Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 2 MAYIS 1990
REFİK DURBAŞ YAZDJ
6.17/7" KIVASC FOTOĞRAFLADIK U Ç U L E N K E N T L E R
Günlerini 'gündelik'yaşayan Sinoplular, hemşerileriDiyojen gibi düşünüyorlar: 'Gölgeetme, başkaihsan istemem'
Zaman yavaşgeçiyor Sinop'ta
SİNOP — l.ö. 756 yüında Mi-
let'ten ayrılıp kendilerine yeni bir
kent kunnak isteyen göçmenler,
bugünkü Sinop'un ilk temelleri-
ni atmışlar. Bu kente de "Sinope"
adını vermişler.
Efsaneye göre tannça Sinope,
ırmak tajınsının kızı. Tann Zeus,
Sinope'ye âşık olur, her dileğini
yerine getireceğine söz verir. Si-
nope, Zeus'tan kızlığına dokun-
mamasını ister. Zeus da yemini-
ne bağb kalarak Sinope'yi kız ola-
rak bırakır. Ve Sinope, bugünkü
Sinop'un bulunduğü yere gelir.
Işte Sinop adını bu tannça Sino-
pe'den almış.
Bu efsane yülardır Sinop'un bir
kadınlar kenti olmasının göster-
gesi sayılamaz mı?
Daba bitmedi. Bir söylence da-
ha var.
7. yüzyıl başlarında Anadolu'-
ya kuzeyden gelen bir Kimmer is-
tilası olur. Kimmerler, Sinop'u da
istila ederler. Atiı bir kavimdir
Kimmerler. Erkeklerin yanı sıra
kadınlar da savaşa katılmaktadır.
Bugün tarihte adı geçen Amazon-
lann Kimmerli kadınlar olduğu
ileri sürülmelcte.
Sinop'ta kadın egemenliğjnin
ikinci göstergesi. Bir söylence de
daha yakın bir tarihten, Selçuklu
egemenliğinden.
1261 yılında Sinop'un ikinci
kez fethinde komutanlık yapan
Selçuklu vezirlerinden Mninttd-
diin Siileyman Pervane'ye bu ba-
şansından dolayı Selçuklulann
Karadeniz'de ticaret kapısı olan
Sinop verümiştir. Böylece Sinop'-
ta Pervaneoğullan idaresi başla-
mışür. 1277'de Süleyman'dan
sonra Mehmet, beyliğin başına
geçmiştir. Mehmet Moğollarla iyi
geçinmiş, Sinop'u imar etmiştir.
1300'de ise onun yerini Gazi Çe-
lebi almış, o da Trabzon Rumla-
rı ve Cenevizlilerle savaşarak de-
niz ticaretini geliştirmiştir.
Biraz fazla tarih oldu, ama so-
nu önemli.
Gazi Çelebi'nin oğlu olmamış-
tır. Bu yüzden de Sinop'a bir ara
kızı beylik etmiştir. lşte Sinop'a
"HmtaneM" denmesi de bunun
içindir.
Ve türbeler: Aynalı Kadın ve
Hatunlar...
Dranaz dağında bir yanım gü-
neşten kavrulur, bir yanım karın
rüzgânnda titrerken bütün bun-
lan düşünüyordum. Gerçekten
M. Akif Işın, tsmail Tatlıcan ve
Münlre Işın'ın yazdığı ve yukaıı-
da özetlemeye çalıştığırn gibi bir
Sinop mu bulacaktım karşımda?
Evet, Tangal'ı geçer geçmez
karşında deniz ve denizin omuzu-
na başını yaslarnış Sinop. Daha 30
km. var, ama işte bütün canlılı-
ğıyla karşımda Sinop...
Rakım 10, nüfus 23.100.
Kitaplar "tl aüiDsunda bir ka-
d u fadabgı var, bu durnm bir 'te-
kil erkek' gücunün fazlalıgını
gösteriyor" diyor.
Peki neden Sinopelerin, Araa-
zonlann, Hatunlann da bir etki-
si olmasın bunda?
Karadeniz durgun bir su. Gü-
neş dağlann ardına bırakmış göl-
gesini. Atatürk caddesinde, deniz
kıyısındaki bir bankta bir kızla bir
genç erkek yanak yanağa oturup
denizin sesinı dinliyor.
Artvin'de, Kars'ta, Kastamo-
nu'da görmediğim bir resirn bu.
Istanbul'un Boğaz yakasından
bir küçük yerleşim birimini geti-
rip Sinop yarımadasının iki yanı-
na kondurmuşlar.
Bütün bu "ferah" görünüm al-
tında Sinoplular sorunlarına ka-
palı. Bunu da Diyojen'e mi bağ-
lamalı. Diyojen Sinoplu ve "Göl-
ge etme başka ihsan isteınem" sö-
züyle ünlü.
Hangi Sinopluyla konuşsam bu
sözü söylüyor.
Belediye Başkanı Ali Karagui-
le de...
1980 sayımına göre km!
'ye 47
kişi düşüyor. Türkiye ortalaması
ise 58. Yani ülke ortalamasırun
gerisinde.
Sinop'tan göç 194O'lı yülardan
başlamış aslında. Bu da başta
ekonornik koşullann yetersizligin-
den kaynaklamyor.
Belediye Başkanı Ali Karagül-
le, "Aslında köy kente akıyor"
diyor. "Kırsal kesim göç ediyor.
Kentte ba yu/den artış var. Eski-
den hoparlorden ölenlerin adı
okunurken Sinop merkezde otn-
ranlar egemeB olnrdu. Şimdi ben
bile UBiyamıyorum. Ölenlerin
bopariörden okunraasında civar
köylerden gdenler egemen."
Göç edenlerin çoğunluğu da
genç nüfus. Köyde kalan yaşlılar
ise calışmıyorlar. Sinop çevresin-
de böyle terk ediJmiş birçok köy
bulmak mümkün. lki-üç hane
kalmış köyler.
Avukat Mnrat Erşahin'in sap-
taması ise şöyle:
"Turkeli dvannda oyle köyler
var ki eşini İslanbul'da bulama/-
sın. Adam Almanya'da işçi. Ge-
lip evini yapıyor. Koca koca
apartmanlar. Bakıyorsun bir köy-
den geçerken köy evleri yanıada
bir koca apartman. Örnegin ku-
mar oynanır, ortada dönen para
marktır, guldendir, frankUr."
Sinop'un nüfusunda ikinci et-
ken Boztepe'deki Amerikaı» üssü.
Bunun da çeşitii etkileri var Sinop
ekonomisinde. örneğın Sinop'ta
görev yapan Türk askerleri emekli
olduklarında Sinop'tan ayrılmı-
sinop la balık tükcnmiş. Denizde balık yok, bakkçının da cebiadc para. Tekader bos döaüyor limana. Balıkçı da balk da hasret balıfa Sinop'ta, karabataklar da...
KİMLİKKARTI
Yüzölçümü: 5.862 km2
Nufus: (1985) tl: 276.242, Kent:
23.100
bçeleri: Merkez, Ayancık,
Boyabat, Durağan, Erfelek,
Gerze, Türkeli.
Başlıca tanm ürunleri: TütUn,
rnısır, pirinç, kestane
Başlıca sanayi ürunleri: Un, iç
çamaşın, kereste, işlenmiş yaprak
tütün.
Sinop, ismini Tannça Sinope'den
alıyor. Efsaneye göre Tann Zeus,
Sinope'ye âşık oluyor. Sinope ise
Zeus'tan kızlığına dokunmamasuu
istiyor. Zeus da bu konuda yemin
ediyor ve Sinope'yi kız olarak bıra-
kryor. Sinop bu yüzden öteden be-
ri bir 'kadınlar kenti'.
s,inop'ta 1980
sayımına göre
km2
'ye 47 kişi
düşüyor. Türkiye
ortalaması ise 58.
Yani ülke
ortalamasının
gerisinde. Sinop'tan
göç 194O'lı yıllarda
başlamış aslında.
Bu da başta
ekonomik
koşullann
yetersizüğinden
kaynaklamyor.
inop
ekonomisini asıl
yönlendiren
Amerikan radar
üssü. Üste bine
yakın Sinoplu
çalışıyor. Aileleriyle
birlikte aşağı yukan
* 4-5 bin Sinoplu. Bu
da neredeyse
Sinop'un dörtte biri.
s,
Ekonomisi kapalı, sermaye birikimi olmayan, temel ürünlerin iiretiminde bir erozyon yaşayan Sinop'ta göç nasıl durdarulacak?
'inop'un en
önemli gelir kaynağı
balık. Daha doğrusu
balıkmış, ama balık
da birkaç yüdır
tükenmiş durumda.
Kasalar bomboş.
Balıkçılar çaresiz.
Çoğu 1 milyara
yakın borç içinde.
yorlar. Bu da az bile olsa nüfu-
sun artışında bir etken.
Sinop ekonomisini asıl yönlen-
diren Amerikan radar üssü. Üste
bine yakın Sinoplu çalışıyor. Ai-
leleriyle birlikte aşağı yukan 4-5
bin Sinoplu. Bu da neredeyse Si-
nop'un dörtte biri. Gerçi Ameri-
kalılann ekmeği suyu ABD'den
geliyor, ama çahşan Türk nüfu-
sun ekonomiye katkısı da az de-
ğil. Eskiden Amerikalılar kent
içinde oturuyormuş, şimdi lojma-
na çıkmışlar. Ev kiralannın yük-
sekliğinin bir nedeni de bu. Mil-
let alışmış Amerikalılardan yük-
sek kira almaya.
Sinop'un asıl gelir kaynağı ba-
lık, ama balık birkaç yıldır tüken-
miş durumda. Balıkçılar bir aç-
maz içinde. Çoğu bir milyara ya-
kın borcun batağında çaresiz.
Limanda balıkçılar kahvesi.
Balıkçılar balığı unutmuş, liman-
daki martılann, karabatakların
derdine düşmüşler. Balık yok, ba-
lıkçı da aç, kuşlar da...
Daha birkaç yıl öncesine kadar
liman tekneyle dolu olurmuş.
Trabzon'dan, Rize'den gelen tek-
neler. Şimdi limanda tekne yok.
Karabataklar insanlara alışmış-
lar. Ümit, suyun yüzünde duran
ölü karabataklann fotoğrafını çe-
kiyor. Martılar kıyıyı terk edip
kendilerini taa Boyabat sırtlanna
vurmuştar. Kimi balıkçılar çarşı-
dan naylon torbalar içinde balık
alıp kuşları besliyorlar. Yoksa
kuşlar ölecek. Karabataklar ek-
mek yemiyor, ekmekler martılar
için. Balıkçılann tek eğlencesi
kuşları beslemek. Limandan bir
tekne girmeye görsün, bütün kuş-
lar filo halinde teknenin peşinde.
Ama sadece umut var teknede, ne
bahk ne bir şey...
tki yavru Yunus limana girmiş
çıkamıyor. Soluk alışlan duyulu-
yor. Dipte köpek balığı ölüleri...
tl Tanm Orman ve Köyişleri
Müdurlüğü'nün bir raporuna gö-
re 1987 yüında Sinop'ta çıkan ba-
lığın miktarı şöyle:
Hamsi 78.402.500 kg., istavrit
4.471 kg., kalkan 4.279 kg., ke-
fal 10.741 kg., köpek balığı
272.000 kg., lüfer 15.986 kg., pa-
larnut 336.800 kg., mezgit 30.850
kg.
Liman Lokantası'nda Ümit'le
öğle yemeği yiyoruz. Garson
"hamsi var" diyor. Soğanlı, may-
donozlu harika bir hamsi buğu-
lama yapıyor. Baş parmak kalın-
lığında koca koca hamsiler. "Al-
daama abi" diyor garson, "Ne
gıinlere kaidık, bu Marmara ham-
sisidir."
Hamsinin soyu kurumuş.
Kalkan da öyle. akşama Und
Armay lokantaya bir kalkan ge-
tirecek.
Sahi kaç yıl oldu tstanbul'da
kalkan yemeyeli...
Ural Armay Sakarya Cadde-
si'nde "Dost" kitabevinin sahibi
emekli öğreunen, kitap dostu ay-
dın bir kişi. Dükkârunda her tür
kitabı bulmak mümkün. Sinop
okuryazarlık açısından şanslı ille-
rimizden biri. Bunda da Ural Ar-
may gibi aydın kişilerin etkisi bü-
yük olsa gerek.
Ama yerel basın için aynı şey
söylenemez. Yerel basın yok gi-
bi...
Her yıl Türkiye deniz balıklan
üretuninin yüzde 5-7'si Sinop li-
manından yapılmakta imiş. Şim-
di bu rakamlan konusmak isteyen
bile yok.
Balıkçı tezgâhlannı Norveç'ten
ithal edilen kolyozlar suslüyor.
Tanesi 7-8 bin lira. Ama Sinop-
lular hiç olmazsa tstanbul'da ol-
duğu gibi kolyozu palamut diye
satmıyorlar.
Hamsi avı bir açmaz içinde. Ki-
mi balıkçı 3-4 yıl avlanma yasa-
|ırun getirilmesini istiyor. Bu se-
fer hamsi unu için kurulan yirmi-
ye yakın fabrika ne yapacak? Bu-
nun yanında balıkçılan bu üç-dört
yıl içinde ne yiyip içecek, geçimi-
oi nasıl sağlayacak? Balık bol di-
ye bir sürü fabrika kurulmuş. Kü-
;ük büyuk demeyip hamsi istiyor
fabrika.
Plansız programsız bir gidişa-
tın sorunlan...
Hamsi unu fabrikalarından
başka bahk işleme kurumu da
yok. Pazarlama kanalı tıkalı. Si-
nop'un büyuk kentlere olan yol
sorunu ayrıca başka bir dert.
Karadeniz'de 175 km. uzun bir
kıyısı olmasına, Sinop'ta üretira
potansiyelinin yüksek görünmesi-
ne karşın balıkçılık gelişmemiş.
Balığın önemli bir kısmı iç pazar-
da tüketilmekte.
Yaşlı bir balıkçı "Sinopla ek-
mege para vermezdi" diyor.
"Tekneler limana girdi mi kova-
sını alan hamsi)i doldururdu."
Reisler Marmara'da, Ege'de,
hatta Akdeniz'de anyorlar ek-
meklerini artık.
Ümit, tanıdığı eski bir reisi an-
yor. Aldığı yanıt: "tstanbul'-
da..."
Sinop'u balıklar terk etmis. Ar-
dından reisler ve tayfaları. Şimdi
limaru bir avuç kuş bekliyor. Oıı-
lan da bir avuç balıkçı besliyor.
O umut da bitince kuşlar da kal-
mayacak limanda.
Turizm Sinop için bir kurtuluş
olabilir mi?
1987 sayımına göre Sinop'u 12
tesis var, bunların yatak sayısı ise
594.
Sinop halkı pansiyonculuğa gö-
nülsuz bakıyor. Sinop'un asd so-
runu yol. BUyük kentlere bağlan-
tısı zayıf. Yol sorunu çozümlene-
bilse Ankara niye Sinop'a akraa-
sm? Ama Sinoplu yine de "Göl-
ge etroe başka ihsan istemem" so-
zünü dilinden düşünnüyor.
Yazı Sinop'un nüfusu ikiye
katlanıyor. Ama gelenler daha
çok evlerde konuk olanlar. Sinop-
lunun yakın akrabası geliyor, bir-
kaç gün kalıp denizine girdikten
sonra çekip gidiyor. Bir turizm
canlüığından söz etmek mümkün
değil yani...
Bir havaalanı var Sinop'un, ça-
lışmıyor.
Cengiz Demirel belediye başka-
nının danışmanı. Birlikte kenti ge-
ziyoruz. Başkan kentin sorunla-
rım anlatması için Demirel'i öne-
riyor.
Demirel'e göre kentin kanali-
zasyon ve yoldan başka bir soru-
nu yok. Kent Boztepe sırtlanna
doğru genişliyor. Burası da kaya-
lık, bu yüzden altyapı sorunlan
çıkıyor. tkincisi Sinop bir heyelan
bölgesi baştan basa. Yolu şimdi
yapıyorsunuz bir yağmurda yarı-
sı gidiyor. Çevre kirlenmesi pek
yok. Ama Kabalı çayırun denize
taşıdığı atıklar denizi kirletiyor.
Belediye bunun önlemini alma ça-
basında.
Çöp sorununu çözümletnişler.
Boztepe'nin arka yüzündeki çöp-
lüğü Sıvashlara ihale etmişler da-
ha önce. Şimdi belediye kendi ola-
naklarıyla çözümlemeye çalışıyor
çöp sorununu.
Demirel, mezbahanın karşısm-
da, kalaslara sarılmış bir Atatürk
heykelini gösteriyor. Daha önce-
ki yönetim tepe üstü çöplüge at-
mış Atatürk heykelini. Şimdiki
yönetim bunu çöplükten çıkanp
kalaslara sarmalayıp koruma al-
una almış.
Sinop tarihle iç içe yaşayan bir
kent. Oldukça büyük bir müzesi
var. Serapis Mabedi, Şehitler Abi-
desi, Balatlar Kilisesi, Saat Kule-
si, Seyyit Bilal Camisi, Alaattin
Camisi, Pervane Medresesi, Kum
Kapı ve cezaevi görülebilecek yer-
ler. Elbet cezaevi dışında...
Saat kulesinin saati çalışmıyor.
Belediye yaptırmak istemiş, olrna-
mış.
Cezaevinin duvarlan eskiden
denizle kucaklaşıyormuş, duvar-
ların önünü doldurmuşlar, şimdi
bir kuyu yolu geçiyor.
Cezaevi önünde aklıma Saba-
hattin Ali düşüyor, yaşamının on
yüını buraya veren Seyfı Baba dü-
şüyor.
Sözü Sabahattin Ali'ye bıraka-
lım, cezaevinin duvarlannı o an-
latsın:
"Avhınnn dört tarafınt cevirm
sarlar kara tarafından kaba TC
birbiri arkaaaa birkaç tane idüer.
Bir zamanlar bnrası şehria iç sa-
rayı imiş ve şimdi san yudd, M-
kallı ve diıayadan uzak zavalbla-
nn dolaştıiı ba bakcede asviar-
ca önce gcaç cariyder, belki ayv
hürriyet afkıyia gödcriai yvkan
çevirip detfzi dialeyerek dotaşır-
bunus. Bu kahn sarlar oalan kca
yabaacı göderden bem de dia-
•uuMİan korumak için yapıİBUf.
Şimdi >er >er çöken ve iuerle-
rinde biten bin tnrl» ot altiMİa
taflan göriinmez otaa ba dvvar-
lana garp köf«sim4eki k m m i f
yıknnlmasıaa bafteunışb. Bwa>
ya yeııi mÜHferit daireter yaptın-
lacafı soykaiyonta."
Istanbul'dan Bandırma Vapu-
ru ile yola çıkan Mvstafa Kemal,
18 Mayıs 1919 tarihinde Anado-
lu'ya geçmek üzere Sinop'a gel-
miş. Fakat o tarihte Sinop'la
Sarnsun arasında karayolu olma-
dığı için Mustafa Kemal tekrar ge-
miye dönerek 19 Mayıs 1919'da
Samsun'a çıkmış.
Sinoplular bu tarihi, kenüerinin
yaşamında bir dönüm noktası
olarak algdıyorlar. Mustafa Ke-
mal gerçekten 18 mayısta müli
mücadeleye başlamak üzere Si-
nop'a çıksaydı bugün kentin ya-
şamı nice olurdu?
Sakarya Caddesi'nde olsun,
Atatürk Caddesi'nde olsun han-
gi Sinopluyla konuştuysam sözü
dönüp dolaştınp Sarnsun üzerine
getirdi. Sinop'un öksuz bir kent
olduğunu, bütün yatırımlann
Samsun'a yapıldığını, bu yüzden
Samsun'un gelişip serpildiğini
söyledi.
Sinoplulann yakındığı ikinci
bir konu, yaz aylan dışmda, ki
yaz aylarında da pazartesi lstan-
bul'dan, perşembderi Sinop'tan
bir feribot var, büyük bir potan*
siyeli olmasına karşın feribot se-
ferierinin yapılmayışı.
Sinop'ta ulaşım sorununun bir
başka yönü de bu...
Sinop'ta balıkçıhğm yanında
halkın bir başka geçim kaynağı,
tanm ve dokumacılıkla tahta iş-
lemeciliği gibi el sanatlan.
Tanm da balıkçılık gibi soru» ',
lu. Ziraat Odası beş yıl önce ka-
panmış. Ziraat Odası olmayan il-
lerimizden biri Sinop.
Keten ekimi bitmiş Sinop'ta.
Keten elyafını değerlendirecek bir
tesis bile yok. Buna bağlı olarak
da dokumacüık gerilemış.
Kastamonu'da bir şeker fabri-
kasırun açılması Sinop'ta etkisini
göstenniş. Bu yüzden yalnızce şe-
ker pancan ekimi artmış Sinop
ilinde.
Sinop'tan aynlacağimız sabah
Otel Melia Kasun'da bir davul se-
siyle uyandık. Bdden yukaruı
çıplak bir adam iskelede ritmik
darbelerle davul çalıyordu.
Davul çalan Sinop tarzanı Ke-
mal Koca. Kemal Koca eski bir zi-
raat mühendisi. 55-60 yaşlannda.
Yaz kış çıplak dolaşıyor. Derisi
meşin gibi olmuş. Eskiden bir kı-
zı sevmiş, kıa venneyince o da
kendine bu yaşamı kurmuş. Ge-
celeri Melia Kasım Otdi'nin bod-
rumunda yaüyor. Yaz kış dere te-
pe dolaşıyor. Yaan kıyüann çe-
rini çöpünü topluyor, kışın ken-
tin. Sinop'un simgderinden biri
Kemal Koca.
Samsun'a bağlı Su Ürunleri
Yüksek Okulu kentin yükseköğ-
renim kunımlannın başında geli-
yor.
Sinop Belediyesi'nin bir amacı
da Sinop'u bir kültür kenti hali-
ne getinnek. Geçen yıl 21-22-23
temmuz tarihlerinde bir sanat fes-
tivali düzenlemişler. Bu yıl ikiu-
cisinin hazırlığındalar. Sanatçüa-
n, yazarlan, şairleri çagırmak is-
tiyorlar. Eğlenceden çok, kültü-
re ağırlik veren bir festival amaç-
ladıkları.
Ekonomisi kapah olduğu için
yeterli sermaye birikimi olmayan,
balık, keten gibi temel ürünleri-
nin uretiminde bir erezyonu yaşa-
yan Sinop'tan göç nasıl durdunı-
lacak?
Kimse bu sorun üzerinde dur-
mak istemiyor.
Doğa olağanüstü güzel. Bir
yanda olanca mavilığiyle deniz,
bir yanda başı karlı dağlar ve ou-
ların eteklerinde yeşilin binbir
rengi.
Ve günlerini "gnndeük" yaşa-
yan insanlar.
"Şebitlik " bu gündelik yaja-
mın bir göstergesi sayılmaz mı?
"Ş*bitiik"in yapımına 1857 yı-
lındâ başlanmış, anıt 1933 yüın-
da açılraış. Anıtı 1853 Sinop De-
niz Savaşı'nda ölenlerin anısına
yapmışlar.
Zaman yavaş geçiyor Sinop'ta.
Kentin bir ucundan bir ucuna
yaya olarak yürüseniz en fazla beş
dakika çunkü. Evet, zaman yavaş
geçiyor Sinop'ta.
Diyojen'in ruhunun Sinop Tar-
zanı Kemal Koca'da tezahür et-
mesi zamamn ne kadar yavaş iş-
leyişinin bir göstergesi değil mı bu
yüzden...
O, Sinop bilmecesinde söylen-
diği gibi...
Karşıdan karşıya gölgesiz geçen
"ses" gibi yani...
Yarın: Kırklarell