25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 NtSAN 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURlYET/5 Üç ressamdan sergi • Kültiir Servisi — Altunay Geciroğlu, Gülçin Anıl ve Tunca Bukesoy'un karma resim sergisi, 5 Mayıs 1990 tarihine kadar Ürün Sanat Gaierisi'nde (Asmaiımescit Sokak, Tunel) açık kalacak. Daha önceleri farklı mesleklerde çahşmalanna karşın resim yapmaya başlayarak renk ve desen eğitimlerini sürdüren ve 4 kez sergilere katılan Geciroğlu, Anıl ve Bükesoy bu sergiyle ilk kez birlikte bir karma resim sergisi gerçekleştiriyorlar. Toplam 30 yapıtın yer aldığı sergıde, Altunay Geciroğlu'nun insan figürlerini işlediği tuval üzerine yağlıboya tablosu da (yukarıda) görülebilir. Devrim ErbiTin yapıtlan • Kültiir Servisi — Ressam Devrim Erbil'in kâğıt uzerine ipek baskı ve tuval uzerine akrilik çalışmalannın yer aldığı resim sergisi, 4-25 Mayıs 1990 tarihleri arasında Harbiye Garanti Sanat Gaierisi'nde açık kalacak. Resim çahşmalanna 1955 yılında girdiği İstanbul Devlet Güzel sanatlar Akademisi'nde Halil Dikmen, Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun öğrencisi olarak başlayan Erbil, "Soyutçu 7'ler" ve "Mavi" gruplarını kurdu. Yurtiçi ve yurtdışında 50'yi aşkın kişisel sergi açan ve karma sergilere yapıtlarını veren Devrim Erbil'in resmi kurumlarda ve özel koleksiyonlarda resimleri yer alıyor. Halen Yıldız Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölum Başkanlığı yapan Devrim Erbil, 7 kez ödül kazandı. Karma resim sergisi • Kültiir Servisi — Moda. Benadam Sanat Galerisi'ndeki Birinci Karma Resim Sergisi, 5-31 Mayıs 1990. tarihleri arasında açık kalacak. Sergide, Hasan Vecih Bereketoğlu, Şefik Bursalı, Abdullah Çizgen, Hamit Görele, Ercüment Kalmık, Hikmet Onat, Halil Paşa, İbrahim Safi, Eşref Üren, Nuri Abaç, İsmail Altınok, Aydın Ayan, Mustafa Ayaz, Gül Derman, Abidin Dino, Devrim Erbil, Turan Erol, B. Rahmi Eyuboğlu, Nedim Günsur, Ergin İnan, Nuri İyem, Yalçın Gökçebağ, Mustafa Pilevneli, Türkân Torumtay, Adnan Turani, Berna Türemen, A.İsmail Türemen, Burhan Uygur ve Hüseyin Yüce'nin yapıtlan yer alıyor. Essen film festivali • ESSEN (AA) — Federal Almanya'nın Essen kentinde düzenlenen yeni Türk filmleri festivali çerçevesinde filmlerin gösterilmesine başlandı. Tttrkiye ve yurtdışında çevrilmiş olan ve 6 sinemada birden gösterime giren fılmler arasında "Yanlış Cennetten Ayrılık", "Gömlek", "Sis", "Metin", "Yabancı Damat", "Polis", "ölmez Ağaç", "Bir Avuç Cennet", "Yoksul", "Gece Yolculuğu", "Yer Demir Gök Bakır", "Vatan Yolu" ve "Yılan Ölmelidir" adlı filmler bulunuyor. Eski Essen'deki kapalı bulunan Carl maden ocağı konferans salonunda da ilk akşam, "Türk sinemasındaki gelişmeler" konusunda bir panel düzenlendi. Panele, Turkiye'den davet edilen yönetmen Orhan Oğuz, Fatma Girik, Tarık Akan, yapımcılardan Şeref Gür, Şerif Gören, Ali Özgentürk ve çok sayıda Türk ve Alman izleyici katıldı. Azerbaycan Tîyatrosu • İSTANBUL (AA) — Azerbaycan Devlet Akademik Dram Tiyatrosu, İstanbul ve Ankara'da oyunlar sergilemek üzere Türkiye'ye gelecek. Türk Dünyası Araştırma Vakfı'nın çağrılısı olarak Istanbul'a gelecek olan topluluk, 5, 6, 7 ve 8 mayıs tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi Büyuk Salonu'nda iki ayrı oyun sahneleyecek. İlyas Efendiyev'in yazdığı, müziğini Emin Sabitoğlu'nun bestelediği ve Merahim Ferzalibov'un yönettiği oyunlardan "Bizim Geribe Taleyimiz (Bizim Garip Talihimiz)" adlı oyun, 5 mayıs cumartesi günü saat 21.30'da, 6 mayıs pazar gunü de saat 14.00 ve 21.00'de sahnelenecek. "Sevgililerin Cehennemde Vuslatı" adlı oyun da 7 ve 8 mayıs pazartesi ve salı günleri saat 21.30'da sahnelenecek. İConuk topluluk, 10 mayıs perşembe günu aynı oyunları sergilemek üzere Ankara'ya gidecek. Oyunlar, 12 ve 13 mavıs tarihlerinde Ankara Büyük Tiyatro'da sahneye konulacak. Video Film dergisi • Kültür Servisi — Aylık olarak yayımlanan Video Film dergisi, nisan 1990 sayısıyla 6. sayısına ulaştı. Video ve sinema iletişimini birbirinden ayırmayan ve birbirlerini tamamladıklarını kabul eden derginin bu sayısında, ağırlıklı olarak belediyeler ve uydu yayınlar konusu işleniyor. Konuyla ilgili olarak İzmit Belediye Başkanı Sefa Sirmen'in konuşması dergide yer alıyor. Sungu Çapan'ın "62. Oscar Ödülleri" başlıklı yazısının yanı sıra, "Kısa metraj yeraltı sinemasıdır" diyen yönetmen Erden Kıral'la yapılan bir soyleşi de dergide yer alan yazılar arasında bulunuyor. Ayrıca yönetmen Kusturika ile "Çingene Zamanf" filmi üzerine söyleşi, Ava Gardner ile bir deneme ve ayın filmi "Camille Claudel" yazılan derginin diğer sayfalarının oluşturuyor. 'Doğum Tarihi: 4 Temmuz' sinemanın en savaş karşıtıfılmlerinden biri Vietnam savaşı, Amerikan düşüD o g u m T a r i h i : 4 T e m m o z (Born on the Fourth of Jully) / Yönetmen: Oliver Stone / Senaryo: Ron Kovic, Oliver Stone / Görüntü: Robert Richardson / Müzik: John Williams / Oyuneular: Tom Cruise, Willem Dafoe, Kyra Sedvvick, Raymond J. Barry, Caroline Cava, Josh Evans, Bryan Larkin / L'IP yapımı / 145 dakika / Suadiye Atlantik, Kadıköy As, Bakırköy 74, Beyoğlu Atlas. Osmanbey Gazi. Ankara Metropol, Izmir Deniz. sında olduğu gibi, aşkta da yenil- giyi tadan genç Ron, tüm gençle- ri göreve çağıran Sam Amca'nın çağrılarına, komunizmi nerde olursa olsun (hatta evden 20 bin km uzaktaki Vietnam batakhkla- rında olsa bile) ezmek gereğini haykıran "hamasi" sovlevlere, Başkan Kennedv'nin TV ekranla- rından yankılanan, "Ülkemiz bi- ze ne verebilir diye sormayın... Biz ülkemiz için ne yapabiliriz diye sorun" mesajına ve de "En erkek, en yurekli, en yetenekli olanlan" ve yalnız onları çatısı altında top- ladığını ilan eden Amerikan deniz birliklerınin pırıltısına kapılarak kendisini Vietnam'da buluyor. Bir "mezunitet balosu"nda "Moon River"la edilen duş gibi bir dans- tan sonra, birden Vietnam!.. Genç adam, savaşın vaat edilen "kola>" ve "onurlu" bir iş olma- dığını, gereğinde çoluk-cocuk, yaşlı-kadın demeden sivil halkı öl- durmenin, giderek şaşkınlık için- de kendi arkadaşım da vurmanın savaşın doğal gereklennden oldu- ğunu anlıyor. Sakatlanıp iğrenç bir hastanede ve inanılmaz bir pisliğin ortasında kaldığında. bir ATILLA DORSAY Gunümüz Amerikan sineması içinde önemli bir yere sahip olan, tüm sinema seruvenini ("Salva- dor"dan başlayarak "Müfreze", "Wdl Street", "Sırdaş Radyo") ul- kemizde de izlediğimiz Oliver Sto- ne, "Müfreze"den 4 yıl sonra. ye- niden Vietnam'a donuyor. Yonet- meni derinden etkilediği anlaşılan Vietnam (sanatçı Vietnam'da bu- lunmuş ve savaşı tanımış) bu kez, doğrudan doğruya savaşı ele al- mamakla birlikte sinema tarihin- de yapılmış en savaş karşıtı film- lerden birine yol açıyor. "Dogum Tarihi: 4 Temmuz", gerçekten de ABD'nın "ulusal bayramı" olan 4 Temmuz'la sıkı bir ilişki içinde gelişen bir öykü. Vietnam gazısi Ron Kovic'in ya- şamından ve yazdığı kitaptan yo- la çıkan filmde? 4 Temmuz, bir yandan Kovic'in gerçek doğum ta- rihi. Öte yandan Kovic'in ve onun- la birlikte Vietnam'da savaşmış tüm bir (birkaç) kuşağın inançla- rını simgeliyor: Vatan. görev, tan- n, aile vb. tüm bir inançlar bütu- nu... Katıldığı güreş ;ampiyona- RADİKAL VE TUTARLI ELEŞTİRİ — Vietnam gazisi Ron Ko- vic'in yaşamından ve vazdığı kitaplan yola çıkan filmde savaşın ge- risindeki tum vönetim.giderek tum bir politik sistemeleştiriliyor. doktor. "Savaş yaralılan için ne >azık ki bütçede para yok" deyi- verecektır. Kendisini onayla, yü- reklendirmeyle, neredeyse sevinç- le savaşa göndermiş olan tum ya- kınları \e çevresi ona artık bir "kahraman" gibi değil, yaşamını tekerleklı >andalyede geçirmeye mahkûm bir zavallı bir "kader kurbanı" gibi bakmaya başlaya- cak, ulkenin her yanında yükse- len savaş karşıtı. Vietnam aleyh- tarı gösteriler, genç adamın tüm geçmişini, inançlarını ve yaşamı- nı yeniden düşunüp tartmasına yol açacaktır. Ve savaş gazisi Ron 'Ölü OzanlarDerneği" başkaldırı ve uyumsuzluğu irdeliyor Günü yakala, yaşamı avuçlaölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Society) / Yönetmen: Peter Weir / Senaryo: Tom Schulman / Görüntü: John Seale / Müzik: Maurice Jarre / Oyuncular: Robin NVilliams, Robert Sean Leonard, Ethan Havvke, JoshCharles / 1989 yapımı /129 dakika / Beyoğlu Emek.Kadıkoy Reks, Şafak-2. Ankara Akün. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — Carpe Di- em!.. ABD'nin doğu yakasında bulunan, sert disiplini ile ünlü \Velton yatılı okulunun yeni ede- biyat öğretmeni John Keating, kendisini merak ve şaşkınlıkla iz- leyen öğrencilerine ilk dersini bu mistik çağrıyla açacaktır: "Carpe Diem.'.. Günü Yakalayın.' Yaşamı Avuçlayın!.." Avustralya'nın 45 yaşındaki si- nema ustası Peter Weir, geçen yı- lın en önemli yapıtlan arasında yer alan son filmi Ölü Ozanlar Dernegi'nde (Dead Poets Society) insan yaşamının klasik sorunla- rından birine el atıyor: Baskı kar- şısında itaat yerine başkaldırı yo- luyla gerçek kişiliğin kurulması. Otoritenin uyumsuzluk yoluyla bertaraf edilmesi. Yaşamsal tavırda belirleyici ni- telik taşıyan katı eğitim sistemi, bunun aracı okullar, insanın öz- gürlük tutkusunu, arayışını (bu vazgeçilmez ozelliğini) irdelemek iste>'en sinemacılar için oldum ola- sı mükemmel bir mikrokozmos teşkil etti. Dikkatli ve derinlikli bir sinemanın temsilcisi olan Peter Wrir de aynı temelden hareket edi- yor Ölü Ozanlar Dernegi'nde. VVelton yatılı okuluna yeni atanan gelenek dışı tngiliz edebiyatı öğ- retmeni John Keating ile gelece- ğe farkL tutkularla bakan bir grup öğrencinın öyküsüdür anlatılan. İlk görüntülerle seyirciyi bu mikrokozmosun içine yerleştiriyor Weir. Seçkin ve geleneksel Welton yatılı okulu yeni bir öğretim yılı- na başlamaktadır. Bir önceki çağ-' dan kalma, "tarihi degerlere sım- sıkı baglı" bir törenle. Sene 1959'dur. Okul müdürü konuşma- sında -her yıl yaptığı gibi- Welton eğitiminin dört temel ilkesini vur- gular: Gelenek, disiplin, haysiyet ve çalışkanlık. Bu konuşmayı sessizce dinle- yenler arasında, kısa bir süre sonra John Keating'ın öğrencisi olarak yaşamları yepyeni bir boyut kaza- nacak olan yedi delikanlı vardır. Kişilık olarak birbirinden çok farklı, orta-üst sınıf mensubu, seç- kin, parlak, geleceğe düşlerin ara- lığından bakan yedi genç. Hepsi- ni de doktor, hukukçu, mühendis, iktisatçı gibi meslekler beklemek- tedir. Fakat ailelerinin yüksek beklentileri ile çelişen bir şey da- ha vardır onada: Gerçekten yap- mak istediklerinin, kendilerine çi- zilen yolla çelişkisi. yaşam" ilkelerini tanıtırken Kea- ting, ders kitabını bir yana iterek tümü yenilikçi, başkaldıncı, gele- nek karşıtı ozanlan örnek verir: Walt VVhilman, Percy Bysse Shd- ley, Alfred Lord Tennyson... Yedi öğrencisini, "yüreklerinin sesini dinlemeye", baskı altında tutulan düşlemlerini "serbesl bırakmaya" teşvik eder durmaksızın. Whit- man'a atıflar yaparak "Bana ho- cam demeyiıT der, "Beni bey kap- tan! diye cağınn." Kimdir bu "kaptan?" Gerçek, bir gün onaya çıkar: Keating de eskiden Welton'da okumuştur. Burada arkadaşlan ile "yeraltı" faaliyetine girmiş, gizli "Ölü Ozanlar DerneğT'ni kurmuştur. geçmeden "illegal" derneğin var- lığını keşfeden okul yönetimi ile takışacak, Keating'in işine "genç- leri yoldan çıkardığı için" son ve- rilecektir. Truffaufnun 400 Darbe'sini çağnştıran türden bir özgurlük tutkusunu dile getiren Ölü Ozan- lar Derneği'nin senaryosu Tom Schulman'a ait. Schulmad, öykü- ye yatılı okulda başmdan geçen- leri de yansılmış. Hancing Roek'ta Piknik (1975), Gelibolu (1981), Tehlikeli Yaşamın Yılı (1983), Ta- nık (1985) ve Sivrisinek SahOi (1986) gibi ince ve duyarlık dolu filmleriyle kendisine günumüz si- nemasmda saygın bir yer açan Pe- ter Weir, Avustralya'ya dönerken BİR ÖĞRETMEN VE 7 ÖĞRENCİ — Filmde VVelton vatılı okuluna yeni atanan gelenek dışı tngiliz edebiya! öğretmeni ile geleceğe farklı tulkularla bakan bir grup öğrencinın öyküsü anlatılıvor. Bu çelişkinin düğümlerini, Ro- bin Williams'ın olağanustü bir yo- rumla portresini çizdiği yeni öğ- retmen John Keating çözecektir. Sınıfa girdiği andan itibaren alı- şılmışın otesinde bir ortam yara- tır Keating. Edebiyat kitabının ba- şındaki "Berbat" önsözü hepsine tek tek yırttınr. "Kokuşmuş" fı- kirleri kafalara dikte etmeye kim- senin hakkı yoktur artık. Yaşam, gerçek sanatçılann, ozanlann gös- terdiği yol izlenerek "bir sanat gibi" görillmeli, yaşanmalıdır. Ta- nışma konuşmasında "tıp, ekono- mi, hukuk, fen seçkin meslekler- dir, yaşamda gereklidiıier" der Keating; "Fakal" diye sürdurür, "şiir, roraantizm, gnzeUik, a$k; bi- zi canlı kılan, yaşatanlar bunlar- dır." Keating'in dersleri, güç-bela beklenenbirer coşku gösterisine dönüşür hızla. "Sanat olarak Derneğin uyeleri okul yakınların- daki bir kovukta geceleri gizlice buluşmuş ve birbirlerine kendi ya- pıtlarını, Whitman ve diğerlerinin şiirlerini okumuşlardır. Ta ki "illegal" dernek ortaya çıkıncaya ve sert disiplin önlemleri ile kapa- tıhncaya kadar. Perry, Anderson ve beş arkada- şı, derneği yeniden kurarak Henry David Thoreau'nun deyişiyle "ya- şamın iliğini erameye" başlarlar aynı kovukta. "Carpe Dfem!" çağ- rısı yol gösterici olmuştur artık. Fakat sorunlar da yavaş yavaş be- lirecektir ufukta: Baba baskısı al- tında ezilen Perry, aktörlüğe yö- nelince, ailesinin direnişi karşısın- da derin bir bunalıma sürüklene- cektir. Grup içinde en guzel şiir- leri yazmaya başlayan sıkılgan Anderson, bir kıza "konuşma tek- lif ederek" aklına gelmeyecek "şeyleri" yaşayan Overstreet, çok uçakta "bir solukta" okumuş se- naryoyu. Şu ana kadar üzerinde çalıştığı "en iyi metin" olarak ni- telendiriyor. Weir'ın şiirsel, güvenli anlatı- mıyla usta işi bir yapıta dönüşen "Ölü Ozanlar Dernegi", hiç kuş- ku yok, "doln" ve "vurncu" an- lar yaşatacak sinemaseverlere. "Hababam Sınıfı" ile yetişen ku- şaklar, yatılı-yatısız okul mezun- lan, bu filmde yer yer nostaljik- hüzünlü, yer yer umutlu, sıcak tadlar bulacaklar. Ve hiç kuşku- suz "baskılı" (M.Ç.'ler ve "propagandacı" diğer gençler) "zincirii" ve "gndümlü" eğitim sistemimizin acılı tadı. sinema sa- lonunu terk ederken damaklara - uzun bir süre kaybolmamak üzere- yerleşecek. Carpe Diem'in bedeli bazı mekânlarda daha yük- sek ve trajik. Ölü Ozanlar Derne- ği'ni kaçırmayın. Kovic, "sıcak yuva"sından bir Meksika kerhanesine. her yerde, her çevrede yaşadığı duşkırıklık- larından sonra yepyeni bir çevre- ye, o gune dek "duşman" olarak gordüğü, savaş karşıtı protestocu çevrelere, "hipp>"lerin, zencilerin ve çeşitli azınlıklann oluşturduğu evlemlere katılarak bir "medya kahramanı" olup çıkacaktır. "Doğum Tarihi: 4 Temmuz", hemen söylemeli, müthiş bir usta- lıkla gerçekleştirilmiş çok etkile- yıci bir film. Kaçınılmaz olarak, tatsız bir gazete reklamı geliyor akla: Sanki "tokmak gibi" bir film bu!.. Daha jenerikten başla- yarak, Stone'un ustalığı (kimileri buna bezirgânlığı da diyebilir) bel- li oluyor: Dakik bir kurgu, baş- dondurucü bir tempo, sık sık baş- vurulan yavaş çekimler, Ennio Morricone'yi aratmayan ve fılmin yer yer duygusal, yer yer epik (des- tansı anlamına epik) havasının utanmasızca altını çizen (Oscarlı John VVilliams ımzalı) bir müzik... Ve şaşırtıcı bir kamera kullanımı: Savaş, kargaşa, miting vb. sahne- lerde elde taşınarak başdöndüru- cu bir hızla koşup duran, diğer sahnelerde şaryolann üzerinde ka- yan, dönen, çevrinen, ancak bir- kaç sahnede hareketsiz kaJması yeğlenmiş alabildiğine oynak bir kamera... Evet, bu "tokmak gibi" anlatıma yeğlenebilecek daha ın- celikli, mesafeli, saygıh anlatım bi- çimleri olabilir. Ama Oliver Sto- ne'un filmine sağladığı çekicilik de yadsınmamah. ' Filmin özüne gelince, onu da hemen söylemeli: Stone, Vietnam savaşma, bu savaşı çıkaranlara, birkaç kuşağı o uzak ülkede har- cıyanlara ve "tarihte hiç boyun eğ- memiş onurlu bir ulusu yenmeye kalkanlara" (bu sözler filmden), sinemada şimdiye dek gördüğu- muz en radikal ve tutarlı eleştiri- yi getiriyor. Yalnız Vietnam sava- şı değil, o savaşın gerisindeki tüm bir yönetım (Nixon yönetimi), gi- derek tüm bir politik sisıem de eleştiriliyor. Stone Vietnam'da si- vil halkın katledilmesi veya Kovic'- in vurulması gibi sahnelerde elde ettiği müthiş duygusallığı, politik içerikli sahnelerde aynı güçle ya- kalıyor: TV'de ikinci dönem aday- lığı için konuşan bir Nixon'ın gö- runtuleri önünde Kovic'in polisçe coplanması, Vietnam karşıtı bir mitingin dağıtılması gibi sahneler, çok temel bir eleştiriyi somutlaş- tırıyorlar. Elbette bu eleştiri sonsuza dek gitmiyor. Bu eleştiri, sonuç olarak belki yıne sistemi temize çıkanyor. Vie'nam'da tüm ideallerinin, inançlarının, inandığı değerlerin olümcül biçimde yaralandığını gö- ren ve çakıldığı tekerlekli sandal- >ede. ozlediği "savaş kahramanı" olmak yerine, bir "marjinal" ol- ma\a doğru giden, böylece klasik "Amerikan düşü"nü tersine yaşı- yan Kovic, sonunda başarıya ve une bu ters yoldan ulaşıyor, bir kitle iletişim kahramanı oluyor. Üstelik Vietnam, Nixon ve ABD'- nin komunizmi ezmek bahanesiy- le katıldığı tum savaşlar, ilerici Amerikan ve dünya kamuoyunda zaten mahkûm edilmedi mi? Ve film, içerdiği ağır eleştirilerin bir film boyunca da olsa yapılabile- ceğini gostermekle, sonuç olarak "Amerikan sistemi"ni savunmu- yor. yüceltmiyor mu? Kuşkusuz tum bunlar da doğ- ru. Yine de filmin ilk bakışta ge- tırdiği siyasal/toplumsal eleştiriyi yadsımak mumkun değil. Kimi sahnelerin başarısını da: Tek bir örnek vermek gerekirse, Kovic'in bir Meksika genelevinde, aslında yatamadığı bir fahişe>1e yatakta geçirdiği dakikalar kadar cinsel- liğin, cinsel yalnızlığın ve "iktidarsız" olmanın iç dramını duyuran bir sahneye ben sinema- da rastlamadım. "Doğum Tarihi: 4 Temmuz" kuşkusuz gorulmesi ve üzerinde düşunülmesi gereken bir film. Oscar'ı kaçırmasının te- mel nedeninin ise her şeye karşın Amerikan değerlerine karşı içer- diği eleştirinin dozu olduğunu dü- şunüyorum. Türk, İngiliz öğretmenlerin gözetim ve rehberliğinde 10-18 yaş grubu için hafta £73O Selco) Hareket 8 Temmuz 1990 Okul rehberlerince havaalanında karşılama ve uğurlama, özenle seçilmiş aile yanında tam pansiyon konaklama, haftada 15 ders ingilizce, sosyal ve sportif etkinlikler, yanm ve tam günlük geziler.^ katılım sertifikası fıyata dahildir ÇUçak biletf ve konut fonu hariç. fiyaf 15 kişifik ilk grubun oluşmasıyla geçerlicJr.) BARAT - Yurtdışı Lisan Okulları Temsilciliği Abide-I HUrrlyet Cd. Yonca Ap. No. 282 Kat4 O. 12 80270 Şlşll / İstanbul Tel: 147 44 88 -148 43 57 Fax & Telesekreter: 131 29 42 Telex: 39644 cya tr Alçakgönüllü bir doğa ressaım ALPAY KABACALI Şefik Bursalı'nın aramızdan ay- rılışıyla Türk resmi "üçüncii ku- şak"mın son temsilcilerinden bi- rini ve başarılı bir peyzaj sanatçı- sını yitirdi. Osman Hamdi Bey ve "Asker Ressamlar" kuşağıyla Batı anla- yışına yönelik resim sanatına ilk yonelişimizin ardından Avrupa'da öğrenim gören "Çallı Kuşagı"yla (İbrahim Çallı, Avni Lifij. Na- mık İsmail, Nazmi Ziya. Hikmet Onat. Feyhaman Duran vb.) bir donüm noktasına ulaşmışlı. Bu ikinci kuşak, akademide hocalık ederek Turk resminin -daha deği- şik eğilimlere yönelecek- uçuncü kuşağını da yetiştirdi: Zeki Koca- memi, Refik Epikman. Eşref Üren, Nurullah Berk. Mahmut Cûda ve Şefik Bursalı... 19O3'te Bursa'da doğan Şefik Bursalı, altı ay öneki görüşmemiz- de yaşamının donüm noktalarını kimi aynntılara da girerek anlat- mış. Özetlersek: Küçük yaşta babasını yitirdi; yoksulluk içinde büyüdu. Bursa'- da İttihat ve Terakki İlkokulu'nu ve rüşdiyeyi (ortaokul) bitirdi. Ge- çimini -arkadaşı Cemai Nadir gibi- tabelacılıktan sağlıyordu. O yıllannın en önemli "keşfi". Ulucami oldu. Sık sık bu gorkemli mimarı yapıya gidiyor, Kazasker Mustafa İzzet, Şeyh Hamdullah gibi en ünlü hattatlann yapıtları- nı izliyor, kopya etmeye çalışıyor- du. (Son yıllarına kadar bir 'amatör' olarak hattathği sürdür- dü.) Suluboya resimler de yapıyor, bunları kentin işlek caddelerinden birindeki kitapçı dükkânında sa- tışa sunuyordu. Istanbul'a gitmek için para biriktirmek zorundaydı. yordu. 1930'da akademiyi bitirdi ve Av- rupa sınavını kazandı. Ancak dünya ekonomik bunalımı ve dev- letin yeterli odeneği ayıramayışı yüzünden gidemedi. İzmir ve Konya'da öğretmenlik yaptı. 1934'te başlayan Konya dö- Yıllar boyu nice yoksulluğa katlanarak resim yapan bır ustasını daha yitirdi Türk resmi. Şefik Bursalı, evini ve resimlerini bir müzeye dönüştürülmek koşuluyla Kültür Bakanlığı'na bağışladı. Bursa işgal edildi, resimlerinin ahcısı Yunan subayları oldu. Is- tanbul'a gitme iznini de ancak merkez komutanına verdiği iki su- luboya sayesinde elde edebildi. 1921'de Sanayi-i Nefise Mekte- bi'ne (sonra Guzel Sanatlar Aka- demisi) girdi. Oğrenim giderleri- ni Bâbıâli Caddesi'ndeki tabelacı- lara tabela, matbaacılara resim ve başlık yaparak sağlayabiliyordu. Zaman zaman da dolandırılıyor, emeğinin karşılığını elde edemi- nemi, resmine Selçuklu yapıları- nın ve bozkınn girmesini sağladı. 1937'de Sovyet devriminin onuncu yılında Ankara'da açılan sergiye karşıhk olmak üzere Ata- türk'ün isteğiyle Salâh Cimcoz'un komiserliğinde Moskova, Kiev ve Leningrad'da düzenlenen Turk ressamları sergisinde alman tablo- ları ilgi gördü. Sergi daha sonra Bukreş. Belgrad ve Atina'ya götü- ruldu. 1938'de Güzel Sanatlar Akade- misi asistanlığına atandı. Kimi ho- calarla anlaşmazlığa düşunce, İs- tanbul Erkek Lisesi'nde surdurdu öğretmenliğini. Daha sonra aka- demiye döndu, 1968'de yaş had- dinden emekli olana kadar otuz yıl sürdü hocalığı. Devlet resim ve heykel sergile- rinde dort kez (1966, 1975, 1980, 1982) ödul kazandı, 1946 Ulusla- rarası UNESCO sergisine katıldı, I986'da Kültür Bakanlığı'nın 'Kül- tür ve Sanat Büyük Ödülü'ne de- ğer göruldü. 1987'de doğduğu so- kağa, "Ressam Şefik Bursalı Caddesi" adı verildi ve Bursa Kül- tur Park'a büstü dikildi. Yıllar boyu nice yoksulluğa, yoksunluğa katlanarak resim yap- mıştı. Yaşının ilerlediği bir dönem- de tablolarının büyük satış değe- ri kazanması, onu tesim satma he- vesine yöneltmedi. Yılda bir tek re- sim satmarun bile bir mutluluk ol- duğu, o parayla üst baş alındığı, bir çift iskarpin alındığı; elde avuçta kalırsa alacaklılara verildi- ği dönemleri adeta ozlemle anı- yordu. Gönıştüğümuzde, artık pa- rayı duşünmediğini; ara sıra canı isterse, alıcıyı gözü tutarsa resim sattığını söylemişti. (Sonunda evi- ni ve resimlerini, bir muzeye dö- nüştürülmek koşuluyla Kültür Ba- kanlığı'na bağışladı.) Çıktığı gunden beri izlediği Cumhuriyel de en eski okurların- dan birini yitirmiş oldu. Anısına saygı ile... Karaca anıldı • Kültür Servisi — Tiyatro ve sinema oyuncusu Muammer Karaca, olümunün 12. yılında dün Zincirlikuyu'daki mezan başında anıldı. 1978 yılında 72 yaşındayken ölen Karaca'nın anma toplantısındadostlan, ailesi ve yakınları yer aldı. Şehir Tiyatrosu'na 1925 yılında giren, 1933'te "Lüküs Hayat" operetiyle ünlenen Muammer Karaca, "Cibali Karakolu" ile buyük bir başan kazanmış, 1955'te Tünel'de Karaca Tiyatrosu'nu kurarak burada "Etnan Bey Duymasın", "Senatör", "Lahmacun Cumhuriyeti" gibi oyunlar sergilemişti. "Giselle* Istanbnl'da • Kültür Servisi — İstanbul Devlet Opera ve Balesi, A. Adam'ın iki perdelik romantik balesi "Giselle"i sergilemeye başladı. Oytun Turfanda'nın sahneye koyduğu yapıtın kordo bale şefi Yüksel Ersin. Orkestrayı ise Elşad Bagirov yönetiyor. "Gisselle"de başlıca rolleri Sibel Sürel Uğurlu, Oktay Keresteci, Hülya Aksular, Haldun Yedican, Selçuk Borak, Ümit Karabel, Tuvana Tuncer, Barlas Kobaner, Dikmen Sezer, Deniz Berge, Nil Berkan ve Pıtırcık Akkerman paylaşıyorlar. Alantar serçisi • Kültür Servisi — Cent Alantar'ın suluboya resimlerinden oluşan sergisi yarın İslam Tarih Sanat Araştırma Merkezi'nin Yıldız Sarayı Çit Kasn'ndaki salonunda açılıyor. Sanatçının, Büyükada'nın köşkleri ve Boğaziçi'nin ünlü yalılannı konu alan yaklaşık 50 tablosunun yer alacağı "Eski Türk Mekânlan" sergisi 31 mayısa dek açık kalacak. 1960 doğumlu olan ve Paris Üniversitesi Mimarlık Fakultesi'nden mezun olduktan sonra Paris Üniversitesi'nde "Geleneksel Türk Evi" teziyle doktor unvanı alan Alantar, çeşitli uluslararası yarışmalarda ödüller kazandı. Liz Taylor iyileşiyor • LOSANGELES(AA) — Viral zatürree teşhisiyle tedavi altında bulunan 'menekşe gözlü' ünlü yıldız Liz Taylor yoğun bakımdan çıktı. St. John's Hastanesi yetkilileri, 11 gündür hastanede olan ünlü sanatçının durumunun iyiye gittiğini ve yoğun bakımdan çıkarılarak onceki gün özel bir odaya nakledildiğini bildirdiler. 58 yaşındaki sanatçı için doktorlar geçen hafta, yaşam a şansının az olduğunu söylemişlerdi. Ancak hastane yetkilileri, kaydedilen olumlu gelişmeler ışığında, Liz Taylor'ın artık yeniden sağlığına kavuşacağına inandıklannı belirttiler. Liz Taylor'ın en az bir hafta daha hastanede kalması bekliyor. 'Happining'e yasak • Kültür Servisi — Adnan Tönel ve arkadaşlarından kurulu "Karga Topluluğu"nun dünktt gösterisi ertelendi. Kumkapı'da dün saat 15.00'te "Yansıma" konulu bir 'happining' (doğal oluşum) düzenleyecek olan Karga Topluluğu'nun, gösterisini polisçe yapılan tebligat sonucu ertelediği bildirildi. Tebligatta "happining"in toplu gösteri ve yürüyüşlerle ilgili yasa kapsamına girdiği ve yasak olduğunun belirtildiği öğrenildi. Garbo'nun varisi yegeni • NEW YORK (AA) — New York'ta geçen hafta ölen unlu aktris Greta Garbo'nun, tüm mirasını yeğeni Gray Reisfield'e bıraktığı bildirildi. Aktrisin avukatı Theodore Kurz, bazı söylentilerin aksine Greta Garbo'nun çok iyi hazırlanmış bir vasiyet bıraktığını söyledi. Kurz, ABD'de yaşayan Bayan Reisfield'in Garbo'nun en yakın dostu, akrabası ve sırdaşı olduğunu da belirtti. IBUGÜN • Gülhane'deşenlik Gülhane Çocuk ve Genclik Festivali süruyor. Çocuk Tiyatrosu'nun "Cinli Canlı Çok Heyecanlı" oyunu, Çin Çocuk Müzik Akrobasi ve Dans Topluluğu'nun gösterileri, Fusun önal konseri Gülhane Parkı'nda izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle