Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/17
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI
AMBARGO ÜRDÜN'DENDELİNİYOR
Irak'ın nefes borusu: AkabeBirleşmiş Milletler'in ambargo
kararına rağmen Irak'a malzeme
giriş-çıkışının tek yolu olarak
faaliyetine devam eden Ürdün'ün
Akabe Limanı'nda hâlâ gemiler ve
TIR'lar harıl harıl yükleme boşaltma
yapıyor.
ABD'nin tüm baskılarına
karşın Ürdün Irak'a uygulanan
ambargoyu deliyor. Ürdün'ün
denize açılan tek kapısı olan Akabe
Limanı, Irak için İran'la yaptığı
savaşta da aynı işleve sahipti.
FATtH M. YILMAZ
AKABE — Ürdun'ün can damarı Aka-
be Limanı, denizJerde ortak yaşam sürdü-
ren canhların beslenme prganlarıru andırı-
yor. Akabe, bir yandan Ürdün'e hayat ve-
rirken, diğer yandan da Irak'ı besliyor. BM
Güvenlik Konseyi'nin ambargo karan Aka-
be Limanı'nda geçersiz. ABD'nin bu konu-
daki tüm baskılanna karşın, Ürdün, Irak-
ın Akabe uzerinden ambargoyu delmesine
ses çıkarmıyor. Ürdün'ün denizlere açılan
tek kapısı, Irak için, İran'la yaptığı savaşta
olduğu gibi "zor giinlerin dostu" olma özel-
liğini sürduruyor.
Amman'dan havalanan uçağımız, çölle-
ri ve kum dağlannı aşıp alçalmaya başla-
dığında, Akabe Limanı'run önündeki ve
açıktaki gemileri kolayca seçiyoruz. Uçak-
tan, limandaki yukleme faaliyeti de açıkça
göriılüyor. Biraz sonra, yaklaşık 40 derece
sıcağın "tokadryla" yere ayak basıyoruz. Bir
taksiye biniyoruz ve Ingilizceyi çok iyi ko-
nuşan sakallı, beyaz entarili sürücüyle soh-
bete başlıyoruz. Navah Saad, Saddam Hü-
seyin'i ve Kral Hüseyin'i çok sevdiğini an-
latıyor. Saddam'a olan sevgisi, "şıraank ve
sonradan görme" olarak nitelendirdiği Ku-
veyt'e verdiği 'dersten' kaynaklanıyor. Sa-
ad, limanda bekleyen gemilere ilişkin soru-
larımızı da açık açık yanıtlıyor. "Evet" di-
yor ve ekliyor:
"Gemiler Irak'a gidecek mallarla yuklü.
Kamyonlan bekliyorlar."
Bahşişe olan düşkunlüğünu saklamayan
sürucüye, limana gitmek istediğimizi söy-
lüyonız. Biraz sonra limanın 3 numaralı ka-
pısına yaklaşıyoruz ve yol kenanna dizilmiş
onlarca kamyondan oluşan bir "TIR
filosunu" görüyoruz. Limandan çıkan ve
İSRAİL DIŞİŞLERÎ SÖZCÜSÜ AMİHUD:
Türkiye, bölgede
istikrar unsuru'
SEMtH İDtZ
KUDÜS — Irak-Kuveyt krizi nedeniyle
ülkelerinin 1973 Arap-lsrail savaşından bu
yana en büyük tehdit ile karşı karşıya kal-
dığına inanan lsrailli yetkililer, Türkiye'nin
Ortadoğu'da istikrarın sağlanmasında ka-
çınümaz bir rolü olduğunun son gelişme-
lerle açıkça ortaya çıktığını belirttiler. An-
kara'nın geçmişte bu rolü üstlenmekten ka-
çınmasıyla "bölgeyi olumlu katkılanndan
maiınım bıraktığını" bildıren yetkililer, Sad-
dam Hüseyin "sayesinde" Ankara'da yenı
bir "bilinçlenmenin" olacağını umdukları-
nı söylediler. Bu görüşleri diplomatik ifa-
delerie gündeme getiren tsrail Dışişleri Ba-
kanlığı Sozcüsu Yossi Amihnd ise "Biz
Türkiye'vt her zaman bölgede banş duze-
ninin dengesini sağlayabilecek bir ülke ola-
rak gordük" dedi. Amihud, Ankara'nın dip-
lomatik ilişkilerin "normaUeştirilmesi" için
Israil'den Filistin sorunu konusunda olumlu
bir adım beklediğinin hatırlatılması üzeri-
ne "Belli ihtilaflann çözulmesi için takip
edilecek yol konusunda taraflar arasında-
ki görüş aynlıklannın diplomatik ilişkile-
rin üst düzeyde yunıtülmesini engellememe-
si gerektigini" söyledi.
Amihud ile Kudüs'te buluşmamız "tatlı
bir siirpriz"e neden oldu. Üç yaşındayken
ailesi ile birlikte Türkiye'den tsrail'e göç
eden Amihud, kusursuz Türkçe biliyor.
196O'lı yıllarda Ankara'da diplomat olarak
KUVEYTİNİŞGALİ
Milyarlarca
dolarlık
yağmaDış Haberler Servisi — Londra ve Kör-
fez ülkelerinde bulunan Arap bankerlere gö-
re Irak, 2 ağustos gunü Kuveyt'i işgal etme-
siyle milyarlarca dolar değerindeki altın ve
dövize el koyarak Bağdat'a kaçırdı. Tbe
New York Times gazetesinde çıkan haber-
de, Irak'ın el koyduğu maddi kaynağın 3-4
milyar dolar tutannda olduğu belirtiliyor.
tşgal sırasında 700 Kuveytlinin öldürüldü-
ğü de kaydediliyor.
Irak bırliklerinin, komşu ülke Kuveyt'i iş-
galleri sırasında büyük miktarlarda malı as-
keri ve sivil uçaklara, sıfır km otomobille-
re, makine ve gıda maddelerine el koyduğu
haber verildi. Kuveyt Merkez Bankası'mn
ışgalin ilk saatlerinde kuşatıldıği ve yağma-
landığı bildirildi. Bankerler, bankada 70 ton
altın bulunduğunu ve yaklaşık değerlerinin
bir milyar dolar olduğunu açıkladılar.
Kuveyt Merkez Bankası'nda milyonlarca
dolar değerinde çeşitli ülkelerin para birim-
lerinden oluşan döviz ve 350 milyon dolar
değerinde Kuveyt'in bir yülık ihtiyacını kar-
şılayacak dinar rezervi olduğu da belirtil-
di. Irak'ın işgal öncesi altın ve döviz rezerv-
leri, Arap bankerlerin sunduğu verilere göre
6.5 milyar dolar tutuyordu. Irak'ın dış borcu
ise 70 milyon dolar.
Körfez bölgesinde yer alan diğer Arap ül-
keleri için tek sevindirici haberin, petrol fi-
yatlarında kaydedilen yükseliş olduğu kay-
dediliyor. Ancak bu kazancın, özellikle S.
Arabistan, Katar, Bahreyn, BAE ve Um-
man'da gözlemlendiği gıbi, yerel birimleri-
nin dolara çevrilmesı zorunluluğu karşısm-
da kayba uğradığına dikkat çekiliyor.
tşgalin insani boyutu ise şimdiye kadar
700 Kuveytlinin öldürülmuş olması ile dile
getiriliyor. Üst düzey banka ve ticari kuru-
luş yetkililerinin hapsedilmesinin dışında
devrik Kuveyt yönetiminde bulunan El Sa-
bah ailesinin 20 üyesinin tutuklandığı da ha-
ber verildi. 2 milyon yabancırun Irak ve Ku-
veyt'te mahsur kalması ise işgalin diğer bir
boyutu. Ne ulkeyi terk edebilen ne de ge-
lirlerini transfer edebilen 1 milyon Mısırlı-
dan başka, yuzbinlerce Hintli, Filipinli, Tay-
landlı, Bangladeşli ve Pakistanlı da Irak ve
Kuveyt'te bulunuyor.
bulunduğu sırada Türkçesini iyice geliştir-
miş. Amihud'a sorduğumuz sorular ve
Türkçe olarak verdiği yanıtlar şöyle:
— Körfez'deki son gelişmelerden sonra
tsrail için Türkiye'nin önerai arttı mı?
AMİHUD — Biz Türkiye'yi her zaman
demokratik dünyanın bir üyesi olarak gör-
dük. Her zaman bölgede bir istikrar unsu-
ru, bölgede barış duzeninin dengesini sağ-
layabilecek bir ülke olarak gördük. Şimdi
olanlar bu görüşlerimizi somutlaştırdı. Bu
somutlaşma bizim önceki görüşlerimizin
doğrulanması anlamına geldi.
— Ancak Türk-tsrail diplomatik ilişkileri
haien maslahatguzar diizeyinde yürütülü-
yor. Ankara, ilişkilerin nonnalleştirilmesi
için tsrail'den Filistin sorunu konusunda
olumlu bir adım beklediğini bildiriyor?
AMİHUD — İlişkilerin normalleştirilme-
si için bizim açımızdan hiçbir engel yok.
Belli ihtilaflann çözulmesi için takip edile-
cek yol konusunda taraflar arasında göruş
ayrılığ] olması, iki ülke arasındaki dipioma-
tik ilişkilerin ust duzeyde yürütülmesini ve
diğer alanlarda işbirliği sağlanmasıru önle-
memelidir. Bugün birçok ülke, diplomatik
ilişkileri en yüksek duzeyde olduğu halde
ihtilaflann çözümü konusunda görüş bir-
liği içinde değil. öte yandan üst duzeyde
diplomatik ilişkilerin mevcudiyeti, ihtilaf-
lann çözümü için takip edilecek yol konu-
sunda taraflar arasında daha bir diyaloğun
kurulmasına yol açar. Taraflar arasındaki
görüş aynlığının daratılmasına belki yol
açar.
— Irak'ın Kuveyt'e saldınsından sonra
Türk-tsrail ilişkileri konusunda ortaya çı-
kan temel gerçek nedir sizce?
AMİHUD — Bu krizde kendimizi bari-
katm aynı tarafında bulmamız bir gerçek-
tir. Gelişmeler karşısında iki ulke kendile-
rini aynı kampta buluyor. Bu bir tesadüf de-
ğil. Hayat görüşlerimizin temelindeki anla-
yış benzerliğinin ifadesi olması bu.
— Bu durumda Türk-tsrail ilişkilerinin
zaman geçirilmeden normalleştirilmesi ge-
rektiğini mi söylemek istiyorsunuz?
AMİHUD — Dediğim gibi tsrail yönün-
den hiçbir engel yok. Kaldı ki bölgedeki iş-
birliğinin arttınlması, iki tarafa ve hatta böl-
geye büyük ölçude faydalı olur. Her iki ül-
ke, demokrasi ve hızlı kalkınma yolunda
ilerliyor. Ikisi de modemleşmeye açılmış bu-
lunuyor. Bunlar onemli müşterek yönlerdir.
Bu nedenle ilişkiler iki ulkenin menfaati için
büyük ölçude geliştırilebilir. Bu konuda ts-
rail'in bir tereddüdü yok.
gemici olduklan açıkça yüzlerinden okunan
2 kişiye Saad sesleniyor. Duruyoruz ve ko-
nuşmaya başuyoruz. Gemicilerden îngiliz-
ce bıleni Hintli olduklanm ve Irak için
20.000 ton şeker getirdiklerini söylüyor.
Ambargodan haberlerinin olmadığı açıkça
belli. Hintli gemici, önceki gün Akabe'ye
geldiklerini ve hiçbir zorlamayla karşılaş-
madıklarını anlatıyor. Teşekkür edip, liman
müdürlüğüne yöneliyoruz. Akabe Limanı
Müdürü, makamında sorduğumuz türa so-
rulara, Saad'ınkine benzer yanıtlar veriyor.
Liman Müdürü, kendisine yukleme ya-
pılmaması konusunda hiçbir emrin gelme-
diğini ve ambargo karanmn hükümetlerin
işi olduğunu anlatıyor. Müdür, "Bir hafta
içerisinde 30 gemi limana geldi. Aralann-
da, Mısır, Hindistan, Guney Kıbns bandı-
ralı olanlar da vardı. Bu gemiler, un, şeker,
tuz, yag gibi yiyecek maddelerini Irak'a gi-
den kamyonlara boşalttılar. Önümıizdeki
birkaç gun içinde yeni gemiler de gelecek.
Şn an açıkta bekieyen 2 gemi de limana
yanaşacaklar" diyor.
O an, pencereye yakın koltuktan dışan
bakarken, 31 plakalı bir Türk TIR'ının hızla
uzaklaştığını görüyoruz. Müdüriin odasın-
da bulunan bir görevli, Türk TIR'lanrun da
taşıma işlemine katıldığını söylüyor, şaşırı-
yoruz. Akabe Körfezi'nde bir Türk TIR'ı
gormekten mi yoksa, Türkiye'nin aldığı am-
bargo karanmn hâlâ yürürlükte olup olma-
dığını düşünmekten mi? Burası müdürün
sozleriyle havada kalıyor. Şu an 9 geminin
limanda bulunduğunu söyleyen müdüre te-
şekkür edip, hızlı hızlı merdivenleri iniyo-
ruz. Bekleyen sürucüye ana yola doğru git
1
mesini söylüyoruz. Saad, telaşımıza şaşıyor
ve birkaç gün beklersek yeni Türk TIR'Iarı
görebileceğimizi anlatıyor.
31 plakalı kamyonu yakalayamıyoruz.
Akabe Limanı'na geri dönüp, kapıda
bekleyen Irak plakalı bir kamyonun yanın-
da duruyoruz. Asık suratlı sürücüye Türk
olduğumuzu söylediğimizde suratı bir kat
daha asılıyor ve konuşmak istemediğini söy-
lüyor. Saad'ın ısrarlan üzerine Iraklı sürü-
cü ancak "Evet aç mı kalacağız. Bağdat'a
yiyecek gidecek tabii" diyerek sırtım dönü-
yor ve ilerdeki kalabahk sürücu grubuna
doğru ilerliyor.
Biz de gidiyoruz. Sürucüler yağdan ve
tozdan kolayca seçilemeyen yüzlerini, Iraklı
sürücünün Arapça söylediği birkaç söz ile
asıyorlar ve Ürdünlü bir süriicü bize konuş-
mak istemediklerini üstüne basa basa söy-
lüyor. Yan taraftan, "Kalleş Türkler" diye
bir söz duyuyoruz, döndüğümüzde kafası-
nı çeviren biriyle karşılaşıyoruz. Israrın an-
lamı yok deyip, sürüculerin asık suratlan-
nı ve taşkınlıklarını 40 derecelik sıcağa ve-
riyoruz. Liman Müdürlüğü'ne gidip "Yük-
leme işlemini izlememize izin var mı" diye
soruyoruz. "Hayır" deniliyor. Bu arada,
Irak'a silah götürmek için Polonya'dan yo-
la çıktığı iddia edilen geminin, Akabe Li-
manı'na gelip gelmedığini öğrenmeye çalı-
şıyoruz. Tum mudürluk çalışanlan bir ağız-
dan "hayır" yanıtını verince, geri dönme-
nin iyi olacağını düşunüyoruz.
Akabe, Amman'ın aksine denize açık ol-
masının da etkisiyle sanki bir ticari yapıya
sahip. Sokaklarda, adım başı İtalyan turist-
ler ve Tayland malı giysilerle dolu mağaza-
larda alışveriş yapan gemiciler hemen göze
çarpıyor. Surucumüz Saad'a "Eyvallah" de-
yip sokak turuna başlıyoruz, Nargile içen
yaşlı bir Ürdünlü (Suratı ben Filistinliyim
diye bağınyor) birkaç Japon gazeteciye
"duygu ve düşüncelerini" anlatıyor. Beyaz
sakallı, entarili yaşlı Ürdünlü, Filistinli ol-
duğunu söylüyor. Adı Hassan Ansari, işi
yok. Gelirini "denizden" sağlıyor. Akabe
1
de balıkçılara işsiz gözüyle bakıldığını an-
latıyor.
Soracağımız sorulan önceden biliyor gi-
bi söze Kral Hüseyin'i çok sevdiğini anla-
tarak giriyor. Ona göre kral, çok centilmen
birisi, 'ülkesini çok seviyor' diyor. Sad-
dam'a gelince duruyor yaşlı Filistinli ve tüm
Filistınlilerin Irak liderıni çok sevdiğini söy-
lüyor. Neden olarak da petrol zengini ülke-
lerin liderleri gibi "Parislere, Amerikalara"
gitmediğini gösterivor.
Ürdün'de Kral Hüseyin'e olan seygi ger-
çekten büyük. Hemen hemen <üm Ürdün-
lüler, krala içten bağlılar. Onun, Ürdün'ü
kurtarmak için canla başla çalıştığına emin-
ler. Akabe çarşısında sohbet bu "minval
üzre" ve 3-4 Ürdünlünün katılımıyla sürü-
yor. Sami Suaybc adlı bir mağaza sahibi,
Saddam konusunda ayrı bir fıkir ileri su-
ruyor. Sami, Saddam'm Kuveyt'i işgal ede-
rek Ürdün ekonomısıru zora soktuğunu, ge-
çen yılki kadar turist gelmedığini, çok sev-
diği Kral Hüseyin'in mecbur kaldığı için
Irak'a yiyecek gonderilmesine ses çıkarma-
dığıru, Suudi Arabistan'daki ABD askerle-
rine karşı olduğunu bir çırpıda anlatıyor.
Ancak yaşlı Filistinli Sami'ye karşı çıkıyor
ve Arapça birkaç sözden sonra Saddam'ın
tüm Arap dünyası için "şans" olduğunu ileri
suruyor. Diğerlerinın de yaşlı Filistinliyi des-
teklemeleri ve Irak'a yiyecek gönderilmesi-
SADDAM VE KADINLAR — Yukandaki fotoğrafı görülen Filistinli kadın 40 yaşında, Lübnan'ın güneyindeki Ayn-EI-Hilve kam-
pında yaşıyor. Ve eğer Saddam isterse Irak'a gidip orada savaşacak. (Fotograf Reuter)
DIŞ BASINDA KÖRFEZ KRİZİ
'Körfez'de Batı'nm işi zorlaşıyor'İngiltere'de dün yayımlanan 'The Independent' gazetesinde,
Irak'ın İran'la barış girişiminde bulunmasının, Körfez'deki
Batılı birliklerin işini güçleştireceği vurgulandı. Gazetede
İran sınırındaki 300.000 askerini Suudi Arabistan sınırına
kaydıran Irak'ın, böylece rahat bir nefes alacağı savunuldu.
THE INDEPENDENT
Irak'ın tran'la banşa yanaşması, Batı için
kötü haber. Her ne kadar ekonomik yaptı-
rımlann Irak'ı etkilediği anlaşılıyorsa da
İran'la yeniden dost olmasınm yaratacağı
sonuçlar olumsuz. Saddam, şimdi 300 bin
kişilik bir orduyu Iran sınırından alıp Suu-
di sınırına naklederek savaş olasılığını art-
tıracak. Irak'ın etrafını çevirmek Batı için
şimdi daha zor olacak. Petrol nakline ye-
niden başlayamaz, ticaret yine çok zor ya-
pılır, ama İran'la olan uzun ve elek gibi sı-
nın, Irak'a nefes aldıracaktır. Ancak Iran'ın
Irak'a güvenmemesi için tarihsel nedenler
de var. Irak'ın bunalımdan neşe içinde za-
ferle çıkmasım istemez. İran, sorunda da-
ha onemli bir rol oynamaya başlayacak.
(16 ağustos)
THE lâH^ TIMES
İran'la beklenmedik barış, Saddam'a 24
tumen kazandınyor. Bu, aynı zamanda si-
yasal bir kumar; Irak, halkına, lran'la sa-
vaşta 1 milyon kişinin ölumünun anlamsız
olduğunu söylüyor. Saddam, iki yıldır sa-
vaşı Irak'ın kazandığını söylüyordu. Şimdi
asbnda yenilgiyi kabul etmiştir. İran, Sad-
dam'ın ne buyuk bir yalancı olduğunu bi-
lir. Smırları çizen Cezayir Antlaşması'nı ne
kadar 'kardeşçe' duygularla imzaladığını,
1980'de anlaşmayı yırtıp attığında Kuran'a
el basarak bir daha bu anlaşmaya donme-
yeceğini soylediğini unutmadı. İran, bu yuz-
den 1988'deki ateşkesten bu yana barış gö-
rüşmelerinin ikili temaslarla değıl BM'nin
katılımıylasurmesini istiyordu.(16 ağustos)
Bu savaş, Saddam rejiminin çöküşune
mal olmalıydı. Saddam, manevi açıdan ga-
lip çıktı. Savaş korkunç bir borç listesi bı-
raktı. Kuveyt bu borcu ödemek istemedi.
Saddam, çelik kasayı götürdü. îran'ın elini
sıkma>T teklif ederek Islamın ortak düşman-
larına karşı rnucadele önerdi. İran kabul
ederse Kuveyt tam anlamıyla haritadan si-
linmiş olacak. Büyük şeytan, gemilerini çe-
kince Körfez bir sure için de olsa iki başlı
kalacak. Kral Fahd ise hem Arap milliyet-
çiliği hem de İslamcı hareketle baş başa ka-
lacak. Bu hesap doğru çıkmayabilir, ama
Saddam, gerçekleştirmeyi deneyecek. Uste-
lik küçük bir maliyet ödeyerek. (16 ağustos)
LE FIGARO
Saddam'ın onerdiğı barış gerçekleşirse,
bolgenin diplomatik verileri olduğu gibi de-
ğişebilir. tran'la Irak çürümüş Körfez mo-
narşilerine karşı aynı mevzide bulundukla-
rına göre tran, Irak'a karşı uluslararası eko-
nomik müeyyideler uygulayabilecek mi?
Humeyni mezarında mutlu olmalı. Ancak
uzun vadede işler değişebilir. Gerçi Kuveyt-
in tamamını değilse bile Bubiyan veya War-
da adalanndan birini elde tuttuğu sürece
Şattularap'ın önemi eskisi kadar belirleyici
değil. Irak denize doğrudan çıkış elde ede-
biliyor.
Ama Iranlüar rahat uyuyacak değil. Kör-
fez'de bir İran-Irak ortak egemenlıği gerçek-
çi görunmüyor. George Bush'la olan kav-
gasından siyasi olarak sağ çıksa bile kimse
Saddam Hüseyin'in bir mirasyediye dönü-
şeceğine ihtimal vermiyor. tran belki iki yıl
içinde barış anlaşmasının yırtılmasını ön-
görebilir, ama şimdilik Bağdat'ın hediyesi-
ni Tahranrahatlıkla cebine ındirebılır. (15
ağustos)
f AnOrEYMATINH
Saddam Hüseyin, Amerikalılann ve dün-
ya ülkelerinin etrafını saran çemberini yar-
mak amacıyla tran'a jest yapmaya karar
verdi. İran, Saddam Hüseyin'in bu jestini
olumlu karşıladı. Bu arada ABD ve yaban-
cı ulkeler, Basra Körfezi'ne surekli asker yı-
ğıyor. Yunanistan Girit Adası'nı, ABD ve
Alman savaş uçaklan ile gemilerinin hizme-
tine açarken, tran hukümeti yetkilileri dün
Ankara'ya vardı. Iranlılar, Cumhurbaşka-
nı Turgut Özal'a, Haşemi Rafsancani'nin bir
mesajını ilettüer. Kuveyt'in surgündeki Baş-
bakanı El Sabah da dün Özal'a Kuveyt Emi-
ri'nin bir mesajını iletti. (16.8.1990)
*MEEHMBPINH
Basra Körfezi'ndekı krizi atlatmak ama-
cıyla Saddam Hüseyin bütün diplomatik
yollara başvurmaya karar verdi. Irak, de-
nizden, ekonomik açıdan ve askeri alanda
ablukaya alındığı bir sırada ümıtsizliğe ka-
pılırcasına ABD Başkanı Bush ve tran'a bi-
rer mesaj iletti. Ancak Saddam'ın bu giri-
şimleri diplomatik çevrelerce "umutsnz"
olarak niteleniyor. ABD Başkanı, bu ara-
da Ürdün'ün Akabe Limam'nın da bloke
edilebileceğini söyledi. Bush'un ayrıca böl-
gedeki krizin diplomatik yollarla çozuleme-
yeceğini dile getirmesi krizin daha da tır-
manacağını gosteriyor. (16.8.1990)
ni uygun bulmalan sonucu, Sami bir ışı ol-
duğunu söyleyerek mağazasına giriyor. Has-
san Ansari adlı Filistinli, Saddam'dan ls-
rail'e de bir ders vermesini istediklerini ve
Kuveyt'e cağnlmalan durumunda yerleşmek
istediklerini söylüyor. Sohbete katılan tüm
Ürdünluler, Suudi Arabistan'a ABD asker-
lerini topraklanna soktuğu ateş puskurü-
yorlar. Japon gazeteciler ilgi ile konuşulan-
ları izliyorlar. Kameraları çalışıyor. Müslü-
man olduğumuzu öğrenen yaşlı Füistinlinin
ilgisi gerçekten gorülmeye değer.
Çarşıdan ayrılıp hemen hemen yarı çıp-
lak olmamıza karşın, yapış yapış vücudu-
muzu ayaklanmız resmen sürüklüyor. Li-
mana bakıyoruz tekrar, gemiler sakin sakin
yüklerini boşaltıyor, Vinçler çalışıyor. Kam-
yonlar gidip geliyor. Akabe, Basra Körfe-
zi'ndeki "savaş sıcağını" çölden esen sıcak
rüzgârlarla yaşıyor. Bir ağacın altına
"mevzilenıniş" bir Ürdünlü dikkatimizi çe-
kiyor. Ayağında postallar, elinde şemsiyesi
paltosu ile kendi kendine konuşuyor. Biz ya-
nına yaklaşırken, oradan geçen bir diğer Ür-
dünlü, "Deli" olduğunu söylüyor. Ne ya-
zık ki, Arapçadan başka bir dil bilmiyor.
Ve surekli bağınyor. "Akabe'nin delisi'ni ge-
çip, bir havuzun başında oturanlan ızliyo-
ruz.Otele yaklaşırken karşıda,bir taş atım
iık u:aklıkta tsrail'in Eliat Uman kentini
görüyoruz. Akabe'ye oranla daha şık, mo-
dern bir görünüşte. Eilat Lirnanı'nın agan-
da bekleyen gemiler, daha başı dik duruyor
gıbi görünuyor. Akabe, utangaç bir çocu-
ğun duygulannı yansıtıyor sankı. Eilat gü-
lüyor, Akabe, cam kıran bir çocuğun tedir-
ginliğini ve utancını yaşıyor. 31 plakalı bir
Turk TIR'ı da Bağdat'a doğru ilerliyor.
KRİZİN ETKİLERİ
ÖFKÖ
içinde
bölünmeInternational Herald Tribune
gazetesi Irak'ın Kuveyt'i işgal
etmesinin en belirgin sonucu
olarak Filistin-İsrail sorununun
çözülme umutlannın zayıflamasını
gösterdi.
Dış Haberler Servisi — Irak'ın Kuveyt'i
işgali ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ii-
deri Yaser Arafat'ın Irak'ı desteklemesi so-
nucu örgüt üst yönetiminde görüş aynlığı
ortaya çıktığı bildirildi. International He-
rald Tribune gazetesinin Bahreyn kaynakh
haberinde, Filistinli liderler arasındaki gö-
rüş aynlığının Arap Birliği toplantısı sıra-
sında belirgın olarak ortaya çıktığı ve Irak
-Kuveyt çatışmasının en belirgin sonucunun,
Filistin-tsrail sorununun çözümü umutla-
rını zayıflatması olduğu belirtildi.
Tunus'taki Filistinli liderler arasında Kör-
fez krizi ile ilgili olarak hangi politikaların
benimseneceği konusunda bölünmeler ol-
duğu, Arap ülkeleri ile olan ilişkilerinde ge-
lismelerden olumsuz yönde etkılenmesi so-
nucu rahatsızlık duyulduğu yolundaki açık-
lamalarına dikkat cekildi.
Suudi Arabistan yetkililerinin, FKÖ'nün
Irak'ı desteklemesi nedeniyle ilişkilerinin en
alt duzeye indiğini ve durumun bu şekilde
sürmesi halinde FKÖ'nün hiçbir Körfez
Arap ulkesinden mali yardım alamayacağını
söyledikleri kaydedildi.
Arap Bırliği'ne uye ülkelerin, Mısır Dev-
let Başkanı Hiisnıi Mübarek'in çağnsı üze-
rine Kahire'de toplandıklan sırada, FKÖ'-
nün Irak'ı kınadığı yolunda bir açıklama ya-
pılmıştı. FKÖ Mısır Büyükelçisi Said Ke-
mal, Irak'a ambargo uygulanması yolunda-
ki karara karşı çıktıysa da daha sonra ör-
gütun düşüncesini değiştirdiğini ve Kuveyt
1
in işgal edilmesıne karşı çıktığını açıkladı.
Aynı sırada, Tunus'taki Filistin haber ajansı,
FKÖ'nün Arap Birliği oylamasında çekim-
ser kaldığını duyunıyordu. Mısır ve diğer
Arap ulkelerinden yetkililer ise açıklama-
lardan hiçbirinin doğru olmadıgını, Filis-
tin'in ambargo kararına karşı çıktığını bel-
geleyebileceklerini belirttiler.
Yaser Arafat'ın Saddam Hüseyin'i açık-
ça desteklemesi ne karşı çıkan bazı FKÖ li-
derleri şöyle diyorlar: "FKÖ, ABD'nin ör-
gütü küçümsemesi ve Saddam'ın saidınsı
arasında kaldı. Yani iki ateş arasında kal-
dık." Arafat yanlısı Filistinli liderler ise ts-
rail işgali altındaki Gazze Şeridi ile Batı Şe-
ria topraklarında yaşayan Filistinlilerin ço-
ğunluğunun Irak Devlet Başkam'nı savun-
duğunu belirtiyorlar, Kuveyt'te 400 bin Fi-
listinlinin yaşadığını, bu nedenle Arafat'ın
tek seçeneğinin Saddam Hüseyin'i destek-
lemek olduğunu da kaydediyorlar.
Tunus'taki bir FKÖ yetkilisi, "En kötü
durumda olan biziz. Çıkış yolu
goremiyorum" şeklinde konuşarak Irak-
Kuveyt krizinin, Filistin sorununun çözü-
münu ertelediğıne kesin gözuyle baktığını
dile getirdi.
PROTESTO
ABD aleyhine
korsan gösteri
Haber Merkezi — Körfez krizinde ABDve
NATO'nun tutumunu protesto için dün ts-
tanbul ve Ankara'da korsan gosteriler yapıl-
dı. Istanbul'dailkeylemdünsaat 12.00sıra-
larında İTO binası önündegerçekleşti. Yolu,
mazot dokerek ateşe veren yaklaşık 50 kişi,
"Ortadoğu, Ortadoğu haiklannındır", "Ba-
ğımsız Turkiye" sloganlan atarak dağıldılar.
Istanbul'daFmdıkzade, Kâğıthane, tncırli,
EsenlerveKadıkoy'dedeaynıiçeriküeylem-
leryapıldı. Fındıkzade'de 10, Kâğıthane'de
4 şüpheli gözaltına alındı. Ankara'da Dışka-
pı Koprüsü'nun Ulus istikameti bitiminde
dunakşam saatlerinde bir grupgösterici yo-
la benzin dökup ateşe vererek korsan göste-
ri yaptılar. ABD ve NATO aleyhinde slogan
atangostericilerden 5'inin gözaltına alındı-
ğı kavdedildi.