Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MAYIS 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN
Meteoroloıı Genet Müdürlüğü'n-
den aknan bılgiye göre yurdun ku-
zey kesimlen parçalı bulutlu, Or-
ta ve Doğu Karadenız, ic Ege. Gö(-
ler Bölgesı, İc Anadolu yer yer sa-
ğanak yağışlı, ötekı yerler az bu-
lutlu ve açık geçecek. HAVA Sl-
CAKLIĞI Onemlı bır değışıklik ol-
mayacak RÜZGÂR Kuzey ve do-
&££SSfif
Adana
Adapazar.
Adıyaman
Afyon
Ajrı
Ankara
Antakya
Antalya
Artvm
Aydın
B 29° 15° Dıyarbakr
B 20°13°Edı'ne
A 30° 14° Erancan
Y 22° 10° Erajrum
B 20° 6°Bkışe*«t
Y 22° 11° GaaanlED
A 25° 17» Gıresun
B 24° 14° Gûmüşfıane Y
23° ° V B
? 4
1-4, y
poyrazdan 4-6 kuvvetınde, Akde-
niz'de4-16denızmilihızlaesecek
Dalga yûkseklığı Akdenız'de
0 5
"1 5
'ö t e
* "enderim.zde2-3 metredolayındabuluna-
C a k
' V a
" G Ö I U n d e h a v a p a r ç a
" b u l u t l u 9 e ç e c e k
' R û 2
8 â r
flÛney W b a t l y Ö ( 1 l e r d e n h a f i f
•
a r a a r a O r t a k u w e t t e e S e
"
|
9'1 0 k m
-
Bdecık
Bmgöi
Bıtlıs
Y 23° 11° HakkaVı
B 26° 17° Isparta B
B 22° 12° IstanDul B
B 22° 12° Izrmr B
B 26° 11° Kare B
B 21° 8°Kastamon<j B
B 21° 10° Kayserı Y
B 23° 15° Kırklaret B
Çanafckale B 19° 15° Konya Y
Y 21° 11° Küahya Y
B 25° 14° Malatya B
28° 10 Mamsa
23° 1*= K Maraş
25° 12° Meran
21° 7°Mu4ö
22° 11° Muş
29° 12° Nıjde
18°14°0rdu
22°Wto
22° 11° Samsun
22° 10° Surt
18°15°Smop
25°1«
0
Srvas
20° 4°Te*mb5
21° 10° Tratam
20° 10° TunMk
2 3 ° 1 4 ° U ş *
20°10°Van
22°iO°Vtagat
27° 10° ZonguKüfc
B 25° 16°
B 29° 14°
B 25° 17°
B 25° 13°
B 26° 10°
Y 20° 10°
Y 18° 11"
Y 18° 14°
Y 18° 11°
A 28° 17°
B 20° 14°
Y 20° 10°
B 18° 15°
Y 18° 14°
B 24° 10°
Y 23° H°
B 21° 8°
Y 20°W
B 20° 15°
İQ? * * ı buiubu .^ sıslı ^ k a r i ı A-acık B-buluflu G guneş* K-kjrt S-stsh Y^ajmurlu
Ankara -j^f-'
Tebnz
• Sam
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Japonya'nın, aynı
zamanda önemli bir
hac merkezi de olan
en ytiksek dağı. 2/
Faiz... Kar fırtınası.
3/Sığınn öd kesesin-
den çıkan ve sanlığı
iyi ettiğine inanılan
taş... tlkel bir silah. 4/
Bir bağlaç... Osmanlı
devletinin Kuzey Af-
rika'daki son toprak-
lannı da yitirdi^ ant-
laşmanın adı. 5/ Öde-
me... Alman faşisti.
6/Kökü hekimlikte
sürgün kesici olarak kullanılan bir bit-
ki. 7/ Kriptonun simgesi... fstediği gi-
bi davranabilen. 8/ Bağıt... Boru sesi.
9/ Bir nota... Yunan mitolojisinde,
içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı
içkisi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Hitler'in unvaru... Bağı$lama. 2/ Sı-
nır nişanı... Bir Asya ulkesinin başken-
ti. 3/ Ihtiyarlamanın gecikmesinı sağ-
lamak için başvurulan çarelerin tümü.
4/ Yapım... Tunus'un plaka işareti. 5/ Ortaoyununda kadın rolüne
çıkan erkek oyuncu. 6/ Dedelerden ve büyükbabalardan her biri...
Müstesna. 7/ Bir nota... Irak. 8/ Ağzı çember biçiminde, torbaya
benzer büyiık gözlü balık a|ı... Verrae, ödeme. 9/ Bir sayı... Bir tür
yabanmersini.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Dahiliye teşkilatı
21 MAYIS 1930
Bu sabah B.M.M. Dahiliye rnerkez teşkilatı lâyihasım
müzakere ve kabul etmiştir.
Lâyihaya nazaran merkez teşkilatı müşteşarlık ve hususi
kalem işlerile emniyet işleri, hukuk raüşavirliği, mahalli
idareler, nüfus işleri, teftiş hey'eti, umum jandarma
kumandanlığından ye dahiliyeye merbut diğir devairden
müteşekkildir.
Emniyet işleri 5 şubeden ve bir müstakil bürodan
müreickeptir.
Birinci şube umurni emniyet ve asayiş işleri, ikinci şube,
idarî beldi, adli zabıta işleri ile, uçüncü şube polis amir ve
memurlarının tayinleri ile, dördüncü şube ecnebilere
müteallik muamelât ile, beşinci şube zabıtaya ait teknik,
istatistik ve neşriyat işleri ile meşgul olacaktır.
Hukuk müşavirliği sorulan
hukuki mes'elelere mütalea
serdedecektir. Mahalli idareler
umum müdürlüğü iki şubeden
murekkeptir.-Birinci şube
mahallî idarelere ait kanunlar,
nizamnameler ve projeler
tanzim ve teklif edecektir.
İkinci şube vilâyet, belediye ve
köy bütçeleri, mahallî, iktisadî
işler ile iştigal edecektir.
Fs lyl lâsnkler
Wİ»IPASSıN6
HtlMll Iİ5TİHIEIJI»
M1I
Nüfus işleri umumî mudurluğü üç şubeden mürekkeptir.
Birinci şube göçebe ve aşiretlere ve hariçten getirilecek
muhacirlere ait iskân işleri ile, ikinci şube vatandaşlık
kanununun tatbikatına ve vatandaşlığa ait işlere, uçüncü
şube de nüfus mes'eleleri ile meşgul olacaktır. Vilâyat
umumî müdüdüğü 3 şubeden mürekkeptir.
1 - Merkez ve merkezden mansup vilâyet memurlan ile
nahiye mudurlerinin sicillât işlerile,
2 - Vilâyetlerin umumî teşkilât ve idarî işlerine- ait
vazifelerle,
3 - Evrak, dosya, neşriyat, kütuphane, levazım, mutemetlik,
müstahdemlere ait işlerle.
İskân umumî müdürlüğü ilga edilmiştir. Bu müdürlüğun
vilâyet memurlan, dahiliye vekâleti, vilâyet memurları
kadrosuna ilâve olunmuştur..
30 YIL ÖNCE Cumhuriyei
Nehru geldi
Nehnı
21 MAYIS 1960
Memleketimize dört günlük resmi bir
ziyaret yapacak olan Hindistan
Başbakanı Pandit Nehru bu akşam
Hindistan Hava Kuvvetlerine mensup
bir uçakla şehrimize geldi.
Önce uçağm saat 17r de piste ineceği
bildirilmişti. Ancak sonradan bir
gecikme olduğu ifade edildi ve
uçağm 18r de geleceği haber verildi.
Saat 17r den itibaren mülki ve askeri erkân ile
korctplomatik mensuplan ve Dışişleri Bakanlığı ileri
gelerieri Esenboğa'ya gelmeye başlamışlardı. Saat 17.40 da
da Başbakan Adnan Menderes, yanında Dışişleri Bakanı
Fatir Rüştü Zorlu olduğu halde alana geldi ve şeref
saJor.unda bir müddet istirahat etti.
Nehru'yu hâmil uçak saat 17.55 de alana indi ve beş dakika
sonn alan binasının önüne gelerek durdu. Uçağın kapısı
açılctktan sonra Türkiye'deki Hint Sefiri uçağa çıkarak
Baştakan Nehru'ya "Hoş geldiniz" dedi ve mütaakıben
önde Nehru, arkasından da beraberindeki zevat uçaktan
indihr. Uçağın önune gelen Menderes ve Zorlu tarafından
karşiandılar. Menderes, Nehru'ya "hoş geldiniz" dedikten
sonn, kendisine mülki ve askeri erkân ile Dışişleri Bakanlığı
üeri gelenlerini takdim etti. Nehru, milli kıyafetlerinden olan
siyar ceket ve beyaz pantolon giymiş, yakasına kırmızı bir
gül joncası takmıştı.
Takdm bittikten sonra bando Hint ve Türk milli marşlarını
çald, Mütaakıben Nehru merasim kıt'asını teftiş etti ve
şeref salonuna doğru yürudü. Merasim kıtasının arkasında
merrieketimizde bulunan Hint kolonisine yer verilmişti.
Başlakan Nehru bu şahıslarla teker tekrer göriiştü.
Çocıklarla meşgul oldu. Bu arada kendisine kırmıa ve
beya: karanfillerden örülmüş bir çiçek gerdanlık verildi.
Bunı önce boynuna takan Nehru sonra çıkardı ve şeref
salomna kadar elinde taşıdı.
GEÇEN YIL BUGÜIVc
Mig-29'la iltica
21 »AY1S 1989
Sov-Tît Hava Kuvvetleri'nin en gelişmiş uçağı olarak tanınan
Mİ< 29 tipi bir savaş uçağı dün sabah erken saatlerde
pilon tarafından kaçınldı ve Trabzon Havaalanı'na indirildi.
Sag colundan yaralı olan pilot Alexander Zuyev, ABD'ye
ilticr. isteminde bulunurken Sovyetler Birliği de uçak ve
pilcnun iadesini istedi. Sovyet uçağı ile ilgili bu gelişmeler
sür«ken akşam saat 19.56 sıralarında, içinde teknisyenler
buL-uan Ilyuşin 56 tipi bir nakliye uçağı Trabzon'a kadar
gele:k iniş izni istedi, ancak izinsiz olarak hava sahamıza
gire=- bu uçağa Türk avcı uçakları tarafından gerekli uyarıda
bul uulduğu ve uçağın ülkesine geri döndüğü bildirildi.
DUNYA'DA BUGUN
Amstefdam
Amman
Atına
Bagdat
Barcelona
Basel
Bekırad
Bertn
Bonn
Brûksel
Budapeşt
Cenevre
Ceayır
Odde
Dubat
Rankiut
One
Hefeanfe
Kan.re
Kopenhag
Köln
Lenosa
Y
A
A
A
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
A
A
Y
A
Y
A
Y
Y
A
17°
32°
26°
34°
23°
21°
21°
17°
19°
20°
19°
20°
27°
35°
40°
20°
30°
12°
32°
16°
19°
30°
Lenmgraö
Londra
Madnd
Mılano
Moroeal
Mostova
Mûnıh
N m Ywk
Osk)
Pans
Ptag
ftyad
Roma
Sofya
Şam
lelAvn
Tunus
Varşova
Vened*
Viyana
B
Y
Y
Y
A
B
Y
Y
Y
Y
Y
A
Y
B
A
A
A
Y
Y
B
Mashıngton A
Zünh Y
10°
18°
23°
23°
26°
10°
19°
20°
14°
21°
17°
40°
24°
23°
33°
25°
28°
14°
23°
18°
24°
21°
TARTISMA
Alevitik Tartışmasuıa Son Verirken
"Cünumüzde Alevilik" dizisine gösterilen ilgi ve ozellikle
tanışmaya katılma talebi beklentılerimizin uzerinde bir yoğunluk
gosterdi. Bir hafta boyunca surdürdüğumuz "Tartısma"
bölümunde bıze gelen yazıların ancak çok ufak bir bolümünu
yayımlayabildık. Konu ile ilgili olarak bize ulaştırılan göruş ve
eieştirilerin tamamını yayımlamak mümkün-olmasa da bu sorun
ile ilgili toplumsal duyarlıltğın çok yiiksek düzeyde olduğunu
söyleyebiliyoruz.
Bir bakıma Türkiye'deki Alevi topluluğunun açılan tanışmaya
böylesine yoğun bir biçimde katılma eğilimi göstermesini doğal
karşılamak gerekmektedir. 1980 oncesinin çatışmaları 12 Eylül
yöneıiminin tutumu ve 1980 sonrasmda yukselme içine giren
anülaik akımların varlığı Alevi toplumunun duyarlılığını
arttırmış gözükmektedir.
Yirminci yüzyılın son on yılma giren Türkiye için gündemdeki
birinci sorun demokrasiyi yaşaımak ve geliştirmek olarak
tanımlanabilmektedır. Toplumdaki farklı kesim ve görüşlerin çok
büyük bir bölümunün bu noktada tam bir itıifak içinde olduğu
söylenebilmekıedir. Nitekim, Alevilik ile ilgili incelemede de
konuya esas olarak bu çerçeve içinde yaktaşılmaya çalışılmış:
Alevilik ile Sünnilik arasında bir karşılaştırma yapmaktan, soz
konusu inanç ya da mezhepleri bir olumlu-olumsuz ölçeği
uzerinde değerlendirmekten kaçınılmıştır. Çtinkü böyle bir
değerlendirme gerçekçı olmayacağı gibi temel harekeı noktası
olan demokrasi ile de hiçbir biçimde bağdaşmayacaktır.
Laiklik ile demokrasi arasında bir tamamlayıcı ilişkiden söz
edilebilmektedir. Başka bir deyişle laiklik, demokrasinin
"olmazsa olmaz" koşulu sayılabilmektedir. Smırsız ve kayıtsız
din, inanç ve vicdan özgürlüğü ise laikliğin özüdür. İnsanlar
demokralik ve özgur bir toplumda işledikleri gibi inanabilmeli,
dinlerini istedikleri gibi yorumlayabilmeli, hıç kımse ınancından
doiayı şu ya da bu olçüde farklı bır muameleye tabi
tutulınajnalıdır.
Aslında Batı demokrasilerinin bu noktaya kolay ve rahat bir
biçimde ulaştıkları soylenemez. Demokrasiye işlerlik kazandıran,
kayıtsız ve smırsız din, inanç ve vicdan özgürlüğü Batı
toplumlarına egemen oluncava kadar buyuk sıkmtıların çekildiğı
bilinmektedir. Ancak artık demokratik toplum'arda bu özgurlük
kesin bir biçimde sağlanmış bulunmaktadır. Örneğin, bugün
Kuzey trlanda'da bir mezhep çatışması görunümu taştyan
toplumsal sorunun temelinde ulusal, toplumsal ve ekonomik
faktorler yatmaktadır. Nitekim diğer hiçbir Batı ulkesinde bir
Protestan-Katolik zıtlaşmasından soz edilmemektedir.
Demokrasi ve çağdaşlık ancak "barışçı bir çoğulculuk" içinde
gerçekleşebilir. Bu anlamda çağdaş Türk toplumunda farklı
inanca ya da mezhebe sahip insanlar bir arada bulunacaktır.
Günümüzün Türk toplumunda Alevılerden, Alevilerin
sorunlarından soz etmek Aleviliği yuceltmek ya da Sünniliği
eleştirmek anlamına gelmez, gelmemelıdır. Nitekim gerek dizide
gerek daha sonra yayımlanan tarıışma melınlerinde bu nokıa hep
goz önüne alınmıştır.
Surekli, kalıcı ve sağlıklı bir toplumsal yaşaımn ve toplumsal
barışın gerçekleşme koşulu demokrasıdır. Bu noktanın altını bir
kez daha çizerek Alevilik tartışmasına gazetemizi eleştiren Prof.
Dr. Ahmet Yaşar Ocak'ın yazısıyla son verıyor, kısıtlı yerimızden
doiayı yazılarını yayımlayamadığımız diğer tartışmacılanmıza
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Cumhuriyet Gazetesi Yazıişleri
Sayın dizi yazarlarının söz konusu yazılarında işledikleri pek
çok mantık ve bilim yanlışını burada düzeltmeğe kalkmak
çok uzun sayfalar alır. Ancak yalnızca, Aleviliğin laik bir
mezhep olduğu iddiası bile kargaları güldürecek kadar
yürekler acısıdır.
6 Mayıs 1990 (Hıdrellez) günunden başlayarak
yedi gun süreyle gazetenizde "Alevilik" konusun-
da yayımlanan dizi yazılan dikkatle izledim. Bu
çok önemli ve o ölçude de hassas ve nâzik ko-
nunun akademik seviyede çalışan bir araştırıcısı
sıfatıyla, yalnızca birkaç yıldan beri Türkiye'de
yayımlanan gunlük, haftaük ve aylık basın organ-
lanndan değil, Türkiye dışındaki bilimsel yayın
organlarında yayımlanan yazılan da çok yakın-
da takip etmekte ve zaman zaman bu konuda dü-
zenlenen uluslararası bilimsel toplantılara da ka-
tılmaktayım. Aynca, akademik ilgi alanım olması
sebebiyle, bazı Alevi, Bektaşi çevrelerle iliski ve
dostluk bağlan içinde bulunduğumu hemen be-
lirteyim.
Bu nedenle, ben de gazetenizde yayımladığınız
dtzl yaatar dotayısıyta açtığınız tamşrnalara katkı
olmak uzere kendi gözlemlerimi kısaca sunmak
istedim ve bu yazıyı kaleme alma gereğinı duy-
dum. Şunu hemen belirteyim ki, bütun dunya-
nın hızlı bir siyasi, ekonomik ve külturel deği-
şim ve yeniden yapılanma sürecıni yaşadığı XX.
yüzyılın şu son yıllannda, ülkemizde de birtakım
ustü örtülü tutulmaya çalışılmış, tabu sayılmış
sosyal ve külturel gerçeklikierin açığa çıkması,
tartışılmaya başlaması kadar tabii ve sevindirici
bir şey olamaz. Ülkemizdeki farklı etnik, kültu-
rel ve mezhebî tarihsel yapılanmalann tartışılma-
ya başlaması da öyledir. Uzun yıllardan beri gör-
mezlikten geldiğimiz, yok saydığımız, tartışmak-
tan korktuğumuz, bunun için de sözde bilimsel
gerçek, demokrasi ve özgür düşünce adına ideo-
lojik spekülasyonlarla içinden çıkılmaz hale ge-
tirip saptırdığımız, saptırmakta olduğumuz pek
çok toplumsal ve külturel problemimiz vardır. tşte
şu son yıllarda Alevilik ve Bektaşilik konusu da
bunlardan biridir.
Ne yazık ki, gazetenizde yayımla-
nan, daha önce de başka bir gaze-
tede -üstelik tarafımdan yapılan ya-
yınlardan çarptırılarak isim verme-
den yapılan alıntılarla- >>
ayımlanmış
bulunan dizi yazılar da bu belirtti-
ğim çerçevenin dışına çıkabilmiş de-
ğil. Yaklaşım, metot ve buyük bilgi
yanlışlan bir yana, üzulerek belirte- •
yim ki, tek yanlı ve kışkırtıcı bir üs-
lupla, çağdaşlık, ilericilik, Atatürk-
çülük, laiklik ve özgür düşünce adı-
na, Aleviliğin savunusu yapılmakta,
gerçek İslam'ın yalnızca Alevi tsla-
mı olduğu vurgulanmakta, Alevilik
yanlısı görünerek aynı ülkede yaşa- i
yan çok daha büyük bir çoğunluğun *
ise, Atatiirk düşmanlığı, laiklik
aleyhtariığı, çağdışı düşünce yanlısı
olmakla damgaiandığı görulmekte-
dir. Bildiğim kadarıyla hiçbiri de
Alevi olmayan ve bu konuya bilim-
sel bir yaklaşım yapabilecek formas-
yona sahip bulunmayan sayın dizi
yazarlarının, hangi mantık ve bilim
olçülerine başvurarak, hangi objek-
tif kriterlerden geçırerek bu sonuca
vardıklannı insan sormadan edemi-
yor. Daha da uzucü yanı, yapılan bu
yaklaşımın, biraz farklı inançlara sa-
hip olmakla birlikte. hepsi de bu ul-
kenin ve milletin evladı olan iki ke-
simi birbirine amansız duşman ol-
maya itecek ve yeni bir İrianda ya-
ratacak kadar vahim sonuçlara yol
açabileceğini sayın yazarların her-
halde pek duşunmemiş olduklandır.
Onları kotü niyetle damgalamak gi-
bi bir niyetimiz yok. Ama bu nazik
konunun gerektirdiği sorumluluğn
yeterince duyduklarını, meseleyi yal-
nız Alevilik açısından değil, çok da-
ha geniş bir çerçevede İslam dünya-
sı genelinde duşünüp Aleviliği bu-
nun içine oturttuklarını söyleyebil-
mek çok zor. Nilekim kendileıiyle
konuştuğumuz Alevi dosllanmız,
gazeteniz yazariannın bu yaklaşı-
mından son derece tedirgin olmuş-
lar ve kendilerinin kullanıldıklan dii-
şuncesine kapılnuşlardır. Sanırım
onların bu duygulannı yansıtan
mektuplar da gazetenize ulaşmıştır
ve herhalde yayımlanacaktır.
Sayın dizi yazarlarının söz konu-
su yazılarında işledikleri pek çok
mantık ve bilim yanlışını burada dü-
zeltmeğe kalkmak çok uzun sayfa-
lar alır. Ancak yalnızca, Aleviliğin
laik bir mezhep olduğu iddiası bile
kargalan guldurecek kadar yürekler
acısıdır. Çünku en ufak bir mantık
sahibi bılir ki, hiçbir din ve mezhep
tabiatı gereği laik olamaz. Aksi hal-
de din ve mezhep olamaz. 1970 ve
1980 öncesi ateşli ideolojik yazılany-
la tanıdığımız, dizi yazıların takdim
yazısının sayın yazannın, Alevi olmayan Muslü-
manları ağır iddialarla suçlayarak Alevi Muslü-
manları sanki gerçekten buyuk baskılar altında
ezim ezim ezilen bir azınlık şeklinde takdimı, ne
ozgür düşunceye ne demokrasiye ne çağdaşlığa _
ne arkasına o kadar sığındığı Atatürkçüluğe ya- jçjn gerekli
raşır. Onun bu yaklaşımını aklı başında hiçbir
Alevi MOslümanın onayladığını sanmıyorum.
Eğer bugün Türkiye'de gerçekten sayın yazar-
ların iddia ettikleri ölçüde bir Alevi düşmanlığı
varsa -ki bazı fanatik çevrelerin dışında genelde
böyle bir şey olduğuna beni kimse inandıramaz-
bunun yegâne sorumlusu, 19701i ve 198O'li yıl-
lar öncesinde, Osmanlı döneminden kalma bazı
tarihi yanılgılan ve Alevilik, Sünnilik arasında-
ki bazı inanç farklannı kullanmak suretiyle Alevi
vatandaşlarımızı istismar eden ideolojik-politik
çevrelerdir. 1980 öncesindeki Maraş, Çorum ve
Yozgal vb. yerlerde ortaya çıkan ve bu ülkenin
çocuklannı birbirine kırdıran, bır kısmıçı ipe yol-
layıp, bir kısmıru hapishanelerde çüriimeye mah-
kûm eden olaylar, Alevi ve Sunni vatandaşları-
mızın bugün çok iyi fark ettikleri gibi bu çirkin
ideolojik-politik çevrelerin sahneledikleri oyun-
du.
Çocukluğundan beri Alevi çevreleri ile iç içe bu-
yuyen, onları çok iyi tanıyan ve bugun de onlar-
dan dostlan bulunan bu satırların yazarı. 1970'li
yıllara gelinceye dek bir Alevi, Sunni duşmanlı-
ğı olmadığını rahatça iddia edebilecek yaşta ve
durumdadır. Aynca Alevi vatandaşlannın, Ale-
vi haklan savuncusu pozunda başka amaçlar gü-
den bazı sözde aydınlann oyunlarına gelmeyecek
kadar sağduyu ve kültür sahibi olduklarına da
derinden ınanmaktadır. Çunkü onlar çok iyi bi-
liyorlar ki 1980 oncesinin ideolojik çevreleri bu-
gun Ataturkçülük, laiklik, özgür düşünce ve de-
mokrasi maskeleriyle yeniden sahnededirler.
Bu izlenımlerimi aktardıktan sonra, musaade-
nizle ikinci önemli konuya geçmek istıyorum.
Şahsen, artık 2000'li yıllâra dayandığımız şu sı-
ralarda, pek çok tabulu öteki konular gibi, bu
konunun da bilimsel bir ortamda ele alınıp in-
celenmesi, gerek Diyanet İşleri Başkaııhğı'nm, ge-
rekse universitelerimizin ilahiyat, tarih, sosyolo-
ji, psikoloji, antropoloji ve halkbilimi fakulte ve
bolumlerinin, XIII. yüzyıldan beri Türkiye'de ta-
nhi, sosyal, dini ve külturel bır gerçeklik olan,
Alevilik, BektaşiKk konusundaki bu incdemeler
hemen oluşturmaya başla-
malan vaktinin geldiğine inanıyonım. Çünku bu
konu bilim ışidir, gerçek anlamda bilimsel yak-
laşım ve yöntem işidir. Gazete ve dergilerin san-
sasyona yönelik çoğu defa -pek çok örneğini gör-
duğümüz gibi- tek yanlı, hatta maksaklı yayın-
larına terk edilecek kadar onemsiz \e basit değil-
dir. Nitekim birkaç yıldan beri Alevi, Bektasi çev-
relerde daha önceki donemlerde rastlamamış bir
yayın faaliyeti adeta bır patlama göstermiştir. Bu
sevindirci bir durumdur. Ancak ideolojik istis-
marlara kurban edilmemelidir.
Işte ancak o zaman XIII. yuzyıldan beri bir
arada yaşayan, ulkemizin yükselmesi ve savun-
ması uğnına birlikte çalışan ve kendinı feda eden
her iki kesim sağlıklı bir beraberlik sürdurebilir.
Ancak o zaman, tarihten gelen ve bugun pratik
hiçbir geçerliliği kalmamış ayrıhk sebepleri or-
tadan kalkar ve her iki kesim etraflarındaki du-
varları yıkarak birbirlerini gerçek yüzleriyle ta-
nıyıp severler. Bence yapılacak olan, her iki ke-
simi birbirine duşman etmek yerine uzlaştıncı \e
birbirini sevdirici olmaktır.
Yazımın yayımlanması -üstelik kesilmeden
yayımlanması- dileğiyle saygılarımı sunarım.
PROF.DR. AHMET YAŞAR OCAK
Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakıillesi, Tarih Bol.
BEYTEPE/ANKARA
POLTITKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Takma Kafanı Çok...Arkadaşımız Meral Tamer'in yazısından öğrendiğimize göre
Alarko, ENKA, Çukurova' gibi holdinglerin memleketten götür-
dükJeri işçilerin çoğu yaşamlarından çok memnun görünüyor-
larmış. Dahası, uygun görülürse orada kalmak bile istiyorlarmış.
İşçiler horlanmıyormuş; elektrik, su, ulaşım, konut gibi dertleri
yokmuş. Dert edinseler bile bizdeki gibi ağır değilmiş.
Herkes gider Mersin'e bizimkiler gider tersine derler ya, dile-
diğimız kadar övünelim, iş uygulamaya gelince değişiyor.
Bulgaristan'dan gelen göçmenler de yüzgeri etmediler mi? Bu-
raya sığınan göçmenler işleri hastaneye düşünce çok şaşırdı-
lar. Dışarıda doktor, ilaç parası yıkımdı. Sigorta derseniz o da
hak getire!
Doğu Almanlardan da ses geliyor. Hem markları Batı ile eşit
olsun hem de elde ettikleri sosyal haklardan yoksun kalmasın-
larmış... Yani, su, elektrik, sağlık, okul, konut eski düzenle git-
meli imiş... Yenisi de cabası...
Sosyalist ülkeleri ne kadar kötülediler. Sosyalist ülkelerin hiç
mi iyi yönleri yoktu? Komünizm çöktü derler. Varsın çöksün. Ama
getirdiği hiçbir şey yok mu? Manifestoyu örnek gösterirler, hani
ne oldu derler? Peki, 8-10 yaşında çocuklar madende çalışıyor
mu? İlköğretim parasız değil mi? Çalışma saatleri nerdeyse altı
saate inmedi mi? Özel mülkiyet yerti yerinde duruyormuş, dur-
sun! Planlı ekonomi iflas ediyormuş, etsin! Serbest pazar eko-
nomisine geçmek gerekiyormuş. Geçelim! Serbest pazar eko-
rtomisi babalarının malı değil ya, insanlığın ticarete atıldığından
beri var. Kapitalistler kullanıp duracak değiller ya, sırası gelince
sosyalıstler de kullanır. Kim ne diyebilir kı?
Böyle giderse, sorarım size, işsizlik ne olacak, boyutları nere-
lere varacak? Buna işsizlik sigortası karşılık veremez.
Sovyetler Birliği'nde, bizim gıden işçiler kalmak isteseler bile
sorunlar büyüktür. Artından güç kalkılacağa benzer. Hele bu açık-
lık, yeniden yapılanma bir günde ortaya çıkmadı. Sovyet ekono-
mistleri de takkeyi önlerine koyup yıllarca düşünmüşlerdir. Bir
Gorbaçov'un 'zuhuru' ile ortaya çıkmadı ya!..
Serbestlik için başkaldıran kocaman bir sosyalist ekonomi ne
olacaktır? Bir ayda, bir yılda özelleştirilecek mi? Bizim başımız-
da KİT'ler var; yıllardır özelleştirebildik mi? Hem özelleştirsek
bunca parayı sayıp da bunlan alacak olan sermaye nerede? Ame-
rika'ya gözlerıni dıken sosyalist Doğu ülkeleri var. Amerikalı, Mars-
hall Yardımı gibi parayı nereden bulup da yardım edecek? O yar-
dımların çoğu savaş sonrası artıkları idi. Bugünküler barış dö-
nemi artıklan olmuyor mu? Sosyalist ekonomi, sosyalistlerin ba-
şına dert açacak, ama kapitalıstlerin de başına açacak.
"Gel beni serbest piyasa ekonomisi yap!" dendiğinde kim gelip
yapacaktır?
Işte bizim başımızda da bir ekonomi politika var. Paranın dü-
şüşünü hayal bile edemiyoruz. Hadi şu milyonu, mllyarı anladık
(anlamadık ya), trilyona ne dersiniz? Trilyon dendiğinde gözü-
nüzün önüne ne geliyor? Benim hiçbir şey gelmiyor, böyle bir
alışkanlığım yok... Biz dokuz on, bilemedin on beş rakamlı dü-
şünmeye alışmıştık. Bugünün rakamlarına alışmak için dünya-
ya yeniden gelmeliyiz.
Yeni bir teleskop bulmuşlar, bilmem kaç milyar ışık yılı uzak-
lıktaki cisimleri görebiliyormuş. Biz İstanbul'un su derdini çözüm-
leyemıyoruz. Kaldı ki teleskobun milyar ışık yıiını.
Bır dostum sosyalizmin geldiği noktadan ötürü karamsarlığı-
nı söylüyordu, "Bütûn inandıklarım altüst oldu."
"İnandıkların bilimsellikten gelmiyor muydu?"
"Ordan geliyordu."
"Şimdi kim bozuyor?"
"Bilim bozuyor."
"Öyleyse gene bilim çözümleyecektir. Takma kafanı!"
ÇAĞOAŞ YAYINUIII
Müşerrcf Hekimoğlu
BAŞKENT
GÜNLERİ
7000 lira
(KDV içinde)
Ödemeli göndenlmez
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
Türk Ocağı Cad. 39-41 CağaJoğluISTANBUL
Tadı ve görünümü için harcanan emeklere yazık olmuş... Çünkü bu yemekte ağır bir yağ kokusu var.
0 Y S A . . .