04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAN 1990 ChagalPa rekor fiyat • LONDRA (AA) — Ünlü ressam Marc Chagall'ın bir tablosuna 6.09 tnilyon dolar ödendi. Chagall'ın bir yapıtı ilk kez bu fiyata alıcı buldu. Londra'daki Sotheby's müzayede salonu yetkilileri "The Bride Under the Canopy" adlı tabloyu alan kişinin Japon olduğunu bildirdiler, ancak kimliğini açıklamadılar. Tabloya verilen 6.09 milyon dolar, empresyonist ya da modern sanat yapıtlan arasında da en yüksek fiyat oluyor. Marc Chagall, "The Bride Under the Canopy" adlı tablosunu 1949*da yapmıştı. Chagall'a ait bir diğer tablonun ise 5.02 milyon dolara satıldığı kaydedildi. "The Farmers Bouquet" adlı tabloyu satın alan kişinin de bir Japon olduğu belirtildi, ancak adı açıklanmadı. tki tabloyu da ayru kişinin mi aldığı konusuna da açıklık getirilmedi. Mozaik hırsızhgı • AMMAN (AA) — Ürdün'ün başkenti Amman'ın 35 km kuzeydoğusunda Hallabat Kasn'nın zeminindeki tslami mozaiklerin 30 metrekaresinin sökülerek çalındığı bildirildi. Ürdün lurizm Bakanı Abdülkerim Kabantı, hırsızlann "hayat ağacı" motifî işlenmiş olan yerdeki mozaiklerin 30 metrekaresini söktüğünde alarm sisteminin bozuk olduğunun belirlendiğini söyledi. Kabariti, mozaiklerin sökülmesinin 7-8 saat kadar sürebileceğini belirtti. 1200 yıllık bir geçmişi olan mozaiklerin, özellikle geç Bizans ve erken İslam sanatı arasındaki devamhbğı göstermesi açısmdan önemli olduğu kaydedildi. • Inat, iflasa neden oldu • İSTANBUL (AA) — Sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit ve ailesine ait Gülşah Filmcilik Limited Şirketi'nin iflası istemiyle açılan davada mahkeme, şirketin iflasma karar verdi. Şirketin avukatı Mehmet Aykut Tilfarlıoğlu, karan temyiz edeceklerini belirterek davanın iki tarafın "inatlaşması" nedeniyle bu dunıma geldiğini, gerçekte şirketin iflas edecek durumda olmadığını söyledi. Davacı Etap Video'nun avukatı Oğuz Müftüoğlu ise kimsenin malının peşinde olmadıklarını belirterek "Biz alacağımızın peşindeyiz" dedi. Istanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde geçen günlerde sona eren ve karar gerekçesi açıklanan dava sonunda, mahkeme heyeti davacı Etap Video'nun 27 milyon liralık alacağına dayanarak şirketin iflasma ve davacı tarafın mahkeme masraflarının ödenmesine karar verdi. Mahkeme daha önce iki kez aksi yönde karar vermiş, her iki karar da Yargıtay'ca bozulmuştu. Sarah Vaughan öldü • LOS ANGELES (AA) — Ünlü caz vokalisti Sarah | Vaughan öldü. 66 yaşında ölen Vaughan, akciğer kanserine yakalanmıştı. Bir arkadaşının yaptığı açıklamaya göre Vaughan, dün sabah Güney California'daki evüıde öldü. Vaughan'ın kendine özgü sesi ve üslubu, 1940'larda Billy Eckstine, Charlie Parker ve Dizzy Gillespie'nin Be-Bop orkestralannda şarkı söylemeye başladığı yıllarda oluşmuştu. 1924'te New Jersey'de doğan Vaughan, 7 yaşında piyano çalışmaya başlamıştı. 12 yaşında kilisede org çalmaya ve şarkı söylemeye başlayan Vaughan, 1942'de Harlem'de bir yanşma sırasında Billy Eckstine'ın dikkatini çekmiş ve 1943'te Apollo gece kulübünde Hines orkestrasıyla söylemeye başlamıştı. 1946'da, Vaughan artık bir caz solistiydi. Birçok eleştirmen, Vaughan'ın sesinin operaya da uygun olabileceğini söylemişti. 1957'de The New York Times'da çıkan bir eleştiride, Vaughan'ın, "caza uygulanart en iyi sese sahip olduğu" belirtilmişti. Sesinin yıllar gectikçe daha da güzelleştiği konusunda eleştirmenlerin görüş birliği içinde olduğu Vaughan'ın kazandığı ödüller arasında, 1982 yılı en iyi caz solisti ödülü bulunuyor. Türk sinemasına yardım • ANKARA (AA) — Türk sinemasının çağdaşlaşma ve dışa açılma çabalarına katkıda bulunmak amacıyla 1990 yılı bütçesine konan 6 milyar lirahk ödeneğin nasıl dağıtılacağı belli oldu. Konuya ilişkin yönerge Kültür Bakanlığı'nca hazırlanarak uygulamaya konuldu. Yönerge uyannca sinema filmlerine yapılacak yardımı belirleyecek bir "değerlendirme komisyonu" oluştumlacak. İki yönetmen, iki Sinema Eseri Sahipleri Birliği (SESAM) üyesi, sinema eğitimi veren üniversitelerden iki öğretim üyesi ve Kültür Bakanlığı temsilcisinden oluşacak kurul, destek verilecek eserlerin senaryolannı inceleyecek. Kurul, projesi uygun bulunacak eser için film yapım bütçesini saptayacak ve yapımcıyla sözleşme imzalayacak. Istıklal Cad Np 140 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5 Tei 151 18 65 66 PAZARTESI 9 N l ı o n P a z o d t ı l 2 1 . 0 0 S o n Ü r u n l e r i y l e YENİ TÜRKÜ E K K O N S E R 7 Nisan C.tesi Saar. 21.00 "18 Mart Pazar gunu Abdı Ipekçı Spor Salonunda yapılamayan konserden elınde bıletı kalanlar ıçındır Bu durumdakı ızleyıcılerımızın konser öncesı SES 1685 gışesınden yer numarası almaları rıca olunur" YENİ TÜRKÜ KONSERLERI Bıtetler G«şe Vakkorama »e Gallerıa Oamjma Burosunda YAPIM & ORGANIZASfON POZİTİF VIBRATIONS ÇAĞDAŞ MÜZİK ETKİNLİKLERİ - 2 OMNIVERSE ARKESTRA 1989 DOWN BEAT CAZ DERGİSİ ANKETLERİNOE # 1 YAUM1ZCA 2 KONSER 15 NİSAN 1990 SAAT 16:00,21.00 İSTANBUL BELEDIYESI CEMAL REŞIT REY KONSER SALONU Bılet Satış Yerleri: Konser Salonu 148 53 92, Gallerıa 559 95 60. Vakkorama Taksım 151 15 71, Vakkorama Suadrye 360 90 90 Organızasyon. Pozitıf 144 33 94 ULUSLARARASIİSTANBUL FİLMFESTIVALI Avustralyalı yönetmen Peter IVeir'in 'Ölü OzanlarDerneği'filmi Reks'te Köhne eğitim, özgür düşünce"Ölü Ozanlar Derneği", Paris ve çevresindeki sinemalarda üç aydır afişlerden inmedi. Paris'te filmi mart sonuna kadar izleyenlerin sayısı rekor bir düzeye, 1 milyon 300 bine ulaştı. MEHMET BASUTÇU Yazdığımız eleştirileri, tanıtma yazüannı okuyor musunuz? Göz- lerinizin bu satırlarda dolaştığma bakıhrsa, yanıtınız büyük bir ola- sılıkla evet. Asbnda önemli olan, okuduktan sonra ne yaptığınız. Çoğu kez, bir fılmi görüp görme- yeceğinize, güvendiğiniz sinema yazarlannın görüşlerini aldıktan sonra karar veriyorsanız, hemen yırtın bu sayfayı! Sonra hemen gi- dip görün o filmi ve oturup ken- dinize özgü bir eleştiri kaleme alın. En sağlıklısı budur, inarun... Avustralya sinemasının ünlü yönetmenlerinden Peter Weir, son nimi "ölü Ozanlar Dernegi'nde bu görüşü, genelde orta öğretim, özelde de edebiyat dersleri konu- sunda savunuyor. "Ögrermenle- rinizİD söylediklerine pek fazla knlak asmayın. Ders kitaplannız- da yazılanlara ise hiç guvenmeyin. Otnnın, kendi kendinize düşün- meyi ögrenin, bilgi ve göraşleri- nizi besleyin, geliştirin. Yaşama açılın, deger yargılannızı kendi kendinize oluştnrmaya çalışın" diyor özetle. Sonuç olarak, korkanm, nü- anslardan uzak bu kestirme cüm- leyle özetlenebilecek kadar kaba BÜTÜN KEStMLERE SESLENtYOR — Peter VVeir'in "Ölu Ozanlar Derneği" adlı filmi ögrencilere, öğ- retmenJere, anne ve babalara, kısacası toplumun butiın katmanlanna seslenen etkileyici bir yapıt. bir bildiri iletiyor Peter Weir. Nasıl bir insanın eleştiri okuma- dan sinema kflltürüntt daha sağ- lıklı bir biçimde hızla geliştirebi- leceğini sanmak biraz saflık ola- caksa, lise edebiyat kitabınızdaki aptalca önsözü yırtmakla da şii- rin gerçek özüne ulaşamayacağı- nız apaçık ortadadır. Amerika Birleşik Devletleri'nin Vermont eyaletinde bulunan ta- runmış bir lisede gecerli olan köh- nemiş geleneksel eğitim anlayışı- nı, bugun, özgür düşünce yanlısı kim savunabilir ki? Varlıklı, kent- soylu anne ve babaların, çocuk- larını anlamakta, onlarla iletişim kurmakta bu denli beceriksiz ol- maları, katı davranmaları karşı- sında, aklı başında kim onlara kızmaz ki? Bu durumda, yakışıklı oyuncu Robin VVilliams'ın yo- rumladığı genç İngiliz edebiyatı öğretmeninin, "gelenek, disipUn, üsrün başan" gibi beylik de- ğerler karşısında "düşünmeyi nnutmalanndan" korktuğu öğ- rencilerini sınıfta sıraların üzeri- ne çıkmaya çağırmasının simgele- diği "yapıcı başkaldınya çağn"- nın romantık çekiciliği karşısında kim ona kızabilir ki? Çok az kim- se. Her zeki öğrenci, onun gibi, va- roluşçu felsefenin özünü savunan çizgi dışı bir öğretmen düşlemez mi? Doğal olarak düşler. Çünku özgürlüğü her genç özler. Yaratı- cılığın kapüannı zorlamayı diler... Bu nedenlerledir ki, yalruz Pa- ris ve çevresinde üç aydan bu va- na afişten inmeyen "Ölü Ozanlar DemegT'ni mart ayı sonuna dek izleyenlerin sayısı rekor bir düze- ye, bir milyon üç yüz bine ulaş- mıstır... Ögrencilere, öğretmenlere, an- ne ve babalara, kısacası bir top- lumun lüm katmanlanna seslenen bu etkileyici filmin doğal çekici- liği karşısında hemen heyecanlan- mamak, kuşkucu bir tavır almak gerektiğine inanıyorum. Çünkü eğitim ve öğretim sorunlan her ül- ke için çok önemli sorunlardır. Her ülkede, "iyi oknllar"a gire- bilmek için, küçuk yaşta, acıma- sız bir yanşın içinde bulurlar öğ- renciler kendilerini. Böylesine karmaşık, kültürel, toplumsal ve politik boyutlan birbirine dolaşan bir konunun kolay reçetelerle çö- zülebileceği sanısına kapılmak, kuşkusuz yanlış olacaktır. Peter Weir, seyircisini büyüle- mesini bilen, çağdaş sinema tek- niğinin anlatım olanaklarını çok iyi kullanan bir yönetmen. Öykü- sünü işlerken, hep kaba bir yak- laşımla bilinen gerçeklerin altını çizmiş, hiçbir inceliğe yer verme- miş de demek istemiyorum. An- cak kacınılmaz olarak, geriye güç- lu bazı simgeler kalıyor. Bu tür simgelerin bazı görüş ve düşünce- len iletmekte ne kadar etkili ve bir noktada da gerekli olduğu orta- da. Ancak bazı tehlikeler içerdik- leri de unutulmamalı. Bu satırlann sonuna dek gelme sıkıntısıru göze aldığıruza göre, si- nemanın yolunu tutup "Ölü Ozanlar Dernegi"ni ilgi ve dikkat- le izleyeceğinizi samyorum. Çün- kü, galiba merakh bir kişisiniz. Gidin, görün ve kendi eleştirinizi yazm. Bu son derece önemli ko- nunun işlenişindeki gösteriş, çeki- cilik ve yalınlık karşısında yoksa ben mi gereğinden fazla kuşkucu davrandım? FESTtVAL KULİSİ FÜm nece? Festivalde bu yıl "sürpriz"le- rin sayısı hiç de azımsanacak gi- bi değil. Gelemeyen filmler, ge- ciken filmler, altyazüan değisik çıkan filmler zaman zaman şen- likseverleri üzüyor. Ama bütün bunlann arasında "gülümsetici" olaylar da yaşanmıy'or değil. Emir Kusturica'nın "Çingeneler Zamaru" adlı filmi başta Sırp- ça konuşmalı, Ingilizce altyazı- lı olarak duyurulmuştu. Ancak film geldiğinde altyazısuun ol- madığı fark edildi. Ne var ki, Sırpça bilenler filmdeki konuş- maJan da anlamıyorlardı. So- nunda fümin konuşmalannı bir tek sinema tuvaletinde görevli hanım anlayabildi. Film Çinge- ne dilindeydı. FESTtVALDE BUGÜN E a e k : Sıfır Kenti (12.00), Geceyansına Dogru (15.00, 21.30), Organizmanın Sırian (19.00). Slnepop: Konsolos (12.00, 19.00), Ses ve Öfke (15.00, 21.30). Atlas: Aşluna Muhtacım (12.00, 19.00), Aalar Kenti (15.00, 21.30). Gazf: Uyuyan Güzcl (12.00, 19.00), Kamelyasız Kadın (15.00, 21.30). Reks: Müdahale (19.00), Ölü Ozanlar Dernegi (21.30). Swre>-ya: Hayal Destanlan (19.00), Bagışçı (21.30). AKJM: Sessiz Flrtına (12.00), Ponente Feneri (15.00), Bisikkt Hırsızlan (19.30), Bütün Kapılar Kapalıydı (21.30). KLAStKVEAĞIRBAŞLI — 1952doğumluSovyet yönetmen KarenŞahnazarov'nn "Sıfır Kenti" adlıyapıtı.görünürdekiasikbiryapıya sahip. Ama filmin yenilikçi yanı öyküsünde, özunde saklı. "Sıfır Kenti" alaycı. hınzır ve eleştirel bir film. Karen Şahnazarov'un 'SıfırKenti' adlıfilmi Emek Sineması'nda GerçekbirglasnostürünüSovyet yönetmen Karen Şahnazarov'un "Sıfır Kenti" adlı yapıtı Dünya Festivallerinden bölümünde gösteriliyor. Genç yönetmen Şahnazarov aynı zamanda birçok roman ve senaryonun yazan. ATtLLÂ DORSAY "Sıfır Kenti", görünürde klasik bir anlatıma dayanan, sakin, ağır- başlı bir film. 1952 doğumlu genç yönetmen Karen Şahnarazov, bi- çim oyunlannı, giderek çağdaş kurgu olanaklarını bile yadsıyor: örneğin filrainin fınal öncesinde bir odada geçen tüm o uzun bö- lümü (en aşağı 5-6 dakika) tek bir planla verilmiş. Ajna filmin yeni- likçi yanı, öyküsünde, özünde. Bir görevle geldiği bir kentte, tümüyle çrrüçıplak bir sekreter- den, 8 ay önce öldüğünden kim- senin haberi olmadığı bir başmü- hendise dek çeşitli garip olaylar- la karşılaşan mühendis Varakin, sonunda pastasından tatmadığı için intihar eden (!) bir aşçı nede- niyle eli kolu bağlı kalıyor. Ancak film, yer yer anıştırdığı Kafka'vari bir metafizik kaıamsarlıktan ve- ya bir Bunuei gerçeküstücülüğün- den farklı yollara sapıyor, sonuç olarak. Oldukca hınzır gelişmelerle, bu her şeyin donmuş gibi olduğu kentte, yıllardır yasak olan "rock'n roll müziği" serbest bıra- kılıyor; bu müziği sevenler derne- ğinin ilk toplantısında, Varakin ölen (öldürulen ?) asçının oğlu olarak sunuluyor ve tıpkı babası- nın (!) 30 yıl önce yaptığı gibi rock'n roll yapıyor. Kentte yerel ve merkezi otoriteyi temsil eden herkesin (sava, fabri- ka müdürü, belediye başkanı, vb.), bu "kültürel devrinT'e "can- ı gönnlden" katılmasıyla, bu "glasnost filmi" de asıl amacına ulaşmış oluyor: "Rock'n rolPla simgelenen çağdaş ve evrensel bir- kitle kültürü ve onun yasaklanma- sıyla simgelenen "baskid" ve "dı- şa kapalT dönemin artık sona er- mesinin filmi bu. "Sıfır Kenti", bu açılardan, tu- müyle bir üslup bütunluğüne sa- hip, tümüyle başarılı birfilmde- ğilse de, içerdiği ironi, alaycıbk ve taşlama dozuyla, oldukça hınzır- laşan, oldukça eleştirel olabilen farklı bir Sovyetfilmi,gerçek bir "glasnost/perestroyka" ürünü. Nurilyem resim sergisiyarın Garanti Sanat Galerisi'nde açılıyor Anadolu insanına yeni bir kimlik Nuri îyem'in 60'lann ikinci yansından bu yana yaptığı Anadolu'dan Insan Yüzleri resimleri, bir toplumsal oluşumun, olağanüstü bir sezgiyle kavranıp tuvallere dökülmesidir. DEMtRTAŞ CEYHUN Ahmet Hamdi Tanpınar hoca, daha 1952 yıhnda (13 Kasım 1952 günlü Cumhuriyet gazetesinde çı- kan "tki Mühim Sergi" adlı yazı- sında), belki de Maya Galerisi'nde henüz daha ikinci kişisel sergisini açan genç Nnri tyem için, "Port- relerinden bahsetmiyonım, çünkü o daima birinci sınıf portrecidir" diye yazmış. Bizce de Nuri lyem gerçekten olağanüstü yetenekte ve yetkinlik- te bir portrecidir ve bildiğimiz ka- danyla o çok az sayıdaki portre- lerinin hepsi de (örneğin Şadi Ça- lık portresi, Bedri Rahmi portre- si, eşinin, kızının, oğlunun port- releri) hiç kuşkusuz birer başyapıt- tır. Ancak Nuri Îyem'in özellikle 1960'lardan bu yana yaptığı o çok sayıdaki Anadolulu kadın, erkek, çocuk yüzü resimlerine, acaba ger- çekten klasik anlamıyla resim sa- natının portre türünün birer ürü- nü diye bakabilir miyiz? Çünkü onlar, acaba gerçekten, -bizce portre sanatının temel öğesi ol- mak gereken- belirli bir kimliği ve- ya kişiliği belgelemek -veya belgilemek- amacını mı gütmek- tedirler? (Belki de bu nedenle re- sim sanatının fotoğraf karşısında yenik düşmüş tek dalı portrecilik- tir diyebiliriz bugün.) Unutmayalım ki örneğin H Greco'nun "Kardinal Guevara"sı, Velasquez'in "Kardinal Ferdi- nand"ı, Rembrandt'ın "Marten"i ve benzeri gibi daha nice ustanın nice ünlü portresi, salt konu edin- dikleri kişilere bir fotoğraf sada- katiyle tıpatıp benzedikleri için in- sanlığın resim galerisinin ünlu ya- pıtlan arasına ginnemişlerdir. Ge- ne 16. yüzyılda hem Avusturya, hem tspanya ve hem de Ingiltere sarayının başressamı olmuş ünlü Anthonie Mor'un saray portrele- ri sadece model aldıkları soylula- ra görünüm benzerlikleri yuzün- den değil, asıl konu edindikleri ki- şilerin ruhsal durumlarıru (kişilik ve kimliklerini de) kusursuz bir gözlemcilikle resme yansıtmayı bildikleri için o yuzyılın portre sa- natının ünlü yapıtlan arasına gir- mişlerdir. Kısacası portre, her zaman be- lirli bir kişiliğin -kimliğin- resmi- dir. Diyelim Çallı tbrahim'in "Is- mel Paşa"sı... O, ne zaman bak- samz tsmet Pasa'dır ve bize Ismet Paşa'yı verebildiği ölçüde başarı- lıdır. Yani portrenin bir sorunu olamaz. Dolayısıyla boyutlan da yansıttığı kişiliğin -kimliğin- bo- yutlanyla sınırlıdır. Seyredence ye- niden yaratılamaz. Oysa Nuri Îyem'in Anadolu insanı yüzleri öyle mi ya? Asla... tnsan yüzünu konu edinmiş her resim'portre mi- 27 NİSANA KADAR GÖRÜLEBtLECEK — Nuri Îyem'in yann Har- biye'deki Garanti Sanat Galerisi'nde açılacak olan resim sergisi 27 ni- san gününe kadar açık kalacak. dir? Kimden dinlemiştim, şimdi çı- karamıyorum. Tanpınar Hoca, akademideki sanat tarihi dersle- rinden birinde kendisıne, "Mona Lisa'nın güliişü hakkında ne düşünüyorsunuz" diye soran bir öğrencisini, "Mona Lisa sadece aptallara güler" diye terslemiş. Sonra da "Nasıl göremiyorsunaz Allah aşkına?" demış. "Anlamı- yorum, giiya ressam olacaksınız. Mona Lisa'nın gulüşu sadece bir nstalığın, bir (ekniğin gulüşudür. Bir ışık-gölge oyununun gulüşu- dür." Galiba Tanpınar Hoca'nın ken- dine yakışır biçimde bilgece anlat- tığı gibi resme bakmasını öğren- mek de bir eğitim işi. Yoksa bir anlamda "sol roman" deyiminden esinlenerek "sol resim" diye ad- landırabileceğimiz Nuri Îyem'in, o olağanüstü "Anadolu'dan Insan Yüzleri" epopesinı, nasıl olur da bir portrenin "ölureplikalan"di- ye değerlendirebiliriz? ÖzdeşHk kavramını, kişinin kimliğinin saptanması amacıyla ve kimlik anlamına, galiba ilk kez Freud kullanmış. Freud'culann belirttiklerine göre de zaten Fran- sızcada "idendification", tngiliz- cede "empathy" kavramlanyla karşılanan, Aimanca einfühlung" kavramını da ilk Alman filozof- lar bulmuşlar ve kuilanmışlar. Gerçekten de yüzyılımızda, özellikle Batılı insanın en önemli sorunu (halen) kendi kişilik ve kimlik sorunudur. Kammızca 18. yüzyıldan sonra hızla gerçekleşen o büyük ekonomik ve sosyal dev- rimler, daha sonraki yuzyıl için- de kişilerde de kendiliğinden, ye-, ni yeni (örneğin sınıfsal, ulusal, ideolojik vb.) kimlikler oluşması- na yol açmıştır. 20. yüzyüa giril- diğinde artık yavaş yavaş iyice ke- mikleşmeye ve porselenleşmeye başlayan bu kimlikler, kacınılmaz biçimde, insanlığın düşüncesinin de en önemli sorunu halini almış- tır. Ama hemen şunu da belirte- lim ki bu toplumsal olgu da bize, ancak 2. Dünya Savaşı'ndan son- ra Batı'run ihraç ettiği sosyal ve ekonomik sistem zorlamalanyla gelmiştir. Dolayısıyla da insanımı- zın bir kimlik ve kişilik.arayışına girişi, ta 27 Mayıs Anayasası'n- dan sonra 6O'lı yılarda başlamış- tır diyebiliriz. İşte Nuri tyem'in özellikle 60Mı yıllann ikinci yansından itibaren yapmaya başladığı bu Anadoln- dan Insan Yüzleri resimleri, biz- ce bir toplumsal oluşumun, bir "yaradılış mucizesi". yeteneğinin olağanüstü sezgisiyle kavrayıp tu- vallere dökülmesidir. Yani bu re- simler, Anadolu insanının kendi- sine yeni bir kimlik ve ki|ilik ara- yışının resimleridir. Ve hiç kimse- nin kuşkusu olmasın ki bu resim- ler, yann çağdaş Türk resminin de en önemli ayn galerilerinden bi- rini oluşturacaktır. Çalınan Van Gogfa taUoeu • ZÜRİH (AA) — Isviçre polisi, daha önce çalınan Van Gogh'un "Buğday Tarlalan" adlı tablosunun ele geçirildiğini ve Italyan uyruklu üç kişinin tutuklandığını açıkladı. Tbtuklanan kişilerin, hırsızlıktan 11 gün sonra bir sigorta şirketine mektup yazarak 1.3 milyon dolar fidye istediklerini belirten polis, tablonun hasara uğramadığını bildirdi. Tablo, bir film şirketinden 12 martta çalınmıştı. Aksal'ııı 70. dogum gtinti • Kültür Servisi — Şair ve yazar Sabahattin Kudret Aksal'ın 70. doğum günü Pendik Belediyesi'nce kutlanacak. 7 nisan cumartesi saat 15.30'da Pendik Atatürk Kültürevi'nde düzenlenecek kutlama gününe Sevgi Sanlı, Doğan Hızlan, Hayati Asılyazıcı, Yaşar llksavaş, Turgay Kantürk, Pendik Belediyesi Sanat Danışmanı Ataol Behramoğlu katılacak. Sahte tablo müzayedesi • LONDRA (Cumhuriyet) — Yaptığı sahte tablolarla ünlenen Macar ressam Elmyr de Hory'nin 32 "tablo"su Londra'mn küçflk müzayede firmalanndan Bonhams tarafından satıldı. Tablolara toplam 120 bin sterlin gibi "mütevazı" bir para ödendi. Aralannda Dufy, Chagall, Gauguin, Utrillo gibi sanatçıların da bulunduğu çağdaş ressamlann tablolannı "büyuk bir ustalıkla ve kolayhkla" taklit eden Elmyr de Hory'nin sipariş üzerine Picasso ya da Renoir'ı bir sabah "otel odasında birkaç saat içinde" taklit edebildiği, eskizini çıkarabildiği belirtiliyor. Kahraman'ın sergisi • Kültür Servisi — Ekrem Kahraman, resimlerini 5 Nisan-15 Mayıs 1990 tarihleri arasında Erenköy Gorbon Sanat Galerisi'nde sergileyecek. lstanbul Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nde öğrenim gören Kahraman, 1983-90 yılları arasında 24 kişisel sergi açtı ve 14 ödül kazandı. BüGÜN • Bilim kurgu söyiestel Selma Mine'nin konuşmacı olarak katılacağı "örnekleriyle BUim Kurgu" konulu söyleşi saat \6SXffa. Kadıköy Gençu'k Kitabevi'nde. Yöneten Yüksel Yazıcı. • Dans göstertel tsviçreli dansçı Christine Brodbeck'in "Modern Dance" gösterisi saat 21.00'de Derimod Kültür Merkezi'nde. • Karikatürsdylesisi Necmi Rıza Ayça, Zeki Beyner, Nehar Tüblek ve Cafer Zorlu'nun katılacağı "Akbaba'dan Anılar" konulu söyleşi saat 18.00'de Saraçhane KarikatUr ve Mizah Muzesi'nde yapılacak. • Yıldızda konferans Prof. Dr. Semavi Eyice'nin "Türkiye'de Bizans Mimarisi" konulu konferana saat 16.00'da Yıldız Sarayı Httnkâr Dairesi'nde izlenebilir. • Restorasyon semineri Prof. DT. Michael Petzet ve Dr. Thomas Brachert'in katılacakian "Restorasyon ve Koruma" konulu seminer saat 14.00'te Yddız Üniversitesi Oditoryumu'nda yapılacak. • İkili resltal Deniz Güler (flüt) ve Ayşen Katipoğlu (piyano) resitali saat 18.30'da Avusturya Kültür Ofisi'nde yapılacak. • BeyoğlusenliğiGrup Bulutsuzluk özlemi'nin dinletisi 16.00-19.30 arası trafığe kapatılan tstiklal Caddesi'nde izlenebüir. BİLSAKTA BUGÜN S Nisan Perşembe: 19.00 SEMİNER: YENİ BİR SİNEMAYA DOGRU VII: Reha ERDEM. 19 00 KONFERANS: Tiirk Balıkçılığının Dönn, Bogünn, Murat REİS 19.00 SEMİNER: 20. yy Ue Biten, 21. yy ile Gelen: 20. yy Son Çeyreğinde Plastik Sanatlar. Vasıf KORTUN. Yön: Aydın UĞUR. 19.00 SANAT ESERtNtN OBJEKTİF ANLATIMI: "Lipstick" filmmin yonımu. Erol COŞKUNER. 10.00-01.00 arası CAFE- FOYER-BAR BİLSAK herkese açıktır. BİLSAK Sıraselviler, Soğancı Sok. No: 7 CİHANGİR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle