23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 AĞUSTOS 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5 Soljenitzin ülkesine dönmüyor • \EW YORK (AA) — SSCB Başkanı Gorbaçov'un çıkardığı bir kararname ile yurttaşhk hakları lade edikn dünyaca ünlü Sov>'et yazarı Alexander Solieniızin, Rusya Federasyonu tarafından ülkesine dönmesı ıçin ...ıpılan daveti reddetti. 1966-1988 yılları arasında vatanda^lıktan çıkarılan tüm Sovyet yurttaşlarının haklarının iade edilmesini öngören kararname çerçevesinde, yurttaşhk hakları geçen hafta iade edilen Soljenitzin, Sovyet TASS haber ajansı, SSCB'nin belli başlı gazatelerinde birinci sayfadan verilen Başbakan Sılayev'in "konuğu olması için ısrarlı ricada bulunduğu" mektubunu dün yanıtladı. Soljenitrin, "Öz yurduma bir konuk ya da turist olarak dönmeyi düşünmem imkân dışı. Ancak döndüğüm zaman bu, orada yaşamak ve ölmek için olacaktır. En umutsuz yıllarda bile bir gün geri döneceğimi biliyordum" dedi. 71 yaşındaki Soljenitzin, SSCB içinde tüm kitaplarının basılması ve 'Gorbaçov reformları'nın henüz anlaşılamadığı en ücra yurt köşelerine dek dağıtımlanna imkân tamnması şartıyla, ülkeye dönmeyi ciddi şekilde düşüneceğini söylüyor. Iferyüzti Düşleri • Kiiltür Servisi — Yeryüzü Düşleri adh dergi birkaç aylık aradan sonra ağustos sayısıyla yeniden günışığında. Dergide Osman Çakmakçı, "Yaşam Burda!" başhkh denemesinde insanoğlunun varolma serüvenini, doğa- insan ilişkilerini sorguluyor. î. Sabri Erdem "Bir önceki zamana kısılmışım" denemesinde sonu ve başlangıcı olmayan zamanın peşinde. Kadir Çağlayan "Bir 'duygu çağı' söylemi olarak: Evet" başhkh yazısıyla, Tozan Alkan, Ümit Sinan, Servet Özcan, Zeynep G. Güngören, Turgut Toygar, Osman Çakmakçı şiirleriyle Yeryüzü Düşleri'ne katkıda bulunuyorlar. Derginin bu sayısında Gerard de Nerval çevirilerine bir sayfa ayrılmış. Nerval'in "La Serenade" şiiri ve "Bohem" başhkh yazısı Tozan Alkan'ın, "Onaltıncı yüzyılm şairleri" yazısı ise Erdoğan Alkan'ın çevirisiyle yayınlanmış. Greeneflen yeni kitap • Kiiltür Servisi — Türkiye'de "Havana'daki Adamımız", "Yıkıbş", Casuslar ve Insanlar", "Yüzbaşı ve tnsan" ve 'Istanbul Trcni" adlı romanlanyla tanınan 86 yaşındaki yazar Graham Greene son olarak "The Last Word and Other Stories" adh bir kitap yazdı. Greene bugünlerde 1991'de yayımlanacak yeni kitabı "Reflections"ın hazırhklan ile meşgul. llk büyük başarısmı "Istanbul Treni" adlı kitabı ile elde etti Greene (1932). Bu romanda ölümcUl tehlikelere işaret ederken diğer romanlarında şiddetli bir ölüm için Londra'yı terk etmenin gerekmediği üzerinde dunıyordu. Graham Greene için yazmak seyahat etmek gibi bir iş. Yazara göre ana amaç kalabahk, melankoli ve panikten sakınmak. Sinemaseverlere yeni filmler • Kültür Servisi — U1P, "Roadhouse", "Amerika Rüyası", "Shirley Valentine" ve "Geleceğe Dönüş"ün ardından önümüzdeki haftalarda Türk sinemaseverlere Steven Spielberg'in "Ahvays", John McTiernan'ın "Kızıl Ekim", Mike Figgis'in "Internal Affairs" ve Tony Scott'un "Days of Thunder" adlı filmlerini sunacak. "Kızıl EkinV'in başrollerinde Sean Connery ve Alec Baldwin, "Internal Affairs"de Richard Gere ve Andy Garcia, "Days of Thunder" ise Tom Cruise, Robert Duvall, Nicole Kidman ve Randy Quaid yer alıyor. Atıf Yılmaz 40yılı aşan sinema serüvenini "Bölük Pörçük Anılar" kitabında topluyor Bir Atıf Yılmaz kitabıMİNE G. SAULNİER Yönetmen olarak tanıdığımız Atif Yılmaz'ın tüm ününe karşın kamuoyuna pek yansımayan özel yaşamında, sinema yapmaktan gayri iki marifeti daha var: Resim yapmak ve yazmak. Bu günlerde anılannı yazıyor Atıf Yılmaz. Kimler yok ki o anılarda: James Baldvvin'den Kemal Tabir'e, Yıl- maz Güney'den Türkfin Şoray'a, Türkiye'nin yarım yüzyühk sanat tarihi, sanki bir Fılm şeridi gibi. Ama bu kez ak kâğıt üstüne siyah mürekkeple. Yalnız sanat tarihi mi? Hayır. Atıf Yılmaz'ın 1926 yılında, Mersin'de başlayan ya- şam serüveni, genç cumhuriyeti- mizin ilginç bir tanıklığıru içeriyor aynı zamanda. Üslup, "Bir Atif Yılmaz filmi"nin üslubu elbet: çaktırmadan alaycı, efendice ce- sur. Mersinli bir tstanbul kalemi yani. — Sayın Aüf Yılraaz, bu kita- bı yazmaktan amacınız ne? Şim- di gecmişe bakmak niye? YILMAZ — Ben anı okumayı çok severim. llerdeki kuşaklara belli bir dönemin sorunlannı, ya- şam biçimini, bir meslekteki çık- mazlan, çıkarları anlatan en iyi belgelerin anılar olduğuna inanı- yorum. Ve uzun yıllardır aklım- da hep yazayım, yazayım diye var. Geçmiş yıllarda bir gurup^i- nemaa, "Yeni Türk Sineması" diye bir dergi çıkardık. Ben de derginin yazı işleri müdürüydum. Hatta bu işten dokuz ay hapis ye- dim. Allahtan tecil edildi. Bu der- gide küçük bölümler halinde anı- larımı yazmaya başlamıştım. Milli Cephe dönemiydi, siyasal tavır al- dık, yedi sekiz sayı sonra dergi ka- patıldı tabii. Sürseydi, benim anı- lar da bitecekti. Şimdi bu kitabı yapmaktan amacım, sinemadaki kırk yıl içinde yaşadıklanm ve gördûklerimi gelecek kuşaklara aktarabilmek. Sinema hakkında neler düşünüyorum, onlara ilete- bileceğim. Çok ke>ifli bir iş. Şim- di bütün boş zamanlanmı, biraz da boş zamanı icat ederek yoğun bir biçimde buna harcıyorum. Umanm benden sonrakilere hem yardımcı olacak hem de yeni ufuklar açacak bir anı dizisi or- taya çıkarınm. — Sizden sonr» bir anı yazma furyası açılır nu dersiniz? YILMAZ — Yazsalar da be- nimki kadar zengin olacağını hiç sanmıyorum. — Peki Saym Aüf Yılmaz, anı- lannızı kaleme alırken geçmişi anımsamak sizde ne gibi duygu- lar uyandınyor? YILMAZ — Şimdi ben anılar- da da sözünti ettim, hiç sayı anım- samam. Ne okuldaki numaramı, ne hangi tarihte hangi fılmi yap- tığırru... Hiç günlük tutmadırn, Careers Driven by HIGH TECHNOLOGY MİKES, a joint venture company in the fiekj of Electronic VVarfare, seeks experienced ûuality Assurance Director. Job Scope: To establish and maintain a MIL - Q • 9858 program that will enable MİKES to meet contractual requirements and deliver compliant product. Position functions include: • Training • Procedure Generation • Systems ımplementation • Start - up • Maintenance • Customer Interface Deslred qualifications: • BS technical discipline • Seven (7) years experience in Ouality Assurance vvorking in a manufacturing environment in the field (s) of: Ouality Assurance Manufacturing Engineering Manufacturing Sustaining Engineering Field Service • Must be an excellent communicator • Must have previously vvorked in a MIL - Q - 9858 environment and be an expert in its application and interpretation • VVorking knovvledge of MIL - STD - 45662 MIL-STD-1520 MIL-STD-1535 Send your resume, specifying salary requirements, with a recent picture to: MİKES Microvvave Electronic Systems, Inc, Kader Sokak 6/4 G.O.P. 06700 ANKARA not laterthan September 10,1990. AN applications will be kept confidential. All male applicants must be free from military obligations and all applicants must have excellent command of English. i BİR FİLM ŞERİDt GİBİ — Kimler >ok ki Aüf Yılmaz'ın anılannda? James Baldwin'den Kemal Ta- hir'e, Yılmaz Giiney'den Türkân Şoray'a, Türkiye'nin yanm yuzyıllık tarihi, sanat tarihi sanki bir film şeridi gibi. Ama bu kez ak kâğıt üstünde siyah mürekkeple. (Fotoğraf: Yıldız Uçok) arşivci de değilim. Yazarken, şu yöntemi benimsedim: Benim unutmadıklarırn ne? Beni en çok etkileyen olaylar, kuşkusuz. lşte onlan yazıyorum. Kronolojik bir sıra olmadan yazıyorum. Bu anı- lar benim yaşantımı yönlendiren bir dizi olay, konuşma, karşılaş- ma ve çatışma. — Ve Aşklar? YILMAZ — Aşklan nasıl ya- zacağım, daha bilmiyorum. Öte- kileri, belli bir sıra gütmeden, ba- na çağrıştırdıklan düşüncelerle birlikte aktarmaya çalışıyorum. Bir de şu sorun var; zaman geç- tikte insan bazı olaylan kafasın- da değiştirebiliyor. Bu yazdıkla- ratör arkadaşım vardı. Onun yar- dımıyla o zamanların en büyük şirketlerinden Atlas Fihn'e gittim. Şadan Kâmil, Aydın Arakon, ll- han ArakoB falan. Aldılar^enar- yoyu, okudular ve şimdilik böyle bir şey yapamayacaklannı söy- lediler. — Senaryo neydi? YILMAZ — Senaryonun ne ol- duğunu unuttum. Galiba tstiklal Savası sırasında geçen bir baba- oğul dramı. Ama bu arada ben Sezer Sezin, Lütfı Akad gibi dost- lar edinmeye başlamıştım. Onla- rın arasında dolanırken, Semih Evin, asistanlık önerdi. O zama- nın profesyonel asistanlarından Semih, kırmızıyla orasını çizdi, burasını karaladı; akşam gitti, "Senaryo hazır" dedi. Ben altı ayda bir senaryo yazdım, kirase- ye beğendiremedim; bu ne biçim işmiş, ne kolaymış, diye çok bo- zuldum tabii. Neyse film, sonun- da korkunç bir fiyasko oldu ve çok pahalıya oturdu. Böyle bir iki asistanhktan sonra, Hüseyin Pey- da vardı, "Söyleyin Anama Ağlamasın" diye bir film yapmış- tı; o girdi devreye ve bana yönet- menlik teklif etti. Bir de senaryo yazmamı. "Mezanmı Taştan Oyun"un senaryosunu işte o za- man yazdım ve "Kanlı Feryat" diye berbat bir film çekerek sine- Bugünlerde yoğun biçimde anılarına dalan yönetmen, amacını "40 yıl içinde yaşadıklarımı ve gördûklerimi gelecek kuşaklara aktarabilmek" diyerek açıkhyor. Bugüne dek hiç günlük tutmayan Atıf Yılmaz, kronolojik bir sıra gözetmeksizin anımsadığı olaylan yazıyor. rımın hepsi gerçek mi, yoksa ara- dan geçen süre içinde aklımdan ben bazj eklentiler mi yaptım, onu da bilmiyorum. Ama bu anılar, yaşadıklanmın bugünkü bende kalan izlenimleri. Bunun içinde abartılar da olabilir, benim yap- tığım eklentiler de olabilir, bir bö- liimU hayal ürünü olabilir, bun- lann hepsi mümkün. Böyle bir anı sepeti işte. — Sinemadaki ilk adunınızı an- laür nusınız? YILMAZ — Ben liseyi Mer- sin'de okudum. Koltuğumun al- tında bir senaryo ile İstanbul'a geldim. Sohban Koloğlu diye si- nema dünyasında ünlü bir deko- Muhteşem Durukan 600 lira iste- miş, bana 200 verdiler, sonradan öğrendim bunu. Ve iş benim üze- rimde kaldı. Sinemayı dâ çok iyi bilmiyorum, benim senaryoyu ya- zarken epeyce uğraşmıştıtn. Se- mih Evin, Aka Gündüz'ün "Al- lah Kerim" adlı bir romanmı fil- me çekecekti. Ben asistanlık ede- ceğim. Prodüktörii de Hürrem Erman. Erman Film. Boyuna Se- mih'e sonıyor: "Senaryo ne oldu? Senaryo bitti mi?" diye. Semih'- in ağzında şoyle bir laf var: "Şet- tim, şapüm." Semih'e, "Merak etme, şettim, şapüm" diyor. Bir gün aldı beni de yanına, Cennet Bahçesi'ne geldik. Romanı açtı maya ilk adımımı attım. — Saym Aüf Yılmaz, kitabı- mzda söz edeceginiz birkaç isim verebilir misiniz? YILMAZ — Saruyonım Türki- ye'nin bütün ünlü yönetmenleriy- le zamanında ortak çalışrnalan- mız oldu. Oyunculanyla da öyle. Bunlann bir bölümü sinemaya be- nimle başladılar. — Sizinle başlayanlar kimler? YILMAZ — En başta Yılmaz Güney. Zeki Ökten, Ali Özgen- tiirk. Şerif Gören asistanlık yap- tı bir filmimde. Türk sinemasmı ayakta tutan bütün arkadaşlarla ortak çalışmalanmız oldu. Yılmaz Güney'in ilk yönetmenliği, ilk se- Kitaptan bir bölüm "Hatay'ın Turkiye'ye ilhakı konusunda başlayan ırkçı akımlar Mersin'e de ulaştı. Türkçe konuş sloganıyla yer gök inlemeye başladı. O sıralar ortaokul şapkalarının önunu süsleyen, uluyan bozkurt resimlerini de burada hatırlatmak isterim. O dönemde kuramcılarına göre dünyanm yarısı Turk ya, bizim zavallı fellahlara da Mustafa Kemal Hazrelleri. 'Siz Eti Türküsunuz' demiş. Irkçılar, herhalde devletin de hoşgörusuyle saldırmaya başladılar. Fellahları nerede yakalasalar, basıyorlar sopayı. Fellahlar, Eti Turkü olduklarını her nasılsa oğrenmişler. Turkçeyi iyi konuşamadıklarından iyi ifade edemiyorlar, sopayı yedikçe ilkel bir Arap lehçesiyle 'Eüm Türk, etim Türk' diye basıyorlar feryadı. İşte o sıralarda Atatürk, Mersin'e geldi." naryoculuğu, ilk yönetmen yar- dımcılığı, hatta ilk oynuculuğu, hepsi benimle oldu. — Ük oyunculugu dediniz, han- gi filmdi bu? YILMAZ — "Bn Vatanın Çocuklan" diye Yaşar Kemal'in kaleme aldığı bir senaryo idi. Yıl- maz, Yaşar ve ben, Sanyer'de oturup kararlaştırdık, tabii Yaşar yazdı. — Sonradan kitap oldu mu bu senaryo? YILMAZ — Hayır. Biliyorsu- nuz Türkiye'de yazarlarla en çok çalışan sinema yönetmeni benim. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Ke- mal Tahir, Atilla İlhan, Necati Cumalı gibi birçok yazarın imza- sını taşıyan anılar ve senaryolar var sinema yaşamımda. Kitapta bu insanlarla nasıl çalışıyorduk, onun hoş anekdotlarım anlatıyo- rum. örneğin Yaşar'la senaryo çalışıyonız, o sıralar Tilda da onun "Pis Hikâye" adlı kitabım çeviriyor. Arada bir içeri girer, "Yasar, bunun anlamı ne?" diye. Hani Yaşar'ın kendine özgü Türkçe deyişleri var ya, üstüne sözlük bile yapıldı. Haydi biz işi gücü bırakır, Tilda'ya Yasar'ı çe- virmeye uğraşırdık. Yaşar'ın de- yişlerini lngüizceye çevirmek hayli zor,, — Amlannızda Yeşilcam ya da Türk sineması hakkındaki yargı- lannız da yer alacak mı? YILMAZ — Yargı değil de, be- nim çeşitli konulardaki düşünce- lerim, gözlemlerim ve yonımlanm söz konusu. Yargı, yargıçlann gö- revi. Sanatçıların değil. Repertuvar Kurulu üyeleri Gencay Gürün'ü yanıtladılar: 'Gürün'ün yetkisi 4 misli'Genel Sanat Yönetmeni Gürün'ü yanıtlayan Recep Bilginer, Gürün'ün toplantılara katılmadığını ve hiçbir öneri getirmediğini ileri sürdü. Pınar Kür ise zamanın kısıtlı olması açısından kurulun büyük sıkıntılar çektiğini belirtti. Kültür Servisi — Perdelerini ekim ayında açacak olan tstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan bu yıl sezona sıkıntılı giriyor. Istanbul Belediye Başkanhğı'nın geçen mart ayında Şehir Tiyatrolan Yö- netmeliği'nde yaptığı defişiklikle oluşturulan repertuvar kurulu üyeleri, Gencay Gürün'ün gazete- mizde yayımlanan görüşlerine ya- nıt verdiler. Şehir Tiyatrolan Ge- nel Sanat Yönetmeni, Repertuvar Kurulu üyesi, Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Gürün, "Bu re- pertuvar bana ait değil, günahı da sevabı da bana ait olmayacak" de- mişti. Başkanhğını İstanbul Büyükşe- hir Belediyesi Kültür îşleri Daire Başkanı Hilmi Yavuz'un yaptığı repertuvar kurulunda Gurün dı- şında Recep Bilginer, Sabahattin Kudret Aksal, Abmel Levendoğ- lu, Zihni Küçümen ve Pınar Kür yer alıyor. Oyun yazarı Recep Bilginer, bu- güne kadar gerçekleştirilen 10 re- pertuvar kurulu toplantısmın dor- düne Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün'ün katıldığını be- lirterek şunları söyledi: "Genel sa- nat yönetmeni. kendisinin de üyesi olduğu kurula hiçbir öneri genr- GÖREV-YETKİ-SORUMLULUK — Ahmet Levendoğlu (solda), 'Gü- run diğerlerine kıyasla dört kat fazla yetki ve sonımluluk sahibi' di- yor. Pınar Kür, (orlada) önümüzdeki turlar ve yıllar için çok daha özenli seçimlerin yapılacagına inanıyor. Recep Bilginer (sağda) ise Repertuvar Kurulu üyelerinin toplanarak konuyu »eğerlendirecegi- ni söylüyor. memiş. hiçbir proje sunraamıştır. Dramaüırji burosunun da tiyatro- nun reperüıvan konusunda hiçbir hazıriığı olmadığı görülmüştnr. Genel sanat yonetmeninin 'Çetin Altan'ın piyesinidaha önce ben re- pertuvara aldıra' demesi de gerçek dışıdır. Çünkü Altan'ın piyesi dc bizim kurulumuzdan geçnüştir. Dunyada eşi gönilmeyen biçimde yönetimindeki tiyatronun progra- mını karalaması birinci dereccde anakent belediye başkanını ve ti- yatronun bütçesini onaylayan be- lediye meclisini ilgilendiren bir ko- nndur. Biz repertuvar kurulu üye- leri olarak aramızda toplanarak bu haksız suçiamayı değeriendire- cegiz." Repertuvar kuruluna alaş- tırılan bütün oyımlan değerlendir- diklerini ve kimi yabancı oyunla- rın çevirileri için girişimde bulun- duklannı vurgulayan Bilginer, "İlk tıır oyunlar için gerekli sayı- nın birkaç katı oyun secilmiştir. Genel sanat yöneüneni aynca geç- miş yıllarda oynanmış, büyük ba- şanlar kazanmış oyunlaria da re- pertuvannı zenginleşlirebilirdi" dedi. Repertuvar kurulu üyesi, yazar Pınar Kür, zamanırun kısıtlı olma- sı açısından sadece Şehir Tiyatro- lan yönetiminin değil, repertuvar kuruiunun da buyuk sıkıntılar çektiğini bildirerek şöyle konuştu: "Henüz çevirileri yapılmamış oyunlar önerildi. Eldeki Türkçe oyıınlann sayısı da çok azdı. Do- layısıyla ilk tur oyunlar çok par- lak olmayabilir. Ancak önümüz- deki turlar ve yıllar için çok daha özenli seçimlerin yapılacagına ina- nıyonım." Pınar Kür, Şehir Tiyat- rolan'nda bu yıl ilk kez repertu- var kurulu sisteminin oluşturul- masıyla ilgili olarak da "Ödenekli liyatrolann tek kisinin eline bıra- DİE'ye göre 'sinema seyircisi' Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 1983-1988 yıllarını kapsayan araştırmasına göre Türkiye'de seyirci sayısı 1983'te rekor düzeye ulaştı. Bir yıl içinde toplanı 80 milyon sinema bileti satıldı. ANKARA (ANKA) — De\iet İstatistik Enstitü- su, 1983-1988 yılları arasında Türkiye'de sinema se- yircisinin sayısal profilini ortaya koyan bir araştır- ma hazırladı. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün veri- !;rine gore sinemalara gelen seyirci sayısı son yıl- larda en yüksek düzeyine, 1983 yılında ulaştı. 1983 yılı boyunca tüm sinemalann bir yıldaki toplam se- yirci sayısı 80 milyona vardı. Ancak 1983 yılından sonra seyirci sayısı her yıl 10 milyona yakın bir azalma göstererek 1983 yılın- da 20 milyona kadar indi. Bu düşüşte video film- lerin yaygtnlaşması ile televizyon gibi faktörlerin bü- yük.etkisi o!du. Sinemanın girdiği bunalım nede- niyle 1988 yıluıa dek çok sayıda sinema salonu da kapatıldı. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün çalışma- sına göre 1988 yılında Türkiye genelinde 421 sine- manın yaşamını sürdürdüğü bildirildi. 1988 yılın- da toplam 231 bin koltuk sayısına sahip sinemalarda 51 bin 534 kez film gösterisi gerçekleşti. Gosterımi gerçekleşen filmler arasında yerli >a- pınılar lazla olduğu halde sinema seyırcısının. ya- bancı filmleri daha çok tercih ettiği görüldu. kılmaması yönünde göriişmeler var. Bence yine de Şehir Tiyatro- lan'nda uygulanan repertuvar ku- rulu sistemi de> let tiyatrolannda- kinden farklıdır. Birden fazla fik- rin tartışılması, gorüşülmesi söz konusu. Yargılamada jüri sislemi nasıl uygulanıyorsa, burada da ay- nı şey uygulanıyor. Son karar yi- ne yargıcın ya da yönetimin." Tiyatro sanatçısı Ahmet Leven- doğlu ise Gencay Gürün'le yapı- lan söyleşinin yer aldığı yazıda, •eksik bir bilgilendirmenin göze çarptığım belirterek şöyle devam etti: "tstanbul Belediyesi Şehir Ti- yatrolan 1990-91 mevsimine 'ye- ni yönetmeliğe göre oluşturulan repertuvar kuruiunun seçtiği oyunlaria giriyor' beliriemesi ger- çeği lam yansıtmıyor. Çünkü re- pertuvar kuruiunun aralanndaa seçilmek üzere önerdiği çok sayı- da oyunun içinden kesin seçimi yapan yönetim kuruludur." Leven- doğlu, başka bir noktaya da dik- katleri çekti: '"Gencay Güriin, re- pertnvan iki aşamada belirleyen iki kurulun (repertuvar ve yöne- tim kurullan) her ikisinde yer alan tek kişi. Bundan öte Şehir Tiyal- rolan'nın genel sanat yönetmeni, bundan öte yönetim kurulunun başkanı. Yani yalın bir mantıkla bu konumuy la kendisi her iki ku- rulun herhangi bir üyesine kıyas- la dort kat fazla yetki ve sorum- luluk sahibi. Gerçek bu iken 'Bu repertuvar benim değil, sorumlu- luğunu alamam' biçimindeki gö- rüşü her şeyden önce genel sanat yönelmeninin kendisinin görev- yelki-sorumluluk anlayışını orta- ya koyuyor olmalı." Gülseren Sadak'a davet • Kültür Servisi — Geçen hafta içinde Polonya'da , SOPGT Festivali kapsamında bir "Chopin Resitali" veren piyanist Gülseren Sadak yeniden Polonya'ya davet edildi. Gdansk Müzik Akademisi dekanı piyanist Dr. Joachim Gudel tarafından yapılan davette, Sadak'ın gelecek sezon Polonya .turnesinde, Chopin çalması ve Gdansk Müzik Akademisi'nde Chopin seminerleri vermesi teklif edildi. Gülseren Sadak'a Chopin Yaraşması'nda da jüri onur üyesi olması önerildi. Ankara Birlik Tıyatrosu • Kültür Servisi — Ankara Birlik Tiyatrosu, "Pir Sultan Abdal" adlı oyunu bugün ve yann saat 21.00'de Harbiye Şehir Tiyatrosu'nda sunacak. Bugüne dek çok sayıda sahnede aynca çeşitli semtlerin açık alanlarında sahnelenen oyun, seyircinin ilgisini toplamaya devam ediyor. "Pir Sultan AbdaTı Erol Toy yazdı, Zeki Göker yönetti. Oyunun müzikleri ise Grup Kızdırmak'a ait. Tunç Çağı'na ait kolye • LONDRA (AP) — Amatör bir defıne avcısı, metal dedektörüyle üç bin yılhk bir altın kolye buldu. Ingiltere'nin güneyindeki I Wiltshire'da bulunan : kolyenin Tünç Çağı'nda ; yaşamış bir kabile reisine I ait'olabileceğini tahmin ediliyor. Kolyeyi bulan Dennis Chaddock (53), Wiltshire'ın arkeoloji bakımından zengin olduğunu, ama ilk kez böyle değerli bir eşyanın bulunduğunu söyledi. Kurosawa filmleri • TOKYO (Reuter) — Japonya ve dunya sinemasının en önde gelen yönetmenlerinden Akiro Kurosavva sürekli film yapıyor. Japon yapımcüar, 80 yaşındaki ünlü yönetmenin bir "para makinesi" olduğunu yeniden keşfetmiş bulunuyorlar. Kısa bir süre önce gösterime giren "Dreams-Hayaller" fdminden sadece birkaç ay sonra 29. filmi "Rhapsody in August-Ağustosta Rapsodi"yi çekeceğini duyuran Akiro Kurosawa, "Bu kadar koiay ve çabuk sponsor bulmak beni çok mutlu ediyor. önceden, film yapmak için para' bulmak amacıyla dünyayı dolasmam gerekirdi" diyor. Meslek yaşamı boyunca yılda bir film yapan Kurosavva, bu yeni gelişmelere ayak uydurarak dağıtımı henüz tamamlanma>r an "Rhapsody in August"tan sonra yapacağı filmden söz etmeye başladı bile. Sokaklarda müzik • SAN FRANCISCO (Reuter) — San Francisco Operası, bir sözleşme tartışması nedeniyle 69 kişilik orkestrasını çalışmaların yapıldığı War Memorial Opera House'a almadı.Bunun üzerine müzisyenler enstrümanlannı alarak açılış gecesi için sokakta çalışmaya başladılar. Grubun "uzlaşma komitesi"nin başı ve aynı zamanda orkestrada klarnet çalan Joanne Eisler, sıcak güneşin altında müzik çalışmanın müzisyenlerin daha çok hoşuna gittiğini, bu arada turistler de dahil birçok kişinin çevrelerini sardığını söyledi. Orkestranın üç yıllık kontratımn sona ermesi ve yeniden anlasma sağlanamaması üzerine çıkan lartışmalar sonucu San Francisco Operası'nın açıhş tarihini erteleyebileceği bildiriliyor. UGUN • Açıkhava'da konser Cem Karaca, Uğur Dikmen ve Cahit Berkay saat 20.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konser veriyor. • Mayıs Rüzgârı'ndan Mayıs Rüzgân Topluluğu 16.00'da Boğaziçi Ekin Kültür Ekin Sanat Derneği'nde, 19.00'da ise Beykoz Şenliği kapsamında Beykoz Çayın'nda bfr konser veriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle