Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 28 AĞUSTOS 1990
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ ...KÖR FEZ KRİZÎ... KÖI
IRAK BÜYÜKELÇİSİ CEVAD:
Tür kiye,taraf olmaklahataettiIrak'ın Ankara Büyükelçisi Tank Abdülcabbar Cevad, "Türki-
ye ile Araplar arasında bir sorun yoktu. Araplar arasmda bir
sorun yaşanıyor. Bu tutum unutulmayacaktır" dedi.
ANKARA (ANKA) — Irak'ın Ankara
Büyükelçisi Tank Abdülcabbar Cevad,
Türkiye'nin Körfez krizi konusunda, Irak'a
karşı açık tutulmasını eleştircrek "Türkiye,
bu konuda taraf olmakla çok büyük bir ha-
U yaplı" dedi. Büyükelçi Tank Abdülcab-
bar Cevad, Türkiye'nin bölgeye gönderece-
ği her bir askerin düşmanca bir tutum ola-
rak değerlendireceklerini bildirdi.
Büyükelçi Tank Abdülcabbar Cevad,
ANKA muhabiri Ahmet Atakay'ın, Türki-
ye'nin Körfez krizi konusundaki tutumu ve
son gelişrnelerle ilgili sonılannı yanıtladı.
Büyükelçi, Türkiye'nin, Irak'a karsı her
hareketinin gelecekteki ilişkilerde derin ya-
ralar açacağını söyledi. Araplann Türkiye
ile bir sorunu olmadığıru söyleyen Büyükel-
çi, "Türkiye neden savaşa girmek istiyor?"
diye sordu.
Irak'ın Ankara Büyükelçisi'ne sorulan.so-
rular ve alınan yanıtlar şöyle:
— Irak'ın Kuveyt'i ilhakıyla birlikte böl-
gede sıcak savaş koşullan ortaya çıktı. Ku-
veyt'i neden ilbak ettiniz?
CEVAD — Kuveyt, zaten Irak toprakla-
nnın bir parçasıydı. Biz türn Arap ülkeleri
tek bir halkız, Ingiliz sömürgeciliği geldi,
Kuveyt'i Irak'tan kopardı. Hem de Ingiliz-
ler bunu anlaşmasız, imzasız aldı. Biz de bu
haksızlıg^ duzeltmiş olduk.
— Kuveyt'i ilhakınız ve ortaya çıkan kriz
konusunda Türkiye hükümetinin tiıtumu-
nu nasıl değerlendiriyorsunuz?
CEVAD — Türkiye, bu olayda Irak'a kar-
şı taraf olmakla çok büyük bir hata yaptı.
Îran-Irak savaşında Türkiye tarafsız kalmış-
tı. O tavn doğruydu, çünkü bizimle Iran'ı
ilgilendiren bir olay söz konusuydu. Ama
bu olayda Türkiye, tek taraflı tutum aldı.
Ekonomi zarara uğradı. Türkiye, Araplar
arasında ortaya çıkan çelişkiye kanşmasay-
dı, Türkiye ile Araplar arasında bir sorun
yoktu. Araplar arasında bir sorun yaşan-
makta. Neden Türkiye bu soruna girmek is-
tiyor? Araplar arasındaki sorun sonunda
çözümlenecektir, ama Türkiye'nin bu yan-
IJŞ, olurnsuz tutumu unutulmayacaktır.
— Türkm'nin Suudi Arabistan'a asker ya
da savaş gemisi göndennesi halinde tutumu-
nuz ne olacak?
CEVAD — Türkiye'nin bölgeye göndere-
ceği her bir asker ya da savaş gemisinin bi-
zim tarafımızdan "düşmanca bir tutum"
olarak değerlendirileceği tabiidir. Savaş ge-
misinin Irak gemilerıne saldırması ise "bir
savaş ilanı" olarak kabul edilecektir. Bu as-
ker ya da gemiler, buraya piknik için git-
meyeceklerdir.
Ayrıca Türkiye'nin bize karşı her zararlı
hareketi, karşı davranışı, gelecekteki ilişki-
lerimizde derin yaralar açacaktır. Türkiye
1
nin alacağı düşmanca tavn, Ardp halkı ge-
lecekte unutmayacâktır.
— Türkiye'nin Irak'la geçmişte lyi Uişki-
leri oldu, bugön ortaya çıkan olnmsuzlnk
için ne söylemek istersinizî
CEVAD — Türkiye ile tarihsel dostluk
ilişkimiz var. Türkiye yakın geçmişte çok
büyük sorunlar geçirdi. Biz bu konularda
Türkiye'nin hep yanında yer aldık.
— Güneydogu'daki terörist harekeüer ve
sıcak takip eylemini mi kastediyorsunoz?
CEVAD — Biz terorizme karşıyız, Türki-
ye'ye karşı her terörist harekete de karşıyız.
Sadece sıcak takip olayı değil, başka konu-
lar da var. Ama şimdi açıklamak istemiyo-
rum, daha zamanı değil. Yani Türkiye bu-
rada vefasızlık örneği veriyor.
— Sizin Kuveyt'i Uhakınm Kuveyt halkı
nasıl karşılıyor? Size karşı direniş hareket-
leri oldugu söyleniyor?
CEVAD — Hayır, hiçbir problem yok.
Zaten Kuveyt'te yasayanlann yüzde 75'i ya-
bancı, Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve-
saire ulke insanlanndan olusuyor. Onlar da
Kuveyt'ten ayrıldılar.
— Ortaya çıkan bu krizin çözümii için siz
ne düşünüyorsunuz, Saddam Hüseyin, ey-
lemi ile Hitler'e benzetiliyor? Bu konudald
döşÜDceniz nedir?
CEVAD — Bu benzetme Amerikan pro-
pagandasL Bölgedeki başta ABD kuvvetieri
olmak üzere yabancı kuvvetler çekilirse so-
run çözümlenir.
Akbalut'un yanıtı
Başbakan Yıldınm Akbulut, Irak Büyü-
kelçisi'nin sözleriyle ilgili olarak UBA'nın
bir sorusunu yanıtlarken şunlan söyledi:
"Başkalannın ne söyledigi bizi ilgilendir-
mez. Biz kendi karanmız doğrullusunda
davranırız."
KUKTLERIN DURUMU
Ankara'nın gözü
Talabani'deKürdistan Yurtsever Birliği (PUK) ve Kürdistani Cephe lideri
Celal Talabani'nin Washington'dan sonra Şam'daki
temaslarını da yakından izleyen Ankara, Körfez krizinin
uzamasının, Kürt örgütlerini harekete geçirebileceği görüşünde.
YASEMİN ÇONGAR
GELDİLER — ABD'nin Kuveyt Elçiligi'ade çalışanlann yanlannda çocuklan, çocuklardan çogunun da oralarda bırakmaya kıyamadıklan köpekleri vardı. (Fotograf: Rıza Ezer)
HABUR
Kuveyt'teki ABD'lilerDiyarbakır'da
ANKARA — Kürdistan Yurtsever Bir-
liği (PUK) lideri Celal Talabani'nin Was-
hington'dan sonra Şam'da da bazı temas-
larda bulunması Ankara'yı rahatsız etti.
Körfez krizinin uzamasının bölgedeki Kürt
örgütlerini harekete geçireceği kaygısını ta-
şıyan yetkililer, Talabani'nin bu iki baş-
kentteki temaslan ve diğer ülkelere yöne-
lik girişimleri konusunda yoğun bir bilgi al-
ma çalışma.i başlattılar. Dışişleri Bakanlı-
ğı kaynakları, bu çalışma sonucunda "Ta-
labani'nin beklediği karşılığı bulamadığı-
nın" anlaşıldığmı ifade ediyorlar.
Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında ABD'-
ye giden Celal Talabani'nin bu ülkede bu-
lunduğu sttre içinde hangi düzeyde görüş-
meler yaptığı halen bilinmiyor. ABD yet-
kililerinin Talabani ile hiçbir resmi temas
yapümadığı yolundaki açıklamalan, Anka-
ra tarafından "yeterü" görülmedi. Dışiş-
leri Bakanlıği'nın bir üst duzeyli yetkilisi,
Talabani'nin ABD'ye "ra*atça" yolculuk
edebilmesinin bazı soru işaretleri yarattığını
belirterek "Aynca kendisinin VVashington'-
da gayri resmi olsa da bazı goruşmelerde
bulundugu konusunda duyumlar alıyoruz.
Bu temasların Turkiye'yi de yakından ilgi-
lendirecek bir içerik taşıması olasılığı rahat-
sız edickür" diye görüş bildirdi.
PUK yöneticiİiği dışuıda Kürdistani Cep-
he adlı oluşumun da temsilciliğini yapan
Celal Talabani'nin, Şam'da Saddam Hü-
seyin karşıtı muhalif güçlerle bir araya gel-
mesi de Ankara tarafından yakından izlen-
di. Yetkililer, Körfez krizinin uzaması du-
rumunda Irak Devlet Başkanı Saddam Hü-
seyin'in güç yitireceği ve bunun da Irak'-
taki baa muhalefet gruplan ile Kürt örgüt-
lerini "yönetime karşı nareket düzenleme-
ye sevk edebileceği" görüşünü taşıyorlar.
Ankara'daki diplomatik çevrelerde bu ko-
nuda yapılan son değerlendirme şöyle:
"Talabani, Kürt haber ajansına (ANK)
yaptığı belirtilen açıkiamada, askeri hare-
ketin koşullannın olgunlaşmasını bekledik-
lerini söyledi. Körfez krizi bir süre daha de-
vam ederse BM Güvenlik Konseyi'nin 665
sayılı karannın olanak tanıdığı sıkı ablu-
kanın iyice bunalttıgı Irak'ta, Saddam Hü-
seyin yönetiminin giderek güç yitirmesi bek-
lenebilir. Bu durumda ABD, SSCB gibi ba-
zı ülkelerin etkisindeki kişiler ile Şii ve Kürt
gruplanmn BAAS karşıtı bir darbe girişi-
mi muhtemeldir. Talabani'nin Şam'da yap-
tığı toplantılar da bu çerçevede degeriendi-
.ilmeli. Kuşkusuz böyle bir darbe girişimi,
Irak'ın iç işi olacaktır. Ancak bizim top-
raklanmızın guneyinde gerçekleşebilecek
olaylann, egemenliğimizi ve toprak bütün-
lüğümüzıi tebdit edebilecek yönlerini önce-
den göz önunde tutmamız da dogal sayıl-
malıdır."
Öte yandan Talabani'nin, Arap, Avru-
pa ülkeleri ve ABD yönetimi nezdinde gi-
rişimde bulunarak Türkiye'nin Irak'a sal-
dırmasının kabul edilmeyeceğini bildirdiği
öğrenildi. Kürdistani Cephe adına yapıldı-
ğı belirtilen bu girişim konusunda Türki-
ye'nin ilgili başkentlerdeki büyükelçileri
aracıhğıyla bilgi toplandı. Yetkililer, bu gi-
rişim sonucunda söz konusu yönetimlerin
Talabani'ye hiçbir karşüık vermediğinin öğ-
renildiğini belirttiler.
Bağdat'tan ayrılan kafilede bulunan 3 kişinin Habur'a
gelmeden önce Iraklı yetkililerce gerekçe gösterilmeden
Türkiye'ye girişlerinin engellendiği öğrenildi. Amerikalı
kafilenin Diyarbakır'a götürülmesi sırasında gelişmeleri
görüntülemek isteyen gazetecilerle güvenlik güçleri arasında
zaman zaman yumruklaşmaya varan tartışmalar çıktı.
VEDAT YENERER
ALİ DOĞAN
ERGUN AKSOY
HABUR/DİYARBAKIR — ABD'nin
Kuveyt Büyükelçiliği diplomatlarmın eş ve
çocuİclarından oluşan 52 kişilik ilk Ameri-
kan kafilesi, Irak makamlanmn izniyle Ha-
bur'dan dün sabah erken saatlerde Türki-
ye'ye girdi. Amerikan kafilesinde bulunan
3 kişinin ise Irak makamlannca Türkiye'ye
girişlerine "gerekçe gösterilmeden" izin ve-
rilmediği vealıkonuldukları öğrenildi. Ka-
fıle uzun bir süre gümrük sahasında bekle-
tildikten sonra ABD'li diplomatlar ve Türk
yetkililerince alınan önlemler altında Diyar-
bakır'a, oradan da uçakla Adana İncirlik
Üssü'ne götürüldü. Amerikalılann Haburi
dan Diyarbakır'a götürülmeleri sırasında,
gelişmeleri izlemek ve görüntülemek isteyen
gazetecilerle güvenlik güçleri ve Amerika-
lılar arasında zaman zaman yumruklaşma-
ya varan tartışmalar oldu.
KONUK YAZAR
Türkiye'nin Irak'a açılan kapısı Habur'a
dün saat 02.00 sıralarında 13 araçlık kon-
voyla gelen 52 Amerikalı kadın ve çocuk,
aralarında ABD'nin Ankara Büyükelçisi
Morton Abramowitz'in eşi Sheppin Abra-
mowitz'in de bulunduğu 20 kişilik Ameri-
kan heyeti tarafından karşılandı. Grup,
gümrük sahasındaki pasaport işlemlerinin
tamamlanmasından sonra iki otobüsle sa-
at O3.3O*da Diyarbakır'a gitmek üzere çok
sıkı güvenlik önlemleri altında yola çıkanl-
dı. Habur'dan giriş yapan öteki Ülkelerin va-
tandaşlanna son derece ilgisiz kalınırken,
yanlannda özel kafesler içinde getirdikleri
çok sayıda kedi ve köpek bulunan 52 Ame-
rikalının yol boyunca askeri koruma altı-
na alınması ve gazetecilerden âdeta saklan-
ması dikkatleri çekti.
Habur sınır kapısında bulunan gazeteci-
lerin görüşme isteklerine, araçlannı son sü-
rat üzerlerine sürerek yanıt veren askeri bir-
liklerin rehberliğindeki konvoy, yakıt ihti-
yacı nedeniyle Cizre yakınlannda durdu. Bu
sırada Körfez bunalımında bugüne kadar
Irak işgali altındaki topraklardan çıkmayı
başaran ilk Amerikah grup olması dolayı-
sıyla gazetecüer, görüşme ve fotograf çek-
me isteminde bulundular. Camlannın tümü
perdelerle kapatılan iki otobüse bindirilen
kafileye eşlik eden Amerikalı diplomatlar
ve baa Türk görevliler ile gazetecüer ara-
sında zaman zaman tartışmalar oldu. Bu
arada ABD'nin Adana Konsolosluğu lkin-
ci Kâtibi Peter E. Scon, otobüsteki Ameri-
kalılan görüntülemek isteyen gazetecilerden
Güneş gazetesi muhabiri Cengiz Mumay'ı
tokatladı. Tartışma bazı yetkililerin ve ga-
zetecilerin araya girmesiyle yatıştırıldı.
'Ben MİT ajanıyım'
DiyarSakır'a saat 08.00 sıralannda ula-
şan kafilenin Şehitlik semtindeki sağlık eği-
tim merkezi ve hekimevine yerleştirilmesi sı-
rasında askeri inzibat ve siyasi şube ekiple-
rince geniş güvenlik önlemleri alındı. Ame-
rikalıları otobüslerden inerken görüntüle-
mek isteyen gazetecilerle yetkililer arasın-
da yeniden tartışma çıktı. Diplomatlarla
otuza yakın gazeteti arasında meydana ge-
len sürtüşme sırasında ABD Adana Konso-
losluğu Ikinci Kâtibi Scor'un gazetecilere
yeniden saldırdığı görüldü. Bu sırada, "Sen
Amerikalıya nasıl vunırsun lan" diyen ve
kendisini "MİT ajam" olarak tanıtan bir
Türk görevli de gazetecilerin üzerine yürü-
dü. Olay üzerine bazı gazetecilerin, ikinci
kâtip Colle'ü sille-tokat tartakladıkları gö-
rüldü. Emniyet müdürlüğünden üst düzey
bir yetkilinin araya girmesiyle tartışma so-
na erdi.
'Amerikalılar maymun mu?'
Bu arada araçlardan, kafiledekilerin eş-
yalanyla birlikte "özel kafesler" içinde ke-
di ve köpekler ile bu hayvanlara ait mama-
ların da koliler halinde hekimevine taşın-
dığı gözlendi. Gazetecilerin görüşme istem-
lerini yinelemeleri üzerine Ankara Büyükel-
çiliği Basın Ataşesi Scheilla Austrian, bina
önündeki demir parmaklıklann ardından
gazetecilerle bir konuşma yaptı. Gazeteci-
lerin arada demir parmaklık olrrıaksızın gö-
rüşme istemlerini ise reddeden Austrian, de-
mir parmaklıklann öteki tarafından gaze-
tecilere basın toplantısı düzenlemek isterae-
diklerini belirterek "Neden fotograf çekmek
istiyorsunuz? Onlar eğlencelik maymun
mu?" dedi.
Edinilen bilgilere göre beklenen 55 kişi-
den 52'sinin Türkiye'ye gecebüdiği, kalan 3
erkek çocuğun ise Irakh yetkililer tarafın-
dan "gerekçe gösterilmeden" geçişleri en-
gellenerek alıkonulduğu öğrenildi. Kafile,
sağlık eğitim merkezi ve hekimevinde bir sü-
re ihtiyaç giderdikten sonra hava yoluyla sa-
at 12.00'de Adana'daki încirlik Hava Üssüi
ne hareket etti.
Amerikalılann bugün tncirlik'ten kendi-
lerine ayrılan bir uçakla ülkelerine dönme-
leri bekleniyor.
OPEC 'üretim
artışı'nı tartışıyorEkonomi Servisi — OPEC'e üye 13 ül-
keden ll'inin temilcileri, önceki gün.Viya-
na'da başlattıkları gayri resmi görüşmeleri
sürdürüyor. Irak ve Kuveyt'e yönelik ambar-
go nedeniyle ortaya çıkan petrol açığım ka-
patmak üzere üretimlerini artunp arttırma-
mayı göriisen ülke temsilcileri, böyle bir ka-
rara olanak tanıması için yalnızca bir "da-
nışma toplantısı" niteliğindeki görüşmele-
rin, bu hafta içinde olağanustü resmi bir
OPEC toplantısına dönüştürülmesi konu-
sunu da tartışıyorlar.
Viyana'daki gayri resmi toplantıya yalnız-
ca Irak ve Libya katılmıyor. Gayri resmi ni-
telikte olduğu için bu toplantıdan petrol üre-
timinin arttınhiıası yolunda bir karann çık-
ması olanaksız. Bu nedenle altı üye Ulke,
toplantımn "olağanustü" nitelik kazanarak,
böyle bir karann alınabilmesi için gerekli
prosedürün uygulanmasını istiyorlar. Bu altı
ülke, Suudi Arabistan, Venezuela, Katar,
Birleşik Arap Emüiikleri, Ekvator ve Ku-
veyt (sürgündeki hükümet). Ancak olağa-
nustü bir OPEC toplantısının yapılabümesi
için, üye ülkelerinin çoğunluğunun, yani 7
ülkenin çağnya katılması gerekiyor.
Venezuela Petrol Bakanı Celestino Ar-
mas, bir açıklama yaparak diğer üye ülke-
leri kriz konusunda olağanustü bir toplan-
tı yapmaya çağırdı ve dünya petrol piyasa-
sının Irak ve Kuveyt'e uygulanan ambargo
nedeniyle darboğazda olduğunu öne sürdü.
Bu ambargo dolayısıyla, günde 4 miryon va-
ril petrol açığı doğmuştu.
Ancak OPEC'e üye bazı ülkeler, tran'ın
önderh'ğinde, kuruluşun temmuz sonunda
aldığı karara hâlâ uyması gerektiğini söy-
lüyor. Bu karara göre OPEC ülkeleri, üre-
timlerini günde 22.5 milyon varille sınırla-
mışlar ve petrol fıyatım da yıl sonuna ka-
dar varil başma 21 dolara çıkarmayı taah-
hüt etmişlerdi. Ancak hemen ardından baş-
layan Körfez krizi nedeniyle petrol fıyatla-
ri fırlamış ve 1985'lerden beri en yüksek dü-
zey olan 30 dolara kadar çıkmıştı. OPEC-
in, üretimi arttırmak içinbir karar alıp al-
mayacağı bilinmiyor. Ancak Katar Petrol
fçişleri Bakanı Şey h Abdullah El Tani, bir
gün içinde, OPEC'in olağanustü bir toplantı
yapmak üzere karar alabileceğini söyledi.
Bu arada Suudi Arabistan Petrol Baka-
nı Hişam Nazır, ulkesinin günlük petrol ure-
timini, OPEC'in kararı olsun ohnasın, 2
milyon varil arttıracağını bildirdi.
Kısa vadeli sermaye ve Körfez kriziTürkiye gibi dünya ekonomisi nezle olduğunda zatürreeye
tutulabilen ülkelerde, rüzgârlar tersine döndüğünde yoğun
bir kriz ortaya çıkabilmektedir. Bugünküne benzer bir
durum, DÇM'lerde 1975-77 arasında yaşanmıştır. 1978'de
Türkiye'nin nefesi tükenmiş ve etkileri 7-8 yıl süren yoğun
bir krize girilmiştir.
Prof. Dr. GULTEN KAZGAN
IÛ İktısat Fakültesi öğrelım uyesi
Türkiye 199O'lı yıllara dış ticaret ve dö-
vû rejimindeki yaklaşımını değiştirerek gir-
di, reel devalüasyonlarla ve yüksek oranlı
teşviklerle ihracatı arttırmak, bir yandan da
ithalat liberasyonunun getireceği ithalat ar-
tışmı artan döviz fiyatlan ve fonlar yoluy-
la sınırlamak 198CCİİ yülan tammlamıştı. Bu
politikanın amacı, cari işlemlerde dengeyi
sağlamak, böylece dış borç stokundaki sü-
rekh' tırmanma>i durdurmaktı.
Nitekim 1988 ve 1989 yılında bir böluraü
"fiktir
1
olsa da, cari işlemler fazlası sağ-
landı; dış borç stoku 40-41 milyar dolar ci-
varında durakladı.
Ne var ki bu arada enflasyon hızla üç ha-
neü olmaya doğru tırmanmaya başladı; bir
taraftan da 1988'in 2. çeyreğinde başlayan
durgunluk 1989'un son çeyreğine kadar sür-
du; sanayide kapasite kullanımı wo
7O'in al-
tına düşerken işsizük tırmanmaya başladı.
Yani ekonomi tipik bir stagflasyon süreci-
ne girdi. Hükümet bu süreci aşmak için iki
politika aracını gündeme getirdi. Birincisi,
durgunluğa karşı iç talebi pompalamaktı;
bunun için memur ve işçi aylıkları reel ola-
rak arttmlırken tuketime dönuk borçlanma
devre>e sokuldu. Ikincisi, ithalatın hızlanıp
ihracatın yavaşlaması yoluyla enflasyonist
baskıyı azaltmaktı; bunun için de dış tica-
ret ve döviz rejimi tam serbestiye geçerken
döviz fiyatındaki artışı enflasyon oranının
altında tutacak politikalar güdülmeye baş-
landı. Nitekim 1990'ın 2. çeyreğinden itiba-
ren enflasyon yavaşlarken ekonomi büyük
bir canlanma yaşamaya başladı.
Oysa bugünkü görünüme göre Türkiye
tekrar ekonomiyi ciddi krize sokabilecek ye-
ni bir sürece girmiş bulunuyor. Nedeni ise
kısa vadeli sermaye girişlerine dayanan ye-
ni ekonomi politikasımn Körfez krizi do-
layısıyla nereye gideceğinin belirsiz olması.
Yeni politika, ülkede doviz arzında dış dun-
yanın getiri hesaplarına bağlı ve ne kadar
süreceği belirsiz bir bollaşma yaratıyor; bu
bollaşma da TL'yi aşın dış değeri olan bir
paraya dönüştüruyor. Sonuçta değeri artan
TL ve düşürülen ithalat koruma oranları it-
halatı pompalarken, aşın değerlenen TL'ye
ihracat teşviklerindeki azalma eklendiğin-
de ihracat duraklıyor. Bunun sonucunda,
1990 yılının ilk yarısında cari işlemler açığı
2 milyar dolara yaklaşmış bulunmakta. Yani
daha Körfez krizinin etkileri ortaya çıkmaz-
dan önce cari açık kabul edilebilir sınırın
çok üzerine çıkmış bulunuyor.
Kısa vadeli sıcak parayı, yetkililer, çok bi-
linçli bir politika ile Türkiye'ye çekmekte-
ler. Içerdeki faiz haddi, TL'nin dış değer
kaybının ortalama 15-20 puan üzerinde bu-
lunuyor; dışardan döviz olarak gelen fon-
lar bozdurulup TL'ye çevriliyor ve örneğin
bir yılhğına yatırüdığında %55 kadar faiz
getiriyor; bu da TL'nin yülık dış değer kay-
bının ("7035-40 kadar) iyi bir getiri sayıla-
cak ölçüde üzerinde. Bunu alan TL'ye çe-
virdiği fonu tekrar dövize çevirip dışarı gi-
diyor. Fonların sağladığı getiri başka bir
alanda sağlayabileceğinin üzerinde olduğu
sürece de Türkiye'ye net giriş sürüyor.
Körfez krizi patlayıncaya kadar geçen dö-
nemde, Türkiye bu politikadan birkaç bi-
çimde yararlandı. Birincisi, sürekli reel de-
valuasyonlann yarattığı fiyat arttıncı etken-
leri, reel değeri artan TL. sayesinde sımrla-
yabildi. İkincisi, 10 milyar doları aşan dö-
viz rezervleri sayesinde yüksek maliyetli bir
kısım borçlan vadesinden önce ödemeye
geçti; aynı zamanda, rezerv birikiminin ya-
ratabileceği enflasyonist etkileri böylece sı-
mrlamış oldu. Üçüncusü, "başkasının ce-
binden"de olsa, artan ithalata dayalı ve ucuz
girdilerin desteklediği iç üretim artışına da-
yalı bir canlanma ve refah artışı ortaya çıktı.
Bu politika ABD gibi bir süper güç tara-
fından uygulanır, bu süper gücün de Japon-
ya gibi bir "süper finansör"ü olursa, uzun
soluklu olabilir. Oysa Türkiye gibi dunya
ekonomisi nezle olduğunda zatürreye tutu-
labilen ülkelerde, rüzgârlar tersine döndü-
ğünde yoğun bir kriz ortaya çıkabilmekte-
dir. Türkiye bugünküne benzer bir durumu
DÇM'lerle 1975-77 arasında yaşamış,
1978'de ise nefesi tükenerek etkileri 7-8 yıl
süren yoğun bir krize girmiştir. Bugün Kör-
fez kriziyle ortaya çıkan durumda ise, her
an dünkü durumun tekrarlanması tehlike-
si vardır. Nedeni açıktır: Yetkililer dahil, he-
men herkes Irak'a ambargonun Türkiye'ye
maliyetini 2.5-3 milyar dolar kadar tahmin
etmektedir. Askeri harcamalardaki artışın
ise -zaten 15 trilyon açık veren bütçeye- 2
trilyon ek yük getireceği hesaplanıyor. Bu
tablo karşısında Türkiye'ye kazanç hesap-
larıyla gelen kısa vadeli dış sermaye şu an-
da ciddi biçimde düşünüyor olmalıdır.
Körfez krizinin ortaya çıkardığı tabloya
göre TL'nin dış değer kaybını son yüdaki
gibi sınırlamak mümkün olmayabilecektir;
oysa, dış sermayenin kazancı TL'nin dış de-
ğer kaybının faiz haddinin önemli bir marj-
la altında kalmasına bağlıdır. tşte bu nok-
tada, söz konusu sermaye kolayca ekono-
mik kriz yaratıcı bir etkene dönüşebilir. Bir
yandan Türkiye'nin Irak'la ortak sınırı ol-
ması, bir yandan dış basında Turkiye'yi sa-
vaşa itekleyen yayınlar, dış fon sahiplerini
her an kuşkuya düşürebilir. Bu da fon gi-
rişlerinin durmasına, vadesi gelenlerin de
çekip gitmesıne yol açabilir. Ya da bunu ön-
lemek için faiz hadlerinin içerde olağanus-
tü artması gerekebilir.
Bu durumda ne olacaktır? 1990'da 3-4
milyar dolar cari işlem açığına doğru ko-
şan Türkiye bu kaçışa nasıl intibak edecek-
tir? Türkiye gibi bıçak sırtında ekonomik
dengesini kuran bir ülke, savaş çığlıklan
atan tuzu kuru ülkelerle birlikte yola çıkar-
ken bu hesaplan ciddi biçimde yapmak zo-
rundadır.