Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 AĞUSTOS 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN
Meteoroloji Genel Müdürtü-
ğü'nden alınan bilgtye göre yur-
dun kuzey tesimleri parçalı bulut-
lu, diğer yerier az bulutkı ve açık
geçecek. HAVA SICAKLIGI:
Onemli bir değişiMik olmayacak.
RÜZGÂR: Kuzey ve doğu, yönler-
den hafii, arasıra orta kuvvette
esecek. Denizlerimizde: Marma-
ra, Kuzey Ege ve Karadenız'de yıl-
dız ve poyrazdan, GOney Ege'de
yıldız ve karayelden, Akdeniz'de
günbatısı ve lodostan 2-4 kuyve-
tinde saatte 4 ila 16 deniz mili htz-
la esecek. Deniz hafif çalkantılı,
yer yer küçük dalgalı, açıktarda
mute-
dil dalgalı olacak. Görüş uzaklığı 10 km üzerınde buluna-
cak. Van Gölû'nde hava: Az buluttu ve açık geçecek. Rûz-
gâr kuzey ve doğu yönlerrjen hafif, arasıra orta kuvvette
esecek. Göl küçük dalgalı olacak, görüş uzaktığı 10 km'nın
ûzerinde bulunacak.
Adana
Adapazan
Adıyaman
Atyon
Ajn
Ankara
AntaKya
Anü/ya
Ajivin
Ay«m
Balılesır
BHecik
BingOI
BitKs
Bdu
Bursa
ÇanaMole
Çonım
OenaS
A 34° 2V Kyartalor
A 32° 17° Edıme
A 36° 18° Erancan
A 27° 8° EiTurum
A 25° 9°EsUşeftK
A 29° W° Gmantep
A 31°25°GinBun
A 36° 19° Gumushane A
37° 18° Mansa
33° 13° KMan*
30°H°M»aıı
27° 8°Mujb
28°10°Muş
38°20°NiOde
23°18°0rt)u
A 2S° 12° Hjkkicı
A 3S> W feparö
A 31° 13° İSSnbul
A 30°M°tonır
A 34°17>>Kare
A 30° 14° Kasamonu A
A 29° 10° K^sen
A 31° 13° Kırttarel
A 30°19°Konya
A 26° 10° Kûöhya
A 33° 18° Malatya
31° 18°Samsun
31°12°S«rt
28°15°Sinop
33°18°S/ws
25° 10° WonU0
26° 6°Vibzo(i
29° 8°Tünoü
30° 15° üşak
25° 13° Van
28° 10° ttogat
34°17°ZonguMak
A 34° 19°
A 37° 20°
A 31° 24°
A 32° 17°
A32°18"
A 28° 13°
A 24° 19»
A 28°2O°
A27»19»
A 38» 29"
A 2 9 ° W
A 20» 10°
A 30° 15°
A 26° 19°
A 32° 18°
A 29° 13°
A 29° 17°
A 23° 8°
A 23° 16°
: açık
gfsısl A-açık 8-Dulutlu G-ouneşl K-kartı S-sslı Y-yaOmurlu
£""1
'j~lohdra __ , - -
f}^S-»Pans W<
,•• -, u »Vıyana
; Q J Zurıh • (
Kahıre«->rC-
DÜNYA'DA BUGÜN
Amsterdam A 27°
Amman A 37°
Aina
BaOdat
Bvcdora
Belgrad
Berftı
Bonn
Brûkset
Cenevre
Ceayır
Odde
Out»
Ffankfurt
Giro
HetsMa
Kahıre
Kopenhag
KMı
LeiVoşs
A 28°
A 38°
A 29°
A 24°
A 30°
A 28°
A 2°°
A 26°
A 27°
A 23°
A 31°
A 42°
A 43°
A 29°
A 31°
B 19°
A 34°
A 23°
A 28°
A 32°
Lenınjrad
Londra
Madrid
Milaro
Montteai
Mostaa
Münıh
NeoYoriı
OSo
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Sofya
Sam
•felAvıv
Tunus
\fenad*
Vıyara
A 20°
A 28°
A 32°
A 30°
A 27°
A 16°
A 30°
A 29°
A 18°
A 26°
A 31°
A 44°
A 29°
A 27°
A 38°
A 37°
A 36°
A 24°
A 27°
A 29°
WasftıngtO(iA 29°
Zûnh A 24°
BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2 3
I I
U
1
4 5 6 7 8
n r
9
z
SOLDAN SAĞA:
1/ Tarih yazan kimse
2/ Soy, sülale... Ser-
best bırakma. 3/ Bir
çeşit hamur tathsı. 4/
Bir şeyi dalgınlıkla bir
yerde bırakmak. 5/
tçine sofra takımları-
nın konulduğu do-
lap... Bir nota. 6/
Peygamberleri Hnd'u
dinlemedikleri için
Tanrı tarafından yok
edilen kavim... Büyük
ve sert taş kütlesi. 7/
Çift direkli yelkenli
gemi... Seyrek ve eğre-
ti dikiş.1
*/ Yavaş, ağır. 9/ MoğcJ tmpa-
ratorluğu'nun eski başkenli.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Verev iğne tekniğiyle yapılan, kafes
görünümlu bir nakış türü. 2/ Yapay re-
çine verniği ve tutkalı üretiminde kul-
lanılan beyaz ve billursu toz... Yazar-
lar, edipler. 3/ Anlama, bilme... Rus
imparatorlanna verilen san. 4/ Düzenli
olarak ekim yapılan arazi... Tantal ele-
mentinin simgesi. 5/ Yüz... Çevik. 6/
Kâğıt, karton gibi şeyleri bir yere tutturmaya yarayan araç. 7/ Ol-
duğundan büyük göstenne... Bir aygıtın gereken işi ^pabilrnesi du-
nımu. 8/ Büyük kıl çuval. 9/ Söyleme, konuşraa.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Traktör tecrübeleri
ALDANMAY1NIZ
M SWa4>» b.W
AI.I HIZA
28 ACUSTOS 1930
Ankara traktör tecrübelerinin
mahiyeti hakkında dedi
kodular devam ederken
duyulanları yazmış ve
mes'elenin tenvir edilmesi
lüzumunu da iiâve etmiştik.
Mes'elede ismi geçen Hayri
Beyden dün bir mektup aldık.
Hayri bey diyor ki:
"Ankara traktör tecrübesine
iştirak eden yalnız üç tip
değildir. Firmalar şunlardır:
Fordson (Amerika), Lanz
(Alman), Muncktel (Isveç), Hoferschrantz (Macar).
Muncktel ve Hoferschrantz büyük ve küçük iki tip ile Lanz
yalnız büyük tip ile müsabakaya iştirak etmiştir. Benitn
bildığime göre hükürnet yalnız bir tip beğenecek ve onu
satın alacak ta değildir. Muhtelif tiplerin gördüğü işleri
tesbit ve bunlan çiftçilere ilân ve kendileıini irşat edecektir.
Ben Şakir Beyin arkadaşı veya ahbabıyım diyerek bu
müsabakaya senelerdenberl vekiH bulunduğum fırraayı
sokmamalı mı idim? Bilfarz sokmamış olsaydım memlekete
bu mu hizmet olurdu?
Komisyon heyeti memleketimizin ahlâken veirfanen en
mütekâmil ricalinden mürekkep olması bütün şüphe ve
tereddütleri izaleye kâfi değil midir? Bu işte benim ve
mümessili bulunduğum firmanın talii makûstur. Çünkü âdil
ve bitaraf bir jüri heyeti tıpkı mektep imtihanlannda olduğu
gibi iltimaslı bir talebeyi fazla sorgu ve suale çektiği gibi
bizi de rakiplere nazaran sıkı bir muayeneden geçirecektir.
Bu da memleket hesabına kaydedilecek aynca bir
rnenfaattir:'
îstanbul Rumları
tstanbul Rum'lanna etabli vesikaları tevziine devam
edilmektedir. Evvelce 27.000 Rum'a vesika verilrnişti. Bu
sefer de tO gün zarfında elde roevcut 3000 dosyadan bininin
sahiplerine vesika verilmiştir.
Dosyalarm tetkiki esnasında 10M5 kadar Rum'un Yunan
tabüyetinde oldukları anlaşılmış, bunlara vesika
verilmemiştir.
6'ıncı tâli mübadele komisyonu, mahallâttaki etabli vesikası
almağa müstehak Rum'ların bir listesini vilayetten istemıştir.
Bu listelerin hazırlanması mahallâta emredilmiştir.
Bu listeler son tahrir kayıtlarile de karşılaştırüarak tâli
komisyona verilecektir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Yeni Anayasa
28 AGUSTOS 1960
Anayasa Komisyonu üyeleri arasmda
yapılan iş bölümünde Anayasa'nın
metnini kaleme almak vazifesi
kendisine verilen Ord. Prof. Hıfzı
Veldet Velidedeoğlu çalışmak üzere
gittiği Uludağ'da 10 gün kadar
kalarak dün şehrimize avdet etmiştir.
Ord. Prof. bu hususta şunlan
söylemiştir: H.V. Vdidedeoğlu
"—Komisyonumuzca kabul edilen esaslara göre anayasanın
112 maddelik kısmını Uludağ'da tamamladım. Pazartesi
günü komisyona vereceğim. Orada okunup kabul edildikten
sonra son şeklini alacaktırî'
—Anayasa kaç madde olacak?
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu bu suale şu cevabı vermiştir:
"—Benim tahminime göre tamamı 150 madde civannda
olacaktır. En önemli kısımlarının madde dökümü
tamamlanmıştır"
—Anayasa referandumla mı kabul edilmeli yoksa kurucu
mecliste mi müzakeTe edilmelidir?
"—Benim şahsi düşünceme göre referandum en doğru ve
çıkar yoldur. Fakat Komısyonda bu hususta bir karar
verilmedi!'
GEÇEN YIL BUGUN CumhuriY
et
Son prova
28 AĞUSTOS 1989
TBMM, cumhurbaşkaalığı seçiminden önce başkarunı
seçmeye hazırlanıyor. Başbakan Tiırgut Özal'ın,
cumhurbaskanlığına adayhğını açıklatnasından önce, Meclis
başkanlığı seçiminde "gücünü sınayacağı" belirtiliyor.
ANAP grubunda "özal'ın tek başına aday belirlemesine
karşı demokratik yöntem mücadelesi" verilirken, SHP ve
DYP de ANAP'ın adayının belirlenmesini bekliyor.
Bu yıl 16. Meclis Başkanı'm seçmek üzere 1 eylülde
başlayacak yeni yasama dönemi öncesinde, ANAP'ta adaylık
kulisleri yoğunlastı. Başbakan özal'ın ANAP'ın 6-7 Ağustos
1989'da yapılan ANAP Merkez Karar ve Yönetim
Kurulu'nda belirttiği "Ben isüsarelerde bulunup başkan
adayım belirlerim" tavrı parti içindeki tartışmalann odak
noktasını oluşturdu. Aradan yaklaşık bir ay geçmesine
karşın Özal, sözünü ettiği "istişarelerde" bulunmadı.
TARTISMA
Siziıı Demokrasi Anlayışıııız
İ^tanbul^un Ölüın Fermanı mıdır?
Bugün hiçbir Batı ülkesinde kafanıza estiği zaman, camnızın
çektiği şehire gidip' '2 göz ev yapıp oturayım. Bu arada da iş
arayayım, hem bu evin ve çevresindeki bahçenin de tapusunu
bana verin, bir de yetişmekte olan oğluma lütfen" diyemezsiniz.
tim sistemi olan demokrasi, böylece tstanbuT-
un idam gerekçesi olmaktadır. Şu işe bakın...
tstanbul'un kurtuluşu için ekonomik ön-
lemlerin yanı sıra hukuki özel önlemler de al-
mak şarttır. Bunu ashnda herkes kabul de edi-
yor, ancak kimileri oy kaygısından kimileri
de polis devleti korkusundan dile getiremiyor
ve yapması gereken de yapılmıyor.
Büyük kentlere göçü sınırlandıracak eko-
Ülkemizde her 100 insandan 70'i kentler-
de, her 6 insandan l'i de tstanbul'da yaşa-
maktadır. Bu rakamlara bakarsak artık kent-
lerde yaşayan bir toplum halini almaya baş-
ladığımız sanılabilir. Tabii bu "kenf'den ne
anladığımıza bağlıdır. Bana kalırsa bundan
20-30 yıl önce daha "kentli" idik zira
"kenüerirniz" vardı. Son yıllardaki büyük göç
dalgaları ve şehirlerdeki arazilerin gaspı, iş-
gali neticesinde İstanbul başta olmak üzere
kenllerimiz her yönüyle çökmek üzeredir. Ve
bizler bu duruma seyirci kalmaya devam et-
tiğimiz takdirde tarihe karşı da gelecek kusak-
lara karşı da büyük bir günah işlemiş olaca-
Gayri Safi Milli Hasıla'nın ve ulusal vergi
gelirlerinin ">o 60'a yakını Istanbul'dan sağ-
lanmaktadır. Ashnda verginin tümü şehirler-
den elde edilmektedir. Zira köylerden vergi
pratik olarak hiç alınmamaktadır. Durum
böyle olunca GAP dahil tüm devlet yatırım-
lannı, büyük oranda büyük kentler finanse
ediyor demektir. Bütçeden bu kentlere ayn-
lan paylar ise gelirleriyle hiç de orantılı de-
ğildir. Tabii ki ülkenin geri kalmış yöreleri-
nin gelişmesi gerekir ve oralara ağırlık veri-
lecektir. Ama bunu yaparken asıl gelir geti-
ren, mal ve hizmet üreten, vergisini veren
kentleri ihmal etmek çok büyük bir yarüış ola-
caktır. Ucuz şablonlar bir yana bırakılırsa "Is-
tanbul, Anadolu'yu sörnünnernekte"; aksi-
ne ekonomisiyle, kültürüyle, yetişmiş insanıy-
la, turizmiyle tüm turizmiyle tüm Anadolu'-
ya hizmet etmekte, lokomotif görevi görmek-
tedir. Ne var ki bu en güzel, en değerli, övünç
kaynağı şehrimiz soır derecede sahipsiz kal-
mış olup, hizmet ettiği, bağrına bastığı insan-
lar tarafmdan, kendi hemşerileri tarafından
hızla kirletilmekte, pisletilmekte, çirkinleşti-
rilmekte, yaşanmaz bir yer haline getirilmekte,
âdeta cezalandırılmaktadır. işin daha da kö-
tü yanı, acil yardıma ihtiyacı olduğu bu tari-
hinin en talihsiz döneminde, yetkili ağızlar-
dan "Demokrasi gereğidir, yapacak bir şey
yok!" beyanlan çıkmaktadır. En ideal yöne-
nomik ve hukuki düzenlemelerin oy kaybına
yol acacağı korkusu pek doğru olmasa gerek-
tir. Hatta belki oy bile kazandırabilir, bilin-
mez. tstanbul'un yanı sıra Ankara, Izmir,
Adana, Bursa, Mersin gibi büyük illerde otu-
ran, yaşayan, yaşamak zorunda olan milyon-
larca insanın oyu herhalde göç edemeyecek
olanlarınkinden daha değersiz değildir. Kal-
dı ki böyle bir girişimi aklı başında tüm siya-
si kuruluşlaırın desteklemesi gerekir. Çünkü
her yönüyle bir ulusal sorundur.
Hukuki düzenlemeler ve polisiye tedbirler
demokrasiye aykırı değil, tam tersi demokrasi
gereğidir. Bugün hiçbir Batı ülkesinde kafa-
nıza estiği zaman camnızın çektiği şehire gi-
dip "2 göz ev yapıp oturayım. Bu arada da
iş arayayım, hem bu evin ve çevresindeki bah-
çenin de tapusunu bana verin, bir de yetişmek-
te olan ogluma lütfen" diyemezsiniz. Bura-
ya su, elektrik, yol vs. de talep ederseniz deli
diye içeri atabilirler. Hoş, içeri atmak veya
şehirden atmak için o kadar da beklemezler
ya.. Eğer işiniz yoksa, gezmeye gelmediyse-
niz, eviniz yoksa oralarda ne aradığınızı so-
racaklardır.
Bırakın Batı ülkelerini ülkemizin herhangi
bir köyüne gidin. Köyün merasına "emekli-
liğim geldi, biraz kafamı dinleyip temiz hava
alayım, sakin sakin yasayayım" diye bir ev
yapın kimseye sormadan. 1-2 dönüm bahçe-
yi de çitle çevirin, domates-biber ekin, 3-4 de
inek besleyin, sütünü satmak için. Yakacağı-
nızı komşu ormandan kesiverin. Komşunu-
zun su kuyusunu da tuvalet olarak kullanın.
Sonra da "Bana buranın tapusunu vennez-
sen sana muhtar seçiminde oy vermen" diye
tehdit savurun. Nasıl olur? Söyleyeyim ne ola-
cağını: Daha evin duvarını dikemeden köyde
ne aradığını sorarlar, merayı da kirletirsen ca-
nına okurlar. Haklıdırlar da...
Bu olay şehirde olunca ise işgalciler haklı
oluyor, öyle mi? Tartışalım isterseniz. Bu tar-
t,ışmayı; evi soyulan veya her an soyulabile-
cek oian, sokaktaki arabası çalınan veya tah-
rip edilen, çocuğu tecavüze uğrayan ya da sü-
rekli bu korkuyla yaşadığı için sokağa bıra-
kamayan, zaten yetmeyen içme suyu kaynak-
lanna dışkı ve idrar kanştırılan, vergisini öde-
mesine rağraen kaldırımlan, yolları çamur ve
çukur içinde olan, düşüp kolunu, bacağını kı-
ran, nefes alacak bir emniyetli park bulama-
yan, geçen yaz piknik yaptığı kırlara bu sene
gecekondu dikildiği için gidemeyen, kendisi
milyonu bulan kiralar öderken aynı bölgede-
ki gecekondunun m
!
'sinin milyonlar ettiğini
öğrenen (tapusunu kim verdiyse?), işine ulaş-
mak için saatler ve binlerle liralar ödeyen ken-
di halindeki bir tstanbullu yurttaşla yapın is-
terseniz. Ve bunun demokrasi gereği olduğu-
nu da ilave edin mutlalA. Nasıl bir cCvap alır-
sınız acaba?
Geçin efendim geçin. "Zavallı işsiz köylü"
edebiyatı ile bir yere vanlamıyacağı ve kent-
lerin bugünkü rezilliğine bahane bulunama-
yacağı artık belli olmuştur. Kentlerimize sa-
hip çıkmazsak; ne ekonomide ne de sosyal ya-
şamımızda bir adım ilerlememiz mümkün de-
ğildir. Çok lafı edilen "ekonomik geiişme"
sağlıkh kent yapısıyla gerçekleşebilir. Kent-
ler feda edilerek değil. Kentlerde yaşayan, ver-
gisini veren, kurallara, yasalara saygılı mil-
yonlarca in-ana eziyet ederek, haklarını gasp
ederek değil.
Dr. ÖNDER KAYHAN
Kadıköy /tstanbul
Adnan Cenıgil^in Açıklaması
26 Ağustos 1990 günü 6. sayfada Türk Banşseverler Cemiyeti'nin
bildirisi olarak yayımlanan bölüm Türk Banşseverler Cemiyeti
Yönetim Kurulu'nun, TBMM Başkanlığı'na gönderdiği telgraftır.
14 Temmuz 195O'de kurulan ve yönetim kurulu
üyeleri; Başkan Behice Boran, Yazman Adnan
Cemgil, Sayman Muvakkar Güren, üyeler; Os-
man Fuat Toprakoğlu, Nev zat Özmeriç, Vahdel-
tin Banıt, Reşat Sevinçsoy'dan meydana gelen
Türk Banşseverler Cemiyeti, Demokrat Parti hü-
kümetinin 27 Temmuz 1950 günü TBMM'ye da-
nışmadan Kore^« askergönderme karan vermesi
üzerine 28 Temmuz 1950'de aşağıda metni bulu-
nan asıl bildiriyi yayımlayıp yönetim kurulu üye-
leri eliyle halka dagıtmıstın
"Aziz Türk halkına,
Adnan Menderes hükümeti, Kore'de savaşın
diye4 bin 500Türk çocuğunu General Mac Art-
hur'un emrine veriyor.
AdnanMenderes hükümetinin bu karan Türk
milletine nasıl gösterilirse gösterilsin, Amerikan
menfaatleri uğruna savaşa katılmamızdemektir.
Hükümet bu karan Amerika'ran zoruyla vermiş-
tir. Çünkü:
15 temmuzda BM'den gelen telgrafa hükümet
BM Anayasası'run bu gibi işlerde üyelere tanıdı-
ğı haklara dayanarak doğrudan do^ruya asker
gönderemeyeceğini dokunduran bir karşılık ver-
miştir. Zaten BlvTnin bu basvurusunu 52 üye dev-
letten ancak 12'si cevaplandırmış ve onlarda bir
tek kara askeri göndermemişlerdir.
Dahası var:
Kore'de savaşnıak için gönüllü toplamaya kal-
kışıldığı zaman Dışişleri Bakaru Fuat Köprülü bir
Fransızgazetesinedemeçvererek bazı komşula-
nmıza karşı bir kışkırtmaolur diye Kore'yegönül-
lü göndermeye hükümetin razı olma>
i
acağını söy-
ledi. Demek oluyor ki, Adnan Menderes hükü-
meti Kore'ye asker göndermeyi önceleri doğru
bulmuyor, kendisini buna mecbur saymıyordu.
Derken, Amerikan Senatörü Cain 23 temmuzda
Ankara'ya geldi. Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü,
Milli Savunma Bakanı Refık tnce ve Genelkur-
may Başkanı Nuri Yamut ile konuştu. Bu konuş-
malardan sonramemleketin çeşitli yerlerinde bu-
lunan bakanlar ivedilikle Ankara'da toplanarak
Kore'ye4bin 500Türk çocuğunu göndermeye ka-
rar verdiler. Arkasından da Senatör Cain, gaze-
tecilere verdiği demeçte, "Bu savaşta piyade kuv-
vetlerinin rolü büyüktür. Diğer milletlerden ka-
ra kuvveti istememizin tek sebebi Amerika'nın
yıpranmamasının teminidir" diyerek işin iç yü-
zünü meydana koydu. Yani bu işin Amerika'nın
zoruyla yapıldığını açıkladı.
Kore'deki savaşa Türk milletinin katılmasın-
da bağımsızlıgımız, güvenhğimiz bakımından
hiçbir fayda yoktur. Biz şimdi Kore'yeasker gön-
dermezsek bizim başımız darda kaldığı zaman
Amerika da bizeyardımetmezdiyenlereyakınza-
raana kadar Dışişleri Bakanlığı yaprruş ve millet-
lerarası işleri içinden izlemiş olan Necmettin Sa-
dak cevap veriyor:
"Bu işler bir menfaat işidir. Hissi sebepler rol
oynamaz. Eğer o gün Amerika'nın çıkan varsa
bize yardım eder, yoksa etmez".
Kaldı ki, bugün karşılaştığımız hadise de gös-
teriyor ki, mesele bize Amerika'nın yardım edip
etmemesi değil, fakat bir 3. DünyaSavaşı'nayol
açacak maceralarasüriiklemek istemesidir. Bun-
dan da anlaşüıyor ki, Kore'ye asker göndermek
ise Türk milletine nasıl bildirilirse bildirilsin her-
halde banşçı bir hareket değildir.
Bütün dünya milletleri ve bu arada Türk mil-
leti de banşseverdir. Türk halkının menfaati dün-
ya banşının bozulmamasındadır. Bu banşın bo-
zulmaması için de Kore'deki iç savaşın banşçı yol-
lar bulunarak heme'n sona erdirilmesi gerekir.
Türk milletine yaraşan ve gerçek menfaatlerine
uygun düşen şey örneğin, Hindistan Başbakam
Nehru'nun yaptığı banşçı önerileri yapmaktır.
Biz Türk Banşse\erler Cemiyeti bunlan Türk ka-
muoyunabildirirken onun en içten düşüncelerini
belirttiğimize vegerçek her Türk vatanseverinin
bizimle aynı fikirde olduğuna inanıyoruz. Adı
söylenmeden bir savaş ilanı demeye gelen Adnan
Menderes hükümetinin bu kararını TBMM'nin
reddedeceğini umuyoruz. Çünkü anayasamıza
göre gerektiğinde savaş ilan etme yetkisi sadece
TBMM'ye aittir. Milli menfaatlerimize ve dün-
ya banşının korunmasına tamamen aykın olan
bu karan şiddetle protesto ederiz;'
GALERI^ATOLYE PERA 146 97 38-132 64 26
SAMATGALER1SI
SEREF AKOIK
AVNI ARBAŞ
SALİH flCAR
GULER ARAS
GURAY AKKAN
TUNCA BEKESDY
l EKİM 1990 A KADAR
• KARMA SERGI •
NECDET KALAY
BEHRUZ KIYAN
MARIA KILICLIOGLU
SEVIM KIZILCAN
BAHATTİN ODABAŞI
NURAN MANAS
ATILLA TOS
UNSAL TOKER
VELI SAPAS
NURAY UYAN1K
ASIM YUCESOY
Rumelı Cad Bılge Han 81 5 Osnonbey 146 70 24
TİIRK KÜLTÜRÜNE HİZMET VAKFI
C A F E R A G A M E D R E S E S I
S U L T A N A H M E T 5 1 3 18 43
Sonbahar Kurslarımız
1 EYLÜL 1990da başlıyor.
Hat-Tezhip-Minyatur-Ebnı-Porselen Susleme
Vitray-Seramik-Deri-Resim - Kumaş Desenleme
Folklorik Bebek Yapımı - Osmanlıca
Sergi
Duyurulannız İçin
146 97 38
132 64 26
Diyar Müzik Yapım Gururla sunar
AĞITLAR YAKTIK AĞLADIK
"""" HALAYLAR ÇEKTİK
TÜRKÜLERLE AĞLAYIP
TÜRKÜLERLE GÜLDÜK BİZ;
GÜLCAN
KAYA •=*><•
Yapımcı:
Kadir Yıldınm
Prodüktör
Mustafa Karaçeper
DİYAR MÜZİK YAPIM PLAKÇILIKKASETÇİÜK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
I.M.Ç 6 Blok No: 6643- Unkapanı/ISTANBUL Telelon: 526 11 15
İNGİLIZCE
KENTTE
ÖĞRENİLİRAudio Visual Yöntem
Sıcak, Uygar Bir Ortam
Bahariyt Cad. Rekt SIIMHMM Karfisı
Kadıköy-İST Tel: 347 27 91-92
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Tırtuklu Doğu Perinçek...Çanakkale izlenimlerini bırakmadım, sürdüreceğim daha. An-
kara'ya dönüşte bulduğum okur mektupları, "sinsi cinayetler"
in yankılarıyla, başka sinsi olaytarla doluydu. Bunlara da
geleceğim Cafer Demiryürek'in, "Bizim Ekmekçi" başlıklı di-
zeleri, ne yalan söyleyeyim hoşuma gitti! Şöyle demiş Demiryü-
rek dizelerinde:
"Dikkat et ha yüreğine / Aman Ekmekçi, Ekmekçi! / Kavuşa-
cak ereğine / Zaman Ekmekçi, Ekmekçi.
İyi bilir sağı solu / Kınlsa da iki kolu / Satır araları dolu / Ya-
man Ekmekçi, Ekmekçi.
Gidiş kötü gecelere / Varamadık yücelere / Boş kalıyor cüce-
lere / Meydan Ekmekçi, Ekmekçi.
Darlık-varlık yarışıyor / Açla toklar karışıyor / Çıkarcılar barışı-
yor / Hemen Ekmekçi, Ekmekçi.
Konuşmuyor dillerimiz / Çalışmıyor ellerimiz / Bu gidişle hal-
lerimiz / Duman Ekmekçi, Ekmekçi."
Ankara dışındayken de sürekli olaylan izfiyordum. Ören'de, Ay-
valık'ta, Çanakkale'de sabah yürüyüşlerinde kulağımda radyo,
BBC'yi dinler, haberleri alırdım. Ama o yöreleri yazmayı yeğler-
dim. Onlar da nasıl olsa yazılacaktı. Oradan yazmak, daha iyi
olmaz mıydı?
Ankara'da 'Adalet Sarayı"nın altından deprem ertesi su fış-
kırması çok kimseyi şaşırtmıştı. Günlerce sular pompalarla dı-
şan verildi; bitecek gibi degildi. Alt kattaki dosyalar mahvolmuştu.
Adliye bilgisayara da geçmiş değildi, hababam yöntemiyle çalı-
şılıyordu yırmi birinci yüzyıla girerken. Asansörler çalışmıyordu:
Ust katta icra memurluğuna gelenler kayıt için alt kata iniyorlar-
dı. Orası da su içindeydi. iyi mi?
DGM'nin taşınması da olaylı oldu dense yeri. Nusret Demi-
ral, uzun süre taşınmak istemedi. "Güvenlik sorunu ne olacak?"
diye mi düşünülüyordu? DGM'nin "Adalet Sarayı'na taşınması
uzun sürdü. DGM'nin girişi ayrıldı, odalar bölündü. DGM Sav-
cısı, banyolu odalar da mı istedi ne? Kaç odası vardı? Savcıla-
rın, yargıçların güvenlikleri ne olacaktı? Her biri ayrı "koruma"
mı istiyorlardı? Ayrı arabalar mı istiyorlardı? Bunun adalet da-
ğıtmayla ne ilgisi vardı? Anlamak güçtü. Adalet Sarayı önünde
değil de DGM ile ilgili bölümün önünde polisler nöbet tutuyor-
lardı, niye? Erincin olmadığı yerde, sağlıkh adalet de dağıtıla-
maz. Erinç (huzur) eksikliği gerçekten önemli sayılmalı. DGM
Başsavcısı Nusret Demiral'ın eşinin saynlandığı, sinirlerinin bo-
zulduğu söyleniyor. DGM savcılanndan Ülkü Coşkun'un oğlu,
tedavi görüyor. DGM Başkanı Vehbi Benli'nin, evini kiraya ver-
meyip boş tuttuğu söyteniyor. Vehbi Benli'nin Yargıtay üyeliğine
seçilemezse, emekliliğini isteyip ayrılacağı dolaşan söylentiler
arasında. Korumalar altındaki yargıçlar, savcılarla mahkemeler
çalışamaz. Yargıcın, savcının güvencesi "koruma" olmamalıdır.
1 eylülde Meclis yeni yasama yılına girerken, DGM'leri kaldır-
manın zamanının artık gelip gectiğini düşünmelidir milletvekil-
leri DGM'lerdeki davalar, hukuk açısından nasıl tartışmalara yol
açacak, izleyecek gelecek kuşaklar bunlan...
"2000'e Doğru" dergisi kapatıldı. Genel Yayın Yönetmeni Do-
gu Perinçek, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuklu. Doğu Pe-
rinçek'in suçu, Kürt sorununa ilişkin düşüncelerini, çözüm
önerilerini açıklamak. DGM Savcısı, Doğu Perinçek'in Diyarba-
kır, Van, Siverek, Nusaybin ile Batman'da yaptığı konuşmalar-
da, ulusal duyguları zayıflatıcı propaganda yaptığını ıleri sürüyor.
Doğu Perinçek'in duruşması 29 ağustos çarşamba günü Diyar-
bakır DGM'de yapılacak. Doğu Perinçek, bir ayı aşkın süredir
tutuklu. Doğu Perinçek'in 142/3'ten beş kez cezalandırılması is-
teniyor. Toplam istenen ceza 25 yılı buluyor. Her bir konuşma
için ayrı ayrı beşer yıl ceza istenmekte. Doğu Perinçek'i savun-
mak için yüzü aşkın savunman başvurdu. Bunların başında mer-
kezi Ankara'da bulunan "Çağdaş Hukukçular Derneği" Başkanı
Veli Devecioğlu geliyor. Perinçek'i Izmir, Kocaeli, Ankara, Ela-
zığ, Van, Diyarbakır, Denizli barolanndan savunmanların savu-
nacaklan bildiriliyor. Ankara'dan gidecek savunmanlar arasında
Veli Devecioğlu, Nusret Senem, Aydın Erdoğan, Ali Kalan, Ec-
nan Çelik, Ali Kurt, Ali Yıldınm, Selma Çiçekçi, Mustafa Demir,
İsmail Sami Çakrnak, Hüseyin Gökçealan da var.
Yazdıklarından, düşüncelerinden dolayı yargılanan İsmail Be-
şikçi, bir süre önce, İstanbul DGM'de salıverilmişti. Yabancı ga-
zeteciler, İsmaii Beş'ıkçi ile yakından ilgileniyorlar, yıllarını
cezaevinde geçirmiş bu Türk aydınını Mandela'ya benzetiyorlardı.
Bir okurdan, yurtdışından mektup almıstım. Mektubun içinden
bir kalem çıktı; okur "Bu kalemi yalnız İsmail Beşikçi için kulla-
nın, yazılarınızı bekliyorum" demişti. Bu yazıyla, İsmail Beşik-
çi'ye Doğu Perinçek de eklenmiş oluyor.
"2000'e Doğru" kapandıktan bir süre sonra orada çalışanlar
"Yüzyıl" dergisini çıkardılar. Yüzyıl'ın Genel Yayın Yönetmeni Ha-
san Yalçın, yolladığı mektupta Doğu Perinçek'le ilgili bilgi ver-
dikten sonra özetle şöyle diyor:
"DGM Savcısı'nın iddianamesini ve Perinçek'in ilk sorgusu-
nu ilişikte bilginize sunuyoruz. Perinçek, suçlanan konuşmala-
nnın hemen hemen aynısını Batı kentlerimizde verdiği on bir
konferansta tekrarlamıştı. Başında da yer alan bu konuşmalar
hakkında açılmış bir tek dava yoktur. Daha ilginci Doğu Perin-
çek aynı içerikte bir konuşmayı Paris Kürt Konferansı'nda yaptı
ve hakkında İstanbul DGM'de açılan davadan 1 ağustosta be-
raat etti. Beraat kararı da ekte yer alıyor. Yani Perinçek, şu anda
beraat ettiği konuşmasından tutuklu bulunduruluyor bir anlam-
da. Perinçek'in, Abdullah Öcalan'la yapıp 2000'e Doğru'da ya-
yımladığı röportajlardan da beraat ettiğini anımsatmak isteriz.
Apaçık ortadadır ki Diyarbakır'da görülmekte olan davada veri-
len tutukluluk kararı sadece fikir özgürlüğü açısından değil, yü-
rürlükteki yasalar açısından da büyük çelişkıler taşıyor..."
Hasan Yalçın'ın mektubu daha uzun. Doğu Perinçek, kendisi
gidip teslim olmuştur. Kaçması söz konusu olamaz. Haydar Kutlu
- Nihat Sargın davalarının duruşmalarından anımsıyorum; DGM
Savcısı ısrarla, Kutlu ile Şargın'ın "yakalandıklarım" ileri sürü-
yordu. Kendi ayağı ile gelip teslim olan kişi, yakalanmış olur mu
hiç? Bir de "ölü olarak ele geçirme" modası çıkmadı mı? Ölmüş
kişi, nesini ele geçiriyorsun ki?
12 EylüFün civcivli günleriydi. Fransa'dan bir bilim adamı gel-
di Ankara'ya. Profesör uçaktan iner inmez burnuna namluların
dayandığını görünce çok şaşırır. Oradaki görevlilere, "silahları
neden adamın burnuna dayadıklarını" sorar. Görevli karşılık verir:
— Efendim, biliyorsunuz çok uçak kaçırılıyor; uçak kaçırma-
lara karşı önlem olsun diye böyle silahlılar bulunduruyoruz...
— Giden yolcular kaçırır uçağı, der Fransız profesör, gelen
yolcular değil!
• • *
Hacı TÖ, gezilerine çağırdığı gazetecileri, kendi saptıyormuş.
Buna hakkı var mı bilmiyorum. Oncelikle, yansız davranmamış
oluyor. Babasının çiftliği olsaydı, istediğini yapardı. Çankaya'ya
tırmandıktan sonra "Şu gelsin, bu gelmesin" diyemez. Giden-
terin de bu davranışı eleştirmeleri gerekir. Gitmeyen de gitmez,
o çağrılanın bileceği iş.
Hacı TÖ, Fenerlidir. Aydınspor altı tane atınca, yüzünün hari-
tasını görmeliydi. Onun öfkesiyle mi yüklendi Saddam'a ne bi-
leyim? Gazetecilere, "Saddam batıyor!" demesi de diplomatça
değil. ABD'nin bu denli arkasına takılmak yanhş. Hacı TÖ, tele-
fon görüşmelerini de anlatmış. Gazeteciler sormuşlar:
— Teknik olarak, Gorbaçov ile nasıl telefon bağlantısı sağla-
dınız? "Çok kolay" anlamında dudaklarını bükmüş; 'Ankara'daki
Sovyet Sefareti'ne telefon isteği bildiriliyor, onlar da Gorbaçov
1
un ne zaman ve hangi numaradan aranabileceği konusunda bilgi
veriyorlar, sonra da konuşma gerçekleşiyor..." demiş.
Bir de Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterrand'la konuş-
maları var: Fransız Cumhurbaşkanı, genellikle Fransızca konu-
şur; İngilizce konuşmaz. 1979'da Viyana'da Soşyalist Enternas-
yonal'de yemekte Mitterrand Fransızca, İngiliz İşçi Partisi lideri
Callaghan ingilizce konuşmuşlar, aralarında çevirmenliği Necad
Erder yapmıstı. Yanlarında oturan Ecevit, Erder'e 'Kaderde çe-
virmenlik yapmakta varmış" diye takılmıştı. Mitterrand o zaman
cumhurbaşkanı değildi; İngilizce de bilmiyordu. Callaghan da
Fransızca bilmiyordu. Prof. Mümtaz Soysal'a göre Mitterrand,
şimdi İngilizce bilmektedir. On yıldır öğrenmiştir. Ama İngilizce
konuştuğu kuşkuludur. Ee. Hacı Turgut Bey, Fransızca bilmedi-
ğine göre nece konuştular? Mitterrand'ın Elisee Sarayı'nda, her
dilden çevirmenl« olmalı; telefonlar bağlanınca, aradaki çevir-
menler, Fransızcaya, Mitterrand'ın Fransızcasını da Hacı TO
:
nün konuştuğu dile çeviriveriyorlarmış. Gerçekten öyle mi? Oy-
leyse Akbulut da konuşur, neden konuşmasın?
ŞARLO
Philipp Soupault
1500 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.
BARIŞA ÖZLEM
Prof. Dr. Hüsnii Göksel
2000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.