25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 TEMMUZ 1990 HABERLER CUMHURÎYET/9 Ozal'lı Notlar... (Baftarafi 1. Sayfada) izlenimlerin çerçevesinde şöyle özetlenebt- lir: 1) Önce ekonomi: Turgut Özal her konu- yu getirip ekonomi ile noktalıyor. Demokrasi de deseniz, dış politika da deseniz, önce eko- nomi yanıtını alıyorsunuz. Yedi yıldır hep böyledir bu. Dün de kendisine bu iki konuda yönelti- len eleştirel soruları, aynı bakış açısıyla ya- nıtladı: Zamana gereksinim vardı; ekonomi güçlenince herşey yoluna girecekti... 2) Demokrasi ve insan haklan: Kâğıt üstün- de kalan bazı makul görüşleri kimi zaman di- le getirse de, Sayın Ozai'ın demokrasi ve in- san haklarını kendine dert edindiği söylene- mez. Tabii bu alanda Batı'ya göre Türkiye'deki yetersizlikleri görmüyor değil. Ama bunları, "Her ülkenin kendi şartları vardır" diyerek dün yaptığı gibi savunabiliyor. Demokrasi ve insan haklarına ilişkin Batı kaynaklı eleştiri- lere de "Bize başkalannın fazla öğreteceği birşey yoktur" karşılığını verebiliyor. Ekonomiyle ilgili ne varsa Batı'dan alan Turgut Özal'ın siyasal liberalizme, çoğulcu- luğa "tfur.'"deyişinin, sınırı kapatışının tipik bir örneği... İçişleri Bakanı'na dergi, matbaa kapatma yetkisi veren ve buna karşı yargı yolunu da engelleyen sansür kararnamesini de savun- du Özal. Belki bu savunmayı demokrasi adı- na yapamadı; ancak "anayasaya uygunluk"- la "ülke bütünlüğü"nün arkasına sığındı. Oysa ülke bütünlüğünü savunmak için, demokratik haklardan vazgeçmeye kesinlik- le gerek yok. Güneydoğu'da işleri hızla bu- günkü duruma gelmesinden demokrasi de- ğil, örneğin 12 Eylül'ün demokrasi dışı poli- tikaları sorumludur. 3) Kürt sorunu: Bu konuda da değişmiş de- ğil Turgut Özal. Bakış açısında makul yan- lar vardır öteden beri. Dün de yineledi, so- runların açtkça tartışılmasından yana oldu- ğunu, "sopayla, dipçikle" çözülemeyeceği- ni... Ama aynı zamanda resmi yakJaşımlara se- lam çakmaktan geri kalmadı; uygulamada bundan yana olduğunu hiçbir kuşkuya yer .bırakmayacak biçimde vurguladı. Ve yine önce ekonomi diyerek bağladı ko- nuyu. Bölgedeki ışsizlik sorunu çözûmû yo- luna sokuldukça. mesele rayına oturacaktı. 4) Dış politika; Bu konuya yedi yıldır bir işa- damı gibi yaklasır Özal. Nedir bu? Öncelikle ABD ile iyi geçinmek. Çünkü onun deyişiyie, VVashington'un "eli uzun- dur"; kızdırmaya gelmez. Türkiye'nin dış kaynaklarıyla oynayıverir! O yüzden Türk dış politikasında hemen herseyin temelinde Özal'ın bu bakış açısı ya- tar: ABD ile arayı açmamak... Türk-Amerikan, Türk-Yunan ilişkileriyle il- gili soruları dün yanıtlarken, Özal'ın bu te- mei yaklaşımının belirtileri apaçık ortaya çıktı yine. Ama bu arada NATO artık eski NATO ol- madığı için ve buna bağlı olarak Türkiye'nin stratejik önerni de görece azaldığı için, dış politikada Türkiye'nin manevra alanını geniş- tetici adımlara, geçmişe göre, daha çok özen göstereceğini belli etti. Ortadoğu'ya, Balkan- lar'a ve Sovyetler'le örneğin Kafkasya'ya Türk dış politikasında daha çok yer ayrılabi- leceğini belirtti. 5) TarafsızJık: Basın toplantısının sonuna doğru kendisine şu soruyu yönelttim: "Sayın cumhurbaşkanı, siyasal yanı son derece ağır basan sorulara yanıt verdiğlniz kanısında mısınız?" Sinirlendi. Yanıtın sadece şu cümlesini alıyorum: "Ben slyasetten geldim cumhurbaşkanlh ğına. Bunu hiç anlamadınız, anlamak istemi- yorsunuz." Bildiği yokJa gidecekti, tarafsızlığı bizter gi- bi anlamıyordu. İşte o kadar! Yanrtı baştan belli bu soruyu neden yönelt- tik Sayın Özal'a? Sabahtan beri bir başbakan gibi konuş- muştu Sayın Özal. Otobüste, elinde mikrofon, ANAP iktida- nnın icraatını anlattı. Güneydoğu raporundan dolayı SHP'ye çattı. "Üç beş kişinin hazıria- dığı, politika yatmmı" diye niteledi. Istanbul'- un su sorunundan ötürü SHP'li belediyeyi, üstü örtülü biçimde, beceriksizlikle suçladı. Muhalefete donük hodrimeydan çağnsını yi- neledi. Hükümeti ilgilendiren her konuda, ay- rıntılı biçimde konuştu. Tarafsız olması gereken cumhurbaşkan- lığırun anayasal konumunu zorladı durdu. O, bizim siyasal içerikli sorularımızı Kla- sis Oteli'nin bir büyük saJonunda yanıtlar- ken, dışanda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Baş- bakanı Sayın Akbulut da oteli geziyordu... Kısacası, yeni birşey yok Özat-ANAP cep- hesinde. İSTANBUL'DAN \bllar yollar. Özallar tatil sonrası "işbaşını" otoyol kurdelası keserek yaptılar. Ankara'dan, tstanbul'dan özel çağrı ile gazete yöneticilerini ve yazarlarını biraraya getirdiler. Cumhurbaşkanı otobüste yollar, fabrikalar ve ekonomik gelişme üzerinde bilgiler verdi, bu arada küçtik nükteler yapmayı da ihmal etmedi. AHMET TAN İSTANBUL — Oldukça esmer- leşraış ve kilosu biraz artmıştı. Çok sakin ve dinlenmiş görünü- yordu. Sernra Hanım da öyle... Merhabalaşırken, "Çok dinlen- miş görüniiyorsunuz. Etkisi uma- nm uzun sürer" dedik. Gülerek "İnşallah" diye yanıtladı. özallar, tatil sonrası "işbaşını" otoyol kurdelesi keserek yaptılar. Ankara'dan, Istanbul'dan özel çağn ile gazete yöneticilerini ve •zarlarını bir araya getirmişler- Cumhurbaşkanı, Gebze'de as- keri helikopter ile otoyola indi, otobttse bindi. Tek tek konukla- nnın elini sıktı. Hatır sordu. Oto- büste eski günlerdeki gibi idi. Yol- lar, fabrikalar ve ekonomik geliş- me üzerinde bilgüer veriyor, ara- da küçük nükteler yapmayı da ih- mal etmiyordu. Gerçekten, alışılmamış bir cum- hurbaşkanı ıdi. Meslektaşlann ço- ğu alışmak gerekip gerekmedigi- ni artık düsünmekten vazgeçmiş görünüyordu. Belki de en iyisi yalnızca izlemek ve olaru biteni aktarrnaktı. özal üzerine yonım yapmak, çoğunu yorgun düşür- müş gibiydi. Törenden sonra yemek ve soh- bet seansı için otobüse biniliyor- du. Başbakan da eşi ile otobüse geldi. Ama Özal, ya kuvvetler ay- nlığına gölge düşmesin diye ya da ANAP Genel Başkanı ile yan ya- na oturmak larafsızlığına ters dü- şer diye mi itiraz etti. Akbulut'- un omzuna dokundu: "Sen" dedi, "aıtadaid otobttse geçtver. Orada partilfler var. Hem üzerine senin fotograflanm yaptş- tırmışlar." Başbakan, eşi Semia Hanımı, Semra Hanırn'ın yanında bıraka- rak arkadaki otobüse geçii. Cumhurbaşkanı, alışılmış bir biçimde ayakta idi. Eline mikro- fon uzatılırken, önce "Blz sesimi- zi duyuraruz; istemez" dedi. Ama mikrofonu aldı. En önemli konu- dan en önemsizine geciyordu, kâh gülerek, kâh ciddileşerek sorula- rı yanıtlıyordu. Otoyol açılışında konu elbette otomobil ve hızdı. özal, Kemer'- de 180 kilometre hız yaptığını ya- zan gazetecilerin sürati abarttık- larını söylüyordu. Bu arada An- kara'da bir otomobil rallisine da- vet edildiğini, ancak gazetecilerin dilinden çekindiği için kabul et- mediğini açıkladı. Yani, "Ben ahşılmış cumbur- başkanı değflim" diyordu ama, alışılmış cumhurbaşkanlan gibi, kendisine "RalUd" denilmesin- den korkuyordu. Bu biraz çelişki idi. Türkiye'nin dört bir yanmı oto- yollar ile öreceklerini anlatırken keyifleniyordu. Emek ve malzeme HESAPLAŞMA BURHANARPAD (Baftarafi 2. Sayfada) apartmanları denildi. Sonra günün birinde Laleli apartmanları yabancı adı taşıyan bir kumarevı oteli otdu. 'Harikzedelerde şimdi yabancılar ya da yolunu bulanlar 'kumar'ın tadını çıkanyor. Hem de bilmem kaç yıldızlı! Yaşasın 'turizm'! Turizm felaketinin İstanbul'da konut sorununu daha da çıkmaza sokmak ister gibi; bir başka benzeri olay yaşandı. Beşiktaş'ta, Akaretler Yokuşu'nda caddenin iki yanında var olan iki katlı ve bitişik düzen evlerde yarım yüzyıl ve belki daha uzun süredir oturan dargelirli yüzlerce yurttaş acımasızca sokağa atıldı. Bol dövizli yabancılar İstanbul'un keyfini çıkarsın diye! Ne var ki benzeri konut olayiannın arkası gelmek bilmiyor. Şim- di de Taksim, Talimhane'ye el atıkjı. Sanırım 1930 baslarında ger- çekleştırilen Talimhane, imparatorluk İstanbulu'nun askeri talim yeriydi. Savaş bittiğinde bir süre eğlenceler alanı olarak kulla- nıldı. Küçük çadırlarda değişik gösteriler sunuldu. Sonra, bü- tün İstanbul'da ilk kez modern bir konutlar semti yükseldi. Bir- birini kesen geniş ara yollarıyla, arkayüzleri yemyeşıl arka bah- çelere bakan sevimli görünüşleri ile İstanbul, ilk kez sağlıklı bir yerleşim merkezine kavuştu. Kiralar ucuz sayılırdı. Ayda yüz li- " alan bir küçük memur bu parayla en azından ûç aylığı öde- , dbilirdi. Talimhane apartmanları şimdi hızla otelleştiriliyor. Ye- nıden binlerce insan kaldırımlarda! Hepsi bu değil. Ayazpaşa'da Park Oteli'nin büyütülme ve genişletilmesi için Fındıklı yamaç- larında bahçelı evlerden çoğu yıktınldı. Baş görevlerinin en ba- şında geleni, yurttaşa konut sağlamak olan yetkili ve sorumlu kişiler ve kurumlar hiçbir şeyin farkında değilmişçesıne bir vur- dumduymazlıkla kendi kendilerini öven demeçler verıyorlar. Laleli'de, Beşiktaş'ta, Taksim'de, Ayazpaşa'da oturanları, ço- ğunluğu ortahalli binlerce insammızı bilmem kaç yıldızlı kumar- hane otellerde turist ve yolunu bulan, kara parası bol kimi işa- damlanmız kumarın tadını çıkarsın diye! Toplum bir bütündür. istanbul'un bir böiüm insanı daha var- lıklı, ölümlü dünyanın tadını çıkarsın diye düşünmekle hiçbir çö- züme vanlamaz. Bu yanlış yoldan sağlıklı Türkiye'nin yapısına ulaşılamaz. ucuzluğuna karşın otoyolun bir ldlometresi 3 müyon dolarmış. Bu maliyet daha da artabiliyormuş. Üstelik buna arazi kamulaştırması dah.il degılmiş. önümüzdeki yüın sonuna dek, Edirne-Ankara oto- yolunun tamamlanacagını, ilk he- defin 1400 km, daha sonrakinin ise 6 bin km yol olduğunu söylü- yordu. "Otoyolcn cnmhnrbaşkanı" olarak amlmak ister gibiydi. Karayollan Genel Müdürü'ne "Atalay bcy, otoyol kenanna yapbracağınız servis istasyonlan, dinlenme tesisleri Amerika'dan daha modern olsun" talimatını veriyordu. Almanlar'ın bugünkü gücünü, Avrupa'da ilk ve en geniş otoyol ağına sahip olmalan ile açıklıyor- du. Üzerinde yol aldığımız otoyol, gerçekten Avrupa ayannda idi. Ama çoğu bölüm henüz ta- mamlanmamıştı. Tıpkı çevrede dağı taşı saran yapüar gibi. Bu ya- pılann hiçbir planı projesi yok- muş. Henüz trafiğe açılmamış yo- lun çevresinde kilometrelerce uza- yıp gjden bu inşaat yığınımn ta- mamı kamu arazisi üzerindeymiş. Yani gecekondu, yani kaçak, ya- ni yasa dışı. Ama cumhurbaşkanı, ilkokul bahçesinde evcilik oynayan yara- maz çocuklardan söz eder gibi se- vecen. "Bakın" diyor, "hiçbirisl caüsmrtamamlamaınış. Paralan oltınca bir kaç kat daha çıkmak niyelindeler..." Sultanbeyli diye amlan bu böl- gede, 200 bin kişilik bir kent doğ- muş. Isteyen istediği yere istediği biçimde binayı konduruvermiş. öyle ki otoyolun kenar parmak- hklannı bahcesine duvar yapan- lar bile var. özal bir ara, bu yapılaşmanın plansızlığından rahatsız olduğunu söylemeden edemiyor. Çünkü yo- lun iki yamnı saran bu yapılar, çirkin görüntünün, tehlikenin öte- sinde, yolu ileride genişletme ola- nağını ortadan kaldırıyor. Bir ara bir gazeteci, "oloyolnn yapımı, 'Batı'ya hiicunT riiriinden bir hareket başlatmış" diyecek oluyor. Özal gülerek tamamlıyor: "Evel... Tam Teksas..." Geçen ay, Teksas'ta bir hafta bir gezi nedeni ile gezmiş birisi olarak, "hiç de değil'* deraek ge- liyor içimizden. Ama nezaketsizlik olmasın di- ye, susuyoruz. Ancak okurlara nezaketsizlik olmasın diye yaza- lım. Teksas'ta böyle bir şey olsa böyle binalan değil yaptıranları, amelelerini bile eyalet valisi kur- şuna dizdirir. Teksas'ta otoyolla- rın çevresinde yüzlerce metre ge- nişliginde ya boş arazi bırakılmış ya da ağaçlandırma yapılmış. Yol çevresine olur olmaz bina yap- maktan geçin, reklam tabelası koymak bile kolay değil. Sultanbeyli "şehri" uzayıp gi- diyor. Görûnen tuğladan biriket- ten yıgınlar. Arada bir camiye benzeyen garip beton yapılar da var. Ozal, birisini işaret ediyor: "— Camiye bakın... Tam fü- ze gibi..." Füzc bin ile büyiiyen İstanbul, fiize hızı ile artan nüfusurauz ve fiize gibi camiler belli ki cumhur- baskanını çok keyiflendiriyor. Belki de haklı. 70 milyonluk bir ülkenin cumhurbaşkanı olmak, herhalde, 50 milyonluk bir iılke- ninkinden daha moral verici. Ama bir de bu ülkenin musluk- lanndan sular aksa, yollannda in- sanlar bölük böluk ölroese... Ozal'dan 6 mesajlç Politika Servisi — Cumhur- başkanı Turgnt Özal, Jstanbul'da Mahmutbey - Kumburgaz otoyo- lunun açüış törenine katılan gaze- tecilerin sorulannı yanıtlarken yi- ne "başbakan" gibi konuştu. SHP'nin "Güneydoğu RaponTn- dan ABD-Yunanistan arasındaki anlaşmaya İstanbul'un su soru- nundan Türkiye'nin NATO ve ATdeki konumuna dek çeşitli ko- nularda değişik mesajlar verdi. özal, Kürtçe öğrenimini değerlen- dirirken "Devleün başka bir lisan ögrenilmesine yardıma olması dognı olmaz" dedi, SHP'nin ra- porunu "derieme ve yanh" olarak niteledi. Cumhurbaşkanı, Güneydoğu kararnameleriyle ilgili olarak da "Devlete karşı bir isyan harekeri var, ayaklanma bareketi var. Bn- mı önlemek devletin vazifesidir. Yoksa genel basın iizerinde böyle bir tatbikat yapmış degilb" diye konuştu. Türkiye'nin Yunanistan'a taviz verecek bir durumu olmadığıru kaydeden özal, NATO ve Varşo- va Paktı'nı değerlendirirken, "Türkiye'nin öneminin azaldığı tabiidir. Ama Türitiyenlıı başka imkanlan vardır" dedi. Özal, AT- ye girmekte din faktörünün çok önemli olduğunu vurguladı. özal, İstanbul'un su sorunu ko- nusunda, "Bn sene İçin herhangi bir çözüm yoktur" dedi. özal, "cnmhorbaşkanı olarak siyasi ko- nnlara agırhk verdigini" arumsa- tan bir gazeteciye, "Ben siyasetten gehniş bir cumharbaşkanıyım. Bunu anlamak istemlyorsannz" diye karşılık verdi. SHP raporu Cumhurbaşkanı Inrgnt özal, Kınalı - Sakarya otoyolunun Mah- mutbey - Kumburgaz bolümünün açüışına çağrılı olarak katılan çe- şitli gazetelerin yönetici ve >"azar- lan ile saat 11.00'de Gebze'de bu- lustu. Bir otobüsle Gebze'den Mahmutbey'e giderken gazeteci- lerle sohbet eden özal, Kürt so- runu konusundaki sorulara yanıt verdi. SHP'nin "Güneydoğu Raporu" konusunda Cumhurbaşkam'na yöneltilen sorular ve yarutları şöy- le: — SHP'nin raporu için ne dü- şünüyorsnnuz? ÖZAL — Cumhuriyet gazete- sinden ve ajanslardan gördüğüm kadanyla derleyip toplamışlar, bir rapor yapmışlar. Orada kendileri- nin bir incelemesi yok. — Köy kornculnğnnnn ve ola- ğanüstu valiügin kaldınlması ge- rektiti belirtiliyor. ÖZAL — Onlarla herhalde ay- nı görüşte olamayız. Yalnız konuş- raayı yasaklayan 1982'de çıkan bir kanun var. Onun kaldınlması nor- maldir. Biz de zaten çok evvel söy- ledik. — Kimlik beyanı konnsu, ben Kürdiim diyebilecek mi? ÖZAL — Ona çok dikkat et- mek lazım. Aksi takdirde Türki- ye biraz naziktir. Ona dikkat edin. O başlar, arkasuıdan başka şeyler de başlar. Hepimizin dikkat etme- si lazım. — Siz nasd bir geçis öneriyor- SDDOZ? ÖZAL — Geçiş yok. Dikkatli olmalı. Onu bilemiyorum. Şu an- da o konuda konuşmak zor. — Siyasi partiler yerine sornn devlet tarafından halledilse daha iyi olmaz mı? ÖZAL — Tabii münakaşa edil- mesinde büyük zarar görmüyo- rum. Münakaşa edilir, çok aykın tezler dahi konuşulabilir. Konuşu- lur, sonunda bir noktaya varılır, varıldığı zaman da o tatbik edilir. — Kürtçe eğltim konusa? ÖZAL — Şu nokta önemli, res- mi lisan Türkçe, bunun dışına cık- mamamız lazım. Devletin başka bir lisan ögrenilmesine yardımcı olması doğru olmaz. O vakit baş- ka şeyler de çıkar. Kendileri yapar- larsa yapar. Bazı şeyler birden bi- re olmaz. Sonra problemi büyü- türsünttz. Çünkü kabul etmek la- zım ki sadece bir taraf yok, iki ta- raf vardır. Yani meseleyi tek taraflı görmek doğru değil. — Hoşgdrii meselesi? ÖZAL — Hoşgörü mesdesinin kolay olmadıgını biz tecrübeleıi- mizle gördük. Hoşgörüyü biz vak- tiyle çok getirmek istedik. Hatta Mevlana misalini çok kullandım ben. Ama bütün bunlara rağmen, ülke içerisinde farkh düşünenler var. Onlara da hürmet etmek la- zım. Farkh düşünenler bu sefer işi kötüye götürebilirler. Misal vere- yim; farz edelim ki tamamıyla ser- best bıraktıruz. Bir gazinoda kalk- tı birisi Kürtçe şarkı söylemeye başladı. Reaksiyon olacagını size söyleyebilirim. Bunlan zaman içinde kaldırmak lazım. — Bunun kimlik ve kişilik ya- nşı olmadıgını radyo-TV'de anlat- mak gerekmez mi? ÖZAL — Bu bir kültür mese- lesidir. Önümüzdeki yülarda en önemli mesele kültür darboğazı meselesi var. Batı'nın bazı kaide- leri var. O kaidelere alışmamız za- man meselesi, bunlardan bir tane- si hoşgörü dediğimiz hadisedir. Hoşgörü o kadar kolay alışılacak bir hadise değildir. Biraz zaman istiyor, eğitim istiyor. Bir geriye dönüp nereden nereye geldiğimi- ze bakın. Tek partili devreden bu- gün çok partili sisteme geçiuniş- tir. Birçok şeyi eskiden konuşa- mazdınız, bugün rahatça yazıyor- sunuz. Ama bunu yaparken de memleketin birliğini, bütünlüğü- nü bozmayacak şekilde bunu da kafamzın daima önünde, önyargı olarak koymak lazım. Zaman bazı şeyleri bize öğretecek. Tabii şu nokta önemli, ayrı bir halk olarak düşündüğünüz takdirde onların aleyhine olur. O yanlışlığı katiyen yapmamak lazım. Çünkü bugün o kökenden gden valilerimiz, Yar- gıtay üyelerimiz, askerlerimiz ve birçok kimse var. Biz bunlara ay- nm yapmıyoruz. Bu düşünce yok- tur TürkiyeMe. Bunu kaybetme- memiz lazım. Kaybettiğimiz za- man onların aleyhine olur. Bunu söylemek istiyorum, yani düsma- nın tuzağına düşmeyelim demek istiyorum. Bazı tuzaklar var bu işin için- de, o tuzaklara düşmememiz la- zım. Sonra PKK hareketine karşı çözüm bu değildir. Onlar hiçbir şeyle latmin olmazlar. — Raporda önerilen nlnsal po- litika olnştnrma meselesi? ÖZAL — Bu konu konuşulu- yor, yeni değil. Milli Güvenlik Ku- nılu'nda konuşulmamış bir poli- tika yok burada. Ulusal politika Milli Güvenlik Kurulu'nda oluşur. Siyasi partilerimizin bazı konulan politik olarak görmemeleri lazım. Bu işte politika yatınmı olamaz. Bu yanlıştır. Ben raporda biraz ona baktım, öyle bir şey var. An- laşılıyor ki SHP epey puan kay- betmiş oralarda, o puanı, rapor- la geri almaya çalışıyor. — Ulusal politika hareket nok- tasnun başı olacaksa siyasi iktida- nn buna Uhrik etmesi dognı ol- maz mı? ÖZAL — Bu konular birkaç kere benim başkanlığımda da ko- nuşuldu. Ondan sonra iş hemen politikaya döndü. Yani iç politika malzemesi yapılmaya başlandı. O yüzden bir kere daha oturup ko- nuşamadık. Politika malzemesi yapılmaması lazım. Problemleri ciddi olarak görmeliyiz. Tabii ki her problemin istediğiniz gibi çö- zümü olamaz. Farkh farkh çö- zümler var, bunu da bilemiyorum. Basın toplantısı Mahmutbey'deki törenden son- ra özal, 10 gazete ve iki ajansın toplam 26 yönetici ve yazonyla Si- livri Klassis Oteli'ne geldi. Bura- da da gazetecilerin sorulannı ya- nıtladı. özal basın toplantısında, ABD ile Yunanistan arasındaki anlaş- manın Türkiye'ye yönelik olduğu yolundaki bir soruya "Biz Yuna- nisun'ın toprak bütünlnğiine te- carnztt düşünmüyonız. Bizim açık ifade ettigimiz karasnlannı 6 rnilden yukan yaparsa tanımayız. Neticede bu bir savaşa gidecekse gidecek tabii. Ama bunun toprak biitünttigünc bir kasO yok. Hbet- teki Türkiye ile Yunanistan arasın- da bir ihtilaf soz konusudur. 10 millik hava sahasım tanımıyonız ve ucaklanmız 6 ile 10 mil arasın- dan geçiyor devamh. O da protes- to ile yetiniyor bu kadar. Bence meseleyi fazla büyütmeye gerek yoktur. Bu konuda Türkiye'nin ta- viz verecek durumu yoklıır" kar- şıhğım verdi. Bir gazeteci Cumhurbaşkam'na "Dış konularda Türkiye'ye karşı artan bir baskı görüyonım. Nedir sizce?" diye sordu. özal, bu soru- yu şöyle yanıtladı: NATO-Varşova "Yıllardır kendi kendimize tel- kio ettigimiz Türkiye, NATO'da önemli bir müttefiktir, NATO'nun güney kanadında çok önemli bir noktadır veya ülkedir. Varşova Paktı'na karşı bir güvenceyiz, bu da doğru. Varşova Paktı ortada kalmadı. Rusya bir tehdit unsuru olmaktan çıkıyor. Şimdi Türkiye1 nin bu bakımdan önemi arlar mı azalır mı? Azalır. Bunu kabul et- meyeceksiniz. Türkiye'nin Varşo- va Paktı bakımından öneminin azaldığı tabiidir. Ama Türkiye'nin başka imkanlan vardır. Türkiye bngün Ortadoğu'nnn en istikrar- lı ülkelerinde biridir. Batı'nın, Amerika'nın bir müttefikidir. NATO da ortadan kalkmış degil. NATO'nun belki genel stralejisin- de bir takım değişiklikler olacak- ür. Buna rağmen Türkiye'nin bu pakt içerisinde belli bir rolü ola- cağı da tabiidir. Dünya banşıoı tahrip eden en önemli noktalar- dan bir tanesi Ortadoğu'dur. Türkiye'nin bu bakımdan özel bir önemi vardır." özal sözlerine devamla, Bal- kanlar'da Sovyet egemenliğinin artık hissedilmediğini, ancak "Balkan mesetesi "nin önümüzde- ki yıllarda dünyanın önde gelen meselelerı arasında yer alacağını, dış Türkler.le Türkiye'nin ilgilen- mesinin doğal olduğunu, ancak bunu ırkçılık olarak görmemek gerektiğini kaydederken, "Biz Misak-ı Milli hudutlan dışına çık- mayı hiçbir zaman düşünmüyo- nız" dedi. AT'de din faktörii Özal, Türkiye ile Avrupa Top- luluğu arasındaki ilişkileri değer- lendirirken "Bu uzun ince bir yol. Bu işin alanda din önemli bir fak- tördür. Ortak Pazar'a bizi Yuna- nistan gibi almazlar. Türkiye'nin Ortak Pazar'a girebilmesinde önemli unsur yapabileceği ekono- mik gelişmedir. Onların menfaa- tine uygun olması lazım. Türkiye^ nin 2000 yılına kadar )-apacagı ge- lişme bu konuda lasa zamanda rol Nüfnsumuzun da bir ekonomik güç olabileceği kanaatindeyim" diye konuştu. tnsan haklan Özal, "Gelişmeler diyorsunsz, insan haklan, demokrasi ve dü- şünce özgürlügü konusunda ne düşünn>orsunuz?" Sorusuna "Başkalannın bizi dürtmesi bize bir fayda sağlayacaktır, ama on- lann da sistera ve düşünceleriııi olduğu gibi kabul edemeyiz" kar- şılığını verdi. özal, Güneydoğu kararnamele- rine, üç parti temsilcinin onay ve- rip vermediği, dergilerin kapatıl- masının demokrasiyle bağdaşıp bağdaşmadığı yolundaki sorulan şöyle yanıtladı: "Bir derginin kendi ideolojisi ve>i a para kazanması içi« memle- ket bütünlüğünü bozmasına izin verilemez. Lç partinin temsilcile- ri bölgede yapüklan incelemeler sonucunda Güneydoğu'da basın yohıyla lahrik vapüdıgı ve özellik- le güvenlik guçlerinin zor duruma sokulduğu konusunda şikâyette bulundular ve bunun durdurnl- masını istediler." "Ayaklanma var" özal, Güneydoğu kararnamele- rine üç parti temsilcisinin onay ve- rip vermediği yolundaki bir soru üzerine şöyle konuştu: "Her par- tiden olmak üzere 6 tane millet- vekiü geldiler, benimle konuştular. Acil tedbiıier alınması gerektiği- ni, güvenlik guçleri üzerinde bas- kı olduğunu soylediler. Orada bas- kı altında tutulan halktan ziyade baskı altında tutulan güvenlik güçleri vardır. Bunu da bana ifa- de ettiler. Olağanüstü Hal Kanu- nu vardır. Aynca, anayasa olağa- nüstü şartlarda KHK çıkanna yet- kisine sahiplir. Biz bunu kullan- dık. KHK'lar anayasaya uygun- dur. Demokrasinin en önemli hu- susiyeti o ülkede yaşaj'an insanla- nn haklannı korumaktır. Böyle bir koşulla demokratik sistem dü- şünülemez. Eğer bu demokratik sistem o ülkenin bütünlüğünü teh- dit ediyorsa, böyle demokratik sis- tem olmaz. Bir kere bunu kavra- manuz lazım. Kabul etmek gere- kir ki burada doiete karşı bir is- yan hareketi vardır. Dtşan ile ir- tibatlı içeriden destekçileri olan ayaklanma hareketi var. Bunu da önlemek devletin görevidir. Biz basınımızdan rica ettik. Biz basın üzerinde herhangi bir tebdit yap- mış degiliz. Bir tane matbaamn kapatılmasından başka. Bu konu- larda mümkün olduğu kadar bi- oynayacaktır. Bir ara şaka niyeU- M ^^jaa o ı u n l u . ne de söyledim. 'Bizi Ortak Pa- zar'a altnayabilirsinlz, arha b za- man başınıza bir Japonya kesüebilirsiniz' dedim. Ben uike- ler arasındaki farklılıklann öyle asırlar aMığı kanaatinde değüim. MAHMUTBEY-KUMBURGAZ PARALI YOLU HİZMETE AÇILDI AÇILIŞ — Otoyol'un açılışına Cumhurbaşkanı Ozal, Başbakan Akbnlnt, işadamian, gazeteciler. aktör Cüneyt Arkın ve kalabalık bir vaUndaş topluluğn katıldı. (Fotoğraf: Lgur Saner) > Yeni otoyol E-5'i rahatlatacak Cumhurbaşkanı Turgut Özal otoyolu hizmete açarken, önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin her bölgesinde otoyol inşaatlarının yaygınlaştınlacağını söyledi. isUnbul Haber Servisi — 2. Boğaz Köprü- sü'nün çevre yolu olarak planlanan Kınalı- Sakarya otoyolunun 35 kilometrelik Mahmutbey-Kumburgaz bölümü, Cumhur- başkanı Turgut Özal tarafından trafiğe açıl- dı. Otoyolun E-5'teki trafiği rahatlatacağı ve halen 1 saatte alınan Mahmutbey-Kumburgaz bölümü 25 dakikaya inecek. Harbiye Orduevi'nden helikopterle geçtiği Gebze'den tören yerine otobüsle giderken ga- zete yöneticileriyle sohbet eden Cumhurbaş- kam özal, önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin her bölgesinde otoyol inşaatlarının yaygınlaş- tınlacağını söyledi. Otoyol projeleri hakkın- da bilgi veren özal, Mahmutbey-Kıımburgaz bölününün Edirne'den Ankara'ya uzanacak yolun bir parçası olduğunu hatırlatarak, bun- dan sonra, "Çeşme-lzmir, tzmir-Aydın; Pozantı-Tarsus, Tarsus-Mersin, Tarsus- Adana-Gaziantep, Kapadokya üzerinden ge- çecek. Ankara-Pozanti; tzmir-Salihli, Aydın- Denizli-Antalya-Manavgat-Alanya; Diliskelesi-Orhangazi-Bursa; L'rfa-Gaziantep- Habur; Ankara-Erzurum-tran sının; Urfa- Adıyaman-Malalya-Samsun otoyollarının yapılacağım" anlattı. Bu yolların kilometre- sinin 3 milyon dolara mal olduğunu kayde- den özal, "11 bin kilometre yol yaparsak, Av- rupa'nın en uzun otoyoluna sahip ülke olurnz" dedi. Utoyoıun açılış töreninde, Cumhurbaşka- nı Turgut özal kürsüye gelirken, protokolde- kilerin ayağa kalktığı ancak, SHP ll Yönetim Kurul üyesi Prof. Tolga Yarman'm ayağa kalkmadığı gözlendi. Yarman, bu harekeü- nin savgısızhk olmadıgını belirterek, "Halk ne zaman ayaga kalkarsa ben de kalkarım" dedi. Bu arada Cumhurbaşkanı Özal'ın ye- raldığı protokol sırasında, sinema sanatçısı Cüneyt Arkın da bulundu. ANAP Teşkilatı Başkanı Orhan Demirtaş ile yan yana oturan Arkın, ANAP'ta politikaya atılacağını söy- ledi. Yapılan konuşmalardan sonra otoyol özal tarafından trafiğe açıldı. Otoyolun 35 kilometrelik bolümünün yaklaşık 48 milyara mal olduğu bildirildi. Bayındırhk Bakanı Cen- giz Allınkaya, ana proje olan Edirne-Ankara otoyolunun Bolu tünelleri dışında 1991 yılmda tamamlanmış olacagını söyledi. dımcı olnrsanız, bu daha çabuk ezilir. Yardıma ol- mazsanız size karşı yapabUeceği- miz bir şey yok. Devlet birtakım tedbirler alnuşnr, kültürcl, ekono- mik ve sosyal tedbirler de alacak- tır. Ama hepsi birden bire yapıla- maz. Zaman istiyor." "Ben tarafsızım" Bir gazeteci, özal'a "Cumhur- başkanı olarak siyasi yönü ağır basan sornlara cevap verdiğiniz düşüncesinde misiniz?" diye sor- du. özal'ın yamtı şöyle oldu: "Ben siyasi partiden gelme bir Cumhurbaşkanıyım. Sizler buna daha anlayamadıruz. Siyasetten gelme bir Cumhurbaşkanı ilk de- fa oluyor. Ondan herhalde, Siz si- yasetten değil. başka kanaMan ge- len siyasetten olmayan bir Cum- hurbaşkanı istiyorsunuz. Ben memleketime faydalı olan ber şe- yi soyleyebilirim. Bundan hiç korkmam. Ben zalen Başbakan iken de tarafsızdım. Ben vatandaşı partili partisiz diye ayirmam. Ama ben ANAP'ı da kurraadım diye- mem. Kunnuşum bu kadar sene başkanlığını yapmtşım. tsteseniz de istemezsenlz de bu gerçeği sl- lemem ben." Bir gazetecinin başkanlık siste- mi hakkmdaki göruşlerini sorma- sı üzerine, SHP ve DYP'nin ikti- dar olduklarında kendisini Cum- hurbaşkanlığı'ndan indirme ko- nusunda anlaşmaya vardıklarını ifade eden Cumhurbaşkam, "Ben de "gelin anayasa değişikliğini şim- di yapalırn. Cumhurbaşkanını halk seçsin' dedim" dedi. özal, Fener Patriği'mn ABD gezisiyle il- gili bir soru üzerine de "Dikkatli davranıyor Ama onu alıp götü- renler başka türlü davranıyor" di- ye konuştu. Su sorunu Cumhurbaşkam özal, İstan- bul'un su sorunuyla ilgili olarak şu görüşleri dile getirdi: "Geçen yıl yeterli yağmur yağ- madı. Rezervlerden stoktaki sular da cekilince zannediyorum mart ayı sonnnda İstanbul'da 140 mil- yon melreküp su kaJdı. Normal- de 350 milyon metreküp su olması gerekiyordu. Yalova'dan, şuradan buradan önemli miktarda sn ge- tiremezsiniz. Petrol taşıyan tan- kerlerin temizJenmesi gerekir, özel tankerlerin olması lazım. Aksi takdirde bütün sular mazot koka- caktır. İki tane ihtimal gözüküyor. Biri, uzun vadede olraasına rağ- men meselenin çözümü Melen ca- yındadır. Melen çayından tstan- bul'a su getirme en hızlı yapılsa 3.5 seneden önce olmaz. tstan- bnl'un su sorvnuna bu yıl için çö- züm hemen hemen yok. Önümüz- deki sene çok daha büyük sıkınti olacağı düşuncesindeyim. Bir dc Manavgat'tan su satılabilir. Bu- nun için kamu ortaklığı gerekB ça- lışmalan sürdürüyor. Bu bütün Türkiye için geçerli. sadece tstan- bul için değil. Manavgat'tan su de- nize bağlanarak buradan satıla- cak. Balonla su taşınraası ihtimali düşük, ama bir yabancı firma bi- ze öneri getirdi."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle