Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyel
Sahtbı Cumhunyet Matbaacılık ve Gazetecıhk Turk Atıonım Ştrketı adına
N»dır N«di # Gencl Yayın Muduru Hasan Omal, Vluesstse Muduru.
Emine l şaklıgit, Yazı lşlerı Muduru' Oltaj Goncnsin, % Haber Merkezı
Mudjru Valçın Bavır, Sayfa Duzenı Yoneımcnı Ali 4or. # Temsılcıler
\NkARA Ahmel Tan. tZMlR Hilunn Çctiıüuıpı «ıDAN<V Çrtin V*t»o*lu
1',- Poitıka CcM Bafbngıç, Dış Hıberfcr Irpa tata, Ekonomı: Co«H Ikrhu. U Soıtlika- Şafcnn Krtmri, Kullür CfM Islrr.
Egllım Geocn Şt}lu, Haber Arastırma Isnri Ikr1t.-m, Vun Habcrlcn SerfK D o f ı . Spor Damimanı Abdtdkıdır VucDmın.
Dızı Yaalaı Knm Çakjlua, Ara5Unr.a ŞşUn \Jpiy, Duzdıme Abdafak YlBo. # KoorduMIOr Aluart Konfcan. • Malj Işler
Enıl flkmt, 0 Muhaseoc Boknl tener • Bulçe-PLanlama S • #
Akyol 0 Idarc Husom Gam, • Işletmc Oader Çtük. •
. • ş
Rrklam V v Tbnın, # Ek Iraymlar Hulvs
Nail tnL #) Pcrsonet Scvgi Bosaaooftto
Basan w Knan. Cırnıhun?w Matbaacılık « GazOeoiık T.A.S. Turt Oca# Cad 39/41 ^ t
34334 Isl PK 246-Jsajıb»ıJ Td 512 05 05 (20 haı), lüa. 22246 Faj. (1) 526 60 72 •
Bumkr A^an: Zıya Gokalp Bh Inkriap S. So 19/4, "H İ33 11 41-47, TÖCL 42344 Fta. (4) 13}
05 6* 9 I*"» H 7ıva Bh 1152 SJ/J, Td: 13 12 30, Tdn. 52359 Fu_ (51) 19 53 «0
tnonu Cad 119 S No 1 Kal 1. Td. 19 37 52 (4 haı». Td». 62155. Fu. (71) 19 37 52
TAKVtM: 7 \A\YIS 1990 Imsak: 4.06 Güneş: 5.49 Oğle: 13.05 Ikindi: 16.58 Akşam: 20.13 Yatsı: 21.47
1ıırkıye nın
nükleer
dönemeciMilli Savunma Bakanı Safa Giray, NATÖ
Nükleer Planlama Grubu toplantısı için
bugün Kanada'ya gidiyor.
ANKARA (Cumhunyet Büro-
su) — NATO ülkelerinin yeai
nükleer politikaları, Kanada'da 9
mayıs çarşaraba giinü başlayacak
NATO Nükleer Planlama Grubu
Toplantısı'nda (NPG) tartışıla-
,cak. Toplantı, ABD Başkanı Ge-
orge Bush'un geçen hafta NATO
üyesi ülkelerin liderlerine gönder-
diği nükleer yükümlüluklere iliş-
kin mektubundan sonra önem
kazandı. Toplantıda ozellikle son
dönemde Avrupa'da gelişen
"olumlu" koşullar nedeniyle ye-
ni nükleer yükümlülük almaraa
kararım sürdüren Türkiye'yi, Mil-
li Savunma Bakanı Safa Giray
temsil edecek.
Bruksel'de hafta içinde yapılan
NATO toplantısı ABD Başkanı
George Bush'un önerilerinin gün-
deme gelmesiyle ittifakın nükle-
er stratejisi açısından önemli bir
dönemeç oluşturduğuna işaret
eden gözlemcilere göre son geliş-
meler, Türkiye'nin nükleer poli-
tikasıru iki yönlü olarak etkileye-
cek. Bunlardan birincisi yaklaşık
30 yıldan bu yana Türkiye'de ko-
nuşlu bulunan nükleer topçu ba-
taryalarının tasfıyesi. Ozellikle
Trakya ve Doğu Anadolu'da bu-
lunan 155 ve 203 milimetrelik
nükleer toplar Türkiye'nin kom-
şularıyla ilişkisi açısından kritik
bir unsur olarak değerlendirili-
yor. Çift anahtar esasına dayalı
ve ABD ile Türkiye'nin ortak ka-
rarıyla kullanılabilecek toplar,
Ankara'nın bu topları tek taraflı
olarak "caydıncı" unsur biçimin-
de değerlendirmesini de olasılık
dışı kılıyor. Son gelişmeler çerçe-
vesinde Ankara da bu topların
tasfiyesini istiyor.
Ankara'nın yeni nükleer stra-
tejisini etkileyecek ikinci bir un-
sur ise yaklaşık 250 km. menzıllı
TASM (havadan karaya taktik
füzeler) füzeleri. Konuyu bir sü-
re önce Cumhuriyet'e değerlendi-
ren Genelkurmay'dan üst düzey-
de bir yetkili, TASM fuzelerinin
askeri açıdan "cazip silahlar" ol-
duğunu belirtmiş, "Ancak niikle-
er silahlar öncelikle siyasi nitelik-
lidir, siyasi karar gerektiririer"
demişti. Bu çerçevede görüşleri-
ne basvurulan siyasi makamlara
yakın kaynaklar ise, Türkiye'nin
geçen yıl Avrupa'daki "olumsuz"
koşullara karşın nükleer yüküm-
lülük almamasını örnek göstere-
rek, "Bu yıl bu kadar olumlu ko-
şullar varken neden ilave yuküm-
liilük alalım " sorusunu yö-
nelttiler.
Nijat Özön, 40yıldır sinema üzerine araştırma, inceleme ve eleştirileryazıyor
Sanatın orta yeri sinemay"Sinema, bütün
sanatları birleştiren,
adeta bir ülkenin, bir
toplumun kültürünün
ortalamasını veren bir
sanat. Aynı zamanda
birendüstrikolu."
ALPAY KABACALI
"Sinema} la ügüenmeye öç dört
yaslarında başladım" diyor.
"Once evd« gördüm. Baham, bir
amalör olarak sinemacılığa, to-
tografçılığa meraklıydı. Fotograf
çeker, kendisi banyo eder, kendisi
basardı. Aynca küçuk bir Patbe.
Baby alıa ve göstericisi vardı.
Onunla hcnı bizim filmlerimizi çt-
kerdi, bem kJralaomış filmleri
gösterirdi. lyi bir sinema seyirci-
siydi, beni de öyle yetiştirdi."
Babası, MusUfa Nibat Özön
(1896-1980). Edebiyat tarihi ve dil
alanındaki çalışmalan, öğretmen-
liği, çevirileri, dergi yaymahğıy-
la tanınan değerli bir kültür ada-
rnımız. Evinin dört bir yarunı dol-
duran kitaplarla, dergi ve gazete
koleksiyonlanyla ugraşmakla ye-
ünmeyip fotoğrafla, sinemayla da
ilgilendiğini öğrenmiş oluyonız
böylece.
Nijat özön, kendini işte bu çev-
rede buimuş. Babası hukukçu ol-
masını istermiş. Ama o, sinema
öğrenimi veren bir kurum bulun-
madığı için, Türk dili ve edebiyatı
öğrenimi görmuş; dille, edebiyatla
bağlantısım hiç çözmemiş. Dil
üzerine kitaplar hanrlamış, hazır-
NİJAT OZÖN — Türk sjneması son yıllarda ea
buaalımlı çağlannı yaşıyor.
POR TRE NİJAT ÖZÖN
Sinema dersleri1927'de Istanbul'da doğdu. A U Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakultesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü ile Kütüphanecilik Bölumü'nü bitirdi
(1952). İstanbul'da bir yayınevinde çalıştı
(1952-54), özel bir şirkette çevirmenlik yaptı
(1956-58). Ankara'da Anadolu Ajansı Dış
Haberler Bölümü'nde uzun yıllar çevirmen,
sekreter ye bölüm başkanı olarak çalıştı, emekli
oldu (1958-80). AÜ Basın ve Yayın
Yüksekokulu'nda iki dönem (1966-68) sinema
dersi verdi. Sinema Yazarları Derneği Onur
Belgesi'ne (1980), tFSAK Sinema Ödülü'ne
(1989), 8. Uluslararası Istanbul Film
Festivali'nin sinema ödülüne değer görüldü.
1950'den bu yana çeşitli dergi ve
aasıklopedilerde sinema üzerine eleştiri ve
incelemeler yazdı.
lamakta... Geçimini çevirmenlikle
kazanmış uzun yıllar...
Ne vaı ki en büyük tutkusu si-
nema olmuş. öğrenciliği sırasın-
da Beyoğlu, Şefazadebaşı sinema-
lanndan kopamıyor. Sonraki yıl-
larda da Ankara sinemalanyla,
yaz tatillerinde Jstanbul sinema-
lanyla içli dışlı.
Lisedeyken, sinemayla uğraş-
maya karar veriyor: "Bir kere, o
zaman sinemayla UgUeaen, sine-
mayı sanat olarak beninueyen
pek kimse yoktu" diyor. "fidn-
cisi, benim için bütün sanatlann
bir toplamıdır sinema. Çok can-
lı, dinamik bir sanatlı, gelecegi
olan bir sanattı. Aynı zamanda
dogup biiytmekte olan, dogma-
sını ve böyömesini bizzat tanık
olarak izledigim bir sanatd. Ve
çok geaiş IdtMetc yaygıalaşabileo
demokratik bir sanattı."
Kesin karanıu verince, sinema
üzerine kitaplar ediniyor. Türkçe
yayın yok denecek kadar az oldu-
ğu için Fransızca ve Ingilizce ki-
taplar. .. Bu dilleri de ozellikle si-
nema yayınlannı okumak için
kendi kendine öğreniyor.
Giderek Türk sinemasınm tari-
hini araştırmaya girişiyor Nijat
özön. Karşılastığı en büyflk güç-
lük, kaynak yokluğu. Sinema
önemsenmediği, sanat sayılmadı-
ğı için kimse belgeleri, fîlmJeri
saklamayı düşünmemiş:
"Bircok belge yok olmaş, bir-
çok film yanmış dunımda. O dev-
ri yaşamış olanlar yavaş yavas git-
mekte... Sinemaramn dogusuna,
iik (ea$nK yıllannı incelerken çok
zoriandım. EMe kafauı ufak tefek
şeylerden yarartanarak, adeta bir
arkeolojik araşbnna yapar gibi
çahstıın. tlk dönemleric ügili, da-
ha çok söylentilere ve çok eskimiş
anılara dayanan bilgiler vardır.
Onlar da olayı aydınlatmaktan
çok araçürmacılan yanıltıcı nite-
Hkte şeyler. Birinin dedigini öte-
kinia dedigı tutmuyor ya da bel-
ge yalanlıyor. Bunlan ayıklayıp
eldeki belgelerie bir seyler ortaya
koymaya çalıstım."
Nijat özön'Un Türk Sinema
Tarihi, kendi alanında Uk ve aşıl-
Sovyetler'deMüslüman cemaatgün geçtikçe artıyor, camiler restore ediliyor, yardımlaşma hızlanıyor
LeningracPııı göbeğinde çifte nıînare
KEREM ÇAHŞKAN
LENt.NGRAD — Rusya'nın
kuzeyinde Baltık Denizi'ne açılan
bu eski Çarlık başkentinde, tari-
hi binalar ve kiliseler arasında
yükselen bir de cami var. Çeşitli
din ve milliyetten insanları bann-
dıran bütün büyük imparatorluk-
lar gibi Çarlık da dini tapınakla-
ra belli bir hoşgörüyle yaklaşmak
zorunda kalmış.
Leningrad Camii'nin tarihi
yüzyılın başına, 1910 yılına uza-
nıyor. Bu tarihte Buhara Emiri
Seyid, caminin bulunduğu yeri
tarn 300.000 akçe vererek satın al-
mış. Daha sonra kentteki Müslü-
manlar elbirliğiyle para toplaya-
rak camiyi inşa etmişler. Neva
kılmış.
Cami devlete bağlı değil. Cafer
Hoca da geçimini Müslüman ce-
maatin yardımıyla sağlıyor. 52 ya-
şındaki tmam Cafer, Kazan
Türklerinden olup ikisi kız, ikisi
erkek 4 çocuk sahibi.
Leningrad Camisi'nin restoras-
yonu için saptanan bedel 4 milyon
700 ruble. 1 milyon rubleyi Müs-
lümanlar kendi aralarında topla-
mışlar. Daha sonra devletten yar-
dım istemişler. Sovyet Tarihi
Anıtlar Kurumu her yıl 400 bin
ruble vermeyi taahhüt etmiş. An-
cak 1986'da bir kez yardım yap-
mış, daha sonraki yıllarda yardı-
mı kesmiş. Finlandiya'daki Müs-
lümanlar camiye 50 bin ruble ba-
ğış yapmışlar. Isveç'ten de yardım
SSCB'nin kuzeyindeki tarihi Çarlık
başkentinde arsasını Buhara Emiri'nin
aldığı ve yüzyıhn başında inşa edilen çifte
minareli Leningrad Camisi'nde bu
bayram 15 bin kişi namaz kıldı. Kentteki
100 bine yakın Müslüman için cami yeni
birodaknoktası.
nehrinin kuzey yakasındaki bu
çifte minareli eski Selçuklu mima-
risinden esintiler taşıyan cami
1917 Devrimi'nden sonra da faa-
liyetini sürdürmüş.
Ancak 1939 yılında Stalin, ca-
miyi kapatmış. Tam 17 yıl kapalı
kalan cami 1956'da Kruşçef-
Nehru görüşmesi sırasında Neh-
ru'nun ricası üzerine tekrar açıl-
mış. Mısır Devlet Başkanı Cemal
Abdülnasır da daha sonraki yıl-
larda camiyi ziyareti sırasında bir
halı hediye etmiş.
Leningrad Camisi halen resto-
rasyon görüyor, ancak aktif dini
hizmet vermeye de devam ediyor.
Leningrad'daki kiliseler restoras-
yon nedeniyle yıllarca kapalı ka-
lırken Muslümanlar burada gide-
rek artan bir ilgi ile toplanıyor ve
namaz kılıyoriar.
Cami ımamı Cafer Nazibul-
lah'ın söylediğine göre bu Şeker
Bayramı'nda 15 bin kişi gelmiş ve
Leningrad'da cami bahçesinden
tasan bir cemaat bayram namazı
gelmiş. Şu sıralar camiye yardım
için Ankara'da bir hesap açılıyor-
muş.
Leningrad'ın nye-formal (dü-
zen dışı) Sovyet gençlik gruplamı-
dan birinin bu camiye yardım için
para topladığını eklemeden de
gecmeyeİirn. Zaten Leningrad'da-
ki muhalif gençlik gruplannın
önemli etkinliklerinden biri de ta-
rihi yapılan korumak.
Caminin oldukça yüksek kub-
besi altındaki ferah mekânında
1-2 yaşlı Tatar namaz kılıyordu.
Bahçede ise yaşlı ve daha çok Or-
ta Asya çizgileri taşıyan kadınlar
oturmuş güneşleniyordu.
5 milyonluk Leningrad kentin-
de 100 bine yakın Müslüman ol-
duğu belirtiliyor. Camiye gelen
cemaat içinde Tatarlar, Azerbay-
canlılar, Kazaklar, Kırgıziar ve
Çeçenler varmış.
Leningrad Camisi'nin bu artan
faaJiyeti ve cami çevresindeki
Müslüman kitlenin kalabalıklaş-
ması kuşkusuz Gorbaçov reform-
lannın bir sonucu. Dinsel inanç-
lann serbestçe uygulanmasını öıı-
gören Gorbaçov, şimdi dinsel
akımların güçlenmesi olgusu ile
de yüz yuze.
Başta Ortodoks kiliseleri ve ce-
maatleri olmak üzere bütün Sov-
yetler Birliği'nde kiliseler onan-
lıyor, ikonalar silinip parlatılıyor,
haçlar yükseliyor. Kiliseler ve
mezhepler arası çelişkiler de ufak
ufak boy gösteriyor. Tıpkı Ukray-
na Katolik Kilisesı'nin bağımsız-
lık hareketinde önemli bir yer al-
raası gibi.
Resmi poiitika olarak uygula-
nan "ateizın" yani dinsızlik gide-
rek ortadan çekiliyor, hatta kay-
boluyor. Jşte bu ortamda Sovyet-
ler Birliği'nde yaşayan Türk kö-
kenli insanlar arasında "Elham-
dülillah Mûslıünanım" diyenlerin
sayısı da giderek artıyor. Muslü-
manlık yeni bir "kimlik" ve
"destek" arayışına dönüşüyor.
Sovyetler'de Türk kökenli insan-
lar, bayramlanna, geleneklerine,
âdetlerine daha çok sahip çıkma-
ya başlıyorlar.
Kafkasya'daki Azeri-Ermeni
çatışması ve Kafkas tarihinde Os-
manlı dönemine uzanan Rus-
Tiırk savaşlannın tarihi büyük bir
ilgiyle izleniyor. örneğin Komü-
nist Partisi gençlik kolu Komso-
mol'un Dağıstan kökenli sekrete-
ri, önce Gorbaçov politikalanmn
doğruluğunu bir guzel anlattıktan
sonra söz bir ara Dağıstan ve Şeyh
Şamil'e gelince, ytlzünüze bakıp
gülümseyerek "Tiirkiye Seyh Şa-
mil'in gazavatına neden yardım
etmedi" diye sorabilıyor.
Sovyet Türkleri ve Müslüman-
lan için Turkiye bugün Batı'ya gi-
dip orada eğitim görmüş ve ora-
da kalıp yerleşmiş varlıklı bir
"büyük ağabey" gibi. Türkiye ve
Istanbul deyince gözler parlıyor
ve Türkiye'deki tanıdık ve akra-
balardan "davet" alabilmek,
Türkiye'yi ziyaret edebilmek için
adresler verilip adresler alınıyor.
Türkiye'de yaşayan Türkler,
Çarlık Rusyası ve 70 yülık Sovyet
tarihinin 'glasnost'la aralanan ka-
pısından görünen çok renkli, çok-
sesli karmaşık, eski ve dost bir
kültürle tanışmaya hazır olmalı-
lar.
CAMİDE RESTORASYON — Leningrad Camisi, Sovyetkr Biriigi ve diğer ulkelerde Müslümanlann
>ardımlan ile şimdi restore ediliyor. Ankara'da camiye yardım için bir hesap açılacağı belirtiliyor.
Leningrad Camisi'nin imamı Cafer Nazibullah (üslte kiiçük fotograf). (Foloğraflar Kerem Çalışkan)
Türk Ermenileri, 'Patrik SeçimiEsasları'na itiraz ediyorlar
Patrîk seçiminde huzursuzlukHaber Merkezi — Turkiye Er-
menileri yeni patrığin beürlenmesi
için kendilerine sunulan "Enne-
m Patrigi Seçim Esaslan"na itiraz
ediyorlar. Patrik seçiminin sunu-
lan bu esaslar doğrultusunda ya-
pılmasını bildiren yazıya karşıük
olarak hazırlanan itiraz dilekçesi
bugün, Başbakanlık'a sunulmak
üzere Istabul Valiliği'ne verilecek.
Türkiye Ermenileri itiraz gerek-
çesi olarak, yeni seçim esaslarının
kilisenin kadim örf ve âdetlerine
uymadığını, demokratık hukuk
devleti ilkeleriyle de bağdaşmadı-
gınj ileri süriiyorlar. Cemaat tem-
silcileri Ermeni Gregoryan Kilise-
si'nin 16 yüzyılılk örf ve âdetleri-
nin ne "arzu" ne "emir" ne de
"rica" ile degiştirilemeyeceğini be-
lirtiyor ve daha önceki patrik se-
çimine esas olan, 18.9.1961 gün ve
5/1654 sayıh Bakanlar Kurulu ka-
rarnamesinin bu defa da esas alı-
nabileceğini, ayrıca bu kararna-
mede yer alan bazı hükümlerin
anayasadaki "seçme ve seçilme
hakkı"na ilişkin en son değişiklik-
lere de uydurulması gerektiğini
açıklıyorlar.
"Ermeni Patrigi Seçim F-sasla-
n"nda yer alan ve itiraz edilen
maddeler şunlar: 1) Her kilise böl-
gesi bir seçim bölgesini teşkil eder.
En yaşlı papaz başkanlığında va-
kıf yönetim kurulu üyelerinin ta-
mamı vakıf seçim komisyonunu
oluşturur. 2) Vakıf seçim komis-
yonu kilise bölgesinden, Ermeni
rik seçim komisyonu aralarından
7 sivil, 7 ruhani olmak üzere 14 ki-
şilik patrik adaylanm tespit ko-
misyonunu teşkil eder. 4) Patrik
adaylanm tespit komisyonu 5'ten
çok olmamak üzere patrik aday-
lanm belirler ve 05.05.1990 tarihi-
ne kadar valiliğe bildirir. 5) Pat-
Türkiye ErmeniJeri, yeni seçim esaslarının
kilisenin örf ve âdetlerine uymadığını,
demokratik hukuk devleti ilkeleriyle de
bağdaşmadığını ileri süriiyorlar. Patrik
seçiminin esaslarıyla ilgili olarak hazırlanan
itiraz dilekçesi Başbakanlık'a sunulmak
üzere bugün İstanbul Valiliği'ne verilecek.
Dilekçeye gelecek yanıt Türkiye Ermenileri'nin
83. patriğinin seçim kaderini belirleyecek.
Gregoryan cenıaaıe mensup 1 urk
vatandaşı olan 18 yaşını ikmal et-
miş kadın veya erkek ruhani ol-
mayan bir kişiyi seçer. Seçilen bir
kişi ilgili komisyon kararı tutana-
ğa bağlanarak valiliğe bildirilir. 3)
Kilise bölgelerinden seçilen birer
kişi ile ruhanilerin kendi araların-
dan seçecekleri 9 ruhani patrik se-
çim komisyonunu oluşturur. Pat-
rik adaylarında şu şarilar aranır:
a) Babadan TC vatandaşı olmak
ve vatandaslıfı hiç kaybetmemiş
olmak, b) 40 yaşını doldurmuş
bulunmak, c) Ruhanilik meslegin-
de bulunmak, d) Hiçbir mahkû-
miyeti bulunmamak, e) TC devle-
tinin kendisine itimadı bulunmak.
Tebliğ edilen bu esaslara yapı-
lan iflrazlar ise "demokratik bir
seçim"in bu esaslar çerçevesinde
yapılamayacağı görilşü üzerinde
odaklanıyor. Vakıf yönetim kunıl-
larının yalmzca "valuflan yönet-
mek" Uzere cemaat tarafından se-
çildiği belirtilerek bu kurullann
başka hiçbir görev için halktan
temsil yetkisi almadıklan söyleni-
yor. Bizzat cemaat tarafından ya-
pılacak demokratik bir seçimin
Ermeni Gregoryan mezhebinin te-
mel esaslanndan biri olduğu, se-
çim iradesinin vakıf yönetim ku-
rullanna bırakılmasının kilise ge-
leneğine aykırı düstüğü de ileri sü-
rülen görüşler arasında.
Sonuç olarak Ermeni Gregor-
yan Kilisesi mensuplanrun var
olan 3-4 aday arasından tam de-
mokratik bir seçimle, gelenek ve
göreneklere uygun olarak, kendi
dini liderlerini özgürce seçebilme-
lerinin en doğal hakları olduğu,
patrik adayhğı şartlannın ise "yal-
mzca kilisenin" sorunu olduğu ile-
ri sürülüyor. Bugün, bu ilkeler
doğrultusunda hazırlanarak veri-
lecek olan itiraz dilekçesine gele-
cek yanıt ise Türkiye Ermenileri-
nin 83. patriğinin seçim kaderini
belirleyecek.
mamış bir çalışma. Burada ilk
Türk fılminin Ayastefanos'taki
Abidenin Yıkıoşı olduğunu ifade
eder. Filmi çeken Fuat Uzlunay
üzerine incelemesini de bir kitap-
çıkta yayımladı. Sonradan, bu fil-
min ele geçmediği, dolayısıyla bu-
nun bir söylenti olarak İcaldığı
Öne sürüldü. Konu açılınca şu
açıklamayı yapıyor Nijat özön:
"Bir kere Fuat Uzlunay, sözii-
ne giiveniUr bir insan. tkincfsi,
Foto-Film Merkezi'ndeki eski
harfli katalogda 'Ayastefanos'ta-
ki Abidenin Hedmi' diye bir film
adı gördnm. Demek ki o arşive
girmis. Bizde, olmayan bir şey de-
mirbaşa yazdmaz. Bdkj yazılanı
bolamazsımz, o ayn... Foto-Film
Merkezi dört beş kere tstanbnl'-
dan Ankara'ya, Ankara'dan ts-
tanbul'a taşındı. Türk sineması-
nın 60. yılı için ortaya eski film-
lerin pozjtiflerini çıkarttırmak
üzere gittigimdc bir kutn boldu-
lar, iizerinde 'Ayastefanos'taki
Abidenin Hedmi' yazılıydı. tçia-
den başka film çıkn. O film de ta-
şınmalar sırasında kansnuş ya da
kaybolmus olabilir."
Nijat özön'e göre TOrk sine-
masındaki geri kalmışhğın en bü-
yük nedeni, sansür. Hiçbir sanat
dalında görülmeyen ağır bir bas-
kının 1939'dan bu yana sürüp git-
tiğini belirtiyor:
"Çevrilen fllmler, böyök bölü-
müyle, sansürie ortak yapım ola-
rak ortaya çıkn. En büyıik saa-
sür de sinemannın kafasında dog-
do: özdenetlerae şekliade, oto-
sanstr olarak... Çiinkii yönet-
menler, senaryocular gerek ya-
pımaya gerek sansıire filmi kabul
etnrebUmek için sansür engellerini
göz öniinde bulundnrarek senar-
yo yazmaya, film çekmeye başla-
dılar. Türk sinemasında yeni olaa
fUmkrin hemen hiçbiri sansurdea
kurtulamamısür. Çogu da bu en-
geli Daoıştay'da dava açarak asa-
bilmistir."
Son yıllarda sansür baskısının
hafiflemiş görünmesi, bir şeyi de-
ğiştirmiyor: "Siyasi otorite, ble>
digi zaman, istediği gibi yasakla-
ma olanaklanna sahip. Aynca da-
ha tehlikeli bir şey getirildi: Mul-
ki amirlere her 0de ayn sansur uy-
golama olanagı tamnıyor. Bu, 71
ilde 71 ayn sansür anlaytşın»
filme nyguianabUmesi demek."
Bir de "Yesüçam siııeması" de-
nilen olgu var: "Kalıpiara, klişe-
lere dayanan bir sinema anlayısı"
getiren, sinemanın yıllarca bu ka-
lıplar içinde bocaJamasına yol
açan... "Olumlu yanı," diyor Ni-
jat özön, "Türk sinemasımn iyi
köru variıgını sürdürmesJDe yar-
dını etti. En böyttk eksikHgi ise bu
kadar uzun süre içinde sinema alt-
yapısının bir türliı gerçekleştirile-
memiş olması. Sinemadan para
kazananlann, bunu sinemaya dc-
gil, başka işlerc, taşınmazlara fi-
lan yabrmalan... Bu bakımdan,
Tirkiye'de hiçbir zaman saglıklı
bir süema endüstrisi, srüdyo, alt-
yapısı knnılamadı."
1970'ten bu yana, ozellikle Yü-
maz Gitney'den sonra, genç yö-
netmenlerin bütün güçlüklere di-
renmelerini ve başanlı yapımlar
ortaya koymalannı saygıyla an-
mak gerektiğini belirtiyor Nijat
Özön. Ekliyor: "Üstdik jon yıl-
larda Türk sineması, en bunabmb
çaglannı yasıyor. Sinema salon-
lan büyük bir faızla azaldı. Seyir-
d sayısı da azakfa. Sinema eııdust-
risi adeta bitldsel yaşama girdi.
Bu dunımda, bu başanlar büsbii-
tün dikkati çekiyor. Bir bakıma
da eski Yesilçam sinemasından
kopnp izJeyiciye bir şeyler veril-
mesi gereğinİB anlaşılması anla-
mıaa geliyor bu."
Türk sinemasımn bitkisel ya-
şamdan kurtulması için gelişme-
si için neler yapılmalı?
Bu sanatın başka ülkelerdeki
gelişimi incelendiğinde, hemen
her yerde, hatta son derece libe-
ral saydığımız ABD'de bile sine-
ma endüstrisinin devletçe destek-
lendiği görülecektir: "Sinema, ya-
pısı bakımından, yalmz bir en-
düstri kolu degİI, aynı zamanda
bir sanat kolu. Eodüstri ve sana-
b birlikte düşünmek gerek. Dev-
let deslegi de zorunlu. Çiinkii si-
nema, bütün sanatlan birieştiren,
adeta bir ülkenin, bir toplumun
kiUtürünün ortalamasını veren bir
sanat. Orada edebiyatı, resmi,
müzigi, beykdi, mimariyi görebi-
liyorsunuz. Bizde tiyalro destek-
lenmiş: müzikçfler, ressamlar Ba-
tıya yollanmıs. Sinema hiç akla
gelmemiş. Tam tersine, sansürie,
vergi yoluyla bep kösteklenraiş.
Önce bunun degişmesi gerek.
Devletin, birinci asamada koydu-
gu engelleri kakürmasi, ikinci asa-
mada desteklemesi lâzım."
1954'ten bu yana dergilerde ya-
yımlanmış yaalarıru yakında çık-
maya baslayacak birkaç kitapta
bir araya getiren Nijat özön,
Türkiye'de sinema eleştirisi ve si-
nema yayınları üzerine görüşleri-
ni açıklarken, eleştirinin asıl ala-
nının dergjler olduğunu belirtiyor:
"Birkaç yıl, aynı yıllarda, birkaç
sinema dergisi çıkıyor, sonra bep-
si birden kapanıyor. Eieştirinin
geiişmesi açısından, bir altyapı ek-
sikligi çıkıyor ortaya. Bu durunı-
da sinema kitaplan önem kazam-
yor. Orada da aynı kararsız, (e-
dirgin durumu göriiyoraz. Genel
bir sinema tarihi, ülke sinemala-
nna aynlmış kitaplar yok. FJki-
taplan, ansiklopediler çok az. Si-
nemanın çeşitli dallannı öğreten,
onlar hakkında bilgi veren kitap-
lar da yok. Oysa üniversitelerde
sayılan yanm düzineyi aşan sine-
ma bölumleri var. Onlar kitapsız.
Bunlar da büyük eksiklik!"
Dünya Çocuk
Giinü
• NEW YORK
(Cumhunyet) — BM Genel
Kurulu'nda dün bir araya
gelen 1200 dünya çocuğu,
Dünya Çocuklar Günü'nü
kutladılar. Bu arada
çocukların dünya
sorunlarına ilişkin olarak
sunduklan 10 proje
arasında Diyarbakırlı 9
yasındaki Şule Coşkun'un
mantar yetiştirme projesi de
yer aldı. Çocuklar, çocuk
hakları bildirgesini
UNICEF Başkanı James
Grant'a takdim ettiler.
Bildirgenın imzalanması
için Doğan Kardeş
Dergisi'nin eylül aymda beri
bir kampanya surdürdügü
kaydedildi. Bu arada
çocuklarla ilgili çaJışmalar
nedeniyle altın balon
ödülleri de sahiplerine
dağıtıldı.
Hıdrellez
kııtlamaları
• ANKARA (Cumhunyet
Bürosu) — Kültür
Bakanlığı'nın organıze ettiği
6 Mayıs Hıdrellez ve Bahar
Bayramı kutlamaları
Ankara'da fiyaskoyla
sonuçlandı. 1 Mayıs tşçi
Bayramı'na alternatif
olarak organize edilen
şenliklere hemen hiç katılım
olmadı. Yetkililer, "Bİ2
halkı evinden zorla
çıkarmaya çalışmıyomz.
Havanın yağmurlu, çimlerin
ıslak olması halkın evinden
çıkmasını engelledi"
dediler. Atatürk Orman
Çiftliği'ndeki birkaç Kültür
Bakanlığı yetkilisine,
deyişlerle "Vatan benim,
millet benim, bozanlara ne
diyorsun arkadaş?" diye
soran âşıklar Zeki Erdali ve
Sefer Silgani, izleyici
bulamamanın
hoşnutsuzluğunu
yaşıyorlardı. Âşıklar da
ilgisizliği vurgular biçimde
deyişlerini "Haber verin
dostlara, bugün Hıdrellez
günü, dile geldi
kültürümüz" diye
sürdürüyorlardı.
Yurt
toplantısı
• ANKARA (AA) —
Yüksek öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu
(YURTKUR) Genel
Mudürlüğü'nce düzenlenen
ve kurum hizmetlerinin
dünü ve bugününün
tartışilacağı topiantı, bugün
yapılacak. Toplantıda,
kurumun yükseköğrenim
öğrencilerine göturdüğu
barınma, beslenme ve kredi
hizmetleri ile gençlere boş
zamanlarının
değerlendırilmesi için
verilen sosyal, kültürel ve
sportif faaliyetlerin gelişimi
ele ahnacak.
Darüşşafaka'ya
giriş sınavı
• Egiliın Servisi — Özel
Darüşşafaka Lisesi'ne giriş
sınavı, 25 haziran tarihinde
İstanbul, Isparta, Erzurum,
Adana ve Diyarbakır'da
yapılacak. Babasız
çocuklann alındıgı okulun
sınavına girmek için son
başvuru tarihi 20 haziran
carşamba günü. Okul
yetkililerinden alınan bilgiye
göre sınava başvuracak
öğrencilerde, babası ölmüş,
ailesinin maJİ durumu
yetersiz, 1978 ya da daha
sonraki yıllarda doğmuş,
ilkokulu bu yıl 'iyi' ya da
'pekiyi' dereceyle bitirmiş
olmak, sağlık ve diğer
yönlerden yatılı okuia
kabulünde sakınca
bulunmamak koşullan
aranıyor.
Kanser günleri
başladı
• Sağlık Servisi — Türkiye
Kanserle Savaş Vakfı
tarafından düzenlenen 3.
İstanbul Kanser Günleri
dün İstanbul Sheraton
Oteli'nde başladı. Açılış
konuşmasını yapan Türkiye
Kanserle Savaş Vakfı
Başkanı Prof. Dr. Ali
Haydar Taşpınar,
dünyadaki kanser savaş
dernekleri ile her zaman
temas halinde olduklannı
belirterek, 'kanserden
korkma, geç kalmaktan
kork' sloganıyla 25 seneden
beri halkı erken teşhise
teşvik eden kuruluşumuz
yaptığı yayınlarla
halkımızın bu konuda
aydınlanmasını da
sağlamaktadır" dedi. Sağlık
Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Orhan Karapınar
ise sağlık hizmeti veren
gönüllü kuruluşlarla daha
köklü ilişkiler kurmak
istediklerini belirtti.
Toplantıda, aynca Türkiye
Kanserle Savaş Vakfı'nın
1989 yıhnda duzenlediği
"Sigaraya ölüm, kansere
son" başlıklı yazısıyla aldı.