03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS 1990 CUMHURÎYET/15 HAVA DURUMU TÜRKİYEDE BUGÜN IWİeteorolO|i Genel MüdCıriûğûn- den alınan bilpye göre Trakya, Mar- mara'mn doğûsu l e Bab Karademz sajanak ve gökgûrûttülû sağanak yaflışlı geçecek. Otefci yerier az bu- luttu ve açık geçecek. H A A SICAK- LIĞI Değişmeyecek. RÜZSÂ& Ku- zey ve batı yönlerden hafff, arasıra orta kuvvette esecek. Denıztenmette rüzgâr. Karadenız, Marmara ve Ku- zey Ege'de yıldız ve poyraz, Gûney Ege'de yıldız ve karayelden, Akde- van Gölü'nde tıava: Parçalı ve az bulutlu geçecek. Rü2gâr niz'de önceleri gûnbatısı ve karayel- batı ve kuzeybatı yönlerden hafii. arasıra orta kuvvette ese- den, sonralan günbatısı ve lodos- cek Gö! küçük dalgalı, görûş uzaklığı 10 km. doiayındabu- tan 2-4, yer yer 5 kuvvetinde saat- lunacak. 'B 4-16, yer yer 21 deniz milı hızJa S£ÜSSSİA Mana Adaoazarı Mıyaman Alyon * n Aıtara Antakya Antalya ArTvın Aydın Baiıkesr Bılecık Bmgöl Bitts Boıu Bursa Çanatoale Çorum Derazlı K 35° 19° ftyaıtakı V 30° 17" Edıme A 38° 20° Erzıncan A 32° 18° Erzurum A 26° 11° EstoşaMr A 31° 15° OvaOm A 34°22°Sresun A 38° 20° Gûmûşhane B B 24° 12° Hakkân \ A 39°21°lsparta A B 33° 15° tstanbu4 Y Y 32°16°İzmır A A 32° 17" Kws 38° 20° Manısa 32° 17° K Maraş 28°12°Metsn 26° A 31° 15° Kas&monu Y Y 27° 13° Kaysen Y 33° 15° Ktrklare» B 32° 16° Konya B 28° 9°KuQTva A 3S°21°tttatya s 36°23°Nı0de 27°19°0n)u 24° 1f> Rra 29PW°Samsun 31° 16° Stırt 29° 21° S-nop 37° 26° Sıvas 26° 6°1ek!r!i3S 29° 10° Trataon 30° 9°Tur>celı 29° 17° Usak 30°M°Van 34° 15° Yozgat 17° Zooguktak A 37° 25" A 36°20° A 30° 23° A 36° 20° A 31° 17" A 29° 12° B 2e°18° B 27° 19° B 26° 18° A 38° 26° Y 25° 19° A 26° 10° Y 29° 19° B 27° 19° A 33° 16° A 32° 18° A 28° 16° A 26° 11° Y 24° 17° A-açık B-Mutkı G-güneşl K-tart S-sısh Y-yaOmurtı Kahıre» DÜNYA'DA BUGÜN Amssfdam A taıtnan Aima tajsat Jarcelona Basel Belgrad Bwlm Bonn Brûtsel Budapesfc Cenevre Caayır Dubaı Frartdurt &me A A A A A A A A A A A A A A A 28° 35° 36° 41° 32° 26° 33° 28° 30° 30° 32° 27° 33° 44° 45° 30° 36° Lenıngrad Londra Madrn) Mıtanç Monheal Mostava Mûntı New York Oslo Parıs Praç ftyad Roma Sotya Sam "fel Aım Tunus Kahtt Kopenhag KBIn Leitoşa A 22° A 34° A 27° A 30° A37° A 18° A 30° A 34° A 30° A 32° Y 19° A 29° A 31° A 23° A 32° A 30° A 38° A 31° A 32° A 36° A 34° A 33° A 27° Y 31° A 30° VVastıngtonA 30° Zürih A 26° Varscm Venedıfc Vryuu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Yiyecekleri, içine su koymadan kendi su ve buhanyla pişir- me yönterai. 2/ Ya- bana... Tören. 3/ Di- van edebiyatında manzum bilmece... Büyük demiryolu du- rağı. 4/ Yaprakları sebze olarak kullanı- lan bir bitki... Titan eletnentinin simgesi. 5/ Düz ve ensiz kılıç... Bir kumar aracı. 6/ Hayat arkadaşı... Yu- nanistan'da, Atina- nın limanı olan kent. 7/ Burun iltiha- bı... Eksiği oünayan. 8/ Yünü dokuma- cılıkta kullamlan bir koyun cinsi. 9/ Uyaruk, gözü açık... Deve yavrusu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ llkbaharda daha çok buğday tarla- lannda rastlanan ve mor renkli çiçek- ler açan bir bitki. 2/ Yeniçerilik zama- nında askere verilen ayhk... Dolaylı olarak anlatma. 3/ Koridor. 4/ Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sırası... Aslan. 5/ Küçük bir alan üzerine odaklanmış yoğun ışık kaynağı... tlgi çe- kici ve değişik kimse. 6/ Bir kürk ha>-vanı... Giysi kesimi... Japon Hrik dramı. II Sovyet yapısı bir savaş uçağı... "Fena de|il" örne- ğinde olduğu gibi, bilinçli hafıfsemeye dayanan söz sanatı. 8/ Ja- ponlann ulusal dini Şintoizm'de guneş lannçası. 9/ Tıp dilinde de- rinin kanlanmasına verilen ad. 60 YDL ONCE Cumhuriyet Tek taksi 3 AGUSTOS 1930 Her kes GELİP CORKIiil.tK Şoförler Cemiyetinin de tek taksi işletmesine aleyhtar olmadığı yaalnuştı. Şehremanetinin bu husustaki tetkikatı hayli ilerlemiş, ucuz ve tek sistem taksilerin işletilmesi otomobilciler için de faydalı olduğu ve bunun memleket iktisadiyatı namına da muvafık bulunacağı neticesine varılmıştır. Bugün piyasada çalışan otornobillerin kısmı azamı lükstür ve " " • r *""nı,"™"n "' "" pahalıdır. Bu lüks merakı yüzünden harice rnilyonlarca paramız gitmektedir. Mes'ele ayni zamanda tktisat Vekâletine de aksetmiştır. ' Kariben bu mes'eie kat'fbtr karara iktiran- edecektir. Mevcut lüks taksilerin eskiyince>e kadar işlemelerine müsaade edilecektir. Ayni zamanda Şoförler Cemiyeti, piyasada lüzumundan fazla taksi bulunduğunu ileri sürerek tahdidine taraftar görünmektedir. Bu cihet te tetkik edilmektedir. Bundan daha nefis rakı rfinlnı •.« 14 • 1« Zaro Ağa Nevyork'tan verilen habere gore Zaro ağa Amerika'da tayyareci Lindberg'den sonra kendisinden en çok bahsedilen adam olmuştur. Zaro ağa Ne\york'a vasıl olur olmaz binlerce kişi tarafından istikbal edilmiş, gazeteciler kendisile mülâkat etmek için yekdiğerile raüsabakaya eırışircesine faaliyete başlamışlardır. Zaro ağa içki kullanmamış bir adam olduğu için Amerika'da kendisine pek ziyade ehemmiyet verilmekte ve bilhassa içki aleyhinde yapılacak propagandalarda Zaro ağadan istifade edilmekıedir. Yakmda Amerika'da içki memnuiyetinin onuncu senesi münasebetile bazı merasim yapılacaktır. Bu merasimde Zaro ağaya da buyuk bir me\ki verilecektir. Zaro ağa>i içki ale>htarlanndan sonra Darülfünun profesörleri de elde etmeğe çalışmaktadırlar. 30 YIL ONCE Cumhuriyel Mezhep ayrılığı 3 AGUSTOS 1960 Şehrimizde bulunan Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel dün Harb Akademileri Kumandanhğında yapılan diploma tevzii töreninde hazır bulunmuştyr. Gürsel, törene başlama saatinden 25 dakika evvel gelmiş, istirahat salonunda emekli generallerden Fahrettin Altay, Fahri Belen, Örfi C«n«l Gürsel ldare Kumandanı Alankuş ve Vali General Tulga ile bir müddet görüşmüştür. Bu arada Gürsel, kendisi için ayrılan koltuğa ısrarla Fahrettin Altay'ı oturtmuş ve kendisi bir iskemlede yer almıştır. Merasim sırasında Gürsel ayakta durmuş, ayrılan koltuğa >ine Fahrettin Altayın oturmasını rica etmiştir. Altay oturmamakta ısrar edince de: "—Öyleyse emrediyorum Paşam" diyerek kendisini koltuğa oturtmuştur. Gürsel konuşmasını yaptıktan sonra istiharat odasında generaller, gazete başmuharirleri, üniversite profesörleri ile bir müddet hasbıhal etmiştir. Gürsel bu hasbıhali sırasında yun gezilerinden bahsederek, memlekette, Kürtlük, Alevilik, Hristiyanlık, Sünnilik gibi mezheplerin politik gayelerle meydana getirildiğini, Türk vatandaşı hüviyeti taşıyan herkesin bir çatı altmda toplanrnasının şart olduğunu ifade ederek sözlerine şu sekilde devam etmiştir: "—Memleket politik gayelerle, Kürtlük, Alevilik, Sünnilik; hattâ Hristiyanlık gibi ayırmalara tabi tutulmuş ve bunlara zoraki iülmişler. Kat'î olarak kararlıyız, bu ayrılığı ortadan kaldırmak için planlı ve programlı bir şekilde çalışıyoruz. Mutlaka bunu da halledeceğiz'' GEÇEN YIL BUGUN Cumhur.Y ec Sofya'dan ret 3 AĞUSTOS 1989 Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un, Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev eliyle Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e gönderdiği mesajda, Bulgaristan tarafının '^zorunlu göç" konusunda Türkiye ile diyaloğa "hazır ölmadığını" ilettiği öğrenildi. Sovyetler Birliği'nin sorunu "kaygı ile izlediğini, yardımcı olmaya çalıştığım" belirtirken, Sofya hükümetinin Bulgaristan'daki Turk azınlık konusunda '?gündemli görüşme" için masa^ oturmava ni>etli olmadığı Son mesaj ile açık bir şekilde ortaya çıktı. Öle yandan ABD Başkanı George Bush'un, önceki gece telefonla Turkiye'yi arayarak Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Başbakan Turgut Özal'a Bulgaristan konusunda Washington >önetiminin elinden gelen her şeyi yapacağını bildirdiğı oğrenildi. TARTISMA Bir Susuzun Her Türk vatandaşının görevi musluklarınm karşısına geçip, suyun o sihirli sesini ve uyumlu akışım beklemek üzere 24 saat nöbet tutmaktır. Bugün susuzluğun 12. (on ıkinci) günü. Tam on iki gündür sular akmıyor. On iki gün- dür tuvaletin sifonuna su gelmedı. En son su geldiğinde, gerçi suyun içinde yoğun miktar- da zdft parçalan vardı ve rengi biraz kızıl kah- verengiydi, ama gene de şenliklerle karşılan- dı. lçindeki zift parçalarından olsa gerek su borularının bazüarı tıkandı ve sadece banyo lavabosundan su aktı. Olsun varsın, mutfak- tan akmasın. Biz de bulaşıkları yıkamayız. Banyo yapmak da mümkün olmadı, zira kü- vetteki musluk bu şenliklere katılmadı. Gene de insan iki büklum olup lavabodan akan ziftli sularla doya doya saçlarıru yıkayabilir. Ka- bul etmek gerekir ki biraz hummau bir yıka- ma faaliyeti oldu. Çünkü yıkamaya çalıştık- ça saç diplerine zift parçacıkları doluyordu, ama gene de suyun dokunuşunu hatırlamak güzeldi. Katranlı güzellik sabunları yok mu? Belki zift de saçlara iyi gelirdi. Suyun artık iki günde bir altı saat düzeniy- le gelmeyeceği geTçi açıklanmadı. Zaten altı saat bile gelmiyordu. Dolayısıyla nasıl bir dü- zende ve ne zaman su verileceğini açıklama- larına gerek yoktu tabü. Şüphesiz ki, her Türic vatandaşının görevi musluklarımn karşısına geçip, suyun o sihirli sesini ve uyumlu akışım beklemek üzere 24 saat nöbet tutmaktır. Ka- labalık ailelerde bu daha kolay olabilir. Ço- cuklardan biri 06-12, diğeri 12-18; anne ve ba- ba da dönerek 18-24 ve 24-06 nöbetlerini tu- tabilir. Hayat düzenim zorlanmaya ve uykusuzluk canıma tak demeye başlamışu ki, çarşamba günü su gelecek söylemisi çıktı. Eh 10 gün da- yanan, iki gün daha dayanır diye düşündiim. Gerçi son iki gün biraz zor geçti, ama suyun kendisi yoksa da söylemisi bana güç verdi. Çarşamba gecesi uzun ve hüzünlü bir bek- leyiş oldu. Apartmanda dolaşan muslukçular gözleri parlayarak 'Tamam. su geldi" dedik- lerinde çok ümitlenmiştim. Gece boyunca ba- sıncı yetmediği için borularda bir o yana bir bu yana mırıl mınl dolaşan su sesleri dinle- dim. Uykusuzluktan ve bu mırıl mırıl ninni- ye dayanamayarak 1.30 civarında sıztnışım. Damlayan su sesi duyarak sıçradığımda -bir süre sonra insanın su sesine olan duyarlıhğı gelişiyor. Su sesi çıkaran bir çalaısaat bulsam düşünmeden alırdım- saat 2'yi biraz geçiyor- du. Evet sonunda gelmişti. Fedakâr lavabo musluğu âdeta acı çekerek biraz su sızduıyor- du. tlahi adalet gerçekleşmişti. Saat 4.35'e ka- dar damlayan suların bir zerresini bile zıyan etmeden küvette 10 cm. (on santim) kadar bi- riktirmeyi başardım. Sonunda tuvalete döke- cek, belki de ara sıra elimi yüzuraü yıkaya- cak dünya kadar suyum olmuştu. Kimbilir kaç litre ederdi. Sabah 05 civarında yatağa girdiğimde he- yecandan uyuyamadım. Geçirdiğim bunalı- mın ne kadar anlamsız olduğunu düşündiim. İnsan nasü da paranoyak olabiliyor. HeThangi bir belediyenin ve hükürhetin, insanlan bu denli susuz bırakma tehlikesini göze alama- yacaklanna inandığımdan, önce komşulanm- dan şüphelenmiştim. Yoksa 4. kata çıkıp gi- rişteki su vanamı mı kapatnuşlardı? Defalarca kontrol ettim. Uzülerek itiraf etmeliyim ki, "bütün komşttlann ya da hiç olmazsa alttaki komşumun vanosını kapmtsam baoa su gelir mi" diye düşündüm. Ama bu düşünceyi ka- famdan hızla uzaklaştırdım. Gene de iş dö- nüşü merdivenlerden çıkarken duyduğum pat- lıcan kuartması, hatta inanmak güç ama ba- hk buğulama kokuları şüphelerimi iyice art- tırmıştı. Onlar normal hayatlanna devam edi- yor, yemek pişirebiliyorlardı. öyleyse mutlaka su borulanndan suyu emerek herkesi susuz bı- rakan o canavar teknolojik aygıttan alıp tak- mışlardı ve benim bütün suyumu onlar çeki- yorlardı. Komşularımdan birinin banyo yapmaya Ankara'ya ailesinin yaruna gittiğinı öğrenin- ce apartman sakinlerinden şüphelenmekle haksızhk ettiğimin farkına vardım. Ama o za- man Cihangir'de birileri vana açıp kapayan belediye görevlilerine rüşvet vererek bizim apanmana su gelmesini engelliyorlardı. Bütün bunlan düşünmüş olduğum için ken- dimden utandım, oysa şimdi küvetimde 10 cm. suyum vardı ve bu bana kimbilir kaç gün yetecekti. Gün ağarmaya başlamıştı. Nedense akhma Darwin geldi: GüçlU olan türler hayatta ka- lır, olmayanlar yok olmaya mahkûmdur. GeT- çi bu bir doğa kanunudur ve belediyesi, hü- kümeti, sular idaresi olan, insan yapısı şehir- lere uygulamak doğru değildir. Belki de be- nim gibi belediyece yasaklannuş depolan yap- tırmayan, vana açıcı belediye görevlisinı bu- lup rüşvet vermeyen, su borulannda biriken sulan emerek herkesi susuz bırakan teknolo- jik aygıtları kullanmayı namussuzluk sayan, su hizmetlerini ünanla, kendi oylanyla seçti- ği belediyelerden bekleyenler, lstanbullu tü- rünün zayıf ömekleriydik. Ve şüphesiz ki ben ve benim gibi uyumsuz olanlar tifo, tifüs, ko- lera veya henüz akhmıza gelmeyen bir hasta- lıktan ölüp gitmezsek uzun vadede bu diyar- ları teîk etmek zorunda kalacaktık. Uykuya dalarken küvetteki on santimlik su- yu düşündüm. Kimbilir kaç litre ederdi. Rüyamda gürül gürül akan bir pınar gör- düm. Altında bir sürü insan, kimi çamaşın- rnı, kimi bulaşığını yıkıyor, çocuklar çığlık çığlığa kendilerini sulara atıyorlardı. ECE ACARLAR Prodüksiyon a s i s t a n ı arıyoruz Sinemaya, reklanıa ılgituz büyük... Okumayn. araştırmayı sehyorsunuz . Yaşınız 22-30 arası... Birsamye hıle yerinizde duramıyorsutııtz. . Saali unutacak kadar hendtnizi işinıze veriyorsunuz.. Gelln öykyse! Sınırsız olanaklar sunan Batı sıandartlarmdaki bir ortamda birlikte çalışalım. • Sinema-TV / Basın Yayın Yüksekokulu mezunu ve Prodüksiyon ' Post Prodüksiyon alamnda deneyimliyseniz. • Ya da filmcilıge tutku derecesintle meraklıysanız 179 29 14 - 1=1 numaralı telefondan Neda Elgin'i arayınız Ingilizce bilmek ve erkek adaylann askerliğini yapınış olmalan tercih nedenidır. ManavizyonAŞ TEŞEKKÜR Benim ve eşimin geçirdigimiz önemlı hastalıklar döneminde Amerikaa Hastanesi'nde gördugümüz tedavi esnasında bizlere gosterilen yakınhk ve sıcak ilgi nedeniyle yıllardan beri eşimin çok önemli hastalığını büyük bir ustalıkla teshis ve tedavi eden, bu sefer de iki aya yakın bir zaman en roodern araç ve gereken hıda, doğru bir teshis ve yerinde müdahaleleriyle benim de tedavime çalışan Amerikan Hastanesi ve Şişli Çocuk Hastaneleri kıymeıli Rad. Onkoloji Şefi Sayın Dr. OKTAY İNCEKARA'ya ebedi şükran ve minnettarlıgımızı bildirirken tedavilerimiz suresince emeklerini esirgeraeyen kıynıetli hekimler: Üroloğ Oper. Sayın Dr. GÜRBÜZ BARLAS'a ve asistanı Sayın Dr. AZAT NAZAR'a, lç Hastalıkları Uzmanı Sajıo Dr. BURHAN TANYlLDlZ'a, Jinekoloji Uzmanı Opr. Dr. S»yın VEDAT YEGİNSU'ya, Cerrahi Uzmanı Sayın Dr. MUSA GÜRSEL'e, Göz Hastalıkları Uzmanı S»yın Dr. Y1LMAZ SİVRtKAYA'ya, Deri Hastahklan Uzmanı Sayın Dr. Ba>T»n YEŞİN AKLAR'a en derin teşekkürlerimizi arz ederiz. Ayrıca, hastanede bulunduğumuz müddet içinde, her türlü ilgi ve sıcak yakınlığı esirgemeyen hastanenin kıymetli yöneıimi ve personeline. özelükle 1. Kat Bashemşiresi Bn. BELKIS GÜLEÇ ve diğer hemşirelere şükranlarımızı arz ederiz. Dr. YORGİ ADOSOĞLU ve EŞİ EhHyetimi, nüfus cüzdanımı ve banka işlem kartımı kaybettim, hükümsüzdür. TA YGU\ TONGUÇ Pasaportumu kaybettim, hükümsüzdür. YAMÎMtKAS SHP Genel Başkanı TURSEM'İN LONDRA,C2KF7RD, CAMBBIDGE ş ÜERDAL İNONÜ l DE 1 YADA BUTÜN YIL İN6İUZCE ÖĞHEMM UTAKSHTE ODEME Yarın B sa'da 4 Ağustos 1990, Cumartesi Saat 19.00 İsmeipaşa Mahallesi 27Mayıs Parla karşisı S $ KURSLAR • TİCARİ İNÛİU2X£ • TURJZM İNGILİZCESİ •BANKACILUC İNÛİÜZCE5İ •51NAV K-URSLAR1: Cambridgc •Rrst Certrficate, Proficıtncy, T0EFLARtli(Sbl) I S T A N B U L ttırsem İNGİLİZLİSANOKUUARI DANIŞMA MERKEZİ Cumhu'iyet Cafl 173/4-B Eirnadag 8023C Istanbul Hılton Otelı Karjısı Tel 148 39 77- 148 7943-148 28 49 Fax. 132 97 2S Tlx 27498 tusm tr SATILIK VOLKSWAGEN Sahibinden 12.000.000 TL peşin Tel: 583 01 51 • 542 40 68 30 ciltlik Encyclopedia Americana ihtiyaçtan değerinin altında. Tel: 131 72 61 ANKARA...ANKA MUSERKEF HEKİMOGLU Banşı KonuşanlarKaç kez yazdım, bizim koyda bilgeler buluşuyor, barış söyle- şileri yapıyor yüzyıllarca önce. Barışın simgesi zeytin dalları o söyleşilerle yeşeriyor belkide. 1990 yılının sıcak Temmuz günle- rinde, Ören Tepesı'nde Villa Lale'de. başka kahvelerde, aşağıda çay bahçeierinde buluşanlar da benzer bir uğraş içindeler. Ba- rışın kaçınılmaz koşullarını tartışıyodar. Demokraside basın, ba- sında demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, kadın soruntan, çev- re sorunlan... SHP'li yöneticiler ortak bir özlemi dindirmek ister gibi. Festival programlannı tartışmalar ve söyleşilerle boyutlan- dırıyor, bir suskunluğu aşmayı öngörüyorlar. Her şey özlenen düzeyde değil, ama eleştiriler ve deneylerle o özlenen düzeye de ulaşılır elbet. Örneğin Ruhi Su'yu anma gecesınde hayli düş kırıklığına uğradım ben. Eşi Sıdıka Su da nasıl üzüldü kimbilir. Biraz özenle o geceyi daha güzel yaşaya- bilirdik. En azindan ses ve ışık düzeni daha iyi ayarlanabilirdi. Ruhi Su'ya sevgi ve saygı içinde bu eleştirimi bildirmek zorun- dayım. Bir sanatçı ona yaraşacak biçimde ve düzeyde anılmalı değil mi? Adını taşıyan sokakta bir yürüyüş daha anlamlı ben- ce. Öğretmen evlerinde ve Sunar Srtesi'nde oturanlar aksam üstü bir yürüyüş yapıyor Ruhi Su sokağında. Güneşe ve denize doğ- ru, Kaz Dağlan'ndan esen rüzgârda, mavi dalgalarda Ruhi'nin güzel sesini ve türkülerini dinleyerek. Anma konseri de gelenek- sel türde, Drama Köprüsü türküsüyle sona erdi. Ben de yıllarca önce Çankaya'daki evimde bir geceyi anımsadım. Ruhi Su bu türküyü söylüyor. Hasan Işık dinliyor. At martini de bre Hasan" dizesini tüm dostlar söylüyorduk. O türküyü 28 temmuz gecesi yeniden dinlemem ilginç bir rastlantı, çünkü o gûn Ümit Iştk'ı da toprağa verdik. Ne zaman hastalandı, ne çabuk öldü inana- mıyor insan. Tam bir yıl sonra Hasan Işık'ın yanına gitti. Olüm kol geziyor çevremizde. Kimi komadan çıkamıyor, bir tra- fik kazası, bir kalp krizi, bir beyin kanaması, bir sevgili, bir dost gidiyor dünyamızdan Başkentlilerin de Örenlilerin de çok sev- diği Dr. Osman Coşkun'u da yitirdik birden. Şaka yapar gibi gi- diverdi. Sesi kulağımda hâlâ. Poyraz esince deniz soğur, ikimiz- den başka kimse girmez bizim kuşaktan. Biraz üşürüz, ama kah- kahalarla. Poyraz hâlâ esiyor, ama kahkahalar çok uzaklarda, Silivri'de bir mezarda Dr. Osman Coşkun. Son buluşmamızda Silivri'de küçük bir çocuğun askeri okul öğrenciliğini, İstanbul'a ilk gidişini, Atatürk'ün cenaze törenine katılışını anlattı. Ankara1 dan istanbul'a taşınıyorlar diye üzülürken öbür dünyaya taşındı Albay Doktor Coşkun. Çevremiz boşalıyor gtderek. Ören festivalinde boşluğu dolmayan bir kişiyi de andık bir ak- şam saatınde Prof. Muammer Aksoy'un güzel başı dikildi kar- şımıza. Talip Apaydın, Halit Çelenk, İlhami Soysal ve Uğur Mum- cu değişik çizgilerle, anılarla Prof. Aksoy'u anlattılar. Bembeyaz saçlarla çevrelenen güzel yüzüyle bıze gülümsedi Prof. Aksoy. Yaşamboyu savaşıyla çizgilerı giderek aydınlanryor. Biraz ötem- de eşi Ülkü Aksoy oturuyor. Kanlı bir oiayın etkisini hâlâ yaşıyor, ama o kanlı olay, kocasına sıkılan kurşunlar Aksoy'u gerçekten öldürdü mû acaba? Karanhk aydınlanmasa da Aksoy'un aydın- lığı sürüyor. Ören'deki anma toplantısına Muammer Aksoy cad- delerinden geçerek geliyor eşi. Kimi yerel yöneticiler, sokaklara onun adını veriyor, sokak başlarını bir hukuk adamırtın, bir Ata- türk'çünün, aydın bir kişinin adıyla aydınlatmak istiyorlar. Bat- ya'da bir sokak, Burhaniye'de bir sokak çok güzel, ama asıl Si- yasal Bilgiler Pakültesi'ne bir salona, bir odaya Aksoy adını ver- mek gerekir. Bir hukukçu, hukukun üstünlûğû, insan hakları, öz- gürlükleri için Atatürk devrimleri için savaşan, çalışan, üreten, araştıran, soruşturan, kovuşturan bir aydın olarak, bir. öğretim üyesi olarak fakültede bir salona, bir odaya adıyla onur verir Mu- ammer Aksoy. Bir festivalde anma töreni olur mu, diye eleştirenler var. Ama kimi kişilen unutmadığımızı vurgulamak zorundayız. Unutturmak çabalarını bosa çıkarmahyız. Hatırlatmak gerekir. Bir aydın kişi ölür, öldürülür, ama savaşı sürer, soluğunu her yerde duyurur. Ören'de bir tepede, Burhaniye'de bir sokakta, Balya'da bir cad- tlede, emekli bir öğretmenin, hukukun üstünlüğü için savaşan bir avukatın, ya da bir yazarın seslenişiyle, o seslenişe coşkuy- la katılanlarda, bir türküde, bir şiirde, o savaşçıyı anımsarız bir- den. ören tepesindeki toplantıyı izlerken düşündüm, Muammer Aksoy gibi bir savaşçı olmak kolay değil, ama toplumumuzda böyle savaşçılar var. Onları tanımak ve tamtmak gerekir genç kuşaklara. Karanlığı delen bir ışık, bir aydınlık, bir umut onlar. Festivalde bir de kadın sorunlan forumu var. Ayla Akbal yö- netti Jale Candan, Prof. Bedia Akarsu, Dr. Erdal Atabek konuş- tular. Sonra dinleyicilerden de katılımlar oldu. Haklar, özgürlük- ler, Atatürk'ün kadına bakışı, kadın devriminin anlamı, laiktiğe karşı girişimlerle öngörülen kadın konularını açık seçik belirtti konuşmacılar. Bu köşede benim de sık sık artını çizdiğim sorunlar. Bir başka yazıda yeniden döneceğim bu konuya. Bu yazıyı ko- nuşmacıların ortak yargısıyia sona erdiriyorum: Çağdaş bir toplumda kadın ve erkek eşit haklar ve özgürtük- ler ile yan yana yaşar. iyiye, güzele, doğruya ortak bir savaşla ulaşır. Yoksa çağdaş bir toplum olmaz. Bu nedenle kadınların, hak ve özgürlüklerinin bilincine bir an önce varması gerekir. Bu bilinci körletmek çabalarına karşı çok uyanık olmak, tepkileri- mizi belirtmek zorundayız. Yalnız aydın kadınların değil, erkek-' lerin de öncelikli görevi bu. Yoksa çağdışına kayıyoruz.. BARMEK HOLDİNG ELEMANLAR ARIYOR Ankara'da bulunan fabrikamızda ve pazarlama şirketlerimizde gö- revlendirilmek üzere : ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ MAKİNA MÜHENDİSLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLERİ İŞLETME BÖLÜMÜ MEZUNLARI aranmaktadır. İyi İngilizce veya Fransızca bilmek ve PC kullanım tecrübesi tercih nedenidir. Askerlikle ilişkisi bulunmayan adaylann 27.08.1990 tarihine ka- dar özgeçmişlerini belirtir fotoğraflı dilekçe ile "PK. 652 (06044) ULUS-ANKARA" adresine başvur- maları rica olunur. Tüm başvurular gizli tutulacak ve cevaplandırılacaktır. BARMEK HOLDİNG A.Ş. TOPRAKOĞLU Size "özgür yaşam" ve "ucuztatil" olanağı sunuyoruz. Deniz otobüsüyle İstanbul'a 2 saat mesafede pcnosTURİSTİK TESİSLERİ 2 kişi tam pansiyon 98.000 TL 3 kişi tam pansiyon 125.000 TL 4 kişi tam pansiyon 158.000 TL 20 kişiyi geçen gruplara % 15 indirim. nünV a MARMARA ADASI ÇINARLI KÖYÜ ftezervasyort. 5223419-5226371-5720209 Marmara Çınariı: (9) 1984.1425'ten 110
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle