Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 5 NİSAN 1990
Kı^ılan Savunma Hakkı
ve Özgiirltiğti
Belirttiğirn kısıtlama ve bağımlılıkla, barolann özerk yapıda olmadığı
açıktır. Bir ülkede hukukun üstünlüğünü sağlamak, bağımsız barolarla
mümkündür. Bağımü barolann üyelerinin de özgürce bir savunma
yapabilecekleri düşünülemez. Baro bağımhysa, üyesi olan avukatlar da
bağımlıdır. Yargıç güvencesiz, yargı bağımh, barolar vesayet altındaysa, o
ülkede hukukun üstünlüğünden söz edilemez.
Av. SABRİ KURT îzmirBarosu Başkanı
Savunma hak ve özgürlüğü, insanların temel hak
ve özgürlükJerindendir. "Herkes, meşru vasıta ve yol-
lardan faydalanmak suretiyle, yargı raercileri önün-
de, davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hak-
kına sahiptir!' (Anayasamd. 36). Avukatlar, hak ara-
ma özgürlüğündesavunmahakkıru kullanarak insan-
larımıza hizmet vermektedir. Bu hizmetin, her türlü
etkiden uzak olarak özgürce yapılması esastır. Dev-
letin temeliolan adaletin ortaya çıkanlabilmesi içiu,
savunma kısıtlamalarının ve savunma önündeki en-
gellerin bulunmaması gerekir. Özgür bir savunma, in-
sanlanmızın güvencesidir.
Hak arama ve savunma özgürlüğü konusunu, avu-
katlar ve barolar bakımındanincelediğimizde, ulke-
mizde tam bir savunma ve hak arama özgürlüğünün
bulunmadığını görüyoruz.
Avukatlar yönünden
1) Hazırlık soruşturması gizli yürutulmekıe, bu en
önemli dönemde, hazırlık evrakı, avukattan gizlen-
mektedir. Gözaltındaki sanıkla avukatın görüşmesi-
ne, yasal dayanağı olmayan binbirgüçlük çıkanlmak-
ta, konuşma izni alabilen avukatın ise istediği soru-
yu sormasına dahi engel olunmaktadır. Oysa suçla-
mayla savunma birlikte başlamalı, avukat hazırlık so-
ruşturmasındazanlıyla her zaman görüşebilmeli, her
türlü belgeyi inceleyerek savunma yapabilmelidir.
Gizli yapılan hazırlık soruşturması denetimsiz kal-
makta, güvensizlik yaratmaktadır. Işkenceler de bu
gizlüikte devam edebilmektedir. Hazırlık soruşturma-
sındaki bu gizlilik ve yasaklann kaldırılmasırun, avu-
katın zanlıyla istediği zaman göriişebilmesinin savun-
maya sayılamayacak yararı olduğu gibi, haklı ya da
haksız işkencesoylentilerini de işkenceyi de önleme-
de yararı olacaktır.
2)Avukat, savunma görevini yaparken söz ve yazı-
lanndan dolayı, savunma hududunu aştığı iddiası ile
ağır ceza mahkemesine sev k edilebilmektedir (TCK
486). Bu durum da savunmaya getirilen önemli bir kı-
sıtlamadır. Savunma hududu aşılsa dahi, davayla il-
gili söz ve yazüardan sorumlu olunmadıgı takdirde sa-
vunma dokunulmazlığı sağlanmış olacaktır.
3) Duruşmainzibatını bozan her şahsı reis, mahke-
mesalonundançıkarır(CMUK378/I, HUMK150).
(136 Sayılı Avukatlık Kanunu 58/2 maddesiyle
HUMK ile CMUK'nın duruşma inzibatına ilişkin hu-
kumlerini saklı tuttuğuna göre avukat da duruşma-
dan çıkarılabilecektir. Bu hüküm de savunmaya bir
kısıtlamadır. Böyle durumlarda duruşmanın ertelen-
mesi hükmünun getirilmesi daha uygun bir çözüm
olacaktır.
4) Idari yargılamada "İdarecegönderilengizli belge
ve dosyalar, taraf ve vekillerine incelettirilemez"
(İYUK. md. 20). Bu maddeyle "gizli belge" usulü ge-
tirilmiştir. Aleyhe olan bir belgegösterilmeyince avu-
katın savunmayapması mümkundeğildir. Idare, keyfi
bir tutumla mahkemeye gönderdiği belgelere
"gizlidir" damgasını vurarak davacınıngörmesini ve
savunma hakkını engelleyebilecektir. Bu hüküm, sa-
vunma için tehlikeli birhükümdür. Aynca, mahkeme-
ierin "aleniyet" ilkesine, savunma dunımundaki kim-
senin "ithamı öğrenme" hakkına da aykırıdır.
Savunma hakkı, bir gün bu hakkı engelleyenlere ve
engelleri kaJdırmayanlaradagerekli olabiliyor. Dev-
letin yetkili makamlanndayken bu engel ve kısıtlama-
lara sesçıkarmayanların da savunma hakkına veavu-
katasığmmak zorunda kaldıklanru yakın tarihimizde
gördûk, gelecekte de görebiliriz.
Barolar yönünden
Siyasal iktidarlar, barolann toplumdaetkin bir ku-
rum olmasını istemiyorlar. Yasal düzenlemeleri de bu
görüş veisteklerine uygundur. Yürürlükteki Avukat-
(ık Yasası (1136 SK), baroları ve Türkiye Barolar Bir-
liği'ni, Adalet Bakanlığı'na bağımlı ve bakanlığın ve-
saveti altında tutmaktadır.
Bu yasaya göre:
— Barolar, bakanlığın idari ve mali denetimine ta-
bidir.
— Seçilmiş organları, idare tarafmdan görevden
alınabilir.
— Barolann üyekayıt ve kabulleri, bakaniığın ona-
yınabağhdır.
— İşten çıkarma ve meslektençıkarmaya ilişkin di-
siplin cezalan da bakanlığın onayına bağlanmıştır.
— Barolann uluslararası toplantılardatemsiledil-
mesi, Adalet Bakanlığı'nın iznine tabidir.
— Baro organları, Adalet Bakanlığı'nın onay mer-
cii olarak verdiği kararian aynen yerinegetirmekle yü-
kümlüdür.
Aynca Dernekler Yasası'nın 92. maddesiyle, baro-
lar, Dernekler Yasası'na bağlanmış, dernek faaliyet-
lerini kısıtlayan hükümler barolara da uygulanır ol-
muştur.
Bu belirttiğim kısıtlama ve bağımlılıkla, barolann
özerk yapıdaolmadığıaçıktır. Birülkedehukukun üs-
tünlüğünü sağlamak, bağımsız barolarla mümkün-
dür. Bağımlı baroların üyelerinin de özgürce bir sa-
vunma yapabilecekleri düşıinülemez. Baro bağımlıy-
sa, üyesi olan avukatlar da bağımlıdır. Yargıçgüven-
cesiz, yargı bağımlı, barolar vesayet altındaysa, o ül-
kede hukukun üstünlüfünden söz edilemez. Adalet
şaibe altında kalır ve giderek adalete güven yok olur.
Bu durum ise ülke düzenini kaosasürükleyecek kor-
kunç sorunlar doğurur.
Barolar ve avukatlar için öneriler
Barolan Adalet Bakanhğı'na bağımlı kılan ve onun
vesayetinde tutan tum hükümler kaldınlmalıdır. Üye-
liğe kayıt kabul, disiplincezalan, yönetim ve her türlü
faaliyet vekararlan içinson onaymercii, Türkiye Ba-
rolar Bırlıği olmalıdır. Adalet Bakanlığı'nın ve ilgili-
sinin idari yargıya başvurma hakkı bulunmalıdır. Ya-
sal düzenleme buna göre yapılmalıdır.
Barolann, Türkiye Barolar Birliği'nin ve avukatla-
nn yetkileri arttınîmalıdır. Türkiye Barolar Birliği ve
Barolann Anayasa Mahkemesi de dahil tüm yüksek
mahkemelere dava açma hakları olmalıdır.
Avukatlar, noterlergibi sınırlan belirlenebilecek bir
yüntemle tasdik makamı olarak görev yapabilmelidir.
Aldıkları ve alacakları davalarla ilgili her türlü belgeyi
resmi dairelerde inceleyebilmeli ve örnek alabilmeli-
dir. Kamu hizmeti gören avukatın çahşmasına, ilgili
resmi veözel kurumdaki yetkililer, zorunlu olarak ko-
laylık göstermdi, engelleyertler için yaptınmlar geti-
rilmelidir.
Avukatlardan, gelir düzeyinin üstünde kalan stan-
darda göredeğil,gerçek usuldetuttuğu defterinegö-
re vergi alınmalı, ekonomik zorluk içine sokulmama-
lıdır. Avukata verilen vekâletnameye bağlı olduğu ver-
gi dairesinin ve avukatın vergi sicil numarasının yazıl-
masızorunluluğugetirilmiştir. Buvekâletnameyleta-
kip ettiği dava ve icra işleri, mahkemeyazı işleri mü-
dürleriyle, icra müdürleri tarafmdan bilgi formu dol-
durularak Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlü-
ğu'ne bildirilrnektedir. Genel Müdürlük'te, tüm avu-
katiar takip ettikleri işleriyle vergi sicil numaralarıyla
birlikte bilgisayara işlenmektedir. Avukatın burosu ve
gelirine ilişkin kayıtları, her zaman denetime açıktır.
Bütün bunlardan sonragerçek usulde tuttuğu defter-
de beürlenen geiire itibar edilmeyerek kazanayla bağ-
daşmayanhayat standardınagöregelir vergisi ödeme-
sinin istenmesi, haksızlık ve doldurulan kayıtlara,
formlara ve mükellefe güvensizliktir. Avukatlar güç
koşullarda mesleklerini sürdürme.cteler. Yüksek büro
kiralan, kırtasiye, sekreter, telefon giderleri, topluluk
sigortası primieri, hayat standardına göre ödenen
yüksek gelir vergisi taksitleri, avukatlara altından kal-
kamayacaklan ekonomik zorluklargetirmektedir. Bu
ekonomik zorluklar nedeniyle de savunma mesleği
zor günler yaşıyor. Bu zorluklar avukatın savunma
hizmetini olumsuz yönde etkilemektedir. Avukatın
şirketleşme, sigortagibi dahabaşka pek çok sorunlan
vardır. Stajyer avukatların sorunlan da dahil, her biri
başlı başına ayn inceleme ve yazı konulandır. Vergi-
lendirme konusunda diyeceğimiz odur ki avukat, ha-
yat standardına bağlanmadan gerçek kazancının ver-
gisini ödemelıchr. Bugünkü vergilendirme politikasıy-
la siyasal iktidar, avukatları mesleklerini terke zorla-
maktadır. Nitekim, 1989 yıiı içerisinde Izmir Barosui
ndan 136 avukat kaydını sildirmiştir. Görülüyor ki
avukatlara getirilen bu ekonomik zorluklar, savun-
maya ve hak arama özgürlüğüne getirilen kısıtlama
ve engelleraelerin bir yenisi olmaktadır.
Sonuç
Barolann sorunlanyla ülke sorunlan iç içedir. Dü-
zensiz yasalaştırmalar, aynntısı düşünülmeden geti-
rilen yasa hükümleri vesık sık yapılan değişiku'kler,
sayısız kanun hükmündeki kararnamelerle oluşan ve
sosyal yapıya uymayanistikrarsız vekarmakanşık hu-
kuk yapısıyla, istikrarsız ekonomik düzenimiz, baro-
lan da avuİcatlan da et kilemekte, güçdurumda bırak-
maktadır. Sorunlan, ülkesorunlanndan soyutlanma-
yan baroların, bu sorunların çözümü için uğraşma-
İarı, çöziim için katkıda buiunmalan, bir yerde kaçı-
nılmazgörevleri olmaktadır. Barolann bu uğraşıla-
n, siyaset yasağı denilen "siyasetle uğraşamazlar"
hükmü kapsamında düşünülemez.
Yasa koyuculann, birgün kendilerinin de bu özgür-
Iüğe sığmabilecekleri için değil, demokrasinin vazge-
çilmez koşullanndan olduğu için, savunma hak ve öz-
gürlüğünü kısan, engelleyen hükümleri kaldırmala-
rını, ülkemize tam bir hak arama özgürlüğü getirme-
lerini istiyoruz.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
Susmak Suçu
Kabullenmek midir?
Kimse tınmıyor. Köşeyı dönen bir daha geriye bakmıyor. 'Ge-
misini kurtaran kaptan' 'Bal tutan parmak yalar' gibi atasözleri-
miz her zaman etkili olmuştur. Kısa yoldan başarıya ulaşmanın
yolu kurnazca becerilerden geçer Dün neydi. bugün ne? Dün
neredeydi, bugün nerede? Hiçbir zaman bu hesap sorulmaz!
Adam gider yüce bir kişinin damadı olur. Birkaç yılda servet-
ler elde eder. Adam ne yapar eder seçım kazanır, kısa sürede
apartmanlar, oteller, kûyler, şirketler edinir. Nasıl? Bunu kimse
sormaz. Nasıl sorsun? Soracak olanlar da aynı yo/un yolcusu
olursa!..
'2000'e Doğru' dergisinin geçen sayısında uzun mu uzun bir
liste vardı. ANAP milletvekillerinin birkaç yılda nereden nereye
geldiklerinin gerçekçi bir öyküsü... Adlar açık seçik belli, millet-
vekilı seçirmeden önceki durumları ortada; kimi memur. kimi öğ-
retmen, kimi esnaf, kimi küçük çapta tüccar. Ya şimdi? Milyarlık
servetleri ceplerıne atmışlar... Nasıl, hangi yoldan? Hangi be-
ceriyle?
Dergi, bu milletvekillerinin adlarım da bir bir veriyor. Dün ne
olduklarını, bugün nereye ulaştıklarını. Yüz kışiyi bulan bir lis-
te... Bal tutanların parmak yalayarak elde ettikleri olanaklar gözler
önüne serilmiş! Milyarlık kazanımlar üç beş yılda sıradan bir ki-
şinin cebine girebilir mi? Milletvekili seçildiğinde beş parasız kişi
nasıl olur da birkaç yıl sonranın milyarderi oluverir?
Başbakan Akbulut btle parti grubunda bu mılletvekillerini uyar-
dı. Adı geçen milletvekillerinin adalet yoluna başvurup aklanma-
larını istedi. Kaç gün geçti, ses seda yok. Milyarderiik aşaması-
na kolayca ulaşmış olanlar yerlerinden kıpırdamıyorlar Bu su-
suşlan bile '2000'e Doğru'da çıkan açıklamanın gerçek olduğu-
nu göstermez mi? Biri çıksa da sizi bu denli ağır biçimde suçla-
sa, "sen daha dün parasız bir kişıydin. milletvekili olunca nasıl
bu denli olanağa kavuştun, bunun gizlerini açıkla da biz de
öğrenelim' dese, ne yaparsınız.
Sizi suçlayan kişiyi, dergiyi ada-
let önüne çağırmaz mısınız?
1959 yılındaydı sanırım, CHP
Genel Sekreteri Kasım Gülek or-
taya önemli bir konu atmıştı. DP
iktidarı sırasında bir 'hiç' iken kı-
sa zamanda köşeyi dönenler-
den, zamanı geldiğinde hesap
soracaklarını bildirmişti. CHP ik-
tidara geldiğinde iki yasa çıkara-
caktı, biri 'Nereden Buldun', öteki
'Neden Yaptın?..' O günlerde bu
konuda epey tartışmalar yapıldı
Ne var ki bu yasa önerilerini or-
taya atmasından kısa bir süre
sonra genel sekreter görevden
alındı. 'Nereden Buldun' ve 'Ne-
den Yaptın' tasarılarını bir daha
anımsayan olmadı. 27 Mayıs
Devrimı bile dokunmadı bu konu-
ya. Daha sonraki CHP'nin ortak
hükümetleri ise hiç...
Bir yurttaş, milletvekili seçilın-
ce servet bildirisi vermiyor mu?
Ntermiyorsa vermelidir. vermişse,
şimdi yeni bir bildiri alınarak o ki-
şinin nereden nereye geldiği or-
taya çıkarılmamalı mı? Yasa dışı
yollardan ya da yasayı çıkarları-
na kullanarak büyük zengınlikle-
re erişmiş olanlardan hesap so-
rulmamalı mı? '2O00'e Doğru'
dergisi ilk adımı attı. Tam bir yü-
reklilikle soruyor yüzü aşkın
ANAP milletvekiline, "Birkaç yıl-
da nasıl ulastınız zenginliğin do-
ruklarına?"
Birden anımsadım, ANAP lide-
ri Bay Özal'ın yeni seçilen millet-
vekili arkadaşlarına soylediklerı-
ni: 'Hiçbiriniz tşini bozmasın, ya-
zıhanesini, bürosunu kapatma-
sın...' Buna benzer şeyler değil
miydi Özal'ın söylediklerı. De-
mek ANAP'lı dostları bu ögüte
uymuşlar. Bir yandan milletin ve-
killiği, öte yandan kendi özel iş-
lerini, çıkarlarını yoluna koy-
mak!.. Hem de eskisinden daha
güçlü, daha etkili, daha basanlı
olarak...
Burada, köşeyi birkaç kez dön-
müş ANAP'lı milletvekillerinin
adlarım sıralamak gerekirdi. Ama
önemli olan Ali Bey. Veli Bey de-
ğil. Bir anlayış. özel çıkar hesa-
bı anlayışı... Elinde fırsat varken
ne elde edersen elde et. Ne de-
mişti Tevfik Fikret boyleleri için:
(Arkası 19. Sayfada)
TV'deki Şu Sözlere Bakın!
Çanakkale Zaferi olmasa, belki de Rusya'da Marksist
yönetim olmayacakmış! Peki ülkemiz ne olacaktı?..
Av. H. AVNİ USLUOĞLU
18 Mart 1990günü saat 20.45'te televizyon-
da haberleri dinliyorum. Büyük Atatürk'ün
ulkemizin, ulusumuzun yazgısını etkileyen Ça-
nakkale zaferi dile getiriliyor.
Ülkenin yazgısında söz sahibi bir sayın ki-
şi, televizyon ekranında... Diyor ki, "Bu za-
fer iyi mi oldu, kötü mü oldu; bunu değer-
lendirmek çok güç... Bu zafer yüzündendir ki
Marksizm, Leninizm yönetimi Rusya'da be-
lirme imkânı bulmuştur." Samrım aynı söz-
cükler veya benzerleriyle söylenen bu idi...
Amacımız, şu veya bu rejimi, duzeni savun-
mak, buna dönuk eleştiriyi yanıtlamak değil.
Üzuldüğüm ve ürperdiğim yan şu:
Atatürk'ün Çanakkale Zaferi'nin ülkemi-
ze ve ulusumuza neler neler kazandırdığını ge-
liniz tartışalım, iyi mi oldu, kötü mu oldu, ul-
kemizin, ulusumuzun yazgısı ile dunya ülke-
lerinin yazgısını bu zafer nasıl etkiledi; bu za-
fer kazanılmasaydı da Marksizm. Leninizm
ideolojisi yaşama girme koşul ve olanağım
bulmasa idi daha mı iyi olurdu anlamında bir
konuşmayı, Çanakkale Zaferi'ni kutlamaya
dönuk bir televiz)
f
on programında dinlemek
beni düşündürdü.
O, 250.000 dolayında şehidin ruhlarının,
Atatürk'ün ruhunun onderliğinde televizyon
ekranında belirdiğini ve yıllar sonra bu söz-
ler söylensin diye ölmedik, şehit olmadık di-
ye haykırdıklanm işitir gibi olduğumu da
ürperdiğimi de itiraf etmek isterim.
tnanıyorum ve diyorum ki Çanakkale Za-
feri'nin i>i mi oldu, kötü mü oldu yönlii bir
tarftsması yapılamaz.
Hem de Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümü,
kutlama coşkusu içinde olan ulusun böyle bir
anında bu büyük zafere kuşku ile bakmak,
adeta bu zafer olmasaydı da Marksizm, Le-
ninizm hareketinin başarısını dünya görme-
seydi, anlamında sözler söylemek beni ta yü-
rekten yaraladı...
O zafer uğruna şehit olan 250.000 dolayın-
da memleket evladı için Marksizm, Leninizm
uğruna öldüler mi diyelim, yoksa bu vatan
için canlannı seve se\e verdiler, büyük komu-
tan Atatürk'ün "Size ölme>i emre^yorum"
buyruğuna uyarak vatan için şehitlik merte-
besine eriştiler mi diyelim?
Acı acı düşünüyorum:
O Çanakkale Zaferi'nin komutanı, daha
sonra ulkemizi, ulusumuzu düşman istilasın-
dan kunaran, Polath'ya kadar gelmiş düşma-
JII denize döken, bağımsızlık benim karakte-
rimdir diyerek ülkemizde her yönüyle gerçek
bağımsızlığı somutlaştıran ve dünyaya kamt-
layan, yönetim döneminin özlemi içinde ol-
dugumuz Büyük Alatürk'ten geride bugün ne
kaldı sorusunu şu veya bu ağızlar değil tarih
yanıtlayacaktır diyorum.
Şu düşüncesi, şu ilke ve devrimi yararlı ol-
madı, diyebilen ya da diyebilecek olanlar da
inanıyorum ki gerçekleri bir gün görecek-
lerdir...
Bu görecekleri gün şu ya da bu çabalarla
geciktirilirse tarihin yamlmaz hakemliği er ve-
ya geç konuya ışık tutacaktır.
KAYSERt 2. SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ
Esas No: 1989/875
Karar No: 1990/92
C.Sav.Es No: 1989/3468
Davacı: K.H.
Sanık: Mehmet Çavdaroğlu: Namık oğlu, Neriman'dan olma, 1958
doğumlu, Kayseri Talas ilçesi Kiçiköy nüf. kayıtlı, Kayseri Sanayi Böl.
3.Cad.l6, Sokak No: 3'de Sütsan işyeri sahibi
Suç: Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalefet.
Suç tarihi: 6.7.1989
Hükme esas olan kanun mad.: TCK.nın 398, 647 sa, 3506 sa. 4.md.
TCK.nın 402/1, 402/2. md. 647 Sa. 5.md.
Verilen ceza (Feri cezalarda dahil): 470.000 lira ağır para cezası, 3 ay
cürme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinin tatiline, 7 gün sürey-
le işyerinin kapatılmasına.
Karar tarihi: 20.2.1990
Kesinleşme tarihi: 1.3.1990
Sanık hakkmda verilen hüküm kesinleşmiş olup c savcılığına sunulur.
Basın: 20514
PENCERE
Bir Soykırım Heveslisi
İbrahim Halil Çevik, Şanlıurfa Belediye Başkanı. Refah Parti-
li. Birisi imam nikâhlı iki eşi, (Allah bağışlasın) dokuz çocuğu
olan Başkan'ın fikirlerı ilginç:
— Yapabildiğin kadar çocuk yap, Türkiye 100 milyonu besler.
Kadın haklan konusunu dile getirenler kadına saygısızlık eden-
lerdir. Feminizm kadını soyup oynatan harekettir. Şanlıurfa isia-
mın ve imanın kalesidir."
Sayın Başkan, Yahudilere de çok kızıyor; "Hitlm'in mezanna
çiçek koymak" istiyor, zaten Belçika gezisinde "Yahudilerin Hit-
ler tarafmdan kesilip sabun yapıldığı yere" gidip çiçek koymuş.
Cumhuriyet muhabiri arkadaşımız IdilGürsel, Şanlıurfa Beledi-
ye Başkanı na soruyor:
'— Neden yaptınız bunu?"
Başkan:
— Filistin'deki Müslüman kardeşlerimizin kollarını kırarlarken
hiç kimseden tepki geldi mi? Onlar insan değil mi? Ona niye kar-
şı koyulmuyor?"
Sayın Çevik, "Yahudi düşmanıyım" d\yor ve bunun nedenleri-
ni şöyle açıklıyor:
— Yeryüzünde en büyük melaneti yapan Yahudiler de ondan.
Yahudi Allahın lanetlediği kavimdir. Bugün Türkiye'de faiz siste-
minin arkasında Yahudiler vardır. Faiz Müslümanlardan alınıp Ya-
hudilere verilen vergidir. Onlar melanettir. (...) Müslümanlar tara-
fmdan katledileceklerdir. O gün yakındır. Bu hadis-i şeriftir, pey-
gamber efendimiz söylüyorsa doğrudur." (25.3.1990 Cumhuriyet)
Şanlıurfa Belediye Başkanı'nın bu konuşması Cumhuriyet'te
yayımlanınca sert tepkiler geldi; şaka mı?.. Türkiye Cumhuriye-
ti'nin ünlü bir kentınin yerel başkanı konuşuyor; sıradan bir adam
değil, Şanlıurfalılarca seçilmiş bir kişi...
•
Yahudi düşmanlığı tarih boyunca Batı'da geçerli olmuş bir ge-
ricilik türüdür; dinsel kaynaklardan çıkışJıdır; ırkçılığa dönüşmûş,
en sonunda Nazi saltanatıyfa doruğuna ulaşmıştır.
Ancak Osmanlı'da Yahudi düşmanlığı yoktu.
Osmanlı padişahı 500 yıl önceki İspanya'da bağnazlığın zul-
müne dayanamayıp göç etmek zorunda kalan Yahudilere kucak
açmışü. O gün bugündür Türkiyeli Yahudiler, al takke ver külâh
bu yurtta keyifle yaşıyoriar. Peki, Urfa'nın Belediye Başkanı, 500
yıl önceki Osmanlı'dan daha mı geri?
Ne yazık ki evet!..
Sayın ibrahim Halil Çevik'in islamı kullanarak ırkçılık yapma-
sı da ayıptır; ama Şanlıurfa Belediye Başkanı'nın fikirlerinde yal-
nız olmadığı anlaşılıyor; hazret gökten ınmedi ki!.. Partisi var,
çevresı var, seçmeni var...
Oysa bizim bildiğimiz Urfalı; türküyü, kebabı, sazı, sözü se-
ven; ne söylediğini bilen; görgü, saygı, dostluk, insanlık üzeri-
ne sıcak ve incelikli bir kişidir. Şanlıurfalı nasıl olmuş da Hitler-
in mezanna çiçek koymaya kalkısan soykırım heveslisini bele-
diye başkanı seçmiş?
Şanlıurfa'da Yahudi var mı?
Bilmiyorum.
Ancak eğer Urfa'da Yahudi varsa, İbrahim Halil Çevik bilmeli
ki o Yahudinin de belediye başkamdır; ama Sayın Çevik daha
laik Türkiye Cumhuriyeti'nin belediye başkanı'olduğunun bilin-
cinde bile değil...
Türkiye'de öyle olaylar yaşanıyor ki akla mantığa sığmaz ve
inanılmaz...
•
Yahudilerin, insanhğa, uygarlığa, sanata, bilime, felsefeye bü-
yük katkıları olmuştur.
Öğrenmek ısteyen, sıradan bir ansiklopediyi açar; sayfalarını
kanştırdıkça Yahudileri tanımaya başlar. Yahudiyi "lanetli" say-
mak ortaçağ karanlığından çıkamamış kişinin mistik sapması-
dır. Türkiye'deki Yahudi tıpkı Ermeni, Rum, Arap, Çerkez, Aba-
za, Kürt. Süryani, vb. gibi bu yurdun çocuğudur, Anadolu'nun
insanıdır.
Ancak israil devletinin politikasını ve Filistin halkına karşı tu-
fcımunu eleştirmek ayrı bir şey...
Sap ile samanı birbirine karıştırmaktan sakınmak gerekiyor;
israil Ortadoğuda bir felaketin siyasetine bağlanmış gibidir; çı-
kışı olmayan bir yolda yürüyor; Yahudilerin içinde de bu çıkma-
zı görenler gün geçtikçe çoğalryor.
Habora Kitabevi
ANAP
-Bülent Habora-
Yeni çıktı... Kitapçınızdan arayınız...
Askeri kimligimi kaybettim.
Geçersizdir.
BANU EVYAPAN
Subay kimligimi kaybettim,
geçersizdir.
KEMAL TEMİZOĞLU