Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3
Polonya'da
yeni parti
• VARŞOVA (AA) —
Polonya'da iktidarda olan
Dayanışma hareketi içindeki
çatlak, Başbakan Tadeusz
Mazowiecki taraftarlannın
ayn bir siyasal parti
kunnalan ile aynlık
nokiasına geldi. Dayanışma
lideri Lech Walesa'nın
tamamen terk edilmesi
nlamına gelen "Yurttaşlar
.iareketi - Demokratik
Eylem" partisinin ortak
liderliğine, 1980'li yıllarda
komünist rejime karşı
Walesa ile birlikte mücadele
eden Zbigniew Bucak ve
Wladyslam Frasyniuk "
getirikliler. Parlamento
binasında yapılan
toplantımn ardından
kuruluşu açıklanan partinin
Başbakan Mazowiecki'nin
politikalannı destekleyeceği
ve reform yanlısı olduğu
belirtildi.
Küba'da
mülteci krizi
• HAVANA (AA) —
Küba'daki Çekoslovakya
büyükelçiliğine sığınan yedi
mülteci tarafından rehin
alınan yedi Çek diplomat
scrbest bırakıldı.
Kendilerine bir uçak tahsis
edilmesini talep eden ve
ABD'ye gitmek istedikleri
bildirilen mültecilerin bu
taleplerinin garanti edilip
edilmediği henüz netlik
kazanmadı. Havana'daki
diplomatik kaynaklara göre
mülteciler, taleplerinin
yerine getirilmemesi halinde
elçiliği havaya uçuracaklan
tehdidinde bulunmuşlardı.
Filipinlerde
deprem
A MANtLA (AA) —
Filipinler'in kuzeyi ve
başkent Manila'yı etkisi
altına alan depremde
ölcnlerin sayısı 88'e, yaraü
sayısı da 130'a yükseldi.
Yıkılan binaların enkazının
altında çok sayıda ölünün
buhınduğundan endişe
edildiği yetkililerce
açıklanırken, kurtarma
ekiplerinin techizat sıkıntısı
çektiği ve aralarında çok
güç Uetişim kurabildikleri
bildiriliyor.
Hükümet krizi
sona erdi
• YENİ DELHİ (AA) —
Hindistan'da yaşanan ,. ,
hükümet krizi Başbakan V.
P. Singh'in zaferi ile
sonuçlandı ve Başbakan
Yardımcısı Devi Lal'in
Haryana eyaleti hükümet
başkanı olan oğlu Om
Prakash Chautala,
görevinden istifa etti.
Chautala'nın, babası
tarafından bu göreve
atanması, 38 kişilik
kabinenin 13 bakanının
istifası ile sonuçlanmış,
istifa eden Singh de
koalisyon ortağı diğer parti
'Herleri ile dün yaptığı
lanünın ardından istifa
mektubunu geri almıştı.
Marcos yine
yargılanacak
• NEW YORK (AA) —
ABD Adalet Bakanlığı, iki
hafta önce yolsuzluk
suçundan beraat eden
FüipinJer eski diktatörünün
eşi Imelda Marcos'un,
Filipinler'deki nükleer
santral kurulması
konusuyla ilgili olarak
büyük jüri tarafından
yeniden sorgulanmasını
istedi. Filipinler hükümeti,
çalışmayacak bir santral
açtığı gerekçesiyle
We$tinghouse şirketi
hakkında dava açmıştı.
Cumhurbaşkanı
adayı
• SOFYA (AA) —
Bulgaristan'da iktidardaki,
eski adıyla Komünist Parti
yeni adıyla Sosyalist Parti,
cumhurbaşkanlığına eski
bir Komünist Parti
muhalifini aday olarak
gösterdi. Bulgaristan'da
geçen ay yapılan serbest
seçimleri kazanan Sosyalist
*>arti'nin, Peter
adenov'un istifasıyla
boşalan cumhurbaşkanhğı
makanu için adayı, bir
sosyolog olan Chavdar
Kyuranov. 69 yaşındaki
Kyuranov, muhalif
faaliyetlerde bulunduğu
nedeniyle 1988 yılında
KP'den atılmış, ancak,
Mladenov ve diğer '
reformcu komünistlerin 10
Kasım 1989 tarihinde Todor
Jivkov'u devirmesinden
sonra tekrar görevine geri
getirilmişti.
RaufDenktaş'ın Rumların başvurusu konusundaATye gönderdiği belge:
Başvuru kanunsuzdıır
V
/ K K T C Cumhurbaşkanı, AT Dönem Başkanı Gianni de /
"Michelis'e gönderdiği belgede, Kıbrıs'nı üyeliği konusundaki \ig
başvurunun gayrimeşru bir idare tarafından yapıldığını belirtti. y çi
LEFKOŞA (AA) — KKTC
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş.
AT Dönem Başkanı ve Italya Dı-
şişleri Bakanı Gianni de Michelis'e
gönderdiği belgede, Kıbns'ın üye-
liği konusundaki başvurunun
gayri meşru bir idare tarafından
yapüdığıru ve işlem görmemesi ge-
rektiğini belirterek "Kıbns'ın Av-
rnpa Toploluğu'na üyeligi, ancak
çöziunden sonra mümkitn olabi-
Hr"dedi.
Denktaş'ın, AT Dönem Başka-
nı'na, Kıbns Cumhuriyeti'nin üye-
lik "başvurusuna" ilişkin olarak
AT Bakanlaı Konseyi'ne hitaben
"Kıbns Türk Memorandumu"
başlıgj altında gönderdiği belgede,
Kıbns'ın iki toplumlu bir ada ol-
duğu ve Rumlann Kıbns'ın tümü-
nü temsil etmeye asla yetkileri bu-
lunmadığı haurlatüdı.
Memorandumda, Avrupa Top-
luluğu'nun, ikiye bölünmüş, ayn
ayn yönetilen ve sabit sınırlârla
aynlmış iki ulkesi bulunan biı
adayı tek üye olarak kabul edeme-
yeceği belirtilerek soruna bir çö-
züm bulunup iki kesimli ve iki
toplumlu federal bir cumhuriyet
oluşturulmadıkça Kıbns'ın üyeli-
ğinin "praük olmayacagY' kay-
dedüdi.
Hem uluslararası hem de ana-
yasal bir anlaşma özelliği taşıyan
1960 anlaşmasının iki toplumlu
bir devlet temeline dayandığı ve bu
anlaşmayla iki toplumun yasal ve
siyasi pozisyonlarının titizlikle dü-
zenlendiği hatırlatılan memoran-
dumda, Kıbns'ın iki toplumdan
sadece biri tarafından yönetileme-
yeceğinin böylece uluslararası hu-
kuk cerçevesine de oturtulduğu
anlatıldı.
Kıbns Türk Memorandumu'n-
da, Rumlann Türkleri devlett«n
dışlamasıyla başlayıp 1974'te
ENOSIS'i önleyen müdahalesiyle
sonuçlanan gelişmeler anlatıldı ve
bugün adada iki ayn yönetimin
bulunduğuna dikkat cekildi.
Memorandumda, 1960 anlaş-
malarmı 1963'te yıkan Rumlann
Kıbns'ın yasal hükümeti olmadık-
lan, hem anayasal hem de ulusla-
rarası bir gayri meşruluk içinde
Denktaş, başvuru üzerine hiçbir işlem yapılmaması
gerektiğini belirterek, "Kıbns'ın AT'ye üyeliği ancak
çözümden sonra mümkün olabilir" dedi. ,
büdigi takdirde, Kıbns Türl Top-
lumu, ATye tiim Kıbns adına iiye
olunmasını en az Rum toplumu
kadar arzulayacakur. O zaman
üyeiigin avantajlannı da, yükü-
münö de her iki toplum birlikte,
dunıstçe omuzlayacaktır. Şu ger-
çek rautlaka kabul edilmetidir ki
tamanuyla Rnmlardan oluşan bir
Kıbra dcvletinin Avrupa Topluhı-
ğn'na girmesi, iki toplum arasın-
daki aynlıklann giderilınesİDe
katkıda bulanamaz.
bulunduklan belirtilerek, "Avru-
pa Toplulağu, anayasal gayrimeş-
ruluk ile uluslararası gayrimeşru-
lugun kesiştiği bir durumu gör-
mezlikten geleraez. KKTC'nin,
Rum başvurusu ile ilgili itirazı,
Rumlann böyle bir başvunıda bu-
lunmaya baklan olmamasına
dayanmaktadır" denildi.
AT Dönem Başıcanı'na gönde-
rilen Kıbns Türk Memorandu-
mu'nun son bölümünde, şu görüş-
lere yer verildi:
"Başvuruyu yâpah otoritenin
yasadışı karakteri, onu böyle bir
başvuru yapabilmekten mahrum
etmektedir. Başvuru geçersizdir vc
üzerinde hiçbir işlem yapılmama-
lıdır. Kıbns'ta bir çöznme vanla-
AvrupaTopluluguna katümak,
yalmzca her iki toplumun statü ve
rolfinn tam olarak yansıtacak ye-
ni bir Kıbns Cumhuriyeti'nin
oluştarulması somcuııda m i n -
kiin olabilir."
Sovyet müsteşar:
Kıbrıs
politik
değiş
amız
nıez
YILLAR SONRA — 15 yıllık bir aradan sonra Mısır'ı ilk kez ziyaret eden Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Hüsnü Mübarek ile
kasım ayında yapüacak Arap zirvesi öncesinde göriiştü.
Suriye Devlet Başkanı, tarihi Mısır gezisini tamamladı
Esad: Kapılamııız Arafat a açık
Hafız Esad, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile barışa
yönelik yeni girişimlerin önemi konusunda görüş birliğine
vardıklannı söyledi.
KAHİRE (AA) — Suriye Devlet Başkam
Hafız Esad, Filistin Kurtuluş örgütü ile ara-
larında önemli görüş aynhklan bulunmadı-
ğını belirterek Filistin Devlet Başkanı Yaser
Arafat'a kapılanmn açık olduğunu söyledi.
13 yılhk bir aradan sonra Mısır'a yaptığı
ilk ziyareti tamamlayan Hafız Esad, dün Su-
riye'ye döndü.
Esad, hareketinden önce Mısır Devlet Baş-
kanı Hüsnü Mübarek ile birlikte gazetecile-
rin sorulannı yamtlarken FKÖ ile temel ko-
nularda anlaşmazhk içinde bulunmadıkları-
ru, görüş aynlıklannın Ortadoğu'da banş
sağlanması konusundaki yöntem farklılıkla-
nndan kaynaklandığım vurguladı.
Irak ile ilişkflerin uzun bir süre alsa bile
normalleşeceğine inandığını belinen Esad, bir
başka soruyu yamtlarken de Mübarek ile ba-
nşa yöneük yeni girişimlerin önemi konusun-
da görüş birliği içinde olduklanm kaydede-
rek "Koşullar aygun ohma banş için
hazınz" dedi.
Esad, Mısır'ı ziyaretinin, Mısır ve tsrail
arasındaki banş anlaşmasını kabul ettikleri
anlamına gelip gelmedifi yönündeki bir so-
ruyu yamtlarken de Suriye'nin, BM Güven-
lik Konseyi'nin 338 ve 242 sayılı kararlanm
kabul ettiğini, kapsamlı ve adil bir banş sağ-
lanmasuu öngören politikalannı sürdflrecek-
lerini söylemekle yetindi.
Mısu- Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek de
Suriye ve Irak arasındaki ilişküerin giderek
düzelmekte olduğunu belirterek iki ülke ba-
sın yayın organlan arasındaki kampanyanın
durduğunu söyledi.
Mübarek, Ortadoğu sorununa değinirken
de ABD ve Israil arasındaki temaslann so-.
nuçlanmasını beklediklerini kaydetti ve "Bo-
na göre ileride ae yapacagımıza karar
verecegiz" dedi.
Arap Birligi
Ote yandan Filistin Kurtuluş örgütü lide-
ri Yaser Arafat, ABD'nin 20 haziranda as-
kıya aldığı diyaloğun yeniden başlaması için
öne sürdüğü koşullan reddettiklerini açıkla-
dı.
Tunus'ta önceki gece toplanan Arap Bir-
liği Bakanlar Konseyi'nde yaptığı konuşmada
Arafat, FKÖ için ABD'nin öne sürdüğü ko-
şullara boyun eğmenin söz konusu olmadı-
ğım bildirdi.
FKÖ lideri Yaser Arafat, konuşmasında
ABD'nin Ortadoğu'dalri politikasım ve işgal-
ci "tsrail'e verdigi sınırsu destegi" şiddetle
elestirerek ABD-FKÖ diyaloğunun askıya
almmasınm Israil'deki yeni hükümeti teşvik
etmek amacuu taşıdığını söyledi.
Arap Birliği Bakanlar Konseyi de ABD-
FKÖ diyaloğunun yeniden başlaması için ba-
n şartlar öne süren VVashington yönetiminin
isteklerini reddeden FKÖ ile dayanışma için-
de olduklanm bildirdi.
FKÖ'nün isteği ile iki gündür olağanustü
toplantı yapan Arap Birliği'nin, dün yayım-
lanan sonuç bildirisinde, özellikle VV ashing-
ton yönetimi ile ABD-FKÖ diyaloğunun ye-
ni şartlar altında başlaması olmak üzere Arap
ulusunun uluslararası alanda çabalanm art-
tırmasının kararlaştınldığı belirtildi.
FKÖ ile ytirüttüğü diyaloğu 20 haziranda
askıya alan ABD, Filistin Devlet Başkanı Ya-
ser Arafat'tan 30 mayısta lsrail plajlarına
karşı girişilen saldırının sorumlusu Filistin
Kurtuluş Cephesi'nin lideri Ebu Abbas'm kı-
nanmasını ve >"ürütme komitesinden çıkar-
tılmasını istemiş, Arafat ise bu isteği red-
detmişti.
Bu arada, FKÖ'nün Arap Birliği nezdin-
deki temsilcisi Hakan Balavi, düzenlediği ba-
sın toplantısında, Arap Birliği'nin bu tutu-
munun memnuniyetle karşılandığıru belirte-
rek, "ABD'nin şantajlarını reddeden Arap
Birliği'nin bu tutumu hepimizi memnun
etmiştir" dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Buro-
su) — Sovyetler Birliği'nin A.ıka-
ra Büyükelçiliği Müsteşan Vladi-
mirGeorgiev, UlkesininKıbns ko-
nusundaki tutumunun, "konjoak-
türel degişimlere tabi olmadığıu"
ve toplumlararası diyalogdan yana
olduklanm belirtti. Georgiev,
"Kimseye baskı yapmak niyetiBde
de degiliz" diye konuştu. Georgi-
ev, Fener Patriği Dimitrios'a
ABD'de yakışünlan 'ekümenik'
(evrensel) statü konusunda da
"Bano açıklayanlann, iıH»wmiTi
kastettiklerini sanmıyornm. 15.
yiizyıldan beri Fener'den bagımu
bir patrigimiz var" dedi.
Sovyetler Birliği Komünist Par-
tisi'nin 28. Kongresi nedeniyle dün
bir basın toplantısı düzenleyen Ge-
orgiev, ABD-Yunanistı n Savun-
ma Işbirliği Anlaşması'na(StA)da
değinerek ulkesinin çeşitli ulkeler-
de bulunan yabancı askerlere kar-
şı olduğunu anımsattı ve "Bu ruto-
mumuzdan bareketk, bn anlaşma-
ya ilişkin tutumumuzu tahnün
edebilirsiniz" diye konuştu.
Georgiev, Komünist Partisi'nin
(KP)28. Kongresi'ndeiküdarteke-
linden vazgeçmesinin teyit edildiği-
ni söyleyerek "Parti ile devlet or-
ganlannın aynlraasına dogrn yeni
adım ablmıştır. KP, çok partili sis-
tem iciode çahşmaya hazur olduga-
nubildirmiştir'dedi.
KP Kongresi'nde banşın takvi-
ye edilmesinin dış politikada esas
olarak kabul edildiğini söyleyen
Georgiev, "Ortak Avmpa evinin
kunılmasiBa yönelik dış siyaseti-
mizdevamedecek.BadaBab.NA-
TO, ABD ve komşularit Uişldleri-
mize > ansıyacakür'' diye konuştu.
Kıbns
Dahasonra Kıbns sorununailiş-
kin son gelişmeler hakkında bir so-
ruyu yanıtlayan Georgiev, Sovyet-
ler Birliği'nin Kıbns konusundaki
tutumunun 'rutarlı oldugnnu ve
konjonktürel degişimlere tabl
olraadıgınr belirtti. Sorunun iç
cephesi' açısından, adadaki iki top-
lum arasında halledilmesi gerekti-
ğine inandıklannı bildiren Georgi-
ev, 'dış. cepbe' olarak da BM'nin
çabalanna değer verdiklerini ve
bunlan desteklediklerini bildirdi.
Ulkesinin bu tutumunun gerek
Kıbnslı Türkler gerekse Kıbns
Rumlan için uygun olduğunu sa-
vunan müsteşar, "Biz diyalogdan
yaoayızve kimseye baskı yapmak
niyetinde degiliz" dedi.
Silahsızlanma sürecini denetleyecek uydu, Akdeniz'i de izleyecek
Avrupadan O.Doğu'ya uzaygözü
EDtP EMİL ÖYMEN
LONDRA — Avnıpa'da Kon-
vansiyonel Kuvvet tndirimi Müza-
kereleri (AKKUM) ile "Aüantiki
tea Urallar'a kadar" silahsızlan-
dınlması öngörülen Avnıpa'mn
güvenliği ve silahsızlanma anlaş-
malanna uyulup uyulmadhğı, uza-
ya yerleştirilecek bir uyduyla de-
netlenecek. Avrupa ülkelerini de-
netlemesi öngörülen uydunun
gözlem kapsamına, "Avrupa için
teUutdT olarak nitelendirilen Ak-
deniz havzası ve Ortadoğu da alı-
nacak.
Uyduyla denetlenmesi
planlanan 8 milyon kilometreka-
rdik bölgenin içinde, Türkiye,
Kıbns, Ürdün, lsrail, Irak ve "Is-
faui «emellere dayalı bir devlet dü-
zeai kurma tefalikesi" bulunan Ce-
zayir de bulunuyor.
"NATO'ııun Avrupa Ayagı"ola-
rak tammlanan "Ban Avrupa
Birligi" (BAB) tarafından hazır-
lanan "Avnıpa'da silahsızlanma
İçin Gözlem Uydubn" başhkh ra-
porda, Avnıpa'da AKKUM son-
rası silahsızlanma ve Avrupa'nın
genel istikrar ve güvenini bozucu
olası tehditler sıralandı. Raporun
Türkiye'nin de yer aldığı bölgeyi
ilgilendiren bölümünde, "Doğn
Avrupa ve Balkanlar'da ulnsal ve
etnik sorunlann çözümü benüz
nzakbr. Buna ek olarak Batılı sa-
nayileşmiş ve laik topmmlann ye-
minli düşmanı olan lslami temel-
lere dayalı devlet duzenini savunan
görüş, Avrupa'nın güney sımrla-
nndaki ülkelerde önem kazan-
maktadır. Bu görüş, etnik ve rail-
liyetci hırslarla ve söz konusu yö-
rede sürüp giden silahlanma ile
birlikte Avrupa için ciddi bir teh-
dit ohıştunnaya baslamışdr" den-
di. Avnıpa'mn bu tehdide karşı-
hk önlem alması gerektiği kayde-
dilen raporda, "Stratejik gözlem
uydusunnn önemli bir görevi, Ak-
deaiz yöresini göziemek olacakür.
Bn yörede bunalun ve çaöşma oia-
sıhgı yüksektir" dendikten sonra
isim verilmeksizin, "Bazı üikder
kasıtlı olarak füzeler yolu ile top-
lu kıyıma yol açacak yeni silahlar
geliştirmektedirler" dendi.
tngiltere, Fransa, Benelüks ül-
keleri, Batı Almanya, ttalya,
tspanya ve Portekiz tarafından or-
taklaşa hazırlanan raporda dile
getirilen kaygüar, Akdeniz havzası
ile Ortadoğu'daki siyasal koşulla-
nn gerginleşmeye yüz tuttuğu bir
sıraya rastlıyor. Raporda, lslami
temellere dayalı devlet görüşünün
yerel yönetimlere girdiği Cezayir1
den Kıbns'a, Irak'tan Israil'e,
Irak'a giderek yaklaştığı gözlenen
Ürdün'den FKÖ'ye ve Güneydo-
ğu'daki gelişmeler nedeniyle
Türkiye"ye kadar tüm bölge,
Sonulu' olarak nitelendiriliyor.
BAB tarafından kurulacak bir
uydu kurumunun, gerekli özellik-
lere sahip bir uyduyu on yıl için-
de geUştirebileceği tahnün ediliyor.
Bu arada tspanya, İtalya ve Fran-
sa tarafından aynı amaçlarla ge-
liştirilmekte olan askeri gözlem
uydusu "Helios"un en erken
1993'te fırlatılabileceği açıklandı.
Amerikan kuvvetlerinin Batı
Avrupa'dan çekilmeye başlaması
ve silahsızlanma sürecine girüme-
siyie birlikte Batı Avnıpa'mn gü-
venliğini zaman içinde BAB'ın
üstlenmesi bekleniyor. Mart
1989"dan beri Viyana'da sürdürül-
mekte olan ve sonbahara kadar
tamamlanmaya çalışılan AK-
KUM'un bu ilk aşamasında anlaş-
ma sağlanması durumunda, "At-
lantik'ien Urallar'a kadar" bir
bölgede silahsızlanma başlayacak.
DlSBASIN
lfeni bir Avrupa'ya doğruBirinci Dünya Savaşı'ndan sonra galip ul-
keler Avrupa'yı parçalayarak, savaşın izlerini
gidenneye gücü yetmeyen âdeta "buruk" bir
banş sağladılar. Almanya'nın topraklan azal-
dı. Almanlar için bir yoksulluk devresi başladı.
Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra galip ülke-
ler Almanya'yı Avrupa'yı ve ideolojilerini bö-
lerek, 45 yıl sürecek soğuk savaşın başlama-
sma neden oldular. Sovyetler Birliği Avrupa1
mn doğu yansına el attı: tngiltere, Fransa ve
ABD ise NATO'yu kararak askeri bağlanm
sağlamlaştırdılar. Bunun yanı sıra ekonomik
bir birliğin temelini attılar.
Geçen cuma günü Londra'da NATO üyele-
ri George Bush'un önderliğinde bir araya ge-
lerek, soğuk savaşa son verme yolunda bir
adım attılar. Demokratikleşme ve birleşme sü-
recinde olan Almanya'ya ve bocalayan Sovyet-
ler Birliği'ne el uzatan, Atlantik'ten Urallar'a,
Baltık'tan Adriyatik'e uzanan tek bir Avrupa:
yı müjdeleyen bir banşın temelini attılar.
Amaç, soğuk savaşı kaybeden Sovyetler Bir-
liği'ni daha da kötü bir duruma düşürmek de-
ğil. Tam tersine, Moskova'nın güvenini kazan-
mak ve böylece nükleer silahlan azaltma an-
laşmalanna uyan, Almanya'nın birleşmesini
destekleyen, yeni Avrupa'nın bir parçası olan
bir Sovyetler'in dostluğunu kazanmak.
Moskova'nın askeri liderleri, Doğu Avrupa1
daki pozisyonlannın sarsılmasım üzüntüyle
karşılıyorlar ve Gorbaçov'un silahsızlanma ko-
nusunda ağır hareket etmesine neden oluyor-
lar. Londra bildirisi Avrupa'da silahsızlanma
çıkmazım çözümleyebilir.
NATO'nun, Bush'un nükleer silahlan an-
cak "son çare" olarak kullanma çağnsına uy-
ması, bu gelişimi hızlandıracak gibi. "Son
çare" önerisi nükleer tehditlere olan eğilimi
azaltıyor ve hem Avrupa'ya, hem Sovyetler
Birliği'ne güven veriyor.
Moskova, NATO'da birleşmiş bir Alman-
ya tezin her zamankinden daha fazla yaklaş-
tı. Ancak yine de Batı'nın yeni gücüyle Sov-
yetler Birliği'ni dışlayabileceği endişesinde Bil-
diri bu endişeyi büyük oranda azaltıyor. NA-
TO üikeleri bir yandan Gorbaçov'u NATO
1
da konuşma yapmaya çağırırken, diğer bir
yandan da Varşova Pakü ülkelerini gözlemci
olarak NATO'ya davet ediyorlar. Sovyet lider-
leri bu önerileri büyük bir hevesle karşüadılar.
Tüm bu gelişmeler, NATO'nun askeri bir
birlikten siyasal bir birliğe dönüşüm aşama-
sında olduğunu ve yıllardır suregelen Rusya
korkusunun bitmek üzere olduğunu gösteri-
yor. NATO bu yenilikleri yaşarken, özünü ta-
mamıyla değiştirmemeye de dikkat ediyor.
Sm^etler Birliği'nde yapılan yenilikler kalıcı
olacağa benziyor, ama muhafazakârlar bir
'^eri dönüş" yapabilirler. Moskova nükleer
silahlan azaltma sözü veriyor, ama bu geli-
şim yalmzca başlangıç aşamasında.
Hepsinden öte NATO liderleri NATO'yu da
aşan gelişmelere yol actılar. NATO liderleri-
nin Avrupa Güvenlik ve tşbirliği Konferansı1
mn (AGİK) kapsamını genişletme önerileri,
tüm Avrupa'yı saran bir güvenlik sistemine
doğru atılan bir adım niteliğinde. Tüm bu ge-
lişmeler, Avrupa'nın banş içinde bir bütunlüğe
doğru yol aldığını müjdeliyor. (19 Temmuz)
DUN^ADA BUGUN
AlİStRMEN
Koşul
1989 yılı olayları Türkiye'yi hazırlıksız yakaladı. Yirminci yüz-
yılın bitmesine 10 yıl kala başlayan hızlı ve büyük değişimin dı-
şına düşen Türkiye'nin insanları bir süre çevrede anlayamadık-
ları, katılamadıkları büyük bir yenilenmenin gerçekleşmesini, el-
leri boğürlerinde izlemek durumunda kaldılar. Artık bu aşama
geride kalmış bulunuyor. Artık Türkiye'nin insanları çevrelerin-
de gelişen, anlayamadıklan, yabancısı otâukları olayları izlemekle
kalmıyor, yine çevrelerınde, kendileriyle ilgili, ama TC'nin de ka-
rışamadığı, etkin olamadığı gelişmeler olduğunu görûyorlar.
Kıbrıs'tan, Patrikhane konusuna, Ermeni sorunundan, Avru-
pa'dan dışlanmaya, insan haklarından NATO'nun yeni konumu-
na kadar, birçok alanda Türkiye dış güçlerin konusu. Ama Tür-
kiye Cumhuriyeti kendisine yönelik bu girişimler ya da kendi s>r-
ttnda oynanan bu oyunlar karşısında, umarsız ve etkisiz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda, bir hükümeti, bir Dışişleri
Bakanı, bir Dışişleri Bakanlığı örgütü ve yurtdışında temsilcilik-
leri var. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda bir dış politikası
yok.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye'de işbaşında olan hü-
kümet gerçek bir dış politika uygulamaya kalksa bile, böyle bir
uygulamayı yapabilecek olanaklara da sahip değil. Bu durum-
da, dış politikasızlığımızın gerçek nedenlerine dokunmaksızın,
hükümetten dostca olmayan davranışlara sert ve etkin tepki gös-
termesini, kişiltkli davranmasını istemenin de bir anlamı yok.
Çünkü bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kişilikli tepkiler goste-
rebilmesinin, tutartı bir dış politika uygulayabilmesinin ön koşullan
bile yerine gelmemiştir.
Türkiye'yi dış politikasızlık ya da dış politikada umarsızlık çu-
kuruna iten, yalmzca içinde bulunduğu imaj erozyonu değildir.
Evet, gerçi Türkiye'nin imaj erozyonu inanılmaz boyutlara var-
mıştır ve uygar dünyada Türkiye gerçekten, ciddiye alınmayan,
bir baskı, zulüm ve işkence ülkesi olarak görülmektedir. İşin daha
da kötüsü, bu çirkin gorüntü kendimizi tanıtamamamızın bir so-
nucu değil, ülkemizde neler olup bittiğintn herkesçe iyı bilinme-
sinin ürünüdür. Başka bir deyişle çirkin olan görüntümüz, hoş
olmayan yapımızı tam olarak yansrtryor. Doğallıkla da bu durum-
da, insan haklannın çok büyük bir önem kazandığı, demokrast-
nin temel kavramları ve ölçütleri konusunda evrensel bir uzlaş-
manın oluşmaya başladığı bir anda, Türkiye'nin dış politikada
bir ağırlığı olması beklenemez.
imaj erozyonu ve hızla gelişen bir dünya ile yapısal uyuşmaz-
lığın yanı sıra, soğuk savaş döneminin geride kalmakta oluşu
da bir zamanlar "hür dünyanın kalesi" etiketi altında istediği baskı
rejimini uygulayanların kullandıkları soğuk savaş şantajı silahı-
nı da artık etkisiz kıldığı için çağının gerisinde kalmış olan An-
kara artık, kendi çağdışılığını tehdit ve şantajla kabul ettirmek
olanağmdan yoksun kalınca, lafını kimseye dinletemez olmuş-
tur.
Görünen odur ki, Türkiye'nin dış politika çıkmazı ANAP ikti-
darı sürdükçe ortadan kalkmayacaktır.
ANAP iktidarının sona ermesiyle birlikte Türkiye'de de yuka-
ndaki koşulların değişmesı ve dış politikanın önündekı engelle-
rin kalkmaya başlaması beklenebilir.
Ama unutmamamız gerekir ki, yukarıda saydığımız engelle-
rin kalkması bile tek başına fazla bir anlam taşımayacak, Türki-
ye kendini doğru dürüst tanımlamadan, kendi kimliğıni bulup ön-
ce kendisi bunu özümsemeden ve sonra da, bütün dünyaya bu
kimliği açık ve kabul edilebilir biçimde açıklamadan hiçbir yere
varamayacak, yine tutarlı bir dış politika izlemeyecektir
Sözünü ettiğimiz kimlik sorunu, ümmet mi, yoksa millet mi ol-
duğuna karar veremeyenlerin içinde bulundukları ve ülkeyi de
birlikte sürükledikleri kimlik bunalımını da aşıyor.
Artık yalmzca ulus ile ümmet kimliklerinden birini seçmek yet-
miyor. Bundan böyle Türkiye, orta ve uzun erimli amaçlarını da
iyi tanımlamak, bölgedeki durumunu iyi saptamak ve insanlık
ailesine hangi işlevlerle, hangi amaçlar, hangi katkılarla katıla-
cağını belirlemek, bu kimliği önce özümseyip, sonra bütün dün-
yaya ilan edip, anlatmak zorundadır.
Bu koşul yerine getirilmedikçe, günü gününe yaşamanm, an-
lamsız notalarla durumu idare etmenin, sonuçsuz tepkiler gös-
terip, dış olaylarda her yapılanı sineye çekmek demek olan dış
politikasızlık batağında çabalamanın sonu gelmeyecektir.
AVRUPA TOPLULUĞU
Malta, tiyelik
içiıı başvıırcluBRÜKSEL (AA) — Avrupa
Topluluğu'na üyelik başvurusun-
da bulunanlar listesine Malta da
katıldı. Türkiye, Avusturya ve
Kıbns Rum yönetiminden sonra
Malta da dün Avrupa Toplulu-
ğu'na tam üyelik başvurusunda
bulundu.
Belçika'mn başkenti Brüksel'-
de toplanan AT Dışişleri Bakan-
lar Konseyi sırasmda, AT'yi ziya-
ret eden Malta Başbakanı De
Marco, AT'ye Dışişleri Bakanı G.
De Michelis'e iletti.
Tam üyelik başvurusu arifesin-
de 12 AT üyesinin başkentlerin-
de temaslarda bulunan Malta
Başbakanı De Marco, yarın da
topluluk komisyonunun yüksek
düzey yetkilileri ile görüşecek.
AT Bakanlar Konseyi binasın-
da bir basın toplantısı düzenleyen
Malta Başbakanı de Marco, Mal-
ta'ntn AT'ye tam üyeliğınin 3 ila
S yıl içinde gerçekleşmesi için cid-
di bir engel görmediklerini ileri
sürdü.
Ulkesinin AT'ye tam üyeliği
için doğal olarak bazı ufak tefek
sorunlann çözülmesi gerektiğini
belirten De Marco, tam üyeliğe
geçiş döneminin bu sorunlann çö-
zümüne yeterli olacağını savundu.
Topluluğa yakın çevrelere gö-
re Kıbns Rum kesimi ve Malta'-
mn tam üyelik başvurulanm ta-
kiben normal prosedür gereği,
topluluk komisyonuna bir rapor
hazırlama görevinin verümesi yö-
nündeki karann, en erken AT Ba-
kanlar Konseyi'nin eylül ayında-
ki toplantılannda alınması bek-
leniyor.
Öte yandan Yunanistan'ın ise
Kıbns Rum kesiminin tam üyelik
başvurusunun bir an önce Bakan-
lar Konseyi'nde görüşülmesi ve
normal prosedürün başlatılması
yolunda baskı yaptığı öğrenildi.
Macaristan
Bu arada Macaristan'ın da
1992-1995 arasında AT'ye üye ol-
mak istediği bildirildi.
Macaristan Başbakanı Jozsef
Antall'ın Danışmanı Stephen
Bethlen, Londra'da düzenlediği
basın toplantısında, "1992'de
AT'de olmak istiyoruz" dedi.
Bethlen aynca, hükümetinin bu
yıl içinde 8, gelecek yıl da 12 dev-
let şirketini özelleştirmeyi planla-
dığını söyleyerek, gerçekleştir-
mekte olduklan yapısal ekonomik
reformlann Macaristan'ın en geç
1995'te AT'ye üye olmasını sağ-
laması gerektiğini savundu.
Stephen Bethlen, "Topluluğa
girmek için bütün özelliklere sa-
hip oldugumuza inanıyonız, çün-
kü iyi işleyen bir demokrasimiz
var" dedi.
Bazı çevrelerin Macaristan'm
AT üyeliğini 10 yıl geciktirmesi-
ni ve bunun yerine Çekoslovakya
ve Polonya ile işbirliğini arttırma-
sım önerdiklerini kaydeden Beth-
len, "Bu iyi niyetli bir öneri, ama
iyi bir öneri degil" diyerek, Çe-
koslovakya ve Polonya ile işbir-
liğinin AT üyeliğirûn yerini ala-
mayacağını vurguladı.
Ingiltere
lslami
özerkük
UanıLONDRA (Cumhuriyet) — tn-
giltere hükümetinin, ülkede yaşa-
yan 1.5 milyon Müslümanın çıkar
ve isteklerini gözetmediğini öne
süren dini temelcilik yanlısı radi-
kal görüşlü bir grup, "özerklik"
ilan etti. tran yanlısı görüşleriyle
tanınan Islam Enstitüsü tarafın-
dan düzenlenen kongrede, 'Yasa-
lar çerçevesinde ve toprak talebi
olmaksızın Ingiltere yönetiminden
özerklik' ilan edildi. tlanda, sade-
ce Müslümanların katüabileceği
bir parlamento oluşturulması, In-
giltere Müslumanlan ile lran ara-
sında özel ilişki kurulması çağrı-
sı da yapıldı. Parlamentoya para-
sal desteğin, merkezi bir bilgisa-
yara geçirilecek olan 'tüm mü-
minler'in seçmen kütüklerine da-
yamlarak sağlanacağı açıklandı.
Enstirü, bu amaçla ilk aşamada S
milyon sterlin (22.5 milyar lira)
bağış toplanabileceğini hesaplı-
yor. Adı, 'lngiliz Müslumanlan
Konseyi' olacak parlamentonun,
tngiltere genel seçimlerinde Müs-
lümanlann hangi partiye oy vere-
ceklerine de karâr vermesi öngö-
rülüyor. Bu şekliyle konseyin,
Müslüman toplumun büyük oy
potansiyeli ile tngiliz siyaset ha-
yatında anahtar rolü oynamaya
hazırlandığı izlenirai ediniliyor.
tslam ülkesiyle özel ilişki,
gereklidir" şeklinde dile getirilen
'tran'Ia yakın işbirligi ça|nsı'nın
ise tngiltere'de yaşayan Müslü-
manlar arasında bölünme yarat-
ması kaçınılmaz görünüyor.