25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbi: Cumhuriyeı Maıbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir N»di 9 Genel Yayın Müdürü: Hısan Ctmal. Müessest Müdürü: Emnc U$akiıgil. Yazi lşleri Muduru Okıy GoMnsin. 0 Haber Merkez: Müduru: Yılfin Bayrr. Sayfa Düzcni Yönetmeni: Ali Acar, 9 Temsilcıler ANKARA: Ahmd Taa. IZMIR HikBKI Çrtmkijm, A.DANA: Çrtta Yjgtaagu k Poiılika OM Bl]ta«tn Dış Haberier: Krfa Bafcı. Ekonomı: Ctngiz Tlırtan. Iş Scmlıka Şüknn KtMci. Küllur: CtU l « n . Egiliın Gcacv Şartao, Haber Araşlırma: bam Bofcm, Yun Haberlen Ntcdet Doftu. Spor Daıusmanı: AMdkadir Yucttaun, Dm Yanlar: b m ı Çak*kaa, Araşlırrna: Ş**n Alp«, Dtucltme AbdahJı Yuxx 9 KoordınalOr: AhHM Konıfcan. 9 Mali Işfcr: Erol Eıtai. 9 Muhascbc: BuİHU tentr 9 BOlçc-Planlama: Sf%»j Ovnanb«to0u 9 Rcklam: A»t Tonm, 9 EW Yaymlar HuKı Akyol 9 ldare Hntvia Gan. 9 lşleıme Ondtr Çcük, 9 Klp-lşkm: Nıil lıtaL 9 Pcrsond: S*vgi Bosunaogu. &SOT re Köwı Cumhunta MKteacılık w GMMoiık TA_Ş. TOrk Ocaft Cad »/« f t 34.134 ia. PK: 246-Isanbul. Td !I2 0! 05 (20 haı). TdoL Z2246 FUL (1) S26 «0 72 9 Su/oto- Ankm: Zıya Gokalp Bh lnkı!*> S No: 19/4. TH: 133 II 41-47. Tcfa. 42344 FlE (4) 133 05 65 9 l™ir. H Z,va Blv 1352 S2/3. Td 13 12 aa ( t a 52359 Fa»: (51) 19 53 <0 lnonu Cad 119 S. No: I ÜM I. Td: 19 37 52 14 hjl), WOL 62155. F«x: (71) 19 37 52 TAKVt.M: 21 MAYIS 1990 İmsak: 3.45 Güneş: 5.34 öğle: 13.05 Ikindi: 17.02 Akşam: 20.27 Yatsı: 22.C KayserTde Azerbaycan KongresiHaber Merkeri — Öniimüzde- ki hafta Kayseri'de önemli bir- kongre toplanacak. 1. Uluslara- rası Azerbaycan Kongresi. 28 mayıs-6 haziran tarihleri arasın- da yapılacak kongreye, Azerbay- can'dan, Sovyetler Birliği'nin di- ğer cumhuriyetlerinden, ABD'- den İngiltere'den, diğer bazı Batı ülkelerinden ve Türkiye'den 120'ye yakın bilim adamının ka- lılması bekleniyor. Azerbaycan'- dan kongreye katıJacak 50 kadar bilim adamı ve öğretim üyesînin bu ülkeye ilişkin son verileri içe- ren tebliğleri, Sovyetler Birliği'- nin Kafkasya'daki bu "sonınlu" cumhuriyetine ilişkin yeni bilgi- lerin derlenmesini de sağlayacak. Kongreyi düzenleyen Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Baş- kanı Prof. Turan Yazgan, böyle bir kongre loplanması fikrinin, geçen yıl kasım ayında Bakü'ye yaptıkları gezi sırasında ortaya çıktığını söylüyor. Prof. Yaz- gan'a göre kongrenin amacı, Azerbaycan'a ilişkin geçmişten gelen ve bazı yanlışlıklan içerdi- ği sanılan tarihi, ekonomik ve sosyolojik çeşitli veri, bilgi ve gö- rüşlerin, dünyadaki tüm Azer- baycan uzmanlannın bir araya geleceği böyle bir kongrede geniş çapta tartışılması ve kongre bül- ten ve tebliğierinin daha sonra bir kitapta toplanmasırun sağlan- ması, Prof. Yazgan böylece Kaf- kasya'nın bu az bilinen ülkesi hakkmda, bütün dünyada, ilgili çevrelerin yararlanabileceği temel bir kaynak kitap oluşturulacağı kanısında. Kongre için Kayseri'nin seçil- mesini ise Prof. Yazgan, finans- man sorunları ve Kayseri-Erciyes Üniversitesi'nin gösterdiği kolay- lıklara bağlıyor. Kongreye, Moskova Üniversi- tesi'nden, Gürcistan ve Ermenis- tan bilim adamlarının da çağrıl- dığını kaydeden Prof. Yazgan, Moskova Üniversitesi'nden olumlu yanıi aldıklarını, ancak davet ettikleri Ermeni bilim adamlarından şimdiye dek her- hangi bir yanıt gelmediğini söylüyor. 28 mayıs, aynı zamanda Azer- baycan'm yeni kabul ettiği kuru- luş yıldönümüne rastlıyor. Ma- yıs ayı içinde toplanan Azerbay- can parlamentosu niteliğindeki Yüksek Sovyet, Mehmet Emin Resulzade önderliğinde 28 Mayıs 1918'de kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti'ni "resmi kuruluş taribi" olarak kabul etmiş ve bayrağının da bundan sonra res- men 1918'de kabul edilen üç renkli bayrak (yeşil-kırmızı-gök mavisi) olmasını onaylamıştı. Halen Azerbaycan'daki bütün resmi kurumlara çekilen bu bay- rakta, kırmızı renk; bağımsızlı- ğı, yeşil;tslamiyeti, gök mavisi ise geleneksel Türk kökeni sim- geliyor. Son çeyrekyüzyûın en başarılı oyun yazarlarından birv GüngörDilmen Her yerde 'draırfı arıyor"Bir dram, bir Çinlinin ya da Azteklinin başından geçiyorsa ve ben buna bir yorum getirebileceksem, bu kişilerialırişlerim. Ortaya çıkan da bir Türkyapıtıolur." ALPAY KABACALI Öğrencilik yıllarında fizikçi ol- mak istermiş. Bir yandan da tiyat- ro oyunları okurmuş. O dönem- de Çanakkale'de yaşadığı için oyun izJeme olanağı yokmuş pek. On üç yaşlarında Shakespeare'in Bir Yaz gecesi Düşü'nü, başka klasikleri kendi dillerinden oku- maya girişmiş. Kısaca, tiyatro il- gisi sahne yoluyla değil, kitaplar yoluyla başlamış. tlk yapıtı, Mavi Orman adlı bir çocuk masalı. Onu yayımlatmak için kapı kapı dolaşıyor. Bütün kapılar yüzüne kapanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'na da başvuru- yor. Yıl, 1953. Gelen cevapta, "Kilabınızı baslırdıktan sonra gönderia" diyorlar! Mavi Or- man'ı ancak yirmi yılı aşkın bir süre sonra bastırabiliyor. 1959'da ilk oyxınu Midas'ın Kulaklan'nı yazıp Ankara'da çı- kan Sinema-fiyatro dergisinin ya- rışmasma katılıyor. Birinciligi ka- zanan oyun, dergide yayımlanı- yor. Aynı yıl, bir amatör toplu- luk tarafından, Istanbul Üniver- sitesi Gençlik Tiyatrosu'nca sah- neye konuluyor. Bu ilk oyunun iz- lenimlerini anlatırken diyor ki: GÜNGÖR DİLMEN —Yerii ojıın yazariıgının küçümscnmesi beni çok üzüyor. POR TRE GÜNGÖR DİLMEN Midas'ın Kulakları 193O'da Tekirdağ'da doğdu. l.Ü. Edebiyat Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'nü bitirdi (1960). Ertesi yıl ABD'ye giderek Yale Üniversitesi'nde tiyatroda ışıklandırma teknikleri ve oyun yazarhğı öğrenimi gördü (1961-64). tstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarf nın (İBŞT). ışıklandırma bölümünde (1964-66) çalıştı; tstanbul Radyosu'nda dramaturgluk, İBŞT'de dramaturgluk ve Araştırma-lnceleme Bölümü Başkanhğı (1976-80) yaptı. Ingiltere'de Durham Üniversitesi'nde (1971), Eskişehir Üniversitesi'nde (1982-83) dersler verdi. Şimdi tÜ Devlet Konsen.atuvarı Tiyatro bölümünde öğretim üyesi. 1959'da Midas'ın Kulakları ile Sinema-Tiyatro dergisinin yarışmasında birincilik, 1%3'te Canlı Maymun Lokantası ile Halkevleri Şinasi Efendi, 1967'de Kurban'la tlhan Iskender, 1975'te Midas'ın Kulakları ve Kördügüm'le TDK, 1979'da Deli Dumrul'Ia Muhsin Ertuğrul, 1984'te Ben Anadolu ile Uluslararası Bankası, 1988'de Aşkımız Aksaray'ın En Büyiik Yangını ile tş Bankası armağan ve ödüllerini kazandı. Anzavur adlı çalışmasıyla Yunus Nadi Armağanı senaryo yarışması birinciliğini paylaştı (1970). "Çevre tiyatrosu olarak sahne- ye konuldu: Salonun ortasında oynanıyordu, seyircikr salonun çevresindeydiler. Hemen hemen hiç dekor yoklu. Oysa Eminönü Halkevi'nin giizel bir sahnesi var- dı. Buna itiraz ettimse de dinlele- medim. Yine de oynanışı çok ho- şuma gitti. Koregrafi başanlı, Ke- çiler korosu çok canlıydı. Daha sonrakj oyunlanmın hepsi için ay- nı şeyi söyleyemem." Topluluk, o yıl Erlangen Tiyat- ro Festivali'ne bu oyunla ka- tılıyor. Midas'ıs Rulaklan ertesi yıl Devlet Tiyatrosu'nca sahneye ko- nuluyor. Şahap Akahn'ın yöneti- minde, Neviı Kodallı'nın müzjğiy- le. Oyuncular Bozkurt Kuruç, Ke- rim Avşar, Melek Tartan, Asu- man Korad vb... Güngör Dilmen'in bu ilk başa- rıdan sonra birbiri ardınca yazdı- ğı, çoğu basılan, sahneye konulan oyunları dört kümede toplanabi- lir. Birinci kümede, konulannı mitolojiden aldığı oyunlar var: Midas üçlemesi, Akad'ın Yayı, Deli Dumrul vb. İkinci kümede- kiler, konulannı tarihten alıyor. Çoğu Türkiye tarihiyle, özelükle yakın tarihle ilişkili: Ithalat ve Te- rakki, Devlet ve İnsan (Mithat Paşa'nın yargılanması) vb. 16. yüzyılda Azteklerin tarihten sili- nişini konu alan Ak Tannlar da bu kümeye giriyor. Üçüncü kü- medekiler, kendi düşleminden HURDALIKLARA DÜŞMEDEN ÖNCE — Sedal Tosunoğlu ve Selçuk kundakçı "Son Buharlılar "ı hurdalıklara düşmeden önce göriintülediler. (Kotoğraf: Sedat Tosunoğlu) 6 Son buharlılar'ııı objektîfteki sesleri ANNA TURAY Son buharlıların tekerlekleri dönüyor artık ray- larda. Homurtular ve tıslamalar, can sıkıntısını, öf- keyi ya da sevtnci ya da kısaca "insanı" çağnştıran seslerin yerini, çok kısa bir süre tamamıyla dizel motorların mekanik uğultusu kaplayacak. "Son buhariılar"ı, son birkaç hattı da yitirip hur- dalıklara düşmeden önce görüntüleyen Selçuk Kun- dakçı ve Sedat Tosunoğlu'nun fotoğraflannda, gi- derek yok olan işte bu sesler var. Neredeyse buhar- lıların salt bir araç değil özel bir kişiliğe, farklı bir ruha sahip canlı birer varlık olduklarını duyum- satan sesler. Taksim Sanat Galerisi'nde açılan "Son Buharlılar" başlıklı sergi, Kundakçı-Tosunoğiu iki- lisinin "Demiryolu ve İnsan" dizisinin bir parça- sı. "Demiryolu ve İnsan"da buharlısından dizeli- ne, işçisinden memuruna, yolcusundan garlanna tüm bir "tren vaşantısı"naçevrilen iki objektif, bu kez yalnızca buharlılar üzerinde yoğunlaşıyor. "Çünkü..." diyor Sedat Tosunoğlu "artık kalma- dı. IJşak, Manisa, Alasehir, İzmir Çamlık, Afyon Çerkezköy, Balıkesir Tavşanlı, Karadeniz Ereğli, bunlarson bölgelerdi. Ve buralarda çalışan buhar- lılar da birer birer yok oluyorlar." Sedat Tosunoğlu ve Selçuk Kundakçı, demiryol- larına 2.5 yıl önce düştüler ilk kez. Türkiye"nin dön bir yamndan tren manzaraları, lokomotifler, kom- partmanlar, bekleme salonları, peronlar, bekle- yen ve kavuşan yolcular, çalışan insanlar, 1987 eki- minden bu yana objektiflerinin önünde. Son bir yıldır ise yalnızca buharlı lokomotiflerde, bazen ateşçinin yanıbaşında, bazen makinistin hemen ar- dında, bazen de trenin üzerinde "son buharlılar" dünyasını görüntülemişlerdi. Selçuk Kundakçı, buharlı lokomotiflerin dün- ratlendirdikçe "Hayda aslanım" diye bağınşları- yasımn ötekilerden oldukça farklı olduğunu, temel- de bu farklılığı, buharlıların, calışanlarına olan ya* kınlığını, "insanca sıcakhğım" iletmeye çalıştıkla- nnı söylüyor. Makinistin buharlı lokomotifle olan ilişkisini bir at ve sahibinin ilişkisine benzetiyor Se- dat Tosunoğlu da. Bir "bütünleşme" gerektirdiği- ni belirtiyor. "Önce insan" diyen, tüm fotoğraf çalışmaların- da öncelikle insanı, onun umudunu, yaşama sevin- ci ve direncini yansıtmaya çalıştığını söyleyen Se- dat Tosunoğlu bu sergiyi ve sergi dolayısıyla ha- zırladıkları albümü "buharlı lokomotiflere ve on- lara emek veren insanlara" adadıklannı belirtiyor. İkisi de oldukça zor koşullarda çalışan demiryolu işçilerinin dünyasını aktarırken 70-80 derece sıcak- lık karşısmda döktükleri tere, ateşçinin hemen ora- cıkta demlediği tavşan kanı çaylara, lokomotifi sü- na ortak olmuşlar. Buharlı lokomotiflerde makinist ya da ateşçi ol- manın bir gelenek gibi babadan oğula geçtiğini, neredeyse "törensel" bir çalışma tarzları olduğu- nu söylüyor Sedat Tosunoğlu. "Çok yıpralıcı. çok zorlu bir yaşam onlannki. Bu yüzden modernleş- meden yana hepsi. Daha rahat çalışacaklan orta- mı arıyorlar" diyor. "Son Buharlılar"ı görüntüleyenler, buharlıların bir gün tamamıyla ulaşımdan kalkacağının bilin- cindeler. "Araa" diyorlar, "daha değişik yararla- nılabilir pekâlâ. Turistik amaçla kullanılabilir, mii- zelerde daha eiverisli koşullarda saklanabilir. İz- mir'de bir müze vat, ama buhariılar açıkhavada ta- mamen doğa koşullanna terk edilmiş vaziyette. Es- kiyen, bozulan buhaıiılar ise hurda demir fiyatı- na satılıyorlar." Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt: Aliağa'dansonra1-2 santral yaptırabilirinı İDİL GÜRSEL Enerji Bakanı Fahrettin Kurt, santralın görüntü güzelliğinden, barajın teknik özelliklerine kadar her şeyi düşündüklerini söyledi. Kurt, "İnsan hakları, enerji ve çevrenin bileşkesini almak zorundayız" dedi. olmayacağını söyledi. Cumhuriyet'in sonılarını yanıt- layan Kurt, Aliağa termik santral projesinin çevreye etkilerinin azal- tılması girişimlerinde çevrecilerin etkisi olduğunu belirtti. Kurt'un sorularımıza yanıtlan şöyle: — Termik santralın vapılması- m öngören karar iplal edildi ve kamuoyu büyiik bir yanılgıya uğ- radı. Termik santral projesinden ANKARA — Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt, Aliağa serbest bölgesi ve termik santral projesine ilişkin kararna- mede yapılan değışiklikte Danış- tay kararının ortaya çıkarttığı eıı- geli aşma amacı nın da etkili oldu- ğunu bildirdi. Kurt, Aliağa girişi- minin son termik santral projesi vazgeçildiği şeklindeki açıklama Anadolu Ajansı kanalıyla tüm ga- zelelerde yayımlandı. Sonra bir başka açıklamanızla termik sant- ral projesinden vazgeçilmediğini duyurdunuz. Değişen ne? KURT — İlk karar yürürlükten kaldırılmıştır, o kararın yerine başka bir karar getirilmiştir. Biz burada yokken kararname çıkın- ca, çoğu arkadaş konuyu anlama- mış, kararnamenin mealinde bili- nen konunun anlaşılması da zor tabii. — Şimdi yepyeni bir kararna- me) le çıkılıyor, böylece Danıştay- ın karannın üzerine gidilmek is- leniyor. Kamuoyunda, termik santralın yapılabilmesi için böyle bir oyuna gidildi deniyor. KLJRT — Yapılan şey yasalsa Danıştay'ın cevabı açıktır, olay kastidir, taraflıdır bana göre. Santralı yapmaktan vazgeçmemi- şiz, olay tek taraflı düşünülüyor. — Santralın çevre konusunda eksikliklerinin lamamlanmasında kamuoyunun, çevrecilerin etkisi oldu mu? KURT — Tabii oldu. Şöyle; ko- nuya bugün belirli gruplar toplu- mun meselelerine sahip çıkıyor, yann tüm gruplar çıkacak. — ODTÜ'ye çevresei etki değer- lendirmesi yaptınyorsunuz, ancak bu termik santral yapılmasına ka- rar verildikten sonra gerçekleşti, bu "İstim arkadan gelsin" politi- kası degil mi? KURT — Hayır, olay yanlış an- laşılmasın, termik santralın çalış- ması dört senedir devam ediyor. Bu santral Türkiye'de üretilen enerjinin yüzde 26'sını karşılaya- cak, bu çok büyük bir rakam. Türkiye'de bir enerji problemi var, siz bakmayın bugün rahat oldu- ğumuza, zaten yaptığımız her şey insanlar için değil mi? Her şeyi de- mokrasi, insan hakları için yapmı- yor muyuz? Ancak insan hakla- rı, enerji, çevre tüm bunların bi- leşkesini almak zorundayız. — Aliağa'da yapılması düsünü- len santralın diger termik santral- ler için bir örnek olacağını düşü- nüyor musunuz? KURT — Türkiye'ye daha faz- la termik santral yapılmaz. Bir iki santral daha yaptırabilirim, ama zaten bizim potansiyelimiz belli, kuraklık olasılığına karşı enerji balansını değişik kaynak lardan el- de etmek zorundayız. kaynaklanıyor: Canlı Maymun Lokantası, Kurban vb. Aynca on beş dolayında kısa oyun yazmış; birkaçı yayımlanmış, oynanmış. "Bunlar deneraelerim" diyor. •'Tiyatroya başladığımdan beri, oynansa da oynanmasa da sürdü- rüyorum." Tarih, sahneye ne ölçüde yan- sıyor? Güngör Dilmen, konusunu ta- rihten alan bir oyun yazmaya ka- rar verince o dönemi uzun uzun araştırıyor. Ama tarihi sahnede canlandırmak için yazmıyor: "Bir oyun, konusu tarihten alınsa da seyirciyi o günlere götür- mek için yazılmaz. Tarihte de be- nirn aradığım. dram. Bugün de geçerli olan insan dramı. Bu dra- mı hangi yüzyılda, nerede bulur- sam. o dönemi, o kişileri canlan- dırmak islerim. Türk olmaları şart değil. Tarihi öğrenmek iste- yen, tarih kitaplannı kanştınr. Ti- yatro oyunu tarihin çok dar bir bölıimünü alır, almak zonında- dır. Ve tarihin yazmadıgı bocala- maları, bunalımlan işler. Tarih belirli bir olayı anlatır; o olay ya- sanırken, kişilerin karşılaştıkları güçlükler, çelişkileri, karar verme anlan, kararsızlıklan tarihi ilgi- lendiraıez." Söz oyun yazarlarınm sorunla- rından açılınca, önce bir gözlemi- ni aktanyor Güngör Dilmen: "1960'larda romancılar tiyatroya yöneliyorlardı. On yıl sonra, ro- man yazmaya girişen oyun yazar- lanna rastlanır oldu. Oyun yaza- n sayısı giderek azalıyor. Gençler arasından da kolay kolay yenile- ri yetismiyor. Bunda, oyun ya- yımlanmamasının payı var. Kimi genç yazarlar, yayımlatamadıklan için oyun yazmak istemiyor. Ti- yatrolar ise yayımlanmış oyunla- ra öncelik tanıyor." Buna karşın, Türk tiyatrosu- nun olumlu yönde ilerlediğine inandığını belirtiyor ve ekliyor: "Bir de kimi çevrelerde bir gü- vensizlik var; bir Batı hayranlıgı, onlar elbette bizden iyi yaparlar inancı var. Bunu degiştirmek çok güç." Bu noktada tiyatrolann, özel- ükle ödenekli tiyatrolann tutumu söz konusu oluyor: "Kimi ödenekli tiyalrolar, go- revlerini yatancı oyunlan pahalı biçimde sergilemekten ibaret sa- yıyöVlar. Hangi oyun Londra'da, Ne» York'ta, Paris'te başarı ka- zanmışsa, hemen onu oyoamaya kalkısıjorlar. Oysa tiyatronun ku- ruluş yıllannda böyle değildi. Yer- li yazarlar yoktu, ama ortaya çık- raası için teşvik vardı. Şu kadar yıldan sonra yabancı hayranlıgı, yerli oyun yazariıgının kücumsen- mesi, beni çok üzüyor. Özellikle İstanbul Şehir Tiyatrolan'nda bu yok sayma, küçümseme o ölçüde ileri gitti ki birer ikişer neredeyse bütün yazarlanmızı incitti ve Şe- hir Tiyatrolan'na karşı boykot ilan edildi. Harcanmak istenen bir yazar, iki, üç yazar degil. Bu boy- kotun nedenlerini deşecek olursa- nız, Şehir Tiyatrolan yönetiminin içine düştüğü çıkmaz daha açık- ça anlaşılabilir." Güngör Dilmen, ayrıca yerli oyunda oynamak istemeyen oyunculardan, yerli oyun sahne- ye koymayan yönetmenlerden ya- kınıyor. Bir de yazarı oyununun provasma almak istemeyen yönet- menlerden: "Neymiş? Yazar oyununu yaz- mış, artık iş vonelmendeymiş. Ya- ni oyunun yazanyla karşı karşı- ya oturalım, tartışalım, onun da düşüncesini alalıın yok. Şöyle bir inanç var: Yazar, oyununu yazar; tiyatronun mutfağından anlamaz. Rejisörlükten, oyunculuktan hiç anlamaz. Bu. son derece yanlış. Bir oyun yazan, aktör olmasa da kendi oyun kişililerinin ilk aktö- rü, ilk rejisörüdür. Böyle olmasa zaten oyunu başanya ulaşamaz." Bir oyunun *yerli' sayılması için Güngör Dilmen'in son oyunu Aş- kımız Aksaray'ın En Büyük Yan- gını'nda olduğu gibi Türkiye'de geçmesi, kişilerinin "bizden" ol- ması mı gerekiyor? Hong Kong'- da geçen (hayır, Güngör Dilmen Hong Kong'u görmemiş) Canlı Maymun Lokantası, Güney Ame- rika'da geçen Ak Tannlar 'yerli' oyun sayılmayacak mı? "Bir dram" diyor Güngör Dil- men, "Çinlinin ya da Azteklinin başından geçiyorsa ve ben bir şey söyleyebileceksem, buna bir yo- rum getirebileceksem, bu kişileri alır. işlerim. Ortaya çıkan da bir Türk yapıtı olur. Kotüyse, zaten üstiinde durulmaya değmez. Ti- yatro olarak bir erdemi varsa. o zaman da Türk tiyatrosunun bir parçası olur. Onun için de ben dram peşindeyim. Nerede, hangi ülkede olursa... Ortıan Asena, Şili üstüne üç oyun yazdı. Şili'ye mi gitti? Yazdığı oyunlar Türk tiyat- rosunun yapıtlan değil mi? Bu gi- bi önyargılar degişmeli." Bir de denir ki "Bir yazar, ya- şadıgını yazmalı. Ya da en iyi ya- şadıklarını yazar." Bu görüşe de katılmıyor Güngör Dilmen: "İlk bakışta doğru. Ama yaz- mak da yaşamak degil mi? Yaşa- dığımızı yazıyonız, yazdığımızı da yaşıyoruz. Bunun pek çok büyük örneği var. Diyelim, Kafka. Ya- şamı, yazdıklarını yaşayan yaza- ra en büyük örnek. Kafka, bir Hemingway değil. Hemingway, yazdıklarını dışarda, dıs dünyada arıyordu. Kafka ise yazdığını ya- şıyordu. Y'ani bu da degişmeli. İn- san yalnız yaşadığını yazmalı dü- şüncesi sakat!" Iznik'in imar planı • İZNİK (AA) — Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanan İznik'in "koruma amaçh" imar planına tepkiler sürüyor. Uygulamanın kaldırılması amacıyla açılan kampanya sonucu 4 bin imza toplandı. İmzalar bir dilekçe ile birlikte Bursa Valiliği, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanlığj ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na gönderilecek. Turizmde kötü propaganda • ANTALYA (AA) — Kısa adı "AKSAD" olan Akdeniz Seyahat Acenteleri Derneği sözcüsü Abdullah Tekin, ayakkabı boyaaları, seyyar satıcılar ve halıcıların yoldan geçen turistleri dûkkâna sokmakla görevlendirdikleri kişilerin Türk turizmi hakkında kötü propagandaya neden olduklarını söyledi. Abdullah Tekin, turizm alanında sadece konaklama işletmelerinin ve seyahat acentelerinin verdikleri hizmetlerin yeterli olmadığını belirterek, "Turistlerin sokaklarda karşılaştıklan davranışlar da çok önemlidir. Çünkü turistlerin ülkemize gelme amaçlarından biri de halkımızı tanımaya yöneliktir" dedi. THVnin 57. yıh • İSTANBUL (AA) — Türk Hava Yollan'nın kuruluşunun 57. yıldönümü dün kutlandı. THY Genel Müdür Vekili Ibrahim Tektaş ve THY personeli, Taksim Cumhuriyet Anıtf na çelenk koyarak saygı duruşunda bulundular. Havayolları Devlet İşletmesi adıyla 1933 yıhnda kurulan THY, beş adet küçük uçaklık filosu ve 24 personeliyle hizmete başladı. THY Anonim Ortakhğı olarak 1 Mart 1956 yıhnda yeni bir kimlik kazanan kurum, bugün 13'ü Airbus olmak üzere 35 uçağa sahip bulunuyor. Can Yücel'e çevre ödülti • ANTALYA (AA) — Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi, bu yılki Çevre Günleri'nin "Şiir Ödülü"nü Çan Yücel'e vermeyi kararlaştırdı. Derneğin Antalya Şubesi Başkan Yardımcısı Avukat Ethem Sel, yaptığı açıklamada, 5-10 haziran günleri arasında Antalya'da düzenlenecek Çevre Günleri'ne, Şair Çan Yücel'in de davet edileceğini ve ödülünün verileceğini söyledi. Üzüm üretiıni • YALOVA (AA) — TÜBİTAK'ın Hüsamettin Tuğaç Vakfı ile ortaklaşa olarak mey\r e, sebzecilik yetiştirme dalında verdiği ödülü, Yalova'dan Ismet Uslu kazandı. Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Üzümcülük Bölüm Şefi olan Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Ismet Uslu'ya ödülün, üzüm ıslahı konusunda yaptığı başarılı çalışmalardan dolayı verildiği bıldirildi. Uslu'nun 15 yıldır surdürdüğü çalışmaları sonunda standart ölçülerde 5 sofrahk yeni üzüm çeşidinin üretimini gerçekleştirdigi öğrenildi. Kıyı yağması • MUĞLA (Cumhuriyet) — Mimarlar Odası MYK üyesi Oktay Ekinci, Bayındırhk Bakanlığı'nın "Muğla kıyılarındaki 60 köyün planlanmasına" ilişkin Muğla Valiliği'ne gönderdiği talimatın kıyı yağmasını hızlandıncı nitelikte olduğunu öne sürdü. Ekinci, "60 köyün planlarının yapılması olumlu görülmekle birhkte, imar konusundaki temel kararlar düzeltilmeden yapılacak planlamanın getireceği olumsuzluklar yağmayı teşvik edecektir" dedi. Bayındırhk Bakanlığı'nın Muğla Valiliği'ne gönderdiği yazı ile Muğla sahillerindeki 60 köyün imar planlarının köy muhtarlıklarınca yapılması istenmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle