Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 NtSAN 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURlYET/5
Üç ressamdan sergi
• Kültiir Servisi — Altunay Geciroğlu, Gülçin Anıl ve
Tunca Bukesoy'un karma resim sergisi, 5 Mayıs 1990
tarihine kadar Ürün Sanat Gaierisi'nde (Asmaiımescit
Sokak, Tunel) açık kalacak. Daha önceleri farklı
mesleklerde çahşmalanna karşın resim yapmaya
başlayarak renk ve desen eğitimlerini sürdüren ve 4 kez
sergilere katılan Geciroğlu, Anıl ve Bükesoy bu sergiyle
ilk kez birlikte bir karma resim sergisi gerçekleştiriyorlar.
Toplam 30 yapıtın yer aldığı sergıde, Altunay
Geciroğlu'nun insan figürlerini işlediği tuval üzerine
yağlıboya tablosu da (yukarıda) görülebilir.
Devrim ErbiTin yapıtlan
• Kültiir Servisi — Ressam Devrim Erbil'in kâğıt
uzerine ipek baskı ve tuval uzerine akrilik çalışmalannın
yer aldığı resim sergisi, 4-25 Mayıs 1990 tarihleri arasında
Harbiye Garanti Sanat Gaierisi'nde açık kalacak. Resim
çahşmalanna 1955 yılında girdiği İstanbul Devlet Güzel
sanatlar Akademisi'nde Halil Dikmen, Bedri Rahmi
Eyuboğlu'nun öğrencisi olarak başlayan Erbil, "Soyutçu
7'ler" ve "Mavi" gruplarını kurdu. Yurtiçi ve yurtdışında
50'yi aşkın kişisel sergi açan ve karma sergilere
yapıtlarını veren Devrim Erbil'in resmi kurumlarda ve
özel koleksiyonlarda resimleri yer alıyor. Halen Yıldız
Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölum Başkanlığı yapan
Devrim Erbil, 7 kez ödül kazandı.
Karma resim sergisi
• Kültiir Servisi — Moda. Benadam Sanat
Galerisi'ndeki Birinci Karma Resim Sergisi, 5-31 Mayıs
1990. tarihleri arasında açık kalacak. Sergide, Hasan
Vecih Bereketoğlu, Şefik Bursalı, Abdullah Çizgen,
Hamit Görele, Ercüment Kalmık, Hikmet Onat, Halil
Paşa, İbrahim Safi, Eşref Üren, Nuri Abaç, İsmail
Altınok, Aydın Ayan, Mustafa Ayaz, Gül Derman,
Abidin Dino, Devrim Erbil, Turan Erol, B. Rahmi
Eyuboğlu, Nedim Günsur, Ergin İnan, Nuri İyem, Yalçın
Gökçebağ, Mustafa Pilevneli, Türkân Torumtay, Adnan
Turani, Berna Türemen, A.İsmail Türemen, Burhan
Uygur ve Hüseyin Yüce'nin yapıtlan yer alıyor.
Essen film festivali
• ESSEN (AA) — Federal Almanya'nın Essen kentinde
düzenlenen yeni Türk filmleri festivali çerçevesinde
filmlerin gösterilmesine başlandı. Tttrkiye ve yurtdışında
çevrilmiş olan ve 6 sinemada birden gösterime giren
fılmler arasında "Yanlış Cennetten Ayrılık", "Gömlek",
"Sis", "Metin", "Yabancı Damat", "Polis", "ölmez
Ağaç", "Bir Avuç Cennet", "Yoksul", "Gece Yolculuğu",
"Yer Demir Gök Bakır", "Vatan Yolu" ve "Yılan
Ölmelidir" adlı filmler bulunuyor. Eski Essen'deki kapalı
bulunan Carl maden ocağı konferans salonunda da ilk
akşam, "Türk sinemasındaki gelişmeler" konusunda bir
panel düzenlendi. Panele, Turkiye'den davet edilen
yönetmen Orhan Oğuz, Fatma Girik, Tarık Akan,
yapımcılardan Şeref Gür, Şerif Gören, Ali Özgentürk ve
çok sayıda Türk ve Alman izleyici katıldı.
Azerbaycan Tîyatrosu
• İSTANBUL (AA) — Azerbaycan Devlet Akademik
Dram Tiyatrosu, İstanbul ve Ankara'da oyunlar
sergilemek üzere Türkiye'ye gelecek. Türk Dünyası
Araştırma Vakfı'nın çağrılısı olarak Istanbul'a gelecek
olan topluluk, 5, 6, 7 ve 8 mayıs tarihlerinde Atatürk
Kültür Merkezi Büyuk Salonu'nda iki ayrı oyun
sahneleyecek. İlyas Efendiyev'in yazdığı, müziğini Emin
Sabitoğlu'nun bestelediği ve Merahim Ferzalibov'un
yönettiği oyunlardan "Bizim Geribe Taleyimiz (Bizim
Garip Talihimiz)" adlı oyun, 5 mayıs cumartesi günü
saat 21.30'da, 6 mayıs pazar gunü de saat 14.00 ve
21.00'de sahnelenecek. "Sevgililerin Cehennemde Vuslatı"
adlı oyun da 7 ve 8 mayıs pazartesi ve salı günleri saat
21.30'da sahnelenecek. İConuk topluluk, 10 mayıs
perşembe günu aynı oyunları sergilemek üzere Ankara'ya
gidecek. Oyunlar, 12 ve 13 mavıs tarihlerinde Ankara
Büyük Tiyatro'da sahneye konulacak.
Video Film dergisi
• Kültür Servisi — Aylık olarak yayımlanan Video Film
dergisi, nisan 1990 sayısıyla 6. sayısına ulaştı. Video ve
sinema iletişimini birbirinden ayırmayan ve birbirlerini
tamamladıklarını kabul eden derginin bu sayısında,
ağırlıklı olarak belediyeler ve uydu yayınlar konusu
işleniyor. Konuyla ilgili olarak İzmit Belediye Başkanı
Sefa Sirmen'in konuşması dergide yer alıyor. Sungu
Çapan'ın "62. Oscar Ödülleri" başlıklı yazısının yanı
sıra, "Kısa metraj yeraltı sinemasıdır" diyen yönetmen
Erden Kıral'la yapılan bir soyleşi de dergide yer alan
yazılar arasında bulunuyor. Ayrıca yönetmen Kusturika
ile "Çingene Zamanf" filmi üzerine söyleşi, Ava Gardner
ile bir deneme ve ayın filmi "Camille Claudel" yazılan
derginin diğer sayfalarının oluşturuyor.
'Doğum Tarihi: 4 Temmuz' sinemanın en savaş karşıtıfılmlerinden biri
Vietnam savaşı, Amerikan düşüD o g u m T a r i h i : 4 T e m m o z (Born on the Fourth of
Jully) / Yönetmen: Oliver Stone / Senaryo: Ron Kovic,
Oliver Stone / Görüntü: Robert Richardson / Müzik:
John Williams / Oyuneular: Tom Cruise, Willem Dafoe,
Kyra Sedvvick, Raymond J. Barry, Caroline Cava, Josh
Evans, Bryan Larkin / L'IP yapımı / 145 dakika /
Suadiye Atlantik, Kadıköy As, Bakırköy 74, Beyoğlu
Atlas. Osmanbey Gazi. Ankara Metropol, Izmir Deniz.
sında olduğu gibi, aşkta da yenil-
giyi tadan genç Ron, tüm gençle-
ri göreve çağıran Sam Amca'nın
çağrılarına, komunizmi nerde
olursa olsun (hatta evden 20 bin
km uzaktaki Vietnam batakhkla-
rında olsa bile) ezmek gereğini
haykıran "hamasi" sovlevlere,
Başkan Kennedv'nin TV ekranla-
rından yankılanan, "Ülkemiz bi-
ze ne verebilir diye sormayın... Biz
ülkemiz için ne yapabiliriz diye
sorun" mesajına ve de "En erkek,
en yurekli, en yetenekli olanlan"
ve yalnız onları çatısı altında top-
ladığını ilan eden Amerikan deniz
birliklerınin pırıltısına kapılarak
kendisini Vietnam'da buluyor. Bir
"mezunitet balosu"nda "Moon
River"la edilen duş gibi bir dans-
tan sonra, birden Vietnam!..
Genç adam, savaşın vaat edilen
"kola>" ve "onurlu" bir iş olma-
dığını, gereğinde çoluk-cocuk,
yaşlı-kadın demeden sivil halkı öl-
durmenin, giderek şaşkınlık için-
de kendi arkadaşım da vurmanın
savaşın doğal gereklennden oldu-
ğunu anlıyor. Sakatlanıp iğrenç
bir hastanede ve inanılmaz bir
pisliğin ortasında kaldığında. bir
ATILLA DORSAY
Gunümüz Amerikan sineması
içinde önemli bir yere sahip olan,
tüm sinema seruvenini ("Salva-
dor"dan başlayarak "Müfreze",
"Wdl Street", "Sırdaş Radyo") ul-
kemizde de izlediğimiz Oliver Sto-
ne, "Müfreze"den 4 yıl sonra. ye-
niden Vietnam'a donuyor. Yonet-
meni derinden etkilediği anlaşılan
Vietnam (sanatçı Vietnam'da bu-
lunmuş ve savaşı tanımış) bu kez,
doğrudan doğruya savaşı ele al-
mamakla birlikte sinema tarihin-
de yapılmış en savaş karşıtı film-
lerden birine yol açıyor.
"Dogum Tarihi: 4 Temmuz",
gerçekten de ABD'nın "ulusal
bayramı" olan 4 Temmuz'la sıkı
bir ilişki içinde gelişen bir öykü.
Vietnam gazısi Ron Kovic'in ya-
şamından ve yazdığı kitaptan yo-
la çıkan filmde? 4 Temmuz, bir
yandan Kovic'in gerçek doğum ta-
rihi. Öte yandan Kovic'in ve onun-
la birlikte Vietnam'da savaşmış
tüm bir (birkaç) kuşağın inançla-
rını simgeliyor: Vatan. görev, tan-
n, aile vb. tüm bir inançlar bütu-
nu... Katıldığı güreş ;ampiyona-
RADİKAL VE TUTARLI ELEŞTİRİ — Vietnam gazisi Ron Ko-
vic'in yaşamından ve vazdığı kitaplan yola çıkan filmde savaşın ge-
risindeki tum vönetim.giderek tum bir politik sistemeleştiriliyor.
doktor. "Savaş yaralılan için ne
>azık ki bütçede para yok" deyi-
verecektır. Kendisini onayla, yü-
reklendirmeyle, neredeyse sevinç-
le savaşa göndermiş olan tum ya-
kınları \e çevresi ona artık bir
"kahraman" gibi değil, yaşamını
tekerleklı >andalyede geçirmeye
mahkûm bir zavallı bir "kader
kurbanı" gibi bakmaya başlaya-
cak, ulkenin her yanında yükse-
len savaş karşıtı. Vietnam aleyh-
tarı gösteriler, genç adamın tüm
geçmişini, inançlarını ve yaşamı-
nı yeniden düşunüp tartmasına
yol açacaktır. Ve savaş gazisi Ron
'Ölü OzanlarDerneği" başkaldırı ve uyumsuzluğu irdeliyor
Günü yakala, yaşamı avuçlaölü Ozanlar Derneği
(Dead Poets Society) /
Yönetmen: Peter Weir /
Senaryo: Tom Schulman /
Görüntü: John Seale /
Müzik: Maurice Jarre /
Oyuncular: Robin NVilliams,
Robert Sean Leonard,
Ethan Havvke, JoshCharles /
1989 yapımı /129 dakika /
Beyoğlu Emek.Kadıkoy Reks,
Şafak-2. Ankara Akün.
YAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — Carpe Di-
em!.. ABD'nin doğu yakasında
bulunan, sert disiplini ile ünlü
\Velton yatılı okulunun yeni ede-
biyat öğretmeni John Keating,
kendisini merak ve şaşkınlıkla iz-
leyen öğrencilerine ilk dersini bu
mistik çağrıyla açacaktır: "Carpe
Diem.'.. Günü Yakalayın.' Yaşamı
Avuçlayın!.."
Avustralya'nın 45 yaşındaki si-
nema ustası Peter Weir, geçen yı-
lın en önemli yapıtlan arasında
yer alan son filmi Ölü Ozanlar
Dernegi'nde (Dead Poets Society)
insan yaşamının klasik sorunla-
rından birine el atıyor: Baskı kar-
şısında itaat yerine başkaldırı yo-
luyla gerçek kişiliğin kurulması.
Otoritenin uyumsuzluk yoluyla
bertaraf edilmesi.
Yaşamsal tavırda belirleyici ni-
telik taşıyan katı eğitim sistemi,
bunun aracı okullar, insanın öz-
gürlük tutkusunu, arayışını (bu
vazgeçilmez ozelliğini) irdelemek
iste>'en sinemacılar için oldum ola-
sı mükemmel bir mikrokozmos
teşkil etti. Dikkatli ve derinlikli bir
sinemanın temsilcisi olan Peter
Wrir de aynı temelden hareket edi-
yor Ölü Ozanlar Dernegi'nde.
VVelton yatılı okuluna yeni atanan
gelenek dışı tngiliz edebiyatı öğ-
retmeni John Keating ile gelece-
ğe farkL tutkularla bakan bir grup
öğrencinın öyküsüdür anlatılan.
İlk görüntülerle seyirciyi bu
mikrokozmosun içine yerleştiriyor
Weir. Seçkin ve geleneksel Welton
yatılı okulu yeni bir öğretim yılı-
na başlamaktadır. Bir önceki çağ-'
dan kalma, "tarihi degerlere sım-
sıkı baglı" bir törenle. Sene
1959'dur. Okul müdürü konuşma-
sında -her yıl yaptığı gibi- Welton
eğitiminin dört temel ilkesini vur-
gular: Gelenek, disiplin, haysiyet
ve çalışkanlık.
Bu konuşmayı sessizce dinle-
yenler arasında, kısa bir süre sonra
John Keating'ın öğrencisi olarak
yaşamları yepyeni bir boyut kaza-
nacak olan yedi delikanlı vardır.
Kişilık olarak birbirinden çok
farklı, orta-üst sınıf mensubu, seç-
kin, parlak, geleceğe düşlerin ara-
lığından bakan yedi genç. Hepsi-
ni de doktor, hukukçu, mühendis,
iktisatçı gibi meslekler beklemek-
tedir. Fakat ailelerinin yüksek
beklentileri ile çelişen bir şey da-
ha vardır onada: Gerçekten yap-
mak istediklerinin, kendilerine çi-
zilen yolla çelişkisi.
yaşam" ilkelerini tanıtırken Kea-
ting, ders kitabını bir yana iterek
tümü yenilikçi, başkaldıncı, gele-
nek karşıtı ozanlan örnek verir:
Walt VVhilman, Percy Bysse Shd-
ley, Alfred Lord Tennyson... Yedi
öğrencisini, "yüreklerinin sesini
dinlemeye", baskı altında tutulan
düşlemlerini "serbesl bırakmaya"
teşvik eder durmaksızın. Whit-
man'a atıflar yaparak "Bana ho-
cam demeyiıT der, "Beni bey kap-
tan! diye cağınn."
Kimdir bu "kaptan?" Gerçek,
bir gün onaya çıkar: Keating de
eskiden Welton'da okumuştur.
Burada arkadaşlan ile "yeraltı"
faaliyetine girmiş, gizli "Ölü
Ozanlar DerneğT'ni kurmuştur.
geçmeden "illegal" derneğin var-
lığını keşfeden okul yönetimi ile
takışacak, Keating'in işine "genç-
leri yoldan çıkardığı için" son ve-
rilecektir.
Truffaufnun 400 Darbe'sini
çağnştıran türden bir özgurlük
tutkusunu dile getiren Ölü Ozan-
lar Derneği'nin senaryosu Tom
Schulman'a ait. Schulmad, öykü-
ye yatılı okulda başmdan geçen-
leri de yansılmış. Hancing Roek'ta
Piknik (1975), Gelibolu (1981),
Tehlikeli Yaşamın Yılı (1983), Ta-
nık (1985) ve Sivrisinek SahOi
(1986) gibi ince ve duyarlık dolu
filmleriyle kendisine günumüz si-
nemasmda saygın bir yer açan Pe-
ter Weir, Avustralya'ya dönerken
BİR ÖĞRETMEN VE 7 ÖĞRENCİ — Filmde VVelton vatılı okuluna yeni atanan gelenek dışı tngiliz
edebiya! öğretmeni ile geleceğe farklı tulkularla bakan bir grup öğrencinın öyküsü anlatılıvor.
Bu çelişkinin düğümlerini, Ro-
bin Williams'ın olağanustü bir yo-
rumla portresini çizdiği yeni öğ-
retmen John Keating çözecektir.
Sınıfa girdiği andan itibaren alı-
şılmışın otesinde bir ortam yara-
tır Keating. Edebiyat kitabının ba-
şındaki "Berbat" önsözü hepsine
tek tek yırttınr. "Kokuşmuş" fı-
kirleri kafalara dikte etmeye kim-
senin hakkı yoktur artık. Yaşam,
gerçek sanatçılann, ozanlann gös-
terdiği yol izlenerek "bir sanat
gibi" görillmeli, yaşanmalıdır. Ta-
nışma konuşmasında "tıp, ekono-
mi, hukuk, fen seçkin meslekler-
dir, yaşamda gereklidiıier" der
Keating; "Fakal" diye sürdurür,
"şiir, roraantizm, gnzeUik, a$k; bi-
zi canlı kılan, yaşatanlar bunlar-
dır."
Keating'in dersleri, güç-bela
beklenenbirer coşku gösterisine
dönüşür hızla. "Sanat olarak
Derneğin uyeleri okul yakınların-
daki bir kovukta geceleri gizlice
buluşmuş ve birbirlerine kendi ya-
pıtlarını, Whitman ve diğerlerinin
şiirlerini okumuşlardır. Ta ki
"illegal" dernek ortaya çıkıncaya
ve sert disiplin önlemleri ile kapa-
tıhncaya kadar.
Perry, Anderson ve beş arkada-
şı, derneği yeniden kurarak Henry
David Thoreau'nun deyişiyle "ya-
şamın iliğini erameye" başlarlar
aynı kovukta. "Carpe Dfem!" çağ-
rısı yol gösterici olmuştur artık.
Fakat sorunlar da yavaş yavaş be-
lirecektir ufukta: Baba baskısı al-
tında ezilen Perry, aktörlüğe yö-
nelince, ailesinin direnişi karşısın-
da derin bir bunalıma sürüklene-
cektir. Grup içinde en guzel şiir-
leri yazmaya başlayan sıkılgan
Anderson, bir kıza "konuşma tek-
lif ederek" aklına gelmeyecek
"şeyleri" yaşayan Overstreet, çok
uçakta "bir solukta" okumuş se-
naryoyu. Şu ana kadar üzerinde
çalıştığı "en iyi metin" olarak ni-
telendiriyor.
Weir'ın şiirsel, güvenli anlatı-
mıyla usta işi bir yapıta dönüşen
"Ölü Ozanlar Dernegi", hiç kuş-
ku yok, "doln" ve "vurncu" an-
lar yaşatacak sinemaseverlere.
"Hababam Sınıfı" ile yetişen ku-
şaklar, yatılı-yatısız okul mezun-
lan, bu filmde yer yer nostaljik-
hüzünlü, yer yer umutlu, sıcak
tadlar bulacaklar. Ve hiç kuşku-
suz "baskılı" (M.Ç.'ler ve
"propagandacı" diğer gençler)
"zincirii" ve "gndümlü" eğitim
sistemimizin acılı tadı. sinema sa-
lonunu terk ederken damaklara -
uzun bir süre kaybolmamak
üzere- yerleşecek. Carpe Diem'in
bedeli bazı mekânlarda daha yük-
sek ve trajik. Ölü Ozanlar Derne-
ği'ni kaçırmayın.
Kovic, "sıcak yuva"sından bir
Meksika kerhanesine. her yerde,
her çevrede yaşadığı duşkırıklık-
larından sonra yepyeni bir çevre-
ye, o gune dek "duşman" olarak
gordüğü, savaş karşıtı protestocu
çevrelere, "hipp>"lerin, zencilerin
ve çeşitli azınlıklann oluşturduğu
evlemlere katılarak bir "medya
kahramanı" olup çıkacaktır.
"Doğum Tarihi: 4 Temmuz",
hemen söylemeli, müthiş bir usta-
lıkla gerçekleştirilmiş çok etkile-
yıci bir film. Kaçınılmaz olarak,
tatsız bir gazete reklamı geliyor
akla: Sanki "tokmak gibi" bir
film bu!.. Daha jenerikten başla-
yarak, Stone'un ustalığı (kimileri
buna bezirgânlığı da diyebilir) bel-
li oluyor: Dakik bir kurgu, baş-
dondurucü bir tempo, sık sık baş-
vurulan yavaş çekimler, Ennio
Morricone'yi aratmayan ve fılmin
yer yer duygusal, yer yer epik (des-
tansı anlamına epik) havasının
utanmasızca altını çizen (Oscarlı
John VVilliams ımzalı) bir müzik...
Ve şaşırtıcı bir kamera kullanımı:
Savaş, kargaşa, miting vb. sahne-
lerde elde taşınarak başdöndüru-
cu bir hızla koşup duran, diğer
sahnelerde şaryolann üzerinde ka-
yan, dönen, çevrinen, ancak bir-
kaç sahnede hareketsiz kaJması
yeğlenmiş alabildiğine oynak bir
kamera... Evet, bu "tokmak gibi"
anlatıma yeğlenebilecek daha ın-
celikli, mesafeli, saygıh anlatım bi-
çimleri olabilir. Ama Oliver Sto-
ne'un filmine sağladığı çekicilik de
yadsınmamah. '
Filmin özüne gelince, onu da
hemen söylemeli: Stone, Vietnam
savaşma, bu savaşı çıkaranlara,
birkaç kuşağı o uzak ülkede har-
cıyanlara ve "tarihte hiç boyun eğ-
memiş onurlu bir ulusu yenmeye
kalkanlara" (bu sözler filmden),
sinemada şimdiye dek gördüğu-
muz en radikal ve tutarlı eleştiri-
yi getiriyor. Yalnız Vietnam sava-
şı değil, o savaşın gerisindeki tüm
bir yönetım (Nixon yönetimi), gi-
derek tüm bir politik sisıem de
eleştiriliyor. Stone Vietnam'da si-
vil halkın katledilmesi veya Kovic'-
in vurulması gibi sahnelerde elde
ettiği müthiş duygusallığı, politik
içerikli sahnelerde aynı güçle ya-
kalıyor: TV'de ikinci dönem aday-
lığı için konuşan bir Nixon'ın gö-
runtuleri önünde Kovic'in polisçe
coplanması, Vietnam karşıtı bir
mitingin dağıtılması gibi sahneler,
çok temel bir eleştiriyi somutlaş-
tırıyorlar.
Elbette bu eleştiri sonsuza dek
gitmiyor. Bu eleştiri, sonuç olarak
belki yıne sistemi temize çıkanyor.
Vie'nam'da tüm ideallerinin,
inançlarının, inandığı değerlerin
olümcül biçimde yaralandığını gö-
ren ve çakıldığı tekerlekli sandal-
>ede. ozlediği "savaş kahramanı"
olmak yerine, bir "marjinal" ol-
ma\a doğru giden, böylece klasik
"Amerikan düşü"nü tersine yaşı-
yan Kovic, sonunda başarıya ve
une bu ters yoldan ulaşıyor, bir
kitle iletişim kahramanı oluyor.
Üstelik Vietnam, Nixon ve ABD'-
nin komunizmi ezmek bahanesiy-
le katıldığı tum savaşlar, ilerici
Amerikan ve dünya kamuoyunda
zaten mahkûm edilmedi mi? Ve
film, içerdiği ağır eleştirilerin bir
film boyunca da olsa yapılabile-
ceğini gostermekle, sonuç olarak
"Amerikan sistemi"ni savunmu-
yor. yüceltmiyor mu?
Kuşkusuz tum bunlar da doğ-
ru. Yine de filmin ilk bakışta ge-
tırdiği siyasal/toplumsal eleştiriyi
yadsımak mumkun değil. Kimi
sahnelerin başarısını da: Tek bir
örnek vermek gerekirse, Kovic'in
bir Meksika genelevinde, aslında
yatamadığı bir fahişe>1e yatakta
geçirdiği dakikalar kadar cinsel-
liğin, cinsel yalnızlığın ve
"iktidarsız" olmanın iç dramını
duyuran bir sahneye ben sinema-
da rastlamadım. "Doğum Tarihi:
4 Temmuz" kuşkusuz gorulmesi
ve üzerinde düşunülmesi gereken
bir film. Oscar'ı kaçırmasının te-
mel nedeninin ise her şeye karşın
Amerikan değerlerine karşı içer-
diği eleştirinin dozu olduğunu dü-
şunüyorum.
Türk, İngiliz öğretmenlerin gözetim ve rehberliğinde
10-18 yaş grubu için
hafta £73O
Selco)
Hareket 8 Temmuz 1990
Okul rehberlerince
havaalanında karşılama
ve uğurlama,
özenle seçilmiş aile yanında
tam pansiyon konaklama,
haftada 15 ders ingilizce,
sosyal ve sportif etkinlikler,
yanm ve tam günlük geziler.^
katılım sertifikası
fıyata dahildir
ÇUçak biletf ve konut fonu hariç. fiyaf 15 kişifik ilk grubun oluşmasıyla geçerlicJr.)
BARAT - Yurtdışı Lisan Okulları Temsilciliği
Abide-I HUrrlyet Cd. Yonca Ap. No. 282 Kat4 O. 12 80270 Şlşll / İstanbul
Tel: 147 44 88 -148 43 57 Fax & Telesekreter: 131 29 42 Telex: 39644 cya tr
Alçakgönüllü bir doğa ressaım
ALPAY KABACALI
Şefik Bursalı'nın aramızdan ay-
rılışıyla Türk resmi "üçüncii ku-
şak"mın son temsilcilerinden bi-
rini ve başarılı bir peyzaj sanatçı-
sını yitirdi.
Osman Hamdi Bey ve "Asker
Ressamlar" kuşağıyla Batı anla-
yışına yönelik resim sanatına ilk
yonelişimizin ardından Avrupa'da
öğrenim gören "Çallı Kuşagı"yla
(İbrahim Çallı, Avni Lifij. Na-
mık İsmail, Nazmi Ziya. Hikmet
Onat. Feyhaman Duran vb.) bir
donüm noktasına ulaşmışlı. Bu
ikinci kuşak, akademide hocalık
ederek Turk resminin -daha deği-
şik eğilimlere yönelecek- uçuncü
kuşağını da yetiştirdi: Zeki Koca-
memi, Refik Epikman. Eşref
Üren, Nurullah Berk. Mahmut
Cûda ve Şefik Bursalı...
19O3'te Bursa'da doğan Şefik
Bursalı, altı ay öneki görüşmemiz-
de yaşamının donüm noktalarını
kimi aynntılara da girerek anlat-
mış. Özetlersek:
Küçük yaşta babasını yitirdi;
yoksulluk içinde büyüdu. Bursa'-
da İttihat ve Terakki İlkokulu'nu
ve rüşdiyeyi (ortaokul) bitirdi. Ge-
çimini -arkadaşı Cemai Nadir
gibi- tabelacılıktan sağlıyordu.
O yıllannın en önemli "keşfi".
Ulucami oldu. Sık sık bu gorkemli
mimarı yapıya gidiyor, Kazasker
Mustafa İzzet, Şeyh Hamdullah
gibi en ünlü hattatlann yapıtları-
nı izliyor, kopya etmeye çalışıyor-
du. (Son yıllarına kadar bir
'amatör' olarak hattathği sürdür-
dü.)
Suluboya resimler de yapıyor,
bunları kentin işlek caddelerinden
birindeki kitapçı dükkânında sa-
tışa sunuyordu. Istanbul'a gitmek
için para biriktirmek zorundaydı.
yordu.
1930'da akademiyi bitirdi ve Av-
rupa sınavını kazandı. Ancak
dünya ekonomik bunalımı ve dev-
letin yeterli odeneği ayıramayışı
yüzünden gidemedi.
İzmir ve Konya'da öğretmenlik
yaptı. 1934'te başlayan Konya dö-
Yıllar boyu nice yoksulluğa
katlanarak resim yapan bır
ustasını daha yitirdi Türk
resmi. Şefik Bursalı, evini
ve resimlerini bir müzeye
dönüştürülmek koşuluyla
Kültür Bakanlığı'na
bağışladı.
Bursa işgal edildi, resimlerinin
ahcısı Yunan subayları oldu. Is-
tanbul'a gitme iznini de ancak
merkez komutanına verdiği iki su-
luboya sayesinde elde edebildi.
1921'de Sanayi-i Nefise Mekte-
bi'ne (sonra Guzel Sanatlar Aka-
demisi) girdi. Oğrenim giderleri-
ni Bâbıâli Caddesi'ndeki tabelacı-
lara tabela, matbaacılara resim ve
başlık yaparak sağlayabiliyordu.
Zaman zaman da dolandırılıyor,
emeğinin karşılığını elde edemi-
nemi, resmine Selçuklu yapıları-
nın ve bozkınn girmesini sağladı.
1937'de Sovyet devriminin
onuncu yılında Ankara'da açılan
sergiye karşıhk olmak üzere Ata-
türk'ün isteğiyle Salâh Cimcoz'un
komiserliğinde Moskova, Kiev ve
Leningrad'da düzenlenen Turk
ressamları sergisinde alman tablo-
ları ilgi gördü. Sergi daha sonra
Bukreş. Belgrad ve Atina'ya götü-
ruldu.
1938'de Güzel Sanatlar Akade-
misi asistanlığına atandı. Kimi ho-
calarla anlaşmazlığa düşunce, İs-
tanbul Erkek Lisesi'nde surdurdu
öğretmenliğini. Daha sonra aka-
demiye döndu, 1968'de yaş had-
dinden emekli olana kadar otuz
yıl sürdü hocalığı.
Devlet resim ve heykel sergile-
rinde dort kez (1966, 1975, 1980,
1982) ödul kazandı, 1946 Ulusla-
rarası UNESCO sergisine katıldı,
I986'da Kültür Bakanlığı'nın 'Kül-
tür ve Sanat Büyük Ödülü'ne de-
ğer göruldü. 1987'de doğduğu so-
kağa, "Ressam Şefik Bursalı
Caddesi" adı verildi ve Bursa Kül-
tur Park'a büstü dikildi.
Yıllar boyu nice yoksulluğa,
yoksunluğa katlanarak resim yap-
mıştı. Yaşının ilerlediği bir dönem-
de tablolarının büyük satış değe-
ri kazanması, onu tesim satma he-
vesine yöneltmedi. Yılda bir tek re-
sim satmarun bile bir mutluluk ol-
duğu, o parayla üst baş alındığı,
bir çift iskarpin alındığı; elde
avuçta kalırsa alacaklılara verildi-
ği dönemleri adeta ozlemle anı-
yordu. Gönıştüğümuzde, artık pa-
rayı duşünmediğini; ara sıra canı
isterse, alıcıyı gözü tutarsa resim
sattığını söylemişti. (Sonunda evi-
ni ve resimlerini, bir muzeye dö-
nüştürülmek koşuluyla Kültür Ba-
kanlığı'na bağışladı.)
Çıktığı gunden beri izlediği
Cumhuriyel de en eski okurların-
dan birini yitirmiş oldu.
Anısına saygı ile...
Karaca anıldı
• Kültür Servisi — Tiyatro
ve sinema oyuncusu
Muammer Karaca,
olümunün 12. yılında dün
Zincirlikuyu'daki mezan
başında anıldı. 1978 yılında
72 yaşındayken ölen
Karaca'nın anma
toplantısındadostlan, ailesi
ve yakınları yer aldı. Şehir
Tiyatrosu'na 1925 yılında
giren, 1933'te "Lüküs
Hayat" operetiyle ünlenen
Muammer Karaca, "Cibali
Karakolu" ile buyük bir
başan kazanmış, 1955'te
Tünel'de Karaca
Tiyatrosu'nu kurarak burada
"Etnan Bey Duymasın",
"Senatör", "Lahmacun
Cumhuriyeti" gibi oyunlar
sergilemişti.
"Giselle*
Istanbnl'da
• Kültür Servisi — İstanbul
Devlet Opera ve Balesi, A.
Adam'ın iki perdelik
romantik balesi "Giselle"i
sergilemeye başladı. Oytun
Turfanda'nın sahneye
koyduğu yapıtın kordo bale
şefi Yüksel Ersin. Orkestrayı
ise Elşad Bagirov yönetiyor.
"Gisselle"de başlıca rolleri
Sibel Sürel Uğurlu, Oktay
Keresteci, Hülya Aksular,
Haldun Yedican, Selçuk
Borak, Ümit Karabel,
Tuvana Tuncer, Barlas
Kobaner, Dikmen Sezer,
Deniz Berge, Nil Berkan ve
Pıtırcık Akkerman
paylaşıyorlar.
Alantar
serçisi
• Kültür Servisi — Cent
Alantar'ın suluboya
resimlerinden oluşan sergisi
yarın İslam Tarih Sanat
Araştırma Merkezi'nin Yıldız
Sarayı Çit Kasn'ndaki
salonunda açılıyor.
Sanatçının, Büyükada'nın
köşkleri ve Boğaziçi'nin ünlü
yalılannı konu alan yaklaşık
50 tablosunun yer alacağı
"Eski Türk Mekânlan"
sergisi 31 mayısa dek açık
kalacak. 1960 doğumlu olan
ve Paris Üniversitesi
Mimarlık Fakultesi'nden
mezun olduktan sonra Paris
Üniversitesi'nde "Geleneksel
Türk Evi" teziyle doktor
unvanı alan Alantar, çeşitli
uluslararası yarışmalarda
ödüller kazandı.
Liz Taylor
iyileşiyor
• LOSANGELES(AA) —
Viral zatürree teşhisiyle
tedavi altında bulunan
'menekşe gözlü' ünlü yıldız
Liz Taylor yoğun bakımdan
çıktı. St. John's Hastanesi
yetkilileri, 11 gündür
hastanede olan ünlü
sanatçının durumunun iyiye
gittiğini ve yoğun bakımdan
çıkarılarak onceki gün özel
bir odaya nakledildiğini
bildirdiler. 58 yaşındaki
sanatçı için doktorlar geçen
hafta, yaşam a şansının az
olduğunu söylemişlerdi.
Ancak hastane yetkilileri,
kaydedilen olumlu gelişmeler
ışığında, Liz Taylor'ın artık
yeniden sağlığına
kavuşacağına inandıklannı
belirttiler. Liz Taylor'ın en az
bir hafta daha hastanede
kalması bekliyor.
'Happining'e
yasak
• Kültür Servisi — Adnan
Tönel ve arkadaşlarından
kurulu "Karga
Topluluğu"nun dünktt
gösterisi ertelendi.
Kumkapı'da dün saat
15.00'te "Yansıma" konulu
bir 'happining' (doğal
oluşum) düzenleyecek olan
Karga Topluluğu'nun,
gösterisini polisçe yapılan
tebligat sonucu ertelediği
bildirildi. Tebligatta
"happining"in toplu gösteri
ve yürüyüşlerle ilgili yasa
kapsamına girdiği ve yasak
olduğunun belirtildiği
öğrenildi.
Garbo'nun
varisi yegeni
• NEW YORK (AA) —
New York'ta geçen hafta
ölen unlu aktris Greta
Garbo'nun, tüm mirasını
yeğeni Gray Reisfield'e
bıraktığı bildirildi. Aktrisin
avukatı Theodore Kurz,
bazı söylentilerin aksine
Greta Garbo'nun çok iyi
hazırlanmış bir vasiyet
bıraktığını söyledi. Kurz,
ABD'de yaşayan Bayan
Reisfield'in Garbo'nun en
yakın dostu, akrabası ve
sırdaşı olduğunu da belirtti.
IBUGÜN
• Gülhane'deşenlik
Gülhane Çocuk ve Genclik
Festivali süruyor. Çocuk
Tiyatrosu'nun "Cinli Canlı
Çok Heyecanlı" oyunu, Çin
Çocuk Müzik Akrobasi ve
Dans Topluluğu'nun
gösterileri, Fusun önal
konseri Gülhane Parkı'nda
izlenebilir.