Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 HABERLER 11 AĞUSTOS 1990
KORFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI
Özal, 'Körfez krizi' konusundayalnızca Başbakan Akbulut'a bilgi verecek
Iiderler Köşk'e çıkımyorANKARA (Cnmhuriyet Büro-
su) — Cumhurbaşkanı Turgul
Özal'ın TBMM'de grubu bulunan
siyasi parti liderlerine yaptığı zir-
ve çağnsına SHP Genel Başkanı
Erdal İnönü ve DYP Genel Baş-
kanı Süleyman Demirel "hayır",
Başbakan ve ANAP Genel Başka-
nı Yıldınm Akbulut "evet" yanıtı
verdi.
Bugün gerçekleşmesi amaçla-
nan çağnyla Ugiü olarak dttn SHP
Merkez Yürütme Kurulu (MYK)
ve DYP Genel Idare Kurulu
(GtK), birer toplanö yaptılar. Inö-
nü MYK sonrası, "Benim daveti
reddim, iç politika için ayn bir
propaganda aracı olarak ulusal çı-
kartanmızı tenlikeli bir maceraya
götürmek arzusnna 'hayır'
demektir" dedi. tnönü, çağnya
katılmama nedenini Özal'a bir-
mektupla bildirirken, "Anayasaya
göre konunun asıl sahibi ve so-
nnnlusonun hüküraet oldugunn"
söyledi. Demirel, GİK toplantısı
sonrası yaptığı açıklamada dave-
tin, "yanlış bir makam tarafından
ytpümtş, zaraanı gecmiş ve sade-
ce meşruiyet aramayı, istisman
amaçladığııu" belirtti. DYP GtK
toplantısı sonrası hazırianan bir
bildiri Özal'a gönderildi. Demirel
tarafından açıklanan büdiride
Tnrldye'nin krizk ilgili olarak iz-
leyecegi strateji ve politikanın çok
kere hükümetin bile bilgisi olma-
dan Özal tarafından belirknerek
DYP GİKBİLDİRtSl:
uygulandıfı" anlatıldı.
Başbakan YUdınm AkboJat,
SHP ve DYP liderlerinin zirveye
katılmama kararian konusunda,
"Buna kanlmamanın nasıi izab
edileceğini bilemiyoram.
Yapümaraalıydı" dedi.
Bugün saat 12.0O'de sadece
Başbakan Yıldınm Akbulut
ANAP Genel Başkanı olarak
Çankaya'ya gidecek. Özal da sa-
at 14.00'te Kösk'te bir basın top-
lantısı düzenleyecek. Yarın topla-
nacak TBMM Genel Kurulu ön-
cesinde Bakanlar Kurulu toplan-
tısı yapılacak. Topianüda Dışişleri
Bakanı Aü Bozer'in NATO Ba-
kanlar Konseyi kararları hakkın-
da bilgi vermesi bekleniyor.
TBMM'de grubu bulunan üç si-
yasi partinin gnıplan da aynı gün
toplanacaklar.
SHP MYK karan
SHP Genel Başkanı Erdal tnö-
nü, dttn sabah toplanan partisinin
Merkez Yürütme Kurulu'nda zir-
ve çağnsı konusunda ahnan karan
bir basın toplantısı ile açıkJadı.
tnönu dün MYK'da, pazar gü-
nü TBMM'de yapacağı konuşma
üzerinde de duruldugunu, burada-
ki konuşmasında dış politikada-
ki olumsuzluklaı yanında Cum-
hurbaşkam özal'ın bu sorumsuz
davranışlannı da ortaya koyaca-
ğını anlattıktan sonra, özal'ın
CumhurbaskanlığYna seçiknesin-
ArkasımlaTBMM
yar nu? Bush Sayın
Özal ile konuşurken
karşısında sorumsuz
bir insan ve bu
sorumsuz insanın neye
dayanarak Türkiye
şunu yapar, şunu
yapmaz dediği belli değil.
tstisman
amaçlıyor Çağn
yanlış bir makam
tarafından yapılmış,
zamam geçmiş, sadece
meşruiyet aramayı ve
istismarı amaçkyor. Bu
nedenle Özal'ın
davetini reddettim.
den beri anayasanın öngördüğü
davranışlan göstermediğini bildir-
di. Inönü, Özal'ın Başbakan'm
yetkilerini kullandığııu, Bakanlara
görev verip uygulattığını belirterek
şöyle dedi:
"Biz bunun yanlış otdugunu, fl-
ili başkanlık sistemi uygulaması-
nın iilkeyi bir kargaşaya götürdcı-
gunü, ülkenin hiçbir sonınunu çö-
zemedigini, çözemeyecegini Sayın
özal bu davranışa girdigindeıı be-
ri söylüyoruz. Ama Sayın özal,
hiç davranışını degiştirroiyor. Ve
onun davranışına asıl karşı çıkma-
sı gereken Başbakan, bakanlar ve
Mecüs'teki ANAP çogunluğu, ya-
oi bugün iktidan elinde tutan
grup itiraz etmiyor. Buna itiraz et-
memek, yetkilerinin knHanıiması-
Bi Sayın Özal'a bırakıyoriar de-
mek. Ama sonımhıluk gene on-
larda. Sayın Özal'da bir sorumlu-
luk yok. O sorumsuz, fakal yet-
kili. Bu sekilde göhilmemiş bir
sistem uygulanıyor."
tnönü, bu durumu seçimle dü-
zelteceklerini, anayasa degişikliğı
ile yapılacak bir Cumhurbaşkan-
lığı seçiminde parlamenter siste-
mi yerine oturtacaklannı vurgu-
ladı. Inönü, şoyle devam etti:
'Telefonları dinliyorlar'
"Türkiye'nin dış politikası na-
sıl yönetiliyor? Gördüğümüze gö-
re Sayıo Özal bıınu yapıyordu, le-
lefoBİaria, telgraflarla, uydular
aracılıgıyla sesini knllanarak, Sa-
yın Özal Türkiye'nin dış pouüka-
sını yüriitiiyordu. Muhatefete hiç-
bir şey sonnadı. Şimdiki telefon-
larla ABD Başkanı kolaylıkla ara-
nabUiyor. Ankara'dakJ lstanbaT-
daki telefonlarla da aynı kolaylık-
la aranabilir. Gerçi bizim letefon
sürekli anza yspıyor. Neden bil-
miyonım, dinleniyornz hernalde.
Ama bunlar ayn hikâyeler. Cum-
bıırbaşkanı isterse benimle Sayın
Demirel ile telefonda konuşabUir.
Ama buna gerek yok, çiinkiı Sa-
yın Cumburbaşkanı'nın böyle bir
görevi yok. Sayın Cumbarbaşka-
nı söylüyor, dün akşam herkes
TV'de gördü, 'Suudi Arabistan
Kralı ile, ABD Başkanı ile, Kana-
da Başbakanı ile görüştüm' diyor.
Oniann hepsi kendi anayasalan-
na göre sorumlu, yetkili insanlar.
Ama Türkiye'de sonımlu olan
Türkiye Cumburbaşkanı degildir.
Türkiye'de sonımlu olan Başba-
kan'dır. Nerede Başbakaıı? Biitün
bu olaytar olurken Başbakan'm ne
TV'den bir açıklamasını duyduk,
ne mutaalefetle berhangi temas ge-
regfan duydular, ne Dısişleri Baka-
nı bizimle herhangi bir temas ge-
regini duydu.
Ama bunlara zaten gerek yok.
Aal yapUmasi gereken şey Medis'i
toplamakü. Oraya gittiğimizde
Sayın Özal bize ne söyleyecek?
Ben bugiine kadar şunian şuola-
n yapbm diyecek. VapOgı şeylerin
bepsini bize anla&p anlatmayaca-
ğını nereden bilebiîiriz? Konnştu-
gu insanlarla bazı yükümlülükle-
re girmişse btınlan bize söyleyecek
mi. söylemeyecek mi? Kendisi so-
rumsuz bir insan. Biz onu hiçbir
şekilde bize birç şey söylemesine
zoriayamayız. Çünkü zaten so-
rumsuz bir insan. Ama sonunda
o çıkıp da 'Benim uyguladıgım
poliıikayı muhalefet de
desteklemiştir' derse, o zaman biz
katalmadığınuz bir poUtikayı, yan-
iışlarım zamanında söyleyemedi-
gimiz bir poliıikayı sonunda des-
teklemiş bir muhalefet partisi ola-
rak kamuoyunda görüniirüz. lşte
bu milli birlik berabertigi bozacak
harekettir."
'Sorumsuz maceracılık'
tnönü, uluslararası risklerın
artüğı, savaş tehlikesinin belirdi-
ği boyle bir durumda, Cumhur-
başkanı'nın çağnsmı kabul etme-
menin eleştirilebileceğini de belir-
terek şöyle konuştu:
"Ulusal çıkarlann tehlikede ol-
dugu bir dönemde sorumsnz bir
insan aklına eseni yapacak, her-
kes de onu destekliyor göziikecek.
Ve bundan da bereberiik havası p-
kacak. Bu beraberiik havaa bir
defa beraberiik havası degildir.
Tamamen aldabcı bir göriinüm-
dür. Ondan sonra da bu zararlı
göriinDm içinde mubalefet, görii-
şiinii söyleyemeyecek. İnsanlar
inandıklan seyleri söyleyemeye-
cekler ama, sorumsuz bir insan is-
tediği gibi ülkeyi (ehlikeden tehli-
keye götürecek, sonunda ne yapa-
cağı belli olmayan bir maceraya
süriikleyecek. Bu milli beraberiik
için de ulusal çıkarlar için de en
tenlikeii yoldur. Boyle bir yola gir-
meyi kesin olarak kabul etmeyiz.
Şimdi Sayu Özal'ın bizi davetinin
arkasmda bu olasılıklan göriiyo-
nız. Pazar günö bütıin fikirierimi-
zi anlatacağız ve orada sonımlu
olan insanlar Basbakan, Dısişleri
Bakanı bize durumu anlatacaklar.
Biz fikirlerimizi söyleyecegJz, bn-
nu herkes duyacak. lşte milli bir-
lik beraberlik buradan doğar. Bn
arada Sayın Özal'ın sorumsuz
davranışlan da tabii sözkonusu
edilecek. Çok isterim ki Meclis-
teki konuşmalar sırasında Sayın
Özal da sorumsuz davranışlanm
bıraksın, anayasaya nygun bir şe-
Çağrıyı yanlış makam yaptı2 Agustos 1990 Perşembe sabaoı Irak
kuvvetlerioin Kuveyt'e girmesiyle başiayan
Körfez krizinin iizerinden 7 gün geçtikten
sonra, dün 9 Agustos 1990 Perşembe günü
Çankaya'dan, 11 Agustos 1990 Cumartesi
günü saat 12.00de toplanüya davet edildik.
Esasen, 2 agustostan 9 agustosa kadar gecen
süre içerisinde bu krizle ilgili olarak
Türkiye'nin takip edecegi strateji ve politika
Sayın Özal tarafından çok kere hükümetin
bilgisi dahi olmadan tespit ve icra olunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir anayasa ve
hukuk devleti ise Anayasa'nın 104'üncü
maddesine göre Sayın özal, Türk dış
politikasını yürütme yetkisine sahip degildir ve
bunun mubatabı degildir.
tçeride ve dışanda berkes biliyor ki Sayın Özal
gecen on gün zarfında kendisini olup bitenkrin
tek muhatabı saymış ve kendisine göre kararlar
alıp uygulatmıştır.
Böylece. anayasanın kesin olarak kendisine
vermedigi yetkileri kullanmıştır.
Esasen, her şey bemen beraen olup bitmiştir.
Çankaya'dan vaki davet, Türkiye'nin takip
edecegi dış politikaya bir katkı aramayı
arnaçlayan bir davet degildir.
Sadece Sayın Özal'ın Anayasa ve hukuk dışı
davranışlanna meşrulnk kazandırmaya
İNÖNimUN ÖZALA MEKTUBU
Sorumlusu hükümet,yönelmis bir davettir.
Böyle bir davete icabet edilmesi halinde,
rayından çıkmıs bulunan rejimin, tarafımızdan
kabulü söz konusu olur ki bu varoluş
sebebimize ters düşer.
Bize göre Sayın Özal'ın yaptığı «slerin tümü
hükümet başkanının görevidir.
Onu bir kenara iterek, kendisinin hükümet
işlerini üslüne alması bukuk devleti kavramının !
terki ve Anayasa'nın dışına çıkılmasıdır.
Yüce milletimizin sonsuza kadar bağımsız,
egemen ve müreffeh yaşamasını, aziz
vatanımızın ebediyete katar bülünlügünü
konıyarak payidar olmasını, kendisinin varoluş
sebebi sayan Dogru Yol Partisi; dünyada ve
bölgeraizde olup bitenleri fevkaiade titizlikle
izlemektedir.
Esasen, çağn yapıldığı günden bir gün sonra
da muhalefetin zorlamasıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi toplanıp, konnyu müzakere
edecektir.
Bu sebeple bu çagnyı, yanlış bir makara
tarafından yapılmış, zamanı geçmiş ve sadece
meşruiyet aramayı ve istismarı araaçlayan bir
davet saydıgımızdan ve ülkenin yüksek
menfaatlerini kollama söz konusu
olmadıgından, bu davete katılmayacagımızı
kamuoyuna duyunıruz.
Sayın Turgut Özal
Cmnharbasluuu, ANKARA
Irak'ın Kuveyt'i silah gücüyle is-
gaünden kaynaklanan bunalımı
basından beri yakından ve dikkat-
le izlemekteyiz. Olayı dünya ve
bölge barışım tehdit eden, vahim
bir uluslararası hukuk ihlali ola-
rak algılıyoruz. Ülkemizin konu-
mu, yakın ve uzak vadelı ulusal çı-
karlarımız soruna aynca önem ve
boyut kazandırmaktadır.
Anayasal sistemimize göre, ko-
nunun asıl sahibi ve sorumlusu
hükümettir. Görüşülüp, tartışıla-
cağı yer de TBMM'dir. Biz muha-
lefet olarak, dış politikada mey-
dana gelen son gelismelerin yetkili
organda bir an önce görüşölme-
sini saglamak maksadıyla daha 2
ağustosta Meclis Baskanj'na bas-
vurarak Büyuk Millet Meclisi'nin
olaganüstii toplanmasını istemiş-
tik. Bu önerimiz, Meclis Başkan-
hgı'nca ve hükümetce olumiu kar-
şılanmıştır.
Muhalefet miüetvekillerinin,
tek tek imzalannın verilmesi yo-
luyia Meclis ancak 12 agustos pa-
zar günü toplanabilecektir. Ama
bu arada anayasal yetkisi ve özel-
yerıİTB3VIM
rak, görüşmeler yapıldığı, karar-
lara vanlıp uygulandığı, biitün bu
hayati gelişmderden siyasi parti-
lere ve TBMM*ye bilgi verme ge-
Anayasal sistemimize göre, konunun asıl
sahibi ve sorumlusu hükümettir.
Görüşülüp, tartışılacağı yer de TBMM'dir.
Biz muhalefet olarak, dış politikada
meydana gelen son gelişmeîerin yetkili
organda bir an önce görüşüîmesini
saglamak maksadıyla daha 2 ağustosta
Meclis Başkanı'na başvurarak Büyük Miilet
Mecîisi'nin olağanüstü toplanmasını
istemiştik. Bu önerimiz, Meclis
Başkanlığrnca ve hükümetce olumîu
karşılanmamıştır.
likle sorumluluğu olmadığı halde
sorunun Cumhurbaşkanlıgı'nca
ele alındığı, parlamenter demok-
ratik sistemimizdeki Cumhurbaş-
kanlığı modelinin çerçevesi aşıla-
regi duyulmadığı görülmüştür.
Son Cumhurbaşkanlıgı seçi-
minden bu yana ısrarla sürdürü-
len bu tutum açıkça anayasaya ay-
kındır. Böyle bir tutumu onayla-
mamız ve dolaylı yoldan da olsa
böyle bir davranısa katkıda bulun-
mamız devlet ve hukuk anlayışı-
mızla bağdaşamaz.
Aynca belirtmek isterim ki, ger-
çek sonımlu ve yetkili organlan
devre dışında tutarak, bireysel iliş-
ki düzeyine indirgenmiş bir dış po-
litika uygulamasını olumiu karşı-
lamıyoruz. Bugün Türk dış poli-
tikasının içinde bulundvğu sıkın-
nlann önemii bir bölümünün, ya-
kın gecmişteki bu tür yaklaşım ve
girişimlerden kaynaklandığına
inaruyoruz.
Bu görüşlerimiz çerçevesinde
çağnnızı olumiu karşılayamıyo-
rum ve Cumhurbaşkanlıgı maka-
mına duyulması gereken saygıyı
zedelememeye dikkat ederek, 11
agustos cumartesi günü saat
12.00'de Çankaya Köşkü'nde ya-
pılacak toplantıya katümayacağı-
mı ifade ediyorum. Saygılanmı
sunuyorum.
Erdal Inönü
SHP Gend Başkanı
kilde nlusal çıkarlanmızı kornva-
bileceftimizi görsun."
DYP'den de ret
DYP Genel tdare Kurulu da
Özal'ın çağnsıru görüşmek üzere
Genel Başkan Süleyman Demirel-
in başkanlığmda dün saat 16.00'da
Coplandı. Toplantı öncesinde bir
açıkJama yapmayan Demirel, ga-
zetecilerden açıklama için 1 saat
süre istedi. Oybirli|i ile özal'ın
çağnsının reddedilmesi karan alı-
nan DYP GtK toplantısında ka-
bul edilen konuyla ilgili bir bildi-
ri, saat 17.00'de Demirel tarafın-
dan açıklandı.
Demirel, bildiriyi açıkladıktan
sonra gazetecilerin sorularını ya-
nıtladı. Demirel, Körfez lcriziyle il-
gili olarak Özal'ın yaptığı işlerin
hükümetin yapması gereken işler
olduğunu belirterek "Sayın Özal
Başbakansa, Sayın Akbulut ne-
dir?" diye sordu. Bu uygulama-
dan ülkenin büyük zararlar göre-
ceğini anlatan Demirel, hüküme-
tin bir korkuluk durumuna düsü-
rüldüğünü bildirerek şöyle dedi:
"Türkiye Cumhuriyeti hüküme-
tinin böyiesine yetkilerini başka-
sına kullandırmasım izab etraek
mümkün degüdir. Aslında bu da-
vet Meclis'i de devre dışına çıkar-
ma gayretine matuftur. Bu davette
toplanarak sonınu görüşecektir.
Eger bunlar milletin nabzını at-
mak istiyorlarsa TV'yi açmalıdır-
lar. Gecen seferki gibi oyun yapıl-
mamalıdır."
Demirel, Özal'ın hükümetin
yetkilerini kullanmasıru eleştirir-
ken de "Burası 1914lerde Osmao-
lı devletinde olduğu gibi Enver-
land degildir. Ozalland da
degildir" dedi.
Demirel, "Kararauzda daha ön-
ce İnönü'nün aldıgı karann etki-
si oldu mu?" sorusunu ise "Sayın !
İnönü'nün karanndan benim ar-
kadaşlanmm haberi bile yok. On-
lar ayn bir parti, biz ayn bir par-
tiyiz. Ben daha önce yaptıgım
açıklamaJarda hiç gidecegkni ima
ettim mi" diye yanıtladı.
Başbakan Akbulut
Başbakan Yıldınm Akbulut,
dün tstanbul'dan Ankara'ya dö-
nüşünde Esenboga Havaalanı'nda.
bir gazetecınin, "Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ın çağnsına uyacak
masınız? Diger Iiderler çıkmazsa
iki kişUik bir zirve mi olacak" so-
rusuna şu karşılığı verdi:
"Bu konuda şimdiden bir şey
söylemek için erken, ben katılaca-
gım. Zirveye Sayın Cumhurbaşka-
nı başkanlık edecek, o davet etti.
Katılıp katılmamak gibi bir du-
rumda yine kendileri o husustaki
düşüncelerini ortaya kor. Ama
ben kaiılıyorum."
IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA BAŞKENTTEN AHMET TAN İkili zirve
Maceracı Yaklaşım... Yalanlama Doğrulama
İZMİR — SHP, Cumhurbaşka-
nı Turgut Özal'ın Çankaya'ya
çağnsına yanıt arıyordu. Toplan-
tıda Genel Başkan Erdal İnönü,
"Nasıl olsa TBMM pazar günü
toplanacak, konuyu orada
görüşeceğiz" tavrını koruyordu.
Dün sabah SHP MYK toplan-
tısında üzerinde durulan konu,
Cumhurbaşkanı Özal'ın anaya-
sal yetkilerini aşarak, Irak krizi-
ni tek başına çözümler havaya
girmesiydi. Hükümet devre dışı
bırakılmış, Körfez bunalımı belli
bir aşamaya geldikten sonra
TBMM'nin toplanma karan alın-
mıştı.
MYK'da SHP lideri İnönü,
Cumhurbaşkanı Özal'ın Körfez
krizinde sorumsuzca davrandığt-
nı vurguladı. Böyle önemii bir ko-
nuyu şimdi de iç politika aracı
olarak kullanmak istediğini söy-
ledi.
Evet, SHP MYK toplanbsından
çıkan sonuç şuydu:
— Yarın Çankaya'da yapılacak
toplantıya SHP Genel Başkanı
İnönü katılmayacak.
İnönü, bunun gerekcesini şöy-
le açıkladı:
durumunda ofmamalıdır...
SHP MYK toplanttsında Körfez
bunalımı görüşülürken özellikle
Cumhurbaşkanı özal'ın "tek
adam" kimliğine değinildi. İnö-
nü, Baykal ve diğer MYK üyeleri
Türkiye'nin parlamenter bir sis-
temle yönetildiğini, o nedenle,
"bireysel politikaya" SHP'nin öte-
den beri karşı çıktıgını anlattılar.
SHP'nin görüşü artık belli cA-
mustu:
— Bireysel yürütülen politika
maceraya açıktır. SHP olarak
maceraya destek vermeyiz...
SHP ve DYP'nin tavn Cumhur-
başkanı Özai'ın Körfez bunalımı
karşısında bireysel politika izJe-
mesinden kaynaklanıyor.
Batı basınının 'bir sirk ustası'
dediği Özal'a, muhalefet anaya-
sal yetkilerini aştığı için Çanka-
ya zirvesine katılmıyor.
Körfez bunalımında Türkiye
1
nin aceleci tavn hem SHP hem
de DYP tarafından eleştiri konu-
su oluyor. ABD'nin Körfez krizin-
de Türkiyeyi kullandığı, Türkiye^
yi bunalımın içine çektiği görü-
şü ağırlık kazamyor.
ANKARA — Dış politika ile iç
politika dün birdenbire içiçe geç-
ti. Cumhurbaşkanı Özal'ın görüş-
me çağrısını muhalefet çok ağır
bir dille geri çevirdi.
SHP lideri İnönü'nün "sorum-
suz bir adam" diye niteledığı
Cumhurbaşkanı için DYP Genel
Başkanı Demirel daha da keskin
bir ifade kullanıyordu.
Böylece muhalefet ilk kez Çan-
kaya'ya gerçek bir protesto sergi-
lemiş oldu.
Muhalefet yarın da TBMM
toplantısında naklen yayın destegı
ile Özal'ın Irak krizindeki tutu-
munu bombardıman edecek.
Asiında basından beri dış poli-
tika ile iç politikayı içiçe yüruten
Cumhurbaşkanı idi.
Muhalefetin yaptığı bu ise ço-
mak sokmak oldu.
Dünkü çağn ile özal'ın yap-
mak istedi|i, yannki TBMM ola-
ğanüstü toplantısında muhalefe-
tin deştirilerinin içini boşaltmak-
tı. Kimse çıkıp da "Özal kendi ba-
şına hareket ediyor. Bilgi verip
göriiş almıyor"diyemeyecekti.
BM ambargosu, hükümetin bir
bölümünün bile haberi olmadan
uygulamaya konmuş, ABD Dışiş-
leri Bakanı ile görüşülmüş, Dısiş-
leri Bakanı Bozer NATO Konse-
yi'ne gönderilmişti. Cumhurbaş-
kanı ancak ülkede bir iktidar par-
tisi ile parlamentoda iki muhale-
fet partisi bulunduğunu anım-
samıştı.
Dısişleri Bakanlığı'nda bazı
yetkililer, bazı yayın organlannın
(bu arada Cumhuriyet'in de), Irak
krizi ile ilgili yayınlannı ülke çı-
karlanna uygun görmüyorlar.
Bunu da şaka yollu süz konusu
yayın organlannın muhabirlerine
ifade ediyorlar. Bazı yetkililerin
bu görüşlerini ve "ülke çıkan" öl-
"ürnak" aüyorlar. Elbette ölçü-
yü düzeltmek için.
ÖTneğin, dün Ankara'daki Irak
Büyükelçiliği bir açıklama yaptı.
"Türkiye bize saldırmamak üze-
re güvence verdi" diye.
Dısişleri Bakanlığı ise bu açık-
lamayı yalanlamak üzere bir bil-
diri haarladı.
Bildiri basına dağıtılmadan ön-
ce Çankaya Köşkü'ne gönderildi.
Köşk, Dısişleri bildirisini değiştir-
di, yenisini yazıp geri gönderdi.
Neden acaba?
hepsi dogru. ABD Dısişleri Baka-
nı Baker üsleri kullanmayı Dısiş-
leri Bakanlığı'ndan istemedi.
Aynca istese bile Dısişleri Ba-
kanlığı elbette, ülke çıkarlan için
bunu yalanlamalı idi.
Nasıl olsa, isteyen ve sözü alan
taraf bunu doğrulayacaktı.
Ülke çıkarlanna uygun davran-
mayan niye Türk tarafı olsun ki?
Türkiye çıkarlanna uygun dav-
ranmayan karşı taraf olmalı idi.
Nitekim öyle oldu ve oluyor.
Bize de CNN izleyip, Araerikan
Dısişleri Bakanlığı, Irak Büyükelçiliği'nin açıklamasını yalanlamak
üzere bir bildiri hazırladı. Bildiri basına dağıtılmadan önce Çankayaya paüamaoidu
gönderildi. Köşk yenisini yazıp geri gönderdi. Neden acaba?
kaydı, telefon numarası, isim ve
adres sağlayabiliriz.)
Gazetecinin ömril bazen yalan-
lamalan doğrulama peşinde ge-
çer. (Bunun tersi de bürokratlar
için doğmdur.)
Cumhurbaşkanı özal, birkaç
gündür, uygun fırsatlarda yabana
TV'lere ve gazetelere "Türkiye'-
ye Scddam'dan bir tebdil yok"
türünden demeçler veriyor.
Kimi zaman en basit bir olay,
Cumhurbaşkanı'nı büe yalanlama
niteligine dönüşür.
Askerlikte "çagdışı" kalan ye-
deksubaylara çıkartûan sefer gö-
rev emirlerinde, son günlerde bir
çülerini çok saygıdeğer bu-
luyoruz.
Keşke, onların bu ülke çıkan
ölçülerini hizmetinde oldukları
devlet başkanı ile hükümetin üye-
leri de öyle bulsalar.
Ama ne yazık ki bulmuyorlar.
Onların ölçülerini de Cumhur-
başkanı beğenmiyor. Devlet ba-
kanları doğru bulmuyor. Ve bu
bazı yetkililerin hazırladıkları bil-
dirilere, açıklamalara, belgelere
Herhalde Dısişleri bildirisinde
de tıpkı bazı gazetelerdeki gibi
"ülke çıkariarına uygnn
olmayan" ifadeler yoktu.
Dısişleri Bakanlığı dün ABD'-
nin üs istedigi haberlerini yalan-
ladı. Baker'ın Amerikalı gazete-
eilere "Üsleri göriişecegiz" dedi-
ği açıklamalannı yalanladı.
CNN'in "Wasfaington üs istedi"
haberini yalanladı.
Dışişleri'nin yalanlamalannın
gazetelerini okumak, "Amerikan
çıkarlanm" yansıtmak düşüyor.
Dün çok üst duzeyde bir Ame-
rikan yetkilisi ne dedi biliyor
musunuz?
Şunu dedi:
"İnciriik Üssü olmadan Irak'a
karşı Amerika'nın bir askeri ha-
rekât düzenlemesi, düzenlense bile
başanlı olması sözkonusu degil-
dir."
(Not: Bu sözü yalanlayacak ba-
zı Dısişleri yetkililerine ses bandı
Askerligini 15-20 yıl önce ta-
mamlamış kimi yurttaşlara gön-
derilen yazılarda "48 saat içinde
askeriik şubenden yollugunu al.
Diyarbakır'daki birUgine teslim
ol" türünden yazıiar geliyor.
Şimdi yurttaşlar soruyorlar:
"Madem Irak tebdidi yok, bn
sefer görev emirieri niye?"
Genelkurmay ya da Milli Sa-
vunma Bakanüğı şimdi Cumhur-
başkanı'nı yalanlamış mı oluyor?
Doğrulama, kimi yetkililerin
görevlerinin bir parçasıdır.
Ama, ülke çıkarlannın çizgisi-
ni belirlemek oniann değil...
— Sayın Özal sorumsuz dav- ori||CVT ADrAVÜRCIf »,„».,
«zgeçmelidir Kendi CUHETT AHCATUHtK yaZiyOf
Devlet Bakanı Mehmet Keçeci-
ler'in oğlunun sünnet düğünunde
gazeteciler, yan yana oturan Ak-
bulut ve özal'a arkadan yaklasa-
rak soru yönelttiler. Akbulut ga-
zetecilerin, "Zirve ertelendi mi"
sorusunu, hemen Özal'a tekrarla-
dı. özal da, "Hayır" karşılığını
verince, basın mensuplan bu kez
"Zirve ikili mi olacak" diyerek
soruyu yinelediler. özal da
"Evet" yanıtını verdi.
TBMM Genel Kurulu, SHP ve
DYP milletvekillerinin dış politi-
ka konulannda genel görüşme
önergesinin gündeme alınıp alın-
maması konusunu görüşmek üze-
re yarın olağanüstü toplanacak.
TBMM'deki görüşmeler, son an-
da bir değişiklik olmadığı takdir-
de TVden de naklen yayun-
lanacak.
Saat 15.00'te toplanacak olan
TBMM Genel Kurulu'nda Dısiş-
leri Bakanı Aü Bozer, gelişmeler-
le ilgili bilgi verecek ve Türkiye^
nin izlediği politikayı anlatacak.
ANAP grubu adına Başbakan
Yıldınm Akbulut'un konuşması
kararlaştırıfdı. SHP adına Genel
Başkan Erdal İnönü, DYP adına
da Genel Başkan Süleyman Demi-
rel kürsüye gelecekler.
Görüşmeyle ilgili konuşma sü-
releri ve sırası, pazar günü öğle-
den önce toplanacak olan TBMM
Danışma Kurulu'nda beUrlenecek.
ranışından vazgeçmelidiı
si kişisel politikasına destek ver-
diğimiz imajında görülmesini is-
tiyor...
SHR DYP ile hiç görüşmemişti
bu konuda. Saat 14.00'te topla-
nan DYP Genel idare Kurulu
1
ndan da aynı sonuç çıkıyordu.
— DYP Genel Başkanı Demi-
rel de Çankaya zirvesine katılma-
yacak...
İnönü, Viyana'ya gittiği gün
SHP'nin Körfez krizine bakışı
belli olmustu. Dün aynı konu ele
alındı MKY toplantısında. SHP
Genel Sekreteri Deniz Baykal,
Özal'ın Körfez bunalımı karşısın-
da tek başına görüşünü açıkla-
dığını, bu gelışmelen de kaygıy-
la karşıladıklarını belirtiyordu.
Şöyle diyordu Baykal:
— Biz kendimizi bu bölgenin
jandarması olarak görmüyoruz...
Baykal, Körfez bunalımında or-
taya çıkan fiili durumun çözüm-
lenmesi için Türkiye'nin doğru-
dan işin içine girmesi gerekme-
diğine de değiniyor ve şöyle ko-
nuşuyordu:
— Ne bir süper güç ne de bir
başka ülke, kendisini bu bökjedeki
düzenin tesisi ile yükümlü görme
TO'yü Ret...ANKARA — Anayasa reiiminin vartığını, baş-
ta TÖ'ye, son günlerde TO'nün dümen suyu-
na giren jş çevreleriyle kimi yazarlara anımsat-
mak gerekiyordu.
Seçmenin yüzde 80'ini Meclis'te seslendi-
ren iki muhalefet partisi, dün siyasal yaşantı-
mızda dönüm noktası sayılacak önemii bir ka-
rar aldı. TÖ'nûn Çankaya'da düzenlediği zirve
toplantısına katılmayacaklarını açıkladılar.
Ulusal sorunları kişiselliğe indiren, tek adam-
lığı yerleştirmek, Başkan Baba'lık rejimini oturt-
mak için Ortadoğu krizini sömüren TÖ; böyle-
ce, Türkiye'de anayasa hukuku dışına taşarak
ddediği gibi at oynatmasına büyük çoğunluğun
"alışamadığını" anlamış olmalı. w w
_ . , _. w
. _T
_ T
. .._.,.. ,_T
.
2 agustostan beri devlöt sahnesinde tek ak- ce TÖ'nün TRT'de stü'dyo hazırlattığını, bir ko- der, nasıl oluyor da ulusal birlfk adına partileri
Oysa, Köşk'te zirveyle ilgili mizansen çoktan adına" iki muhalefet lideriyle görüşeceğini bil-
hazırlanmıştı. Gece TV haberlerinin özetlerin- dirdi.
de liderlerin Çankaya'ya çağrıldığı bildirildikten "Sorumsuz, ama yetkili Başkan Baba", ulu-
sonradakikalarcaTÖ'nönson bir haftaboyun- sal birlik adına muhalefete son girişimlerini
ca sürdürdüğü telefon diplomasisi çok canlı bi- onaylatmaya girişiyordu. Sorumsuz koltuğun-
çimdeyayınagirdi. Haritalarda TÖ'nün görüş- dan sorumluluğa soyunurken, muhalefeti de
tüğü devlet adamlan başkentlerden oklarla iz- ulusal birlik adını kullanarak tek adamlığını
leyicinın gözüne sokuluyordu. Hele Başkan onaylatmaya yöneliyordu.
Bush'un CNN kamerasından "Özal arıyor" di- Muhalefeti suçlayarak, zirveyi reddini "ulu-
yerek ayrılması uzun süre gösteriliyordu. sal birliği parçalamak" gerekçesine bağlama-
TRT'ye göre genel olarak son dünya buna- sı olası olan TÖ'nün önce ulusal birliği temsil
lımının tek "odak noktası" TÖ'ydü. O konuş- etmediği yolundaki geniş yargıları yanıtlama-
muş, onu aramışlar, o demiş, o yapmış. Başka sı gerekiyordu.
büyük yoktu! Kuşkusuz izleyici arkadan neler
geleceğini merak ediyordu. Basın, saatler ön-
Yüzde 20 oya dayanarak. ulusun yüzde 80
oyunu karşısına alarak Çankaya'ya çıkan bir li-
törle oynanan oyunları kamuoyu yakından iz-
ledi. TV'nin günübirlik haberleri, sonunda bir
noktaya varacaktı. TÖ'nün hükümeti dışlayarak
politikalar belirlemesinin ardından hangi siya-
sal oyunlar gelecekti, merakla bekleniyordu.
Önceki gün Çankaya'nın zirve çağrısı duyul-
duğunda SHP ve DYP "TÖ'nün oyununa bir
kez daha geiip geimemeyi özenle düşünmek"
kararındaydı. Zirve haberi, kuşkusuz TV'den
verilecekti. Fakat kısa, özlü bir haberle kamu-
oyuna duyurulacağı sanılıyordu.
nuşma yapacağını öğrenmiştı. Neler söyleye-
ceği aşağı yukan tahmın ediliyordu.
TÖ'nün kişisel propagandasının bu ölçüde
yapılmayacağı sanılıyordu. Telefon diplomasi-
sini anlattıktan sonra iç siyasette yeni bir oyu-
na girerek liderlerı çağırdığını açıklamasını bek-
liyorduk.
TV'de dolaylı yoldan ne denli büyük işler ba-
şararak dünya liderlerinin başiıcalarından biri
olduğunu anlatttktan sonra, "savaş olasılığının
belirdiği şu anda gereksindiğimiz ulusal birlik
çevresınde toplayabiliyordu. Anayasayı çiğne-
yen davranışlara muhalefetin kol kanat germe-
sini hangi haklı gerekçeyle isteyebiliyordu.
Öyle büyük işler başarmıştı ki muhalefetin
çağrıyı geri çevireceğini aklına bile getirmiyor-
du. Bir program hazırlamış, bugün 12.00'de li-
derlere "uygun gördüğü ölçüde" bilgi verdik-
ten sonra, bir basın toplantısı yapacağını du-
yurmuştu. Dün iki muhalefet partisi haklı ge-
rekçelere dayanarak çağrıyı yadsırken, TÖ yi-
ne yalnız kalmıyordu. Başbakan Akbulut dün
öğle üzeri, muhalefetin tutumuna karşın, "Ben Dünkü Çankaya'yı ve tek adamlığı ret açık-
o toplantıya giderim" diyordu. Belki de haklıy- lamalarını Meclis'te iki liderin yapacağı önem-
dı. Öyle ya; Baker burada iken Çankaya'da ne- li konuşmalar izleyecekti. Olağanüstü toplan-
ler olup bittiğıni belki bugün baş başa kalaca- tıda İnönü, "Çankaya'nın sorumsuzca dış po-
ğı TÖ'den az buçuk öğrenirdi! litikayı tek başına oluşturmasına" kesin vazi-
İnönü, önceki gün çağrıyı duyunca içinden yet alacak, yeri gelirse "anayasanın ilk fırsatta
"TÖ'nün kişisel politikasını onaylatma oyunu' değiştirilerek" cumhurbaşkanı seçimine gidi-
na bir kez geldim. İkinci kez, hayır" diye ge- leceğini bir kez daha özenle vurgulayacak.
çirdi. "Arkadaşlarıyia konuşacak "tı. Basına soy- Demirei'in aynı doğrultuda konuşacağından
lediğı buydu. Deniz Baykal, önceki geceden tek kuşku duyulmuyor.
adamlığa araç olmanın karşısındaydı. Bir haber var: TÖ, pazar günü Meclis müza-
Demirel, Köşk'ten Kemal Yamak telefonuy- kerelerini izleyecek.
la çağn geldiği dakikada "zirveye katılmanın Çok yerinde olur. Böylece TÖ, Türkiye'de bir
her açıdan geçersiz olduğuna" karar vermiş- anayasa rejimi olduğunu, dışında ve karşısın-
ti. Hükümeti bir yana iterek TÖ'nün kişisel po- da olan çoğunluğun anayasal düzeni her şe-
litika oluşturmalannı ve tek adamlığını muha- ye karşın koruyacağını bizzat görür. Hatta
lefete onaylatmanın peşinde olduğuna inanı-
yordu. İki muhalefet tek adama karşı çıkıyor,
uzun süredir beklenen direnişi gösteriyor, asıl
sorumlu olan hükümeti "muhatap" sayıyor ve
pazar günü rejimin gerçek platformu Meclis
1
te uluslararası ve ulusal sorunları ayrıntılarıy-
la görüşmeye hazırlanıyordu. Tabii sorumlu hü-
kümetle...
İkinci önemii nokta, TÖ'nün bu girişimiyle
uluslararası olayları "iç politikaya
pazarladığında" birleşiyorlardı.
TBMM'nin ulusal sorunlara sahip çıkarak Tür-
kiye'nin yararlarını gözeteceğini öğrenebilir.
Gelecekteki konumuyla ilgili kimi önemii
"hisseler" de kuşkusuz çıkarabilir.
Tek adamlığa, onu alkışlayanlara, anayasa
rejimini "iyi idare edilen" işler arasında umur-
samayanlara. muhalefet dün gereken dersi ver-
di.
Tek adamlığı, sorumsuzken sorumlu insan.
rolünü reddetti.
Kuuamak gerek!