02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2 MAYIS 1990 Aııarsi ve Devletinurşı idcYeniden \ apılaıuııası Toplumsal armoninın boylesine bozulduğu ulkemızde, ulusal uzJaşmanın ve onun uzantısındaki banş ortamının geri getirılmesi, son zamanlarda sıkça yinelendiği gibi salt bir erken seçimle olanaklı kılınamaz. Sorunun çozumu, topluma ozgurluklerini geri verecek yeni bir anayasa uzerinde sıyasal partilerin oybirliğine ulaşması, bu doğrultuda devletin tum kurumlarıyla yeniden yapılanmasının gundeme getirılmesi ve erken seçimin bu bağlamda ele alınmasından geçmektedir. Prof. Dr. CAHİT CAN A.Ü. Hukuk Fakultesı Hııkuk, toplum düzenını sağlamak, sosyal gerek- sınımlen karşılamak, bıreylerın davTaruşlarını on- görulebılır kılmak ve en önemlısı, adaletı gerçek- leştırmek ıçın vardır Bıreyler hukukun gereklerı- ne boyun eğerken, hukuka karşı gelraelen sonucun da karşılaşacakları yaptınmlann önleyıcılığı kar- şısında dzgurluklennın bir bölumunden gönullü olarak vazgeçerler Çünku bılırler kı bir başkası- nın özgurluğünun başladığı yerde bıten kendı öz gurlüklerı, sırurlı olsa da devletin güvencesı altın- dadır _ _ _ _ Consensusün varlığının ilk koşulu olarak meşnıiyet Toplurnsal yajamın yukarıda özetlenmış oldu ğu bıçımde sürup gıttığı toplumlarda, turlü yok sunluklar nedenıyle bıreylenn \ar olan duzenın ön gorduğu kurallara aykırı davranışları, bazı sosyal bılımcılerın kuramsal duzeyde ele aldıkları "ano- mı", "sosyal duzensızlık", "sosyal bozulma" kav- ramlarıyla açıklanabılır turden olabılır Hatta ıçe- nsınde hıçbır suçun ışlenmedığı toplumlar anormal olarak nıtelendınlebılırler, çunku böyle toplumlar- da geleneksel kurallann ağır baskısının her türlü değışme ve gelışme olanaklarını da engelledığı dü şunülur Ancak ulkemızde bugün yaşanrnakta olan huzursuzluk ve anarşı eğılımı, sı>asal nıtelığı ağır basan konumuyla, özellıklerı yukarıda belırlenmış bulunan marjınal bir bozulma ya da sıradan bir du- zensızlıkten çok farklı bir görunumdedır Bu gö runumun, toplurnsal yaşamı henuz hıçbır düzene bağlanmamış, her bırevın bir başkası ıcın potansı- yel bir tehhke oluşturduğu ve herkesın başkalan na kuşkuyla baktığı "doğal yaşam" dönemını çağ- nştırdığı göze çarpmaktadır Barbarhk duzeyınden, sıyasal toplumun oluşturulması aşamasına geçış su- recını açıklamak amacıyla düşunurlenn sözunu et- tıklerı "sosyaJ sözleşme" ya da ternel uzlaşma, hu- kuk duzemne geçısın de başlangıcı sayılır Kısaca, sıyasal toplum kurulmazdan önce hıçbır güvence- ye sahıp bulunmayan halk, güvenceye kavuşmak amacıyla özgurluklerının bir bölumunden \azgeç- mekte, bu bağlamda haklannı, ternsılcılerı aracılı- ğıyla kullanmaya razı olmaktadır Devletın egemen lığı kavramının açıklanması doğrultusunda yonelen-yonetûen ıhşkılenne de açıklık getıren sos yal sözleşme ya da temel anlaşma varsayımı, halk ıle yönetıcılerı arasında bulunması gereken uzlaş manın (consensus) değerını vurgulaması açısından özel bir önem tasımaktadır Genel anlamda meşruıyet, halkın onayı doğrul- tusunda sıyasal ıktıdara teslım edılmıs olan ve ık tıdarın gücünü perçınleyerek amaçlarını da belır- le>en yasama, yurtitme ve vargı ışle\lerının temel anlaşmava uvgun olarak ve halkın gereksınmele- rıne vanıt verebılecek bıçımde kullanılması zorun luluğunu dıle getınr Başka bir de>ışle ıktıdar, meş- ruıvetınm sureklılığıru, bu ışlevlerı, halkın beklen- tılerıne uygun bıçımde ve "olması gerektığı gıbı" kullandığına ıbşkın ınancın süreklılığıru koruyarak sağlayabılır Örneğın bir yasa, yasama organı ta- rafından çıkarılmış olmasına karşın "meşru" go- rülmejebılır Bu bağlamda meşmıyetın ölçüsu, >a- sanın ıçerdığı -ıçermesı gereken- değerlere bağlı bu- lunmaktadır Özetle, akla, ahlaka ve yönetenlerle yonetılenler arasındakı temel anlaşmanın gerekle- nne aykırı yasalar, ıktıdarın meşruıyetıne karşı du- vulan guvenın sarsılması, gıderek yok olması so- nucunu doğurabılırler Orneğm, ülkede yasayan her yurttaşın tek kulağının kesıleceğını öngören yasa, ancak onu çıkaran organın yasalaştırma yetkısıne sahıp olması açısından yanadır, ama meşruıyet ıçer- memektedır (Hukuk tarıhınde bu tür yasaların sa- yısının azımsanamayacak ölçüde bulunduğu görtı- lur) Meşruıvetıne gölge düsen vasalar her zaman bu kadar açık bır aykınlığı dıle getırmıyor olabı- lırler Ancak temel uzlaşma doğrultusunda ıktıda- ra, dıledığı zaman (seçimle) geri alabıleceğı türden yetkıler veren halk, kendısıne bu olanağı sağlayan seçım sıstemının artık gerçek ıradesını vansıtmaz duruma dönuştürulduğU ızlenımı ıçıne gırdığınde ya da mevcut ıktıdarı kısa dönemde ışbaşından uzaklaştırmak olanağını yıtırdığıne ınanmaya bas- ladığında, hem sıyasal ıktıdar hem de özellıkle top- lum açısından tatsız bazı gelışmeler ortaya çıkacak demektır Anarşi ortamının koşullan Bu gelışmelenn en başında, çok merkezlı ıktıdar ya da seçenek ıktıdar arayışı bıçımınde özetlenebı- lecek olan ve muhalefette bulunan sıyasal partıle- nn mücadelesırun yetersızlığme ve etkısızlığıne ınan- mış grupçuklann türemesı gelır Halk ıle sıvasal ık- tıdar arasındakı uzlaşmanın yukarıda özetlendığı bıçımde bozulduğu, ıktıdarın, ardındakı halk des- teğını yıtırdığıne ınanıldığı dönemlerde, alternatıf ıktıdar oluşturma hakkıru kendınde görmeye bas- la>an marjınal her grup ya da her bırey kendı ıru- sıyatıfine ve kendı gıicüne dayanarak, başka bır de- yışle "ıhkakıhak" yoluna gıderek, var olan (ama var olmadığına ınanılan) otonteyle -kendı anlayışı doğrultusunda mucadeleye gırer Otonte boşluğunun doğduğu bu aşamada artık ozgür olan toplumun bütünü değıl, yalnızca kendı gücune (sılahına) guvenen ve terörıst olarak adlan- djrılan kışıler ya da gruplardır Mevcut düzenın hıç- bır kuralını tanımayan bu yenı ıktıdar arayışçıla- n, kendılennı sonuca ulaştıracağına ınandıklan her eylemı meşru görmeye baslayarak sılah gereksınım- lerını karşılamava gonullü olan dış yönlendırıcıle nn emnne gırmeye de hazır bır konuma gelırler Aslında hıç kımse tarafından venlmemış mutlak ve sınırsız bır ozgurlüğü, ulkenın ıçınde bulunduğu ko- şullann getınp dayattığı son seçenek olarak yorum layan bu kışıler, çoğu kez bıreysel bır çıkann pe- şınde koşmadıklan, bır ılke, bır ınanç ya da ıman adına yasamlarını ortaya koyduklarına, eylemle- rının acıklı sonuçlan karşısında bır "vıcdan muhasebesı" yapmak yukumlüluğünden de kurtul- duklarma ınanırlar Ulusal uzlaşma için... Ne var kı teronstın kendıne mal ettığı bu temel- sız özgürluk ıle toplumun özguriuğu ve demokra- tık hakları bırbınyle ters orantıLdır Baska bır de- yışle toplum üyelennın demokratık hak ve özgür- lüklenne sahıp olduğu ve bu doğrultuda kolektıf bır mutluluğun ortaklaşa yaşandığı dönemlerde hal- kın sağduvusu teronzmı dışlamaktadır Bu sağdu- yu demokrasıye geçıldığı gUnden bu yana yapılmış olan tüm seçım sonuçlannın göstermış olduğu gı- bı -toplumurauz tarafından- ortaya konulmuş bu- lunmaktadır Ancak bugün büyuk çoğunluk ken- dını pahaklık, enflasyon, gecım sıkınnsı gıbı neden- lerle ekonomık özgürlüklerınden, verdığı oylann gerçek ıradesıne uygun yönde değerlendırılmemış olması nedenıyle de sıyasal özgürlüklennden yok- sun görmektedır Toplumsal armoninın böylesıne bozulduğu ulke- mızde, ulusal uzlaşmanın ve onun uzantısındakı ba- rış ortamımn gen getınlmesı, son zamanlarda sık ça yinelendiği gıbı salt bır erken seçimle olanaklı kılınamaz Sorunun çözümü, topluma özgürlükle- rını gen verecek yenı bır anayasa üzennde sıyasal partilerin oybirliğine ulaşması, bu doğrultuda dev- letin tüm kunımlanyla yenıden yapılanmasımn gün- deme geunlmesı ve erken seçımın bu bağlamda ele alınmasından geçmektedir Olgusal gerçeklığın ko- numuna baktığımda bu dıleklenme (acı da olsa) ben de gülümsuyonım Ancak bu kapsamlı yaklaşım dışındakı tüm çabalar Nasrettın Hoca'nın saman- lıkta yıtırdıgı yuzüğünu neden bahçede aradığıru so- ranlara, samanlığın çok karanlık olduğunu söyle- mesını anımsatmaktadır EVET/HAYIR OKTAYAKBAL On Yıl Önce ve Sonra... Köşe yazarları da 'mal bıldırımı'nde bulunacakmış Öyle ya, herkesı mal bıldırımı yapmaya çağıran bızler nıye aynı koşullara uymayalım? 1yı bır şey bu Mademkı bır gazetenın belırlı bır kö- şesınde her gün duşüncenı yazıyorsun, öyleyse toplum karşı- sında bır sorumluluk yüklenmış sayılırsın, o zaman okurlar da yanı toplum da senı daha yakından bılmek ıster, ktmsın, nesın, neyın var neyın yok evını, bahçenı, bankadakı paranı nereden buldun? Kırk yıllık bır köşe yazarı olarak buna bır ıtırazım yok Hatta yararlı bıle buluyorum gazete sahıplerının, genel mudürlerının, yazı mudürlerının, bölüm şeflerının, süreklı yazarlarının mal bıl- dırımınde bulunmalarını Yalnız katılmadığım bır şey var O da bu bıldırımlerın kapalı tutulması Yanı sız bır kâğıda yazıp ılgılılere —daha doğrusu Malrye şubelerıne— vereceksınız, her şey orada kalacak Ka- muoyu neyınız var neyınız yok bılmeyecek Edınmış olduğunuz evler, arsalar, hısse senetlerı yıne de halktan, okurdan gızlı ka- lacak Bunlan ancak ıktıdarı elınde tutanlar bılecek Ooğal olarak yalnız gazetecıler değıl, tum devlet görevlılerı, mıltetvekıllerı beledıye başkanları uyelerı bakanlar başbakan cumhurbaşkanı da mal bıldırımı verecek Bugune dek verme- dıler mı 9 Nıye vermedıler kı' Polıtıkaya atılıp bır goreve seçtlen kıştnın ılk ışı mal bıldırımı yapmak olmamalı mıyöû Adam, 1983'te seçılmış o sırada pek bır şeyı yokmuş aradan yedı yıl geçıyor, bır de bakıyorsunuz şırketler, koşkler, yatlar vb Nereden, nasıl oldu bütun bunlar^ Şımdı mal bıldırımı verecek, ama geçmışte sağladığı kazanımlar unutulup gıdecek, öyle mı? Bundan sonra venlecek mal bıldırımlermın önemı pek yok Bu ışlem gerıye donûk olmalı Hıç değılse son on yılı kapsayacak bır nıtetık kazanmalı 1980 de neyınız vardı, 1990'da nelerınız var? Hem yalnız sızın değıl, eşınızın, oğlunuzun, kızırıızın hatta da- madınızıni Hepsı hepsı yer almalı bu bıldırımde Bütun bu taşı- nır taşınmaz malların, mulklenn nereden, kımden kaldığı da açık- lanmalı Mal bıldırımının yararı —varsa bır yararı— ancak böyle genış kapsamlı, son on yılı ıçeren bır nıtelıkte olmalı Demokrasılerde her şey açıktır Ama ben bugune dek gazete yazarlannın, gazete yönetıcılerının böyle bır mal bıldırımı verdm- lerını bılmıyorum Mal bıldırımı ancak devlet hızmetınde olanla- rın, ya da parlamentoya seçıtenlenn bulunmaJarı gereken bır dav- ranıştır Serbest çalışan kışıler neden mallannı mulklerını dev- lete bıldırmek zorundaolsun' Bır kışıden böyle bır bıldırım ıste- menın anlamı, o kışının seçıldığı ya da atandığı gorevde kendı- ne yararlı bır takım ışler çevırmesını onlemeye yonelıktır Gücün- den yararlanıp özel çıkarlar sağlamasın, sağlarsa ıkıncı bır bıl- dırımle aradakı fark ortaya çıkabılsın dıye Ama köşe yazarları yazı mudurlerı gazete sahıplen devlet gö- revlısı mı kı onlardan da böyle bır bıldırge alınıyor? Işın bu yanı bıraz karışık ve anlamsız, ama ben bızlerın de böyle bır bıldır- geyı devlete sunmamızda bır sakınca görmuyorum Verelım ıs- tenen hesabı, açık alınla, tam bır yüreklılıkle Kbrkacak ne var^ Daha önce başta Bay Ozal, ardından yedı yıldır ışbaşında bu- lunan tum ANAP ılen gelenlerı son on yılın hesabını açıklamalı- dıriar» 1980'de nelen var, nelerı yoktu şımdı nelerı nelerı var, ken- dılerımn aılelerının yakınlarının Doğal olarak Sayın Evren ve dort arkadaşının, 12 Eylül'den sonra ışbaşında bulunan herke- sın O zaman goreceksınız on yıl once sıfır noktasından yola çı- kanlar on yıl sonra hangı aşamalara varmışlar^ Goreceksınız dıyorum, busöz gelışı Bu bıldırgeler halka açıklanmayacakmış Yıne kımse bılmeyecek, oğrenemeyecek on yılda kımlerın mıl- yarder olduğunu Denecek kı neye yarar o zaman böyle bıldır- gelerın alınması 7 Iktıdar başındakıler kendı durumlarını gızle- yecekler ama başkalarının durumlarını öğrenmış olacaklar Bu- na alaturka kumazlık demezler mı 7 TBMM'de güçlu bır muhalefet olsa ıçtenlıklı bır muhalefet gru- bu bulunsa bu mal bıldırımı konusunu delık deşık ederdı Ne demek bıldırgelerın halktan gızlenmesı'' Demokrası açıklık re)i- mı ıse halktan hıçbır şey gızlenmemelı Iktıdarı ıle muhalefetı ıle basını ve ış çevrelerı ıle gıderek tum yurttaşlan da kapsayan mal bıldırımı kampanyası başlatılsın, ama bu bıldırgelerde yer alan bılgıler kamuoyuna açık tutulsun Gazeteler yazabılsın, du- yurabılsın MaJıye şubelerı lısteler halınde asıp gözler önüne se- rebılsın Gerçek bır mal bıldırımı böyle olur Boyle olunca da bır anlam bır değer kazanır GAMEDA'DAN DUYURU Şırketımız ANKARA BÜROSU'nun telefon numaraian 1 Mayıs 1990 tanhınden ıtıbaren değışmıştır. Eski Yeni 341 26 91 341 26 93 342 11 21 342 11 22 342 11 23 342 11 24 Lutfen not alın POLAR Bıçak, 72 standart SATILIK 9 (1) 520 75 30 Türkî> e ve SHP 9 nin Sarumluluğn Sosyaldemokrat Halkçı Parti ust yonetimi ve milletvekilleri, bu sorumluluğa ortak olmadıklarını "tavır alarak" gostermelidirler. Eğer tavır almak ANAP'ı TBMM'de yalnız bırakmayı gerektirecekse bu dahi yapılmalıdır. Dr. UĞUR CİLASUN SHP Eski Ankara İl Başkanı Ulkemızde son günlerde ılgınç, ılgınç olduğu kadar kötü, kötü olduğu kadar karamsarhk verıcı olaylar yaşanıyor Devlet, gencılerın (munecılerın) elıne geçıyor Sansur ve yargı sız surgun cezası hukuk sıstemının bır parça sı halıne getınlıyor Cumhurbaşkanı, anaya sadakı yetkılennı kendınce vonımlayarak Çizgı dışı bır başkanlık sıstemını "de facto" yerleş tırmeye çalışıyor Olaylarm öncesı daha ılgınç Cumhurbaş- kanıî'Devlet tehlıkede" dı>erek SHP ve DYP genel başkanlarını Köşk'e çağınyor Bazı mıl- letvekıllerının dokunulmazlığının kaldınlma sını ve ıdam cezalannın ujggulanmasını öne- rıyor Önerısı, muhalefet tarafından reddedı- lı>or Sonrasında daha önce sözu edılmeyen surgunler, sansurlerden söz edılıyor Toplumda tık yok Topluma öncüluk ede- cek muhalefet partılerı suskun, gözlemede. Parlamentoda grubu bulunan ıkı büyuk par- tıde "Isevı" bır tavır var Tokadı yıymce, öbür yanağını çevıren, toplumun günahlannı omuz- lanna vükleyen ve toplumun gOnahlarından kurtuluşu ıçın kendı ayağı ıle çarmıha gıden Hz tsa'nın tavn gıbı bır tavır Oysa bana gö- re toplumun büyuk bır kesımı (en az yuzde 21 80'ın dışında kaJan) "meşru müdafaa"da. Azınlık çoğunluğa hükmedıyor Hukmetmek ten öte saldırı>t)r Toplum savunmasını nasıl yapacak' Tabu kı uyesı olduğu, oy verdığı sı- yasal partıler elıyle Gel gör kı onlarda da tepkı hızı çok duşük Saldın, yukarıda da dedığım gıbı "tsevı" bır ıçıne kapanmayı getırıyor Bu yazıda da devırumsızlığın, bu ataletın SHP açı- sından nedenlennı kendımce ırdelemek ıstıyo- rum "Duyarlı" olmak ıle "sorumlu" olmak ara- sında bıçak sını kadar bır fark var Bır konu- da duyarlı olmanın o bıçak sırtı sınınnı aştı ğınızda sorumlu olmak duygusuna kapılma- mak olanaksız. SHP kuruluşu ıle geleneğı ıle programı ıle ve kadrolannın çok büyük çoğun- luğu ıle bazı konularda duyarlı örneğın, unı ter devlet konusunda duyarlı Mısak-ı Mıllı sı- mrlan ıçın duyarlı Ülkede demokrasının ku- rulması ıçın duyarlı Asken müdahaldere karşı duyarlı Bu duyarlılıkta da çok haklı SHP'yı "bıam partımız" yapan unsurlardan bın de bu duyarlılık Fazla sorumluluk sorumsuzluktur Duyarlılığı abartırsanız, sorumluluk duygu- su ağır basmaya başlar Ülkeyı yönetme, ıktı- darın görevıdır Bunun sorumlulukları da on lann omzundadır. Muhalefetuı, ıktıdardan fazla sorumluluk' duyması beklenebıhr mı? Ülkede ısyan varsa, onu bastırmak görevı de sorumluluğu da ıktıdanndır Anarşı varsa ge- ne öyle, enflasyon varsa gene öyle. Ülkede bır asken darbe olasılığı varsa, onu engellemek >etkısı de görevı de sorumluluğu da ıktıda- nndır Muhalefet bu konularda ıktıdara, an- cak duyarhhğı ölçüsunde yardımcı olabılır So- rumluluğu -en azından bır bölümunu- yükle- nerek değıl SHP'nın bütun bu olup bıtenler karşısın- da, eylem ıçınde güçlu bır muhalefet partısı görüntüsu çızememesının temelınde kanımca bu yatıyor Duyarhlığın, gereksız bır bıçımde sorumluluğa dönüşmesı, hareketsızlığı bera- berınde getınyor Fazla sorumluluk, aslında sommsuzluk de- mektır Sorumluluğun artan yuku, "şunu ya- parsak ülkenın başına şu gelır, bunu yapar sak bu gelır" dıye düşündurmeye başlayınca, ortaya derın bır eylemsızlık çıkar Eylemsız olununca sorumluluk gerektıren hıçbır şey yapmamış olursunuz Yani sorumsuz olursu- nuz Bu noktaya varmak ıkı şekılde olur Bırın- cısı farkına varmadan tkıncısı de bılınçle bu tercıhte bulunularak SHP üst yönetımı par- tının halk arasında, demokratık eylem ıçerı- sınde, tutarh-güçlü bır görüntü vennesını aca- ba farkına varmadan mı beceremıyor, yoksa duyarlılık ıle sorumluluk arasındak çızgıyı bı- lınçlı olarak mı geçıyor 9 Ne de olsa eylemsız- sorumsuzluğun kendınce bır rahatı var Bu sorunun yanıtını okuyucuya bırakıyo- rum. Ülkeyı yönetememenın sorumluluğu SHP'nın değüdır Anarşının, enflasyonun, bo- lücülüğün önlenememesının, ışçı haklarının kısıtlanmasının, hapıshanelenn fıkır suçlulan ıle dolmasının, sürgünün, sansürün, ülkenın dışarıda ıtıbarmın sıfırlanmasının, borç bata- ğının, ışkencenın, ufukta bır darbe varsa, dar- benın sorumlusu SHP değıldır Sosyaldemokrat Halkçı Partı ust yönetımı ve mılletvekıllerı, bu sorumluluğa ortak olma- dıklannı "tavır alarak" göstermelıdırier. Eğer tavır almak ANAP'ı TBMM'de yalnız bırak- mayı gerektirecekse bu dahı yapılmalıdır SHP benımsemedığı, ülkenın, vatandaşlarının za rarına gorduğu her u>gulamayı, doğacak so- nuçların sorumluluğunun halk desteğıne sa hıp olmayan bu ınsanlarda olduğunu bağır a bağıra ılan ederek, demokratık eylem bıçım- lerının her türlusunü kullanarak ülke günde- mıne taşımalıdır Demokratık eylemlerde ya- ratıcılığın sının yoktur Bunu Türk ışçısı ge- çen yıl yasama geçırdığı bm bır çeşıt zanf ey- lemle bır kez daha kanıtlamıştır SHP var olan potansıyelı ıle kanımca dünya demokrası ta- nhıne geçecek pek çok uygulamanın öncüsü olabılır Tabıı eğer, partı yönetımı, duyarlık pzgısmden fazla sorumluluk - sommsuzluk çızgısme bılınçle geçmedıyse' HERŞEY DAHİL ShaffaS 97S.- 4hafta*115a- HERŞEYDAHH 3haftaS1130.- 4hafta«131S.- HERŞEY DAHİL 3 hafta S 102S. 4hofta*1220 HERŞEY DAHİL 3 hafta 5 960.- 4 hafta «113a- ÇOCUK ÜMNOKUlMMSiBf Dınle>Tn bnol un ezgılerıru' Şur dılıne sa>mlı degısık bır sanala ıle Itarsdasacaksouz Şuiran Kurdakul •Takıadı mtmlakiOaiıyiar GÖLKÖY/BODRUM " OT£l • • Bodntm da her memm guzeldır Vestz denızın hemen kmutuia konformh koınıkwcriıçı\le \ınnıtak brrre\ı\te (ıiızeHıklerte dolıı hıızurhı hır mııl nln onanı Uırfen bızı annım İLK 8AHAR VE \ M REZERVASYONLUUMIZ ÖZEL FİY VTLAR1A BVSLtDI • Odalarda miKİk vavını telefon de\amlı «cak «u • \çılı ve kapatı rclaurant • Kahvaltı w ça\ «atlen ıçm ozel !era>. Kativalııda açık bufe • Ozel gunejlenme terası • Teras Bar-Gardcn Bar • Denız aklmlelerı • O-4 Yaş grubu çocuklar ucrelM2 4 12 yaş grubu çocuklara '\ 5(1 ındınm rtainnı Vonusteî «!•• Kul > ı ' t Şee s an «11 BOOfiUM MU6LA 484001 Te 9|6U 3486 Fs« 6141 6351 »le< S^SCbaolt BJtanOM GM-oy3oO.TiMi.5l! 48'a 3) Te-I - 011 440S4 GELİN GİBİ • Çağlayanın Akkopüğunden Duvağı, • Hıç Bozulmamıj Havası, • Akan Dereden Içılen Buz Gıbı Suyu, • Canlı Alabalıkları, • Turkıye'de Tek, Dunya'da Ikıncı DoğaJ Oksıjen Çadırı, BENT OTEL'de geçıreceğınız bır hafta sonunu unutamayacaksınız Altın Oluk 671/61070-61553 KAMUOYUNA Özgürlûklenn alabıldığıne genışledığı çağdaş dünyamızda 141-142-163 gıbı çağ dışı maddelenn ulkemızde ınsanların düşûncelenne hâlâ yasak koyma ışlemını yapıyor olması utanç vencıdir Düşüncelerınden dolayı cezaevtennde tutulan N Sargın H Kutlu I Beşıkçı'nın derhal salıvenlmesı ve ceza yasasındakı bu antıdemokratık maddelenn kaldınlmast mücadelelerını desteklıyoruz Ayrıca 1 Mayıs tüm emekçılere kutlu olsun Bursa'dan bir grup demokrat adına Kemal Ekincl, Osman Degirmenci, Aytekln Gürier. Nurettfn Turgut, Adnan Onurmen, Fusun Gursoy, Servet Ersoy, Şadi Özdemir, Hikmet Demır, A Hadı özmen, Ahmet Özdemir, Ahmet Selçuk, Muhittın Korucu, Av Şükrü Uyar, Mıktad Yıldız, Coşkun Bulgan, Av. Hasan Iroz, Necdet Cıne, Saffet Pekdemir, ömer Ateş. • H R A C A T konusunda vetıştirilmek uzere I Y I biJen Tel I N G I L I Z C E elemanlar alınacaktır. 513 35 10 (16 hat) ÜNAL CİMİT Seramık Heykel Sergısı TOPRAGI SEVGİLEDİM Metrcmol Galerısı MERSIN 3 18 Mayıs 1990 "İçel Sanat Kulübû" AU-PAIR• 17-27 Yosarosılho mezunu «NÇ BAYANLAft • Soçkln b»r olocte • Anneye yordvna oiarak e n a z 6 a y yasayıp İNGİÜZCEVI yerlndö öğrenmek ve gelfttrmek İSTİYORSANIZ REHKRİNİZ OLABİÜRİZ ÜSANOKUUARI ACENTESt FEFAA.; 1361380-13618^ > Sürücü Kursu Kadıköy 3360206 3360279 3491824 3491825 K. Maltepe 3522421 Erenköy 3637786 3593063 PENCERE Acele Satılık... Son çeyrek yuzyılda Türkıye'de toplumun dokusu nasıl değıştı? Yerleşım düzenıne gore ınsanımız dörde ayrılabılır mı? Kentlı Kondulu Kasabalı.. - Köylü Gun geçtıkçe kentleşme ağır basıyor, ama kent kent değıl kı, kocaman bır koyi Nıçın köy7 Çünkü altyapıdan yoksun bır kent, ıster 3 mılyonluk olsun, ıster 5 ya da 10, buyük köy sayılıyor Kent yer üstundekı göruntusuyle_ anlam taşır ama yerın altında ör- gutlenmemış ve çağdışıdır Ülkemızın büyük kentlerının çoğu bı- rer büyuk köydür, her gün sabahtan akşama anababa gününün yaşandığı kargaşa odaklannda ınsanlar dıdışe dıdışe tükenırler, ne hantası vardır kentın ne planı1 Nasıl olsun kı'' Göçmen akınları varoşlarda her yıl yenı kasabalar oluşturuyorlar, yenı ge- lenlerle daha önceden gelıp yerleşenler üst üste katmanlaşıyor- lar, ne sokak bellı, ne meydan, ne cadde' Kentın merkezıne doğru yurûdükçe yapılar büyüyor, uzuyor, gökdelenlere dönu- senlerın yanında bırbırıne omuz vermış beton yığınlarının çırkın- tığı tümelleşıyor, geometrıden yoksun, estetıkten uzak, havasız ve pıs beton bulamacına çağdaş kent adı verılebılır mı? Yağma ve sömünj düzenının ya da düzensızlığının topoğrafyasında doğ- ru dürüst bır kent kurulabılır mı? \ * Yakın tarıhımızde ünlü göçler anlatılır Osmanlı cdktükçe, ge- rıledıkçe, çekıldıkçe serhat boylarından kopup akın akın gelen- lerın yarattıklan yığınlann öykülerı dıllerden düşmez Savaş üs- türte savaşfa kınlıp dökülen toplum altüst olurken düşmanın gır- dığı yerde yaşanır mı? Gözu yaslı aıle gözünü karartır, tasını ta- rağını toplar, ne bulduysa yükler, yenı bır yasama atılır Taşradan büyük kentlere yığılmanın kökenınde yalnız nufus patiaması mı var? Nedenler çeşıtlıdır, bır ınsanın yerını yurdu- nu, damını, ocağını bırakması da kolay bır ış değıldır 21'ıncı yûz- yıla doğru Türkıye'de gün geçtıkçe hızlanan göç olayını kavra- maya çalışmakta yarar var, çünkü bızde sanayıleşmeyle kent- leşme atbaşı gıtmıyor, toprağın besleyemedığı kırsal nüfus şe- hırlerın varoşlarına yığıldıkça ortaya çıkan sorunlara yalnız en- düstrıleşme surecının getırdıklerı dıye bakamayız Sanayıleşme ağır aksaktır, yatmmlar teklıyor sermaye bırıkımı tıknefestır, bü- yük kentlere yığılan taşra fabrıkada çalışan ışçılerden değıl ıs- sızlerden oluşan kondu {halk artık 'gecekondu"yu bır yana bı- rakt, "kondu" dıye konuşuyor) kesımını oluşturuyor yığınlar lum- penleşıyor, ortaya çıkan ınsan türu ne kentıl ne de koylüdür argoda "maganda" dıye anılan bır köşedönücüdür Kondulaşmayla kentleşme kavramları bır bakıma özdeş gıbı görünse de değıldır, "şehır" kavramının tanhındekı süreç kaç yuz- yılı kapsıyor? • Ne var kı bütün bu karmaşaya ve kargaşaya bır de yenısı eklendı Doğu'da kentler boşalıyor. "Kars, acele satılık şehır " "Artvın kendınden kaçıyor" Kastamonu kıralık Arkadaşımız Refık Durbaş'm "Kûçûlen Kentler" röportajını oku- yor musunuz'' Artvın'den Kars'a, Kastamonu'dan Sınop'a, Bıle- cik'ten Kırklarelı'ne kentler boşalıyor boşalan kentlerdekı evler satılamıyor, terkedılıyor, boşalan kentienn tenha sokaklarında per- desız evler ölü gözlerı gıbı sıra sıra Ayak seslerı gun geçtıkçe silınıyor uzaklaşıyor, yalnızlıktır kentın geleceğını bekleyen Ne oluyor' Istıklal Savaşı'ndan sonra Anadolu'da boşalan köyler vardı, 21'ıncı yüzyıla doğru Turkıye'nın tanhsel kentlerını boşaltan hangı savaştır^ Yıkım ve bozgun sürecı mı yaşanıyor? Köyden kente göç kentten kente noçe mı donüştü^ Istanbul, izmır, Ankara gı- bı büyuk şehırlerın canavarlaşması korkuturken, Kars'ın, Kasta- monu'nun, Artvın'ın boşalması urkütuyor, bu dengesızlık ulke- mızde dıpten doruğa yaşanan olumsuz depremın sallantısından tloğuyor Kentienn kentleşme sürecını sancılarla yaşamaya ça- hştığımız bır dönemde kentlenn boşalma, küçülme, yok olma sü- recını de yaşıyoruz Karslılar ne dıyorlarmış "Şehre gelen ne ış yapacak? tf/t'fc^ Vallahı bıllahı hep aç kalacak " Yazık 'Istanbul'un taşı toprağı altın" ıken Kars'ta güzelım evlerın bı- le on para etmeyışı hüzün verıcı değıl mı? Kars da bır serhat sayılmaz mı? Geçmış yıllarda bır gazete "Komünıstfer Kars Ka- lesı'ne kızıl bayrak çektler" dıye haber duyurunca butün Turkı- ye ayağa kalkmıştı Şımdı Kars 'Acele satılık şehır" yaftasını boy- nuna asmış, ama kımsenın kılı kıpırdamıyor Bıncık Ağabey'ım MAHMUT SEYDA'yı 27 Nısan'da kaybettım Nur ıçınde yatsın NOT- Vasıyetı üzerıne önceden duyurulmamı$tır AİLESİ \DCVA NİHAL SEYDA T4MER SAATÇIOGLU Aüşılmaz Alışamadık sensızlığe. Sevgı, saygı, özkmle anıyoruz NEVİN ATAKER - DEVRİM - EVRİM - HATU1N - MLZ.4FFER SARIB4L YEFAT 1336 doğumlu, Mustafa'dan doğma, Hüsnü, Ali ve Fadime'nin babası, Zöhre Görenek'in eşi PAŞAGÖRENEK 1 Mayıs 1990'da hakkın rahmetine kavuşmuştur. AİLESİ BUYUKKAYBIMIZ Çagdaş Türk resmının önculennden, hocamız, değerlı ressam EDÎPHAKKI KÖSEOĞLlPnu ebedıv^en kaybettık Merhumun cenazesı 2 5 1990 Çarsamba 11 OO'de ünıversıtemızde yapılacak törenden ve Şışlı Camıı'nde kılınacak öğle namazından sonra Zıncırlıkuyu Mezarlığı'nda toprağa venlecektır Tüm sanat çevrelerıyle aılesının ve camıamızın acılannı pa>laşır, hatırası önünde saygı>la eğılınz MİMAR StNAN LNtVERSİTESİ REKTORLf ĞU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle