Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 MAYIS 1990 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
Inandıncılık Bîtince...
(Baftarafi 1. Sayfada)
bir iki genç avaz avaza bağırıyor:
"Düşünceye serbestlik... Inşan haklan..."
Otobüsün hopariörierinden İnönü'nün sesi
yükseliyor:
"Gençler, demokrasiye sahip çıkın!"
Kasabanın meydanında bir pankart açıl-
mış kocaman:
"Zam, pahalılık zulüm/değişmeli bu du-
rum."
Kadını, erkeği, genci, yaşlısı, hepsi bir ara-
da. Rengârenk, canlı bir kalabalık.
Yüzlerdeki o sevecen ifadeyle, gözlerde
o hiç eksik oimayan, geleceğe dönük bek-
lentilerle dolu ptrıltılar...
•
Topsöğüt'te pazar günü seçim var, bele-
diye seçimi.
Seçmen sayısı sadece 1.053.
ANAP iktidannın belediye yaptığı beldeter-
den bir Topsöğüt, Matatya merkeze bağlı.
Kasabaya girişte dikkat ettik, yolu aydın-
latma çalışmaları sürüyor. Tel çekip lamba
takılıyor direklere.
Gülüyor SHP lideri:
"Bakın bakın!" diye direkleri gösteriyor,
"Seçim yatınmı, partizanlık... Devlet gücünü
kendi partileri için kullanıyorlar. Gezdiğimiz
her yerde böyle. Telefon santralı getirilmiş,
deniliyor ki 'oy vermezsen geri götürürüz.'
Bunlar, demokrasiyi soysuzlaştıran davrantş-
lar."
Pazar günü büyük çoğunluğu belde olan
51 yerleşim birimindeki belediye seçimleri-
ni alabilmek için devleti seferber etmiş du-
rumda ANAP iktidarı.
Toplam seçmen sayısının 100 bini geçme-
diği bir seçimin anlamı ne olabilir ki?
Bir çöküşü yaşayan ANAP, kamuoyunda
yeni bir propaganda fırsatının arayışı içinde.
Kendisinin tek tek adeta cımbızla seçerek
belediye yaptığı, şimdi de iktidar gücünü kut-
lanarak "oy ver, hizmet getireyim!" dediği
yerlerde birinciliği yakalayabilirse, diyecek
ki:
— Bakın artık ANAP yeniden tırmanışa ge-
çiyor.
Inandırıcı olabilir mi?
Çok zor.
Topu topu 100 bin oyluk böylesi bir seçi-
mi Türkiye geneline yayarak sonuç çıkarma-
ya kalkışmak, fazlasıyla zorlama olacaktır.
*
Ancak son bir yıldir ANAP iktidannın be-
lediyelere dönük politikasının altını özenle
çizmek gerekiyor.
Geçen yılki yerel seçim yenilgisinden son-
ra Özal ve yakın çevresi, ANAP'ı kurtarabil-
mek için bazı temel kararlar almıştı. Bunlar
arasında enflasyonu indirmek, kamuoyunda
Hanedan görüntüsünü silmek, GAP'a mut-
laka devam etmek ve belediyeler yoluyla mu-
halefeti çökertmek yer alıyordu.
Muhalefetin, özellikle SHP'nin eline geçen
belediyelerin parasal kaynaklannı kurutarak,
onları hizmet yapamaz duruma getirmek...
ANAP iktidarının hedefi buydu. Ve bu politi-
kasında şimdiye dek başarısız olduğu söy-
lenemez.
Daralan kaynaklar kimi yerde beceriksiz
belediye yönetimleriyle de bırleşince,
SHP'nin aleyhine bir durum ortaya çıkıyor.
Burada bir noktaya daha dikkat etmek ge-
rekir; ANAP'ın demokrasi anlayışının yüzey-
selliğidir bu nokta.
Yıllar boyu yerel yönetimlerin, belediyele-
rin önemini vurgulamıştı Turgut Özal. Yerel
yönetimleri güçlendirmenin demokrasiyi ge-
liştireceğini her fırsatta yinelemişti.
Haklıydı bu görüşlerde.
Gerçekten yerel yönetimler, demokrasile-
rin ete kemiğe büründükleri yerlerdir.
Ama sonra ne yaptı Turgut Özal?
Yerel yönetimler ANAP'ın elindeyken on-
ların önünü açtı. Ne zaman ki halk oyunu mu-
halefete verdi, o zaman işler değişti. Yerel
yönetimlerin kaynakları kısılmaya, yetkileri
ellerinden aiınıp merkezilestirilmeye başlan-
Sayın İnönü'nün deyişiyle, demokrasinin
soysuzlaştırılması. halkın cezalandırılması-
dır bu. Başka anlamı olamaz.
•
Bir yerde ANAP, her alanda inandırıcılığı-
nı böyle yitirdi.
Enflasyonu yüzde 10'lara indirme sözüy-
le yola koyuldu, bugün hâlâ yüzde 60'larda
enflasyon.
Demokrasi dedi, yedi yıldır hiçbir antide-
mokratik yasaya elini bile sürmedi; aksine
413 gibi yenilerini çıkardı.
Dün, gün boyu topluluklann içinde, kahve-
lerde Anadolu insanıyla konuştuk. Bir nok-
tayı bir daha gördük: Inandıncıltğı kalmamış
ANAP'ın artık.
Bu durumu tersine çevirmesi çok güç. Sa-
yın İnönü'nün dün Gölbaşı'nda halka hitap
ederken dediği gibi, "ANAPbugün kurumuş
ağaçtır. Budamakla canlanmaz..." ANAP
eğer muhalefette varlığını koruyabilirse, bir
başarı olur. Gerisi mucizedir ki politikada en
olmayacak şey de budur.
Is çevrelerinde 2 siyasi senaryo5 5
•' "Şu anda yaptığım işi daha iyi
GOZLEM UĞURMUMCU
MERAL TAMER
"Yönetim Kurulu Başkanımız
Cem Boyner çıkıyor ve 'Türkiye-
de mutlaka erken seçim olmalıdır'
diyor. Buna karşıuk önceki gün
Yüksek tstişare Konseyi Onur
Başkanı Seçilen Sakıp Sabancı çı-
kıyor ve 'Erken seçime gerek
yoktur' diyor. TÜStAD yönetici-
leri nerede birleşiyor, nerede ay-
nlıyor? Şimdi biz Yüksek tstişa-
re Konseyi Onur Başkanı Sakıp
Sabancı'nın söylediklerine mi iti-
bar edecegiz, yoksa Yönetim Ku-
rulu Başkanımız Cem Boyner'in-
kine mi.."
lş âleminin ağır toplan, politi-
kayı ısıtırken bazı TÜSlAD üye-
leri dün sabah son gelişmelerle il-
gili "duygulanm" böyle dile ge-
tirdiler. TÜSİAD üyelerinin ço-
ğunluğu Sabancı'nın açıklaması-
nı şaşkmlıkla karşılamışlar. Ama
Sabancı'nın sözlerine karşı DYP
lideri Süleyman DemirePin yap-
tığı sert çıkış da özel sektörde da-
ha az şaşkınlık yaratmış değil. Kı-
mine göre "Denûrel'in agzına İzİllde A N A P ' a ,
saglık. Nasıl da Sabancı'nın ag- » i-,_i,~ u^tAi^.^.
zTn.n payını verdi... "Kiminegö- AlarKO H O İ Ü i n g
reyse "DemireMıernalde fena kız- SatlİDİ6rİnd.CIl
mış olacak ki Sabancı'yı duşman ^ ,
ilan etti ve bugüne kadar hep karşı A m t O I l o r İ P
olduğu bir havaya girdi, kendiııi
Özal ile aynı kampa koydu. Düş-
manıma hayat tanımam demeye
sosyal demokratım" diyen Saban-
cı'nın büyük kızı Dilek Sabancı da
SHP'ye münasip bulunuyor.
TÜSİAD'm etkili çevrelerinde
politikaya girmesi, teşvik edilmesi
gereken işadamlanyla ilgili olarak
şöyle bir tipleme de yapılıyor: "tş
âleminin temsilcileri büyük pat-
ronlar olamaz. A a patron kadar
söz sahibi birinci sınıf profesyo-
nel yöneticiler ya da büyük serma-
ye sahibi olmayah patronlar des-
teklenmeli. Ama ön sart olarak
tümü karnı ve gözü tok, menfaal
için politika yapmayacak kişiler
olmalı. Örnegin Koç Grubu'nun
bir numaralı yöneticisi Can Kıraç
gibi, örneğin eski İSO Başkanı
Nurullah Gezgin gibi..."
Bu arada gerek TÜSlAD Baş-
kanı Cem Boyner gerekse son ola-
rak adı amcası Sakıp Sabancı ta-
1 Cem Boyner
DYP'}
Koç'la Sabancı karşı karşıya
Türk özel sektörünün iki
büyük devi Koç ve
Sabancı, daha önce de
birkaç kez karşı karşıya
geldiler, ancak hiçbir
zaman son günlerde
otomotivde olduğu gibi
kamuoyunun önünde
açıkça kapışmadılar.
AYŞEN GÜR
Türkiye'nin iki bü>1ik devi, Koç
ve Sabancı, daha önce de birkaç
alanda karşı karşıya gelmiş, ama
hiçbir zaman son günlerde otomo-
tivde olduğu gibi kamuoyunun
önünde açıkça kapışmamıştı. Koç
Grubu öteden beri beyaz ve kah-
verengi eşya ve otomotivde, Sa-
bancı Grubu da tekstil ve banka-
cılıkta yoğunlaşmıştı. Bir kez
Koç'un Uniroyal'i ile Sabancı'nın
Lassa'sı karşı karşıya geldiler, bir
kez de Garanti Bankası'nda kapış-
tılar. Koç "bankacılık biıim ala-
nımız değiT diyerek, çekildi. Ama
şimdi Koç'un 30 yıldır hâkim ol-
duğu otomotive Sabancı'nın el at-
ması işleri değiştirdi. Daha önce
aralarındaki anlaşmazlıkları
"centUmence" çözümlemeyi başa-
nn iki rakip, artık birbirlerine kar-
şı saldırıya geçmiş gözüküyorlar.
Koç'un 6O'lı yı1larda Otosan
(Fordia ortak), daha sonra da To-
faş'la (Fiyat'la ortak) girdiği oto-
motiv sektöründe lÇ^lara kadar
tek rakibi, OYAK'ın (Ordu Yar-
dımlaşma Kurumu) Renault'suy-
du. Türkiye'de otomotiv üretimi
bu üç firmadan soruluyordu, on-
lar da piyasayı kavgasız gürültü-
süz paylaşmıştı.
1989'a gelindiğinde, bu
"centilmen" piyasa, iki tehlikeli
rakibin gelmesiyle bulutlanmaya
başladı. Asil Nadir, Türkiye'nin
üçüncü büyük sermaye grubu olan
Çokurova'yı da yanına alarak, Pe-
ugeot - Citroen'le, Sabancı Gru-
bu da Japon Toyota ile birer oto-
motiv yatınmı yapmak üzere
DPTye başvurdular. Mart ayında
DPT Müsteşan Ali Tigrel, Yaban-
cı Sermaye Dairesi Başkanı tbra-
him Çakır, bu konuda Özal'a bir
brifing verdiler. Gündemde hem
DPT'den Asil Nadir ve Sabancı
1
ya çıkacak izin, hem de otomotiv
yatırımlarına uygulanacak yeni
teşvik önJemleri vardı.
"Eski" üreticiler, yani Koç ile
DYAK tetikteydi. Toyota 27 mart-
a Associated Press Ajansı'na ani
)ir açıklama yaparak, Türkiye'de
>abancı ile ortak yatırıma gidece-
çini "yan resmi" bir biçimde açık-
adı. İki gün sonra Sakıp Sabancı
le Sabancı'nın otomotiv grubu
)aşkanı Özdemir Sabancı, bu
ıçıklamayı doğruJadılar.
Aradan birkaç gün geçmeden,
îtomotiv Sanayi Derneği (bu der-
leğe doğal olarak "eski" üretici-
;r, yani Koç ve OYAK üyeydi) Pİ-
VR Araştırma Şirketi'ne yaptır-
ıkları "Otomotiv Sektörünün
'ürk Ekonomisindeki Yeri" baş-
kb 'beyaz kitabı' basına açıkladı.
iu kitapta birtakım istekler sıra-
ınıyordu, ama en ilginci "Mev-
ut üreticileri koruma" konusuy-
u. Burada özet olarak şöyle de-
ilmekteydi: "Türkiye otomobil
retimi, kurulu kapasitesi ile he-
üz ölçek ekonomisine ulaşmak-
n uzaktır. Yeni üretici firmala-
n sektöre girmesi koşullara bag-
narak zorlaştınlmalı, eski üreli-
lerin haklannı korumak için on-
mler alınmalıdır."
11 r.isanda Cumhurbaşkanı
jal'ın başkanlık ettiği 7 saat sü-
ren Bakanlar Kurulu toplantısın-
dan otomotiv sanayii ve yan sana-
yiini teşvik kararları, yenileri kol-
layacak biçimde çıktı. "Eskiler"
büyük tepki gösterdiler buna, çün-
kü birkaç gün önce basına da
açıkladıklan beyaz kitapta, trlan-
da'yı Türkiye'ye örnek olarak gös-
termişler, bu ülkede otomotiv sa-
nayii teşvik edilirken, üreticilere
"ihracat şarti" karşılıgında destek
verildiğini belirtmişler, Türkiye
1
de de aynı şartın getirilmesini is-
temişlerdi. Ancak yeni teşvikler-
de bir "ihracat şarû" getirilmemiş-
ti. Eskiler, 'Biz bunca yıldır ne sı-
kıntılar çektilc, şimdi bunlar geli-
yor, bizimle aynı avantajları pay-
laşacaklar, üstelik ihracat yapma-
ları da gerekmeyecek" diyorlardı.
Üstelik, ithalat da son derece ko-
laylaştığından, kendilerinin vak-
tiyle bu konuda çektikleri sıkm-
tılan, yeniler hiç yaşamayacaktı.
Bu arada özdemir Sabancı bir
açıklama yaparak "Şu anda üre-
time geçsek, piyasadakilerden
yüzde 30 ucuza otomobil
yapabiliriz" dedi.
Teşviklerin çıkmasından iki gün
sonra bu kez taşıt alım vergileri-
ne yüzde 90-100 oranında büyük
bir artış getirildi. Bu da eski üre-
ticileri çileden çıkarttı, çünkü be-
yaz kitaplarında, taşıt alım vergi-
sinin düşük tutulmasını iste-
mişlerdi.
Bir hafta sonra 19 nisanda ni-
hayet, DPT, Asil Nadir ve Saban-
cı'ya yatırım iznini resmen verdi.
özdemir Sabancı yaptığı açıkla-
mada "Artık mevcutlardan daha
ucuz araba çıkartacagız. Şunu ra-
hatça ifade edebilirim ki Türk
otomotiv sektöründe bundan son-
ra şiddetli bir rekabet olacak. Biz-
nem flyat, hem de kalite yönün-
den ciddi bir biçimde rakip
olacağız" dedi.
O ana dek, oldukça suskun kal-
mayı tercih etmiş olan Koç Gru-
bu da (eskiler adına tepki göster-
meyi, hep OYAK Renault'ya bı-
rakmıştı) nihayet patladı. Koç
Otomotiv Grubu Başkanı İnan
Kıraç, yeni otomobili Tempra'yı
tanıtırken, açıkça yeni yatırımla-
ra karşı olduklannı bildirdi ve şu
açıklamayı yaptı:
"İnşallah bu sanayiye yeni ya-
tınm yapanlar, bizim 20 yıl önce
yaptığımız gibi montajla başla-
mazlar, gerçekten sanayiyle baş-
larlar. Olo yan sanayiini. montaj-
la, ithal yedek parçayla yok eder-
seniz, büyük zarar verirsiniz."
İnan Kırac, bu sözlerin ardm-
dan yedek parçalarla ilgili geniş
bir bilgi verdi. Kıraç'a göre Tofaş-
ın ürettiği yerli yedek parçalar,
"Japon yedek parcaianyla" kıyas-
lanmayacak kadar ucuzdu. Kıraç
açıkça Toyota'yı kastederek, bir-
çok ürün adı ve rakam sayıp dök-
tü, hemen hemen tüm yedek par-
çalarda kendi yerli ürünlerinin,
"Japon" ürünlerinden iki, hatta
üç kat ucuza geldiğini belirtti.
Sakıp Sabancı hemen bu
"montaj" eleştirisine cevabını ver-
di. "Biz yurtdtşındaki eski ve de-
mode modelleri söküp Türkiye1
ye getirip de otomobil urelmeye-
ceğiz. Yuttur - git'e karşıyız. İlk
otomobilimiz 1993 başında piya-
sada olacak ve kim daha kaliteli
otomobili daha ucuza yapabiliyor-
sa onunki satılacak."
Sakıp Sabancı, bu kadarla da
kalmadı, geçen cumartesi, Istan-
bul ekonomi basınıyla yaptığı
uzun sohbette Koç'a açıktan hü-
cum etti. Sabancı'ya sorulan so-
ru şuydu: "Sizin için otomobili
ucuza satacak, ama pahalı yedek
parça sayesinde kazanacak diyor-
İar. Buna ne diyorsunuz?" Bu id-
dia, yukarıda da belirtildiği gibi
Koç Grubu'ndan, inan Kıraç'tan
gelmişti. Sakıp Sabancı cevabını
açıkça verdi: "Asil, Çelik'i kurup
başaramayınca devlete ben mi so-
kuşlurdum?" Böylece iki rakibin
artık kozlannı kendi içlerinde de-
ğil, kamuoyunun gözü önünde
paylaşacaklan belli oluyordu.
tş âleminin ağır toplan sadece
politikayı ısıtmakla kalmayıp ken-
dileri de siyasete her geçen gün da-
ha fazla ısınıyorlar. İş dünyasın-
da politikaya müdahale eğiliminin
ağır bastığı dikkati çekiyor. An-
cak politikaya müdahale edilirken
siyasi yelpazenin tüm saflarında
etkin olma ve tüm partilere tem-
silci gönderme konusu üzerinde
de titizlikle duruluyor.
Sakıp Sabancı'run ANAP'a bü-
yük destek veren "çıkışr'nı da bu
çerçevede değerlendirenler var.
Hatta özel scktörün "politikayı
parsellemesiyle" ilgili espriler ge-
liştiriliyor ve son demeçler dikkate
ahnarak Cem Boyner, DYP'nin
kollanna teslim edildikten sonra
Güler Sabancı da amcasının gö-
rüşleri paralelinde ANAP'ın ön
safiarına münasip görülüyor. ts-
veç sosyal demokrasisine hayran
olduğu bilinen Alarko Holding
sahiplerinden İshak Alaton da
SHP'ye yakıştınlıyor.
Öze\ sektörün ağır toplannın
"tüm yumurtalan aynı sepete
koymayacak kadar uzak görüşlü"
olmaiarından yola çıkılarak geliş-
tirilen bir diğer espri ise Sabancı
ailesinden Sakıp Sabancı
ANAP'a Güler Sabancı, TÜSl-
AD yönetiminde çok iyi anlaştığı
Cem Boyner'le birlikte DYP'ye ve
PANORAMA dergisine "Ben
, CeiTl
JÖOyner ie
d
SHP ye UygUIl.
rafından ortaya atılan Güler Sa-
bancı, siyasete girmeye niyetli ol-
madıklan izlenimini veriyorlar.
Güler Sabancı, dün bize aynen
şöyle dedi:
"Ben şahsım için politikayı dü-
şünmüyorum. Ama Türkiye'de
iyi eğitim görmüş. siyasetten ki-
şisel menfaal beklemeyecek kişi-
lerin politikaya atılmalan ve teş-
vik edilmeleri gerekn'gine inanıyo-
rum. Ayrıca hepimizin vatandaş
olarak siyasetle daha fazla ilgilen-
memiz lazım diye düşunuyorum.
Ama ben şahsım için aktif politi-
kayı dusunmuyonım."
Bir süre önce "Aktif politika
gündemimde yok" şeklinde bir
yazılı açıklama yapan TÜSlAD
Başkanı Cem Boyner ise dün ay-
nı yöndeki sorumuzu şöyle yanıt-
ladı:
yapmaktan başka amacım yok.
TÜStAD Başkanlıgı görevini yii-
rütmekle ulkeme gerekli hizmeti
verdiğim kanaatindeyim. Dolayı-
sıyla gundemimde siyaset yok."
TÜSİAD üyeleri arasında "Biz
hiç bu kadar poütikayla iç içe, ku-
cak kucağa oimamıştık. Politikayı
verdiğimiz ilanlsr ve ağırhgımız-
la dışarıdan etkilemiştik. Oylesi
daha iyiydi" diyenler de yok de-
ğil. Ama Alarko Holding sahip-
lesinden İshak Alaton bu görüşe
katılmıyor:
"Politikaya müdahale etmemi-
zin belki de zamanı geldi. Çünkü
iş alemi burnundan soluyor. Ben
politikacılardan artık ciddiyet
bekliyorum. İktkUrdakilerden de
muhalefettekilerden de... Türki-
ye Allah'ın bizlere hediye ettiği bir
cennet. Ama ülkeyi yönetme nok-
tasındaki potitikacılanmız, iktida-
rı ve muhalefetiyle bu cenneti el-
birliğiy le cehenneme çeviriyorlar.
İktidarla yerel yönetimler arasın-
daki çekişme... Yönetim katında-
kiler arasındaki bu kısır kavgalar
sokaktaki vatandaşı rahatsız ettiği
gibi işadamını da rahatsız ediyor.
Ne iküdann ne de muhalefetin be-
ni bu durnmda bırakmaya haklan
yok."
TÜStAD Yüksek tstişare Kon-
seyi Başkanı Rahmi Koç ve Yö-
netim Kurulu Başkanı Cem Boy-
ner'in Ankara'daki toplantıda hü-
kütnete karşı sert bir çıkış yapa-
cakları bilinirken Sabancı'nın, 3
gün önce ANAP'a destek veren
alışılmadık bir açıklamayla orta-
ya çıkmasını, "kişisel cıkarlar" ve
Koç-Sabancı çekişmesinin bir bo-
yutu olarak niteleyenler hiç de az
değil. Bu eğilimde olan tanınmış
bir işadamı şöyle diyor:
"Toyota'ya müsaade verildi di-
ye Koç Grubu da Sabancı Grubu
da deliye döndü. Ama biri öfke-
sinden digeri sevincinden. Dola-
yısıyla bakıyorsunuz geçmişte
Özal'a yumuşak bakan bir Rah-
mi Koç, son toplantıda sert ekş-
tiriler yapabiliyor. Buna karşılık
yıllar boyu 'parmağı taşın altın-
da kalan' sanayicinin sonınlann-
dan söz eden Sabancı, son 1 yıl-
dır 'Bu hükümet iyidir' diyebili-
yor. Hatta son günlerde fevkalâ-
de monşer davranabiliyor."
Eski İSO Başkanı Nuruilah
Gezgin de Sabancı'nın son deme-
cini sanınz bu çerçevede değerlen-
direnlerden:
"Üzülerek belirtmek gerekir kı
iş âlemi bazı istisnalar dışında
toplumsal meseleleri şahsi çıkar-
ları dogrultusunda degerlendir-
mektedir. Özel sektör firmalan
büyüdükçe hükümetten daha ba-
gımsız olmalan gerekirken bizim
fırmalanmız tam aksine ne kadar
büyürlerse iktidarlara bağımlılık-
lan o kadar artıyor. Buna karşı-
lık objektiviteleri azalıyor. Ken-
di çıkarlan ön plana geçiyor.
AÇILIŞA
DÂVETRC Cola'nın ve Çamlıca'nın açılışı yapıldı.
Ama siz yoktunuz.
Olsun!
Televizyondan izlemişsinizdir mutlaka.
Şimdi siz de kendi açılışınızı yapabilirsiniz.
Nasılsa kimsenin yardımına ihtiyacınız yok.
Siz plastik kapağı çevirin, açılır o.
RC Cola'nın ve Çamlıca'nın kapakları
yepyeni, meşrubat sektörümüzde ve
sizin evinizde ilk.
Çevirin siz, açılır o.
\
SİPARİŞLBRİNİZ İÇİN:
Teh 325 60 42 (4 Hat) Fax: 325 60 47
(Boştarafı I. Sayfada)
"E-Tipimilletvekili..." "E-Tıpigazeteci" ve "E-Tıpi örgüf gibi...
Çanakkale'de E-Tipi Cezaevi'nde siyasal hükümlüler açlık
grevi yapıyorlar. Amaçları, Kutlu ve Sargın'ın "141 ve 142. mad-
delernasıl olsa değişecektir" gerekçesi ile salıverilmelerinden
sonra aynı maddelerden mahkûm olanlara yapılan haksızlık-
ları sergilemektir.
Bu hükümlüler, Ceza Yasası'nın 141 ve 142. maddeleri ge-
reğince 748 yıla kadar varan çeşitli ağır hapis cezalarına çarp-
tırılmışlardır!
8u hükümlüler, basın yoluyla işlenen suçlar nedeniyle de-
ğil, söz gelişi "silahlı çete kunvak" suçundan mahkûm olsa-
lardı, on yıl ağır hapis cezasına çarptırılacaklardı.
"Demokrasi İzleme Komitesi", yurttaşlardan Başbakan Ak-
bulut'a şu metnin imzalanarak gönderilmesini istiyor.
Metin şöyle:
— Sayın Yıldırım Akbulut
Başbakan
Ülkemizde düşünce ve örgüttenme yasağı ayıbı hâlâ utanç
duyulacak bir çizgide yürvyor.
Siz dahil, TCK'nın 141-142. maddelerinin kaldınlması gerekti-
ğinden söz etmeyen kalmamasına karsın bu maddeler uygulan-
makta, insanlar hâlâ hapislerde tutulmaktadır.
Bu çözümsüzlük içinde örneğin, Çanakkale ve Bartın ceza-
evlerindeki yazı işleri müdürleri ve sendikacılar, yaşamlannı or-
taya koyarak bir açlık grevine başlamış bulunuyorlar.
Sizi ve iküdanntzı, verdiğiniz sözleri savsaklamadan yerine ge-
tirmeye; TCK'nın 141, 142. maddelerini kaldırarak düşünce ve
örgütlenme hakkını suç olmaktan çıkarmaya çağınyoruz.
Saygılarımızia...
Bu banşçı bir demokratik eylemdir. Demokrasiye inanan bü-
tün yurttaşların bu metni imzalamaları gerekir.
Demokrasi, cezaevlerinde bir tek siyasal hükümlünün kal-
madığı rejimlerin adıdır.
Öyleyse?
• * *
Geçenlerde "Demokmtiar Kulübû" Ankara'da gazetecileri ye-
meğe çağırdı. Yemekte, Yassıada'da yargılanmış ve Kayseri Ce-
zaevi'nde hapis yatmış DP milletvekilleri ile gazeteciler arasında
ilginç konuşmalar oldu.
DP milletvekillerinden İhsan Dai, 1960 ihiilalinden sonra "tek
yanlı suçlamalara" hedef olduklannı, "Yassıada Saati" adlı prog-
ram aracılığı ile de yargılama sürerken suçlandıklarından ya-
kındı.
Bizler de bu tek yanlı suçlamalann Yassıada ile başlayıp, Yas-
sıada ile bitmediğini; bu tür suçlamalara 12 Mart döneminde
de rastlandığını, hele hele 12 Eylül döneminde devlet başka-
nının televızyon aracılığı ile özellikle DİSK ve Barış Derneği da-
valarını etkilemek amacıyla konuşmalar yaptığım anlattık.
DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk'ün, TİP Genel Baş-
kanı Behice Boran'ın, Barış Derneği sanıklarının ve TBKP li-
derleri Dr. Sargın ve Haydar Kutlu'nun da "bu memleketin in-
sanları olduklannı" soyledik.
Bu konuşmalar üzerine Demokratlar Kulübü Başkanı Prof.
Rıfkı Salim Burçak, "İnsanlann kendilerini savunmalannın ko-
lay olduğunu, hayvanlann da içgûdü ile kendilerini savunduk-
Iannı, önemli olanın, insanlann başkalannın haklannı savunmalan
olduğunu" söyledi.
Bu noktada buluşabilmek için üç ihtilalin yaşanması ve bu
kadar acı mı çekilmesi gerekliydi?
* * •
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kimlerin neler yazdıklarını
sergileyınce ilkel ve kaba saldırılar hemen başladı. İhtilal gün-
lerinde Robespierre rollerine özenenler, şimdi de Dr.Friedman
reçetelerine sığınıyorlar.
Örnek Çetin Altan'dır.
— Bir gayeye ulaştktan sonra düzenlerfe alay etmeye kalk-
mak büyük bir mertlik değildir. Ancak bugünkü hürriyet hareke-
tinin anlattığı manayı kavramak ve olaylann tahlitıni yapmak için
ikijıaftalık geçmişe eğilmekte fayda umuyoruz.
Radyodaki o sözler, o küfürler, yalanlar hâlâ kulaklanmda çın-
lıyor:
— Bu mu ihtilal? Bu mu hürriyet aşkı? Birkaç serserinin ayak
patırtısı ile gidecek adam değiliz biz.
Elbette ki sizler gidecek adam değil, götürülecek adamlardı-
nız.
Ve bu gidişle en şanlı merasim bir çöp arabasıyla yapıldı.
Hiçbir zaman insan oimasını bilmediler. Bari son dakikada bi-
raz haysiyet sahibi oimasını bilselerdi lazımhk dolaplanna sak-
lanmasalardı. (Milliyet. 29 Mayıs 1960)
Bu gibi tek yanlı suçlamalar o günlerde hep yapıldı... Rad-
yoda 'Yassıada Saati" adlı programla da DP'liler en acımasız
biçimde suçlandılar.
Kimler hazırlıyordu bu '"fassıada Saaö"ni?
Gözde'ye iki makas
Kültür Servisi — I. Abdülha-
mit'in harem yaşamını konu alan
ve çekimleri Topkapı Sarayı'nda
gerçekleştirilen "Favorite-Gözde"
adlı fılme, iki sahnesinin kesilmesi
koşuluyla gösterim izni verildi.
Başrollerinde F. Murray Abraham
ve Maude Adams'm oynadıklan
fîlmde yer alan bir çocuğun bile-
ğinin kesilmesi sahnesi ile Abdül-
hamit'in Nakşidil Sultan'la seviş-
tiği sahnenin kesilmesine karar ve-
rildi.
Filmi uzun bir süre önce ithal
eden Özen Film, alt deneme ku-
rulunun "Bazı sahneleri kesildik-
ten sonra oynanabilir" şeklinde-
ki kararındaıı sonra üst denetle-
me kuruluna başvurdu. Bu kez üst
denetleme kurulu, alt denetleme
kurulunun sakıncalı bulduğu sah-
neleri değil, başka iki sahnesini
"sakıncalı" buldu. Ve bilek kesil-
me sahnesi ile sevişme sahnesinin
çıkartılmasından sonra gösterile-
bileceğine karar verdi. Bu arada
kurulda yer alan SESAM temsil-
cisi, fılmin hiçbir sahnesinin ke-
silmemesi yönünde oy kullandı.
Mkhd de Greece'nin "Sarayda-
ki Gece" adlı yapıtından uyarla-
nan ve yönetmenliğini Jack
Smight'ın yaptığı fılmin sansüre
takılmasıyla ilgili olarak görüşle-
rini açıklayan özen Film sahibi
Mehmet Soyarslan, fılmle ilgili
suelamaları reddetti. Filmde Nak-
şidil Sultan'ın lezbiyen olarak gös-
terildiği yolundaki iddialann doğ-
ru olmadığının ortaya çıktığını
vurgulayan Mehmet Soyarslan
şunlan söyledi: "Kesilen sahneler
iki insan arasındaki sevgiyi ve bir
çocuğun elinin kesilmesine karşı
çtkan Nakşidil Sultan'ın insancıl-
lıgını anlatmaktadır. Film, Os-
manlı toplumundaki din çeşitlili-
gini ve dini inançfaıra saygıyı da
vurgulamaktadır."
TRT'den Magic Box'a
ikinci kez 'hayır'
ANKARA (Cumhuriyel Büro-
su) — TRT'de reklamını yaptır-
mak isteyen Magic Box'a kurum,
ikinci kez "red" yanıtı verdi. Da-
ha önce TRT tarafından reklam
talebi "yasal olmadığı" gerekçe-
siyle reddedilen, Magic Box, rek-
lamcı fırma Cenajans aracıhğıy-
la, konunun TRT Yönetim Kuru-
lu'nda görüşülmesi gerektiğini be-
lirterek itiraz etmişti.
Geçen cumartesi günü İstan-
bul'da yapılan TRT Yönetim Ku-
rulu toplantısında, Cenajans'ın
reklam talebi ve yasal gerekçeleri
görüşüldü. TRT Genel Müdürü
Kerim Aydın Erdem imzasıyla
Cenajans'a gönderilen yazıda
"Magic Box'ın reklamının
yapılamayacağı" iki gerekçeye
dayandınldı. Yazıda anayasanın
133. maddesi ile Telsiz Yasası ve
2954 sayıh TRT Yasası'nın özel
TV istasyonu kurmasına izin ver-
mediği bir kez daha anımsatıldı.
Magic Box'ın "yasal olmadığı"
vurgulandığı yazıda şu görüşlere
yer verildi:
"Bu durum karşısında, anılan
kuruluşun yasal bir nitelik taşıma-
dıgı aşikardır. Yasal nitelik laşı-
mayan sözleşmelerin muteber bu-
lunmadığı Borçlar Kanunu'nun
19. maddesinin amir hükmüdür.
Vasadışı bir kuruluş ile yasal bir
sozleşme aktedilemiyecegi de aşi-
kardır."
Magic Box'ın "ıılusal sınırlar
dışındaki istasyonlar tarafından
yapılan radyo yayınlannın önlen-
mesine dair Avrupa Anlaşmas"-
nın kendilerini kapsamadığı şek-
lindeki iddiasına da açıklama ge-
tiren TRT'nin bu konudaki açık-
laması da şöyle:
"Firmanız itirazında, milli sı-
nırlar dışında istasyonlar tarafın-
dan yapılan radyo yayınlannın
önlenmesine iltşkin Avmpa An-
laşması'mn 'uydular'ı ve uydu-
lardan yapılan televızyon yayın-
lannı kapsayacak şekilde yorum-
lanmasının mümkün olmadığını
ileri sürmektedir... Anlaşmamn
aslı ve Türkçe çevirisi tetkik edil-
diğinde, anlaşmamn 13. madde-
sinde, tngilizce ve Fransızca me-
tinlerin muteber olduğunun öngö-
riildügü müşahade edilecektir.
Anlaşma başlıgında 'radyo
yayınlar' olarak dilimize çevrilen
kelime, İngilizce metinde
'broadoast' Fransızca metinde
'radiodiffision' olarak yer almış-
tır. Her iki kelime de uluslarara-
sı telekomünikasyon sözleşmesi
tanımlannda radyo ve lelevizyon
yayınlannı ifade eden bir anlam
taşımaktadır."
TRT Yönetim Kurulu, Avrupa
Anlaşması'mn 2. maddesinin bu
tür istasyonlarda yayımlanmak
üzere reklam dahil her türlü prog-
ram siparişini yasakladığını belir-
terek "itirazın reddedilmesi"ni
kararlaştırdı.