bir davramş olacak- tır. Evet, çağımızda "yabana ser- mav«"yi "öciı*' gibi görme zihnı- yeti -sosyalist ülkelerce bile- terk ediliyor. "Scrmaye gelsin dc nere- den gelirse gdsiıı" deniyor. Ancak birçok alanda bu böyle olsa da bir ülkenin kültür, sanat ve iletişim alanlan, yani basını ve TV'ciliğiyle tüm toplumu besleyen can damar- lan, yabancı sermayeye teslim edi- lebilir mi? Burada artık en libe- ral, en sermayeci ve en "bırakınız yapsın, bırakınız geçsin"ci kafala- rın bile "dur" demesı gerekmiyor mu? Nitekim Batı'da öyle oldu. Siyaset sahnesi allak bullak Türkiye'de, gündemi belirleme ustahğı gösteren Çankaya sakini, bir kez daha aynı beceriyi göstermiş, Magic Box olayının tartışmaları sürerken ortaya bir de Murdoch ve Maxwell ikilisi çıkmıştır. Bunlar hep bir rastlantı mı? sunmaktan başka hiçbir şeye ya- ramayacak olan cicili bicili yeni oyuncaklardır. Bunlar yine halkı- mıa ulke ve toplum gerçeklerin- den, kızışan ayaset sahnesinin so- mut olgularından uzaklara çeke- cek, üstelık yine "çag atladık" çığ- lıklanna yol açacak cilalı görün- tüler sergileyerek belki yönetime bir sure daha (bir seçım dönemi daha) ensemızde boza pişirmek olanağını verecektir. Sanırım ki hesap budur. Ama oynanan son derece teh- h'keli bir oyundur. Türkıye"yi bek- leyen tehlike, gerçek ve onanlamaz bir göruntü kargasası, önlenemez bir kültürel çökuş, çüdırtıcı bır "imaj anarşisi" olabüir. Turkiye- tartışma ve gelişme ortamı yarat- mıştır. Sanıyor musunuz ki Magic Box veya bir başkası, belli dene- tim kaygılarından uzaklaşır uzak- laşmaz yalnızca "yansız haber", "ciddi program", "özgörce iireüm" gibi sloganlara sanlacak ve TKT'de bulamadığımız tüm bunlar ve başka şeyler ekrana gel- meye başlayacak? Çok yanılıyor- sunuz. Özel TV'cilik, sağlara bi- çimde kurulmadığı ve belli ilkelere dayandınlmadıgı takdirde yalnız- ca kaos, kargasa ve arabeskinden sulu guldürusüne, erotik filmin- den cilalı Amerikan dızisine, tam bir uluslararası alt kültür enflas- yonu getirecektir. TV alanını Batı sermayesine aç- oluyor. Mardoch veya Maxwdl- in almak istediği her yayın orga- nı, ister tngiltere ister Macaristan, o ülkede kıyametier kopmasına neden oldu, oluyor. Fransa'da bir kanalın ttalyan yaünmcısı ve özel TV istasvonlan sahibı Berlusco- Bİ'nin ehne geçmesi, ortalığı bir- birine kattı. Baştan beri tüm TV'ciliğine zaten özel olarak ge- lişmiş (ve koşullan aynca incelen- mesi gereken) bir ABD dışında hiçbir ülke, basınını ve TV'ciliği- ni hele yabana kaynakh sermaye- ye "gd bnyur, al" diye teslim et- medi, etmiyor. Çankaya sakini ise bu alanda söz konusu adlara da- vetiye çıkararak Turk basınını ve TRT'yi âdeta onlara "blzat" pa- zarhyor. Bu, Genel Yayın Müdu- rümüz Hasan Cemal'ın "kibar" deyişiyle, "kendi başına bir olçıi- süzlüktür." Ama Türkiye'de son dönemde neyin ölçüsu kaçmadı ki? Hadi, gtile güle Evet, tngiltere'de The Times'ı- almak için neredeyse bir savaşım veren, Amerika'da ıse New York Post'u elinden cıkarmak zorunda bıraküan Rupert Murdoch, benim ülkeme eline kolunu sallaya salla- ya gelip "üçuncn kanalı" alıvere- cekmış. Ne yapacakmış orada? "TRTnin pahalı olması nedeniy- le getirtemediği kimi dizileri" ve de "Çıkış Yok, MoomvBİker, Müf- reze vb gibi en son filmleri" gös- terecekmiş. Ben kendi adıma, tûr- lu eksik gediğine karşın, hiç ol- mazsa sinema tanhinin her ala- nından (müzikalden ltalyan kla- siklerine) son derece ilginç fihn- ler gösteren 3. kanalın şimdiki ha- linden çok daha memnunum. Bir uluslararası tekelcının gelip de ba- na "en pahalı", "en yeni" etiket- leri altında görmemışlik numara- ları taslamasına hiç tahamroülüm yok. Benım ulkemde, bır "sinema- sever kanalı" olarak çalışan 3. ka- nalı elin sermayecısinden daha iyi yönetecek adamlar da var, gerekir- se o "çok pahalı" ve "çok yeni" filmleri, parasını bastırıp göstere- cek»bir devletim de var. Ben ken- di adıma Bay Murdoch'a "hadi gülc giîle" diyor ve ülkemın ulu- sal olan, ulusal kalması gereken kitle iletişimini ^abançı.lara..sa.t- mak isteyen bir zihniyeti kı- nıyorum. Şerif Gören'in düzeltmesi Geçen hafta yayımlanan "Kurtuluş Yolu Bu mu?" başlıklı yazıma yönetmen Şerif Gören'den bazı düzeltmeler geldi. Sinemamıza destek için kurulan komisyonların etkinliğini konu alan yazıma Gören'den gelen düzeltmeleri özetliyorum. ŞERİF GÖREN — Sin«maya destek Urtışmalan. Yönevmen Şerif Gören, geçen hafta "Kurtuluş Yolu Bu mn?" başlıklı yazımda, sinemamıza des- tek için kurulan komısyonlann et- kinhği üzenne yazdıklanmda baa noktalan düzeltmek için aradı. Söylediiderini şöyle özetliyorum: 1- Film senaryolarına mali des- tek için aynlan parayla en çok 35 kadar fılme yardım sağlanabile- cektir. Yönergede, bu yardımın yuzde 10'unun "ilk filmlere" ve- rilmesi benimsendiğınden ilk film- lerine devlet yardımı alabilecek yönetmenlerin 4'ü geçmemesi do- ğal olacaktır. 2- Başta kurulan 2 kuruL son- ra tek kurula ındirgenmiştir. Yar- dım, senaryonun kalitesi yanında "şirket" hesabı üzerine yapılmak- ta, yani bir şirketin (veya yapım- cının) en çok bir projesi desteklen- mektedir. Projesi olan yapımcı / yönetmen, o toplantıya hiç katıl- mamaktadır. 3- Gören, ilk 2 toplantıya katıl- dıktan sonra bu kuruldan aynl- mıştır. Benim "örnegin" deyişiy- le de olsa kendi adını vermem onu çok uzmuştur, çünkü Gören, bir senaryo hazırlığı olmasına karşın, yazı çıktığı gune dek yardım için başvurmuş (dolayısıyla yardırîl al- ınış) değildir. Yazımdaki ifadenin onu bir tür "sahtekar" durumu- na düşürduğunu sanmaktadır. (Doğallıkla Gören'i bundan ten- zih ederim). 4- Yönetmen aynca bir Şerif Gören'in bu kuruldan ve de dev- letten yardım ahnaya hak kazan- dığı ve bu konuda hiçbir komp- leksi olmadığı görüsündedir. (Bu- na ben de katılıyorum.) Aynca ku- rulun amacının, devletin ayırdığı bir desteği yapımcüara dağıtmak olduğunu, başvuran herkese ola- naklar ölçüsünde yardımın esas olduğunu, amacın sabote etmek, engellemek değil, yardım olduğu- nu anımsatmaktadır. Üstelik, za- ten yönergede bulunan bir mad- deyle, "ödiil alan filmler yapmış ve staıtdart ustıi fUmler vonetmiş" sanatçılara öncelik tanınmasının öngörulmuş bulunduğunu, bunun da çok doğal olduğunu belirtmek- tedir. Gören'in belirttiği ve altım çiz- diği noktalan, ben de konuyla il- gili okurlanmın dikkatlerine su- nanm. Bağdat Caddesi'nde artık sinema salonu kalmadı Suadiye Atlantik Sineması kapandı Sahibi, işletmecisini * çıkardı. Suadiye Atlantik Sineması'nın *•* ne olacağı belli değil. Bilmem Suadiyeli ve Bağdat Caddeli okurlarımız ne düşünür, neyapar? Hiç olmazsa çocukları adına, Atlantik'in akıbetiyle ilgilenmeleri yararlı olmaz mı? Suadiye Atlantik sineması ka- pandı. Sahibi. işletmecisini çı- kardı, salonun ne olacağı belli değil. Aynı durum. yine Kadı- köy yakasındakı As sineması icindesöz konusu... Artık kapanan salonlar ıçın ağıt yakacak, gözyaşı dökecek değiliz. Bunuyıilarboyuyaptık. Şımdıyse ışler tersine döndü. Si- nemacılık yeniden kârlı bır ış ha- lıne dönüstü. Salon erozyonu sona erdı. tersine yeni salonlar açılıyor. Önümüzdeki mevsim örneğın İstanbul'da. Beyoğlu. Şışlı, Çemberlıtaş gıbı semtlerde yeni salonlar sinemacılığın hız- metine gırecek. tnsanlar yeni- den sinemaya gidiyor. salonlar dolup taşıyor, filmler büyük pa- ralar getırıyor Bu durumda. is- teyen salonunu kapatsın, kime ne!.. Ama sorun o denli basit değil SİNEMAS1Z KOCA BİR CADDE — Koskoca Ba£dat Caddesi. Ama artık son sinema salonnndan Suadiye'deki Atlantik Sineması da kapandı ya da kapanmak üzere. Var olan ve açılan sınemalar. Bağdat caddesi kı gazete haber- n"na konu olan. gazetelerevan- leri aracılığıyla. îstanbul'un ya- sıyan. . şamında artık belli bır sosyetik' yaşam biçimi ve 'gençlik çetele- B l *. sınemanın özellikle genç- ri' ile özdeşleşti. Şu bır gerçektır •'•< 'Çin eğıtsel, kültürel bır işlevi kı "Bağdat caddesi kesimi" dıye olduğuna, genç vaşlarda marji- bır kesım. özellikle bır gençlik nal ve çokluk topluma zararlı hep kentın belli yerlennde top- lanıyor. İnsanlar. sınemada film izlemek ıçın belli semtlere gel- meye zorlanıyorlar. Oysa çağ- daş ülkelerde semt sinemalan, banlıyö sinemalan. büyük sıte- lerin lokal sinemalan da önem taşıyor. Suadıve Atlantik'in ise bızce simgesel bır önemı var Bu sa- lon, tam karşısındakı Snadiye sinemasının öncekı yıl kapan- masından sonra, tûm o semtle- rin ve nerdeyse tum Bağdat cad- desinin kalan tek salonuvdu. O kesımı var. Benzerlen Nışan- taş v eya Bebek gıbı semtlerde de bulunabılecek.. Bu semtlerde oturan, orta ve yüksek burjuva- zıye mensup, genelde "hali- vakti yerinde" sıkılan ve sıkıntı- dan her türlü marjinal ve ganp ışlere gınşen bir kesım. Yaptık- ları kimi zaman "zabıta vakala- etkınlıklere yönelen gençlik grupları ve kategorilerınin sine- maya yönelmesinde sayılama- yacak kadar çok yarar bulun- duğuna hepınandık Batıda da gençlere yonelik her türden eğ- lence merkezine, sinema komp- lekslen de dahıldır. Bız ıse or- neğin Ataköy Galleria gıbı bır da yoksun kalma durumunda. kompleks yapıyoruz. sınema katmayı unutuyoruz. Ve şımdı de Bağdaı caddesı- nin tek sineması. kapanma teh- hkesıyle karşı karşıya'.. Tam tersine bırkaç salonluk bır komplckse dönüşmesı ve bu çevrede yeni salonlann açılması gerekirken!.. Bilmem ki Suadi- yeli \e Bağdat caddclı okurları- mız nedüşunür. nc yapar" 5 Sıne- ma âşığı olmasalar da, hiç ol- mazsa çocukları adına Atlantik sinemasının akibetiyle ilgilen- meleri gcrekli ve de yararlı ol- maz ını? Güney'in filmleri • ANTALYA (Carahariyct) — Altın Portakal Füm festivali çerçevesinde geçmiş yıllarda ödül kazanan filmlerin toplu gösteriminin yapılması karanm alan Festival Yürütme Kurulu, aralannda Yılmaz Güney'in de fılmlerinin bulunması nedeniyle Antalya Cumhuriyet Savahğı'na başvuraraı izin istedi. Bugüne kadar 8 kez oyuncu ve yönetmen olarak ödül kazanmış olan Yümaz Güney'in filmlerinin gösterüip gösterilmeyeceği, savcıhğın karanndan sonra belli olacak. Kâğıthane'de tiyatro • Kültür Servisi — Kâğıthane Belediye Tiyatrosu kuruldu. Kâğıthane Belediye Tiyatrosu oyunculanmn çoğunluğunu belediye personeli oluşturuyor. Kâğıthane Belediye Tiyatrosu Amatör Oyunculan tarafından Haşmet Zeybek'in "Düğün ya da Davul" adh oyunu ilk kez Gültepe Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Salonu'nda sergilendi. Topluluğun ikinci çalışması, Cem Yalın'a ait "Orada Kimse Var mı?" adh oyunu, pazar günü saat lS.ŞO'da Gültepe Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Salonu'nda sergüenecek. Oyunu Hasan Çınar yönetti. Macaıistanida festival • Kültür Servisi — Macaristan tl Eğitim ve Gençlik Merkezi Halk Danslan Enstitüsü'nün düzenlediği uluslararası festival 17-22 ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Türkiye^ Haydarpaşa Folkior Eğitim Merkezi'nin temsil edeceği festivalde İFSAK üyesi Faruk Akbaş da Türkiye'nin tarihi ve kültürel özelliklerini konu alan bir dizi dia gösterisi sunacak. Budapeşte ve çevre kentlerde düzenlenecek festivale Türkiye dışında Belçika, Finlandiya, Italya, lspanju, Danimarka, Avusturya,-—-- F.Almanya, Kıbrıs Rum > -ı kesimi, Çin, Estonya ve Polonya katıhyor. Tapmaktaki idol • Kültttr Servisi — tsrail'de Harvard Üniversitesi'nden Dr. Lawrence E.Stager yönetiminde kazılan Ashkelon'daki tapınakta 11.5 cm uzunluğunda bir dana idolü bulundu. Bronz, gümüş ve kurşun kanşımı idol olasılıkla kutsal eşyalann konulduğu pişmiş toprak bir kabın içindeydi. Idolün yer aldığı kabın keramiği, eserin MÖ, 155O'de yapılmış olabıleceğinı gösteriyor. Kızkalesi'nde kazı • MERStN (Cumhuriyet Göney tlleri Bürosu) — tsa'dan önce 4. yüzyüda Korykos Kralhğı döneminde yapıldığı sanılan Kızkalesi'nde ilk kez bu yıl taban kazı çahşmalan yapılacak. KızkaJesi'nin kara ve denizde bulunan bölümlerinin taban kazı çalışmalan Ankara ve Selçuk Üniversiteleri öğretim görevlilerince hazırlanan projeye göre Içel özel Idare Müdürlüğü'nce yürutülecek. Bugüne kadar hiçbir kazı ve restorasyon çalışması yapılmadığı için yıkılmaya yüz tutan Kızkalesi'nin taban çahşmalan sırasında Korykos Kralhğı dönemine ait eserlerin ortaya çıkması bekleniyor. Içel Özel tdare Müdürlüğü'nce 300 milyon lira ödenek aynlan Kızkalesi'nin önümüzdeki günlerde başlayacak taban kazı çahşmalan tamamlandıktan sonra kale restore edilerek turistik tesis durumuna getirilecek. Michel Beaune öldti • Kültür Servisi — Oyuncu Michel Beaune Paris'te öldü. 56 yaşındaki Beaune Comedie- Française'de iki yıl çalıştıktan sonra, sinema ve televizyon dünyasının içine girmiş, çoğunlukla ikinci sınıf rollere çıkmıştı. Beaune son olarak "Cyrano de Bergerac" adh oyunda İean-Paul Belmondo'nun yanında "Lebret"yi canlandırnııştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle