08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 TEMMUZ 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN meteoroloji Genel Müdürtüğû'n- den alınan bilgiye göre: Yurdun kuzeybab kesimleri parçalı bulutlu, ötekı yerier az bulutlu ve açık ge- çecek. HAVA SICAKLlfil: Defiış- meyecek. RÛ2GÂR: Yurdun kuzey tesimiennde. kuzey ve doğu, ötekı yerterde gûney ve batı yönlerden haflf ara şıra orta kııvvette ese- cek. DENİZLERİMİZDE: Karade- niz ve Marmara'da yıldız ve poy- raz Kuzey Ege'de yıldız ve karayel güney Ege'de gûnbatısı ve kara- ye) Akdeniz'de güntaüsı ve lodos- 2ü 2-4 yer yer 5 kuvvetinde sa- atte 4-16 yer yer 21 denız miiı hızla esecek. Denız hafif çalkantıl/ olacak dalga yüksekliği 0.3-0.5, yer yer 1 metre dolayında bulunacak. VAN GÖUJNDE HAVA: Az bulutlu ve açık geçecek Rüzgâr güney ve bat) yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Adana A 32° 24° Dıyartıator A 42° 22° Manısa Adapaan A 30 D 20°Eı*me A33°M°KMaraş Adıyaman A 40° 25° Erancan A 35° 20° Mersın A'yon A 28° 13° Erajrum A 29° 14° Mujla AJrı A 30° 20° Esksehır A 29° 14» Muş Anlara A 31° 16° Gazuntep A 41» 26» Mfrle Antakya A 30° 25° Gıresun A26°2f0rtu Amalya A 40° 25° Gümûşhane A 26° 15" flize Artwın A 23° 15° Haköjı A 30°22°Samsun Aydın A 38°20°tsparta A32°16°Sı>r1 Balıkesi' A 31° 15° teönbui A 28° 20° &m Bılectk A 30° 14° tanır A 36° 24° Sıvas Bıngûl A 39° 22° Kare A 28° 13° TefcrttaJ Bıtis A 36° 19° Kastamonu A 26° 11° Tfataon BMJ A 27° 13° Kaysen A 30° 12° Tunralı Buna A 31° 16° KııMarelı A 32° 16° Uşak Çaruldale A 30° 20° Konya A 30° 15° Van Çonım A 27° 11° Kitahya A 30° 14° Yozgat Denoli A 35° 22° M A 38° 17° Z k l y g A 35° 22° Malatya A 38° 17° Zonguklak A 26° 11° ı bulutlu ')«0<nur!u rfcjnı A-jçık B-buhıDu G-gûneşk K-karlı S sısl. Y-yajmurlu Helsınkı (, Lenıngrad «h. Moskova Tebriz • Sam Karııre » OÜNYA'DA BUGÜN Amsterdam A Amman Atra Bagtfat Barcttona Basei Bdgnd Berikı Bonn Brûhsel Budapeşte Cenevre feayir GcMe Dubai Fnrtdurt &fne HBtsnkı KaMre Kopenhag KMı Ljftosa A A A A A V A A A Y A A A A A > A A A A 24° 37° 35° 46° 31° 28° 30° 2<° 22° 25» 27» 28° 35° •4° 43» 28° 31° 20° 38° 23° 22° 34° Lfifimgrad Londra Madnd Mılano Montreal Moslova Münıh New York Oslc Pans Prao Ronu Sofya $m Tunus Varşova Venedik Vıyana Vöshmgt Zurih Y 21° A 26° A 36° A 33° Y 27° Y 20° A26° A 32° A 24° A 28° A 25° A 44° Y 28° A 29° A 39° A 33° A 37° Y 23° Y 28° A 27° A 33° A 28° BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 1/ Vadesi belli olma- yan ve yalnızca faizi ödenen devlet tahvili. 2/ Karakter... Sodyu- ınun sımgesi... Bir renk. 3/ Yapma, et- me... Tûrkçe eylem çekiminde "şiradiki zaman" eki. 4/ Yağda kızartılarak üzerine şeker dökülen bir ha- mur tallısı. 5/ Ko- nut... Bankacılıkca, bir kişinın hesabın- dan başka bir kişinin hesabına para aktarı- mı... 6/ tslam dinınin beş temel koşu- lundan biri olan tapınma şekli... Avuç içi. 7/ Türkiye'ııin plaka işareti... Vo- leybol ve teniste küt inme. 8/ Bir bu'rç adı.... Kakım da denilen bir kürk hay- vanı. 9/ tstencin yitimi, dış etkilere kar- şı duygunluğun ortadan kaikmasıyla beliren sendrom. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Süsleme amacıyla yatak üzerine ko- nulan yastık. 2/ Müstahkem yer... Bir deniz yolculuğunda geminin ya da yükünün gördüğü zarar. 3/ Eriş- miş, ulaşmış... Saırançta bir taş. 4/ Sıcak ülkelerde yetişen, kabu- ğu ve odunu hekirnlikte kullanıian küçük bir ağaç. 5/ Kendi ken- dine cinsel doyum sağlama. 6/ Bir nota... Yunanistan'ın plaka işa- reti... Dinsel inançlan olmayan. 7/ Dağın ya da tepenin herhangi bir yanı. 8/ Eski Çin felsefesinde evrenin birliğini yapan düzen il- kesi... Kamer.... İskambilde bir kâğıt. 9/ Bir elektrik akımının bir sinir ya da kasla uvarım oluşturabilmesi için gereken kısa süre. oO YIL ONCE Cumhuriyet Atletizm rekoru .1 vı- ht-f vırtlc I LUKS MILANO I.tmha1.-trını Mcytuu S.ıı. rnılıılM kul,lı. .Ml.u. *Uk. T«. bir ttckmk nutualm ve luın'.IJa lla »dı<rc Torimı caokt«ade M •• • •»•* Kık(çı uık Hoki n KOpnıiıı * 33 * F M 19 TEMMUZ 1930 Dün Taksim Stadyomu çok canlı ve heyecanlı spor hareketlerine sahne oldu. Galatasaray'lılar senelik atletizm bayramlarını yaptılar ve muvaffakiyetli bir varlık gösterdiler. Taksim Stadyomu dört bin kadar seyirciyi sinesinde toplamıştı. Atletizm müsabakalarına bu kadar çok seyirci geldiği ilk defa vaki oluyordu. Müsabakaların intizam ve mükemmeliyet ile saati saatine yapılması bu yaz sıcaklannda bir spor aşkile Stadyoma gelenleri müteessir değil, bilfikis memnun etti. Galatasaraylı atletler, futbolcular, denizciler, temiz spor kıyafetlerile tam saat dörtte, önlerinde askeri bir muzıka ve bayjrak olfiuğu halde Stadyoma geldiler. Halkın önünde güzel bir geçit resmi yaptıktan sonra saha ortasında mevki aldılar. Muzıka tstiklâl marşını çalarken ortadaki direğe şanlı bayrağımız keşide edildi. Sporcular, halkı selamladılar. Bu güzel ve samimi merasirnden sonra müsabalara başlandı. Müsabakaların hey'eti umumiyesi çok güzel oldu. Uzun atlamada Türkiye rekoru beş santim farkla kırılarak 1.83 metreyi buldu. Bu yeni rekoru tesbit eden kıymetli atlet Haydar Bey, saha ortasına davet edilerek halka takdim olundu, TOrkiye rekorunu kırdığı bildirildi ve kınlan rekorun şerefıne tstiklâl marşı tekrar çalındı. Ikinci bir merasim yapıldı. Hulâsatan kaydedelim ki dünkü atletizm bayramı çok muntazam, çok iyi oldu. Bilhassa intizam hususunda gösterilen gayret şayanı tebriktir. Dünkü müsabakalarda alınan rieticeler berveçhiatidir: " tçükler arasında 100 metro: Birinci Cevdet, ikinci Hakkı saniye. ARSLAN KUVVET ŞARAB1 m t MftcUnnm m mnk^mmrtl «« Bir «ı»- « » « uMiamtnıı t BHUO nukbu h n ı u . Uruk tamct. rtıı» UKllk rt p«Me- i i «Maıunht Tfmrsldir St<nl Bllûmum mr«hor ITMIM. 800 metro: Birinci Ziya, ikinci Vâsıf 2.13 dakika. 100 metro sür'at: Birinci Semih, ikinci Enver. 11 Saniye "Türkiye rekorudur!' Yüksek atlama: Birinci Haydar, ikinci Münür 1.83 metro. "Türkiye rekoru kınlmıştır:' Disk atma: Birinci Naili, ikinci Irfan 36.15 metro. 400 metro küçukler: Birinci Ali Bahaettin, ikinci Hasan 59, 1-5 saniye. 200 metro: Birinci Enver, ikinci Semih 23.3-5 saniye. Sırıkla yüksek atlama: Birinci Saci 2.70 metro. Gülle atma; Birinci Irfan, ikinci Selim 10.56 metro. 1500 metro: Birinci Ziya, ikinci Vasıf 4.48.4-5 dakika. Uzun atlama: Birinci Saffet, ikinci Tevfik 6.30 metro. Cirit atma: Birinci Mümtaz, ikinci Selim 43.97 metro. Üç adım atlama: Birinci Tevfik, ikinci Selim 12.61 metro. 400 metro: Birinci Semih, ikinci Ziya 57 saniye. Bayrak yarışıru 47 saniyede Semih. 30 YIL ÖNCE CumhuriYet 6-7 Eylül olaylan 19 TEMMUZ 1960 Milli Birlik Komitesince 6-7 eylül hâdisderinin yeni baştan tahkikine karar verilmiştir. Bununla ilgili olarak hâdiseler sırasında tanzim edilen dosyaların fstanbul, tzmir ve Ankara Emniyet Müdürlüklerinden istenmesi uygun bulunmuştur. Bahis konusu dosyalar Ankara'ya celbedildikten sonra Yüksek Soruşturma Kurulunun emrine verilecek ve hâdisede methaldar olanların ifadesine müracaat olunacaktır. Bu suretle hâdise ile ilgisi bulunan hakiki mesuUerin tefrikine çalışılacaktır. Bilindiği gibi 6-7 eylül olaylan hakkında sâkıt iktidar zamanında muhalefetin verdiği Meclis tahkikatı talebi raüzakere edilmeden reddedilmişti. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuh^et Zrken atama 19 TEMMUZ 1989 Ağustosta toplanacak Askeri Şûra'dan sonra bugünkü komutan Orgeneral Kemal Yaraak'ın yerine kimin atanacağı konusundaki tartışmalar dün 1. Ordu Komutanı Orgeneral Doğan Güreş'in Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atandığının resmen açıklanmasıyla sona erdi. Genelkurmay Genel Sekreterliği'nin açıklamasma göre Orgeneral Kemal Yamak görevinden 30 Ağustos 1989'da ayrılacak ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda dün atandıgı açıklanan 1. Ordu Komutanı OrgeneraJ Doğan Güres I Eylül 1989'da yeni görevine başlayacak. IART1SMA Hedef Saptırması Bir bilim kurumunun kitaplığının zenginliği bakırtıından en önemli göstergelerden biri, o kitaplıktaki yapıtlardan kaç tanesinin o kurumca üretilmiş olduğudur. Bir üniversitenin düzeyi böyle ölçülür. Bay Necdel Kobanç 24 haziran günlü Cum- huriyet'te yayımlanan mektubunda, benim, "Dogramacı'yı eleştirmek isterken aslında ve ber nedensc Bilkent İ'niversitesi'ni hedef aldıgınu" belinerek soze başhyor ve en sonun- da da benden, "bu körpe ve genç üniverste- nin belirii dönemlerden gecerek büyüyiip giir- bıizleşmesi için izin" istiyor. Hiç kuşkusuz -ve çok şükür- böyle bir izin yetkira yok. Bu tür yetkiler, Bay Dogramacı gibi büyük adamlarda oluyor. Nitekim bun- dan 8 yıl kadar önce, tstanbul'da, tÜ'ye bağlı bir Siyasal Bilimler Fakültesi için böyle bir so- buyruğa karşın kim bir vakta Üniversite kur durmaya kalkışmışsa bu işin kusuru da onun dur. Demek ki hem vakıf başkanı olarak, hem |ini, sonra da kemale ereceğini varsayıyor. Iş- de YÖK başkanı sıfatıyla bu işin kusurlusu te, olmayacak olan şey budur; açılan bir ku- le, Türkiye'de üniversite kavramının "cılkı- nı çıkaran" bu zattır. Böyle bir günahı işle- yen kişiye, yasal olanak olsa bile, vakıf ku- rup üniversite açma izni verilemez. Bu gibi- ler. önce tarih önünde yaptıklarmın hesabını vermelidir. Bay Kubaç, bu kötü örnekten hareket ede- rek, önce bir "üniversite" acılacagııtı, açılan bu kurumun "emekleme" dönemine girece- Bay Doğramaa'dır. Şunu da ekleyelim: O ka- dar çok şeyi, bu kadar iyi bilen ve "beceretı" kişi olarak Bay Doğramacı'nın "bu korah okudum ama anlamadım" gibi bir özrü de olamaz. Böyle bir sav, "eşyanın tabialına" ve "yaşam olaylannın dogal aluşına" aykırı bir şey olur. 2- Bay Kurbanç'ın ikinci yanılgısı, Bilkent'- in düzeyi ile ilgilidir. Bilkent okulunun düzey- run ortaya çıktığında, "iznim yok" diye tut-. siz ya da işe yaramaz bir kurum olduğu yo- turup bu "genc ve körpe" fakülteyi yok et- lunda kimseden bir yakınma işitmedim ve ben rneye kalkışmıştı. Neyse ki zamanın egemen- lerinden birkaç paşa, kendisine "höt" dedi- ler de yelkenleri suya indirdi. Bay Kubanç bu acıklı öyküyü merak ediyorsa sevgili hocamız Prof. T.Z. Tunaya'ya başvursun. Bir yazının amacının ve hedefinin saptan- masında bir bölüm okurun yanılgıya düşme- si rastlanmadık bir olay değildir. Bunun ku- suru, kimi zaman söylemek istediğini doğru dürüst anlatamayan yazarda, kimi zaman da yeterince anlayamayan okurdadır. Üçiincü Reich Alman Genelkurmayı'nda bir askeri ta- limname hazırlanırken iyi yazıldığından kuş- ku duyduklan maddeler için kıtanın en önün- den bin nefer çağınp metni okurlar ve "Hans, bondan ne anladın" diye sorarlarmış. Hans doğru dürüst anlamamışsa, maddeyi yeniden yazmak gerektiği sonucuna varırlarmış. Bu konuda bir tartışrnaya girmeden Bay Kubanç'a önce şunu açıklamak istiyorum. Ben o mektubumda birtakım "yaygınlaşmış yanlışlan ve yanılgıları" ortaya koymaya ça- lıştım. Bunları belirtirken, doğal olarak Bay de, bilmediğim bir konuda, böyle bir yargı- dabulunmadım. Görkemli yapılan, labrotu- arlan, jimnastik alanlan ve aletleri, temiz kan- tinleri, tuvaletleri.mükemmel mutfakları ve nefıs yemekleri ile branın imrenilecek bir yer olduğunu çok söyleyen oldu. Bütün bunlara karşı benim diyebileceğim bir şey de yok. Ne ki benim anlatmak istediğim bu değil. Sırf bunlara bakılarak bir kuruma üniversite de- nemez diyorum. Bir üniversitenin düzeyi, mutfağıyla, kitaplığıyla ya da temizliğiyle de- ğil, "bilim iiretimi" ile belirlenir. Bu üreti- min göstergesi ve öleiitü ne bina vb. şeyler- dir, ne de bilgisayar kumpanyaJarının ticarî amaçla piyasaya sürdükleri "index" türünden nesnelerdir. Bay Kubanç'ın, "Bilkent'in gör- kemli ve zengin kitaplığı" ile ilgili övgüsü hak- kında şunu ekleyeyim: Bir bilim kurumunun kitaplğının zenginliği bakımından en önemli rum, ancak emekleme dönemi tamamlanın- ca üniversite olur. Benim, "üniversite knrul- maz; olusur" diyerek anlatmak istediğim de budur. "Anadolu Üniversiteleri" diye anılan öğretim kurumiannda yapılan yanlışlık da bu- radadır. Bu yanhşhğın Ulkenin başına ne dert- ler açacağı -hatta açmakta olduğu- her mes- lek dalında çalışanların dehşetle gözlemledik- leri bir olgudur. Şunu da ekleyeyim: Avrupa'- daki üniversiteler benim anlatmaya çalıştığım gibi, zamanla gelişme göstererek, okuldan üniversite dönüşmüş kurumlardır. Bay Ku- banç'ın andığı "college"ler de bunun örne- kelridir. 4- Bay Kubanç, Doğramacı'nın Bilkent okuluna doksan milyar "harcama yaptıgını" "kesin kaydı" ile öğrendiğini açıklıyor. Bay Doğramacırun bu kadar parayı maaşından ta- sarruf ederek bizzat telif ettiği bir kitabın ge- lirini değerlendirerek, yarım gün esasına gö- re dışarda çalışıp kazanarak ya da bizira bil- mediğimiz başka bir kaynaktan tedarik etti- ğini tahrnin edebiliriz. Sırf merakımızı gider- mek için, Bay Kubanç'ın harcanan bu "dok- san milyar liranın" (yaklaşık 4 milyon ABD Doları eder) kaynağım da "kesin kaydı" ile öğrenip bize de açıklamasını diierdik. Her neyse, burada bu çapta büyük bir yatırım ola- yı ile karşı karşıya bulunduğumuz muhakkak- tır ve eğer bu girişimin arkasmda bzim bil- mediğimiz başka bir amaç yoksa, bu yatırı- üniversitenin düzeyi böyle ölçülür. Yok- sa Bilkent'teki gibi kitaplar, ABD'nin büyük- bir noktaya daha değinmek isterim: Ha- yırsever Bay Doğramacı, bu kadar büyük bir serveti mevcut üniversitelerden birine tahsis Doğramaci'dan da söz etmek gerekiyordu. Çe kentlcrımn Hıghschool larında da var- etse idi, ömegm feyzaldığı 1Ü Tıp FalraMesi'ne drr. Bay Kubanç'a bir de önerim var: Yolu düşerse, tstanbnl Üniversitesi'nin sosytü bi- limler fakültelerinin kitaplıklanna uğrayıp, bir göz atsın, kartotekslerini incelesin. YÖK'ün esirgediği bir lokma tahsisata karşın, sözünü . , ettiğim düzey "ölçiilü" hakkında ciddi bir fî- 1- İlk yanılgı, yıne şu Üniversite tenmının k j r s a h i b j o l a b i l i r Çünkü, kamuya bu yanlıslan bile bile kendi- sinin "enjekte" ettiği kanısındaydım. Bay Ku- banç'ın da bu enjeksiyonun etkisiyle yanlış şeyler yazdığını gördüğüm için bunları yine- lemek gereğini duydum: verse idi, daha isabetli hareket etmiş olmaz rmydı? Böylece, hem kendisini yetiştiren kök- lü bir bilim kuruluşuna çok büyük bir destek sağlamış olur hem de YOK Başkanı sıfatı ile çeliştiği iddia edilemeyecek bir davraruşta bu- lunmuş sayılırdı. Üstelik böyle bir tahsis ken- disini anayasaya aykırı bir kurum oluşturma 3- önceden yanıtladığım mektubun sahibi ayıbma karşı da koruyacağı gibi birtakım ki- Doğramacı'nm aldatraacasıdır. Anayasa bu- gibi, Bay Kubanç da kapısmda üniversite ya- Ş lle ». e İ r l b u İ r u 5 e y ler yazarak yapılan car- na izin vermiyor; üniversiteleri devlet kurar zan her yeri üniversite sanıyor. Bu, Bay Doğ- P ^ '5leri savunmak zorunluluğundan ya da ramacı'nın Türk bilim yaşamına vurduğu en külfetinden de kurtarırdı. ağır darbedir. Zamanın bu gibi konulardan bîhaber egemenlerini kandırarak, nedenini bil- AYDIN AYBAY mediğim bir misyonu gerçekleştirmek suretiy- Taksim - tstanbul kullanıbşında. Bay Kubanç da vakıfların üni- versite kurabileceklerini sanıyor. Bu, Bay diyor. Benim yazımın yayunlanmasından he- men sonra verilen Anayasa Mahkemesi kara- rında da bu sorun böylece hükme bağlanmış bulunuyor. Bu duruma göre anayasadaki açık ÖZBİR MÜZİK ÜRETİMDEN DEV BİR YAPIT DAHA CEM KARACA VĞUR BİKMEN CAHÎTBERKAY (1963-19891 MUSTAFA YILDIRIM Temmuz sıcağı amansız Bir gül kopanverdi aramızdan Bir yıldız kayar gibi gökyüzünde Belli belırsiz • Dilim öldü demeye varmaz öldurüldu desem yeridir ABİSİ: MEHMET YILDIRIM ve ARKADAŞLARI ADINA MEHMET ZEKtTÜRK GENEL DAĞITIM: Bayar Müzik uretim İMÇ 6BlokNo 6527,unlcaDanı tstanbul Tel 511 y4 8/-512 40 20 DUYURU ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ'nce ûniversrte öğrencileri arasında bir yazı yanşması düzenlenmiştir. Yarışmanın konusu şöyledir: Cumhuriyetin emanet edildiği Türk gençliğinden ATATÜRKÇÜLÜGÜN ÇAĞDAŞ YORUMU Yazılı 5 daktilo sayfasını aşmayacak şekilde ve iki aralıkla yazılacak ve 15 Ekim 1990 tarihine kadar İstanbul Sirkeci P.K. 330 adresine gönderilecektir. Yanşma sonuçlan 10 Kasım 1990'da Taksim Alatürk Kitaplığı'nda saat 10.00'da yapılacak törende ve ayrıca gazeteierde ilan edılecek. birinciliği kazanan yazının yayımlanması sağlanacaktır. ödüller: 1ye 1.000.000^- TL, 2ye 750.000^ TL ve lye 500.000ı- TL olacaktır. Jüri: Nazan İpşiroğlu, Prof. Dr. Jale Baysal, Prof. Or. Necla Arat, Fahriye Çetinkanat, Gökşln Sanal Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdur. TEVFİK TÜZÜN Hüviyetimi kaybettim. Geçersizdir. DENİZ ÇAĞLAR DUMAN SATILIK Silivri'de satılık YAZLIK DAİRE 70 m2 , 46 miiyon, vade yapılır. Deniz kenarı, havuz, otopark, kafeterya 176 15 98 veya 9.1887-4270 F A K S I M I L E Servis Güvencemizle Bilar Bilgi Araçlan Ticaret A.Ş. İsttnbul Tel: 9d) 175 36 00 (4 Hat) Ankan Tel : 9 (4) 117 85 60 (4 Hat) A3NKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Kutsal Çöl'deki Clnayet: (5) Kitap Okuyana Kelepçe... TBMM, bugün saat 15.00'te, "hac faciası"nı görüşmek için toplanıyor. Bu görüşmelerden bir şey çıkar mı, göreceğiz. Mil- letvekilleri, konuşmalarım yapmadan önce, hazırlıklannı yapma- lıdırlar. Örneğin, uzun yıllar Suudi Arabistan'da çafışmış, olayları yansız bir gözle gözlemiş kişilerle, örneğin, günlerdir "Ankara Nottarı"nda serüveni anlatılan Gazi Eğitim Enstitüsü eski yö- neticilerinden, öğretmen Aydın İpek'le, daha baskaJarıyia ko- nuşmalıdırlar. "Tempo" dergisinin 1968'de yayımlanan 6. sayısında çıkan "Arap Haremlerinde Türk Kadınlan" yazısını okumalıdırlar. Hac dönemlerinde, kaçınlan hacı adayı kadınla- rın durumlarıyia, milletvekili olarak, partiler olarak yakından il- gilenmelidirler. Bunlar yapılmadan "kutsal topraklar" edebiyatıyla, din sömürûsü yapıp, dağılacaklarsa, hiç toplan- mamaları daha yerinde olurdu... * • * • * Aydın İpek, Suudi Arabistan'da geçen gözaltı günlerini an- latıyor: "Biz gözaltındayken, bizimle birlikte, Suudlu bir profesör de yatıyor, adı Salman. Salman, ilginç bir adam; yemek getiren po- lis, Prof. Salman'a birtakım kâğıtlar veriyor, adam okuyor. Sal- man'ın kültürlü bir adam olduğu belli. Ancak, Salman'la birlikte konuşmalarımızda, Salman'a, Atatürk'ten söz ettiğim zaman, aynı biçimde bir tepki gösterdi; 'Zındık!' dedi. Bir on gün içeri- de kaldıktan sonra, bizi ziyaret etti, içeriye atan polis Adnan; daha doğrusu Komiser Adnan. O Suudlu biliyorsunuz; sakalım filan uzamıştı, on günlük sakalım vardı. Dedi ki: — Bir gereksiniminiz var mı? Sizi burada tutmaktan eza du- yuyorum. Bir ara, bizi Atilla ile birlikte bir araya koydular. Adnan'a de- dim ki: 'Bir tıraş fırçası, diş macunu, iki; yemek yiyemryoruz, ye- mekler çok pis. Gazete, kitap okuyamıyorum. Suudi gazetesi de olabilir, gazete istiyorum.' Güldü, 'Okumayı seviyorsunuzi' dedi. Polisi çağırdı, söyledi: 'Bu adamlara diş fırçası, diş macu- nu, bu adamlara temiz havlu, gazete, varsa dergi aJıp gelin, pa- rasını da biz vereceğiz!' Böyle dedi. Gazeteler geldi, 'Cumhuriyet' gazetesi de gelmişti. Prof. Salman da Cumhuri- yet'i görünce şaşırmıştı! 'Bu gazete, krallıkla yönetilen bu ülke- ye nasıl girer?' diyordu. — 'Normal yollardan giriyor' yanıtını verdim. Gazetenin marv şetinde o gün '20 bin ölü' diye yazıyordu. Sordu, anlattım; 'böyle böyle, Meksika'da bir deprem olmuş, 20 bin kişi ölmüş, onun- haberi...' dedim. Sordu: — Müslûman mı bu ölenler? — Yoo, diye karşılık verdim, 'insan!' — Yani Müslûman değil mi bunlar? O zaman boşverf... Anh- yor musunuz, deprem olmuş, 20 bin kişi ölmüş. Profesör diyor ki, 'Boşver...' Güya, ölenler Müslûman olsaydı, ilgi gösterecek- ti. Gazetede, 'Elli ytl önce Cumhuriyet' köşesinde, Atatürk'ün resmi vardı: — Kim bu? diye sordu. — Atatürk. — Zındık! dedi. (Zındık, Tann'ya, ahrete inanmayan, demek.) — Yahu, sen bir profesör olarak nasıl bunu soylersin? Tanı- man gerekir en azından Atatürk'ü. Atatürk otmasaydı, İslam git- mişti Türkiye'de. Adam, tahrik edici birtakım şeyler soruyor. Ben de konuşa- cağım, o da içeriye raporunu verecek. Profesörden başka biz, o odada 33-34 kişi vardık, Yalnız Suudlu o vardı; onun dışında öbürleri, ya Hintli, Bangladesli, ya Srilankalı, filan. Suudlu bir grup getirdiler, bir olaydan, hemen o gece salıverdiler. (Belki de, Suudlular, yabancıların arasında kalıp bilinçlenmesin diye- dir, ne bileyim? Öğrendiğime göre, Suud yönetimi her yıl gidi- len 'hac' olayından da rahatsızmış. Gidenler, ne de olsa, ufaktan ufaktan halkı da bilinçlendiriyor olmalı...) Mr. Salman, Arap dili ve Arap yazısı profesörü, niye tutuklayıp oraya getirdiler, onu bilmiyorum. Beni ilk götürdüklerinde kaldtğım bir hücre vardı; o hücre, 'Kâbe baskını' sırasında kullanılmıştı. 1980 yılında, Kâ- be'yi işgal ettiler biliyorsunuz. Silahlı bir grup yapmıştı. Günler- ce işgal aJtında kaldı Kâbe. İki tane Türk işctsi, yaralanma pahasına 'Kâbe'yi işgalden kurtardılar. işgalcileri de yakaladı- lar. Bizimle tutuklu olarak, bu Kâbe işgaline karışmış işgalcile- re yardım etmiş Suud ailesinden biri de vardı. Suud ailesinden biri, hapıste ama, şöyle ayda bir, ya da haftada bir belki, eşiyle birlikte görüşebiliyorlardı. Onu, benim kaldığım hücrede görüş- türmüşlerdi. Tutukevi şefi geldi, bana Haydi çık, sen başka ye- re gideceksin' dedi; beni koğuşa, Atilla'ların bulunduğu koğuşa verdiler. Sen hücreden ayrıldıktan sonra, o hücrede Suudluyu eşiyle görüştürdüler." — Atilla'nın soyadı ne? — Şifa, Atilla Şifa. Antatyalı Şifalardan... "Bir gün Atilla ile beni çağırdılar. Atilla'ya: — Seni suçsuz bulduk, dediler. 'İşinize gidebilirsiniz!' Bu kez ben sordum: — Beni suçfu mu buldunuz? — Hayır, dedi, Mr. Aydın 'seni de suçlu bulmadtk. Ancak sen kitap okuyorsun. Cok kitabın var, evinde gördük. Kitap okuyan kişi, bizim için makbul kişi değildir. O nedenle, seni sınırdışı et- mek zorundayız. Atilla'yı şirketine geri göndereceğiz. Seni de 'Gevszat'a göndereceğiz... (Cevazat, sınırdışı etme yeri)' — Ne zaman göndereceksiniz beni? — En kısa zamanda göndereceğiz. Cevazat'a bugün gönde- receğiz. En kısa zamanda da sınırdışı edeceğiz..." Üç dört görevli Aydın İpek'i bir cipe bindirirler, ellerine kelep- çe vururlar. O sırada iki polis tartışmaktadırlar Biri, öbürüne: — Kelepçe vurmayalım. Haline baksana, mazlum adam, ka- çacak değil, kaçsa nereye kaçacak? Biz yanındayız zaten. — Hayır arkadaş, Adnan "Kelepçe vuracaksınız!" dedi. Cevazat'ta, müdürün karşısına çıkardılar. Müdür, polislere: — Atın, dedi, "dört numaralı koğuşa", 4 numaralı koğuşta, sınırdışı edilmek üzere bekleyen 500 kişi var. Odalar var, her odada 20-30 kişi kalmaktadır. Bir Türke rastlamak için boydan boya yürür Aydın İpek. Bulur da. Sonra, şirketinden yöneticiler gelir, onu uğurlamaya gelmişlerdir. Bileti her şeyi hazırlanmış- tır. Arkadaşları üzgündür. Türkiye'ye döner... T.C. GAZİANTEP 1. SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETÎ Esas: 1990/327 Karar: 1990/922 Hâkim: Yücel Yurdakurban, 19841 Kâtip: Bilal Akgün Sanık: Ali Satıl, Ali oğ. 938 D.lu, Karagöz Caddesi No: 17'de baklavaalık yapar. Ga- ziamep. Suç: Gıda Mad. Niz. Muh. Suç tarihi: 9.11.1988 Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında; Sanığın üzerine atılı müsnet suçtan TCK'nın 396,402 ve 647 sayılı kanun maddeleri uyann- ca 37333 TL. lira ağır para ve cürme vasıta kaldığı meslek ve sanatmın 3 ay tatiline cürme va- sıta kıldığı işyerinin 7 gün kapa- tılmasına, karar özetinin, tstanbul, Ankara, lzmir'de ya- yımlanan tirajı yüz binin üzerin- deki bir veya iki gazetede aynca bir mahalli gazetede ilan edilme- sine ve masrafıran sanıktan alın- masına karar verildi. 19/6/1990 17-27 Yaşında Bayanlara INGİLTERE'de INGİLİZCE'yi Ucuza ö§renmok için gûvenilir tek yol AU PAHjaik yaptnaktır. DEBİN ÜHrrED ŞTİ. Ba>twa« Bu< Mazhaıpafa Sok 2/9 S*fita*4tf. T«l 16! 43 86-87 Ankan 213 68 67 Ignir 22 38 66 /h6(|acım2. e MÖNAKUS Terdb yıl bM ömılydndon 14 /fe- q fcatil EG£ TUR A.Ş. İZMİR Tel: (51) 21 79 21 2179 2S Yalıkavak A.Ş. ANKASA Tel: |4| 126 24 60 126 3930 İSTANBUl Tel: (I] 149 16 49 143 13 66
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle