03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAN 1990 CUMHURÎYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN meteoroloji Genel Müdûriüğü'n- den aJınan bilgiye göre, yurdun doğu tesimten parcaJı bulutiu iç Ege göller bölgesi i!e İç Anado- lu'nun batısı yer yer sağanak ya- ğışlı, fjteki yerier az bulutiu ve açık geçecek. HAVA SICAKLIĞI: Biraz artacak. RÜZGÂR: Güney ve batı yönlerden tıafif ara sıra orta kuv- vette esecek. Denizlerde rûzgâr: Kıble ve lodostan 3 ila 5 kuvve- tinde saatte 10 ila 21 deniz mili hızla esecek. Deniz mutedil dal- galı olup, görûş uzaklığı 10 km. dolayında bulunacak.VanGölıiıv de hava: Parçak bulutiu geçecek. A 23° 7°Di»*1«lar A 2 f 4°Edinıe A 18° fEnkKHi Y 18° 1°£rnırum B 5°-e°Es*iş*ir Y 20° 3*Gaaantep A 20° t r Giresun A 16° 2 Manı&a A 22° 4°KMaraş B 4° O°Mersn B 4° -9° Mujla Y 19» O°Muş A 16° 2°Nığcle B 14° 5°0n)u rûzgâr güney ve batı ycnlerden fıafif ara ara orta kuvvet- te esecek, göl küçük dalgalı, görûş uzaklığı 10 km. dola- yında olacak. A 21° 8°Gûmü«lıaneB 15° 0°Rra B 16° 3°Hal*ari B 7°-1° Samsun A 25° 8°lsparta V 18° O°Sirrt A 23° rlsörtüjl A 18° 8°Sinop A 21» 4° ianir A 24° 10° Sıvas 8 13° 0°Kare B 3°-6° TettrlaS B 13° -1° Kastamonu A 19° 1° Trate.ı A 21° 2° Kayari B 18° -2° Tuncsli A 22° 4°KırWaf«* A 21° 6°Uşak Çonjm A 20° g>ttm/i B 19° PKûtatıya Y 22° 8°Malatya Y 18° 1°Van Y 17° -2° Ybzgat B 16° 2°Zofigul(lak A 24° 8° A 22° 8° A 21° 10° A 22° 6° B 13°-1° B 17°-2° 8 14° 5° B 14° 5° 8 14° 5° A 16° 3° A 14° 6° B 16°-2° A 17° 7° B 14° S° B 14° 1° r 22° 4° B 8° 0° 8 16°-1° A 15° 7° tıuıuöu g ^ asi /$*** • *-*•» B-tukıOu b&n& K-lort S-aslı Y^aflmuriu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlüar'da ön- de gelen devlet adam- larının giydiği bir tür samur kürk. 2/ Fok balığı derilerinden di- kilerek yapılan ve ta- şıma işlerinde kullanı- lan Eskimo kayığı... Serbest meslek adanı- larını içinde toplayan resmi birlik. 3/ Siinne de denilen bir ekin hastalığı... Radon ele- mentinin siragesi. 4/ Devinim olaylanm in- celeyen bilim dalı. 5/ Şöhret... lçine mendil, gecelik gibi şey- leri koymaya yarayan kumaştan korun- cak. 6/ Samanlık... Alıcının kendi ken- dine birleştirip monle edebileceği şekil- de satılan parçalann tümü. 7/ Maden- leri yontmaya yarayan çelik araç... Fi- iller. 8/Madenleri ergitme... Hayvanla- ra vurulan daraga. 9/ Avcının av beklemek için taş yığmlanndan yaptı- ğı pusu... Vûcutta biriken azotlu mad- de. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Divan edebiyaünda şehzadelerin sünnet düğünleriyle harum sul- tanlann doğum ve evlenme törenlerini anlatan şiırlere verilen ad. 2/ Bağırsaklar... Sincap. 3/ Zarara uğrama tehlikesi... tnce talaş. 4/ Bir yapıt ya da yazmın son bölümü... Yeter miktarda olmayan. 5/ Kazak-Kırgız Türklerinin saz şaiı lerine verdiği ad... Kısa kepe- nek. 6/ Aptal, budala anlamında argo sözcük... Demirin simgesi. 7/ Bir nota... Bangladeş'in para birimi. 8/ 789-974 yıllan arasında Fas'ta hüküm süren Müslüman Arap hanedanı. 9/ Herhangi bir ko- nuda ilgili kişilere soru yönelterek bilgi toplama işi... Bir soru sö- zü. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Parmak izi5 NİSAN 1930 Şimdiye kadar polis merkezleri lalettayin bir cürüm isnat edilen her hangi bir şahsın, vaziyeti içtimaiyesi anlaşılmadan parmak izi alınmak üzere ikinci şube daktiloskopi kısmıria sevkediliyorlardı. Orada maruf sabıkalılar meyanında iftiraya uğrayan bir şahsın da- parmak izi alımyor ve ismi parmak izi defterine kaydediliyordu. Bu surette bir sabıkaya gönderilen adam adliyece beraat veya meni muhakeme kararı aldıktan sonra da sabıkaya kaydının silinmesi için müşkülata maruz kalmakta idi. Adliye ve Dahiliye Yçkjtf#lerinden dün Polis Müdürlüğune tebliğ edilen bir emirle bu usule nihayet verilmiş ve bademâ herhangi bir maznunun sabıkaya gönderilmesi için Müddei L'mumilikçe karar verileceği bildirilmiştir. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Ey Sağduyu, Neredesin? 5 NtSAN 1960 Eğer sağduyu ile idare ediliyorsa bir memleket pek büyük sıkıntılan da atlatıp feraha çıkabilir. Fakat idare sağduyudan uzaklaştığı zaman en rahat milletler bile sıkıntıya düşmekten kurtulamazlar. Öfke, vehim, kıskançhk ve korku gibi duyguların etkisi altında varılan kararlar, çok defa o karardan fayda . . umanları zarara sokar. 1 N a d l r N a d l Partisinin Kayseri kongresine gidip orada konuşabilse idi, Sayın tnönü CHP saflanna yeni sempatiler toplıyabilirdi. Meşru yollardan iktidara gelmeye çalışmak demokratik idarelerin temeli sayıldığı için bu onun en tabü bir hakkı idi. Bir yandan Radyo Gazetesi, öte yandan iktidar sözcüleri aylardır bir seçim havası içinde tek taraflı olarak muhalefete hücum ettiklerine göre, muhalefet aynca bir savunma hakkına da dayanıyordu. Kongrenin yasak edilmesi, halk arasında CHP'ye bu savunma hakkının da esirgendiği düşüncesini uyandırdı. Böylece, Sayın Inönü Kayseride konuşabildiği takdirde toplıyacağı sempatinin daha fazlasım daha Ankara garında motorlu trene binerken kazanmış oldu. Fakat iş bu kadarla da bitmedi. Himmetdede istasyonunda tren durduruldu. Paşaya Kayseriye gidemiyeceği söylendi. Saatlerce uzayan tartışmalar oldu. Yüzlerce yolcu yolundan kaldı. Kayseri garında tnönü'yü karşılamak istiyen partili, partisiz on binlerce vatandaş aç susuz bir sabır ve tahammül imtiharundan geçirildi. Gardaki kalabalık dağılacağı yerde bu yüzden daha da arttı. Sayın tnönü Kayseride on söylev verse, yahut raemleketi baştan başa yırmi kez dolaşsa, iktidarın şu son hareketi ile partisine sağlanan kazancı elde edemezdi. Vehme, öfkeye ve hukuk dışı bir takım duygulara dayanan kararlann ne kendilerine, ne de millete hiç bir yararı olmıyacağını sayın hükümet sorumlulanna acaba nasıl anlatsak? Devlet radyosunun tek taraflı olarak D.P. emrinde kullanüması doğru değildir, diyoruz. Kimse aidınş etmiyor. Aidınş etmek şöyle dursun, muhalefete karşı hücum dozu günden güne artınlıyor. O kadar ki artık en saf vatandaşlar bile oradan söylenen sözlere inanmaz olmuşlardır. DUşününüz bir kez: Radyoda C.H.P.'nin çürüdüğünü, bütün gücünü yitirdiğini, mahyolduğunu duyuyorsunuz. Arkasından bir C.H.P. kongresi muazzam bir mesele oluyor. İktidar telâşlanıyor, kongre yasak ettiriliyor, Genel Başkanın bir yerden bir yere gitmesine, halk arasında görünmesine tahammül edilemiyor. Bunlan bilir de insan kendi kendine sormaz mı: Şu Halk Partisi çöküyorsa, mahvolmuşsa bu telâş neye? Bırakın kendi haline yavaş yavaş eriyip dağılsm. Ismet Paşa elinde bomba taşıyan bir atom kulübü üyesi midir ki bu adama böylesine sinirleniyorsunuz? Gittiği yerlerde konuşmaktan başka Sayın Lider ne yapmıştır? Yoksa onun düşüncelerini millet çoğunluğunun gittikçe paylaştığından mıkorkuyorsunuz? Evet, insan bu soruları âdeta elinde olmıyarak kendi kendine soruyor. Ve Devlet Radyosundaki tek taraflj, haksız hücumlan dinledikçe Halk Partisini zayıf değil, belki de olduğundan daha güçlü görmeğe başhyor. Dediğim gibi, sağduyudan uzaklaşanlar en büyük zararı kendilerine karşı islerler. NADİR NAÜİ GEÇEN YIL BUGÜN c Köşk'ün havası seçim 5 NİSAN 1989 Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in dün muhalefet liderleri tnönü ve Demirelie yaptığı görüşmelerden sonra, Çankaya Köşkü'nde erken seçim havasının estiği ortaya çıktı. DÜNYA'DA BUGÛN Cenevre Ceaft Odde Duba Franiduri Girnc Hdsmto Katiıre Kopenhag VAsMngtOflA 12° Zûrih A 15° TARTISMA Ya Oliım Ya Çddın Sevgili kadınlar, onurumuzun ayaklar altına alınmasına karşı çıkmak adına; sayın baylar, kadınların ezilmesinin manevi suçuna katılmadığınızı göstermek üzere Nazire Tarhan'a yardım ediniz. ^ ^ İnsan toplulukları, yazılı ve yazısız yasala- nna tutunarak koşuyor veya duraksıyor, tari- hinin sonsuz yolunda... Kim bilir, belki de ya- zısız yasalar daha bir güçle yönlendiriyordur (düzeltiyor, veya bozuyordur) toplumsal ve ki- şisel yaşamlarınua... Acaba yasa adamlan far- kında mıdır? Beynimizin hücrelerine sinmiş, bilinçaltımıza çöreklenmiş yazısız yasaların, örf, adet, gelenek ve önyargıların... Şu güzel bahar gününde, Türkiye'nin en gü- zel ili Antalyt'da bir kadın feryat ediyor, itil- diği çirkinliğin ortasında, "Bana öç yol bırakıyorlar" diyor Nazire Tarhan, "Ya inti- har ya delilik ya fahişelik.!' Nazire Tarhan, (geleneklerimize uygun bi- çimde) imam nikâhıyla yaşayan bir kadın. Bir gün evinde dört erkeğin tecavüzüne uğruyor. Mahkeme, resmi nikâhı olmayan Nazire'yi fa- hişe kabul ediyor; Tiirk Ceza Kanunu'na da- yanarak Nazire"ye tecavüz eden saldırganlara az ceza biçiyor. Nazire'nın Anayasa Mahke- mesi'ne başvuran avukatı, ırzına geçilen ka- dın, fahise ise eğer bu hususun hafifletici se- bep sayılmasınm anayasaya aykırı hiçbir ya- nı olmadığı cevabını alıyor... Anayasa Mah- kemesi'nin sayın üyeleri, (neyse ki, yalnızca oy çokluğu ile çıkan gerekçeli kararın açıklama- sında, iffetli kadınların duygularını incitme- mek için böylesi bir karar alındığını söylüyor) Bu arada resmi makamlar, fahise olduğu ge- rekçesiyle Nazire Tarhan'm çocuğunu elinden almayı uygun görüyor.. Nazire, işinden atılıp yoksullüğa terk ediliyor. Olaya nereden bakalım? Çağımızda namu- sun uçkur sıkıhğından öte anlamları olduğun- dan mı? Fahişeliğin, içine girmeye çalıştığımız Avrupa'da, herhangi bir meslek kadar onur- lu sayıldığından mı... Yoksa adamlannı, hu- kuk kavramı olarak lise kitaplarına bile ge- çen yasa önünde yurttaş eşitliği ilkesini unut- maya iten ön yargılardan mı?.. Kurban duru- mundaki üısanı cezalandırmayı seçen toplum- sal mekanizmalardan mı? Tarih akıyor ve biz bakıyoruz diye yakını- yor tüm aklı erenler, Avrupa'mn yeniden bi- çimlendiği bugünlerde.. Evet aynen böyle olu- yor... Sayın baylar, bayanlar, tarih tek bir ır- mak değildir; tarih, gürül gürül ırmaklann bir- birine karıştığı bir okyanustur. Sevgili kadmlar, onurumuzun ayaklar altı- na alınmasına karşı çıkmak adına; sayın bay- lar, kadınların ezilmesinin manevi suçuna ka- tılmadığınızı göstermek üzere Nazire Tarhan'a yardım ediniz. Onun Akbank Antalya Akdeniz Bulvan Şu- besi'ndeki 0003116-II-AOO/OI numaralı hesa- bına, ufak da olsa katkıda bulunmayı ihmal etmeyiniz. Unutmayınız ki Nazire Tarhan, yal- nızca haksızlığa uğramış bir kişi değildir; bu- gün Türkiye'de "kadının" ezilmesinin ve hor- lanmasının simgesidir. Bizler, sıradan yurttaş- lar ona sahip çıkalım ve hızlanan tarihin hiç olmazsa bir akımına, kadınların eşitliğine ye- tişmeye çalışalım. ERENDİZ ATASÜ Hangi Konuyu Tartışalıın? Bir ülke ki öğretmenlerinin grevli toplusözleşmeli sendika hakki yok; o ülkede ne demokrasi vardır ne de özgürlük vardır. Öğretmenlerin özlük haklarını mı? Ucret- lerdeki ayrıcalığı mı? Kitaplardaki curcunayı mı? Öğretmen atamalanndaki yanlışlığı mı? Bir siyasi görüşün dört bakanımn dahi ayrı ayrı kararlar aldığını mı? Bir ikinci iş tutmadan geçinmeyen eğitim-öğretim emekçüerinin dert- lerini mi? Teftiş mekanizmasını mı? Yabancı dil sorununu mu? Yoksa bunlar ve bunun gi- bi sorunları tartışmanın yasak olduğunu mu? Bir ülke ki öğretmenlerinin grevli toplusöz- leşmeli sendika hakkı yok; o ülkede ne demok- rasi vardır ne de özgürlük vardır. Ve biz hâlâ özgür olalım mı, yoksa olmayalım mı dava- sında isek, utanılacak bir durumdayız demek- tir. Hani Türk ulusu akıllıydı, zekiydi ve kork- mazdı. Neden öyleyse "örgüt" deyince tüyle- ri diken diken oluyor? Neden öyleyse Yuna- nistan'da ve Porteklz'de öğretmenler haklan- nı almak için örgütlenebiliyorlar da bizim ül- kemizde olmuyor? Bizim onlardan geri oldu- ğumuzu herhalde kimse benimsemez. Onlar çok mu cesur veya akıllı? Neden öyleyse bu korkaklık ve beceriksizlik? Yetkililer elbette kendi elleri ile bu hakları bize vermezler. ön- ce biz inanmalıyız örgüte. Ve örgütsüz hiçbir şey yapılamayacağını da bilmeliyiz. Yoksa öğ- retmenlerimiz sonbahardaki ağaçlann yaprak- ları gibi en küçük bir esintide oradan oraya uçuverirler. İLHAMİ HAKVERDİOĞLU Amasyiı Liscsi Alm. Ögretmeni İ n s a n H a k l a r ı D e r n e ğ i İ s t a n b u l Ş u b e s i " Ç O C U K H A K L A R I " f R • M A S A L 7 Ö Y K Ü » R E S İ M Ö D Ü L L E R İ * YAZIN... Ç\ZİN- • 5-12 yaş grubundan isteyen herkesi yarışmaya çağınyoruz. • Yarışma 5-8 ve 8-12 yaşlar için 2 ayn grup olarak değerlendirilecek. Her iki yaş grubu için de birincilik. ikincilik ve üçüncülük ödülleri verilecek. • Herkes en az 3 yapıtla her dalda yanşmaya katılabilir. • Şiir ve Masal/Öykülerin 3 sayfayı geçmemesi gerekiyor. (Türkçenin doğru yazımı ve noktalama işaretlerinin kulianımı değerlendirmede dikkate alınacak!) • Resimler 35x50 cm olmalı, her türlü gereç kullanmak serbest. • Şiir. Masal/Öykü"nün sonuna, resimlerin arkasına, adınızı. soyadınızı, doğum yerinizi/yılınızı, (varsa)- okulunuzu, adres ve (varsa) telefon numaranızı yazmayı unutmayın! • Son başvuru tarihi 10 Mayıs! • Sonuçlar 3 Haziran'daki "geleneksel" 4. Uçurtma Şenliği'nde açıklanacak.** • Yapıtlarınızı; İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Jurnal Sokak. 4/4 Tünel 80071 İSTANBUL adresine postalayabilir ya da elden teslim edebilirsiniz. (Telefon: 149 51 48) Şürieri Cevat ÇAPAN, Rıfat ILGAZ, Süreyya BERFE, Refik DURBAŞ, Mehmet Ç E T İ N ! Sennur SEZER. Erdal ALOVA; Masai/Öyküleri Feride ÇİÇEKOGLU. Işıl ÖZGENTÜRK, Fatih ERDOÛAN, Yılmaz ELMAS, Ferit AVCI, Elvan PEKTAŞ. Adnan ÖZYALÇINER; ResimJeri Mithat ŞEN, Su YÜCEL, Ayşegül İZER, Cahit EZGİ, Kezban BATIBEKİ. Cengiz BEKTAŞ. Komet değerlendirecekler. * Bu yan$nu. Çıvuk Haklan Sözlcpnni'nin Türkncdc lubul vv umlımı için yüıüiülcn kampünya cllunliklcrindcn bınjır. '" Yanşmaya katılan yapılbn İHD İManhul Şuhcsi yayımlayahilir *.Tgilcythilir ya (tı bajla hir hiçimdı; dc|cHcndin.'hilır ÜSKÜDAR BİRİNCİ SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZÜ Esas No: 1989/414 Karar: 1989/769 C.Sav.No: 1989/6019-2132-756 Hâkim: Hüseyin Tamer 12374 Yazı Iş.M.: Ashhan Arlı. Davacı: K.H. Sanık: Doğan Çamlıkaya: Halil ve Rikiye'den olraa, 1941 doğ. Amasya, Merkez, Kızseki köyfi nufusuna kayıtlı. Ümraniye, Çak- mak, Halkpazarı Sokağı No: 24'te oturur. Suç: Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalefet. Suç tarihi: 12.5.1989 Karar T.: 21.12.1989 Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalefet suçundan sanık Doğan Çam- lıkaya hakkında Üsküdar C. Savcılıgı'nca 16.6.1989 tarih ve 756 sa- yüı iddianamesiyle mahkeraemize açılan karau davasının yapılan açık duruşması sonunda: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Sanık 12.5.1989 tarihinde Üsküdar Tan- zim Satış yeri 1 numaralı kasap dükkânında sağlığa az veya çok za- rar verecek derecede bozulmuş kıyma sattığı yapılan tahkikat sonunda sabit olduğundan Sanığın eylemine uyan TCK.'run 396, 3506 S.K. degişik CK 19, 81/2, 647 S.K.'nın 4/1 , CK: 72, 402 maddeleri gereğince neticeten sanığın 483.333 TL. agır para cezası ile cezalandırılmasına, 3 ay 2 gün süre ile cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatuun ve ticaretinin tatil olunmasına, fıilin işleniş şekli ve niteliğine göre iş-yerinin takdi- ren 7 gün süre ile kapatılmasına karar verılmiştir. TCK.'mn 402/2 maddesi gereğince ilan olunur. 5.1.1990 Basın: 20536 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İki Arada, Bir Derede... Otayı, Danimarka'nın Randers kentrnde anlatmışlardı. Sadun Aren, Hüsnü Okçuoğlu birlikteydik. Olay şu: Kentin otobosüne binen sıkmabaş bir kadın, yanındaki yer boş olduğu rıafde otur- maz. Belki, gelip geçene de engel oluyordur, bilmiyorum. Sürü- cü, kadını uyarır: —Hanım, yanınızda boş koltuk var, neden oturmuyorsunuz? —Oturmam ben o kortuğa der, kadın, o kottuğa daha önce bir gâvur oturmuştur! —Ama tutunduğunuz yere de belki bir gâvur dediğiniz Dani- markalı tutunmuştur. O zaman oraya da tutunmayın! Otururdun oturmazdın, tutunurdun tutunmazdın derken, tar- tışma büyür. Otobüsün sürücûsü, kadını yarı yolda indirir: —İnin otobüsten, der. Gericilik, tutuculuk Avrupalara taşınmış; kat kat geliştirilmiş- tir. Çeşitli İslam derneklerine Suudi yardımı akmaktadır. Türki- ye de buralara, siyasal amaçlı imamlar yollamakta, gerçekten başarılı olmaktadır. Çocuklar, küçük yaşta Kuran kurslarına git- mekte, ezberciliğe alışan öğrenciler, ne Danimarkacayı doğru dürüst öğrenebilmekte ne de belleklerinde Türkçe kalmaktadır. Gittiğimiz her yerde, dernek yöneticileri, "Bize öğretmen gön- dersinler, imam değil!" dediler. Randers'te, ilginç şeyler dinledik. Biri şöyle dedi: —Burada, düne kadar Türkiye'deki düzene, rejime söz söy- tetmeyenler, şimdi Kenan Bey'e veryansın ediyorlar, Hacı Turgut Bey'i getirdiği için! Türkiye'deki zamlara kızıyorlar. Çünkü Türki- ve'de zam yapıldı mı, pasaporta da zamgeliyor! Eskiden bir yıüık lık kazancıyla Türkiye'de bir daire alabiliyorken, şimdi beş yıllık kazancıyla alamıyor! Camiciler, Hacı Turgut Bey'in eski partisin- den soğudular, ama daha çok DYP'ye doğru kayıyorlar Beş va- kit namaz kıldıklarını söyleyenler, kumar masasından kalkmıyorlar. Bunu hocaya sorduk: "Oynayabilir, o başka, o baş- ka!" yanıtını verdi. Randers'te, çokluk Çorumlularla Sıvashiar var. Kopenhag'da Cihanbeyli'nin köylüleri gelip yerleşmişler. Cihanbeyli'nin Kuş- ça, Yeniceoba, Kelhasan, Kütükuşağı, Bulduk, İnkuyu, Pınar- başı, Beşkavak köylüleri, Kopenhag dolaylarını kuşatmışlar. Kürt kökenli yurttaşlar. Bir ayakları Türkiye'de, ama Sadun Bey'in göz- lemi gibi, çoğu dönmeyecekler. İki arada, bir derede kalmışlar! Randers'te, Türkiyeliler ve Danimarkalılar Dayanışma Derne- ği Başkanı Salih Ateş, derneklerınin 200'ün ûstünde üyesi ol- duğunu, Danimarkalıların da üye olduklarını soyledi. Randers Belediyesi'nde etkinlikleri, saygınlıkJarı varmış. Salih Ateş'in çift pasaportu var; Türkiye'ye giderken Türk pasaportunu değii, Da- nimarka pasaportunu kullanıyormuş. Nedeni de şuymuş: Tür- kiye'ye girerken, Türk polisi Oanimarka pasaportuna hiç bakmıyor, buna karsılık Türk pasaportlarını didik didik ediyormuş! Bir de işçiler Kapıkule'den girerlerken, 70 mark "ayak bastı parası" ödüyorlarmış. Salih ise Oanimarka pasaportunu göster- diği için ödemiyormuş! Randers'ten Kemal Dursun, kızının adını "Eylem" koydu. Nü- fusa yazdırmaya gittiğinde konsolos bu adı kabul etmedi: "Baş- ka bir ad bul, Eylem olmaz!" dedi. O zamanki konsolos Kemal Dursun'a: — Burası Türkiye, burada Türkiye yasaları geçer. Olmaz, de- dim mi olmaz, dedi. Çocuğun adını "Ebru" koydular. Ama "Ebru" deyince çocuk dönüp bakmıyor, "Eylem!" diye çağırınca gülüm- süyor, bakıyor! (Bu, çocuklarına istediği adı koyamama, bir şey- leri de çağrıştınyor mu?) Randers'te, toplantı sırasında Satı Bilgin'le tanışöm. Yönetmen yetiştiren bir okula gidiyor, 23 yaşında güzel bir kız. Kendisi Alevi, Sünni bir gençle evli. Adı Erol Bilgin. Bir bağnazlığı yıkmışlar. Kutladım Satı'yı. Ona Atatürk'ün milletvekili Ankaralı Satı Kadın'ı anlattım! Ressam İbrahim Örs de toplantıdaydı. İbrahim Örs'ün Kopenhag'da büyük bir duvar resmi var. Öyündüm, kıvandım onunla. Ressam Cevdet Kocaman gösterdi İbrahim Örs'ün du- var resmini... Eylem adını değiştirip "Ebru" koyuyorlar ya, TRT'de de dil- de yeni yasaklar geliyormuş. "Örneğin" sözcüğü kullanılmaya- cak,- "mesela".'denecekmiş. Hay, Arapçası dilinizi eşek artsı ' sOkSun'e rrr!?-Bu arada sOyîeyeyım, AST'ta "Netekim" oynuyoı', 1 açılışına gidemedım, ama sonra gidip biraz güleceğim.! Randers'teki otobüs olayını anlattım ya, benzeri Ankara'da ol- muş, ama sürücüyle yolcu değişik kafalarda. Olay mart başın- da olur; Kızılay'dan Dikmen'e, Sokullu'ya giden otobüse binen bayan öğretmen, biletini atarken otobüsün sürücûsü yan gözle bakıp uyarır bayanı: — Bileti sol elinle atma, sağ elinle at! — Sol elime ne olmuş ki? — Ben "sol elle atma!" diyorum. O kadar... — Ya sağ elim sakatsa? — Ne sakatı, domuz gibi! Tartışma büyür, otobüsteki yolcular da işe karışırlar. Bir oku- rumuz olayı anlattı; ne yapmalı? Mecliste, Hüsnü Okçuoğlu'nun odasında Kamil Ateşoğulları'yla birlikte otururken anlatmıştım. Ateşoğulları durumu EGO Genel Müdürü Cihan Altınöz'e anlat- mış. O da telefonla aradı. Olayı yaratan sürücüyü hemen işten atacaklar! Bunun yol olmadığını, bunlan eğitmek gerektiğıni söy- ledim. Genel Müdür Altınöz, yolculara nasıl davranılması gerek- tiği konusunda bir genelge yayımlayacak; aynca açılan kurslarda bu konuya ağırlık verilecek... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL M Çalışmaya olanak bulamadım" SORU: Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan 1985 yılı temmuzunda emekli olmuş bir işçiyim. İşe ilk girişim 1960 yılı olma- sı nedeniyle 25 yıllık sigortalılık siirem, ancak 1985 yı- lında doldu. 1972 yılı ortalanndan başlay'arak 1980 yılı eyliiliine kadar bir sendika yöneticisi olarak bütün sigorta prim- lerim en üst kazanç üzerinden bildirilip ödendi. 1980 yılı eylülü ile emekli olduğum temmuz 1985'e kadar, herhangi bir işyerinde çalışmadım. Daha doğrasu böylesine bir çalışmaya olanak bulamadım. 1982'de çıkanlan bir yasa ile sigortalının geriye doğ- ru 5 yıl çalışmasına göre yaşhlık aylığı hesaplanmaya başlandı. Ben ve benim durumumda pek çok insanın, 5 yıllık geriye doğru çalışması bulunmuyor. O güniin koşullan içinde bizim elimizde olmayan nedenlerle biz çalıştırılmadık. Oysaki, çalışma hayabnuzın büyük bölümünti tavan- dan prim ödeyerek geçirdik-ve sonuçta en düşük düzey- den bize aylık bağlandı. Nitekim ben ve benim gibiler, en alt derece olan 12. derece 1. kademeden ve "'o 60 oran- dan aylık almaktayız. Bu uygulama tartışma götürmez mi? Ortada bir hak* sızlık var gibi. Kimi dostlarla bu konuyu sıkça günde- me getirip lartışıyoruz. Vasadaki "sigortalının son çalıştığı" deyiminin, aylığın hesabında tavan gösterge- nin göz önüne alınmasını gerektirdiği görüşünü savu- nanlar var. Bu konuda açıklama bekliyoruz. ao. YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası'nın yaşhlık ayhğının hesaplan- masına ilişkin 61. maddesine göre "Yaşhlık aylığının hesabına esas alınacak gösterge, sigortalının işten aynldığı tarihten önceki Ma- lulluk, Yaşhlık ve Öliim Sigortalan primi ödenmiş son 5 takvim yılının prim hesabına tutulan kazanç tutarlarına göre bulunarak ortalama yıllık kazanç esas alınarak tespit edilir!' Yasada aylığın bağlanacağı göstergenin "sigortalının işten ay- nldığı tarihten önceki "prime esas alınan son 5 takvim yılı kazanç ortalamasına göre belirlenmesi öngörülmüştür. Bu belirleme ile son 5 yıl esas ahnmakta ve 5 yıhn gerisinde ge- çen kazançlar yok sayılmaktadır. Bif sigortalı yaşamı boyunca en üst kazançtan prim ödemiş da- hi olsa, son birİcaç yıllık prim ödemesinde oluşan eksiklik ayhğını büyük ölçüde etkilemektedir. Buna karsılık, yalnızca son 5 yıhn primlerini en üst kazançtan ödeyenlere ise en üst göstergeden yaş- hlık aylığı bağlanmaktadır. Görüşümüze göre tüm çalışma yaşamı boyunca ödenen prime esas kazançlara göre aylığın hesaplanıp bağlanması tartışmalara son verecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle