22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MAYIS 1990 KULTUR-SANAT CUMHURİYET/5 Mim gösterisi • Kiiltür Servisi — Mim sanatçısı Vecihi Ofluoğlu, 7 mayıs pazartesi gunü saat 18.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde bir "mim" gösterisi sunacak. 1967 yılından bu yana mim sanatıyla uğraşan, İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda Bale ve Opera Bölümii'nde mimik ve hareket dersleri veren Vecihi Ofluoğlu, gösterisinde iletişim, dünya meraklı, park, erkekler, tutsak, kapılar, bebek, su, çömlekçi, baloncu, kemancı adlı oyunlannı sergileyecek. Vecihi Ofluoğlu'nun mim gösterisine, öğretim görevlilerinden piyanoda Çiçek Kanter, kemanda Lale Yüzüguldü ve vurmalı sazlarda Yücel Berrak eşlik edecek. TUSES kültür dizisi • Kültür Servisi — Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES), mayıs ayı etkinliklerini söyleşi ve panellerle sürdürüyor. Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi'nde yapılacak olan söyleşilerin ilki, 8 Mayıs 1990 tarihinde gerçekleştirilecek. Yönetmen ve sinema yazarı Dr. Yavuzer Çetinkaya'nın yöneteceği, "Sinemaya Devlet Katkısı ve Sistemi" konulu söyleşiye konuşmacı olarak Yapımcı Sabahattin Çetin ve yönetmen Başar Sabuncu katılacak. 15 Mayıs 1990 tarihinde yapılacak "Kültür Evleri" konulu söyleşiyi ise TÜSES Kültür Poütikaları Raportöru Yurdaer Erşan yönetecek. Konuşmacılar, sanat yönetmeni Metitı Deniz ve TÜSES Kültür Politikaları Komisyonu Başkanı Onat Kutlar. Her iki söyleşinin başlama saati 19.00. Taksim Marmara Oteli Balo Salonu'nda saat 14.00'te yapılacak panelin konusu, "özerk Kültür Kurumları ve Devlet!' Açılış konuşmasını SHP Genel Başkanı Erdal Inönü'nün yapacağı paneli Prof. Dr. Emre Kongar yönetecek. Panele konuşmacı olarak şair ve yazar Enis Batur, yazar Tevfik Çavdar, yönetmen Ergin Orbey ve yazar Mahmut Tali öngören katılacaklar. Argos'ta Halit Ziya ve oglu • Kültür Servisi — Argos'un mayıs sayısı araştırma bölümünde Selim lleri'nin Halit Ziya ve oğlu Vedad üzerine geniş bir incelemesi yer ahyor. tncelemesinde, Vedad'ın çocukluk, öğrencilik günlerinden, hariciye memurluğuna uzanan ve 1937'de Tiran'da intiharıyla noktalanan yaşamına ve Halit Ziya'nın bu kişisel açıdan yola çıkarak yazdığı "Bir Acı Hikâye"ye toplumsal, bireysel ve politik açılardan geniş yer veriyor îleri. Ahmet Oktay'ın Sait Faik'i yaşam-yapıt, yalnızhğın diyalektiği düzlemlerinden irdelediği "Kabul ve Red"i, Gürhan Tümer'in "!lm-i Simya" incelemesi, Çelik Gülersoy'un "Fenerbahçesi Mesiresi"nin dününü ve bugünkü düzenlenişini dile getiren yazısı, Nezihe Araz'ın Türk müziği ile ilintili anıları, Marquis de Sade'dan "Üç Fabl", Mario Levi'nin bir hikâyesi, Atıf Yılmaz ve Halit Refığ'le yapılan söyleşiler Argos'un 21. sayısınındiğer ürünleri. Aynca bu sayınm biyografya bölümünde Fransız şairleri Verlaine ve Rimbaud'nun ilişkilerinin trajik serüveni yer alırken sanat bölümünde ise Fahir Aksoy, Ali tsmail Turemen ve suluboya ustası Rudolf von Alt'ın yapıtlan tanıtıhyor. Albüm bölümü ise Salvador Dali'nin Mancialı Don Kişot desenlerine aynlmış. AnkaraTiyatro Şenligi • Kültür Servisi — 2. Ankara Tiyatro Şenliği bugün başlıyor. 13 mayısa kadar sürecek olan şenlik süresince Devlet Tiyatrolan'nın 7 merkezinde sahnelenen oyunlar izlenebilecek. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, öncelikle bir tiyatro şenliğini kalıcı hale getirmek istediklerini, önümüzdeki yıllarda özel ve amatör tiyatroların da bu şenliklere katılımını sağlayacaklannı söyledi. Guy Foissy'nin "Köpnıdeki Adam-Canlı .Yayın" adlı oyunuyla başlayacak şenlik süresince, Tuncer Cücenoğlu'nun "Kadıncıklar", Recep Bilginer'in "Yunus Emre", Arbuzov'un "Söz Veriyorum", Neil Simon'un "Güneş Çocuklar", Baranga'run "Kamuoyu" ve Mehmet Baydur'un "Yangın Yerinde Orkideler" adlı oyunlar sergilenecek. 'Eros ve Afrodit' sergisi • Kültür Servisi — Ender Güzey'in "Eros ve Afrodit" konulu resim ve objeleri 4 Mayıs - 4 Haziran 1990 tarihleri arasında Şişli Galeri Beytem'de sergilenecek. 1975 yıtında Münih Güzel Sanatlar Akademisi Resim, Heykel ve Grafik bölümlerini bitiren Güzey, 1978 yılında docent unvanını alarak sanat bölümü başkanlığına getirildi. Ender Güzey, Almanya, Danimarka, Hollanda, îsviçre, Malezya ve Fransa'da 43 kez sergi açtı. 1989 yılında Munih Şehir Müzesi, Berlin Gallery Pels-Leusden ve Villa Griesbach, İzmir, Ankara ve İstanbul Vakko galerüerinde sergiler açan Ender Güzey'in 35 resim ve objesi Japonya'daki bir koleksiyoner tarafından satın alındı. Genç Sanat Günleri • Kültür Servisi — Bakırköy Belediye Tiyatrosu ile Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın ortaklaşa düzenledikleri "Genç Sanat Günleri" 18-31 mayıs tarihleri arasında Adile Naşit Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek. Konservatuvar öğrencilerinin piyano dinletisi 18 mayıs, bakır üflemeli çalgılar dinletisi 19 mayıs, orkestra konseri ise 21 mayıs tarihlerinde saat 16.00'da izlenebilecek. Yine öğrencilerin sergileyeceği "Kral Lear" 24-27 mayıs tarihleri arasında saat 15.00'te, "Dikkat Köpek Var", "Ölüler Konuşmak îster" ve "Kozalar" adlı üç kısa oyunun bir arada sunulacağı gösteriler ise 29-31 mayıs tarihleri arasında saat 16.00'da izlenebilir. YÖNETMEN ŞERİF GÖREN 1\fİH KEMAL SUNAL ŞİVA GEREDE (.11 MI K SI/IN 1)1 HAkklMZ MURAT İLKER PERİN AYTAÇ BÜLENT KAYABAŞ KUTAY KÖKTÜRK TAYFUN ÇORAĞAN PENTA FİLI» 151 09 80 -149 57 05 3 MÜYIS PERŞEMBE GÜNÛ SON BE^OGLUBEVOĞLU"51 32 40ı 12 00 - 14 15 - 16 30 - 19 00-itt.11 MUZEK FİLİZ ALİ Moskova, Leningrad ve Kiev'den müzik ve müzisyenler üzerine notlar: SSCB'de müziklî bîr gezintiAçıklık politikası, uzun zaman ülkesi dışına çıkamamış müzisyenlere yaradı en çok. Yüzyıllar boyunca çok acı çekmiş Sovyet insanı hiç yaşama sevincini yitirmemiş ve hayata müzikle bağlanmış çoğu kez. Kısmette Zubin Mehta'nın Genel Muzik Direktörlüğü'nü ve şefliğini yaptığı İsrail Filarmoni Orkestrası'nı Moskova'da din- lemek de varmış. tsrail ile diplomatik iliş- kisi bulunmayan Sovyetler Birliği, muzik ve müzisyenler aracılığı ile bu ilişkiyi do- laylı yollardan canlandırma cihetinde iler- liyor. tsrail Filarrnoni Orkestrası'nın yayh çalgılar gruplarının yüzde doksan elema- nı zaten Sovyeüer Birliği'nden tsrail'e goç- müş MusevUerden oluşuyordu. Çaykovs- ki Konser Salonu'ndaki dinleyicilerin yüz- de doksanı da Sovyetler Birliği'nde ikatnet etmeye devam eden Musevilerdi. Orkest- ra üyeleri anavatanlanna, akrabalanna, köklerine duydukları özlemle sarsılırken, Sovyet Musevileri de nasıl etsek de biz de kapağı ya lsrail'e ya da Amerika'ya atsak özlemi içindeler. Sovyetler Bırliği'ne ilk kez iki yıl önce Lenıngrad'da gerçekleştirilen Uluslarara- sı Çağdaş Müzik Festivali dolayısıyla git- miştim. Açıklık politikasının coşkulu, ile- riye yönelik umutlarla yüklü günleri yaşa- nıyordu o zaman. Yetmiş ydlık suskunluk, korku ve baskının kalkması bir anda in- sanların yaşamlarını hafifletivermişti. Oy- sa şimdi iki yıl önce gözlemlediğimiz bay- ram havasının yerinde yeller esiyor. Açık- lık poutikasıyla ortaya çıkan ve yetmiş yıl- dır korkudan dile getirilemeyen kinler te- ker teker hortlamakta. Tanıdığım ve ko- nuştuğum insanların hemen hepsi aynı noktada birleşiyorlar şu aşamada: "De- mokrasinin kurallan açık seçik ortaya kon- madan demokrasiye geçilmek islendi. Ya- salarda, toplumsal duzende, ekonomide büyük boşluklar var. Ve gitgide büyuyen BAROK ÖNCESİ VE BAROK ÇAGl — Kemancı Tatyana Grindenko "Eski Müzik Akademisi" adı>la kurduğu, otantik enstrıimanlarla Barok öncesi ve Barok çağının Batı ve Dogu Avrupa miiziklerini çalan orkestrası ile dünyayı dolaşıyor. Bu orkest- rayı İstanbullular önümüzdeki yıl dinleyebilecekler. sorunların nasıl çözümleneceğini hiç kim- se bilmiyor." Patlamaya hazır bir yanardağın uzerin- de yaşıyor sanki herkes. Ancak açıklık po- litikası bol bol şikâyet edebilme, kıyasıya her şeyi eleştirebilme özgürlüklerini getir- miş beraberinde. Öte yandan, dışanya açı- lan pencere, insanların gözünü birden ka- maştırarak gerçekleri olduğu gibi görebil- melerini engellemış bulunuyor şu anda. Aşırı bir yabanci, özeUikle Amerikan, do- layısıyla dolar hayranlığı sarmış ortalığı. Dış dünya ile ilişki kurabümenin özlemi yaşanıyor sürekli ve 'müzik' dışan ile iliş- kiyi sağlayacak en sağlam 'pasaport'. Leningrad'm ünlü Kirov Tiyatrosu (es- ki Petersburg'un Maryinskiy Tiyatrosu) Covent Garden Operası ve BBC ile şu sı- ralarda Sovyetler Birliği'nde kullanılan en populer deyimlerden biri olan "joint ven- ture"ı, yani ortaklığı gerçekleştiriyor. Vis- conti, Zeffirdli, Ingmar Bergman, Joseph Losey'den sonra birkaç yıl önce ölen Sov- yet film rejisörü Andrey Tarkovski de "opera" rejisörlüğüne merak sarmış ha- yatının son yıllannda ve 1982-83 mevsi- minde Londra'daki Covent Garden Ope- rası için Mussorgski'nin "Boris Godunor* operasını sahneye koymuştu. Şimdi bu dev prodüksiyon Leningrad Kirov Tiyatrosu'na taşınmış durumda. Ar- tık Tarkovski yok ama asistanları onu aratmıyorlar. Sahne tasanmını Paris'te ya- şayan bir başka Rus asıllı sanatçı Dvigubs- k>, ışık tasarıraını da Bob Bryan gerçek- leştirmiş. Boris'i ünlü 'Galli' bas Robert Lloyd canlandınyor. Diğer rolleri, koro ve orkestrayı Kirov operası sanatçılan üstlen- mişler. Öperayı Kirov'un şimdiki patronu Valeri Gergeyef yönetiyor. Tarkovski'nin Kirov "Boris Godunof'unun tüm TV ya- yın haklannı BBC almış durumda. Açıklık politikası, uzun zaman ülkesi dı- şına çıkamamış müzisyenlere yaradı en çok. 1955 yılında Paris'te Margnerite Long-Jacques Thibaud yanşmasını kaza- nan Dimitri Başkirof örneğin, o gün bu- gün bir daha adımını atmamıştı Batı'ya. Türk sanatçılardan başarılı birplak çalışması Halk şarkısı tadmdaElgar: In the South, Op. 50 - Ahmed Adnan Saygun: Viyola Konçertosu, Op. 59 / Seslendirenler: Solist: Ruşen Güneş (viyola), Londra Filarmoni Orkestrası, Şef: Gürer Aykal. Gramophone dergisi, plak dünyasının en ile Balkan ulkeleri, Yakındoğu ve Kuzey onemlı yayın organlarından biridir. Bu der- Afrika'da halk muziği araşürmaları yap- gide çıkan plak eleştirileri müzisyenler için ü. (Yazar bu yarüış bilgjleri nereden aldı bil- son derece önemlidir. Gramophone dergi- miyorum, ama Saygun, Bartok'la sadece sinden iyi eleştiri alan sanatçımn piyasa Türkiye'de, Adana dolaylannda, Toroslar- grafiği yükselirken, kötü bir eleştiri sanat- da folklor araştırmaları yapmıştı, onu bi- çının kariyerinin sonmesine bile neden ola- liyorum...) Bu deneyim, bestecinin mem- bilir.Gramophone'un nisanl990 sayısmda leketinin halk müzigi üzerine yoğunlaşma- Türk sanatçılan tarafından gerçekleştirilen sına ve bu bağlamda opera, oratoryo gibi bir plak, derginin genel tavrı göz önune alı- eserler yazmasına yol açtı. tlk kez 1978 yı- nacak olursa hayli övücü bir eleştiri aldı. lında >orumlanan viyola konçertosunda ise Schvvann Musica Mundi / Koch Inter- herhangi bir Türk özelliği öne çıkmamak- national tarafından yapılan ve katalogla- tadır. Halk şarkısı tadı daha ziyade Bar- ra giren bu plakta şef Gürer Aykal, Lond- tok'u andırmakta ve kullanılan muzik dili ra Filarmoni Orkestrası'nı yönetiyor. Yıl- daha çok Avrupa post-romantizmini çağ- lardır Londra'da yaşayan viyolacı Ruşen nşbrmaktadır. Besbelli külturlu ve renk ko- Güneş de Adnan Saygun'un op. 59 viyola nusunda hassas bir kulağa sahip olan bes- konçertosunu yorumluyor. tecinin viyola konçertosunu Ruşen Güneş Gramophone dergisinin yazan eser, bes- büyük bir ustalıkla yorumluyor. Ruşen Gü- teci ve yorumcu hakkında şu satırları ya- neş'in Britanya orkestralanyla surdürmekte zıyor eleştirisinde: oldugu çok saygm kariyerini zaten müzik RUŞEN GÜNEŞ — Gramophone dergi- "82 yaşındaki Türk bestecisi Ahmet Ad- çevreleri yakından izlemektedir. Guçlu to- sinde yer alan eleştiride viyola sanatçısı Ru- nan Saygun, 1920'li yıllann sonunda Pa- nu ve cümle yapısında eriştiği artistik dü- şen Güneşin Saygun'un bestesini büyük bir ris'te d'Indy ile çalıştı. Daha sonra Bartok zey tumüyle dikkat çekicidir." ustalıkla yorumladığı belirtiliyor. Konser Salonu'nda mayıs ayıKültür Servisi — İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Re- şit Rey Konser Salonu mayıs ayında oldukça hareketli bir prog- ramla muzikseverlerin karşısına çıkıyor. Konser salonunda önü- müzdeki hafta 4 ayrı konser izlenebilecek. Groupe Vocal de France 7 mayıs pazartesi günü 20.00'de Po- ulenc ve Brahms'ın şarkılarmdan oluşan bir repertuvarla kon- sere çıkıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Orkestrası- nın "Gençlik Konseri" 8 mayıs salı günü 20.00'de izlenebilir. Dmitri Goia'nın yöneteceği, klarnetçi Feza Çetin'in solist ola- rak katılacağı konserin programnıda Mozart'm üç yapıtı var. Festival Strings Lucerne, şef Rudolf Baumgartner yönetiminde 10 mayıs perşembe günü saat 20.30'da bir konser verecek. So- list olarak Semra Griffiths ve Howard Griffiths (viyola) ile Pe- ter Leisegang'ın (viyolonsel) yer alacağı konserde, Vivaldi'nin "Dört Mevsim"i de sunulacak. Gelecek haftanın son konseri Vital Margulis'in piyano resi- tali. Sanatçı Bach, Schümann ve Scriabin'in yapıtlarıyla izleyiei karşısına çıkıyor. Konser Salonu'nda daha sonraki haftalarda da Kurt Weill 90. doğum yılı konseri, I.Ü. Devlet Konservatuvarı Orkestrası'nın konseri, The Rochus Street Ramblers Dixieland Caz Orkestra- sı'nın konseri ile Serranito'nun topluluğuyla birlikte sunacağı flamenko konseri de izlenebilecek. Büyük bir yorumcu olduğu söylentileri do- laşırdı kulaktan kulağa. Moskova konser- vatuvarının efsanev i piyano ekollerinin ku- rucularından Goldenweiser'in öğrencisi olan Başkirof'un bu buyuk geleneği sür- duren en önemlı piyanist olduğu müzik çevrelerinde bilinirdi. 35 yıl sonra ilk kez Ocak 1990'da Fransa, İtalya ve tspanya turnesine çıkan Başkirof için Avrupa ba- sını "Yaratıcı - Virtüoz Başkirof'un Za- ferle Geri Dönüşü..." gibi başhklar atıyor- du. Avrupa'da birden göklere çıkarılmak Başkirof'un hiç de başını döndurmemiş. Zaten çok çekingen ve alçakgönullu bir in- san olan Başkirof için yeni kazanılan bu un biraz da hüzün taşıyor beraberinde. Belki de geç kalmış bir un olduğu için pek sevinemiyor sanatçı. Bana tdil Biret'ı so- ruyor. "Dünyada bir eşi daha bulunma- yan biridir o" diyor. "Hak ettiği kariyer patlamasını yapmayan biri de İdil bence" diye devam ediyor. Dimitri Başkirofu Türkiye'ye gelmeye razı etmek zor değil ama programı 35 yıl sonra birden öyle sı- kışmış ki ne yapacağını büemiyor. Bir yan- dan Moskova Konservatuvarı'ndaki öğ- rencileri, bir yandan yeni kazanılan ün ile dünyanın bin bir köşesinden gelen çağrı- lar onu biraz da bunaltmış. 1991 sonu ve- ya 1992 başında îstanbul'da buluşmak üzere anlaşıyoruz yine de. Moskovah müzisyenler arasındaki akra- bahk bağlan da hayli kanşık. Örneğin ünlü kemancı Gidon Kremer, kendisi gibi çok yetenekli bir kemancı ile evliymiş. Tatya- na Grindenko ile. Kremer, Batı'ya göçünce kabak Tatyana'run başına patlamış. O da gider kocasıyla buluşur ve bir daha mem- leketine dönmez diye bütün yurtdışı izin- leri kalkmış yıllarca. Bu arada boşanmış- lar. Gidon Kremer gitmiş, Başkirof un kı- zıyla evlenmiş. Ancak BaşkiroFun kızı Gi- don Kremer'in en yakın arkadaşlanndan Daniel Barenboim'a kaçınca işler iyice ka- rışmış. Bu arada Tatyana Grindenko artık Sov- yetler Birliği dışına çıkabiüyor ve solo kon- serlerinin yanında "Eski Müzik Akademisi" adıyla kurduğu otantik ens- trümanlarla Barok öncesi ve Barok çağı- nın Batı ve Doğu Avrupa müziklerini ça- lan orkestrası ile dünyayı dolaşabiliyor. Bu orkestrayı İstanbullular kısmetse 1991'de dinleyecekler. Viyola, keman kadar populer bir çalgı olmadı hiçbir zaman. Her şeyden önce vi- yola için yazılmış solo eser sayısı çok az- dır. Son on yıl içerisindeyse viyolayı kon- ser salonlarının en gözde çalgısı haline ge- tiren Yuri Başmet için Sov7et bestecileri birbiri ardından eser üretiyorlar. Alfred Schnittke, "Viyola ve Yaylılar İçin Mono- logue", Alexander Çaykovski "Başmet Süif'i gibi başhklar koyuyorlar eserlerine. Yuri Başmet, kendi adına kurduğu oda or- kestrasıyla bu eserlerin yanında, besteci- liği kadar viyolacılığıyla da tanınan Paul Hindemith'in "Viyola ve Yaylılar için Ma- tem Muziği" veya Britten'in ünlü İngiliz viyolacı Frederick Riddle için bestelediği "Lacrimae'sini de programlanna alıyor hep. Sovyetler Birliği'nde muzik, güzel mü- zik sadece Moskova ve Lenıngrad'da ya- pılmıyor tabü ki. örneğin Azerbaycan ve Gürcistan'da birbirinden önemli müzisyen, besteci ve orkestra şefleri yetişmekte. An- cak merkezden uzak kalanlarin seslerini kolay kolay duyuramadıklan da bir ger- çek. örneğin Ukrayna'nın başkenti Kiefte dinlediğimiz basları, tenorlan, sopranoları unutmak olası değil. Ukraynalılar güzel sesli insanlar, her fırsatta şarkı söylüyor- lar. Koroları harika. Eski Rus veÇingene Romanslanndan tutun da popüler ttalyan aryalarına kadar her türden şarkı duymak mumkun Ukrayna'da. Sovyetler Birliği'ndeki müzik ortamını böyle birkaç sayfa içinde özetleyivermek zaten olanaksız. Yüzyıllar boyu çok acı çekmiş bu insanlar ama hiç yaşama sevinç- lerini yitirmemişler ve hayata müzikle bağ- lanmışlar çoğu kez. Belki de bu yüzden ge- rek bestecilerinin yaratılannda gerekse yo- rumculann bu eserleri aktanmlarında dün- yanın başka hiçbir yerinde rastlanamaya- cak duygusallıkla karşılaşıyoruz. Ancak bu duygusalhğın gözyaşı ve mendil duygusal- lığı olmadığını hemen belirtmekte yarar var. Kusursuz disiplınli eğitim ile erişilen muzisyenliğin, gelenek ile geçmişe bağhlı- ğı ve geleceğe yönelik akışı içindeki tüm insanlık serüveni yaşamyor bu duygusal- hğın içinde. Paris'teyaşayan AHAtmaca resimlerini OrtaköyArtisan'da sergiliyor Renklerle somutlaşan özyaşamSon dönem çalışmalarında belirgin bir 'soyuta yöneliş' görülen sanatçımn sergisi 7 mayısa dek Artisan'da yer alacak. NECMİ SÖNMEZ PARİS — 1947 yılında Adana'- da doğan Ali Atmaca, ressam ol- maya kendi kendine karar verdi. 1970'li yıllarda Îstanbul'da ve akademide arayışlannı sürdür- dükten sonra okullann kendine bir şey veremeyeceğini düşünerek kendi kendine çalışmalarını sür- dürdü. 1982 yılında Paris'e yer- leşip kendine usta olarak kabul et- tiği ressamları yakından tanıdık- tan sonra Ali'nin resminde hissC- dilir derecede birtakım gelişmeler - değişimler başladı. Bu değişimin eşiğinde yaptığı resimlerini halen Artisan Sanat Galerisi'nde sergi- leyen Ali ile tstanbul'a hareket et- meden iki üç önce Paris'teki atöl- yesinde konuştum. Bir yandan günah çıkarma bir yandan da ger- çekçi bir arayışın sancılarıru ya- şayan Ali Atmaca, resimleri ve sa- nat üzerine olan görüşlerini "açık açık" belirtti. — Paris'te daha önce yaptıgın resimlerinde üzerine gittiğin bir fi- gürasyon olgusu vardı. Renkli ve neşeli hayaün izJerini taşıyan o re- simlerinin uzerinde bu kadar dur- SOYLT RESMİN DE DRAMI VAR — Ali Atmaca soyut olmayan kadar, soyut resmin de kendine öz- gü bir dramı oldugunu belirtiyor. Sanatçı, "Dram bir resmin içindeyse bu kullanılan figürden ya da renklerden değil, ressamın fırçasından gelen bir şeydir" diyor. mamn nedeni nedir? ATMACA — Çocukluğun, ye- tişme tarzının birtakım dürtüleriy- le resim yaptım. Çevremde gör- düklerim, yaşantım uzun bir sü- re beni etkiledi. îstanbul'da tek başıma çalışırken de resim atölye- lerinde çalışırken de bu eğilim de- ğişmedi. Paris'e geldim, gördü- ğıun oğrendiğim şeyler hemen res- mime girmedi, girmiyor da. Pa- ris'te açtığım bir iki sergimde de söylediğin resimler devam etti. Bu bir durağanlık. Ama başlangıcm- dan beri yaşamımı resimle sürdür- me ko^ulları içine girmiştim. Ye- ni şeyler üretmede bu zorunluluk kapıları tıkıyordu. Çünkü insan- ların sevdiği bazıresimlenyapmak- tan alıkoyamadım kendimi. — Tüm bunlann değişmesi ge- rektiğini ne zaman fark ettin? ATMACA — Resim bence bir yaşama biçimidir. Resim insanın öz yaşamının renklerle somutlan- masından başka bir şey değil. Ressam gibi resim yapmayı sev- miyorum. — Bu yılın ilk aylannda gördü- güm resimlerinde kesin kesin bir soyutlama egilimi hâkimdi. Bu eğilirain kaygılarını öğrenmek is- tiyorum. ATMACA — Bu bir estetik kaygıdır. Bir olayın sanatsal hikâ- yesi ile kendi gerçeği ayrıdır. Re- simde figuratif olsun soyut olsun "hikâye" ön plana çıktığında res- min estetik kaygılarını ikinci pla- na itiyor. Bazen resim görraeye gelenler oluyor, dikkatimi çeken şey, insanların kültürlü olsun, ol- masın resim seçerken evlerine as- mak için hikâyesi olan resimleri seçmelerı oldu. İnsanlar hikâye- ye bayılıyorlar oysa resmin ken- disi başka bir yerde, bunun bir- çok örneği var. Benim çalışma tarzımda yeni değişikliklere git- memin nedeni kaçınılmaz olarak budur. Soyut resme kayışımın ne- deni, resme olan gerçekçi say- gımdır. — Picasso'ya göre soyut olma- yan resmin dram meselesi var. Se- nin eslti resimlerinde çok yogun olarak dramatizasyon vardı, so- yut arayışlara girdiğin son çaiış- malannda böyle bir sorunla kar- şılaşıyor musun? ATMACA — Soyut resmin de kendi dramı vardır. Figuratif res- me oranla daha da sonsuz özeUik- le taşır bu dram. Yani olaya bir ölçü koyamazsın soyut resim söz konusu olduğu zaman. Siyalıa bo- yanmış bir tuvalin dramı olağa- nüstü dramatik bir resimden da- ha yoğundur belki. Figuratif re- simle soyutun sorunlari ayrı ay- rı. Dram bir resmin içindeyse bu kullanılan figürden ya da renkler- den değil ressamın fırçasından ge- len bir şeydir. Erengönül anılıyor • Kültür Servisi — Ressam Sabiha Erengönül, ölümünun sekizinci yılında, 5 mayıs cumartesi günü saat 16.00'da İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaphğı'nda düzenlenen bir toplantıyla anılacak. Nur Nirven'in düzenlediği toplantıya konuşmacı olarak müzik eleştirmeni Filiz Ali, ressam Hale Sontaş, Sanat Çevresi dergisinin sahibi ve yayın yönetmeni Hamit Kınaytürk katılacaklar Sanatçımn yapıtlarından örneklerin de sergileneceği toplantıda aynca Zeynur Erengönül ve Nuri Iyicil keman - viyola ikilisi ile arp sanatçısı , Uğurtan Aksel (solo) resital de verecekler. 1941'de Üsküdar'da dünyaya gelen, 1967'de İstanbul Tatbiki Guzel Sanatlar Okulu'nu bitiren Sabiha Erengönül, özgün baskı sanatının en etkili temsilcilerinden biriydi. Vitez öldti • PARİS (AA) — Fransa'nın en ünlü tiyatro topluluğu olan Comedie Française'in yöneticisi Antoine Vitez, dün beyin kanamasından öldü. Comedie Française'e 1988 yıhnda giren Vitez, daha önce aktörlük ve yoıîCtmenlik yapmış, 1960'h yıllarda da Sn'.ü şair Louis Aragon'un sekreterliğı görevinde bulunmuştu. Fransız Ulusal Konservatuvarı'nın Dramatik Sanatlar Bölumü'nde öğretmenlik dc yapan Vitez, 59 yaşındaydı. 'Bedava mı Sandın' • Kültür Servisi — Bakırköy Belediye Tiyatrosu, Dario Fo'nun yazdığı, Oğuz Aral'ın sahneye koyduğu "Bedava mı Sandın" adlı güldürüyü 4 mayıstan itibaren 3 hafta için cuma, cumartesi, pazar günleri Beyoğlu Karaca Tiyatro'da, sergileyecek. Oyun 20 mayısta saat 20.30'da Şehir Tiyatroları Musahipzade Celal Sahnesi'nde Haydarpaşalılar Derneği yararına düzenlenen gecede de sergilenecek. "Bedava mı Sandın" 5 hazirarulada . , ( ENKA Kültür ve Sanat Festivali'nin açıhş oyunu olarak Sadi Gülçelik Tesisleri Açıkhava Tiyatrosu'nda sunulacak. Şiir söyleşisi • Kültür Servisi — Kadıköy Gençlik Kitabevi'nde 3 mayıs perşembe günu düzenlenecck "Şiirimizin Topluma -Etkileri" konulu söyleşiye konuşmacı olarak Afşar Timuçin, Aydın Hatipoğlu ve Eray Canberk katılacaklar. Gazeteci - yazar Yüksel Yazıcı'nın yöneteceği söyleşi saat 16.00'da başlayacak. 'Geyik Muhabbetleri' • Kültür Servisi — Cihan Demirci, mizahi denemelerini "Geyik Muhabbetleri" adını verdiği bir kitapta topladı. Güneş Yayınları'ndan çıkan "Geyik Muhabbetleri" kitabını "Dünyanın en tepkisiz toplumuna tepkilerimle" sözüyle sunan Cihan Demirci, bugüne dek pek çok mizah dergisinde ve gazetelerin mizah eklerinde karikatüristlik ve mizah yazarhğı yaptı. Demirci, "Geyik Muhabbetleri"nde sosyal demokratlardan Brezilya dizilerine, ozon tabakasından irticaya, pek çok konuya değiniyor. UGUN • Avusturya Kültür Ofisi'nde konser Prof. Saim Akçıl yönetiminde Mimar Sinan Üniversitesi ve tstanbul Üniversitesi öğrencilerinin konseri saat 18.00'de izlenebilir. • İspanyol profesörden konferans Prof. Dr. Victor Morales Lezcano, saat 11,00'de Edebiyat Fakültesi Kurul Odası'nda "1854-1941 Yılları Arasında Doğu Sorunu" konulu bir konferans verecek. BİLSAK'TA BUGÜN 2 Mayıs Çarşamba 19.00 SEMİNER: Makrobiotik: Uzakdogu Melodlanna göre yüı tanısı. Nevzat ERBAY. 10.00-01.00 arası CAFE- FOYER-BAR B1LSAK herkese açıktır. BILSAK Sıraselviler, Soğancı Sok. No: 7 CIHANGlR 143 28 79-143 28 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle