22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 19 TEMMUZ 1990 SHP VEDYPLÎDERLERİ, TÜRKDIŞ POLİTİKASINI Cumhurİyeİ'£ DEĞERLENDÎRDİLER Muhalefettön yaylım ateşi Demirel: Özal palavra sıkıyorAHMET TAN ANKARA — Dünya ve Avrupa, DYP li- derinin de>imi ile "fermantasyon" süreci ya- şıyor. Bu süreç sonunda ortaya çıkacak tab- loda Türkjye'nin yeri nasıl olacak? Fermantasyona Türkiye'nin etkisi olabi- lir mi? Bugünkü tablonun hızla değiştiğini Cum- hurbaşkanı özal da kabul ettiğine göre hü- kümetin, bu değişim karşısındaki tutumu- nu muhaJefet olarak nasıl değerlendiri- yorlar? Derairel ile önceki gece yarısı evinde gö- rüştük. DYP lideri heyet ve telefon trafîğin- den, ancak gece yansı kendisini kurtara- biliyor. Demirel, Karadeniz gezisinin yorgunluğu- nu birkaç saatlik uyku ve bir duş ile attığı- nı söylüyor. Gerçekten de Demirel vakit gece yansma yaklaştığı halde "yay" gibi. Söze, Cumhurbaşkanı özal'ın Türkiyei nbı önemi azaldT yolundaki sözlerini anım- satarak giriyoruz. On yıldır bize özal'ı anlatmaktan hiç yo- rulmuş, bıkmış gibi görünmüyordu. Türkiye için siyaset yapan bir parti lide- ri için bıkmak söz konusu olamazdı. Biz sorduk. Sayın Demirel yanıtladı: önce yanıtlanan bazı $atırbaşlannı sunalım: —Dış politika için de TBMM'yi olağanüs- tU toplantıya cağırabiliriz. —özal dış politikada palavra sıkıyor. —Türkiye ANAP elinde ciddiyetini kaybet- miştir. —Türkiye şekillenen yeni Avrupa için yeni senaryolar hazırjamalı, dış politikayı bir sat- ranç oyunu gibi götürmelidir. —Türkiye'nin talihsizJigi dünyanın hızla de- ğiştigi bir dönemde, başında böyle bir ikti- dann bulunmasıdır. —Iran, Irak, Suriye güçlenmemizi istemez- ler. Irak ve Suriye suyu bahane ediyor. Iran ise rejimini ihraç etmeye çalışıyor. Bu ülke- lerdeki füzeleri fevkalade kaygı ile kar- şılarım. —Yunanistan'ın bize karşı büyük güvensiz- liği var. Karamanlis bunu bana şöyle açık- lamıştı:"Sizden korkuyoraz." —Türkiye için en dikkat edilmesi gereken, Yunanistan ile Bulgaristan'ın girişebilecek- leri bir ittifaktır. Demirel'e yönelttiğimiz sorular ve yanıt- ları şöyle: — Türkiye'nin dünyadakj son gelişme- ler karştsıada oneminin azaldığı yolunda- ki yonımlara ne diyorsunuz? DEMtREL — Bu konuda aşağı yukan beş altı aydır konuşuyoruz. Stratejik önem dediğimiz olay, bizim kendi kendimize ver- diğimiz bir önem değildir. Dünya şartlan- na bağhdır. Ashna bakarsaruz dış politika başka milletlerin milli menfaatlerinin bizitn Jlzerimizde kurduğu dengelerle çok yakın- dan iLgilidir. Dış politika milli menfaatle- rin çatışması veya uzlaşması olayıdır. Hiç bir ulke başka bir ülkeyi kara gözü için sev- mez. Çıkan var&a önem verir. Bu ülkelerin birbiri üzerindeki çıkarlan da sürer. Kon- jonktür değişirse de değişir. Henüz yeni konjonktür oluşmuş değil. Ben buna fer- mantasyon hali dıyorum. —Bu fermantasyon nereye v«nr? DEMtREL — Her şey Sovyetler Birliğii nde başlamış bulunan hareketin nereye va- racağına bağlıdır. Evet geçen 45 sene zar- fında, yani tkinci Dünya Savaşı sonrasın- da dünya iki kutupluydu. Şimdi iki kutup- lu olmaktan çıktı. Kaç kutup olacak o meç- hul. Meydana gelecek olan kutuplaruı bir- birleriyle olacak menfaatleri yeni dengele- ri nasıl oluşturacak, bu da tneçhul. Bütün bu meçhullerin içinde Türkiye'nin yerinin neresi olacağını zaman gösterecek. - Nasıl y»ni? DEMtREL Şartlan çok iyi kullanmak, neyin nereye varacağını bir an önceden kes- tirmek gerekir. Türkiye'nin kendine göre çe- şitli senaryolar çizerek bir satranç oyunu gi- bi dış politikasını götürmesi lazımdır. Karşılıklı itibar olayı dış siyasetin temel unsurudur. Karşılıklı güvene dayanır. SO se- nedir dünya, bugünkü konjonktürü yaka- layamamıştır. Bu, tkinci Dünya Savaşı'nın tasfiyesidir. Almanyalar birleşiyor. Birleşik Almanya yeni bir kutup olacak. Şimdi AT dediğimiz sistem, Avusturya ile bugün, Ma- caristania, Çekoslovakya, Polonya ile de bir süre sonra müzakerelere girecek. — Şimdi bir de Kıbns Rnm tarafı basvurdu. DEMtREL AT, Kıbns'ı almaya kalkar- sa bu bize karşı tavır anlamına gelir. Bun- lara karşı Türkiye dost aramak mecburiye- tindedir. Dost ararna denildiğinde de bir- takım tavizler verecektir. Avnıpa Kıbns'ı al- maya bayılır. Türkiye'nin de dost bulmak- ta zorlu|u vardır. — Nedir efcndim bu zoriaklar? DEMtREL -Benim kanaatime göre, Av- rupa, ABD ve tngiltere'rıin vazgeçemeyeceği iki olay var. Bunlardan biri Yunanistan, di- ğeri tsrail'dir. Bu ülkeler eğer taraf tutmak lazım gelirse Yunanistan'la Israil'i tutarlar. Konjonktür ne olursa olsun. Türkiye poli- tikasını yaparken, Batı ile iyi geçinmek is- tiyorsa bu gerçeği hiçbir zaman gözardı et- memelidir. Türkiye'nin Arap politikasına baktjğımzda da kökünde tsraü'den uzaklaş- ması isteği vardır. Türkiye'nin Arap politi- kası tsrail'le hiç münasebette otmamasını is- ter, bu ise Avrupa'nın politikasına terstir. Türkiye bu ikisinin arasına sıkışmıştır. — Dttnyadald yeni yapüanma bu dnru- Bunlar da kanun kuvvetinde kararnamelerle idare ediyorlar. Ikisi aynı şey. Demokratik yanları da yok. Avrupa bize rejiminizi dü- zeltin diyor, sosyal dengeleriniz bozuk dü- zeltin diyor. Fakirsiniz düzeltin diyor. Bun- lar özal'ın marifetleri. Bütün sosyal den- geleri bozmuş, büyümeyi durdurmuştur. Bir ülke uzaya gitmeye karar verirse, yapar ama ülkeyi aç bırakır. Siz de kaynaklannızı Özal'ın keyfine göre kullarursaruz, aklını- za geldiği zaman pembe kaldırun, otoyol ya- parsaruz. Otoyol yapılmaz diye bir şey yok ama, kaça yapıyorlar bunu. Ona da bak- mak lazım. — Sizce Sovyetler'dcki gelişmeler bu iki ülkeyi nasıl etkiler? DEMtREL- Hem Suriye'nin hemlrak'ın elinde füze var. lran'm elinde de var. Bunu fevkalade kaygıyla karşılanm. Bence Türk- iye 1200, 1500 kilometreye kadar atılabilen füzelere dikkatle yaklaşmak durumundadır. Herhalde Türkiye'run güvenlik makamlan bunun farkındadır. Bir yerde güç varsa teh- like de vardır. Devletlerin politikasında din faktörünün önemli olduğuna kani değilim. O zaman Laisizm ortadan kalkar, tnsan haklarına saygılı Avrupa, inanç hürriyetini kabul etmek zorundadır. Şimdi özal birtakım şeylere kılıf bulmakta mahir. Avrupa, Sayın Özal'a "Sen benimjgerimdesin" dedi. Sayın Ozal da buna karşın palavra sıkıyor. Türkiye'nin güçlenmesi, komşulannı rahatsız ediyor. Iran olayı çok önemli. Türkiye, güçlenmeye devam ederse tran'daki rejim çok rahatsız olacaktır. Onun için de Türkiye'nin içerisinde rejim ihraç etmeye devam edecektir. Bu konuda da iktidar hiçbir şeyin farkmda değil. mu degjştfmıeyecek mi? DEMIRELr Aksine, belki tersine götürür işi. Zaman zaman bahsedilmiştir. Türkiye 1 nin tsrail, Mısır ve Suudi Arabistan ile bir- likte hareket ederek, Ortadoğu'ya istikrar getirmesi istenir. Bu dnietler telaffuz et- mezler. Ama el altından tartıştırılır. — Efendim iznlnizk konujıı biraz daralt- mak dUegindeyim. Uzun yıllar ulkenin dış politikasını yuriitmuş bir hükümet başka- nı olarak Türkiye'nin komşulan uzerinde- ki değeıiendirmelerinizi sormak istiyonım. Suriye ve Irak'tan başlayalım ornegin? DEMtREL Suriye, Türkiye'ye karşı güclü olmak için Sovyetler'e sığınnuştır. Sovyet- ler, Suriye'ye çok silah aktarmıştır. Böyle- ce Sovyetler yumuşak karnımıza bir bom- ba oturtmuştur. Su falan bence sorun de- ğildir. Bu iki ulkenin Sovyetler'in silah yar- dımlannı azaltmaya başlamasıyla, farklı ko- numları gûndeme gelebilecektir. Türkiye'nin güçlenmesi komşulannı ra- hatsız ediyor. Bilhassa Iran olayı çok önem- li. Eğer Türkiye güçlenmeye devam ederse, İran'daki rejim çok rahatsız olacaktır. Onun için de Türkiye'ye rejim ihraç etmeye devam edecektir. — tktidann bu noktadaki tutumunu na- sıl degerlendiriyorsunuz? DEMİREL- İktidar hiçbir şeyin farkm- da değil. Türkiye'nin talihsiliği böyle bir ik- tidarın eline geçmiş olması. Dünya şu an- da yeni bir dönemeçte. Ama böyle bir ikti- dann yönetimde olması yaprak kıpırdama- dıgı bir dönemde bile olmamalıydı. Bunlar iktidarı hak da etmemişlerdi. Darbe mey- dam boşaltmıştı, bunlar tesadüfen iktidar oldu. Askeri idareden farklan yok. Askeri idare tebliğlerle Türkiye'yi idare ediyordu. — Türk dış politikasının "fermantasyoni 'u etkilemesi nasıl sağlanabilir? DEMtREL Türkiye dış politikasını Sov- yet tehdidi üzerine kurmuştur. Bugünse Sovyet tehdidi azalmıştır. Genel olarak. Bi- zim Batı ve Amerika ile ilişkilerimiz Sov- yet tehdidi karşısmda beraberliğe dayanıyor- du. Şimdi Pentagon JSovyet tehdidinin azal- dığını kabul ediyor. Yalnız Avrupa bu me- selede daha cesur, Kızılordu ne olacak di- yor? Evet Sovyet tehdidi azalmıştır. Ama tehdidin kaynağı Kızılordu dvıruyor. Bütün deniz, kara gücüyle, füzeleriyle duruyor. Ya- ni acele etmemek lazım! — Cumhurbaskam AT'ye üyelikte din ögesinin engellejici bir unsur olarak görii- lebUece&ini ifade etti. Siz ne dersiniz? DEMİREL Türkiye yeni Müslüman ol- madı ki. Davullu zurnalı müracaatı yapar- ken Türkiye'nin tslam olduğunu bilmiyor- lar mı idi? Onlar laf. Dış siyasette hâkim faktör, milli menfaatlerdir. Senelerdir insan haklannın sözcülüğünü yapan ABD'nin dı- şişleri bakanı işine gelmediği vakit, demok- rasi ve insan haklannı ikinci plana atmak istiyorsa "milli menfgatleriraiz böyle icap ettiriyor" der. Shultz'un Sanfrancisko'da Commonwealth Kulübü'nde sanıyorum Şu- bat 1987 de yapmış olduğu bir konuşma ga- yet enteresandır!' Demoknsi ve insan hak- lannın savunucusuyuz ama milli menfaat- lerimizin gerektirdiği yerde bu savunucnlu- ğamuzdan taviz vardır" diyor. Aynı şey Thatcher'in ağzında vardır. Bunlar milli menfaatleri ne gerektiriyorsa onu yaparlar. Bunu kınf.nuyorum. Eğer Türkiye bunlann milli menfaatlerine bir yarar sağlıyorsa, re- jim bahanesini de, din bahanesini de çıkar- mazlar. Avrupa politikasında din faktörü- nün önemli olacağına kani değilim. O za- man laisizm de ortadan kalkar. tnsan hak- larına saygılı Avrupa, inanç hürriyetini ka- bul etme durumundadır. Tersini yaparsa, tn- san Hakları Beyanmamesi'ne, din engelin- den söz ettirir. — Sayın Özal'a göre gelisme mi var acaba? DEMİREL- Şimdi Sayın özal, birtakım şeylere kılıf bulmakta mahir. Hiçbir huku- met Ortak Pazar'a üye olmak için müraca- at edemedi, görüyor musunuz ben müracaat ettim, övünmesi içindeydi, birkaç sene ön- ce. O zaman bunun övünulecek biı yeri yok, kapıyı çalarsan, eşikte kalırsın dedik. Önenüi olan müraacat değil, Türkiye'yi Or- tak Pazar veya AT'ye uyacak şekilde geliş- tirmiş olmak. Binaenaleyh Avrupa Sayın özal'a "sen benim gerimdesin" dedi. Hal- buki Sayın özal birçok palavra sıkıyor. Çağ atladık filan diye. 10 sene içinde Avrupa ile aynı seviyeye geleceğiz gibi. Bunları kim is- temez! Ama istemekle olacak biı şey değil. Avrupalı lafa değil, rakamlara bakıyor. — Yunanistan'la ilişkilerimize gelir misiniz? DEMİREL Bizim Yunanistan'la olan münasebetimizde de korkular var. Yunanis- tan Ege'deki adalann büyük bir kısmmı an- laşmalarla almıştır. Türkiye için en dikkat edilmesi gereken, Yunanistan ile Bulgaris- tan'ın Türkiye'ye karşı itüfaka girmesidir. Lozan Anlaşması'yla da bunlann statüsü ta- yin edilmiştir. Yülar önce Karamanlis'e ni- çin bu adalan tahkim ediyorsunuz diye sor- duğumda "Korkuyoraz sizden"dedi. Çok önemli bir olay. Evet anlaşmalarla almış ama işin içinde bir haksızhk olduğu kendi içlerinde var. Batı Trakya daki kasabaların hepsi Türk.. Kaç sene geçmiş bunlann üs- tünden? Ama asimilasyon olayı bitraemiş. Sadık Ahmet olayı oldu. Ondari sonra va- kıf, okul sorunu hepsi sürüyor. — Avrupa'nın almakta olduğu yeni şekil, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini etkiler mi? DEMtREL Avrupa dakı değişikliklerin de ışığında Yunanistan Türkiye'nin güçlen- mesini istemeyecektir. Çünkü korkular içe- risindedir. Yunanistan Avrupa nezdinde en çok himayeye mazhar bir ülkedir. Yunanis- tan'ı rahatsız edecek politikalara Avrupa git- meyecektir. — Sovyetler öteki komşolara göre en za- rarsız göriinüyor yolundaki yonımlara ne diyorsunuz? DEMİREL Fermantasyon devam ediyor demiştik. Aynca Kızılordu hala duruyor de- miştik. Beklemek lazım. Sovyetler'in öteden beri geleneksel hedeflerinden söz edilir. Sıcak denizlere inme hedefi ana faktördür. 6 vilayet üzerinde Ermenistan kurma hedefi, aşagıda üç devletin bir parçasmı içine alan Kürdistan devleti kurma hedefi gibi. Bun- lardan vazgeçildiğini görmek için çok kök- lü durumlann ortaya çıkması gerekir. Bu bakımdan çok dikkat gerek. Aynca Türk- çe konuşan Sovyetler'deki milletlerden hep endişe etmiştir. Dediğim gibi, dış siyaset bir satranç oyunu gibidir, dikkat incelik, derin- liğine hesap yapmayı icap ettirir. — Bu fermantasyonda Almanya'daki Türk işcilerinin dnrumu ne olur? DEMtREL- Almanyalann birleşmesi ka- çınılmazdır. Bizi yakından ilgilendiren ora- daki işçilerimizdir. Doğu'da kalifiye işgü- cü, Batı'da kapital ve teknoloji vardır. As- lında Almanyalar öğelerin birleşmesidir. Türk işçileri bu birleşmeden mutlaka etki- lenecektir. 1.5 milyon vatandaşımız için ola- ym nasıl geiişeceğine bakıp tedbirler alma- lıdır. Çünkü, Almanya yabancüarla ilgili bir kanun bile çıkarmıştır. — TBMM'deki hac görttşmesi Suudller- le ilişkileri etkiler mi? DEMİREL- Büyük bir facia yaşanmışür. Asıl bu olayın konuşulmaması ilişkileri ger- ginleştirir. Türkiye 500 vatandaşını kaybet- mesini gündeme getirmeyip de neyi günde- me getirecektir? TBMM, kaybettiği vatan- daşlanmn hukukunu aramaya, milletimizin tercümam olmaya çalışıyor. — Hac olayında olduğu gibi dış siyaset- teki hızlı değişmeler dolayısıyla TBMM'yi olaganüstü toplantıya çagırmayı düşiinür miisünüz? DEMtREL- Millet ve devletin selameti bakımından gereken ne ise bir an tereddüt etmeden icap edeni yaparız. Evet, Meclisin bu konuda da olğanüstü toplanmasını is- teyebUiriz. Onu da DYP olarak değerlendi- receğiz. Inönü: Sorunların üzerine gidilmiyor w Dış politika konusunu bütün boyutlarıyla TBMM'degörüşmek iyi olur. Bu konuda TBMM'yi toplantıya çagırmayı düşünüyoruz. TBMM, bir hafta süreyle dış politikayı görüşmelidir. Sorunlar enine boyuna tartışılmahdır. Hükümet, Türkiye'nin konumunun tartışıldığı bu günlerde tatildedir ve sorunların üzerine gitmemektedir. Bakıldığı zaman dünya kadar sorun var. Dış politika ortada. Ancak dış politikadaki gelişmeler bu şekilde hemen trajik olaylar olarak karşımıza çıkmıyor. Ama zaman içinde son derece zarar verecek doğrultuda ilerliyor. ÜMtT ASLANBAY ANKARA — SHP Genel Başkaru Erdal tnönii, Türkiye'nin izledıği dış politikanın son derece olumsuz bir noktada olduğunu belirterek TBMM'yi bu konuda toplantıya çağırabileceklerıni söyledi. Inönü, konuya ilişkin gazetemize yaptı- ğı açıklamada, dünyada büyük değişimle- rin yaşandığı ve Türkiye'nin konumunun tartışıldığı bu günlerde, 'hükümetin tatflde' olduğunu ve sorunların üzerine gitmediği- ni ifade etti. SHP lideri, TBMM'nin açılarak en azın- dan bir hafta süreyle bu konulan görüşme- sinin iyi olacağım, sorunlan enine boyuna tartışmak gerektiğini vurguladı. tnönü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin idediği dış politika son de- rece olumsuz bir noktadadır. Bu konuyn tünı boyutlanyla TBMM'de göriismek iyi olur. Bu konuda, TBMM'yi toplantıya ça- gırmayı düşünüyoruz. Kanımca iyi olacak- tır. Ancak daha grup başkanvekilleri ile gö- röşmedim. Konuyu bugiınlerde görüştük- ten sonra karara baglayacagız. Balaldıgı zaman, dünya kadar konu var. Dış politika ortada. Dış politikadan hac olayına kadar. Hac olayında yüzlerce insa- nın ölümü bu konuda girişimleri on plana çıkardı. Ancak dış politikadaki gelişmeler bu şekilde, hemen trajik olaylar olarak kar- şımıza çıkmıyor. Ama zaman içinde son de- rece zarar verecek doğrultuda ilerliyor. Bu- gün yaşanan da böyledir. Bu nedenle bu ko- nulan TBMM'de tarüsmanın yarariı olaca- ğı kanısındayım. Ancak bu fırsab ne zaman bulabilecegiz. TBMM hac olayı için loplan- mışken, bir hafta süreyle açık tutularak biı konular göruşülebüirdi. Belirttigim gibi bu konu aklımızdadır, düşünüyoruz." Öte yandan SHP Gene! Başkanı Erdal înönü'nün bugün hac olayı ile ilgili TBMM'deki genel göruşme sırasında yapa- cağı konuşmada, hac felaketinin yanı sıra dış politika üzerinde de durması bekleniyor. tnönü, dün öğle saatlerinden itibaren TBMM'deki odasında bugün yapacağj ko- nuşma için hazırhk yaptı. SHP yetküileri, hac felaketinde hükümetin izlediği politi- kanm eleştirilmesi ve bu konudaki 'yur- dumduymazlıgınm' anlablmasmdan başka, dış politika gelişmelerine hükümetin kayıt- sız kalarak Türkiye'nin çıkarlannı yeteri ka- dar savunamadığının anlatümasırun yerinde olacağım belirtiyorlar. SHP'nin, Yunanistan'ın ABD ile imza- ladığı Savunma tşbirliği Anlaşması'nın ar- dından, Türkiye'ye yönelik gelişmeler ve ABD-Yunanistan-Türkiye ilişkilerimn "olumsuz bir noktaya" geldiği görüşünde olduğu bildiriliyor. TBMM'de hac oturumuANKARA (Comhnriyet Biirosa) — TBMM. SHP ve DYP'nin "IMC olayı" konu- sunda genel göruşme açılması önergesini gö- rüşmek uzere bugün toplanıyor. ANAP Grop Başkanvekili Vasin Bozkurt toplantırun baş- layabilmesı için önce muhalefet milletvekille- rimn yeterli sayıyı bulmasuu beklemeyi düşün- düklerini söyledi. Genel göruşme önergesinin TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi sırasında SHP Genel Başkanı Erdal tnönü ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel konuşacaklar. ANAP gru- bunun genel görüşme önergesi üzerindeki go- rüşlerini ANAP Grup Başkanvekili Yasin Boz- kurt açıklayacak. Toplamının başlangıcında hükümet adına Başbakan Yıkhnm Akbuhıt konuşacak. TBMM Genel Kurulu'nun saat lS.Otrte top- lanmasından önce TBMM'deki siyasi parti grup toplantüan yapılacak. ANAP Genel Başkan Yarduncısı Cumkor Ersümer, cumhuriyet muhabirine hac olayı ko- nusunda genel görüşme açılmasına karşı ol- duklarım, '•Hükümetin olay sırasında bir ib- mali olmadıgını" söyledi. Ersümer, "obyda bir kast.olmsdıgım" savunarak, genel görüşme önergesinin aleyhinde oy kullanacaklannı be- lirtti. ANAP Grup Başkanvekili Yasin Bozkurt ise konunun genel görüşmeyi gerektirmediği- ni savundu. SHP ve DYP'nin başvurusu üzerine dün öğ- leden sonra TBMM Başkanı Kaya Erdem baş- kanlığında toplanan TBMM Damşma Kuru- lu toplantısında hükümet ve gruplar adına ya- pılacak konuşmalann süreleri 20'şer dakika- dan 30'ar dakikaya çıkanldı. önerge sahibine tanınan 10 dakikalık sürenin ise kullamlma- ması görüşü ağırlık kazandı. Türkiye'de terör olayı ve çözüm yollanYurdumuzun batısında belli bir kalkınma ve gelir düzeyine gelebildiysek ve bugün bir pazar ekonomisinden bahsedebiliyorsak, bunlann temelinde Atatürk döneminde devlet eliyle yapılan yatınmların ve devletçilik modelinin yattığı kuşkusuzdur. Bugün, artık Türkiye genel olarak bu aşamaları çok geride bırakmış olmakla birlikte, Doğu ve Güneydoğu'nun hür bir yaklaşıma ihtiyacı vardır. — 2 — ŞÜKRÜ ELEKDAĞ Emekli Büyükelçi Suriye ve Irak BAAS partileri arasında- ki husumet de Kürt meselesinin istisman- na yol açan diğer bir unsurdur. Suriye*de ya- rım milyondan biraz fazla Kürt var. Ancak Suriye kendi Kürtlerinden fazla kopmadı- ğı için, Irak'taki Kürtleri bu ülkeye karşı kullanmaya çalışıyor. Aynca Suriye, kendi ülkesindeki Kürtleri bünyesinde kaynaştıra- madığı ve bunlann milliyetçilik hareketle- rini önleyemediği takdirde bu akımı başka ülkelere yönlendirebilmek için şimdiden elinde bazı kozlar olmasını istiyor. Ancak işin karmaşıkhğı burada bitmiyor. Yakın za- manlara kadar, özeliikle soğuk savaş döne- minde, Amerika da bir süper devlet olarak, herhalde şöyle düşünüyordu: "Ben bu işle- re tamamen seyirci kalırsam, Sovyetler Bır- liği tek başına duruma hâkim olur ve olay- lara yön vermek olanağmı elinde tutar. Bu bakımdan, meydanı Sovyetler'e boş bırak- mamak için ben de bu işin dışında kalma- malıyım!' Bu konularda Kissinger'ın amla- rında ilginç bölümler vardır. Nitekim, bi- lindiği gibi tanmmış Kürt lideri Amerika 1 da tedavi edildi ve orada öldü. Barzani'nin oğullan ile de Amerikan servislerinin sürekli ilişkileri olduğu bilinmeyen hosuslar değil- dir. Onların, devamlı olarak, "Bizim Türki- ye ile bir derdimiz, bir anlaşmazlığıımz yok, biz Türkiye'ye dostuz" dediklerini de burada kaydetmek uygun olur. Tehlikeli yaklaşımlar Şimdi bütün bu noktaları neden vurgu- ladığırna geleyim: Türkiye'de bazı çevreler, bazen iyi niyetle de olsa, konuyu çok basi- te indirgiyorlar ve "Bu sorunu federasyon modeli ile çözrnek mümkün olamaz mı" gi- bi fikirler ileri sürebiliyorlar. Biraz önceki izahatımdan, sorunun ne kadar karmaşık ve ne ölçüde dış etkilere açık olduğu anla- şılacaktır. Bu bakımdan, federasyon gibi yaklaşımlar, sadece kopmayı hazırlar. Bü- tünlüğümüzü tehdit eder. Bu bakımdan, bu konularda fikir beyan ederken cok dikkat- li ve ihtiyatlı olmak ve konuyu bütün yön- leriyle irdelemek gereklidır. Söz konusu olan bölge ülkemizin, belki de önümüzdeki 20 yıl içinde en zengin %•€ en verimli olmaya müsait bir bölgesidir. Strateji ve güvenlik bakımından Türkiye için önemi de yaşam- saldır. Oralardaki vatandaşlanmız yiğit, sağlam ve çalışkandır. Türkiye için ulusal hedef bu bölgeyi ülkemizin diğeT bölgeleri ile kaynaştırmak olmalıdır. Karşılaşılan sorunun niteligi Karşılaşılan sorun, ekonomik, toplumsal, eğitimsel ve kültürel bir entegrasyon soru- nudur. Bu bölgeyi yakından inceleyen uz- manlar. ve aydın kişiler, bölücülüğün ve ay- rılıkçı terorizmin kökeninde işsizliğin, fa- kirliğin ve umutsuzluğun yattığı görüşün- de birleşmektedirler. Türkiye, GAP'la yur- dumuzun Güneydoğu bölgesine büyük bir gelir transferi girişimini başlatmış ve bunu tam bir özveri ile sürdürmektedir. Gerçek- ten, GAP, meyvelerini verdikçe, Türkiye'nin en geri kalmış bir bölgesini kalkındıracak, ekonomik ve sosyal bir entegrasyon proje- si olma işlevini yerine getirecektir. Türkiye 1 nin büyümesine ve bölgesinde ağırhk ve nü- fuz kazanmasına katkıda bulunacak bu projenin, Türkiye'ye yönelik hesaplarını ak- satacağı inancıyla birçok devleti rahatsız et- tiği de bilinmektedir. ABD'nin deneyimi ABD'de de 1930"lu yülarda buna benzer iki büyük yatınm programı uygulandı. Bi- rincisi, meşhur "Tennesse Valley Authority" planı, ikincisi ise, "Rural Electrification Program". O zamanlar Amerika'mn güney ey-aletleTİnde işsizlik ve fakirlik vardı. Gü- neydeki bütün sermaye ve yetenekli insan- lar kuzey eyaletlerine göç ediyorlardı. Gü- ney eyaletlerinde umutsuzluk hüküm sürü- yordu. Eğer o dönemde Amerika'mn güne- yinde, kendi dertleriyle uğraşan Meksika gi- bi bir ülke olmayıp da Amerika'ya hasım ve onu bölmek isteyen hırsh ve güçlü bir ül- ke veya ülkeler olsaydı, Amerika'nın çözül- mesi pek o kadar zor olmazdı. Amerika'- mn siyasi coğrafyasının kendine sağladığı yararlar, o dönemde gerçekten buyük oldu. Türkiye'nin siyasi coğrafyasının ise ülkemizi ne gibi sorunlarla karşı karşıya bıraktığım biliyoruz. Köprti projeler Belirtmiş olduğum gibi, GAP meyvelerini 10 ila 15 yıl gibi uzunca bir süre sonra ver- meye başlayacak. Güneydoğu'daki duru- mun bu kadar bir süre beklemeye taham- mülü olmadığı aşikâr. Bu itibarla, süratle "köprü projeler" oluştunnak ve bunlan uy- gulamaya koymak gerekli. Bu ekonomik projeleri de toplumsal, eğitimsel ve kültu- rel entegrasyonu gerçekleştirecek program- larla desteklemek zorunlu. Toplu Konut'- un elinde dört trilyon liralık iştirak ve his- se senedi olduğunu resmi beyanlardan öğ- rendik. Şimdi, Toplu Konut bunları elden çıkanyor ve halka satıyor. tşte bu para ile Doğu ve Güneydoğu için muazzam bir program geliştirilebilir ve uygulanabilir. Programın, herkesin varhğını bildiği somut bir kaynaktan Tınanse edileceğinin ilam, ka- naatimce çok önemli bir psikolojik unsur olacaktır. Böylece, bu planın inandıncılığı artacak ve bu da Doğu ve Güneydoğu'daki umutsuz ortamın bir ölçüde giderilmesine yardımcı olacaktır. Bu plan, kendine örnek olarak, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Türkiye'nin kalkındınlması için ne yapıldıy- sa, onu model almalıdır. Yani, artık geride bıraktığımız, devlet eliyle sanayileşme ve kalkınma modelini yurdumuzun bu bölge- leri için yeniden canlandıracağız. Yurdumuzun batısında belli bir kalkın- ma ve gelir düzeyine gelebildiysek ve bugün bir pazar ekonomisinden bahsedebiliyorsak, bunlann temelinde Atatürk döneminde dev- let eliyle yapılan yatınmların ve devleıcilik modelinin yattığı kuşkusuzdur. Bugün, ar- tık Türkiye, genel olarak bu aşamaları çok geride bırakmış olmakla birlikte, Doğu ve Güneydoğu'nun böyle bir yaklaşıma ihtiyacı vardır. Kötümser eğilimlere yer yok Doğu'da ve Güneydoğu'daki endişe verici kaynaşma ve tedhiş hareketleri, birçok ay- dının, karşılaşılan sorunların çöztimü hu- susunda kötümser eğilimler benimsemele- rine yol açıyor. Ben, sorunların çözümsüz olduğu kanısında değilim. Bir kere, Türki- ye'de "Kürdüm" diyenlerin tamamınm bö- lücü olduklan veya ülkemizden ayn bir po- litik "birim" içinde yaşâmak istedikleri gi- bi bir şey varit değil. Fakat, bugünkü or- tam o bölgede devam edip giderse, tehlike- li bir noktaya gelmek de kaçımlmaz olur. Eğer iyi hatırlayabiliyorsam sosyoloji bili- minde La Salle'in bir demir kanunu vardır. Buna göre insanlar eşitlik isterler, kendile- rinin ve hiç olmazsa evlatlannın toplum içinde gördükleri müreffeh insanlann dü- zeyine çıkması özlemiyle ve umuduyla ya- şarlar. Bu umut devam ettiği sürece, toplu- mun \'arhğı tehlikeye düşmez. Fakat, söz ko- nusu insanlar gurup olarak bu umudu ken- dileri ve zurriyetleri için yitirirlerse, işte o zaman eşiüiği, yukandaki yani üst gelir dü- zeyindeki kişileri kendi düzeylerine çekmek- te ararlar. Bunun için de şiddete başvur- makta mahzur görmezler. Bu bakımdan, Doğu ve Güneydoğu'da- ki umutsuzluk ortamını yenmek ve bunun için kapsamlı ve kısa süiede semereli ola- cak ekonomik projeleri uygulamaya koy- mak, bunları toplumsal, eğitimsel ve kül- türel programlarla desteklemek devletimi- zin en önemli ve yaşamsal görevidir. Not Sayın Şükrü Elekdağ, dün ve bugün yayımladığımız bu yazüann kendisi tarafm- dan bir makale olarak hazırlanmadığını, bundan yaklaşık beş ay gibi bir süre önce düzenlenen bir kapalı oturumda, bir lartış- ma onamında yaptığı beyanlann ve bazı go- rüşlere verdiği cevaplann bir dergi tarafın- dan derleneTek yayımladığmı belirtmiş ve yazılardaki insicamsızhğın bundan ileri gel- diğini vurgulamıştır. BtTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle