06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 28 AĞUSTOS 1990 KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ ...KÖR FEZ KRİZÎ... KÖI IRAK BÜYÜKELÇİSİ CEVAD: Tür kiye,taraf olmaklahataettiIrak'ın Ankara Büyükelçisi Tank Abdülcabbar Cevad, "Türki- ye ile Araplar arasında bir sorun yoktu. Araplar arasmda bir sorun yaşanıyor. Bu tutum unutulmayacaktır" dedi. ANKARA (ANKA) — Irak'ın Ankara Büyükelçisi Tank Abdülcabbar Cevad, Türkiye'nin Körfez krizi konusunda, Irak'a karşı açık tutulmasını eleştircrek "Türkiye, bu konuda taraf olmakla çok büyük bir ha- U yaplı" dedi. Büyükelçi Tank Abdülcab- bar Cevad, Türkiye'nin bölgeye gönderece- ği her bir askerin düşmanca bir tutum ola- rak değerlendireceklerini bildirdi. Büyükelçi Tank Abdülcabbar Cevad, ANKA muhabiri Ahmet Atakay'ın, Türki- ye'nin Körfez krizi konusundaki tutumu ve son gelişrnelerle ilgili sonılannı yanıtladı. Büyükelçi, Türkiye'nin, Irak'a karsı her hareketinin gelecekteki ilişkilerde derin ya- ralar açacağını söyledi. Araplann Türkiye ile bir sorunu olmadığıru söyleyen Büyükel- çi, "Türkiye neden savaşa girmek istiyor?" diye sordu. Irak'ın Ankara Büyükelçisi'ne sorulan.so- rular ve alınan yanıtlar şöyle: — Irak'ın Kuveyt'i ilhakıyla birlikte böl- gede sıcak savaş koşullan ortaya çıktı. Ku- veyt'i neden ilbak ettiniz? CEVAD — Kuveyt, zaten Irak toprakla- nnın bir parçasıydı. Biz türn Arap ülkeleri tek bir halkız, Ingiliz sömürgeciliği geldi, Kuveyt'i Irak'tan kopardı. Hem de Ingiliz- ler bunu anlaşmasız, imzasız aldı. Biz de bu haksızlıg^ duzeltmiş olduk. — Kuveyt'i ilhakınız ve ortaya çıkan kriz konusunda Türkiye hükümetinin tiıtumu- nu nasıl değerlendiriyorsunuz? CEVAD — Türkiye, bu olayda Irak'a kar- şı taraf olmakla çok büyük bir hata yaptı. Îran-Irak savaşında Türkiye tarafsız kalmış- tı. O tavn doğruydu, çünkü bizimle Iran'ı ilgilendiren bir olay söz konusuydu. Ama bu olayda Türkiye, tek taraflı tutum aldı. Ekonomi zarara uğradı. Türkiye, Araplar arasında ortaya çıkan çelişkiye kanşmasay- dı, Türkiye ile Araplar arasında bir sorun yoktu. Araplar arasında bir sorun yaşan- makta. Neden Türkiye bu soruna girmek is- tiyor? Araplar arasındaki sorun sonunda çözümlenecektir, ama Türkiye'nin bu yan- IJŞ, olurnsuz tutumu unutulmayacaktır. — Türkm'nin Suudi Arabistan'a asker ya da savaş gemisi göndennesi halinde tutumu- nuz ne olacak? CEVAD — Türkiye'nin bölgeye göndere- ceği her bir asker ya da savaş gemisinin bi- zim tarafımızdan "düşmanca bir tutum" olarak değerlendirileceği tabiidir. Savaş ge- misinin Irak gemilerıne saldırması ise "bir savaş ilanı" olarak kabul edilecektir. Bu as- ker ya da gemiler, buraya piknik için git- meyeceklerdir. Ayrıca Türkiye'nin bize karşı her zararlı hareketi, karşı davranışı, gelecekteki ilişki- lerimizde derin yaralar açacaktır. Türkiye 1 nin alacağı düşmanca tavn, Ardp halkı ge- lecekte unutmayacâktır. — Türkiye'nin Irak'la geçmişte lyi Uişki- leri oldu, bugön ortaya çıkan olnmsuzlnk için ne söylemek istersinizî CEVAD — Türkiye ile tarihsel dostluk ilişkimiz var. Türkiye yakın geçmişte çok büyük sorunlar geçirdi. Biz bu konularda Türkiye'nin hep yanında yer aldık. — Güneydogu'daki terörist harekeüer ve sıcak takip eylemini mi kastediyorsunoz? CEVAD — Biz terorizme karşıyız, Türki- ye'ye karşı her terörist harekete de karşıyız. Sadece sıcak takip olayı değil, başka konu- lar da var. Ama şimdi açıklamak istemiyo- rum, daha zamanı değil. Yani Türkiye bu- rada vefasızlık örneği veriyor. — Sizin Kuveyt'i Uhakınm Kuveyt halkı nasıl karşılıyor? Size karşı direniş hareket- leri oldugu söyleniyor? CEVAD — Hayır, hiçbir problem yok. Zaten Kuveyt'te yasayanlann yüzde 75'i ya- bancı, Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve- saire ulke insanlanndan olusuyor. Onlar da Kuveyt'ten ayrıldılar. — Ortaya çıkan bu krizin çözümii için siz ne düşünüyorsunuz, Saddam Hüseyin, ey- lemi ile Hitler'e benzetiliyor? Bu konudald döşÜDceniz nedir? CEVAD — Bu benzetme Amerikan pro- pagandasL Bölgedeki başta ABD kuvvetieri olmak üzere yabancı kuvvetler çekilirse so- run çözümlenir. Akbalut'un yanıtı Başbakan Yıldınm Akbulut, Irak Büyü- kelçisi'nin sözleriyle ilgili olarak UBA'nın bir sorusunu yanıtlarken şunlan söyledi: "Başkalannın ne söyledigi bizi ilgilendir- mez. Biz kendi karanmız doğrullusunda davranırız." KUKTLERIN DURUMU Ankara'nın gözü Talabani'deKürdistan Yurtsever Birliği (PUK) ve Kürdistani Cephe lideri Celal Talabani'nin Washington'dan sonra Şam'daki temaslarını da yakından izleyen Ankara, Körfez krizinin uzamasının, Kürt örgütlerini harekete geçirebileceği görüşünde. YASEMİN ÇONGAR GELDİLER — ABD'nin Kuveyt Elçiligi'ade çalışanlann yanlannda çocuklan, çocuklardan çogunun da oralarda bırakmaya kıyamadıklan köpekleri vardı. (Fotograf: Rıza Ezer) HABUR Kuveyt'teki ABD'lilerDiyarbakır'da ANKARA — Kürdistan Yurtsever Bir- liği (PUK) lideri Celal Talabani'nin Was- hington'dan sonra Şam'da da bazı temas- larda bulunması Ankara'yı rahatsız etti. Körfez krizinin uzamasının bölgedeki Kürt örgütlerini harekete geçireceği kaygısını ta- şıyan yetkililer, Talabani'nin bu iki baş- kentteki temaslan ve diğer ülkelere yöne- lik girişimleri konusunda yoğun bir bilgi al- ma çalışma.i başlattılar. Dışişleri Bakanlı- ğı kaynakları, bu çalışma sonucunda "Ta- labani'nin beklediği karşılığı bulamadığı- nın" anlaşıldığmı ifade ediyorlar. Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında ABD'- ye giden Celal Talabani'nin bu ülkede bu- lunduğu sttre içinde hangi düzeyde görüş- meler yaptığı halen bilinmiyor. ABD yet- kililerinin Talabani ile hiçbir resmi temas yapümadığı yolundaki açıklamalan, Anka- ra tarafından "yeterü" görülmedi. Dışiş- leri Bakanlıği'nın bir üst duzeyli yetkilisi, Talabani'nin ABD'ye "ra*atça" yolculuk edebilmesinin bazı soru işaretleri yarattığını belirterek "Aynca kendisinin VVashington'- da gayri resmi olsa da bazı goruşmelerde bulundugu konusunda duyumlar alıyoruz. Bu temasların Turkiye'yi de yakından ilgi- lendirecek bir içerik taşıması olasılığı rahat- sız edickür" diye görüş bildirdi. PUK yöneticiİiği dışuıda Kürdistani Cep- he adlı oluşumun da temsilciliğini yapan Celal Talabani'nin, Şam'da Saddam Hü- seyin karşıtı muhalif güçlerle bir araya gel- mesi de Ankara tarafından yakından izlen- di. Yetkililer, Körfez krizinin uzaması du- rumunda Irak Devlet Başkanı Saddam Hü- seyin'in güç yitireceği ve bunun da Irak'- taki baa muhalefet gruplan ile Kürt örgüt- lerini "yönetime karşı nareket düzenleme- ye sevk edebileceği" görüşünü taşıyorlar. Ankara'daki diplomatik çevrelerde bu ko- nuda yapılan son değerlendirme şöyle: "Talabani, Kürt haber ajansına (ANK) yaptığı belirtilen açıkiamada, askeri hare- ketin koşullannın olgunlaşmasını bekledik- lerini söyledi. Körfez krizi bir süre daha de- vam ederse BM Güvenlik Konseyi'nin 665 sayılı karannın olanak tanıdığı sıkı ablu- kanın iyice bunalttıgı Irak'ta, Saddam Hü- seyin yönetiminin giderek güç yitirmesi bek- lenebilir. Bu durumda ABD, SSCB gibi ba- zı ülkelerin etkisindeki kişiler ile Şii ve Kürt gruplanmn BAAS karşıtı bir darbe girişi- mi muhtemeldir. Talabani'nin Şam'da yap- tığı toplantılar da bu çerçevede degeriendi- .ilmeli. Kuşkusuz böyle bir darbe girişimi, Irak'ın iç işi olacaktır. Ancak bizim top- raklanmızın guneyinde gerçekleşebilecek olaylann, egemenliğimizi ve toprak bütün- lüğümüzıi tebdit edebilecek yönlerini önce- den göz önunde tutmamız da dogal sayıl- malıdır." Öte yandan Talabani'nin, Arap, Avru- pa ülkeleri ve ABD yönetimi nezdinde gi- rişimde bulunarak Türkiye'nin Irak'a sal- dırmasının kabul edilmeyeceğini bildirdiği öğrenildi. Kürdistani Cephe adına yapıldı- ğı belirtilen bu girişim konusunda Türki- ye'nin ilgili başkentlerdeki büyükelçileri aracıhğıyla bilgi toplandı. Yetkililer, bu gi- rişim sonucunda söz konusu yönetimlerin Talabani'ye hiçbir karşüık vermediğinin öğ- renildiğini belirttiler. Bağdat'tan ayrılan kafilede bulunan 3 kişinin Habur'a gelmeden önce Iraklı yetkililerce gerekçe gösterilmeden Türkiye'ye girişlerinin engellendiği öğrenildi. Amerikalı kafilenin Diyarbakır'a götürülmesi sırasında gelişmeleri görüntülemek isteyen gazetecilerle güvenlik güçleri arasında zaman zaman yumruklaşmaya varan tartışmalar çıktı. VEDAT YENERER ALİ DOĞAN ERGUN AKSOY HABUR/DİYARBAKIR — ABD'nin Kuveyt Büyükelçiliği diplomatlarmın eş ve çocuİclarından oluşan 52 kişilik ilk Ameri- kan kafilesi, Irak makamlanmn izniyle Ha- bur'dan dün sabah erken saatlerde Türki- ye'ye girdi. Amerikan kafilesinde bulunan 3 kişinin ise Irak makamlannca Türkiye'ye girişlerine "gerekçe gösterilmeden" izin ve- rilmediği vealıkonuldukları öğrenildi. Ka- fıle uzun bir süre gümrük sahasında bekle- tildikten sonra ABD'li diplomatlar ve Türk yetkililerince alınan önlemler altında Diyar- bakır'a, oradan da uçakla Adana İncirlik Üssü'ne götürüldü. Amerikalılann Haburi dan Diyarbakır'a götürülmeleri sırasında, gelişmeleri izlemek ve görüntülemek isteyen gazetecilerle güvenlik güçleri ve Amerika- lılar arasında zaman zaman yumruklaşma- ya varan tartışmalar oldu. KONUK YAZAR Türkiye'nin Irak'a açılan kapısı Habur'a dün saat 02.00 sıralarında 13 araçlık kon- voyla gelen 52 Amerikalı kadın ve çocuk, aralarında ABD'nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz'in eşi Sheppin Abra- mowitz'in de bulunduğu 20 kişilik Ameri- kan heyeti tarafından karşılandı. Grup, gümrük sahasındaki pasaport işlemlerinin tamamlanmasından sonra iki otobüsle sa- at O3.3O*da Diyarbakır'a gitmek üzere çok sıkı güvenlik önlemleri altında yola çıkanl- dı. Habur'dan giriş yapan öteki Ülkelerin va- tandaşlanna son derece ilgisiz kalınırken, yanlannda özel kafesler içinde getirdikleri çok sayıda kedi ve köpek bulunan 52 Ame- rikalının yol boyunca askeri koruma altı- na alınması ve gazetecilerden âdeta saklan- ması dikkatleri çekti. Habur sınır kapısında bulunan gazeteci- lerin görüşme isteklerine, araçlannı son sü- rat üzerlerine sürerek yanıt veren askeri bir- liklerin rehberliğindeki konvoy, yakıt ihti- yacı nedeniyle Cizre yakınlannda durdu. Bu sırada Körfez bunalımında bugüne kadar Irak işgali altındaki topraklardan çıkmayı başaran ilk Amerikah grup olması dolayı- sıyla gazetecüer, görüşme ve fotograf çek- me isteminde bulundular. Camlannın tümü perdelerle kapatılan iki otobüse bindirilen kafileye eşlik eden Amerikalı diplomatlar ve baa Türk görevliler ile gazetecüer ara- sında zaman zaman tartışmalar oldu. Bu arada ABD'nin Adana Konsolosluğu lkin- ci Kâtibi Peter E. Scon, otobüsteki Ameri- kalılan görüntülemek isteyen gazetecilerden Güneş gazetesi muhabiri Cengiz Mumay'ı tokatladı. Tartışma bazı yetkililerin ve ga- zetecilerin araya girmesiyle yatıştırıldı. 'Ben MİT ajanıyım' DiyarSakır'a saat 08.00 sıralannda ula- şan kafilenin Şehitlik semtindeki sağlık eği- tim merkezi ve hekimevine yerleştirilmesi sı- rasında askeri inzibat ve siyasi şube ekiple- rince geniş güvenlik önlemleri alındı. Ame- rikalıları otobüslerden inerken görüntüle- mek isteyen gazetecilerle yetkililer arasın- da yeniden tartışma çıktı. Diplomatlarla otuza yakın gazeteti arasında meydana ge- len sürtüşme sırasında ABD Adana Konso- losluğu Ikinci Kâtibi Scor'un gazetecilere yeniden saldırdığı görüldü. Bu sırada, "Sen Amerikalıya nasıl vunırsun lan" diyen ve kendisini "MİT ajam" olarak tanıtan bir Türk görevli de gazetecilerin üzerine yürü- dü. Olay üzerine bazı gazetecilerin, ikinci kâtip Colle'ü sille-tokat tartakladıkları gö- rüldü. Emniyet müdürlüğünden üst düzey bir yetkilinin araya girmesiyle tartışma so- na erdi. 'Amerikalılar maymun mu?' Bu arada araçlardan, kafiledekilerin eş- yalanyla birlikte "özel kafesler" içinde ke- di ve köpekler ile bu hayvanlara ait mama- ların da koliler halinde hekimevine taşın- dığı gözlendi. Gazetecilerin görüşme istem- lerini yinelemeleri üzerine Ankara Büyükel- çiliği Basın Ataşesi Scheilla Austrian, bina önündeki demir parmaklıklann ardından gazetecilerle bir konuşma yaptı. Gazeteci- lerin arada demir parmaklık olrrıaksızın gö- rüşme istemlerini ise reddeden Austrian, de- mir parmaklıklann öteki tarafından gaze- tecilere basın toplantısı düzenlemek isterae- diklerini belirterek "Neden fotograf çekmek istiyorsunuz? Onlar eğlencelik maymun mu?" dedi. Edinilen bilgilere göre beklenen 55 kişi- den 52'sinin Türkiye'ye gecebüdiği, kalan 3 erkek çocuğun ise Irakh yetkililer tarafın- dan "gerekçe gösterilmeden" geçişleri en- gellenerek alıkonulduğu öğrenildi. Kafile, sağlık eğitim merkezi ve hekimevinde bir sü- re ihtiyaç giderdikten sonra hava yoluyla sa- at 12.00'de Adana'daki încirlik Hava Üssüi ne hareket etti. Amerikalılann bugün tncirlik'ten kendi- lerine ayrılan bir uçakla ülkelerine dönme- leri bekleniyor. OPEC 'üretim artışı'nı tartışıyorEkonomi Servisi — OPEC'e üye 13 ül- keden ll'inin temilcileri, önceki gün.Viya- na'da başlattıkları gayri resmi görüşmeleri sürdürüyor. Irak ve Kuveyt'e yönelik ambar- go nedeniyle ortaya çıkan petrol açığım ka- patmak üzere üretimlerini artunp arttırma- mayı göriisen ülke temsilcileri, böyle bir ka- rara olanak tanıması için yalnızca bir "da- nışma toplantısı" niteliğindeki görüşmele- rin, bu hafta içinde olağanustü resmi bir OPEC toplantısına dönüştürülmesi konu- sunu da tartışıyorlar. Viyana'daki gayri resmi toplantıya yalnız- ca Irak ve Libya katılmıyor. Gayri resmi ni- telikte olduğu için bu toplantıdan petrol üre- timinin arttınhiıası yolunda bir karann çık- ması olanaksız. Bu nedenle altı üye Ulke, toplantımn "olağanustü" nitelik kazanarak, böyle bir karann alınabilmesi için gerekli prosedürün uygulanmasını istiyorlar. Bu altı ülke, Suudi Arabistan, Venezuela, Katar, Birleşik Arap Emüiikleri, Ekvator ve Ku- veyt (sürgündeki hükümet). Ancak olağa- nustü bir OPEC toplantısının yapılabümesi için, üye ülkelerinin çoğunluğunun, yani 7 ülkenin çağnya katılması gerekiyor. Venezuela Petrol Bakanı Celestino Ar- mas, bir açıklama yaparak diğer üye ülke- leri kriz konusunda olağanustü bir toplan- tı yapmaya çağırdı ve dünya petrol piyasa- sının Irak ve Kuveyt'e uygulanan ambargo nedeniyle darboğazda olduğunu öne sürdü. Bu ambargo dolayısıyla, günde 4 miryon va- ril petrol açığı doğmuştu. Ancak OPEC'e üye bazı ülkeler, tran'ın önderh'ğinde, kuruluşun temmuz sonunda aldığı karara hâlâ uyması gerektiğini söy- lüyor. Bu karara göre OPEC ülkeleri, üre- timlerini günde 22.5 milyon varille sınırla- mışlar ve petrol fıyatım da yıl sonuna ka- dar varil başma 21 dolara çıkarmayı taah- hüt etmişlerdi. Ancak hemen ardından baş- layan Körfez krizi nedeniyle petrol fıyatla- ri fırlamış ve 1985'lerden beri en yüksek dü- zey olan 30 dolara kadar çıkmıştı. OPEC- in, üretimi arttırmak içinbir karar alıp al- mayacağı bilinmiyor. Ancak Katar Petrol fçişleri Bakanı Şey h Abdullah El Tani, bir gün içinde, OPEC'in olağanustü bir toplantı yapmak üzere karar alabileceğini söyledi. Bu arada Suudi Arabistan Petrol Baka- nı Hişam Nazır, ulkesinin günlük petrol ure- timini, OPEC'in kararı olsun ohnasın, 2 milyon varil arttıracağını bildirdi. Kısa vadeli sermaye ve Körfez kriziTürkiye gibi dünya ekonomisi nezle olduğunda zatürreeye tutulabilen ülkelerde, rüzgârlar tersine döndüğünde yoğun bir kriz ortaya çıkabilmektedir. Bugünküne benzer bir durum, DÇM'lerde 1975-77 arasında yaşanmıştır. 1978'de Türkiye'nin nefesi tükenmiş ve etkileri 7-8 yıl süren yoğun bir krize girilmiştir. Prof. Dr. GULTEN KAZGAN IÛ İktısat Fakültesi öğrelım uyesi Türkiye 199O'lı yıllara dış ticaret ve dö- vû rejimindeki yaklaşımını değiştirerek gir- di, reel devalüasyonlarla ve yüksek oranlı teşviklerle ihracatı arttırmak, bir yandan da ithalat liberasyonunun getireceği ithalat ar- tışmı artan döviz fiyatlan ve fonlar yoluy- la sınırlamak 198CCİİ yülan tammlamıştı. Bu politikanın amacı, cari işlemlerde dengeyi sağlamak, böylece dış borç stokundaki sü- rekh' tırmanma>i durdurmaktı. Nitekim 1988 ve 1989 yılında bir böluraü "fiktir 1 olsa da, cari işlemler fazlası sağ- landı; dış borç stoku 40-41 milyar dolar ci- varında durakladı. Ne var ki bu arada enflasyon hızla üç ha- neü olmaya doğru tırmanmaya başladı; bir taraftan da 1988'in 2. çeyreğinde başlayan durgunluk 1989'un son çeyreğine kadar sür- du; sanayide kapasite kullanımı wo 7O'in al- tına düşerken işsizük tırmanmaya başladı. Yani ekonomi tipik bir stagflasyon süreci- ne girdi. Hükümet bu süreci aşmak için iki politika aracını gündeme getirdi. Birincisi, durgunluğa karşı iç talebi pompalamaktı; bunun için memur ve işçi aylıkları reel ola- rak arttmlırken tuketime dönuk borçlanma devre>e sokuldu. Ikincisi, ithalatın hızlanıp ihracatın yavaşlaması yoluyla enflasyonist baskıyı azaltmaktı; bunun için de dış tica- ret ve döviz rejimi tam serbestiye geçerken döviz fiyatındaki artışı enflasyon oranının altında tutacak politikalar güdülmeye baş- landı. Nitekim 1990'ın 2. çeyreğinden itiba- ren enflasyon yavaşlarken ekonomi büyük bir canlanma yaşamaya başladı. Oysa bugünkü görünüme göre Türkiye tekrar ekonomiyi ciddi krize sokabilecek ye- ni bir sürece girmiş bulunuyor. Nedeni ise kısa vadeli sermaye girişlerine dayanan ye- ni ekonomi politikasımn Körfez krizi do- layısıyla nereye gideceğinin belirsiz olması. Yeni politika, ülkede doviz arzında dış dun- yanın getiri hesaplarına bağlı ve ne kadar süreceği belirsiz bir bollaşma yaratıyor; bu bollaşma da TL'yi aşın dış değeri olan bir paraya dönüştüruyor. Sonuçta değeri artan TL ve düşürülen ithalat koruma oranları it- halatı pompalarken, aşın değerlenen TL'ye ihracat teşviklerindeki azalma eklendiğin- de ihracat duraklıyor. Bunun sonucunda, 1990 yılının ilk yarısında cari işlemler açığı 2 milyar dolara yaklaşmış bulunmakta. Yani daha Körfez krizinin etkileri ortaya çıkmaz- dan önce cari açık kabul edilebilir sınırın çok üzerine çıkmış bulunuyor. Kısa vadeli sıcak parayı, yetkililer, çok bi- linçli bir politika ile Türkiye'ye çekmekte- ler. Içerdeki faiz haddi, TL'nin dış değer kaybının ortalama 15-20 puan üzerinde bu- lunuyor; dışardan döviz olarak gelen fon- lar bozdurulup TL'ye çevriliyor ve örneğin bir yılhğına yatırüdığında %55 kadar faiz getiriyor; bu da TL'nin yülık dış değer kay- bının ("7035-40 kadar) iyi bir getiri sayıla- cak ölçüde üzerinde. Bunu alan TL'ye çe- virdiği fonu tekrar dövize çevirip dışarı gi- diyor. Fonların sağladığı getiri başka bir alanda sağlayabileceğinin üzerinde olduğu sürece de Türkiye'ye net giriş sürüyor. Körfez krizi patlayıncaya kadar geçen dö- nemde, Türkiye bu politikadan birkaç bi- çimde yararlandı. Birincisi, sürekli reel de- valuasyonlann yarattığı fiyat arttıncı etken- leri, reel değeri artan TL. sayesinde sımrla- yabildi. İkincisi, 10 milyar doları aşan dö- viz rezervleri sayesinde yüksek maliyetli bir kısım borçlan vadesinden önce ödemeye geçti; aynı zamanda, rezerv birikiminin ya- ratabileceği enflasyonist etkileri böylece sı- mrlamış oldu. Üçüncusü, "başkasının ce- binden"de olsa, artan ithalata dayalı ve ucuz girdilerin desteklediği iç üretim artışına da- yalı bir canlanma ve refah artışı ortaya çıktı. Bu politika ABD gibi bir süper güç tara- fından uygulanır, bu süper gücün de Japon- ya gibi bir "süper finansör"ü olursa, uzun soluklu olabilir. Oysa Türkiye gibi dunya ekonomisi nezle olduğunda zatürreye tutu- labilen ülkelerde, rüzgârlar tersine döndü- ğünde yoğun bir kriz ortaya çıkabilmekte- dir. Türkiye bugünküne benzer bir durumu DÇM'lerle 1975-77 arasında yaşamış, 1978'de ise nefesi tükenerek etkileri 7-8 yıl süren yoğun bir krize girmiştir. Bugün Kör- fez kriziyle ortaya çıkan durumda ise, her an dünkü durumun tekrarlanması tehlike- si vardır. Nedeni açıktır: Yetkililer dahil, he- men herkes Irak'a ambargonun Türkiye'ye maliyetini 2.5-3 milyar dolar kadar tahmin etmektedir. Askeri harcamalardaki artışın ise -zaten 15 trilyon açık veren bütçeye- 2 trilyon ek yük getireceği hesaplanıyor. Bu tablo karşısında Türkiye'ye kazanç hesap- larıyla gelen kısa vadeli dış sermaye şu an- da ciddi biçimde düşünüyor olmalıdır. Körfez krizinin ortaya çıkardığı tabloya göre TL'nin dış değer kaybını son yüdaki gibi sınırlamak mümkün olmayabilecektir; oysa, dış sermayenin kazancı TL'nin dış de- ğer kaybının faiz haddinin önemli bir marj- la altında kalmasına bağlıdır. tşte bu nok- tada, söz konusu sermaye kolayca ekono- mik kriz yaratıcı bir etkene dönüşebilir. Bir yandan Türkiye'nin Irak'la ortak sınırı ol- ması, bir yandan dış basında Turkiye'yi sa- vaşa itekleyen yayınlar, dış fon sahiplerini her an kuşkuya düşürebilir. Bu da fon gi- rişlerinin durmasına, vadesi gelenlerin de çekip gitmesıne yol açabilir. Ya da bunu ön- lemek için faiz hadlerinin içerde olağanus- tü artması gerekebilir. Bu durumda ne olacaktır? 1990'da 3-4 milyar dolar cari işlem açığına doğru ko- şan Türkiye bu kaçışa nasıl intibak edecek- tir? Türkiye gibi bıçak sırtında ekonomik dengesini kuran bir ülke, savaş çığlıklan atan tuzu kuru ülkelerle birlikte yola çıkar- ken bu hesaplan ciddi biçimde yapmak zo- rundadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle