Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 19 TEMMUZ 1990
SHP VEDYPLÎDERLERİ, TÜRKDIŞ POLİTİKASINI Cumhurİyeİ'£ DEĞERLENDÎRDİLER
Muhalefettön yaylım ateşi
Demirel: Özal palavra sıkıyorAHMET TAN
ANKARA — Dünya ve Avrupa, DYP li-
derinin de>imi ile "fermantasyon" süreci ya-
şıyor. Bu süreç sonunda ortaya çıkacak tab-
loda Türkjye'nin yeri nasıl olacak?
Fermantasyona Türkiye'nin etkisi olabi-
lir mi?
Bugünkü tablonun hızla değiştiğini Cum-
hurbaşkanı özal da kabul ettiğine göre hü-
kümetin, bu değişim karşısındaki tutumu-
nu muhaJefet olarak nasıl değerlendiri-
yorlar?
Derairel ile önceki gece yarısı evinde gö-
rüştük. DYP lideri heyet ve telefon trafîğin-
den, ancak gece yansı kendisini kurtara-
biliyor.
Demirel, Karadeniz gezisinin yorgunluğu-
nu birkaç saatlik uyku ve bir duş ile attığı-
nı söylüyor. Gerçekten de Demirel vakit gece
yansma yaklaştığı halde "yay" gibi.
Söze, Cumhurbaşkanı özal'ın Türkiyei
nbı önemi azaldT yolundaki sözlerini anım-
satarak giriyoruz.
On yıldır bize özal'ı anlatmaktan hiç yo-
rulmuş, bıkmış gibi görünmüyordu.
Türkiye için siyaset yapan bir parti lide-
ri için bıkmak söz konusu olamazdı.
Biz sorduk. Sayın Demirel yanıtladı:
önce yanıtlanan bazı $atırbaşlannı
sunalım:
—Dış politika için de TBMM'yi olağanüs-
tU toplantıya cağırabiliriz.
—özal dış politikada palavra sıkıyor.
—Türkiye ANAP elinde ciddiyetini kaybet-
miştir.
—Türkiye şekillenen yeni Avrupa için yeni
senaryolar hazırjamalı, dış politikayı bir sat-
ranç oyunu gibi götürmelidir.
—Türkiye'nin talihsizJigi dünyanın hızla de-
ğiştigi bir dönemde, başında böyle bir ikti-
dann bulunmasıdır.
—Iran, Irak, Suriye güçlenmemizi istemez-
ler. Irak ve Suriye suyu bahane ediyor. Iran
ise rejimini ihraç etmeye çalışıyor. Bu ülke-
lerdeki füzeleri fevkalade kaygı ile kar-
şılarım.
—Yunanistan'ın bize karşı büyük güvensiz-
liği var. Karamanlis bunu bana şöyle açık-
lamıştı:"Sizden korkuyoraz."
—Türkiye için en dikkat edilmesi gereken,
Yunanistan ile Bulgaristan'ın girişebilecek-
leri bir ittifaktır.
Demirel'e yönelttiğimiz sorular ve yanıt-
ları şöyle:
— Türkiye'nin dünyadakj son gelişme-
ler karştsıada oneminin azaldığı yolunda-
ki yonımlara ne diyorsunuz?
DEMtREL — Bu konuda aşağı yukan
beş altı aydır konuşuyoruz. Stratejik önem
dediğimiz olay, bizim kendi kendimize ver-
diğimiz bir önem değildir. Dünya şartlan-
na bağhdır. Ashna bakarsaruz dış politika
başka milletlerin milli menfaatlerinin bizitn
Jlzerimizde kurduğu dengelerle çok yakın-
dan iLgilidir. Dış politika milli menfaatle-
rin çatışması veya uzlaşması olayıdır. Hiç
bir ulke başka bir ülkeyi kara gözü için sev-
mez. Çıkan var&a önem verir. Bu ülkelerin
birbiri üzerindeki çıkarlan da sürer. Kon-
jonktür değişirse de değişir. Henüz yeni
konjonktür oluşmuş değil. Ben buna fer-
mantasyon hali dıyorum.
—Bu fermantasyon nereye v«nr?
DEMtREL — Her şey Sovyetler Birliğii
nde başlamış bulunan hareketin nereye va-
racağına bağlıdır. Evet geçen 45 sene zar-
fında, yani tkinci Dünya Savaşı sonrasın-
da dünya iki kutupluydu. Şimdi iki kutup-
lu olmaktan çıktı. Kaç kutup olacak o meç-
hul. Meydana gelecek olan kutuplaruı bir-
birleriyle olacak menfaatleri yeni dengele-
ri nasıl oluşturacak, bu da tneçhul. Bütün
bu meçhullerin içinde Türkiye'nin yerinin
neresi olacağını zaman gösterecek.
- Nasıl y»ni?
DEMtREL Şartlan çok iyi kullanmak,
neyin nereye varacağını bir an önceden kes-
tirmek gerekir. Türkiye'nin kendine göre çe-
şitli senaryolar çizerek bir satranç oyunu gi-
bi dış politikasını götürmesi lazımdır.
Karşılıklı itibar olayı dış siyasetin temel
unsurudur. Karşılıklı güvene dayanır. SO se-
nedir dünya, bugünkü konjonktürü yaka-
layamamıştır. Bu, tkinci Dünya Savaşı'nın
tasfiyesidir. Almanyalar birleşiyor. Birleşik
Almanya yeni bir kutup olacak. Şimdi AT
dediğimiz sistem, Avusturya ile bugün, Ma-
caristania, Çekoslovakya, Polonya ile de bir
süre sonra müzakerelere girecek.
— Şimdi bir de Kıbns Rnm tarafı
basvurdu.
DEMtREL AT, Kıbns'ı almaya kalkar-
sa bu bize karşı tavır anlamına gelir. Bun-
lara karşı Türkiye dost aramak mecburiye-
tindedir. Dost ararna denildiğinde de bir-
takım tavizler verecektir. Avnıpa Kıbns'ı al-
maya bayılır. Türkiye'nin de dost bulmak-
ta zorlu|u vardır.
— Nedir efcndim bu zoriaklar?
DEMtREL -Benim kanaatime göre, Av-
rupa, ABD ve tngiltere'rıin vazgeçemeyeceği
iki olay var. Bunlardan biri Yunanistan, di-
ğeri tsrail'dir. Bu ülkeler eğer taraf tutmak
lazım gelirse Yunanistan'la Israil'i tutarlar.
Konjonktür ne olursa olsun. Türkiye poli-
tikasını yaparken, Batı ile iyi geçinmek is-
tiyorsa bu gerçeği hiçbir zaman gözardı et-
memelidir. Türkiye'nin Arap politikasına
baktjğımzda da kökünde tsraü'den uzaklaş-
ması isteği vardır. Türkiye'nin Arap politi-
kası tsrail'le hiç münasebette otmamasını is-
ter, bu ise Avrupa'nın politikasına terstir.
Türkiye bu ikisinin arasına sıkışmıştır.
— Dttnyadald yeni yapüanma bu dnru-
Bunlar da kanun kuvvetinde kararnamelerle
idare ediyorlar. Ikisi aynı şey. Demokratik
yanları da yok. Avrupa bize rejiminizi dü-
zeltin diyor, sosyal dengeleriniz bozuk dü-
zeltin diyor. Fakirsiniz düzeltin diyor. Bun-
lar özal'ın marifetleri. Bütün sosyal den-
geleri bozmuş, büyümeyi durdurmuştur. Bir
ülke uzaya gitmeye karar verirse, yapar ama
ülkeyi aç bırakır. Siz de kaynaklannızı
Özal'ın keyfine göre kullarursaruz, aklını-
za geldiği zaman pembe kaldırun, otoyol ya-
parsaruz. Otoyol yapılmaz diye bir şey yok
ama, kaça yapıyorlar bunu. Ona da bak-
mak lazım.
— Sizce Sovyetler'dcki gelişmeler bu iki
ülkeyi nasıl etkiler?
DEMtREL- Hem Suriye'nin hemlrak'ın
elinde füze var. lran'm elinde de var. Bunu
fevkalade kaygıyla karşılanm. Bence Türk-
iye 1200, 1500 kilometreye kadar atılabilen
füzelere dikkatle yaklaşmak durumundadır.
Herhalde Türkiye'run güvenlik makamlan
bunun farkındadır. Bir yerde güç varsa teh-
like de vardır.
Devletlerin politikasında din
faktörünün önemli olduğuna
kani değilim. O zaman
Laisizm ortadan kalkar,
tnsan haklarına saygılı
Avrupa, inanç hürriyetini
kabul etmek zorundadır.
Şimdi özal birtakım şeylere
kılıf bulmakta mahir.
Avrupa, Sayın Özal'a "Sen
benimjgerimdesin" dedi.
Sayın Ozal da buna karşın
palavra sıkıyor.
Türkiye'nin güçlenmesi,
komşulannı rahatsız ediyor.
Iran olayı çok önemli.
Türkiye, güçlenmeye devam
ederse tran'daki rejim çok
rahatsız olacaktır. Onun için
de Türkiye'nin içerisinde
rejim ihraç etmeye devam
edecektir. Bu konuda da
iktidar hiçbir şeyin farkmda
değil.
mu degjştfmıeyecek mi?
DEMIRELr Aksine, belki tersine götürür
işi. Zaman zaman bahsedilmiştir. Türkiye
1
nin tsrail, Mısır ve Suudi Arabistan ile bir-
likte hareket ederek, Ortadoğu'ya istikrar
getirmesi istenir. Bu dnietler telaffuz et-
mezler. Ama el altından tartıştırılır.
— Efendim iznlnizk konujıı biraz daralt-
mak dUegindeyim. Uzun yıllar ulkenin dış
politikasını yuriitmuş bir hükümet başka-
nı olarak Türkiye'nin komşulan uzerinde-
ki değeıiendirmelerinizi sormak istiyonım.
Suriye ve Irak'tan başlayalım ornegin?
DEMtREL Suriye, Türkiye'ye karşı güclü
olmak için Sovyetler'e sığınnuştır. Sovyet-
ler, Suriye'ye çok silah aktarmıştır. Böyle-
ce Sovyetler yumuşak karnımıza bir bom-
ba oturtmuştur. Su falan bence sorun de-
ğildir. Bu iki ulkenin Sovyetler'in silah yar-
dımlannı azaltmaya başlamasıyla, farklı ko-
numları gûndeme gelebilecektir.
Türkiye'nin güçlenmesi komşulannı ra-
hatsız ediyor. Bilhassa Iran olayı çok önem-
li. Eğer Türkiye güçlenmeye devam ederse,
İran'daki rejim çok rahatsız olacaktır. Onun
için de Türkiye'ye rejim ihraç etmeye devam
edecektir.
— tktidann bu noktadaki tutumunu na-
sıl degerlendiriyorsunuz?
DEMİREL- İktidar hiçbir şeyin farkm-
da değil. Türkiye'nin talihsiliği böyle bir ik-
tidarın eline geçmiş olması. Dünya şu an-
da yeni bir dönemeçte. Ama böyle bir ikti-
dann yönetimde olması yaprak kıpırdama-
dıgı bir dönemde bile olmamalıydı. Bunlar
iktidarı hak da etmemişlerdi. Darbe mey-
dam boşaltmıştı, bunlar tesadüfen iktidar
oldu. Askeri idareden farklan yok. Askeri
idare tebliğlerle Türkiye'yi idare ediyordu.
— Türk dış politikasının "fermantasyoni
'u etkilemesi nasıl sağlanabilir?
DEMtREL Türkiye dış politikasını Sov-
yet tehdidi üzerine kurmuştur. Bugünse
Sovyet tehdidi azalmıştır. Genel olarak. Bi-
zim Batı ve Amerika ile ilişkilerimiz Sov-
yet tehdidi karşısmda beraberliğe dayanıyor-
du. Şimdi Pentagon JSovyet tehdidinin azal-
dığını kabul ediyor. Yalnız Avrupa bu me-
selede daha cesur, Kızılordu ne olacak di-
yor? Evet Sovyet tehdidi azalmıştır. Ama
tehdidin kaynağı Kızılordu dvıruyor. Bütün
deniz, kara gücüyle, füzeleriyle duruyor. Ya-
ni acele etmemek lazım!
— Cumhurbaskam AT'ye üyelikte din
ögesinin engellejici bir unsur olarak görii-
lebUece&ini ifade etti. Siz ne dersiniz?
DEMİREL Türkiye yeni Müslüman ol-
madı ki. Davullu zurnalı müracaatı yapar-
ken Türkiye'nin tslam olduğunu bilmiyor-
lar mı idi? Onlar laf. Dış siyasette hâkim
faktör, milli menfaatlerdir. Senelerdir insan
haklannın sözcülüğünü yapan ABD'nin dı-
şişleri bakanı işine gelmediği vakit, demok-
rasi ve insan haklannı ikinci plana atmak
istiyorsa "milli menfgatleriraiz böyle icap
ettiriyor" der. Shultz'un Sanfrancisko'da
Commonwealth Kulübü'nde sanıyorum Şu-
bat 1987 de yapmış olduğu bir konuşma ga-
yet enteresandır!' Demoknsi ve insan hak-
lannın savunucusuyuz ama milli menfaat-
lerimizin gerektirdiği yerde bu savunucnlu-
ğamuzdan taviz vardır" diyor. Aynı şey
Thatcher'in ağzında vardır. Bunlar milli
menfaatleri ne gerektiriyorsa onu yaparlar.
Bunu kınf.nuyorum. Eğer Türkiye bunlann
milli menfaatlerine bir yarar sağlıyorsa, re-
jim bahanesini de, din bahanesini de çıkar-
mazlar. Avrupa politikasında din faktörü-
nün önemli olacağına kani değilim. O za-
man laisizm de ortadan kalkar. tnsan hak-
larına saygılı Avrupa, inanç hürriyetini ka-
bul etme durumundadır. Tersini yaparsa, tn-
san Hakları Beyanmamesi'ne, din engelin-
den söz ettirir.
— Sayın Özal'a göre gelisme mi var acaba?
DEMİREL- Şimdi Sayın özal, birtakım
şeylere kılıf bulmakta mahir. Hiçbir huku-
met Ortak Pazar'a üye olmak için müraca-
at edemedi, görüyor musunuz ben müracaat
ettim, övünmesi içindeydi, birkaç sene ön-
ce. O zaman bunun övünulecek biı yeri yok,
kapıyı çalarsan, eşikte kalırsın dedik.
Önenüi olan müraacat değil, Türkiye'yi Or-
tak Pazar veya AT'ye uyacak şekilde geliş-
tirmiş olmak. Binaenaleyh Avrupa Sayın
özal'a "sen benim gerimdesin" dedi. Hal-
buki Sayın özal birçok palavra sıkıyor. Çağ
atladık filan diye. 10 sene içinde Avrupa ile
aynı seviyeye geleceğiz gibi. Bunları kim is-
temez! Ama istemekle olacak biı şey değil.
Avrupalı lafa değil, rakamlara bakıyor.
— Yunanistan'la ilişkilerimize gelir
misiniz?
DEMİREL Bizim Yunanistan'la olan
münasebetimizde de korkular var. Yunanis-
tan Ege'deki adalann büyük bir kısmmı an-
laşmalarla almıştır. Türkiye için en dikkat
edilmesi gereken, Yunanistan ile Bulgaris-
tan'ın Türkiye'ye karşı itüfaka girmesidir.
Lozan Anlaşması'yla da bunlann statüsü ta-
yin edilmiştir. Yülar önce Karamanlis'e ni-
çin bu adalan tahkim ediyorsunuz diye sor-
duğumda "Korkuyoraz sizden"dedi. Çok
önemli bir olay. Evet anlaşmalarla almış
ama işin içinde bir haksızhk olduğu kendi
içlerinde var. Batı Trakya daki kasabaların
hepsi Türk.. Kaç sene geçmiş bunlann üs-
tünden? Ama asimilasyon olayı bitraemiş.
Sadık Ahmet olayı oldu. Ondari sonra va-
kıf, okul sorunu hepsi sürüyor.
— Avrupa'nın almakta olduğu yeni şekil,
Türkiye-Yunanistan ilişkilerini etkiler mi?
DEMtREL Avrupa dakı değişikliklerin
de ışığında Yunanistan Türkiye'nin güçlen-
mesini istemeyecektir. Çünkü korkular içe-
risindedir. Yunanistan Avrupa nezdinde en
çok himayeye mazhar bir ülkedir. Yunanis-
tan'ı rahatsız edecek politikalara Avrupa git-
meyecektir.
— Sovyetler öteki komşolara göre en za-
rarsız göriinüyor yolundaki yonımlara ne
diyorsunuz?
DEMİREL Fermantasyon devam ediyor
demiştik. Aynca Kızılordu hala duruyor de-
miştik. Beklemek lazım. Sovyetler'in öteden
beri geleneksel hedeflerinden söz edilir.
Sıcak denizlere inme hedefi ana faktördür.
6 vilayet üzerinde Ermenistan kurma hedefi,
aşagıda üç devletin bir parçasmı içine alan
Kürdistan devleti kurma hedefi gibi. Bun-
lardan vazgeçildiğini görmek için çok kök-
lü durumlann ortaya çıkması gerekir. Bu
bakımdan çok dikkat gerek. Aynca Türk-
çe konuşan Sovyetler'deki milletlerden hep
endişe etmiştir. Dediğim gibi, dış siyaset bir
satranç oyunu gibidir, dikkat incelik, derin-
liğine hesap yapmayı icap ettirir.
— Bu fermantasyonda Almanya'daki
Türk işcilerinin dnrumu ne olur?
DEMtREL- Almanyalann birleşmesi ka-
çınılmazdır. Bizi yakından ilgilendiren ora-
daki işçilerimizdir. Doğu'da kalifiye işgü-
cü, Batı'da kapital ve teknoloji vardır. As-
lında Almanyalar öğelerin birleşmesidir.
Türk işçileri bu birleşmeden mutlaka etki-
lenecektir. 1.5 milyon vatandaşımız için ola-
ym nasıl geiişeceğine bakıp tedbirler alma-
lıdır. Çünkü, Almanya yabancüarla ilgili bir
kanun bile çıkarmıştır.
— TBMM'deki hac görttşmesi Suudller-
le ilişkileri etkiler mi?
DEMİREL- Büyük bir facia yaşanmışür.
Asıl bu olayın konuşulmaması ilişkileri ger-
ginleştirir. Türkiye 500 vatandaşını kaybet-
mesini gündeme getirmeyip de neyi günde-
me getirecektir? TBMM, kaybettiği vatan-
daşlanmn hukukunu aramaya, milletimizin
tercümam olmaya çalışıyor.
— Hac olayında olduğu gibi dış siyaset-
teki hızlı değişmeler dolayısıyla TBMM'yi
olaganüstü toplantıya çagırmayı düşiinür
miisünüz?
DEMtREL- Millet ve devletin selameti
bakımından gereken ne ise bir an tereddüt
etmeden icap edeni yaparız. Evet, Meclisin
bu konuda da olğanüstü toplanmasını is-
teyebUiriz. Onu da DYP olarak değerlendi-
receğiz.
Inönü: Sorunların
üzerine gidilmiyor
w Dış politika konusunu
bütün boyutlarıyla
TBMM'degörüşmek
iyi olur. Bu konuda
TBMM'yi toplantıya
çagırmayı
düşünüyoruz.
TBMM, bir hafta
süreyle dış politikayı
görüşmelidir.
Sorunlar enine
boyuna
tartışılmahdır.
Hükümet,
Türkiye'nin
konumunun
tartışıldığı bu
günlerde tatildedir ve
sorunların üzerine
gitmemektedir.
Bakıldığı zaman
dünya kadar sorun
var. Dış politika
ortada. Ancak dış
politikadaki
gelişmeler bu şekilde
hemen trajik olaylar
olarak karşımıza
çıkmıyor. Ama zaman
içinde son derece
zarar verecek
doğrultuda ilerliyor.
ÜMtT ASLANBAY
ANKARA — SHP Genel Başkaru Erdal
tnönii, Türkiye'nin izledıği dış politikanın
son derece olumsuz bir noktada olduğunu
belirterek TBMM'yi bu konuda toplantıya
çağırabileceklerıni söyledi.
Inönü, konuya ilişkin gazetemize yaptı-
ğı açıklamada, dünyada büyük değişimle-
rin yaşandığı ve Türkiye'nin konumunun
tartışıldığı bu günlerde, 'hükümetin tatflde'
olduğunu ve sorunların üzerine gitmediği-
ni ifade etti.
SHP lideri, TBMM'nin açılarak en azın-
dan bir hafta süreyle bu konulan görüşme-
sinin iyi olacağım, sorunlan enine boyuna
tartışmak gerektiğini vurguladı.
tnönü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin idediği dış politika son de-
rece olumsuz bir noktadadır. Bu konuyn
tünı boyutlanyla TBMM'de göriismek iyi
olur. Bu konuda, TBMM'yi toplantıya ça-
gırmayı düşünüyoruz. Kanımca iyi olacak-
tır. Ancak daha grup başkanvekilleri ile gö-
röşmedim. Konuyu bugiınlerde görüştük-
ten sonra karara baglayacagız.
Balaldıgı zaman, dünya kadar konu var.
Dış politika ortada. Dış politikadan hac
olayına kadar. Hac olayında yüzlerce insa-
nın ölümü bu konuda girişimleri on plana
çıkardı. Ancak dış politikadaki gelişmeler
bu şekilde, hemen trajik olaylar olarak kar-
şımıza çıkmıyor. Ama zaman içinde son de-
rece zarar verecek doğrultuda ilerliyor. Bu-
gün yaşanan da böyledir. Bu nedenle bu ko-
nulan TBMM'de tarüsmanın yarariı olaca-
ğı kanısındayım. Ancak bu fırsab ne zaman
bulabilecegiz. TBMM hac olayı için loplan-
mışken, bir hafta süreyle açık tutularak biı
konular göruşülebüirdi. Belirttigim gibi bu
konu aklımızdadır, düşünüyoruz."
Öte yandan SHP Gene! Başkanı Erdal
înönü'nün bugün hac olayı ile ilgili
TBMM'deki genel göruşme sırasında yapa-
cağı konuşmada, hac felaketinin yanı sıra
dış politika üzerinde de durması bekleniyor.
tnönü, dün öğle saatlerinden itibaren
TBMM'deki odasında bugün yapacağj ko-
nuşma için hazırhk yaptı. SHP yetküileri,
hac felaketinde hükümetin izlediği politi-
kanm eleştirilmesi ve bu konudaki 'yur-
dumduymazlıgınm' anlablmasmdan başka,
dış politika gelişmelerine hükümetin kayıt-
sız kalarak Türkiye'nin çıkarlannı yeteri ka-
dar savunamadığının anlatümasırun yerinde
olacağım belirtiyorlar.
SHP'nin, Yunanistan'ın ABD ile imza-
ladığı Savunma tşbirliği Anlaşması'nın ar-
dından, Türkiye'ye yönelik gelişmeler ve
ABD-Yunanistan-Türkiye ilişkilerimn
"olumsuz bir noktaya" geldiği görüşünde
olduğu bildiriliyor.
TBMM'de
hac oturumuANKARA (Comhnriyet Biirosa) —
TBMM. SHP ve DYP'nin "IMC olayı" konu-
sunda genel göruşme açılması önergesini gö-
rüşmek uzere bugün toplanıyor. ANAP Grop
Başkanvekili Vasin Bozkurt toplantırun baş-
layabilmesı için önce muhalefet milletvekille-
rimn yeterli sayıyı bulmasuu beklemeyi düşün-
düklerini söyledi.
Genel göruşme önergesinin TBMM Genel
Kurulu'nda görüşülmesi sırasında SHP Genel
Başkanı Erdal tnönü ve DYP Genel Başkanı
Süleyman Demirel konuşacaklar. ANAP gru-
bunun genel görüşme önergesi üzerindeki go-
rüşlerini ANAP Grup Başkanvekili Yasin Boz-
kurt açıklayacak. Toplamının başlangıcında
hükümet adına Başbakan Yıkhnm Akbuhıt
konuşacak.
TBMM Genel Kurulu'nun saat lS.Otrte top-
lanmasından önce TBMM'deki siyasi parti
grup toplantüan yapılacak.
ANAP Genel Başkan Yarduncısı Cumkor
Ersümer, cumhuriyet muhabirine hac olayı ko-
nusunda genel görüşme açılmasına karşı ol-
duklarım, '•Hükümetin olay sırasında bir ib-
mali olmadıgını" söyledi. Ersümer, "obyda bir
kast.olmsdıgım" savunarak, genel görüşme
önergesinin aleyhinde oy kullanacaklannı be-
lirtti. ANAP Grup Başkanvekili Yasin Bozkurt
ise konunun genel görüşmeyi gerektirmediği-
ni savundu.
SHP ve DYP'nin başvurusu üzerine dün öğ-
leden sonra TBMM Başkanı Kaya Erdem baş-
kanlığında toplanan TBMM Damşma Kuru-
lu toplantısında hükümet ve gruplar adına ya-
pılacak konuşmalann süreleri 20'şer dakika-
dan 30'ar dakikaya çıkanldı. önerge sahibine
tanınan 10 dakikalık sürenin ise kullamlma-
ması görüşü ağırlık kazandı.
Türkiye'de terör olayı ve çözüm yollanYurdumuzun batısında belli bir kalkınma ve gelir
düzeyine gelebildiysek ve bugün bir pazar
ekonomisinden bahsedebiliyorsak, bunlann
temelinde Atatürk döneminde devlet eliyle yapılan
yatınmların ve devletçilik modelinin yattığı
kuşkusuzdur. Bugün, artık Türkiye genel olarak
bu aşamaları çok geride bırakmış olmakla
birlikte, Doğu ve Güneydoğu'nun hür bir
yaklaşıma ihtiyacı vardır.
— 2 —
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ
Emekli Büyükelçi
Suriye ve Irak BAAS partileri arasında-
ki husumet de Kürt meselesinin istisman-
na yol açan diğer bir unsurdur. Suriye*de ya-
rım milyondan biraz fazla Kürt var. Ancak
Suriye kendi Kürtlerinden fazla kopmadı-
ğı için, Irak'taki Kürtleri bu ülkeye karşı
kullanmaya çalışıyor. Aynca Suriye, kendi
ülkesindeki Kürtleri bünyesinde kaynaştıra-
madığı ve bunlann milliyetçilik hareketle-
rini önleyemediği takdirde bu akımı başka
ülkelere yönlendirebilmek için şimdiden
elinde bazı kozlar olmasını istiyor. Ancak
işin karmaşıkhğı burada bitmiyor. Yakın za-
manlara kadar, özeliikle soğuk savaş döne-
minde, Amerika da bir süper devlet olarak,
herhalde şöyle düşünüyordu: "Ben bu işle-
re tamamen seyirci kalırsam, Sovyetler Bır-
liği tek başına duruma hâkim olur ve olay-
lara yön vermek olanağmı elinde tutar. Bu
bakımdan, meydanı Sovyetler'e boş bırak-
mamak için ben de bu işin dışında kalma-
malıyım!' Bu konularda Kissinger'ın amla-
rında ilginç bölümler vardır. Nitekim, bi-
lindiği gibi tanmmış Kürt lideri Amerika
1
da tedavi edildi ve orada öldü. Barzani'nin
oğullan ile de Amerikan servislerinin sürekli
ilişkileri olduğu bilinmeyen hosuslar değil-
dir. Onların, devamlı olarak, "Bizim Türki-
ye ile bir derdimiz, bir anlaşmazlığıımz yok,
biz Türkiye'ye dostuz" dediklerini de burada
kaydetmek uygun olur.
Tehlikeli yaklaşımlar
Şimdi bütün bu noktaları neden vurgu-
ladığırna geleyim: Türkiye'de bazı çevreler,
bazen iyi niyetle de olsa, konuyu çok basi-
te indirgiyorlar ve "Bu sorunu federasyon
modeli ile çözrnek mümkün olamaz mı" gi-
bi fikirler ileri sürebiliyorlar. Biraz önceki
izahatımdan, sorunun ne kadar karmaşık
ve ne ölçüde dış etkilere açık olduğu anla-
şılacaktır. Bu bakımdan, federasyon gibi
yaklaşımlar, sadece kopmayı hazırlar. Bü-
tünlüğümüzü tehdit eder. Bu bakımdan, bu
konularda fikir beyan ederken cok dikkat-
li ve ihtiyatlı olmak ve konuyu bütün yön-
leriyle irdelemek gereklidır. Söz konusu olan
bölge ülkemizin, belki de önümüzdeki 20
yıl içinde en zengin %•€ en verimli olmaya
müsait bir bölgesidir. Strateji ve güvenlik
bakımından Türkiye için önemi de yaşam-
saldır. Oralardaki vatandaşlanmız yiğit,
sağlam ve çalışkandır. Türkiye için ulusal
hedef bu bölgeyi ülkemizin diğeT bölgeleri
ile kaynaştırmak olmalıdır.
Karşılaşılan sorunun niteligi
Karşılaşılan sorun, ekonomik, toplumsal,
eğitimsel ve kültürel bir entegrasyon soru-
nudur. Bu bölgeyi yakından inceleyen uz-
manlar. ve aydın kişiler, bölücülüğün ve ay-
rılıkçı terorizmin kökeninde işsizliğin, fa-
kirliğin ve umutsuzluğun yattığı görüşün-
de birleşmektedirler. Türkiye, GAP'la yur-
dumuzun Güneydoğu bölgesine büyük bir
gelir transferi girişimini başlatmış ve bunu
tam bir özveri ile sürdürmektedir. Gerçek-
ten, GAP, meyvelerini verdikçe, Türkiye'nin
en geri kalmış bir bölgesini kalkındıracak,
ekonomik ve sosyal bir entegrasyon proje-
si olma işlevini yerine getirecektir. Türkiye
1
nin büyümesine ve bölgesinde ağırhk ve nü-
fuz kazanmasına katkıda bulunacak bu
projenin, Türkiye'ye yönelik hesaplarını ak-
satacağı inancıyla birçok devleti rahatsız et-
tiği de bilinmektedir.
ABD'nin deneyimi
ABD'de de 1930"lu yülarda buna benzer
iki büyük yatınm programı uygulandı. Bi-
rincisi, meşhur "Tennesse Valley Authority"
planı, ikincisi ise, "Rural Electrification
Program". O zamanlar Amerika'mn güney
ey-aletleTİnde işsizlik ve fakirlik vardı. Gü-
neydeki bütün sermaye ve yetenekli insan-
lar kuzey eyaletlerine göç ediyorlardı. Gü-
ney eyaletlerinde umutsuzluk hüküm sürü-
yordu. Eğer o dönemde Amerika'mn güne-
yinde, kendi dertleriyle uğraşan Meksika gi-
bi bir ülke olmayıp da Amerika'ya hasım
ve onu bölmek isteyen hırsh ve güçlü bir ül-
ke veya ülkeler olsaydı, Amerika'nın çözül-
mesi pek o kadar zor olmazdı. Amerika'-
mn siyasi coğrafyasının kendine sağladığı
yararlar, o dönemde gerçekten buyük oldu.
Türkiye'nin siyasi coğrafyasının ise ülkemizi
ne gibi sorunlarla karşı karşıya bıraktığım
biliyoruz.
Köprti projeler
Belirtmiş olduğum gibi, GAP meyvelerini
10 ila 15 yıl gibi uzunca bir süre sonra ver-
meye başlayacak. Güneydoğu'daki duru-
mun bu kadar bir süre beklemeye taham-
mülü olmadığı aşikâr. Bu itibarla, süratle
"köprü projeler" oluştunnak ve bunlan uy-
gulamaya koymak gerekli. Bu ekonomik
projeleri de toplumsal, eğitimsel ve kültu-
rel entegrasyonu gerçekleştirecek program-
larla desteklemek zorunlu. Toplu Konut'-
un elinde dört trilyon liralık iştirak ve his-
se senedi olduğunu resmi beyanlardan öğ-
rendik. Şimdi, Toplu Konut bunları elden
çıkanyor ve halka satıyor. tşte bu para ile
Doğu ve Güneydoğu için muazzam bir
program geliştirilebilir ve uygulanabilir.
Programın, herkesin varhğını bildiği somut
bir kaynaktan Tınanse edileceğinin ilam, ka-
naatimce çok önemli bir psikolojik unsur
olacaktır. Böylece, bu planın inandıncılığı
artacak ve bu da Doğu ve Güneydoğu'daki
umutsuz ortamın bir ölçüde giderilmesine
yardımcı olacaktır. Bu plan, kendine örnek
olarak, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda
Türkiye'nin kalkındınlması için ne yapıldıy-
sa, onu model almalıdır. Yani, artık geride
bıraktığımız, devlet eliyle sanayileşme ve
kalkınma modelini yurdumuzun bu bölge-
leri için yeniden canlandıracağız.
Yurdumuzun batısında belli bir kalkın-
ma ve gelir düzeyine gelebildiysek ve bugün
bir pazar ekonomisinden bahsedebiliyorsak,
bunlann temelinde Atatürk döneminde dev-
let eliyle yapılan yatınmların ve devleıcilik
modelinin yattığı kuşkusuzdur. Bugün, ar-
tık Türkiye, genel olarak bu aşamaları çok
geride bırakmış olmakla birlikte, Doğu ve
Güneydoğu'nun böyle bir yaklaşıma ihtiyacı
vardır.
Kötümser eğilimlere yer yok
Doğu'da ve Güneydoğu'daki endişe verici
kaynaşma ve tedhiş hareketleri, birçok ay-
dının, karşılaşılan sorunların çöztimü hu-
susunda kötümser eğilimler benimsemele-
rine yol açıyor. Ben, sorunların çözümsüz
olduğu kanısında değilim. Bir kere, Türki-
ye'de "Kürdüm" diyenlerin tamamınm bö-
lücü olduklan veya ülkemizden ayn bir po-
litik "birim" içinde yaşâmak istedikleri gi-
bi bir şey varit değil. Fakat, bugünkü or-
tam o bölgede devam edip giderse, tehlike-
li bir noktaya gelmek de kaçımlmaz olur.
Eğer iyi hatırlayabiliyorsam sosyoloji bili-
minde La Salle'in bir demir kanunu vardır.
Buna göre insanlar eşitlik isterler, kendile-
rinin ve hiç olmazsa evlatlannın toplum
içinde gördükleri müreffeh insanlann dü-
zeyine çıkması özlemiyle ve umuduyla ya-
şarlar. Bu umut devam ettiği sürece, toplu-
mun \'arhğı tehlikeye düşmez. Fakat, söz ko-
nusu insanlar gurup olarak bu umudu ken-
dileri ve zurriyetleri için yitirirlerse, işte o
zaman eşiüiği, yukandaki yani üst gelir dü-
zeyindeki kişileri kendi düzeylerine çekmek-
te ararlar. Bunun için de şiddete başvur-
makta mahzur görmezler.
Bu bakımdan, Doğu ve Güneydoğu'da-
ki umutsuzluk ortamını yenmek ve bunun
için kapsamlı ve kısa süiede semereli ola-
cak ekonomik projeleri uygulamaya koy-
mak, bunları toplumsal, eğitimsel ve kül-
türel programlarla desteklemek devletimi-
zin en önemli ve yaşamsal görevidir.
Not Sayın Şükrü Elekdağ, dün ve bugün
yayımladığımız bu yazüann kendisi tarafm-
dan bir makale olarak hazırlanmadığını,
bundan yaklaşık beş ay gibi bir süre önce
düzenlenen bir kapalı oturumda, bir lartış-
ma onamında yaptığı beyanlann ve bazı go-
rüşlere verdiği cevaplann bir dergi tarafın-
dan derleneTek yayımladığmı belirtmiş ve
yazılardaki insicamsızhğın bundan ileri gel-
diğini vurgulamıştır.
BtTTt