Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 AĞUSTOS 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5
Soljenitzin ülkesine dönmüyor
• \EW YORK (AA) — SSCB Başkanı Gorbaçov'un
çıkardığı bir kararname ile yurttaşhk hakları lade edikn
dünyaca ünlü Sov>'et yazarı Alexander Solieniızin, Rusya
Federasyonu tarafından ülkesine dönmesı ıçin ...ıpılan
daveti reddetti. 1966-1988 yılları arasında vatanda^lıktan
çıkarılan tüm Sovyet yurttaşlarının haklarının iade
edilmesini öngören kararname çerçevesinde, yurttaşhk
hakları geçen hafta iade edilen Soljenitzin, Sovyet TASS
haber ajansı, SSCB'nin belli başlı gazatelerinde birinci
sayfadan verilen Başbakan Sılayev'in "konuğu olması
için ısrarlı ricada bulunduğu" mektubunu dün yanıtladı.
Soljenitrin, "Öz yurduma bir konuk ya da turist olarak
dönmeyi düşünmem imkân dışı. Ancak döndüğüm
zaman bu, orada yaşamak ve ölmek için olacaktır. En
umutsuz yıllarda bile bir gün geri döneceğimi
biliyordum" dedi. 71 yaşındaki Soljenitzin, SSCB içinde
tüm kitaplarının basılması ve 'Gorbaçov reformları'nın
henüz anlaşılamadığı en ücra yurt köşelerine dek
dağıtımlanna imkân tamnması şartıyla, ülkeye dönmeyi
ciddi şekilde düşüneceğini söylüyor.
Iferyüzti Düşleri
• Kiiltür Servisi — Yeryüzü Düşleri adh dergi birkaç
aylık aradan sonra ağustos sayısıyla yeniden günışığında.
Dergide Osman Çakmakçı, "Yaşam Burda!" başhkh
denemesinde insanoğlunun varolma serüvenini, doğa-
insan ilişkilerini sorguluyor. î. Sabri Erdem "Bir önceki
zamana kısılmışım" denemesinde sonu ve başlangıcı
olmayan zamanın peşinde. Kadir Çağlayan "Bir 'duygu
çağı' söylemi olarak: Evet" başhkh yazısıyla, Tozan
Alkan, Ümit Sinan, Servet Özcan, Zeynep G. Güngören,
Turgut Toygar, Osman Çakmakçı şiirleriyle Yeryüzü
Düşleri'ne katkıda bulunuyorlar. Derginin bu sayısında
Gerard de Nerval çevirilerine bir sayfa ayrılmış. Nerval'in
"La Serenade" şiiri ve "Bohem" başhkh yazısı Tozan
Alkan'ın, "Onaltıncı yüzyılm şairleri" yazısı ise Erdoğan
Alkan'ın çevirisiyle yayınlanmış.
Greeneflen yeni kitap
• Kiiltür Servisi —
Türkiye'de "Havana'daki
Adamımız", "Yıkıbş",
Casuslar ve Insanlar",
"Yüzbaşı ve tnsan" ve
'Istanbul Trcni" adlı
romanlanyla tanınan 86
yaşındaki yazar Graham
Greene son olarak "The
Last Word and Other
Stories" adh bir kitap
yazdı. Greene bugünlerde
1991'de yayımlanacak yeni
kitabı "Reflections"ın
hazırhklan ile meşgul. llk
büyük başarısmı "Istanbul
Treni" adlı kitabı ile elde
etti Greene (1932). Bu
romanda ölümcUl
tehlikelere işaret ederken
diğer romanlarında şiddetli
bir ölüm için Londra'yı
terk etmenin gerekmediği üzerinde dunıyordu. Graham
Greene için yazmak seyahat etmek gibi bir iş. Yazara
göre ana amaç kalabahk, melankoli ve panikten
sakınmak.
Sinemaseverlere yeni filmler
• Kültür Servisi — U1P, "Roadhouse", "Amerika
Rüyası", "Shirley Valentine" ve "Geleceğe Dönüş"ün
ardından önümüzdeki haftalarda Türk sinemaseverlere
Steven Spielberg'in "Ahvays", John McTiernan'ın "Kızıl
Ekim", Mike Figgis'in "Internal Affairs" ve Tony
Scott'un "Days of Thunder" adlı filmlerini sunacak.
"Kızıl EkinV'in başrollerinde Sean Connery ve Alec
Baldwin, "Internal Affairs"de Richard Gere ve Andy
Garcia, "Days of Thunder" ise Tom Cruise, Robert
Duvall, Nicole Kidman ve Randy Quaid yer alıyor.
Atıf Yılmaz 40yılı aşan sinema serüvenini "Bölük Pörçük Anılar" kitabında topluyor
Bir Atıf Yılmaz kitabıMİNE G. SAULNİER
Yönetmen olarak tanıdığımız
Atif Yılmaz'ın tüm ününe karşın
kamuoyuna pek yansımayan özel
yaşamında, sinema yapmaktan
gayri iki marifeti daha var: Resim
yapmak ve yazmak. Bu günlerde
anılannı yazıyor Atıf Yılmaz.
Kimler yok ki o anılarda: James
Baldvvin'den Kemal Tabir'e, Yıl-
maz Güney'den Türkfin Şoray'a,
Türkiye'nin yarım yüzyühk sanat
tarihi, sanki bir Fılm şeridi gibi.
Ama bu kez ak kâğıt üstüne siyah
mürekkeple. Yalnız sanat tarihi
mi? Hayır. Atıf Yılmaz'ın 1926
yılında, Mersin'de başlayan ya-
şam serüveni, genç cumhuriyeti-
mizin ilginç bir tanıklığıru içeriyor
aynı zamanda. Üslup, "Bir Atif
Yılmaz filmi"nin üslubu elbet:
çaktırmadan alaycı, efendice ce-
sur. Mersinli bir tstanbul kalemi
yani.
— Sayın Aüf Yılraaz, bu kita-
bı yazmaktan amacınız ne? Şim-
di gecmişe bakmak niye?
YILMAZ — Ben anı okumayı
çok severim. llerdeki kuşaklara
belli bir dönemin sorunlannı, ya-
şam biçimini, bir meslekteki çık-
mazlan, çıkarları anlatan en iyi
belgelerin anılar olduğuna inanı-
yorum. Ve uzun yıllardır aklım-
da hep yazayım, yazayım diye
var. Geçmiş yıllarda bir gurup^i-
nemaa, "Yeni Türk Sineması"
diye bir dergi çıkardık. Ben de
derginin yazı işleri müdürüydum.
Hatta bu işten dokuz ay hapis ye-
dim. Allahtan tecil edildi. Bu der-
gide küçük bölümler halinde anı-
larımı yazmaya başlamıştım. Milli
Cephe dönemiydi, siyasal tavır al-
dık, yedi sekiz sayı sonra dergi ka-
patıldı tabii. Sürseydi, benim anı-
lar da bitecekti. Şimdi bu kitabı
yapmaktan amacım, sinemadaki
kırk yıl içinde yaşadıklanm ve
gördûklerimi gelecek kuşaklara
aktarabilmek. Sinema hakkında
neler düşünüyorum, onlara ilete-
bileceğim. Çok ke>ifli bir iş. Şim-
di bütün boş zamanlanmı, biraz
da boş zamanı icat ederek yoğun
bir biçimde buna harcıyorum.
Umanm benden sonrakilere hem
yardımcı olacak hem de yeni
ufuklar açacak bir anı dizisi or-
taya çıkarınm.
— Sizden sonr» bir anı yazma
furyası açılır nu dersiniz?
YILMAZ — Yazsalar da be-
nimki kadar zengin olacağını hiç
sanmıyorum.
— Peki Saym Aüf Yılmaz, anı-
lannızı kaleme alırken geçmişi
anımsamak sizde ne gibi duygu-
lar uyandınyor?
YILMAZ — Şimdi ben anılar-
da da sözünti ettim, hiç sayı anım-
samam. Ne okuldaki numaramı,
ne hangi tarihte hangi fılmi yap-
tığırru... Hiç günlük tutmadırn,
Careers Driven by
HIGH TECHNOLOGY
MİKES, a joint venture company in the fiekj of Electronic VVarfare,
seeks experienced ûuality Assurance Director.
Job Scope:
To establish and maintain a MIL - Q • 9858 program that will
enable MİKES to meet contractual requirements and deliver
compliant product. Position functions include:
• Training
• Procedure Generation
• Systems ımplementation
• Start - up
• Maintenance
• Customer Interface
Deslred qualifications:
• BS technical discipline
• Seven (7) years experience in Ouality Assurance vvorking in a
manufacturing environment in the field (s) of:
Ouality Assurance
Manufacturing Engineering
Manufacturing
Sustaining Engineering
Field Service
• Must be an excellent communicator
• Must have previously vvorked in a MIL - Q - 9858
environment and be an expert in its application and
interpretation
• VVorking knovvledge of
MIL - STD - 45662
MIL-STD-1520
MIL-STD-1535
Send your resume, specifying salary requirements, with a recent
picture to:
MİKES Microvvave Electronic Systems, Inc,
Kader Sokak 6/4 G.O.P. 06700 ANKARA
not laterthan September 10,1990.
AN applications will be kept confidential.
All male applicants must be free from military obligations and all
applicants must have excellent command of English.
i
BİR FİLM ŞERİDt GİBİ — Kimler >ok ki Aüf Yılmaz'ın anılannda? James Baldwin'den Kemal Ta-
hir'e, Yılmaz Giiney'den Türkân Şoray'a, Türkiye'nin yanm yuzyıllık tarihi, sanat tarihi sanki bir film
şeridi gibi. Ama bu kez ak kâğıt üstünde siyah mürekkeple. (Fotoğraf: Yıldız Uçok)
arşivci de değilim. Yazarken, şu
yöntemi benimsedim: Benim
unutmadıklarırn ne? Beni en çok
etkileyen olaylar, kuşkusuz. lşte
onlan yazıyorum. Kronolojik bir
sıra olmadan yazıyorum. Bu anı-
lar benim yaşantımı yönlendiren
bir dizi olay, konuşma, karşılaş-
ma ve çatışma.
— Ve Aşklar?
YILMAZ — Aşklan nasıl ya-
zacağım, daha bilmiyorum. Öte-
kileri, belli bir sıra gütmeden, ba-
na çağrıştırdıklan düşüncelerle
birlikte aktarmaya çalışıyorum.
Bir de şu sorun var; zaman geç-
tikte insan bazı olaylan kafasın-
da değiştirebiliyor. Bu yazdıkla-
ratör arkadaşım vardı. Onun yar-
dımıyla o zamanların en büyük
şirketlerinden Atlas Fihn'e gittim.
Şadan Kâmil, Aydın Arakon, ll-
han ArakoB falan. Aldılar^enar-
yoyu, okudular ve şimdilik böyle
bir şey yapamayacaklannı söy-
lediler.
— Senaryo neydi?
YILMAZ — Senaryonun ne ol-
duğunu unuttum. Galiba tstiklal
Savası sırasında geçen bir baba-
oğul dramı. Ama bu arada ben
Sezer Sezin, Lütfı Akad gibi dost-
lar edinmeye başlamıştım. Onla-
rın arasında dolanırken, Semih
Evin, asistanlık önerdi. O zama-
nın profesyonel asistanlarından
Semih, kırmızıyla orasını çizdi,
burasını karaladı; akşam gitti,
"Senaryo hazır" dedi. Ben altı
ayda bir senaryo yazdım, kirase-
ye beğendiremedim; bu ne biçim
işmiş, ne kolaymış, diye çok bo-
zuldum tabii. Neyse film, sonun-
da korkunç bir fiyasko oldu ve
çok pahalıya oturdu. Böyle bir iki
asistanhktan sonra, Hüseyin Pey-
da vardı, "Söyleyin Anama
Ağlamasın" diye bir film yapmış-
tı; o girdi devreye ve bana yönet-
menlik teklif etti. Bir de senaryo
yazmamı. "Mezanmı Taştan
Oyun"un senaryosunu işte o za-
man yazdım ve "Kanlı Feryat"
diye berbat bir film çekerek sine-
Bugünlerde yoğun biçimde anılarına dalan yönetmen, amacını "40 yıl
içinde yaşadıklarımı ve gördûklerimi gelecek kuşaklara aktarabilmek"
diyerek açıkhyor. Bugüne dek hiç günlük tutmayan Atıf Yılmaz,
kronolojik bir sıra gözetmeksizin anımsadığı olaylan yazıyor.
rımın hepsi gerçek mi, yoksa ara-
dan geçen süre içinde aklımdan
ben bazj eklentiler mi yaptım, onu
da bilmiyorum. Ama bu anılar,
yaşadıklanmın bugünkü bende
kalan izlenimleri. Bunun içinde
abartılar da olabilir, benim yap-
tığım eklentiler de olabilir, bir bö-
liimU hayal ürünü olabilir, bun-
lann hepsi mümkün. Böyle bir anı
sepeti işte.
— Sinemadaki ilk adunınızı an-
laür nusınız?
YILMAZ — Ben liseyi Mer-
sin'de okudum. Koltuğumun al-
tında bir senaryo ile İstanbul'a
geldim. Sohban Koloğlu diye si-
nema dünyasında ünlü bir deko-
Muhteşem Durukan 600 lira iste-
miş, bana 200 verdiler, sonradan
öğrendim bunu. Ve iş benim üze-
rimde kaldı. Sinemayı dâ çok iyi
bilmiyorum, benim senaryoyu ya-
zarken epeyce uğraşmıştıtn. Se-
mih Evin, Aka Gündüz'ün "Al-
lah Kerim" adlı bir romanmı fil-
me çekecekti. Ben asistanlık ede-
ceğim. Prodüktörii de Hürrem
Erman. Erman Film. Boyuna Se-
mih'e sonıyor: "Senaryo ne oldu?
Senaryo bitti mi?" diye. Semih'-
in ağzında şoyle bir laf var: "Şet-
tim, şapüm." Semih'e, "Merak
etme, şettim, şapüm" diyor. Bir
gün aldı beni de yanına, Cennet
Bahçesi'ne geldik. Romanı açtı
maya ilk adımımı attım.
— Saym Aüf Yılmaz, kitabı-
mzda söz edeceginiz birkaç isim
verebilir misiniz?
YILMAZ — Saruyonım Türki-
ye'nin bütün ünlü yönetmenleriy-
le zamanında ortak çalışrnalan-
mız oldu. Oyunculanyla da öyle.
Bunlann bir bölümü sinemaya be-
nimle başladılar.
— Sizinle başlayanlar kimler?
YILMAZ — En başta Yılmaz
Güney. Zeki Ökten, Ali Özgen-
tiirk. Şerif Gören asistanlık yap-
tı bir filmimde. Türk sinemasmı
ayakta tutan bütün arkadaşlarla
ortak çalışmalanmız oldu. Yılmaz
Güney'in ilk yönetmenliği, ilk se-
Kitaptan bir bölüm
"Hatay'ın Turkiye'ye ilhakı
konusunda başlayan ırkçı
akımlar Mersin'e de ulaştı.
Türkçe konuş sloganıyla yer
gök inlemeye başladı. O
sıralar ortaokul şapkalarının
önunu süsleyen, uluyan
bozkurt resimlerini de
burada hatırlatmak isterim.
O dönemde kuramcılarına
göre dünyanm yarısı Turk
ya, bizim zavallı fellahlara
da Mustafa Kemal
Hazrelleri. 'Siz Eti
Türküsunuz' demiş. Irkçılar,
herhalde devletin de
hoşgörusuyle saldırmaya
başladılar. Fellahları nerede
yakalasalar, basıyorlar
sopayı. Fellahlar, Eti Turkü
olduklarını her nasılsa
oğrenmişler. Turkçeyi iyi
konuşamadıklarından iyi
ifade edemiyorlar, sopayı
yedikçe ilkel bir Arap
lehçesiyle 'Eüm Türk, etim
Türk' diye basıyorlar
feryadı. İşte o sıralarda
Atatürk, Mersin'e geldi."
naryoculuğu, ilk yönetmen yar-
dımcılığı, hatta ilk oynuculuğu,
hepsi benimle oldu.
— Ük oyunculugu dediniz, han-
gi filmdi bu?
YILMAZ — "Bn Vatanın
Çocuklan" diye Yaşar Kemal'in
kaleme aldığı bir senaryo idi. Yıl-
maz, Yaşar ve ben, Sanyer'de
oturup kararlaştırdık, tabii Yaşar
yazdı.
— Sonradan kitap oldu mu bu
senaryo?
YILMAZ — Hayır. Biliyorsu-
nuz Türkiye'de yazarlarla en çok
çalışan sinema yönetmeni benim.
Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Ke-
mal Tahir, Atilla İlhan, Necati
Cumalı gibi birçok yazarın imza-
sını taşıyan anılar ve senaryolar
var sinema yaşamımda. Kitapta
bu insanlarla nasıl çalışıyorduk,
onun hoş anekdotlarım anlatıyo-
rum. örneğin Yaşar'la senaryo
çalışıyonız, o sıralar Tilda da
onun "Pis Hikâye" adlı kitabım
çeviriyor. Arada bir içeri girer,
"Yasar, bunun anlamı ne?" diye.
Hani Yaşar'ın kendine özgü
Türkçe deyişleri var ya, üstüne
sözlük bile yapıldı. Haydi biz işi
gücü bırakır, Tilda'ya Yasar'ı çe-
virmeye uğraşırdık. Yaşar'ın de-
yişlerini lngüizceye çevirmek hayli
zor,,
— Amlannızda Yeşilcam ya da
Türk sineması hakkındaki yargı-
lannız da yer alacak mı?
YILMAZ — Yargı değil de, be-
nim çeşitli konulardaki düşünce-
lerim, gözlemlerim ve yonımlanm
söz konusu. Yargı, yargıçlann gö-
revi. Sanatçıların değil.
Repertuvar Kurulu üyeleri Gencay Gürün'ü yanıtladılar:
'Gürün'ün yetkisi 4 misli'Genel Sanat
Yönetmeni Gürün'ü
yanıtlayan Recep
Bilginer, Gürün'ün
toplantılara
katılmadığını ve hiçbir
öneri getirmediğini ileri
sürdü. Pınar Kür ise
zamanın kısıtlı olması
açısından kurulun
büyük sıkıntılar
çektiğini belirtti.
Kültür Servisi — Perdelerini
ekim ayında açacak olan tstanbul
Belediyesi Şehir Tiyatrolan bu yıl
sezona sıkıntılı giriyor. Istanbul
Belediye Başkanhğı'nın geçen
mart ayında Şehir Tiyatrolan Yö-
netmeliği'nde yaptığı defişiklikle
oluşturulan repertuvar kurulu
üyeleri, Gencay Gürün'ün gazete-
mizde yayımlanan görüşlerine ya-
nıt verdiler. Şehir Tiyatrolan Ge-
nel Sanat Yönetmeni, Repertuvar
Kurulu üyesi, Yönetim Kurulu
Başkanı Gencay Gürün, "Bu re-
pertuvar bana ait değil, günahı da
sevabı da bana ait olmayacak" de-
mişti.
Başkanhğını İstanbul Büyükşe-
hir Belediyesi Kültür îşleri Daire
Başkanı Hilmi Yavuz'un yaptığı
repertuvar kurulunda Gurün dı-
şında Recep Bilginer, Sabahattin
Kudret Aksal, Abmel Levendoğ-
lu, Zihni Küçümen ve Pınar Kür
yer alıyor.
Oyun yazarı Recep Bilginer, bu-
güne kadar gerçekleştirilen 10 re-
pertuvar kurulu toplantısmın dor-
düne Genel Sanat Yönetmeni
Gencay Gürün'ün katıldığını be-
lirterek şunları söyledi: "Genel sa-
nat yönetmeni. kendisinin de üyesi
olduğu kurula hiçbir öneri genr-
GÖREV-YETKİ-SORUMLULUK — Ahmet Levendoğlu (solda), 'Gü-
run diğerlerine kıyasla dört kat fazla yetki ve sonımluluk sahibi' di-
yor. Pınar Kür, (orlada) önümüzdeki turlar ve yıllar için çok daha
özenli seçimlerin yapılacagına inanıyor. Recep Bilginer (sağda) ise
Repertuvar Kurulu üyelerinin toplanarak konuyu »eğerlendirecegi-
ni söylüyor.
memiş. hiçbir proje sunraamıştır.
Dramaüırji burosunun da tiyatro-
nun reperüıvan konusunda hiçbir
hazıriığı olmadığı görülmüştnr.
Genel sanat yonetmeninin 'Çetin
Altan'ın piyesinidaha önce ben re-
pertuvara aldıra' demesi de gerçek
dışıdır. Çünkü Altan'ın piyesi dc
bizim kurulumuzdan geçnüştir.
Dunyada eşi gönilmeyen biçimde
yönetimindeki tiyatronun progra-
mını karalaması birinci dereccde
anakent belediye başkanını ve ti-
yatronun bütçesini onaylayan be-
lediye meclisini ilgilendiren bir ko-
nndur. Biz repertuvar kurulu üye-
leri olarak aramızda toplanarak
bu haksız suçiamayı değeriendire-
cegiz." Repertuvar kuruluna alaş-
tırılan bütün oyımlan değerlendir-
diklerini ve kimi yabancı oyunla-
rın çevirileri için girişimde bulun-
duklannı vurgulayan Bilginer,
"İlk tıır oyunlar için gerekli sayı-
nın birkaç katı oyun secilmiştir.
Genel sanat yöneüneni aynca geç-
miş yıllarda oynanmış, büyük ba-
şanlar kazanmış oyunlaria da re-
pertuvannı zenginleşlirebilirdi"
dedi.
Repertuvar kurulu üyesi, yazar
Pınar Kür, zamanırun kısıtlı olma-
sı açısından sadece Şehir Tiyatro-
lan yönetiminin değil, repertuvar
kuruiunun da buyuk sıkıntılar
çektiğini bildirerek şöyle konuştu:
"Henüz çevirileri yapılmamış
oyunlar önerildi. Eldeki Türkçe
oyıınlann sayısı da çok azdı. Do-
layısıyla ilk tur oyunlar çok par-
lak olmayabilir. Ancak önümüz-
deki turlar ve yıllar için çok daha
özenli seçimlerin yapılacagına ina-
nıyonım." Pınar Kür, Şehir Tiyat-
rolan'nda bu yıl ilk kez repertu-
var kurulu sisteminin oluşturul-
masıyla ilgili olarak da "Ödenekli
liyatrolann tek kisinin eline bıra-
DİE'ye göre 'sinema seyircisi'
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 1983-1988
yıllarını kapsayan araştırmasına göre
Türkiye'de seyirci sayısı 1983'te rekor
düzeye ulaştı. Bir yıl içinde toplanı 80
milyon sinema bileti satıldı.
ANKARA (ANKA) — De\iet İstatistik Enstitü-
su, 1983-1988 yılları arasında Türkiye'de sinema se-
yircisinin sayısal profilini ortaya koyan bir araştır-
ma hazırladı. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün veri-
!;rine gore sinemalara gelen seyirci sayısı son yıl-
larda en yüksek düzeyine, 1983 yılında ulaştı. 1983
yılı boyunca tüm sinemalann bir yıldaki toplam se-
yirci sayısı 80 milyona vardı.
Ancak 1983 yılından sonra seyirci sayısı her yıl
10 milyona yakın bir azalma göstererek 1983 yılın-
da 20 milyona kadar indi. Bu düşüşte video film-
lerin yaygtnlaşması ile televizyon gibi faktörlerin bü-
yük.etkisi o!du. Sinemanın girdiği bunalım nede-
niyle 1988 yıluıa dek çok sayıda sinema salonu da
kapatıldı. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün çalışma-
sına göre 1988 yılında Türkiye genelinde 421 sine-
manın yaşamını sürdürdüğü bildirildi. 1988 yılın-
da toplam 231 bin koltuk sayısına sahip sinemalarda
51 bin 534 kez film gösterisi gerçekleşti.
Gosterımi gerçekleşen filmler arasında yerli >a-
pınılar lazla olduğu halde sinema seyırcısının. ya-
bancı filmleri daha çok tercih ettiği görüldu.
kılmaması yönünde göriişmeler
var. Bence yine de Şehir Tiyatro-
lan'nda uygulanan repertuvar ku-
rulu sistemi de> let tiyatrolannda-
kinden farklıdır. Birden fazla fik-
rin tartışılması, gorüşülmesi söz
konusu. Yargılamada jüri sislemi
nasıl uygulanıyorsa, burada da ay-
nı şey uygulanıyor. Son karar yi-
ne yargıcın ya da yönetimin."
Tiyatro sanatçısı Ahmet Leven-
doğlu ise Gencay Gürün'le yapı-
lan söyleşinin yer aldığı yazıda,
•eksik bir bilgilendirmenin göze
çarptığım belirterek şöyle devam
etti: "tstanbul Belediyesi Şehir Ti-
yatrolan 1990-91 mevsimine 'ye-
ni yönetmeliğe göre oluşturulan
repertuvar kuruiunun seçtiği
oyunlaria giriyor' beliriemesi ger-
çeği lam yansıtmıyor. Çünkü re-
pertuvar kuruiunun aralanndaa
seçilmek üzere önerdiği çok sayı-
da oyunun içinden kesin seçimi
yapan yönetim kuruludur." Leven-
doğlu, başka bir noktaya da dik-
katleri çekti: '"Gencay Güriin, re-
pertnvan iki aşamada belirleyen
iki kurulun (repertuvar ve yöne-
tim kurullan) her ikisinde yer alan
tek kişi. Bundan öte Şehir Tiyal-
rolan'nın genel sanat yönetmeni,
bundan öte yönetim kurulunun
başkanı. Yani yalın bir mantıkla
bu konumuy la kendisi her iki ku-
rulun herhangi bir üyesine kıyas-
la dort kat fazla yetki ve sorum-
luluk sahibi. Gerçek bu iken 'Bu
repertuvar benim değil, sorumlu-
luğunu alamam' biçimindeki gö-
rüşü her şeyden önce genel sanat
yönelmeninin kendisinin görev-
yelki-sorumluluk anlayışını orta-
ya koyuyor olmalı."
Gülseren
Sadak'a davet
• Kültür Servisi — Geçen
hafta içinde Polonya'da ,
SOPGT Festivali
kapsamında bir "Chopin
Resitali" veren piyanist
Gülseren Sadak yeniden
Polonya'ya davet edildi.
Gdansk Müzik Akademisi
dekanı piyanist Dr.
Joachim Gudel tarafından
yapılan davette, Sadak'ın
gelecek sezon Polonya
.turnesinde, Chopin çalması
ve Gdansk Müzik
Akademisi'nde Chopin
seminerleri vermesi teklif
edildi. Gülseren Sadak'a
Chopin Yaraşması'nda da
jüri onur üyesi olması
önerildi.
Ankara Birlik
Tıyatrosu
• Kültür Servisi — Ankara
Birlik Tiyatrosu, "Pir
Sultan Abdal" adlı oyunu
bugün ve yann saat
21.00'de Harbiye Şehir
Tiyatrosu'nda sunacak.
Bugüne dek çok sayıda
sahnede aynca çeşitli
semtlerin açık alanlarında
sahnelenen oyun, seyircinin
ilgisini toplamaya devam
ediyor. "Pir Sultan AbdaTı
Erol Toy yazdı, Zeki Göker
yönetti. Oyunun müzikleri
ise Grup Kızdırmak'a ait.
Tunç Çağı'na
ait kolye
• LONDRA (AP) —
Amatör bir defıne avcısı,
metal dedektörüyle üç bin
yılhk bir altın kolye buldu.
Ingiltere'nin güneyindeki
I Wiltshire'da bulunan
: kolyenin Tünç Çağı'nda
; yaşamış bir kabile reisine
I ait'olabileceğini tahmin
ediliyor. Kolyeyi bulan
Dennis Chaddock (53),
Wiltshire'ın arkeoloji
bakımından zengin
olduğunu, ama ilk kez
böyle değerli bir eşyanın
bulunduğunu söyledi.
Kurosawa
filmleri
• TOKYO (Reuter) —
Japonya ve dunya
sinemasının en önde gelen
yönetmenlerinden Akiro
Kurosavva sürekli film
yapıyor. Japon yapımcüar,
80 yaşındaki ünlü
yönetmenin bir "para
makinesi" olduğunu
yeniden keşfetmiş
bulunuyorlar. Kısa bir süre
önce gösterime giren
"Dreams-Hayaller"
fdminden sadece birkaç ay
sonra 29. filmi "Rhapsody
in August-Ağustosta
Rapsodi"yi çekeceğini
duyuran Akiro Kurosawa,
"Bu kadar koiay ve çabuk
sponsor bulmak beni çok
mutlu ediyor. önceden,
film yapmak için para'
bulmak amacıyla dünyayı
dolasmam gerekirdi" diyor.
Meslek yaşamı
boyunca yılda bir film
yapan Kurosavva, bu yeni
gelişmelere ayak uydurarak
dağıtımı henüz
tamamlanma>r
an
"Rhapsody in August"tan
sonra yapacağı filmden söz
etmeye başladı bile.
Sokaklarda
müzik
• SAN FRANCISCO
(Reuter) — San Francisco
Operası, bir sözleşme
tartışması nedeniyle 69
kişilik orkestrasını
çalışmaların yapıldığı War
Memorial Opera House'a
almadı.Bunun üzerine
müzisyenler enstrümanlannı
alarak açılış gecesi için
sokakta çalışmaya
başladılar. Grubun
"uzlaşma komitesi"nin
başı ve aynı zamanda
orkestrada klarnet çalan
Joanne Eisler, sıcak
güneşin altında müzik
çalışmanın müzisyenlerin
daha çok hoşuna gittiğini,
bu arada turistler de dahil
birçok kişinin çevrelerini
sardığını söyledi.
Orkestranın üç yıllık
kontratımn sona ermesi ve
yeniden anlasma
sağlanamaması üzerine
çıkan lartışmalar sonucu
San Francisco Operası'nın
açıhş tarihini
erteleyebileceği bildiriliyor.
UGUN
• Açıkhava'da konser
Cem Karaca, Uğur Dikmen
ve Cahit Berkay saat
20.00'de Harbiye Açıkhava
Tiyatrosu'nda bir konser
veriyor.
• Mayıs Rüzgârı'ndan
Mayıs Rüzgân Topluluğu
16.00'da Boğaziçi Ekin
Kültür Ekin Sanat
Derneği'nde, 19.00'da ise
Beykoz Şenliği kapsamında
Beykoz Çayın'nda bfr
konser veriyor.